4 MART 1911 HATIR Yazan : Eski Dahiliye Nazırı Reşit Rey - 7 Osmanlı İmparatorluğunun sonu gel- miş olduğu söylenen bu vahim badire! önünde Padişah itidalini kaybetmedi Osmanlı saltanatından gördükleri himayet ve mu-| avenet — sayesinde — içlerinden bir takımının memlekette iktı - saden ehemmiyetli mevkiler elde etmiş ve cemaatça da şirketler, comiyetler, mektepler tesis et -| mekle berâber askerlik hizıneti musfiyetinden de istifade ede - rek Türklerden ziyade servet| verefah kazanmış oldukların | gören ve Çarlığın kasap kavu -| rucu muamelelerinden bizar v bitap olan Rusyalı Ermenilerc bir çoğu Osmanlı ülkesine iltica ederek hemcinslerinin mazhar oldukları nimetlere can atmı ve devlet tarafından da en bir hüsnü kabule nâil olmuşlar- | A 5 Buna karşı patrikler devlete uzun bir müddet sadakat yüzli gösterdiler. Ta kâ Açmıyadin I(amgı%nsluğumm nüfunu me-| şumu İstanbul patrikhanesine | girdi ve nihayet 1844 senesinde Ermeni patrikhanesi âyinlerin - de Katogigosun tezkârmamı usul ittihaz edildi, Ermemi Patrik hanesiyle rühbanı Osmanlı £ tanatına sadakattan ayrılarak | nankörlük yoluna saptılar. Buna rağmen 1860 senesinde Erm lerin dini milli ve içtimai iş! ni emniyet ve sühuletle tes etmeleri icin v n i umumi tesisi devletee fs'af edil- di. | Hal böyle iken 1876 senesin-| de yani bu son lütuftan on altı| gene sonra Ermeni patriki -hiç birinde Ermenilerin ekseriyet| teşkil edemedikleri- Anadoluda-| ki 6 vilâyetin Rus koatrolü altı- na alınması istidası ile Gran - dük Nikolanın ayaklarına ka -| pandı. Nankörlük pepaslardan efradı millete geçrek pek çok Ermeniler de, Rus nehlistlerinin | şâkirdi ve belki de Çarlık siya-| setinin âÂleti tervici olan, Rus Er dmenilerine uyarak asırlarca be raber yaşadıkları Türklerin ha yatına, hattâ ırzına tecavüz ct - filer; mülteci sıfatiyle girdik - leri memlekette, mülk sahipleri- ni katliâm etmekle başlıyarak gonra da tezvir ve iftira ile ken- ilerine celbettikleri efkârı mu Yaassıba kuvvetine dayanarak, | hâkim olmak sevdasına düştü- le-. Öldüler, öldürdüler. Ancak vicdani ve iz'anı payimal ettik -| ter sonra irtikâp olunabilen bu cinyetler erasında her iki ta raft sum olarak hayat eden biçareler için nâk clmak insaniyet müktez dir. | Ermenilerin meemmane bir | cüretle oynadıkları bu faciaların | bütün sahnelerinde Saltan Hami | din rolü zuhurata göre müdafar esbabına tevessülden ibaret ol - muş, mukabil tarruza geçmek ıztırarında bulunduğu zaman bi- le asayişi iâde ile iktifa etmiş ve bu meselede hiç bir veçhil> münkadiyane teşebbüslere el u- zatmamıştır. Ermeniler, bir ta raftan kendileri gerek tabanı ve bıçak gibi âdi silâhlarla rek bambalarla katllkma t b- büs ederlerken, diğer taraftan islâm ahalinin tehlikeye düsen mal, can ve ırzlarımı müdafaaya tıyamlarını, nihayet hüküme - din emniyet ve asayişi iade için | açar ittihaz ettiği tedabiri yu- rıdan aşağı tahrif ve itr rek hıristiyan taassubunun mü -| eösir ve Kesir cödağu İngiltere| ve Amerikada -meşru ve gayri| meşru mecaz ve gayri mecaz her nevi vesaite müra: a. Türkiye ve bilhasaa Türk hükü- şid -| meti ve padisahı aleyhinde detli bir. propaganda icı vüs'at verdiler. Geçen asır dalarında Mora ihtilâk he mında eshabı iğraz tarafından gâh ihtira, kâg mübalegalarla başka kalıblara ifrağ edilen mahtd “Türk mezalimi! ve Hugo gibi şöhretli ilâve ettikleri taninlerle — bütün on dokuzuncu asarda Glemin ku laklarını doldurmuştu. Ermeni erbabı tezviri Rus-Türk muha-| rebesinden sonra, müstakil bir Ermenistan vücude — getirmel diyle,on dokuzmecu asırda etr n havanın n i-| ni idame calışmakla baslayıp| niha Avrupa ve Amerik: “Tür nezalimi,, nin b: he ten kabul edil. zam ı -| ğine ve kâtı isyaniyeyi| kâfi vesait elde &-| kani olunca, bu silsilei | kavii idas ettiler. Diğerleri| bittabi Ermeniler de istik » lâllerini ancak huristiyan dev- letlerinin himayesiyle kazana - bilecekleri ümidinde bulunduk- larından bir taraftan — mülkün her köşesinde şevri ikal için is- lâm ahaliyi dövüşmeğe sevke - cek çığırtkanları (ageuts provo- catenus), diğer taraftan vukü! tı peyderpey Avrupa ve Ameri - kanın Türk aleyhtarlığıyle dol -| durulmuş vicdanlarında (Türk - rin ve bilhassa Abdülhamidin cinayetleri) şeklinde telâkki et - tirecek propagandacıları etrafa saladılar. | Bu mesai müsmir oldu. 'Dini heyecanlara müsait olan İngil-| kârı umümiyesinde - şid-| detli bir galeyan husule gel İstanbuldaki İngiliz elçisi Philipe Curry,, nin güya şahidi adil (!) sıfatiyle yazdığı rapor- ların tesiri de buna inzimam ede- rek İngiltere Hariciye Nezareti tedabiri ş ma - teşeb-| büs etti. İngilterede başvekil ve hariciye nazırı - olan | Lord Sulsbury Avam Kamara - sında irat ettiği bir nutukta Av- | rupa düveli muazzamasının ku- | bahriyesinden müteşekkil | müşterek bir donanma ile İstan-| bul rilerek bu meza- : olunacağını ilâ K l Herkesi tedhiş eden, herkese | saltanatı 1famidiyenin, — hattâ | Osmanlı imparatorluğunun — s0- nu gelmiş olduğu söylenen bu vahim badire önünde padişah| itidalini kaybetmedi. Donanma - sına kuvvetle karşı koymaktan | âciz olduğu İngiltere devletinin | Hariciye Nazırı tarafından sal- tanatın merkezi hayatına karşı | debdebe ile ilân edilen müşterek | hücumu ve diplomasi vasıtasiyle vukuundan evvel defetti: | Bir taraftan Boğazlar mesele- sinde Rusya Çarlığı ile garbi ve merkezi Avrupa düveli mu- sı arasında ihtilâfı na- u, diğer taraftan Ermenilere verile- istiklâlin Rusvadaki erme- | cek nilere suimisal olacağı mütalea -| 'na istinat eden padişah Rusya hükümetine müracaatla, düveli an - bilittifak bir hücuma hakkiyle müdafaası müş ve belki gayri kabil olacağını, bina- enzleyh Bi azzama tarafından ahden teyit hetkedilerek badema garbi ve merkezi devletler donanmasının Boğazlard mesi itiyat ha- line geleceğini anlattı Bu suretle başlayan müzake- İ re neticesinde kararlaştığı vev hile, - İngiltere hariciye nezarı tinin “müşterek doranma Türkiyenin tazyiki teşebbüsüne iştirak,, teklifine cevap olarak, Rusya hükümeti “Karadeniz donanması bir teşebbüs Baltık donanma büyük bir külfeti böyle için hazır değildir, İ celbi de zemdir. Binaenaleyh Rusya hükümeti düveli muazzamanın bu müş rek teşebbüsüne ancak berren içtirak etmeği muvafık rüyor müşterek donanma hareket et tiği anda Boğazlar i galine derhal müba: 1 için lâzım gelen te ilen ittihazı mümkündür.,, ma mi alinde mukabil bir teklif derme- yan Bunun üzerine açılan müza - kerat ve muhaberatın sonunda, bu müdebdep te refini vik: manında -0 da şe- anbul li- maiyetine efaretle memur olan aviz daha ilâvesi karariyle £ n 'a birer tane uya düş- hi ga- a vesile ittihaz Türklü. gibi yapıştır- yalnız Türklere T menilerin Türk ahaliye icra tikleri cinayetler | le bile alınn (Arkası var) | gayri ihtiyari geçen sene T ğazların düveli mu- 5 tarafından: A SABAT Yeni İnşaat hak- kında bir noktai nazar Gazetelerde bir taraftan or- tada demir bulunmadığını, adi potrel demiri fiyatının bile kilo- su 50 kuruşa kadar yükseldiği-| ni okurken, bir taraftan da şeh- rin her köşesinde yeni inşaatın | durmadan yükseldiğini görüyo- ruz. Şurada burada bir çok a- partmanlar, evler yapılıyor, ya- | hut apartmanlara, evlere yeni katlar ilâve ediliyor. Bu vaziyel karşısında zihin- lere gağti ihtiyari acaba bu de-| mirler wereden tedarik ediliyor?| Bu malssahipleri bu halı demirle inşaat yaj için bir yerde altın hazinesi mi keşfetmişlerdir” Suali geliyor. Bu işin iç yüzünü bilen bir ahbap, geçen gün yeni inşaatta kullanılan demirlerin ekserisi- nin yıkılan binalardan çıkarılan ve yıkıcılar tarafından satılan kullanılmış, eski çürük, hurda | demirler olduğunu söy Bu demirlerle yapılan bin: ki haricen şık durabileceklerin fakat bir kaç sene sonra yıkıl- mağa mahküm olduklarını i ve etli. t Eğer vaziyet cidden böyle ise belediye fen işleri şubesinin bu işle pek ciddi olarak alâkadar olması lâzımdır kanaatindeyiz. | Bu satırları yazarken aklım: labaşında birdenbire çöküv apartman hâdisesi geldi. Birkaç vatandaşın hayalına mal olan | bu hâdisede acaba apartmanın | inşaatında çürül. potrel kullan- manın da rolü olmuş mudür bilmiyorum. Her halükârda be- lediyenin bilhassa şimdi bu hu- susta çok müte: kız olması ve yeni inaatı mütemadiyen kon- trol altında bulundurması icap eder, A. C. SARAÇOĞLU Sürahi ihtikârı yaptığın- dan mahküm oldu Fazla fiyatla sürahi satmak- tan suçlu Mahmutpaşada 18 nu- marada züccaciyeci İdityanın ikinci asliye cezadaki duruşma- sında apçu'sabit görülmüş ve 25 lira ağır para cezasile 2 gün dükkânının seddine karar veril- miştir. Fakat eğer biz, Türkiyeyi teskine ken Bulkanlar si- yasetimizi sakatlıyacak olur - sak bunlar ikinci derecede e- hemmiyeti haiz olarak kalacak- tır. Ben Türkiyeye karşı teca- D vüzkâr bir harekete geçmek, yahut ona ilânı harp etmek Mecburiyetinde olduğumuzu ue ri sürmiyorum, fakat Türk menfaatlerini, hattâ tamam tini kalı almaksızın, Balkan devletleriyle, bilhassa Bulga- ristanla ihtilâflar akdetmemiz lâzım geldiğine kaniim. Bulgarlar, ikinci Balkan A harbinde kaybettikleri Türk € topraklarımı geri almalıdırlar. ? Onlara demeliyiz ki eğer Al- G manya ve Avusturyaya hü- cumda Sırbistan da, İuma & ya ve Yunanistanla berabı * olurlarsa bu toprakları sulh yapılırken müttefik devletler temin edeceklerdir. Biz Edirnenin Türkler elin- rakları Bulgaristana temin et- mek kudretinde ve ) Türkiyenin bize karşı takınmış ) olduğu bi terkedcek gekilde tel den hattı hareketi, onun padaki menfaatlerini- © koymakta bizi haklı bulur. vazi, rrür-e- u- u- racaktır. Ben de sizin gibi Mallet'nin (İstanbuldaki İngiliz - sefiri) deruhte ettiği müşkül vazifeyi takdir ediyorum, Bu gayretle- rin neticesi ne olacağını bilmi- yorum; ancak Balkanlı Hiristi- yan devletlerle anlaşmak yo- ndaki fedakârlıklar zitmi, Şine — eminir i Türkler bugünkü bitaraflıkları- mukabilinde bizc bir hayli Bulgaristandan nistandan gelen telgraflar ziyzde Üümitbahiştir. dünyanm bu kısmına ait politi- Ş çe BAAT KKD | alan şu efkâr - di: de kalamıyacağını söyl ve Babiâliye vaktiyle ihtarlarda bulunmuştuk. Bundan dolayı şimdi alacağımız vaziyette niç bir kötülük yoktur. ler har- bi kazanacak olursak bu top- allığını çıkardı İA FELSEFE ve EDEBiYAT | San'atta Sübjektivizm akidesinin tenkidi Ni di Subjektivizim iddiasına göre (artist, bir fotograf âleti olma- malı.. filân!) demiştim. Fakat (san'atta dar, sımsıkı, sâbit de- mir kadrolar yoktur) demeyi de unutmamıştım. Onun içindir ki insafı elden bırakmıyarak — yu- karıdaki düsturu tenkide giriş- miştim; o tenkide devam ediyo- rum. Mantıki bir rabıtaya - zin- cirleme bir şekil ve istikamet inde bazan öyle mühim noktalara geleceğiz ki; bir takım mesleklerin ne gi- bi bir düşünceye tebeiyetle, ne gibi mecburiyetle ve nasıl doğ- Muş olduğunu bize derhal ifşa edip gösterecektir ve bu muhake meleri sırasiyle takip ederek,| birdenbire o noktalara gelmck.W hakikaten insana zevk verir bir meşgaledir; âdeta mantıkt bir gürdir diyebilirim!. Güzel san'atlar da, artiste en | doğru yolu - riyazi bir kat'iyet - le - gösterebilecek — kanunlar yoktur demiştim. Bütün san'at düstuları (tayin ve mesahası güç münhani ler) e benzer: Ka- ba bir teşbih ile söyleyeyim: de- niz dalgası gibi bir şeylerdir. Şe- killeri bellidir, lâkin hududu kat- iyen muayyen değildir; seyyal- dir, kaypaktır. Onlara, zihnimiz- de, sabit bir hakikat haysiyeti ve vaziyeti verip te, bu zan üze- rine mübahasemizi kuracak 0- lursak, bahsimiz çalkalana çal- kalana, yayılır, dağılır, dökülür, saçılır, nihayet lâf kavgasina müncer olarak müzmahil olur!. Benim, bu türlü mübaheselere dair hayli şahsi tecrübelerim vardır. Size ezberden”bir nümunesini arzedeyim ki estasen bu bahse taallük eder. Meselâ şu bahsimi- ze iştirak eden malümatlı bir zat: (tabiatı taklit etmek, san- attan sayılmaz mı?, Öyle ise re- sim, yağlı boya, Buğu boya, pas- tel, portre, peyzaj gibi eserlerde tabiatı taklitten başka bir hü- ner var mı? Tasvir san'atının bütün bu şubeleri ve nevileri, san'attan hariç mi addedile- YAZAN: FİLOZOF İLR!ZA TEVFİK —A4— cek?!) diye itiraz edebilir ve bu tarizi pek yerinde ve haklıdır; fakat kısmen haklıdır; yani, an- cak bir bakıma göre (!) haklı - dır. (Ne cihetle haklıdır. ve ne dereceye kadar haklıdır?.) - di- ye düşünüp, bu suale muvafık bir cevap vermeden, bausimizin | şu köşesinde birdenbire önümü- ze çıkan bu meseleyi, hallile ber- | taraf etmeden, diğer bir zat: (San'at tabiatı taklit etmek meylinden doğmamış mıdır?!) sualiyle bahse girerek, birinci Mmuterize kuvvet verir. Bu tariz- kârane sual de, bir bakıma gö- re haklıdır, fakat zannederim ki, pek yerinde değildir; nuuıdır,t çünkü (resim), sahihan, vahşi hayvanların şeklini kopye et - mekle başlamış olsa gerektir; fakat hiç zannetmem ki musiki ve hattâ heykeltraşlık öyle baş- lamış olsun. Bu mülâhazalardan dolayıdır ki (taklit faraziyesi)- | ni bir bakıma göre haklı bul- yerinde değildir, bilhassa (San'atın çünkü biz, menşei) bahsiyle burada meş - gul olmuyoruz; muhtelif mes- leklerin (esas - düsturları) ara- sında (kıyasi bir tetebbüi — une &tude comparative) yapmakla | meşgulüz ve hiç bir vakit bütün hakkı ve hakikati yalnız bir mesleke isnat edemiyeceğimizi, bahsimizin mukaddemesinde an- latmıştık. Buna rağmen, bir üçüncü kim- se daha söze başlayıp: (meşhur Yunan filozofu Aristo, san'atın, | menşei ve mahiyeti taklittir di- ye iddia etmişti!) derse; bir dör- | düncüsü de: (Epikuros'un da | fikri ve itikadı bu idi!) derse, | bir beşinci dostumuz da: (On!| sekizinci asırda yetişen meşhur | UĞT EIEİIRE PIT REPRRİIRGSÜU AĞA TU FU | rini de dikkatle dinledikten son-| Alman gairi ve mütefekkiri (Frederik Sehiller — F, Şiller) san'atın menşei ve mahiyeti o- yundur, yani hakiki hayatın tak- lididir diyor, ve muasırlarımız - dan İngiliz filozofu H. Spencer de bu fikri beğeniyor! diye büsbütün bahsi — karıştırırsa, insan, bizim Nasreddin Hocanm vaziyetine düşer ve bu malü- matlı muterizlerin ber birine (Bvet efendim senin de hakkın var!) demek — mecburiyetinde bulunur; fakat bahis dağılır, ya- yılır, asıl mevzu unutulur (*) Nasreddin Hocanm sözü - tu- haf olmakla beraber, estetik ve felsefe meslekleri bahsinde pek yabana atılacak zevzek bir söz değildir. Estetikte her — meslek | sahibinin - kendi hususi noktai | nazarına göre - biraz hakkı var- dır. Cünyo: Dr. Rıza TEVFİK (Sonu cumartesi sayımızda) (*) Hoca merhumun ma- kama pek münasip düşen zarif hikâyesi belki herkesçe malüm değildir. Onun için Tasaca nak- letmek isterim: (Hocafendi ka- dt olmuş. Bir gün evine bir a- dam gelmiş komşusundan şikâ- yet ve aleyhinde dava etmiş. Hoca bu adamı iyice dinledik- ten sonra: (Vallahi senin hak- kın var!) demiş. Ertesi günü, ©o müddeinin komşusu, telâşla Kocanım evine gelip daha ziyada şikâyet etmiş. Hoca onun sözle- va: (Vallahi senin hakkım var!)| diyip savmış. Meğer bütün bu konuşmaları hapı ardından dinle miş olan karısı, hocayı yalmzi bulunca odaya girmiş: (Ayol!. Sen nasıl “kadısın.. biridirin karşı dava eden kimselerin iki-| sine de hak verilir mi? ) diyince | Hoca: (Vallahi kadımım, senin de hakkım var!..) demiş. | (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİKASI Türkiye - ingiltere ve Balkanlar Cavit Beyle muhabarelerim. - Türk harp gemilerini müsaderem tesirleri. - Göben ve Breslav'ın Türkiyeye terki. - Türk - Alman gizli muahedesi. Türkiye ile harp . - Çanakkalenin bombardımanı ka haberi, hem harpte, hem sulhun tesisi sırasında değiştir- memenizi ve iki taraflı Türk aldanmamanızı len bütün i: Balkan hiristi devletleri arasında bir k hareket teminine ça- lışıldığı şu sıralarda — Türkiye menafiinin ve tamamiyetinin kale alınmaması.. İngiliz. kabinesi entrikalarına temin ederim. tediğim şudur yan k Göçen hâdiselerin bu veki nazardaki isabetleri meydana inkâr ediler landa kabinede şu k; işeler vardı: Henüz har- r gu e be girmiyen sahalara yaymak, Türkiyey kar: Muhasemede Hindistanı rülecek tehlike, 1914 teki acıklı 1mız, Lord Kiçnerin (Harbiye nazırı), Hindli kıta- tın Süveyş kanalını geçinciye kadar şarktaki sükünu muh askel faza etmekteki ısrarı, Yun nistanın yardımını temin et- mekteki müşkülât — (bahusus Rusyanın İstanbula karşı kı kançlığını tahrik etmeden) - v başlıca harp sahasında bir mu- vaffakıyet elde edemezsek, ya hut Balkanlarda müttefikler ta rafından kuvvetli bir müdaha- le olmaz Bulgaristanın ve Kralı Ferdinandın Almanyaya Bd ÇD ç Ordusu olmıyan İngiltere -Yazan: — V. Çörçil tebaiyetten kurtulabilip kurtu - rılamıyacağına ait şüphe.. Ben hariciye nazırı Sir Ed- vard Greyle bu meseleleri mü- nakaşa etti, m zaman © Şu — toplanacak kuvvetlerin ağır a- T; noktada ısrar ediyordu: Bir toplanacağını takdir. edi- — Bulgaristan, Almanyanın yordu. dın ve Yunan kralı Kostantinin hırslariyle çarpışıyordu. tün Balkanlarda yalnız bir tek nafiz göz, dehası, bu mü görüyor, iki mu kuvvetlerini hakkiyle ayni zamanda hem Alman or- dusunun hem de İngiliz imparatorluğu- nun denizlere hâkimiyet sinde, sonsuz ti Bü- Venizelosun elenin sonunu im - tarafın ölçüyor, yalı vaffakıyetlerini, saye- membalarından tan istilâ edildi; Bulgaristan henüz yeni Türklere iltihak etti ve bizim düşmanımız oldu, Rumanyaya gelince bizden tecrit olunarak bizim tarafa iltihak etti ve Âl- manların son derece intikamlarına maruz kaldı. Tu- rihin hazin sayfalarını bundan daha müthiş ve daha faciaen- giz bir seri karartmıştır. Türki yalnız hükmetmemelidir. Vâkıa payi- ahtta iki fırka iktidar mevi için mücadele ediyordu. Fakat auğstosun 2 inci günü imzala nan neticenin hangi tarafta Zını göstermişti. Diğer taraf- tan Göben ve Breslavı elle: tutarak -hattâ Türk filosunu kale almadan - Enver Paşa ve diğer harp taraftarları, şefleri nin imzaladığı ğerlerini de razı etmek ve on- lara malik idiler. zırlıklarını pek ğrendik. Ayni zamanda - gizli Şimdilik , —-Bu kadar! Eğer Almanlar harbi kazanacak olurlarsa ! Almanlar, muhtelif memle- ketleri birer birer işgal ederler- ken daima şu cümleyi tekrarlı- yorlar: “Harbi kazandıktan son ra memleketinizi tahliye edece- ğiz. Hürriyete tekrar kavuşa- caksınız!,, Bu sözü Danimarka, Norveç, Hollanda, Belçika ve Rumanya- nan işgali sırasında söyledikten sonra Bulgaristanın işgali esna- sında da tekrarladılar. Fakat niçin? Almanya eğer harpten galip çıkarsa, bu mem- leketler üzerinde tesis etmiş ol« duğu hâkimiyetten niçin fera « gat etsin? Bıma kim mâni ola- bilir? Ve Almanya bütün bu memleketleri eli altında bulun- durduktan sonra edebileceği sonsuz istifadeleri niçin tepsin? Kendisinden başka hiç bir millette deniz ve hava kuvveti bırakmadıktan ve her memleket te yüzer bin kişilik birer ordu. bulundurabildikten sonra dün- ya hâkimiyeti pek kolay elde tutulabilir. Bu askerlerin her türlü masrafı da tabil işgal edi- len memleket tarafından bele- fan mâbelâğ — ödeneceği için Almanyaya hiç bir yük teşkil etmez. Ve nihayet bu işgal or- dularının tamamının da Alman olması icap etmez. Alman zabit- leri ve küçük zabitleri tarafın- dan talim ve terbiye edilmiş 0- Jan Hintlilerden mürekkep bir ordu Belçikada, İsveçlilerden mürekkep bir ordu da pekâlâ Bulgaristanda polislik ve mu- hafızlık vazifesini yapabilir. Al- man parası beynelmilel para o- lur. Gümrükler kalkar. Alman dili mekteplerde mecburi dil olur. Her memleket Alman malı eşyalar kullanmağa, Almanya- yya her sene yüklü bir meblâğ demeğe mecbur tutulur. Her Al- manın dünyanın muhtelif mem- | leketlerinde geniş çiftlikleri, va- ridat membaları bulunur. Dünya onların kölesi olarak calışır. Kendileri Ştrausun nağmelerini dinliyerek, Pilzen birasına Bul- gar kaşkavalım meze yaparuk, hayatlarını zevk ve safa içinde geçirirler. Evet! Bu mükemmel ve belki de bir daha ele geçirilemiyecek fırsat niçin kaçırılmalı? Zafer- den sonra, işgal edilmiş olan MURAD SERTOĞL J (Baş tarafı 1 inci de) İ y düşmanları olan giddetli Türkiyenin hareketinde âmil iki yüzlülük olduğuna üi kat'i kaldı- ittifak muahedesi de ittifaklara di- iml ına karşı durmak İlk teşrinin ortalarına doğru ürklerin Mısırı istilâ için haz ilerlettiklerini harbi kazanamıyacağına kana- Böylece müttefikler İstanbu- bi — membadan, ürkiyenin at getirinciye kadar bizim ona da beklemekte ve ümit et - Avusturya sefirine, itilâf dev- ceğimiz başkalarına ait mekte iken günler geçiyordu. r onu harekete gi ektir. Lire- miye nın şimalinin Alman orduları tarafından süv'atle is- tilâsı, Fransız — hükümetinin ordoya nakli, Anvresin sukutu, Hindenburgun Ruslara karşı kazandığı parlak muzatferiyet- ler, Türk efkârı üzerinde ol- duğu gibi Bulgarlar üzerinde de müessit olan âmiller olmuş- lerin bütün ş lerini izale edi bir ittifak im Bu ki Nihayet Rusların ve İngiliz- phe ve tereddüt- n uğursuz sırrı Temmuz buh- , Genç Türk Türk - Alman t endik. Daha ı — sırasında Partisinin reisleri, Almanlarla hayati miüzakerelere girişmiş- ler ve 2 Ağustosta Türklerle alnamıştı her gün aldatılı iktidarımızı suretle 3ütün lerine karşı harbe girec dair Enverden teminat aldığı- nı da öğrendik. sonlarına doğru, tahaşşüd eden Türk kuvvı kıtalarımız. S çektirildi. Tâv, ve bazı destroyerlerle birlilte, Göben tarafından takip oluna- rak Karadı 30 günleri Rus filosu Sivasto- ğine 'Tİlk teşrinin leri karşısında ileri veyşin gerisine Nihayet 27 ilk teşrinde Bres Türk kruvazörü Hamidiye ize çıktılar ve tur. İngiltere, bir ordusu olma ydik, bu kazayı berta- — polu bombardıman ettiler; Rı dan, hattâ ayıracak bir tek bilirdik? Bu halledilme- —P yıiyesini batırdılar, Ode lâhi bulunmadan, yalnız para- si kabil olmıyan bir meseledir; ı'.l:ı'unvı'f kın etklee” M Bİ ve bahriyesine dayanara. aka bi a li Zi £ ih No sına ve bahriyesine day ik îıyı ğf_'__k*knk:"'“““"' olmazdı. —C e batırdılar ve nihayet No- mebilir- Yakınşarka pek az di. | bir sa kabule mecbur olduk. LA TAREARIRG OGT POA, A ro Türkiye ile son derece geniş aya sirayet eden harbi Sırbis- >siskiyi petrol bütün binalarile tahrip ettiler, depoları ve (Arkası var)