! —00 ——7 | | | | | BAYFA: â İınıır İstiklâl Mahkemesinde neler gı edür Atatürk'e tafsilâtı Ve İçyüzü Efendim — hatırlamıyorum. Mesadet hanında yirmi kişi kadar vardık. İnfisah Tehinde bir çok Bözler söylendi. Yalnız ihtiyar Hamdi Baba itiraz etfi ve <İttihad ve Terakkiye sadık kalacağımıza dair yersin ettik. Ne olacak?» de- Yarzan mi? — Hamdi Baba söyledi bendeniz demediir. ki: <Rusyadaki inkılâb hükümetlerinde askerler demişli ki: Çara sadakata yemin ettik, şimdi ne olacak?>. Onun izerine inkılâb hükümeti askeri meydana toplanarak ve papaslara âyini ru- hani yaparak yemini ref” ettiriyor. lar. Biz de öyle mi yapalım. Cöyle olunca bir şeye ihtiyaç yoktur. Biz İttihad ve Terakkiye yemin et tik. donmuş bir puta yemin etme- dik. Canlı ilerliyen, tekâmül erlen terakkiye yemin ettik. Biz Malta- da iken Anadoluda bir takım in- kılâbat olmuştur. Bunları İttinad ve Teraakinin rilesası bile görme- miştir. Şimdiden sonra yapılacak her şey irtica" olur. Dedi ki — :<Ali bey «Hamdi Babaya» ne dersin?: da kabul etti. Mes'ele kalmadı. — Demek İttihad ve Terakkinin bir defa daha lâğvına karar ver- diniz? — Evet, sebebini arzedeyim: Bu au biz lâğvvettik. Bizi Damad Fe- rid hükümeti de lâğvedebilirdi. O takdirde bir komite halinde kala- caktık. Halbuki yeminimiz terak- kiye olduğuna göre Halk Fırkası- na inkılâbımız tabii — Siz her kahba girersiniz daha neye karar verdiniz? — İttihad Terakki yoktur kara- vı verildi. — Başka söz alanlar kimlerdi? — Kara Kemal söylemişti, ifa- demi tasdik etti. Bir buçuk saat devam etti. Öğleden sonra tonlan- mıştık. — Sonra içtimada kimler vardı, onuda mı hatırlamazsın? — VaB beye verdiğim ifadede vardır. Fazlasını hatırlamıyorum. — Talât paşanın istifasile İtti- had ve Terakkinin inhilâl ve <Te- cedüd» fırkasına inkılâbı karurın- dan bahsetmediniz mi? — Bendeniz bilmiyorum belki haklıdır. o Karınca ile ağustos böceği (Baştarafı 1 incide) Neden etmesin— brahim Baybora» mın son zaman: a gazetelerde yeni geldiği — sıra- larda yaptığı gibi - beyanatına — tilân stlanıyor mu? Adamcağız artık suyor; çünkü — mes'eleyi —anlamıştır. Çünkü yapacak hiç bir şey — yoktur. Tramvaylara halk salkım salkım ası- Tacak... udiham zamanları otobüsler de tramvaylara dönecek; ikide birde elektrik Srızalara uğrayıp halk — ka- ranlıkta kalacak; buna lâfla, tavzih- le çare bulunmuyor ki.. iyisi mi: Allalı, görelim- neyler, neylerse 'güzel ol Deyip işi oturuna bağlamalı. Mes'ele yalnız elektrikle, tramvayla bitiyor mu? Bunlar böyle de, tokufon bundan iyi mi? Su, havapazı, m'ez - baha... bangi birisini sayalım. Belediyeya bağı a kadar terisler varsa birbirinden tona idare ediliyor. Bunları taplayıp bir Umum Müdü- /e bağlıyacağız da ne olacak? O U - mum Müdür, bütün bu. tükeslemeler ri düzellecek it Ne münasebeti Sadece zavallı arkadaşım Abidin Dü- vere iş çıkacak, şimdiye kadar yatnız Belediyeye yapılan târizlere cevah ver mekle uğraşırken, bundan sonra - bir He tramvayla, otobüsle, etektrikle, su Me, havagarı ile... uğraşacak. Lükirdi. fâkirdiyi açar, derler: Size bir vükra anfatayım: Kartal çimente fabrikası durdu. KB Mürsüztükten betki bir aydır. iştemi- yor. Bof vapurlar Kömür almak - için Zonguldağa gidiyorlar; karayel fırti - aSi var, kömür alamıyorlar. Kömür dolu vapurlar kömür boşalt- imak için Marmaraya geliyorlar. Lo- dos fırlınası var, kömürü boşaltamı- yortr: Netice: Fabrika der mekam-ı-zınk! BÜRüN işlerimizi bumz. kıyas edebi- Üriz. ( Hakikati: «Karmca ile a- Bustor bitekir hikâyesinde hürâsa e- dilirt sıııkasılın Tefrika No. 138 dalmışım, hatırlamıyorum. Bu sırada reisin emrile maznu- nun ifadei evveliyesi okundu. Bi bilhassa içtimada kimler bulundu- Bunu tesbite matuftu. Reis sordu: — Evvelce kırk kişi bulunduğu nu sğylemişsiniz. Şimdi yirmi di- yorsunuz? — Belki vali bey fazla yazmış- tır. O sırada Anadoluda bulunmu- y n hasta olmıyanlar, Maltada yulunanlar hep vardı. Fakat asla Yunus Nadi bey yoktu. — Ağaoğlu Ahmed bey var mıy- di? — Hayır. — Maltada bulunanlar dedin de onun için sordum. İttihad ve Te- rakki için dokuz maddelik bir pro | gram yapılmış? — Hayır bilmiyorum. Yapmışlar | sa veyl onlara, kabahat yapınış- lar! — Kara Kemal kendi kudretini cemiyeti belediye intihabında g termek üzere seni ve Hamdi bayı gösteriyor. — Belediye Ba- erile alâkadar de- — Seni âza yapı ni bilmiyor musunuz? — Hayır katiyen Haberim yok ben bilmiyoram. Kara Kemalin bu kadar kara ruhlu olduğunu bil- miyordum. Yunus Nadi bey yazdı- | ği bir makalede (Kara Kemalin | fena bir hattı hareket üzerinde yürüdüğünü ve âkibetinin şayanı | esef olacağını anladım ve 3öy ie' dim. Fakat suikasde kadar ün- cer olacağını tahmin — edemedim, zekâsızlık göstermişim) diyordu. Ben Yunus Nadi beyden daha taz- la zekâsızlık göstermişim. — Niçin - Yunus Nadi; beyden bahsediyorsun? — Tevkifimden bir gün evvel o- kuduğum makalesinde böyle diyor- dü. — Burada ne münasebet? — Yunus Nadi bey Kara Kemal- le alâkasını evvelce kesmişti. — Şi'i nifakını buraya da sok- mak istiyorsunuz. Yunus Nadı bey sizden arkadaşlarınızdan bin kere hayırlıdır. O lehde ve aleyhde he söylerse ağzından doğru çıkar| açık söyler. Aranızda dağ| lar kadar fark vardır. Ni çi n| Yunus Nadi beyden bahsediyor- sun? Şi'i ruhunu maznun mevki- inde bile etrafa saçıyorsun. Sen ve senin gibi bir kaç kişi var ki bu memlekette ilim namma hep nifak suçmışlardır. Kara Kemalin kurduğu fırka hakkında ne malü- matın var? (Devamı var) AAAAARAAAARARANARARADANA Garib bir cevab Milli Türk Talebe Birliği Türk İn- kılâb Tarihi Enstitüsü Müdürlüğüne müracaatla talebelere göstermek üze | re inkılâb tarihile - alâkalı filmler gönderilmesini istemiştir, Milli Tale- be Birliğine adı geçen müessese ta- rafından verilen cevabda inkılâb ta- rihile alâkah filmlerin kopyaları bu- lunmadığından gönderilemiyeceği: bil dirilmiştir. Dediği zaman, ilk defa olarak, bu teklifi reddetti, yorgun —ve gevşek bir sesle: — Kuzum hocam, dedi. bu gece siz çalın. Benim sizi dinlemeğe ih- tiyacım var. Onun sesindekl yorgun ve — kırık ahenk Metinin kulağından kaçamaz di. Turhan cevab vermeden piyano- ya otürürken endişe ile genc kıza yaklaştı. — Hasta mısın Verda? — Hayır Metin, hasta — değilim. Biraz yorgunum, — Bugün çok mu çalıştın? İstan- 'buldan geldiğim zaman senin soka- ga çıkmış olduğunu halam söyledi, Nereye gittin? Metinin bu sualinde bir tecesstis kasdı ve gizli bir mâna olmadığı Şübhesizdi. Öyle iken Verda yüztünün kızardığını göstermemek için başını hafifce yana çevirdi, sâlkin görünme Be çalıştı. — Nurana gittim. Metin birdenbire şaşırdı. Kulakla- rına inanamıyordu. Biraz evvel Nu« ranla vapurda beraberdiler. Hayır, kabil değil, Verda yalan söyliyemez di. Tekrar sordu: — Nurana mı? Gene kizin Üşengen sesi: — Yivet! cevabını verdi. Sustular. — Verandada — koltuklara gömülmüşlerdi. Kadriye ve Sabiha Banımlar kapıya yakın oturmuşlar, Tâmbanın ışığında örgü örmekte idi- —<——Âı ——— ——— GI&UYUCU LYORKİ | Belediyeden UÜsküdar Sultantepelılenn dilekleri Üsküdar Sultantepeliler na-| muna Faik Selimoğlu —adlı okuyucumuzdan — aşağıdaki mektubu. aldı! Son zamanlarda şehrimize getirtilen ve halkımızı büyük bir refaha kavuşturan — oto- büsler, Üsküdar ve Kadıkö- yün muhtelif semtlerinde iş- letilmektedir. Fakat — Sultan- tepe hattında — işleyen bu o- tobüslerin bir durak — bulun- maması yüzünden, Sultante- kadar gitmemeleri, mı takamızda bulunan ilk ve or- taokul — yavruları ile — öğret- men ve memurları müşkül durumda - bırakmaktadı: Vazife başına bir an evvel gitmeyi temin için gerek be- lediye ve gerekse hususi oto- büslerin — Paşalimanı ve Sul- tantepe yolu ile Sodbaşından geçmesi, Sultantepelileri had dinden — fazla sevindirecek- tir. Böylece buranın — sakin- leri — Sultantepeden çok u- zakta bulunan otobüs durak larına gidip gelmek zahme- tinden kurtulmuş - olacaklar- dir. — Dileğimizin — alâkadar makamların dikkatine konul- 1 rica ederiz. ması Karaköy otobüs durağı Müdür- tişar ce- Belediye Neşriyat lüğünden bu hususta eden yazımıza aşağıdaki vab verilmiştir Bahis mevzuu olan durak- ta yalnız İ. E. T. T. İdaresi- nin otooüsleri değil, diğer hususi otobüsler de durmak- tadırlar. Bu durakta — bazen ardına sıralanan oto- yukarıdan gelen ve istikametine giden na- vasıtalarının seyrini güç- leştirmekte ve yolu tıkamak tadır. Bu bakımdan ve - sey- rüsefer bakımından mahzur- lu görülen bu durağın — Köp- rünün üstüne nakline — mec- buriyet hasıl olmuştur. Deniz yollarında müdürlere verilen ikramiyeler ŞEn e Bir kısım memurlara da teşmil edilecek Devlet Denizyolları ve Limanları işletmesi idaresinde, her yıl olduğu gibi bu yıt da müdürlere ve şeflere ikramiye verilmiş, bu usulsüzlük di ğer memurlar arasında memnuni- yetsizlik uyandırmıştı. eVrilen haberlere göre İdare, me murları tarafından vaki olan bu şikâyetleri nazarı İtibara almış, 1948 yılı içinde geçen yıl ikramiye den faydalanmayan memurlarına birer maaş nisbetinde ikramiye ver meği kararlaştırmıştır. Muallimler hastahanesi etra- fında bir toplantı Dün, öğleden sonra, Muallimler Birliği merkezinde Muallimler hasta hanesi için hemen teşebbüse geçil- mesi yolunda Birlik İktisat Encü- meni bir toplantı yapmıştır. go Aşk ve his romanı Ihîiyaçları karşıtıyamıyan B leE ya_rdım sandığı Z milyona varan sandık varidatının Milli Kalkınma tahvillerine yatırılması bazı memurları müşkül duruma soktu Bir müddet evvel P. T. T, İdaresi yardım sandığı tarafından, sandı ğa kayıdlı memurlara giyim eşya- S avansı ismi altında yüzer liralık bir avans verileceği bildirilmişti. Fakat, aradan çok geçmeden yar dim sandığı, tevzlatın evvelâ Şark vilâyetlerinde yapılacağını ileri sür müş ve bu karar İstanbul sandığı na kayıtlı memurları şikâyete sevk etmiştir ndığın bütün ine tevzi- atı yapabilecek kad. — < sermaye- ye sahip olduğunu iddta eden İstan “bul memurlarına sandık başkanlı- Bından, mevcut paranın Milli Kal kınma, tahvillerine yatırılmış oldu- Bu için tevzlatın defaten yapılama dığı cevabı verilmiştir. 800 kadar üyesi olan sandığın bu yersiz kararını, İstanbul memurla- rı, her ne kadar İdare heyetinin se Tâhiyeti ile telif etmeğe çalışmışlar sa da, 1985 yılında kurulan sandık tüzüğünün bugünkü hayat şartları na göre değiştirilmedikçe memurla , rın ihtiyaçlarını karşılamaktan da! ima uzak kalacağını iddia etmekte dirler. Memurlar, sermayesi iki milyonu geçen yardım sandığının, kendileri ni müşkül durumdan kurtarması i- çin giyim avanslarının biran evvel, verilmesini istemekte, eğer avansla, rı verilmezse Bakanlığa şikâyet e- deceklerini bildirmektedirler, —————————. MÜTEFERRİK Yağlı tohum piya- sasında durgunluk — Mi Nakliyat fiyatlarında da dü- şüklükler görülüyor pi Yağlı tohum piyasasında bir dur. gunluk göze çarpmakta dolar sıkın tısı hüküm sürdüğünden ihraç edi lememekte ve fiyatlar her gün bi- raz daha düşmektedir. Diğer taraftan bu yıl — bakliyat mahsulünün iyi olması ve ihracına imkân bulunamaması yüzünden fi yatlarda bir düşüklük görülmekte- dir. Son günlerde fasülye fiyatlarında 10 kuruş kadar bir inme kaydedil- miştir. Yusuf Ziya Erzin Ankaraya gitti İktisadi devlet teşekküllerinde yaş haddini doldürünların tesbitine devam olunmaktadır. Bu arada Denizyolları ik le çalışan faşıni doldürmuş ur- larm listesi hazırlanmış ve umum müdür Yusuf Ziya Erzin listeyi götürmek üzere dün aksam Anka ya hareket etmiştir. İki memur mahküm oldu Toprak Mahsulleri Öfisine ait 1700 adet çuval zimmetlerine ge- çiren ambar memurlarından Kutlu ve Mustafa Balcının Milli Korunma mahkemesinde mev kufen yapılan duruşmaları dün s0| na ermiştir. Mahkeme suçu sabit görülen sa-| nukların 1 er sene hapse mahkümi yetlerine ve o kadar müddetle me muriyetten mahrumiyetlerine ka-, rar vermiştir. İhtiyar bir kadının ölümü şübheli görüldü Langada paşa caddesinde 5l numarada oturan 80 yaşında Bs ma adında bir kadın, dün sabah merdivenden düşerek ölmüştür. A- dalet doktoru ölümü şüpheli göre rek cesedi morga kaldırtmıştır. Büyük Yalan — ADLİYEDE Yedi sahtekâr yakalandı LN aa Sanıklar sahte vesikalarla akar yakıt elde etmişler MaRellE Geçen sene yapılan bir sahtekâr lik hâdisesi meydana çıkarılmış ve sanık hakkında dâva açılmıştır. Nuri, Ahmed, Cemal, Refik, Sey fi, Enver ve Sadullah adında otomo bil sahibi yedi kişi, eski Edirne Be lediye tahakkuk — memuru. Yusuf vasıtasiyle Belediye ' Başkanının imizasını taklid eümek suretile el- de ettikleri sahte otomobil plâka ve nakil teskeresi ile devamlı olarak akaryakıt almışlardır. Akaryakıdin tahdid edildiği bir sırada bu şekilde bol miktarda akaryakıt elde eden 8 sanık nihayet yakalanarak Top- lu Milli Korunma mahkemesine ve rilmişlerdir. Dün yapılan duruşmada mahke- me vazifesizlik kararı vererek dos- yasını C. Savcılığına tevdi etmiştir. Dâvanın duruşması ağır ceza' mah kemesinde yapılacaktır. v ee Fırıncıların kongresi İstanbul Fırıncılar Cemiyeti yıl- lik kongresi dün saat 15 de Havyar hanında cemiyet merkeziade yapıl mıştır. Açık reyle kongre - başkanlığına Tevfik Koz seçildikten sonra — bir. yıllık faaliyet raporunun okunma sına geçilmiştir. Okunan rapor, üyeler arasında Tünâkaşaya sebeb olmuş, bu arada söz alan bir üye, idare heyetinin fı rıncılara karşı ilgisizliğinden şikâ yet etmiş ve şunları söylemiştir: — İdare heyetimiz, etiket mese lesini halledemiyecek kadar aciz- dir.bir çok fırıncı etiketsiz ekmek çıkardığından dolayı Belediye tara fından cezalandırılmıştr.. Diğer bir üyede tek tip ekmek va ziyetine temasla şunları söylemiş- tir: Tefi'ka :32 mewam (HIIHHN ler, Genclerin konuşmalarile ilgilen- mediler. O dakikada Turhanın piyanosun- dan boğuk, ağır bir nağme yüksel- di. Bu, odadaki buhranlı havaya pek uyan bir sonattı. Beethoven bu sona- tında insan hislerinin karışık derin- liklerine kadar iniyor, bu duygula- rı kâh iztirabli ve fırtinalı, kâh sü- kin ve hulyalı sezişlerle tasvir edi- yordu. Verda bir saniye içinda oradan u- zaklaştı, kulaklarından varlığına sı- zan uğultular onu aldı, — sürükledi, Metinin sualini ve ona söylediği ya- lanı unutmuştu. Şimdi beyninin için- de başka bir soru vardı: — Bülendi seviyor Buna cevab verem”di. Düygüları« ni soğukkanla incelemeğe çalışıyor- dür — Eğer sevmek böyle büyülenmek, gaşırmak ve tesir aitında kalmaksa, evet... Muhakkak Ki Billendin benim, üÜzerimde çok kuvvetli —hir — bamcıst uyüm Muazzez Tahsin BERKAND — var. Onu unutmuş olduğuma emin- ken, ilk sözlerile ve bakışlarile yeni baştan sarsıldım, Onun yanında şah- siyetimi kaybediyor. gibiyim. Adeta abdallaşıyorum, bambaşka bir insan oluyorum, O konuşürken — ve bana bakarken benliğimden çıkıyorum. Di- limi, düşünme kabiliyetimi kaybedi- yorum, Fakat, sevmek bu mudur Başkaları, aşlın — saadet getirdiğini söylüyorlar. Okuduğum romanlarda da sevenin mes'ud olduğunu, sevmek- ten zevk düydüğünü — görüyorum. Ben bahtiyar mıyım? İçimdeki bu a- eaib, bu birbirini tutmuyan ve kor- kuya çok — benziyen — karmakarışık duygular saadet mi? Sonra, sevmiş olsam, ondaki kusurları — bu kadar açık bir şekilde görebilir miydim? a Zonsu suallere cevab vereme- mek no etiç, ne yorucu ve sinirli şeyt Başının içinde, Beethovenin sonatile Bülendin sesi birbirine — karışmakta devama ediyor: — Bülün bu güzellikler, tablatin bu harikulâdeliği hep senin güzelli- gini süslemek için yaradılmış — bir dekordan başka birşoy değildir. — Seni ne kadar sevdiğimi görmü- yor musun Verda? — Senin gözlerin.. senin saçların... Verda bu cümleleri, Turhanın ye- rinde piyano başında kendisi imiş te Parmakları ezberden bu parçayı ça- hiyormuş gibi, melodiyi takib edor- ken düşünüyar, Bülendin sesini, Beot- hovenin oğultulu nağmelerile karışlı rarak birbirinin içine vuruyor, zin- cirliyordu: — Ömrümün her saniyesi senin- dir. Bilsen ne emellerim var Verda! Fakat Bülend ne güzel adam! U- zun boylu, atlet vülcudu, karşısında- kinin gözlerini delen simsiyah göz bebekleri, kıvırcık kirp.kleri, kulake Jarı okçiyan tatlı, yümüşak gesi, bir vcu hafifce kalkık, karşısındakine a- cıyor mu yoksa onunla alfay mi et- tiği pek anlaşılamıvan dolgün — dü- dakları. aa ua aa eee A A A ea ea Sokakta şarkı söyliyon sarhoş kız Hapis kararını öğrenince hüngür hüngür ağladı Bş Dün adliyeye enteresan bir hâdi se intihal etmiş, sarhoş halde — s0- kaklarda dolaşan 19 yaşında genç ve güzel bir kız tevkif edilerek 1 in ci asliye ceza mahkemesine veril- miştir. Hâdise şudur: Tarlabaşı Doğramacı sokağında 37 numarada oturan ve kibar bir al lenin kızı olan 19 yaşlarında (A.A.) evvelki akşam geç vakit Beyoğlunda Boğazkesen caddesinde yüksek 5e« le «Goodnight my boby» — şarkısı- ni söyleyerek dolaşırken polislerin ihtarına maruz kalmıştır. Genç kız bu. ihtara da aldırış etmeyerek bu defa bağırıp çağırmağa başlamış ve iddiaya görede kendisini karako la götürmek isteyen polisin ellerini asırmıştır. Nihayet genç kız yakala | nıp muayeneye sevk edilmiş ve sar hoş olduğu anlaşılarak cürmümeş- hud mahkemesine verilmiştir. Dün yapılan duruşmasında ba- yan (A.A.) suçunu itiraf etmiş ve: «— O akşam bir arkadaşımın evi ne gitmiştim, babası içki Içiyordu ve bir kaç kadeh te bana verdi. Ben hiç içki kullanmadığımı için fazla sarhoş olmuş ve kendimi kaybet- mişim, Ondân sonra ne yaptığımı bilmiyorüm» diyerek ağlamağa baş lamıştır. Şahit olarak dinlenen polis me- muru da: Dün Boğazke sende devriye geziğinirken bu baya akşam na rastladım. Yüksek sesle şarkı söyliyerek dolaşıyordu. Kendisine ihtar ettim susmadı, üstelik bana hakaret etti ve: «— Sen kim oluyorsun da benim şarkımı kesiyorsun. Benim meşhur bir tüccarın kızı olduğumu bilmiyor musun?» diye çıkıştı, demiştir. Yapılan duruşma sonunda bayan (A.) nın tevkifine ve 10 gün hapsi ne karar verilmiştir. ( Asil bir aileye mensup olduğunu | söyleyen bü genç ve güzel kız Jan-| darma nezdinde ceza evine götürü lürken çocuk gibi ağlamağa başlıya rak: «— Ben ceza evinde nasıl yata- rım şimdi.. Zavallı annem ve ba- bam beni Yalovaya bir arkadaşı- min yanına gitti zannediyorlar. E- Ber duyarlarsa halim haraptır. Ne | götürün kendilerint! göreyim» diye — yalvar olur beni ev bir kerecik mıştır. krremia saraa aa A «— Tek tip etmek, bütün fırıncı ları müşterilerine karşı mahçup bir duruma düşürmüştür. İlgili makam larla temasa gelerek yüzde 35 çav dar miktarının azaltılmasını iste- meliyiz, Başka bir fırıncı da ekmek fiyat larına zam yapılması hususunda te şebbüslere geçmenin lâzım geldiği. ni ileri sürmüştür. Bundan sonra yeni idare seçimi BOCAK |HER SABAH| Doktor Fahreddin Kerimle muhayyel 1948 mülâkat düli AĞ ahi sözlerim hargısında- sayın H. P.) nin yeni İstanbul mü- Messili, selefleri gibi, yüksekton atıp tutmayı âdet edinmiş mutaassıb — bir partili değildi. Mantık karşısında i - cabında muarızına hak — vermeyi de bilen İnsaf sahibi bir politikacı 10i Nitekim daha fazla düşünmeğe ha- cet görmeden: — Birakalım. bu bahisleri — Fikracı, diye pos elti, görüyorum ki sen san- mdan usta bir. mübariz imişsin. İncir çekirdeği — bile doldurmayacak faydasız konular üzerinde çene yar - maktansa müsbet konuşalım. Bugün senin fikrince İstanbullunun (C. H P.) bahsinde en çok gözüne batan no lerdir? Hangi işlerimiz onun hoşuna Bitmiyor? Halk arasında yaşayan hir muharrir olduğuna göre bu ciheti he- Pimizden iyi bilirsin. Kendi kendime : — Hah şöyle yola gel! Diye biraz koltuklarımı kabarttıktan sonra yük- Sek sesle: — Peki dedım, görün — bildikterimi söyliyeyim. Çünkü ben Halk Partisi- nin düşmanı değil, tarafsız bir. gaze- teciyim ve momlekette çeşidti. parti - ler sisteminin yerleşebilmesi bakımın- dan (C. H. P.) nin yıkılıp gitmesini bu siyasi varlığın kendini der- deyip toplamasını — isterim. Çünkü Halk Partisi tarihe karışınca bu se- fer de (O. P.) yalnız başına zalır va yeniden tek parti sistemine dönmüş oluruz. Doktorun yüzü güldü. Ben — devam ettim: — İstanbullunun nelerden — hoşnud kalmadığını açıklamamı istiyorsumuz. Çok uzaklara gitmeğe hacet yok, da- ha şuracıkta, — içinde - bulunduğumuz bu binanın kapısının önünde bit kısim. hemşerilerimizi küplere bindi - ren manzaralara rastlamak mümkün- dür. Zinelas — Mesolâ tam - parti nünde hir Gtobüs durakı vardır. mi de (Farti Durağı) dır. — Ne yapalım? Durağı kaldırtatın mı? Bu düraktan yalnız parli men - subları değil, civar komşular da is fade ediyorlar. — Hayır elendim, — ben 0 dürağın varlığından değil de o durağı hemen hemen kullanılmaz hale, getiran ati engellerinden bahsetmek istiyorum. — Neymiş © engeller Fıkracı? — Hüölâ anlıyamadınız mı? O du- Fak tam parti bimasının — anındadır ve düraktan iki üç adı o urbaşkar hassa — akşamları parı 3 ezlen (876) plâka numaralı hususi oromü- bilİ saatlerce kazık gibİ - dürup dü - rur. Karşı taraflaki apartmanın önün de de bir iki hususi araba da bek - der. Şöyle ki zaten pek geniş olmuyan © çaddenin karşılıklı biri sağında, bi- ri de solunda iki hususi araba durdü. u otobüsler de ya duraklarda bek - diyen yolcuları görmeden Beçip videre ler, yahud da son dakikada görün öy- le bir duruş dururlar ki yolculardan oturanları birbirine geçerler, ayaktar kiler de ekseriya socdeye kananırtar. e bunlar ne dürakta - bekliyeniere, ne de otobüsteki yolculara — partınize (Devamt Sa,, 5; Sü., I del AAA ĞALA D. P. Kumkapı bucak merkezindeki merasim D. P. nir kuruluşunun ikinci yü binasının &- is- ne geçilmiş, kongreye 18 de son ve rilmiştir. — Dikat ettin mi Verda? Alleg- Tonun o pasajımı nâsıl çaldım? Turhan terasaya çıkmış, notaları sesile tekrarlıyarak Verdaya izahat veriyordu. Gene kız birdenbire yandı. — Evet hocam. Ben o pasajı pek beceremiyorum. Yarın tekrarlarım, Bu baştan savma cevabı, Verdanın büsbütün başka bir dünyadan zorla geri döndüğünü yalnız Metin anla- mıştı. Bir çeyrek saattir onu tedkik: ediyordu., — Çocukluğundanberi bera- ber yaşadığı, herkesten üstün — bul- uykudan U- dönümü olması münâsebetile, dün sant 20,30 da, Kumkapı Bucak mer kezinde bu günün şerefine bir top lantı tertip edilmiştir. Toplantı samimi bir hava içinde gece yarısına kadar devam etmiş. tir. Ticaret Derneğinin kongresi Yüksek Ticaret Derneğinin 3 O- cakta yapılması icabeden kogresi ekseriyet sağlamadığından 9 O- cak 1948 Cuma günü saat 14.30 da okul konferans salonunda yapıla- caktır. Gündeminde yeni tüzük - tasarı- sınm müzakeresi vardır. errrrrrrrrrrrr.. duğu ve inandığı Verdanın bu kadar DŞ kolaylıkla yalan söyliyebileceğini hiç ** TAKVİRİ « sanmıyordu, Halbuki o, çok sade ve tabil bir tavırla, Nurana gittiğini OCAK 1048 tekrarlamıştı. Bu kadar alelâde bir Suali cevablandırmak için yalan söy Ü <13as | lemeğe ne lüzum vardı? Demek ki ğ p AL | Verda ondan ve herkesten bir şey (f — gizlemek istemişti. Ne? Ulçin? Duygularında ve bülün barekste-il 26 rinde çok dürüst ve samimi olan Perşembe Metin için buna bir sebeb bulmak Kasım 682 — AY 1 — GÜN 8 güçtü, O, Verdayı, hattâ kendisini sevmese, bir başltasını sevse de yi- Vakitler Vasati — Ezani 'ne samimi ve candan bir dast gör- s. Di 5. D. mek istiyordu. İstiyordu kt Verda o- Güneş 6 26 2 28 nün büyük — aşkını, — senelerdenberi Özle 12 21 7 24 varlığında kökleşen ve yerleşen temiz İkindi M 4 9 48 hislerini bilsin, anlasın ve buna kar- İij Akşam 16 58 12 — Şilik veremiyecekse de yine onu bir Yatsı ig 35 1 88 yabancı saymasın, ondan uzaklaşma İmsâk 5 40 12 44 sın (Devanu var) İN aüle 4 AD LA CA R E S L e e a n Tn AAA SAA A NL : DU YAL