'yj 15 ŞUBAT 1945 YAZAN : Bernard Newman İşte ben de o akşam biraz ev- vel bir çikolatayı ımîvı eden bu Jak kâğıt ile böyle oynuyor- Bum. Bir taraftan da Südet Al- manlarının şikâyetleri hakkında ev sahibi ile mübahesede bulu - nuyordum. Elimin yaptığı işle- re hayran kalmak için uzun bir muayeneye ihtiyaç hissetmedim. Şimdi parlak kâğıt tamamen dümdüzdü. Ev sahibi söylediği sözlere o kadar dalmıştı ki zaptedemedi- ğim hayretimi farketmedi. Par- lak kâğıdı atacak yerde cebime indirdiğimin farkına varmama- gı için itina ettim. Evden çıktıktan sonra, kâğı- di rahat rahat tetkik ettim. fat iki inç murabbamnda olabilir- di. Dış tarafı düz olduğu halde, içi çizgili idi. Hakikatte bu bü- yük bir diyagram teşkil ediyor- du. Diyagramı tetkik için bir hurdebin aldım ve hayretler için de kaldım. Çünkü bu echemmi- yetsiz kâğıt parçası üzerine Çek Maginot hattının kalelerinden birinin plânı hâkedilmiş olduğu görülüyordu. Okuyucular nasıl bir vaziyet içinde kalmış olacağımı tahay- yül edebilirler. Misafiri olduğum evin sahibinin sırrına tesadüfen vâkıf olmak imkânını - bulmuş| gibi görünüyordum. Bana karşı | mutedil bir lisan kullanmıştı . Fakat şimdi hayal : akutuna uğ- Tuyorduin. Ya kendisi, ya karısı, yahut evdelnlerden biri Sünetler | havalisini ya sulhperverane u- süllerle, ya zorla Almanyaya ilhak etmeğe çalışan hudutla- rın içindeki veya öte tarafında- ki müfritlerle faal bir temasta bulunmak icap ederdi. Fakat, onların hesabına, bir talihsizlik neticesinde, kendilerinin muha- | bere usullerinden birine tesadü- | fen vukuf peyda etmiştim. Bu usul hakikaten pek kurnazca bir şeydi. En uyanık hudut mu- | hafızlarının bile gözünden kaca: bilirdi. Ne yapmam icap ederdi? Bir âdabı muaşeret kitabı okumuş olduğumu hiç hatırlamıyorum . Fakat bu mükemmel ciltler bile benim tereddütlerimi izale ede-| mezlerdi zannederim. — Tabildir | ki beni misafir etmiş olan kadın ile erkeği bularak aksi bir talih neticesinde kendilerinin en hu- susi sırlarına vukuf peyda et- miş olduğumu haber verebilir- dim, Bunun bir çok mahzurları vardı. Onların sırlarını bilmek- liğim kendilerini, en. hafif bir tabirle, pek rahatsız edecekti . Ya, tahmin edilebileceği veçhile büyük ve esaslı bir fesat tertiba- tının içine düşmüş olduğumu farzederseler? O tarilevce Südet- ler havalisinde bir çok garip vak'alar oluyordu. Ev sahibi misafirine hürmet — edebilirdi Fakat şerikleri etmeyebilirlerdi Tehlikeli bir adam olması muh- temel bulunan birinin başına ko- layca bir “kaza,, gelebilirdi. Yahut. bu parlak kâğıdı Prag da hükümete tevdi edebilirdim . Bu, ev sahibi ile karısına karşı bir hiy: olacaktı.. Bundan başka, başka bir memleketin da- hili işlerine bulaşmak benim işim mi idi? Bunu düşünmek bana üçüncü bir hattı hareket telkin etti. Parlak kâğıdı parça parca e- dar eden dahili bir iş miy- ? İşe çok ciddi surette alâka erilmiyecek olu Çekos- İovakyanın — istemiye istemiye | bir Avrupa harbine sebep olması ve bu harbe benim memleketi-| min de iştirak etmesi kabildi Nihayet İngiliz ırkının müstait olduğu ikisi ortası işler yapmak kabiliyetini göstererek şu yolu| takip ettim Bu vesikayı Çek diplomasi gervisine mensup bir dostuma vermeyi, fakat nerede bulduğu- mu söylememeyi münasip bul- dum. Bir kaç gün sonra dostumu agda buldum. Yalnız başımı- ileceğimize emniyet | getirir getirmez, parlak kâğıdı çıkardım. Bunu kendisine verdi- | ğgim zaman güldüğünü görünce | hay et ettim. O bana büyük bir t verdi. Çekoslo- vakyanın iyiliğine gösterdiğim alâkadan dolayı teşekkür ettik-| ten sonra, memleketin müdaf: ası aleyhinde oir casusluk terti- batı içine düşmemiş oldu , Çikolataların Üzerine ıtlardan birini ele geçir-| diğimi söyledi. | 'Almanyadan her gün Çekoslo- | vakyaya ithal edilen - daha doğ- rusu kaçırılan - çikolatalarda| Alman Casusluğunun Esrarı — 27 — Hüseyin Cahid YALÇIN î lardı. Hayatlarını k. TERCEME EDEN : böyle binlerce kâğıtlar - vardı. Dedi ki: — Almanyadan gelen çikola- talarda zannetmem ki böyle kâ- Şatlara sarılmamış bir tanesini bulabilesiniz. Yalnız çikolata- lar değil kâğıda sarılması icap eden yiyeceklerini hepsi böyle- dir. Bu kâğıtlar çıkarılınca, is-| tihkâmlarımızın plânları, hattâ fotoğrafileri bulunur. | — Fakat ben bunun hikmetini | anlayamıyorum. Sizin istihkâm- | larınızın sırrını Almanyâdan Çe- koslovakyaya gizlice ithal et- mekte kimin bir menfaati olabi- | lir? — Evvelâ, bunlar bizim istih- kâmlarımızın plânları değildir. Yalnız, gibi görünüyorlar. Bu bir askeri casusluk değildir; psikolojik bir propagandadır. Südet Almanlar bu şeylri A | manyadan alıyorlar. Almanya - nın her şeye tamamen vâkıf | oldukları zannına kapılıyorlar . Onun bütün Çekoslovak- sırları- | na vâkif olduğu için her an Çe-| koslovakya içerilrine yürüyebi- leceklerine emin oluyorlar. Bu suretle Südet Almanlarının zi- hinlerine itimat telkin ediliyor. | Bu usulün çok akıllıca bir sey H a Ü r Sabah Maarif Vekâletine düşen bir vazife Maarif Vekâletinin talebenin kahvelere ve içkili yerlere de- vam etmemesini temin için al- mış olduğu tedbirler şüphe yok ki çok yerindedir. Polis marife- tile bu gibi yerlerde sık sık tef- tişler yapıldığını ve yakalanan haylazların mektep idarelerine| teslim edilerek tecziye edildik- lerini okuyoruz. Fakat bu güzel alâkayı ta- mamlıyacak - bir tedbir var ki vekâletin henüz bunu ciddi su- rette derpiş ettiğini görmüyo- Tuz. Evet talebenin sıhhatini — ve ahlâkıni ifsat edecek bu gibi yerlere gitmesi doğru değildir. Fakat talebe boş vakitlerinde ne yapsın? İstirahat zamanları- nı nasıl geçirsin? Bilhassa s0- kaklarda dolaşamıyaı kış günleri ne etsin? Hoş esasen sokaklarda da serseriyane do- laşmak müuvafık bir şey değil ya! Çocukların evlerde mahpnı: tutulmasının bin bir zararı var. Bu şekilde bugünkü hayat şart- larına intibak edecek genç ye- tiştirilemez. Talebenin — spor kulüplerine girmesi de memnu olunca ve ders saatleri dışında mektepte meşgul edici hiç bir teşekkül bulunmayınca bu genç ğı olduğunu inkâr edemem. Haki- katen müessir oluyor! Südet Al- | manları Hitleri o kadar kudretli zannediyorlar ki Çekoslovakya üzerine yürümek icin yalnız mü- nasip zamanı gözetlediğine emin- dirler. Ben yalnız şu kadar diye- bilirim ki eğer bizim istihkâm- | larım z hakkında bildiği şeyler | bu giyagramlardan ibaret ise| memleketimizi istilâya kalktığı zaman çok acı darbelere maruz kalacaktır! | Psikolojik fikrin ikinci kısmı bu kadar muvaffakıyetli olmadı. Bu usul — Almanların kalbine | kuvvet telkin edebilir, fakat| Çekleri yeis ve ümitsizlik içinde bırakmıyor. — Hitler hesabına maatteessüf ki biz bu usulü vak- tinde haber aldık. Bugün halkı-| mız buna hiç ehemmiyet vermi- yör, sadece kahkahayı atıyor. Gülümsedim : — Hitler bundan pek hoşlan- mıyacaktır. — Hayır, onda mizah ruhu yoktur. Sonra, daha ciddi casusluk - lardan bahsetmeğe başladık. Çünkü benim çok ciddi ve mü-| him bir câsusluk zannettiğim | şey, çocukça bir tedbirden ibaret | olduğu — anlaşılmıştı. Çekoslo- vakyada üç milyondan ziyade Alman vardı. Bunların iki milyon kadarı o tarihte Henlein'i lider olarak kabul etmişlerdi. Yani, henüz Hitleri tanımamakla beraber Hitleri kabul etmişler demekti .| İşte bu suretle Çekoslovakyada | iki milyon Alman casusu bulu-| nuyor denilebilirdi. | Bunlar, dostumun da teslim | ettiği veçhile, büyük zararlar veriyorlardı. Maamafih, gözle - | rimle gördi veçhile, o mu- azzam beşinci kolun mevcudiye- 'ti bile Çek kavminin sinirlerini | berbat edemiyordu. Sari hasta-| lık halinde bulunan casuslul büyük bir muvaffakıyet göster-| miyordu. Südetler havalisi -kü- çük ve adi casusluklar içinde yü- iyordu. Henlein partisine ilt haktan imtina etmiş olan Al- manlar nazi taraftarlarının düş- manlığına maruz kalıyorlar ve derhal ellerindekı işi kaybediyor- #etmezler- se kendilerini bittabi bahtiyar addetmeleri lâzım gelirdi. Maamafih, hakiki malüm de etmek cihetine gelince, muazzam casuslar n hayret verecek kadar az netice temin etmiş olduğu görülüyordu. Dostumdan bunu izah etmesini rica ettim. — Bizim mukabil casusluk getvisimiz pek verimlidir, dedi Her memlelet bu iddiadadır Onun için, tafsilât istedim — Bir iki nesil evvelki zama ni düşününüz. O zamanlar biz Bohemyada boğulup gitmiş 1tk l bu idik. Hükümete karşı daimi su- rette fesatlar tertip ediyorduk. Malümat almak ve bunları nak- letmek için çok maharetli usu 'at eyledik. Vaziyet husu: hniyet doğurmuştu. Öyle ekâ ve kurnazlık ki hiç mi kanun ve usul buna karsı bir şey yapamaz. Şimdi bugünkü vaziyeti bir gözden geçiriniz. Şimdi Al- manlar ekalliyettirler. Mücadı leleri, pek ziyade haksız olmak- la beraber, tıpkı bizimki gibi ayni hat istikametini takip edi- yor. lere şinamadan başka gidecek hiç bir yer kalmaz. Şu noktayı da acı acı kayde- delim ki bazı filmler bu gibi körpe dimağlar üzerinde bir kahvenin bırakacağından kı kat fena tesirler bırakabilir. Binaenaleyh bu mühim terbi ye işinde Maarif Vekâletine di Şen bir vazife vardır. O da ta- lebeye cumartesi ve pazar gün leri ve diğer günler ders saat- leri haricinde gidebileceği, ist rahat edebileceği, eğlenebilece- ği nezih ve sıhhi yerler vücude getirmektir. A. C. SARAÇOĞLU İKTİSAD | Ankaraya giden hey'et Çivi ve kumaşçılardan birer murahhas heyet Ankaraya git- miştir. Bu heyetlerin Ankarada temas edecekleri mevzular etra- fında kat'i malümat alınama- mıştır. Maamafih, bilhassa tev- ziat ve ithalât işi ile meşgul o- lunacağı söylenmektedir. B Bunların yalnız nakillerini değil, onlar gittikten sonra Britanya adasının emniyetini de üzerimize alıyorduk. Bu mühim taahhüdü İngiliz do - nanması üzerine alıyordu. Bundan sonra İngiliz fırka larının nereye gönderilmesi lâ- zam geleceği münakaşa mev- zuu oldu. Lord Roberts İngi- liz ordusunun An ihracı mümkün olup olmadığını sor - du. Bu suretle Belçika ordusile mesaimiz birleştirilecek ve Al- man istilâ ordularını yandan ve arkadan vurmak kabil ola - caktı. a !-Hav YENI SABAH Bu suale evet veya hayır de- meden evvel meçhulün halline yardım edecek malümları ele al- mak ve onların delâletile mese- leyi tetkik ve münakaşa icap etmektedi. İstilâ, hava yolile yapılacağı- na göre bile buna yalnız bir hava meselesi diyemeyiz. Çün- kü nakil ve yere indirilecek bir ordu bulunduğu gibi bu ordu- nun bir deniz aşması lâzım ge- liyor. Buna denizaşırı ve tama- milp yabanci: bir memlekette tutunmak birleşmek ve yerleş- mek, beslenmek, içraata devam etmek.gibi yaziyetlerde katılın - | ca ortaya kara ve deniz mese leleri de çıkmaktadır. Bu kadar da de; Buna mühim bir mesele diyip geçemeyiz. Harp tarihinde İine tesadüf edilmemiş - ve belkı de tesadüf edilmiyecek diyebili- riz. Son arp içinde tayyare mey- danlarının havadan — indirilen kuvvetlerle işgaline ve cephe gerilerine kuvvet indirerek or- duya yol açıldığına irtibatı bu- lanmayan muntakalara hava yo- lile takviye gönderildiğine şahit olduk. Fakat İngiliz adalarınım istilâsı bunlarla kıyas edilebilir mi? Manş denizi Baltık ağızla- rına ve Sen nehnine benzeme: ği gibi İngilterenin vaziyeti Norveç ve Fransanin son vazi- yetle ölçülemez. Bir İsveç ge- neralinin söylediği gibi vukuu ve neticesi hiç kimse tarafından kestirilemiyecek olan bu muh- temel teşebbüsün havacılığı a- lâkadar eden kışımlarını müna- kaşa bize bir fikir verebilir sa- nirim, Son günlerdeki havadisler a- rasında Almanların 250 kişi ta- şıyacak tayyarelerden binlerce- sini yapmakta oldukları ve bunları bu işde kullanacakları söylenmektedir. Bundan senelerce evvel 80 kişi kadar taşıyan tayyareler yapılmıştı. Bugün bu kadar in- San taşıyanlarının yapılabilece- ği kabul edilir. İndirme: Tayyarelerle nakle- edilecek Aaskerler paraşütlerle indirilebileceği gibi evvelce bu güretle işgal edilmiş bir hava meydanma veya düzlüklere lü tayyarelerin norma! şekilde iniş yapmaları #uretiyle de ola- bilir. Kaide olarak bi meydan - dan daha çok tayyare ayni Za- manda kalkabilir ve fakat ayni mıktar tayyare ayai zamanda inemez. acılık Bahisleri » GüiZ açi İngiltere hava yolile istilâ edilebilir mi ? — YdAZAN: Emekli Ty. Bnb. B. CELÂSİN Paraşütler' Bir paraşut sani- | yede 5 - 6 metro gıbi bit sür'at- le iner bü vasıta ile ınen her şa- hıs bir kaç metrelik yüksekten atlamış gibi yere sert olarakı çarpar üzerindeki otomatik si- lâh cephane ve diğer lüzumlu | tochizat ve vasıtanın ağırlığı| bu çarpmayı biraz daha sertleş- | tirir. İniş sür'atlerini azalttmak için paraşütler daha büyük ya- Pilabilirse de az sür'atle düşen paraşütlerin yer — silâhlariyle vurulması daha kolay ve bava | cereyanına daha çok tâbi olur.! dahilinde değildir. Bir binaya Yere konacağı mahal ihtiyar ağaca takılmak ve bir. kayalk-| ğa çarpmak bir hendeğe düş- mek de hesaba dahildir. İndirmede topluluğu temin! için tayyareler çok alçaktan u-| çabilirlerse de bu gündüz tayya- | releri ve inenleri müdafaa silâh- larının tesirine ' maruz — bira-| kır. Gece ve sisli havalarda gün- | düz müdafilerin zararsız olduğu kadar toplanma ve hareket bir- | liği bakımından inenlerin de za- rarınadır. Meydanların işgali: Orijinal | olan bu usul gerilerde penik| çıkarmak mühim sevkülceyşi| noktalarda tahribat yapmak gi-| bi maksatlar için müayyen - bir| zaman sonra kara ordusunun | yetişerek müzahereti halinde iyi neticeler verebilir. Böyle ol- mazsa meydanın temizlenmesi | kolaydır. Bir de böyle teşebbüs- ler müdafa tertip ve tedbirlerin: de kusur edilen meydanlara kar- | şı yapılabilirdi. Şimdi tayyare| meydanları bu ihtimamlara kar- | gı müdafaalıdır ve işgalleri ko-| lay değildir. | Bindirme meydanları: — İngil- tere gibi muazzam hava, deniz ve kara müdafaa vasıtaları bu-| lunan ve denizlere hâkim bulu-| nan bir memleket az mıktarda | veya peyderpey gönderilecek | kuvetlerle i; edilemez. Pek çok ve indiği mımtakada silâh ve adet üstünlüğü temin edecek miktardaki kuvvetlerin mahdut zaman içinde indirilmesi iktiza eder. Böyle bir hareket için me- selâ bin tayyare 250.000 kişi ta- gıyabilir. Fakat bu tayyarelerin bir anda uçurulması için mey - danlara ve zaman> ihtiyaç var- dır. Tayyareler havalanmak üze- re meydanlara dizilmiş iken bir hava baskım her şeyi altüst e-| debilir. Bundan başka bu tayyareleri himaye için belki o kadar da| himaye tayarexinin uçurulması iktıza edecektir. Çok tayyare| uçurmak kolay olsaydı, Alman- | lar İngiltere üzerine bin tayyare ile yaptıkları akını daha çok tayyare ile yaparlardı. Taarruz zamanı: Bu zamanın | gizli tutulması tabildir. İşgal al- tındaki meydanlardaki hazırlık- lar haber alınabilir. Almanya | içindeki meydanlardan hareket ise daha uzun mesafeyi uçmak | suretiyle işgal altına aldığı mey- danlardan dolayı kazamılan ha: va stratejisindeki — üstünlü; terketmek olur. Muhtelif meydanlardan, muh- telif zamanlarda uçurulacak ve muayyen zamanlarda İngiltere üzerinde bulunacak - olduklarını ahi an müdahalesi gibi sebep- lerden böyle hareket birliği ba- zan mümkün olmazken bu kadar büyük kuvetler arasındaki bir-| lik her halde çok güç olur. Sonra bu bir. tecrübe ve ma-| nevra olmuyacaktır. - Havalan- miş ve hedefe yaklaşmış grup-| ların her birinin içinde bulun-| duğu şartlar bilinemiyeceği gibi | bilinse de emir ve talimat değiş-| tirmek de mümkün olamaz. Farzı mahal bunların hepsi ne çare bulunduğunu — kabul delim. Bir müddet sonra aydın- lanacak vaziyet karşısında İn- gilizlerin yalnız hava kuvetleri bu kuvvetlerin memleketleriyle alâkasını kesebilir. Kara müda- faasını, deniz kuvvelterini de | ayrıca hesaba katmak icap eder. | Hülâsa: | 1 — Paraşütlerle indirmede tam emniyet yoktur. 2 — Müdafaalı meydanların işgali kolay değildir. 3 — Binlerle tayyareyi uçur- mak idare etmek kolay değildir. 4 — İngilizler ve hava kuvvet- leri vardır. Şimdilik Z— İngiliz ricalinden biri İngilte- renin istikbali beş on bin genç Bayfa : $ Bukadar! Kahraman millet Son gelen ajana telgraflari kahraman Yunanlıların ber cep heden umumi bir taarrum geç miş olduklarını bildiriyor. 'Taarı ruz şimdiden büyük — mevaffar kıyetle inkişafa başlamaş ve yak nız bir noktada 7000 esir alın mıştır. Şimdiye kadarki mücadelesin de esir, ölü ve yarah olarak 90 bin İtalyanı harp harici berakan kahraman Yunan milleti böyle - likle tarihin silinmez sayfalarına parlak ve eşsiz bir zafer deslanı daha ilâve etmeğe başlıyor. Yunan milletinin, Araavutluk harekâtının ıı.ı;ıai—aııhıd gösterdiği bu büş muvaffa- kıyetin sırrını araştıracak olur- | sak şu hakikate vâsıl oluruz. Yunan milletinin zaferini temin eden en büyük âmil, haldı bir davanın müdafü olmaları, çar- pıştıkları, uğrunda cam verdik- leri ideale en temiz duy- gularla bağlı bulurmalarıdır. Bu büyük iman, aradaki süfli ve bayağı adet farkınm v kadar fevkindedir ki Adriyatik denizi- nin öte yanından getirilen kuv- | vetler bu kahkahrf hezimeti as- la durduramıyacaklardır. y Tarih önünde dünyaya parlak bir insanlık ve kahramanlık dersi veren Elen milleti, bu ha- | reketiyle her zaman halka olarak | övünebilir! MURAD SERTOĞLU Eskişehirde manilatura İ fiatları Eskişehir fiyat mürakabe ko- | | misyonu, İstanbul fiyat müra- | kabe komisyonuna bir müraca- | atta bulunmuştur. Bu müracaat tan anlaşıldığına göre Eakişe- hirde manifaturacılar, malları - nı gayet yüksek fiyatla satmak- tadıriar. Komisyon, İstambalda- | ki manifatura fiyatlarımın da yüksek olup olmadığını sormuş- — tur. İstanbuldaki alâkadarlar, | fiyatları tesbit ederek Eskişehir | mürakabe komisyonuna bildire- | Yukarıdaki hal ve şartlara gö- | re istilâ hareketi beklenemez gibi geliyorsa da Almanlar; is- tilâ edeceğiz diyorlar. ü İngilizler; vaktiyle mümkün idi, vakit geçti, fakat geçmedi diyorlar, kargilik bu sözlerin mânasını zaman göste- recektir. 1915 mayısında (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİKASI Harp kabinesi Harbin ilânından sonra ilk defa kabineye gidişimde ken- dimi yeni arkadaşlar arasında buldum. Yedi sene mütemadi- yen Lord Morley başvekilin Bolunda ben de Lord Morleyin Fakat amirallik bu kadar golunda oturmuştuk. Komşum mühim bir kuvvetin, denizden ve büyüğüm olan bu zat, üze- geçirilmesini Pas de isil rine kurşun kalemi! zekâ ve düşmana açık olen tarafından nükte taşan mütalealar yazıl- tekeffül edemezdi. mış kâğıtları bir çok defalar 1 önüme itmişti. Kendisi nazik $g'N9 Bu ancak, İngiliz - Fransı filolarının teşkil ettiği ve ev- » velden tesbit edilmiş olan kor- donun arasından yapılabilirdi. Bundan maada böyle bir ihti- mal için, harbiye nezareti hiç bir plân ihzar etmemişti. Bü- tün düşüncesi, her ne olursa & olsun Fransızlarla soldan tam bir iş birliği ile çalışmıştı. E- asen başka türlü olmasına da imgân yoktu Gönderilen Britanya kuvvet- lerinin cephede ne dereceye & kaodar ileri mevkilerde tahşit lileceğine dair başka bir mü- nakaşa başladı. Bazı makam- yrdusunun Fransız dan üç gün sonra se- ferber edildiğini ileri sürerek, İngilizlerin Anvers civarında ancak ilk çatpışma a müdahale etmele- fikrin neticede mevki alıp lardan ri muvafık idiler. — Fakat French ve taraftar acağı fik- n ri galebe çaldı. Fra Fran sız erkânı harbiyesinin en mü- essir telâkki edeceği şekilde yardım etmemiz lüzumunu an- lamıştık. fArkası var) l DU TUPRARRRIRG TT AP A Ordusu Fransaya mı, Belçikaya mı çıkmalı? olduğu kadar işlerimizin ağır- lığını tahfif etmekte de e: di. Harp kararına eden pazar günü demişti “— Eğer beklenile lursa, benim burada i tekaddüm şöyle bana maz, Ben sizin gibi, yükü yük- lenecek olanl: adece - engel olabilirim O gitti; şimdi onun yerinde lord Kitehner oturuyordu. S lumda yine yeni bir çehre ni ziraat nazırı olan Lörd Lu- cas vardı. Bu zatı bir bacağ Afri- Onu e cenubi mıştım en bir aybetmiş- oldı binde ta tanımak hakik: ze Açık ve dürüst ahlâki, >mü: tehzi fakat daima terbiyeli olan sert ve dokunaklı konuş- ması, hoş tavırları, — sevir tebessümü etrafına bir çok dost toplamıştı. Ben de onlar dan biri idim, Kabinenin en genç ndandı. Muhteşem ve he ler le en Bu iki adam için, düşman ateşi altında ölmek mukadder miş. Cenç vekil düşmanla ha- valarda çarpışacak, — ihtiyar —— Yazan: — V. Çörçil mareşal soğuk denizin dibine gömülecekti. Harbiye Nazırı L bir gün, bu ciddi tanya kabinı ini bile tarüma e, acaba ne di Muhakkak - ki, larını, dostlarını, ev- lâtlarını nderdikleri bu ce- henneri ndilerinin de gir miş olmalarından gurur duya c dı. 5 ağustosta toplanan askeri şürada Lord Kitchan henüz harbiye nazırı tayin e- dilmemişti. Fakat ben bunun pek yakında olacağını biliyor- ekil, harbi; dum, eza ti ile amil ve a manda diğer ara- sındaki muamı n tekmil yükünü yalnız başına üzerine alamazdı. Bu sebeple, Lord Kitchner harbi nezaretini teklif eyledi. Ve mareşal de ü- erine almağı hiç bir vakit aklından geçirmediği bu vazi feyi bilmecburiye kabul etti 'O zamana kadar Lord Kitch nerle münasebetlerimiz mah- duttu. İlk tanışmamız Omdur- man £ meydanında oldu,. Ben mülâzimdim, Baş kuman- dana, ilerliyen düşman ordunsu nun mevkii hakkında şifahen malümat verıcek için geride kalmıştım NÇt beni ndı TT RI PRGRA YAYRİDAN ÇADDA şiddetle tenkid ederdi. Sudan muharebesine iştirakine bütün neat etmiş ve olduğumu kuvvetile müm gitmeğe muvaffa ünce hiddetinden ü. Beni te yoktu. Ben kendi hesabıma, onun ahlâki meziyetlerini " ve muharebelerini tamamen bita- raf bir münekkid gözile, iki zam cilt te toplamıştım. ndisini tekrar ancak 12 ne sonra görebildim. 1910 or du manevralarında ibirimi- bil ze usülen takdim - edildik; ve kısaca görüştük. 1912 Malta konferansında kendisini biraz tanıyabil - itibaren tikça im- a ası me- da konuşurduk. Onun lik intibalarıma Ve hakkında öylenenlere öre ” | favzetti. daha cana yakın olduğumu bu firsa yesinde anladım Yeni ordu teşkilâtı da dim ara pa a — yakından O tarihten r a den çok atlar sa nına tekaddüm e arfında iki üç kı müs- Harbin i len hafta r hakkında kadar, münakaşa- yaptık. Harbiye nezar Lord Kitchner kabineye gir- tayinine çok memnun olmus- gi, İlk fırsatta ileri atıldı ve tum. İlk itibaren askeri bir lisanla bir çok ba- bir € cal, mirallik ve harbi ri biribirine © h idi ki ilk 10 ay zar- nen her gün tilerimi oluyordu. A nüma MN ye ti i kadı find fikir t ları, 6 piyade ve 1 güvari fır- lim görmüş kuvvetlerden son- ra 14 fırka redif ve 13 süvari böl fif olma riy tehliker yen insanlardan müteşekkildi. Altı aydı zam; Harp kısa mı sürecek dilmiyen ve uzun bir mücadeleye hazır- lanmamız icap edeceği kanaa- tinde idi. ayrıldığım zaman arkadaşla- rımdan yegâne resmi ziyaretin, meş- guliyeti başindan aşkım olma- masına rağmen onün tarafın- dan yapılmış olması, hayatı- mın unutulmiyacak - vak'aların- dan birini teşkil eder. ilk ve hemen hemen Malümdur ki Britanya ordu- sından mürekkep mükem - mel bir müstemleke kuvveti- ne malikti. Ayrıca iki munta- zam piyade fırkası daha var- inci 8 inci fırkalar. An- Te di bunları dört tarafına yayılmış olan gar nizonlardan Ş seçmek iki fırka dahs te- etmeğe — karar — veril - . Bu yüksek kıymette ve t i geliyordu. Bunlara Bü- Britanyanın müdafaası di olunmuştu. Bunlar daha talim görmüş, nisbeten Ba- silâhlarla teçhiz. edilmiş la beraber, zeki ve ile - görenlerden — vatanın mi sını deruhte etmek için in yaklaşmasını bakli- hattâ daha ktsa bir anda bunlar kendilerine ttüp eden vazifeyi yapma- hazır olabilirlerdi. sanılıyordu eri dâhiyane görüşleri leri sürdü. Herkes kharbin olacağını zannediyordu. harplerin tahmin yollara - girebilece;