y arihten bir yaprakı İstanbula gelen ilk Arab seyyahı N üçüncü asırda saltanat sür- Hmüş olan Altınordu Hanı Su tan Mehmedin dört zevce: Yen biri Bizans İmparatorunun kızı idi. Bu sıralarda hâmile bulunan bu Bizanslı Bayalın hatun, — çocuğunu Habasının sarayında doğurmak Üze- ve kocasından izin istemiş, Hüküm- darın yanında bulunan meşhur Arab weyyahı Tbni Batota da kadına refa hat etmek için Hükanın müsaadesini Yica etmişti, Birçok yerleri - gezmiş #lan İbni Batuta tarihf İstanbul şeh 'Yinf görmeği çok tstiyordu. Altınordu Hanı, İbni Batutanın bi törlüğa uğraması İhtimalile bir ara, lendişe duydu ise de Arab seyyahii «Ben sizin himayehizde, sizin tav- ziyenizle gideceğim. — Hiçbir. geyden Morkum yoktur,> dedi. İbni Batuta bundan sonrasını ese- vinde şöyle anlatıyor «Sultar istediğim müsaadeyi ' ver- Gi; kendisine vedâ ederek ayrıldık. 'Bana bin beş yüz dinar ile bir esvabı ve birkaç at ihsan etti. Zevcelerinin her biri de külçe halinde gümüş ver. Giler. ' Sultanın kerimesi ise hepsin- 'den cömerd davrandı, esvab ve at ih- van etti. Birçok atım, esvabım, türlü türlü kürklerim oldu. * Şevvalın onuncu günü Bayalun Ha- tunun refakatinde ve onun himayesi altında yola çıktık. Sultan, zevcesini bir konak mesa- feye kadar teşyi' ettikten sonra, ge- xi döndü. Diğer Hatunlar ikinci Ko- mağa kadar geldiler ve oradan av- det ettiler. Emir Baydara beşyüz a1 Merle refakat ediyordu. Hatunun da Heş yüz süvariye baliğ olan askeri wardı. Bunların yüzü Rum ve köle- Jerden ibaretti, diğerleri 'Türktü. Hatunun - yamısıra, çoğu Rüm - ol- mak üzere, iki yüz kırk hizmetdi de 'vardı. Dört yüz araba, iki bin yük 've binek hayvam, üç yüz öküz, iki “yüz deve bulunuyordu. Bundan baş- ka Hatunun hizmetinde on genc Rum İle ayni-mikdarda —Hindli de mevcvddu. Bunların şeflerine Sünbül diyorlardı. Rumların şefi ise şecaa. *#le meşhur Michad isminde biri idi, Fakat Türkler buna Lu'lu (İnci) a “xeriyorlardı. .. Hatunun yanımdaki kızlardan — ve aşyadan çoğu Sultanın karargâhında bırakılmıştı. Çünkü —Kostantiniyeye (İstanbula) sadece bir ziyaret için Kidlliyordu.> Seyahatnamenin tedkikiden anlaşı! oğına göre bundan sohra kafile yo- Yuna devam ettiği sırada halk tara- fından parlak bir surette istikbal e- #ilmiş, at, koyun, darı, inek, kımız 've koyun sütü ikram edilmişti. Türk Hanlığının hudud şehri olan «Baba Paltok> a varılınca bu defa kafile ans İmparatorluüğu Tanmna Rum Kumandanı Nicolas tarafından istik- Tal edilmişti. Kumandanın — yanında saraydan gelmiş prensler ve hizmet- €iler de bulunmakta idi, Büraya kadar Hükümdarın karısi- »a refakat etmiş olan Emir Baydora Bizens hududundan geriye dönmüştü. Stalıne: Astalık, sağlık ve ölüm insanlar içindir. Fakat ne hikmetse demir kapı- pinın öbür tarafında hastalık- lar da ölümler de esrar perdesine bürünüyorlar. Hasta olan adam: «Ben hastayım... Ve hastalığım da Budür!» diyemiyor. Birisi - öldü mü?... Hemen bu ölüm saklanı- yor. İsviçre gazetelerinin <öldü» dedikleri Stalin için evvelâ gazete lerde «ehemmiyetli bir şahsiyetin hastalığından — bahsedildi. Sonra bhamla, kinaye ile bu ehemnmiyetli gahsiyetin Stalin olduğu anlaşıldı, Hastalığına evvelâ (kanset) dedi- ler. Tedaviye giden doktor - bile seyahat sebebini ilmi bir lüzuma maletti, Derken hastaliğın fele — olduğu söylendi (fele) e bizde inme der- ler (wuzul) derler; «Selâmün kav len> dörler. Özü kalesinin sukutu Üzerinc birinci Abdülhamide (nu- Zul isabet ettiği zaman hekimba- gı buna (nevazil) diye yutturmak istemiş, — Hfendim, demiş, Allaha ema- net, bt gey yoktur. Pakat”bir par Ça nezleniz hareket eylemiş. Fakat — hükümdat' bu- “nevazili yutmanış: " — MHasan, demiş, son hizmetin- dir; güzelce bak. Efendini elinden aldırdın! Stalinn ölümü bize İkinci Abdül Hamilin Bahriye Nazırı olan Ha- Ban Kami paşa için <Üşref> in yaz Bundan sonra Hatunun yanında nız Rumlar kalmıştı, İbnf Batuta eserinde seyahatin mü tebaki kısmını şöyle anlatmaktadı': «Hatan, Camlini kalede — biraktı. Artık ezan okumak âdeti kallıtı. Ken Yazan Cemal Yener disine hediye olarak keyif verici içki ler ve domuz takdim edilmişti. Bu içkileri içti ve melyetindekilerden bi- rinin bana söylediğine nazaran do- muz eti de yedi, Hatunün — yanında 'nammah Kilan/ Yülmız bir Türk kalmış. ti O da bizimle birlikte namaz İts Dyötdü. Evvelce gizli tutulan hissiyat şimdi açığa vurülmüştü. Çünkü küs firler ülkesine gelmiştik, Fakat Ha- tun, kumandan Nicolas'a bize iyi muamele edilmesi için emir verdi. O da bir kere biz namaz İtilarken gülmüş olan askerlerinden birini düv. dü> Kafile İstanbula yaklaştıkca kars gılamağa çıkanların mikdarı da ar- tıyordu. Yalda prensese evvelâ kü- çük, müteakiben de büyük kardeşi is. tikbal ettiler. Nihayet katile İstan- bula on mil mesafeye gelip karar- Bâh kurdu: «Ertesi sabah, şehir halin, kadın, erkek,'at üzerinde ve yayan, gayet tüslü esvablarla dışarıya döküldüler, şafâk sökerken darbukalar, —tram- petler, borular çalmağa başladı. Ası kerler hayvanlarına, bindiler. İmpa- rator, Hatunun anlası olan karısı ile şehirden çıktı, - Yanında yüksek memurlar ve sâir birçok kimseler vardı. Hükümdarın başı — üztünde, kubbe gibi bir örtü taşımyordu. Bu- nu bir takım süvariler ve piyadeler taşıyorlardı. Bunların ellerinde uzun gırıklar bulunuyordu, Sırıklardan her birinin tepesinde meşin topa benzer birşey vardı Wi örtüyü İmparatorun başı Üstünde bununla — kalâryor« dardı, Bu örtünün ortasında pavyon gibi birşey vardı Wi bunu de ellerindek! sırıklarla süvariler — havada — tutü- aalar d İamanar ae A ea enmaR askerler birbirlerine yaklaştılar. Or- talık toz duman içinde kaldı. Bun- ların arasından geçmek benim için imkânsızdı. Onun için hatunun eşya ları yanında kalüım. Biraz da kor« kuyordum, Haber aldığıma göre, prenses, a« nasına, babasına yaklaştığı zama: atından inmiş ve huzurlarınde yer öpmüş, sonra atlarının ayaklarını öp müş ve möülyetindeki Tümseler de böyle yapmıştır. Kostantaniyeye girişimiz öğle üze: Ti vukubuldu. — Kiliselerde o kadar gok çan çalındı ki bütün gökler tite redi. Nihayet Kralhn sarayının birin el kapısına geldik ve burada bir su: bayla yüz kadar muhafiz er gördük, Bunların Sarakinu, sarakinı dedik- derini işittim ki münası Müslüman demektir. Bizi içeri soltmak istemie tırlattı. Büyük heccav Ziya pasa- nın Terci bevdindeki: Ziya paşanm Terci' bendindeki: Ey saba! rühin uğrarsa eğer semti- İraka mısrainı tanzir ederek göyle söy- lemişti* Ey vebâl râhim uğrarsa eğet semtri-halice Bir müş ilo tersâneye gir, ref'i hicab et... At cânmı — mâzire- — bahriyenin Allâhı seversen Bin eylediğin cürme bedel bir de savâb et. Kral Mişe evr, kralların yaprak dö- kümü mevsimidir. Fakat bunların içinde Ruman- yanın genç kralı kadar gürültülü ömür süren bir hükümdar olmasa gerek. Babası, anası ile geçineme- miş, başka bir kadın sevmis, bu yüzden tahtından feragat ederek Menfaya katlanmış; o zaman maşa kadar bir çocuk olâan “Mişel Ru- manya tahtına oturmuş; derken baba tekrar avdet etmis; — Mişel veliahtlığa inmiş... Babasi yine Madam Lupesko'dan — vazgeçen miş; Misel yine tahtına çıkmış.. « Memleketi (Rus istilâsma uğramış,. TNihayet'ön parasız menfayı boy- lamağa mecbur olmuş. O kadar yi kâtibi yolda rastladığı gazetecilçr- den efendisi için borç para topla- mağa mecbur olmuş. Her balde genç hlkümdarın - yorlardı, Hatunun yanında olanlar kendisine mensub olduğumuzu söyle- yince: «İzin almadan giremezler> ce- vabını verdiler. Onun için biz kapi- da kaldık.Hatunun — maiyetindekile: rinden birl babasının yanında” bulu nan prensese vak'ayı bildirmek için bir ödam yölladı. Hatan içeriye gl Töbileceğimizi söyledi. Bize de Ha- tunün evinin yanında bir ev tahsis ettiler. Şehirde na tarafa gidersok hiç iz'ao edilmemekliğimiz için bir emirname yazıldı ve bu emir çarşı- larda ilân olundu. Üç gün,evde oturduk. Hatun bize un, ekmek, koyun, tayuk, tereyağı, yemiş, para, balık ve yatak hediye etti. Dördüncü günü İmparatorun hu- zuruna kabul edildik, Hatun Hindil Sünbülü bana yolla- dı. Sünbül elimden tutarak beni sara> ya götürdü. Dört kapıdan geçtik. Her bizinin kemeri altında silâhlı muha- fızlar vardı. Beşinci kapıya geldiğt miz zaman, köle Sünbül beni biır . İçeri girerek dört Rum gencile geri döndü. Bunlar bıçak olup olma- dığımı anlamak için Üzerimi — aradı- lar, Subay şöyle dedi: Bu, âdettir. İmparatorun huzuru- na giren kimse, ister bir asilzade, ister alelâde bir kimse, ister yabank cı, ister yerli olsun, Üstü —mutlaka aranır. Ayni üdet Hindistanda da cüridir.> Tbni, Batutanın — üstü - arandıktan sanra biri elinden tutmuş, diğer dör- dü de etrafını alarak duvarları ma- zayıklarla süslü, ortasından su akan tüyük hir hola götürmüşlerdir. Ge- lenler seyyahı burada Üç nöbetciye teslim etmişler, onlar da Üzerini tek tar aradıktan sonra İmparatorun bu- hmduğu salona doğru yürüdüler, İçeriye girilince fbni Batuta Şark Adeti veehile selâm verdi. İmpara- tor tahtına oturmuştu. Karısı da ö- nünde bulunuyordu. Tahtının #yak. ları dibinde Hatun ile kardeşleri, sa- gında altı, solunda dört, arkasında da dört kişi vardı. Hepsi de silâhlı idiler, İmparator, Tbni Batutaya oturma- Bnı işaret etmişti, Biraz sonra tek- rar ayağa kalkan seyyah imparâtora biraz daha yaklaşmış ve tekrar se- lâm vermişti. - İmparator selâmina) mukâbele etmiş ve oturmasını söylü. yerek, Suriye, Anadölu ve — Rüdüs, hakkında birçok sualler sormuş İbni Batuta görüp geçtiği bu yerler hal Kında izahat vermiştir. İbni Batuta- nin izahatından memnun olan Hüz kümdar, çocuklarına: «Bu adamı i'zaz ve ikram ediniz> emrini verdi ve ayrıca bütün takım- larile bir at da Ihsan etti. Tbni Ba- tuta İstanbulda altı ay kadar ya> Şayıp dolaştı, Şehrin bütün tariht ve görmeğe değer yerlerini ziyaret etti, Prensesin babasının yanında kalmak arzusu göstermesi üzerine maiyetin- deki Türklerle beraber İbni Batuta da Altınordu Hanının yanına döndü. Orman Yangınlarına K_arşı su Bombas Patladıkları zaman tonlarca —su ve kimyevi maddeter şaçan bu bom balar, flk defa Amerika Batı or- man' yangınlarına karşı kullanıldı. Bu işte pilotları ve bombardıman. ciların büyük yardımı oldu. Bunla- ra, senede 31.000.000 metre karelik yer yakan alevlere karşı mukave- met etmişler ve Amerikanın geniş ormanlarınım kiymetli kerestelerimi kurtarmışlardır. Hava kuvvetlerinin ve Amerikanı orman servisinin beraberce çalış: rak — yaptıkları ” tecrübeler hâlen Montana'daki — «LolaNatlonal Fo- Teste ormanı üzerinde devam ct- mektedir. Bu tecrübelerde bir B— 29 Süperfortress uçağı ile iki P— 47 Thuünderbolt - uçakları kullan)- maktadır. Tecrübeler için 300 — 400 metre kutrunda ” bir saha yakılır Bombalar B—29 ve P—4T'nin ka- natları altında bulunan yerlere yen deştirilir. Her bir uçak 200 kiloluk 10—8 bomba taşır. Bu bombaların herbiri aynen bamba şeklinde yapıl; mışlardır. İçerlerine tazyikle, kim- yasal maddelerle karıştırılmış - su mevcuttur. (üzerlerinde bir de ayar tertibatı meveuttur. Buna Böre, istenilen mesafede- patlaması için ayar edilir. Bugün, Amerikada bu bombalar için daha verimli ola bilecek kimyasal su yapmak üzere tecrübelere girişilmiştir. Bombaların arkalarında bulunan bir kuyruk (dümtn), bunların ha- vada iyi bir şekilde seyretmesini sağlamaktadır. İşte bır laymetli mallarla orman yangılarına karşı mütadele — edil- mektedir. Şimdi, yapıan İlk tecrübeden bah | sedelim: «Tecrübenin yapılacağı gün, sabahleyin bir B—29 uçağının kanatları altına dört çift su bomba sı konularak uçak havalandımldı, Anyi zamanda «Lala Natloral Fa- rest> ormanın içersinde ufak — bir saha —etrafı tecrit edilerek— ya- kildı. Alevler yüksekti.. Tayyare tam yangın sahası üze rine geldiği vakit'800 metreden - çuyordu. İşaret verildi, bombaları- nı terketti. Tayyareden kurtulan bombalar, böylece 100 metreye ka- dar indikten sonra infilâk ettiler İşte o zaman, manzara fevkalâde idi. Bombadan dağılan sular, havn da Lir şemsiye yaparak kızıl alev- lerin üzerine dağru yıkıldılar 10 cda kika sonra yangım tamamile söncüi rülmüştü. Fakat bu arada aşağıda orman servisi de yardım ediyor, bombala mın yaptığı işi onlar tamamlıyo du...» Böylece bu sahada ikl muvaf?: Kiyat elde edilmişti.. 150 mil uzunluğunda ve 25 xll genişliğinde, bir yangın sahası için ufak mikyasta 100 infilâk bombası kâfi gelmektedir. - Bu bombaların yakın gelecek'e her tarafa yayılmasını istemek en büyük temennimizdir. Erdoğan Özsan 11 OCAK 1 Yine ve hep o mes'ele: İR garb mütetekkiri B hakiv olduğuna inandığın bis lâvan. varsa, onun için çalış, onün için yaşa; onun için öl) demiş, Bu zihniyeti benimsemiş, bu zihmi yette yaradılmış dâva adamları içim, | güttükleri düvamın — muvaffakiyete | aogrü yürüdüğünü görmelk kadür'de- Tlr ve engih bir“haz tasavvur edille. mez. Bon bugün bu hazzın sandeti içim- deyimz * ada Bundaar hemen yirmi dokuz yıl ön- ce bir İstanbul gazetesinde; nüfus si- yasetimiz belikinda (Verem, frengi ve sıtma) yı kasdederek (Üç. baştı canavar) başlığile yazdığı hir silsile yazı ile kendime göre a düvayı er- taya atmıştım. İstiklâl Harbi sırala Tında.Ankarada yine ayni mevzu Ü- zerinde neşriyatta bulundum, ©n yedi yık evvel de ilk defa olan rak (Verem Hafta) sını daha haş gelen bir tâbirle (Sağlık haftası) 4 ye ortaya attım. (1) Bu yazım Üzerine o zamanki tss tanbul Közılay reisi rahmetli Ali Pas ga (Bu fikrin memnuniyetle karşı- landığını, ve her sene toplaman kom- greye arzedilecek temenniler aramın da hu fikrin de yer tuttuğunu) ga zeteye söylemiştir. Aradan on yıl geçti... Bikir, #öz. de kalmıştı. S1 yılında (Yeni Sar bah) da tekrar yazdığım bir serf yas Kıda (Lâfla peynir gemisinin yürü. miyeceğini, dâvanın — dile değil, ele alınması) lâzım geldiğini belirterelik veremle mücadele dâvasındaki düşün celerimi uzun uzadıya izah ettiğim tsırada yine'bu (Sağlık Haftası) ünee Tinde ısrarla ve ehemimniyetle durmuş tum (2). Üç yık sonra ayni kanuya tekrar dönerek (Bir Sağlık Haftasıp ihdasına ehemmiyetle ihtiyacımız ol. duğunü ve bu haftahın: ciğeriyara- H, kam kusan birçok vatandaşlarını- zın derdine derman olacağı üzerinde önemle durarak (... Aradan on dört yıl geçti, bu on dört yılda neler kay« bettiğimizi, evvelki yazılarımdaki v 'kamlar çok açık bir gekilde gösterme Kü yeter. Kaybedecek günümlüz yele Tur, inlalâbeı ruhumuzün heyecanila işe başlamamız zaruridir. Büyük MIl let Müclisinin sayım Azalarının hare: İtete geçerek mevzuu kanunlaştıra- caklarına İnanıyorum) demiştim (3)k Takilerin (vakit, saat) — dedikleri birşey vardır. Demek bu işin de vas İ Mit ve saati bugünlermiş, —Bu söüs, | geç te olsa, erdiğimize çok şiikürler L olsun! (doğru, Bugtin Verem Haftasını yaşıyorum. İstanbulda kark altı vilâyetimizin de- degelerile memleketin lüymetli âlım ve mütehassısları, sayın Sağlık Ha- kanınaın başkanlığında toplanmış yur dün bu en önemli hattâ, en büyülkk düvasını — konuşuyorlar, — Memleket, aillet adına çok sevinilecek bir olayu dr Stalin - Kral Miel - Kömür ihraç ediyoruz - Kaşıntı ve: İshal - Mest-i nâzım kim büyüttü yıda köşede üç beş kuruşu var- dır... Fakat o -patırtıda kimbilir ne oldu? Malüm a.. Ehibba — şiyve--yağmada —meb- hüt eyler a'dâyı Hudâ göstermesin asâr--izmih- Tâl bir yerde. Gazeleler, kralın eşyası arasında bulunan bir paslı kömür sobasından bahsettiler ve bir hükümdar eşya- sına böyle münasebetsiz bir şeyin karıştırılmasına — hayret - ettiler. Paslı kömür sobası bir senbol ol- madığına göre sakın mahlu' kra- hn mücevherat ve nakdini sakla- dığı bir kasa vazifesi görmesin. aslı kömür sobası bize İn- Ptaııbuhın kömür derdini atırlattı. Belki haberimiz yoklur, gazetelerde okuduğum bir habere nazaran muhtelif memle- ketlere iki yüz bin ton maden kö: Mürü ihraç edecekmişiz. Gazete söyle diyor: «Bu bususta yapılan - teklifler e (l uygun görülmüştür. Maden köml TÜ bu Sene içinde ihraç edilecek- tir. Kömür mukabili dolar alınz- caktır. Dolar stoku tamamen * kenmiş ye hariçte bulungn heyet TAZAN M ULUNAY| a ve haticiye memurlarının - dolur ihtiyacını karşılamak üzere bu ih- racata lüzum görülmüştür. Demek kömürümüz o kadar bol ki memleketin ihtiyacına fazlasi- le kâft geldikten sonra bir de harice gönderebileceğiz. . O ha gazetelerin ve balkın «kömürs )z> lük» feryadları nedir? Demex kömürsüzlükten , fa tini tatil eden fabrikalar numara yapıyorlar. sad Demek kömürsüzlükten — İstan- bulun işıksız kalma - tehlikesi de lâftan ibaret,.. Bunların — hepsü doğru; fakat bi daima «lâzmo, a «elzem» i tefrik edemiyoruz. Kömür mevzuu aklımıza — elma hikâyesini getirdi *Çok çocuklu fakir bir karı ka- ca, gocukları doyurmak — dendim- den meyva yüzüne hasret kalmış- lar, Nihayet adamcağız bir gün tir okha elma almış, tek odadan ibaret evin yüklüğüne — saklamış. Çocukları yatırmışlar uyutmuşlar: gkmı ortaya getirmişler. Çocul- lardan en ufağı işi sezmiş, tavşam uykusu uyunmuş... Karı koca yan vaŞ yavaş elmayı — cümbüşlçrler- en kadın kocasına: — Elmanın kabuklarını maz- Bala at!... demiş, böylelikle- gök- teki melekler de yerlermiş! Küçü't oğlar dayanamamış, ba- Yeryüzündeki piçlerik gdüsünün de gökyüzündeki'me ÜKİEKC eira sonrâ 'gelsim? Kaşınlı, ishal ve yel: azetelere - bakılırsa — sam G günlerde herkesi bir kar Şıntı ve ishal almış. Ersa AAAT AAA n Verem Dâv Bu demektir ki, benim ve hepimi- zin istediği olmuş, dâva, dilden ele geçmiş, yürümeğe başlamıştır. Bu münasebetle ben de, bundan önceki düşüncelerimi, saym kongre âzasına, tekrar etmeği vazife bildim. —— Yazan —— ı Dr. Fahri Can ' Mukâdülmeye, ftlfn “Tüzum Börme- Ban hemin söylemeliyim ki, ne Kka- Gar güzel, ne-kadar Timt konuşu Sak konuşalım, dâvayı yürütecek en Baş vasıta, (para) dır. Bu olmayınca erşey boştur. Binaenaleyh dâvanın aml ve ana temeli, gelir kaynakları sağlamaktır. Benim ötedenberi düşün Güklerimi şu suretle hülâsa mümkündür: 1 — Ârza aidatı, önceden takdiri Mümkün olmıyan teberrüler zali varidat hiçbir zaman, bizi ga- yemize, düşündüğümüz, — istediğimiz Mah ve geniş adımlarla yürüm. 2e kâfi gelmez. 2 — Muayyen, esash, geniş verimit taynaklar temini mutlak ve zaruris dlr. 3 — Bu kaynaklar, vatandaşa yük eimıyacak, onu bezdirip usandırmı- .yacak mahiyette olmalıdır. etmek ni- Bu esasları göz önünde — tutarak Güşündüklerimi arzedeyim A — Bağlık Haftası: Bu hafta i. ginde sinemalarda, mekteblerde, fab- #ikalarda, kışlalarda, Halkevlerinde, vereme, hattâ yalnız vereme değil Ge, diğer mhht mevzulara dair film- der gösterilmeli, temsiller verilmeli, mümkün olan yerlerden projeksiyon M konuşmalar yapılmalı, resimli mo daflı sergiler tertib edilmeli, duvarla- 'Ta afişler konmalı, parasız Broşürler dağıtmalı, bu süretle her sınıf hal Tan dikkat. ve uyanıklığı çekilmeli- Gir. 'Yalnız şu noktaya niyetle itl- a edilmelidir: Herşey halkın anlı» iyacağı dille söylenmel, enun anlı #mna hitab etmelidir. Geniş Balk tabakaları ârasında bü suretle sağlanacak büyük — mânevi hen fayda ile baraber işin maddi n.ıın.l M da temin etmek 'B — Bu hafta zarfın Jar haric - biltün posta telgraf muühabere ve müraselâtı - kanunla - Hir pula tABI tutulmalıdır. Bu, bize mahsus bir fikir değil- dir. Fransada her y Kkasım .ıyvn—J 'da veremle mücadele cemiyeti ya -| Tarına böyle — bir pül tullanilır ve | Bu polların birincisi Sağlık Bakamı | tarafından Cumhurfeisine takdin? e- lir. Bu pulun ilk ihdası sıraların- | da bunu (mânasız bir teşebbüs) dl- | ye adlandıran merfi ruhlu — insanlar | da çıkmış; fakat sonradan * yalnız | Bu pulun yüz milyon, evet yüz mil- yen, frank gelir temin ettiği görül- Mmüştür. Tumlu bir zat bunun «<tek tip> ek- mekten ileri geldiğini söylüyor ve kaşıntı ile ishale bir a'raz daha i- lüve ediyor. — Bizim —memlehette, diyor, hayvanlara bile çavdar yedirme- yiz. Çavdar, kaşıntı, ishal ve sık mk yellenme yapar. Bu söz bize Nasreddin Hocanın <Al abdestini - ver — pabucumu'> hikâyesmi hatırlattı. Bundan son- Ta Netf'inin Gürcü Mehmed pasa hakkında yazdığı o müdhiş hiev- deki: Serâpâ heykel-ismurdürına bak- dıkca amma ben 1 etmeden böyl vur Taha; tasav- Mücessem — zarta- yahbestesi. Div-i- Demavendi © har-ı- Pat- rik-aı- nasrâni! Musavver nisbet Bibi türizler günün — geçer akçesi olacak. Bir ciheti merak ediyoruz. Aca- ha bu çavdar ekmeği daha ne ka- dar devam edecek? Hani ücüncü devreye atlamadan Şu işe 'bir ni- hayet versek diyorum! Mest-Ünüzün, kim büyültü”! 9 Yasinda V bir JZ î sökdkla — sarhoş — oldrak garkı söylediğinden dola- ya polis tarafın ı yakalanmış ve mahkemeye - verilmiş. Mahkeme Büzel kızı on gün habse mahküm - Matbua-| ası '|'Ne kadar güzel, ne kadar ilmi konuşuırsalıcl konuşalım, dâvayı yürütecek en baş vasıta “Para,, dır. Bu olmayınca herşey boştur. ve tütün gibi mükeyyi. ae müsald zemin hazırla- Omdur. Binaenaleyli bu mü- ananlardan bir izmarit artığı değerinde bir pa> mlar hesabma da bir Si Borta sağı demektir. Bi âleyh içki ve tütüne ve bunda; Ü acne Ka keyif ve zeuk için gidilen rin biletlerine — yine ve — mütlaka Banunla — Zata, sürefile — mi, pül yapıştırma , şutetile mi, bangi' “usul daha kolağy ve, daha amkli ise o sük rötle konacak bir zam, İhiç'— kimae ye dokunmadan, verem — mücadele teşkilâtına birkaç milyon — sağlayas inız verem hastasına mün hasir izere gerek büyük şe- hirle erekse bütün memleket Kara, 'deniz, hava nakil vasıtaları biletlerine belirli bir nisbet dairesiz- de bir pul eklönmesi, bana üy liyor ki bunlar tahakkuk etti: gün, laişa erem aücadelesi de tahakkul safhasına: girmiş olur, * Bu ilk yazımı bitirirken, Sağlık Bahanı muhterem doktor Behcet U- za şunları söylemek isterim: Dört yıl, kurtuluşu için dövüştü- ğüm güzel “İzmiri — görememiştim. Üç yil evvel yalüm düştü. — Ezenin bu nâdide incisini görmek saadeti- ne erdim. Kadifekaleden güzel İz . miri hayranlıkla seyrederken, Tüş ve yılılmış İzmire, binbir yan- ida- ri, kırtasi, mali zorlukları yenerek bu kadar-güzel bir renk ve sima vermeğe muvaffak — olan — betediye *eisi daktor Behceti hürmetle, mu- habbetle, minmet ve şükranla ana . rak selâmmladım. Tanrıdan öilerim ki, fiilen ele a diği vverem mücadelesile elde edece- gimiz başarılar kargısında yine ve hep birden, milletce onu ve iş arka- dağşlarını aymı hislerle anıp selâmlı yalım, Doktor Fahri Can (1) Vakit gazetesi 15/11/938 (2) Yeni Sabah 9/11/941 (3) Yeni Sabâh 10/11/941 Kütahyada M%ıı;;:ye çıkan bir hacayi hırsız diye vurdular Kütahya: (Yeni Sabah) — Şeh rimiz Merkez kazasına bağlı Çavdar h köyünde çok acıklı bir hâdise o) muştur. Çavdar — köyünün imam; yetmiş yaşlarında bulunan, dürüst lük ve bilgililiği ile mühitte çok se- vilen Murat hoca sabah ezanını o kumak için minareye çıkarken hıt sız sanılarak vurulmuştur. Hocayı hırsız sanan bir kadının Camide hursız var» nidaları üzeri ne toplananlar minare merdivenle rinden atmaya — başlamışlı etmiş: mahkümiyet kararı tel edilir edilmez kız hüngür hü: ağalmıva başlıyarak: — Ben cezaevinde nasfl yata- rım şimdi? Zavallı annem ve bam beni Yalovaya bir arkadı mm yanına gitti zannediyorlar ğer duyarlarsa halim harabdır. demiş. ha- Yavrucağın bu sızlanması doğradur. Ben hükimin yerinde ol sam-o zavallı anne ile zavallı ba- bayı da kızla beraber on güü hab- se mahküm ederdim. Böyle genç güzel bir kız kafayı çekip sokakta ndal yâpıyor a- na ile babanın haberi yok. Sonra kız #Ben Yalavaya gidiyorum yor da hakikaten gidiyor mu? di- ye bir kontrole bile lüzum görmü- yorlar, t di- Kızını dövmiyen dizini döyer'» erler. Kabahat sarhoş kızda ğil, ana babada. Sönra bir mes'ele daka Bu sarnaş kızın adı ne diye- gazi tede — zikredilmiyor? — Babasını namlı bir tüccar olması ona b (muafiyet imtiyazı) mı - vı Fakir hir kiz 'böyle - bir anç işlese anası babası, hasımı akrahası ( zikredilir;. gangin kızı — oldurau kedi ayıbımı örter gibi cürmü hyoruz. Bilâkis bütün teşbir etmeli ki bir daha sın... Yaşından ve başından büyük haltlara kalkışmasın! sicilli ikillan-