1 ŞUBar 19i 1 YAZAN : Bernard Newman | Slavlara has birdik- ikatle kendi kendisini tahlil ede- rek kabahati nefsine bulmıya meylediyordu. Fakat sonra ka- Tısının kendisine karşı pek âdi bir surette davranmış olduğuna hükmetti. > Aradan seneler - geçti. Deli- kanlı Lehistana döndü, Harici- ye Nezaretine yerleşti. Orada keskin zekâsı sayesinde çarça- buk terfi etti, Seneler â"'"(;î irdiği macerayı unuttu. Eşışlaileîıe mensup bir Lehli kıza Aşık oldu. Şimdi büyük bir ü- züntüi ve tereddüt içinde idi. Bil- diğine göre, ilk karısı hayatta| idi. Fakat bütün gayretlerine| rağmen, izini bulmıya muvaffak olamıyordu. Nihayet, ölmüş ola- cağına hükmedlebileceğine ka- rar verdi ve yeni sevdiği kız ile evleni ğ İkinci izdivacında gayet lâ- tif surette mesut oldu. İki çocuk doğdu. O zaman, bomba patla- dı. Almanya ile Lehistan ara- sındaki münasebetlerin bozul- mıya başlıyacağına dair ilk işa- Tetler peyda olduğu vakit, bi- rinci karısından bir mektup a- Jarak hayrete düştü. Kadın at- fını rica ediyor ve eski hayatı- na dönmek arzusunu gösteri- yordu! Leh - diplomatının nasıl bir vaziyet karşısında kalmış olacağı tahmin edilebilir. Hele kadının, yakında — Varşovaya gelmek istediğini anladığı 7a- man, filhakika birinci karısı Varsovaya geldi. Lehli diplomat onunla görüştü ve başka bir ka- dınla evli olduğunu bildirdi. Belçikalı kadın meseleyi pek a- kıllıca idare etti. Çünkü icap & den terbiyeyi görmüştü ve ta- bit bir aktris idi. Maamafih, ye- ni bir mülâkattan sonra, haki- kat meydana çıktı. Lehli diplo- mat ilk izdivacına ait vekayiin bir komedyanın bir perdesinden başka bir şey olmadığını öğren- di. Şantaja bir zemin hazırla- mak için kendisine mahsus bir tuzak tertip olunmuştu. Lehistan kanunu iki kadınla izdivaç meselesinde İngiliz ka- nununun aynidir. Karısı bu ka-, dar sene de yanından - uzaklaş- mış olduğu için, takibata uğra- mıyacağından emniyetle yeni- den evlenebilirdi. Fakat cezadan kurtulabilmek için bu faaliyet ikinci izdivacını meşru hale s0- kamazdı! Herhalde diplomatlar- la maliyeciler -hakkında mutat “ölçülerle hüküm verilemez. Ufa- cık bir skandal havası kendisi- nin karbiyerini berbat edebilir - di. Maamafih, memleketine hı- yanet etmekten ise her şeye) katlanabilirdi. Âkılâne davra- narak bir müddet işi idareye çaçalıştı. Sonra Leh gizli servi- si şeflerinden birine cesurane müracaatla bütün hikâyeyi ona anlattı. Gizli servis gefi çabuk ve müessir surette hareket etti. Bir kaç hafta içinde, diplomat şantaj yapanlarla bir taraftan müzakere ile mesgulken Belçi- kalı kızın da iki kocaya varmak cürmünü irtikâp etmiş olduğu, tahakkuk etti. Şüphesiz ki bu gibi işlerde defalarca istindam, edilmişti. Belçikalı kadına bu bakikat anlatılınca, şaşırdı. Şüp hesiz ki Leh diplomatının ba- şına çok iş açabilirdi. Fakat ay- ni zamanda Belcikaya dönecek olursa kendisi de takibata ma- ruz kalacaktı. Bir taraftan teh- dit, diğer taraftan tekrar Le- histana gelecek olursa şantaj cürmiyle derhal ihtar olunaca- ği hakkında bir ihtar uzun za- mandanberi hazırlanmış - olan casusluk işini akim bırakmıya mâni geldi. vı Alman — Leh kavgasının ha- zırlanmasından modern casus- kuğun klâsik hikâyelerinden biri çıkıyor. Bu bütün dram, roman, trajedi ve komedi unsurlarının -hepsiyle birlikte tam bir hikâ- ye, Yüzbaşı Sosnowski Lehista- Dün en parlak casus ajanların- dan biri idi. Uzun müddet Ber- linde muvaffakıyetle faaliyette bulunmuştu. Hitlerin Pilsudski ile misakına rağrmen Alman yük sek kumandanlığının Leh kori- doruna ve Yukari Silizyadan bir hücum için plânlar hazırla- makta olduğu malümdu. Hakkında hiç bir şüphe cel- betmemiş olan Sosnowski Berli- nin en yüksek ve en neşeli sos- yal muhitlerine devam edi; du. Çünkü pek mümtaz görü- nüşlü ve çok zeki bir adamdı. Tam Leh cazibesini haizdi. Eğ- lencelerde, danslarda, ziyafet- lerde her zaman görülmiye alı- galmış bir sima idi. İşte bu mü- Alman Casusluğunun Esrarı | — 23 TERCEME EDEN : Hüseyin Cahid YALÇIN nasebetlerin birinde güzel Ba- roness Von Berg'e tesadüf etti. İlk görüşmede biribirlerine müncezip olmuşlardı. Yüzbaşı Sosnowski hesabına bu münase- bet güzel bir kadın ile hoş bir iş gibi başladı. Fakat Baroncss, hikâyelerin kahramanı gibi, ilk görüşte yüzbaşiya Aşık oldu Bu ehemmiyetsiz ve rastgele bir şey değil, hakiki bir tutgunluk idi. Kocasını unuttu, kendisini gerbest surette zarif sevgilisine verdi. İhtiras ve merbutiyeti 8a- ri idi, güzelliği ve cazibesi mu- kavemet kabul etmezdi. Nihayet bir zaman geldi ki sevgilisinin bir Leh casusu ol- duğunu keşfetti. Hayatları o kadar samimi ve biribirine gir- gin idi ki bu hakikatin ondan saklanmasına imkân yoktu. Va- zile ile aşk arasındaki mücade- le pek kısa oldu. Sevgisi o kadar kuvvetli idi ki kocasına karşı vazifelerini ne kadar kolaylıkla unutmuşsa vatanına karşı va- zifelerini de ayni kolaylıkla bir tarafa bıraktı. Sevgilisinin yal- nız bir casus olmasını kabul el- mekle kalmıyarak, zaman geç- tikçe, onun - işlerine de yardım etmiye başladı. Sosnowski Berlinde çok zah- metli zamanlar geçirmişti. Al- manyanın istilâ plânlarını keşif için bir fırsat bekliyordu. Ufak tefek muvaffakiyetleri olmuştu. Fakat Alman Harbiye Nezareti hâlâ kapalı bir kale idi. Baronessi ile tanışması mesut bir aşktan daha fazla bir şey oldu. Uzun zamandanberi aramakta olduğu fırsatı temin etti. Çünkü Ba- ronessin Fraülein von Natzner isminde bir kuzeni vardı ki Alman harbiye nezaretinde ça- hşıyordu. Antak bir daktilo va- zifesini görüyordu. Fakat aile bağlarından dolayı gayet mah - rem işlerde istihdam ediliyor- du. Burada bir çok imkân ve ih- timaller vardı. Sosnowski her sözünü —dinleyen sevgilisinin yardımiyle Fraülein von Natzer ile tanıştı. Bu kız gayet mühim bir işde bulunmakla beraber, pek cüz'i bir maaş alıyordu. Mesud gün- ler tanımış bir aileye mensup ol duğu için - babası Alman ordu- sunda miralaylık etmişti. - şim- diki vaziyetinden dolayı bed- baht ve gayri memnun idi. Sos- nowski ona daha neş'eli bir ha- yat ve güzel esvaplar temin e- dilirse “ahlâk mülâhazalarına pek fazla ehemmiyet vermiyece: ğini derhal anladı. - Nazigâne muamelelerde bulundu. Arzu et- tiği hayatı elde etmek, onun için ne kadar kolay olacağını anlat- tı. Alman harbiye nezaretinden ufak tefek malümat getirmeğe ikna etti. Pek ehemmiyetsiz - oldukları aşikâr bulunan — malümat için gayet iyi para verdi. O suretle ki genç kız daha yüksek işler görmek için teşci edilmiş olu- yordu. Bir adam ehemmiyetsiz bir takım notlar için bu kadar çok para verirse daha mühim | malümat için neler vermiyecek- ti? Sonra, masal — tarzında eser yazan bir muharririn ihtimalden pek uzak diye reddedeceği bir| tesadüf şevkiyle Fraülein von Natzer'e Almanyanın korido- ru ve yukarı Silezyayı muhayyel istilâsına müteallik plânın bazı| mühim teferrüatını kopye etmek vazifesi tevdi olundu. Plânın bu kısmı iaşe ve leva- zam meselelerine taallük ediyor- du. Fakat bunlara ait teferrüat- tan herhangi bir erkânıharbiye zabiti bütün plânı istidlâl ede- bilirdi. O tarihte genç kız zarif bir a- partımanda güzelce yerleşmiş bulunuyordu. Zarif esvaplar gi: yiyordu. Hasretini çektiği par-| İak bir hayat içinde yaşıyordu. | Hükümet mahafiline mensup| biri bu yeni refahının kaynakla- rmt ondan sormuş olsaydı, / si- kışınca, birinin metresi olduğu-| nu söyleyebilirdi. Böyle bir ha-| reket, ahlâk bakımından fena | olmakla beraber, devlete karşı bir hiyanet teşkil etmezdi. Genç kız için plânın bir kop- | yesini çalabilmeğe imkân yok- tu. Çünkü hepsi numaralı idiler. usulü dairesinde kayıtlı — bulu- nuyorlardı. Fakat siyah kopya karbon kâğıdını çaldı. Her say- fa için başka kopya kâğıdı kul- lanıyordu. Bir müddet bu böyle devam etti. Sosnowski pek mem- nun idi. Çünkü yüksek kumanda he, eti tarafından hazırlandıkça lâ plânına ait teferrüatı elde e diyordu. (Arkası var) SABAH HER Yürürlerse .... İngiltere Başvekili Bay Chur-| chili dünkü nutkunda Mihverci- lerin zaferi avlamak - için gimdi- | ye kadar baş vurdukları yollar- | dan hemen hepsinin bir ç | za müntehi olduğunu söyledik- ten sonra Almanların Balkan: lara doğru sarkmak suretiyle bir talih denemesi daha yap- malarının pek muhtemel — oldi ğunu ileriye sürüyor ve Balkan milletlerini ittihada davet edi- a- yor. Büyük Britanya hükümet | reisinin sözlerinde komşumuz ana ait ikazlar da var igaristanın — geçen harpte yaptığı hatayı tekrar etmeme- sini bekliyorüm... ,, * Gene — İngiliz Başvekilinin nutkundan anlıyoruz ki bugün Bulgaristandaki tayyare mey- danları Almanların elindedir ve Bulgaristan yoliyle Balkanlâr üzerine bir Alman — yürüyüşü | her zaman mümkündür, hattâ | bu yürüyüş belki de başlamak ve yahut şu saatte başlamıştır. Bulgaristanın bir maceraya sürüklenmek - üzere olduğunu tebarüz ettirmek için söylenmiş olduğu şüpheğiz olan bu sözler yakın ve ani bir tehlikeyi değil, muhtemel ve bu itibarla berta- raf edilmesi elzem bir tehlikeyi işaret ediyorlar. Bay Churehill, Bulgaristanın adamakıllı sakalı ele verdiğini anlatmak ve bu memleketin ya- bancılara karşı kapılarını ardı- na kadar açmış olmakla büyük bir hata irtikâp ettiğini teba- rüz ettirmek için tehlikeyi kas- ten izâm etmiş olacaktır. Yoksa Holandaya ve Belçi- kaya karşı yürümekle Balkan- lara inmek arasında büyük bir fark olduğunu o yürüyüşe ha- zırlananlar da pekâlâ — bilirler. Ve gene pek âlâ bilirler ve tak- dir ederler ki 1914 Cihan Har- binde dört uzun yıl silâh arka- daşlığı ettikleri Türkler de, a- leyhlerine silâh kullandıkları diğer Balkanlı milletler de gü- rültüye pabuç bırakacak kişiler değildirler. Her nedense Balkan yarıma- dası askeri tenezzühe müsait üzeredir, Fransız filosu için üs olarak Malta adasını kullanmayı du- şünüyorlardı. O Malta adası ki Onün uğrunda biz. senelerce Napoleon Bonapartla harp et- miştik. Hattâ (1803 muharebe sinin başlamasına da sebep ol- muşlu. Bu Fransız Amiralleri- ne şöyle dedim: — Malta adasını, Tulon li- manınız gibi kullanınız. Harbe başlayınız ! Saat gecenin on biri. Alman saatiyle gece yarısı demekti. Bu saatte ültimatomun müd- deti bitiyordu. Hava sıcaktı, Bahriye Nezaretinin pencerele- ri açıktı. Meeşhur İngiliz Ami- rali Nelsin'un emir aldığı çatı altında küçük bir grup toplan- mıştı. Bunlar Amiraller ve kü- mandanlardan mürekkepti. Di- ğer taraftan bir kâtipler kala- balığı ellerinde kalemler, bek- leşiyorlardı. Sokakta büyük bir halk küt- lesi İngiliz Marşını söyliyerek saray tarafından geliyorlardı. Bu esnada büyük in ilk darbesi harbe başlamak ihta- rını yapar gibi odanın içinde çınladı. O zaman bütün dünyada bu- lunan gemilerimize ve seterimize şu telgrafi çel “Almanyaya kargı muh mata başlayınız!,, Türk - Alman i ve Göber Evvelâ Akdenizdeki vaziye- YENİ SABAH (Baş tarafı 1 incide) bir bilânço yapmak iyidir. Mu- hakkak ki bu son dört veya beş ay içinde işlerimiz bir çok isti- kametlerde gelişdi hem de ara- mızda ekserisinin ümid etmeğe cüret edebileceğinden de çok daha gelişti. İki diktatöre, onlar için ezici zafer saatinin çaldığa benzediği bir saatte, toprağımızı muhafaza ettik ve karşı koyduk. Şimdiye kadar tek başımıza onlara karşı koy- maya muktedir olduğumuzu gös terdik. yarelerimizin mukaffakiyeti yarelerimizin ağu ve eylülde Alman ta: uğrattıkları ağır mağlübiyet zerine Herr Hitler adamızı teşebbüsünde — bulunmağa cür'et edemedi. Bunu yapmağa ihtiyacı olmasına ve bu husus- ta geniş hazırlıklar yapmış bu- lunmasına rağmen cür'et ede - medi, Bu büyük proje de şaşkinlığa uğradı ve evvelâ Londrayı Bonra da büyük şehirlerim bombardıman ederek Büyük Britanya milletinin maneviyatı- nı kırmağa çalıştı. Bütün dün - yaya ve bize hayran olan Ame- Fikadaki dostlarımıza bat etmiş bulünuyorı katil ve teti taj İngiliz maneviyatını zayıf- latmak şöyle dursun o manevi- yatı herhangi modern bir cami- ada emsali asla görülmedik getirmiştir. Bütün Büyük Bri - tanya imparatorluğu anavatan- la iftihar etmiştir ve imparator- luk halkı kalabalık bir halde bu raya gelerek bize iltihak etmek arzusu ile yanmaktadır. Domin- yonlarımızın Okyanuslar aşırı gösterdikleri muhabbetten fev- kalâde mütehassis olduk. Harp hedeflerimizden ilki bu muhab- bete lâyık olduğumuzu isbat et- mek ve o muhabbeti muhafaza eylemektir. Karşılıklı hucumlar Kışın bütün bu karanlık gün- lerinde bizim Almanyaya ata- bir mıntaka değildir ve dünya- nın bu sakin köşesinde her şey- den evvel şereflerine, hürriyet- lerine candan bağlı insanlar ya- şamaktâdırlar. Kaldı ki küçük Yunanistanın verdiği büyük ders de meydan- da durmaktadır. Hülâsa Balkanlara yürümek öyle zannedildiği kadar kolay ve basit bir macera değildir. Tü ki yürüyüşe hazırlananlar ÇÖMT TU ST intihara karar vermiş ve gözleri kararmış kimseler ola.... A. C. SARACCĞLU Çörçil'in nutkunun tam metni .-— “Bütün Balkan milletleri birlik olurlarsa İngiltere ve Türki- yenin yardımı ile hareket ederlerse Bunları yenmeğe kâfi Alman ordu ve hava kuvvelleri toplanıncaya kadar bir çok şŞeyler “elabilir bildiğimiz her ton bombaya karşı düşman bizim üzerimize dört, beş ton bomba attı. Bu| nisbetin bir an evvel tersine dönmesi için tedbirlerimizi alı-| yoruz. Fakat bu arada Londra! Ve büyük gehirlerimiz düşma - nin taarruzlarına uğradı. Bu gehirlerin halkı bana Waterloo muharebesindeki İngiliz asker- lerini hatırlatıyor. Ancak, bu şehirlerdeki muharebelerin kir- mıizı üniformaları yoktur. Bun lar basit birer İngiliz, İskoçyalı veya Gallidir. Cesaretle birbir- lerine bağlanmış erkek, kadın| ve çocuklardır. Fakat ruhları,| şerefleri aynen Walterloo as - kerleri gibidir. Ve sonunda on- ların zaferi meşhur - Walterloo zaferinden de büyük olacaktır. Korkunç imtihan Milletimizin hiç bir medeni camianın asla uğramadığı müt- hiş imtihanı geçirmesine yar- dım eden her çeşit sivil müda-| faa servisleri, hususi ve nizami| servisler, meslekten olanlar ve| gönüllüler, geref sizindir.,, B. Churchill, polis ve sıhhiye yi methüsena etmiş, alelâcele yapılan sığınaklardaki şartlara Tağmen hastalıkların artmadı-| ğını ve cinayetlerin de geçen kıştan daha az olduğunu kay- deyledikten sonra sözlerine şöy le devam etmiştir: Hissiz adam Vngiliz hava kuvvetleri art- mıştır ve daha şimdiden gün- düzleri havaya hâkimdir. Taar- ruzların daha şiddetli olması muhtemeldir. Fakat bu taar - ruzlar daha kısa olacaktır. Öy- le ki, ilk zaferimiz müstevliyi tardetmek oldu ise ikinci zafe- rimiz anavatanda halkımızı tet- hiş etmek, işkenceye koymak İAT niyetinden mahrum eylemek lo- mMuştur, Bu arada hariçte teşrinievvel ayında parlak hâdiseler oldu. İki diktatörden biri, İtalyan: diktatörü düşen Fransayı arka- dan bıçaklıyarak ucuzca bir im- paratorluk kazanmak istiyen bu hilekâr, hissiz ve fena adam, müşkülâta uğramıştır. Hiç bir tahrik olmaksızın, iktidar hır- sile vehayvani bir ihtirasla Mussolini Yunanistana taarruz ve istilâ teşebbüsünde bulundu, fakat esatiri Yunanistanı te - mayüz ettiren zaferleri gözleri- miz önünde canlandıran kahra- maan Yunan ordusu tarafından zelilâne bir tarzda koydu. Kahraman Yunanlılar Mussolini, Arnavutlukta Yu- nanlıların kamçısı altında acı- dan kıvranırken, Misirin ve Sü- veyş kanalının müdafaasına me mur general Wavel ve Wilson, muahedelerden bize terettüp e- den ve ifası bir ân o kadar güç gözüken taahhütler mucibinre, insan, top teçhizat ve hepsinin üstünde tanklarla fevkalâde tak viye almışlardır. Bunlar bu a- dadan, istilâ tehdidine rağmen gönderilmiştir. Keza bir çok| Hintli, Avusturyalı ve Yeni| Zelandalı askerler de gönderil- miştir. İşte ondan sonra Trablustaki zaferler silsilesi, Afrika kıta- sında İtalyan askeri kudretini tamir götürmez bir tarzda kıran o zaferler silsilesi başladı. Üçüncü mühim hâdise böyle- ce Trablusta vuku buldu. Bunu A!mahlar Danimarka orpidâ larına vaz'ıyed ettilâ aei Stokholm, 10 (a.a.) — Geçem hafta Almanların Denimarkar denizaltılarıyla — torpidslarına vaziyet ettikleri hakkında bi şayla dolaşmakta idi. Bugün Dagens — Nyheter'in diği bir habere göme çar - gşambadan itibaren bu torpido: lar Alman bayrağını çekmekte ve Alman mürettebatının elinde bulunmaktadır. Bu torpidolar talim gemisi olarak ve Baltıki denizindeki harekâtta kullanan caklardır. Denizaltılarına — var'ıyed cb menin bahis mevzun olmadığını ilâve eden gazete diyor ki: Torpitoların müsaderesi, Al. man işgalinin tahmil ettiği şart- lara ilk ciddi riayetstztürtir. Skandinavyalıların vatanpor verlik ihsleri karşısında Almanı lar Danimarkayı idars etmeli hususunda gittikçe fazla müp külâta maruz kalıyorlar. | HALKEVYLERİ ı memnuniyetle — kaydedebiliriz. Jati Buzünu tti TErCwr ölüyorikl İstiklâl Savaşı hakkında Mısirin müstevli İtalyanların konferans ve film karşı hazırlanan büyük muka - bil taarruzun haberlerini endi şe ve ayni zamada büyük bir sa- bırsızlıkla -bekliyordum. — Her şey gizli tutulmuş, hazırlıklar da iyi yapılmıştı. Fakat, modern harbin bütün vasıtalarile mü - cekhez, üç aydanberi yerini tah kim eden on, on bir fırkalık| bir ovduya karşı 110 kilometre-| lik bit çölü bir hamlede aşmak, çok tehlikeli bir hareketti. Sidi - Barranide on binlerce esirin a- lınmasile neticelenen kat'i zafer mümtaz bir vasfımız, manevra kudretimiz ve düşmana üstün silâhlarımız olduğunu isbat etti O düşman ki kudretinden ve askeri meziyetlerinden o kadar tefahür etmişti. Trablus harekâtı Şarki Trablustaki diğer tün İtalyan kuvvetlerinin de bü yük bir tehlikede bulunduğu Muhakkaktı. Bu kuvvetler, çi de tâ uzaklardan müthiş iniş yapan zırhli. fırkalarımız. ve Müfrezelerimiz tarafından açık- ta yakalanmak tehlikesine ma- Eminönü Halkevinden: 13 Şubat 1941 peşembe günü Baat 18 de Evimiz eselonunda (İstiklâl Savaşı) — mevzuunda bir konferans verilecek — ve (İstiklâl Savaşı) filmi gösterile cektir. Gelmek arzu edenlerin gi- riş kartlarını bürommuzdan al- maları rica olunur. Sütçüler fiyatlara zam istiyor Şehrimizdeki mamndıra sahip- leri ve sütçüler dün fiyat müra- kabe komisyonuna müracaat e- derek yem. fiyatlarının yüksel- mesi sebebiyle süt fiyatlarına da bir miktar zam yapılmasını istemişlerdir. Komisyon bu tek- lifi tetkik ederek lâzım gelen tetkikatı yapacak ve ba hususta ki kararını önümüzdeki perşem: yapacağı toplantıda ve (Sonu sayfa 5 sü 2 de) ÜNYA HARBİ l (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİKASI bir ittifak aktedilmişti ve der- hal geminin İstanbula doğru yollanması emrediliyordu. Bizim höyle bir muahedenin aktedilmiş olduğundan haberi- miz yoktu ve bu hususta aldı- amnız raporlar tamamiyle baş- ka mahiyette idi. Ancak çok geç Türkiyenin hakiki vaziye- tini anlıyabilmiştik. Alman gemileri kömlür alıyorlar Göben ve Breslav Mesinaya geldikleri zaman Alman kömür gemilerinden kömür almıya başladılar. Bu iş bütün gün ve bütün gece hattâ ertesi gün (ayın 6 ıncı günü) öğleden sonraya kadar devam etti. An- cak tam 36 saat sonra denize açılabildiler. Maamafih bu gemileri Mesi- na Boğazının açıklarında, Ce- nupta tarassut eden Glucester hafif kruvazörümüz, Ağusto- sun 5 inci günü öğleden sonra saat 3,30 da Akdeniz İngiliz fi- losu kumandanı Amiral Milne, kendi telsiz telgrafını bozan e- lektrik mevcelerinin şiddeti- ne nazaran Göbenin Mesina te gelelim: ( Akdenizdeki Alman filosu- Pulunması lâzım geleci nun kumandanı olan Amiral dirdi. Suchon, Kkaranlıkta kendisi- — Britanva Akdeniz filosu Baş ni takip eden kruvazörleri- kumandanı İnfelezible Amiral mizden sürati sayesinde kur- gemisine binerek Malta Kana- tulmuştu. Göbüu ve Breslav İindan Ağustosun 4 üncü günü gemilerinin 5 ağustosta Me- gece yarısı hareket etmiş, erte sinaya vardığını baber pldık. — gi 5 Ağustos günü sabahın sa- Bizim bildi; göre bu a- at 11 inde kendi üç hafif kru- riye Nezareti 'e bir telgraf miral Alman tarafından ev' almıştı. Bu telgrâf disine —mü- kemmel bir haber veriyordu: Almanya ile Türkiye arasında GRARP AA vazörünü Pantelerya adası a- çıklarında Sicilya ile Afrika sahillerinin yarı, yolunda top- lamıştı. Bizzat neşrettiği rapor> re saat 4 te Almanların G gö- —— Yazan: i V. Çörçil ral ismindeki bi yolcu ge misinin Mesinada Göbenin em- rine müheyya bulunduğunu öğ renmişti. Binaenaleyh ayın be- şinci günü bütün gün Göben, Breslav ve General gemileri- nin üçü birden Mesinada bu- lunduğunu zannediyordu. Bu görüşü ve tahmini doğru idi; Yanlış bir hesap mı? Muharebe — kruvazörlerimiz- den birinin yani İndomitable'in kömürü bitmiş olduğundan kö- mür alması lâzım - geliyordu. Amiral bu gemiyi Bizerta (Fransız limanı) ha gönderdi. Bu karar mühimdi. Çünkü A- miral Göbeni Mesinada zan ve tahmin ettiğine göre, yalnız iki kruvazörle beraber Şimale hareket etmesi ve bu ü gemiye Maltada kömür aldır- ması daha doğru olacağını ba- Za müverrihler iddia etmekte- tedirler. Çünkü tâ Bizerta'ya kadar gidip vakit kaybedece- ğine Maltada kolayca ve ça- buk kömür alabilecek, oradan ğazının Cenup mah- recine derhal yetişebilecek, ya- hut Adriyatik denizi metha- linde kendisini bekliyen kontr- Amiral Troubrige iltihak ede- bilecekti. İddia budur: İndo- mitable gemimiz Maltadan kö- mür alırken diğer iki harp kru- vazörümüzden biri Şimal mah- recinde, öteki cenup Mmahre- cinde tarassuda geçebilirler ve Alman gemilerinin hareketini gözetlerlerdi. Fakat Başku- mandanımız üç kruvazörünü e- linde bulundurmaya ve Sic adasının garp tarafındaki açık denizlerde Sardunya ile Bizerte arasında karakol vaziyetinde durmıya karar vermişti. Binaenaleyh cenup mahreci Göbene tamamile açık bulunu- yordu. Şayet Göben Adriyatiğe doğ- ru çıkacak olursa orada tek başına bekliyen Amiral Trou- ridge fena bir tesadüfe uğrıya- caktı. Ayın beşinci günü öğleden sonra saat beşte Başkuman- dan Milne Glucester gemimiz tarafından saat 3.35 de bir iş'arda bulunuldu. Bunda Göbe- nin Mesina'da bulunduğu bil- diriliyordu. Binaenaleyh Amiral kendi faraziyesinin teeyyüt ettiğin- den emin bulunuyordu. Bu es- nada kendisi Sicilyanın garbin- den takriben 100 mil açıkta idi. Göbenin faik sür'ati Binaenaleyh iki gemisile bir- likte Sicilya ile Sardunya ada- ları arasında Ağustosun 6 nci günü akşamına kadar dolaştı. İndomitable harp gemimize gönderdiği emirlerde de kendi- sine buralarda iltihak etmesini bildiriyordu. Üç kruvazörünü de bura- larda - toplamasının sebebi, 30 Temmuz - tarihinde kendisine cekilen telgraftı. Bu telgrafta Afrikadan Fransaya — naklolu- nan Fransız ordusunu kimaye etmesi hususunda talimat ve- rilmişti. Kendisine göre bu hi- maye için en iyi yol, bu hattı tutmaktı. Amiral bilâhare çıkardığı ki- tapta iki Alman kruvazörüne karşı aldığı tedbirin sebeplerini izah etmektedir. Anlaktığına göre Göbenin sürati faiktir. Bu sürate karşı kendisi açık de- nizde uzaklarda beklemiye ve onun yaklaşmasından haberdar olmıya mecburdur. Bütüm kuv- vetlerini bu yol Üüzerinde mu- hafaza ederse Göbenle Fran- sız nakliye gemileri arasında bekliyerek Göben bu makliye gemilerine hücuma teşebbüs edince onu batırmak için en iyi fırsatı bulmuş olacaktı. Bundan başka 4 Ağustos ak- şamı bazı teklifleri Amiralliğe bildirmişti. Aldığı yegâne ce- vap şu oldu: “Adriyatik denizinden Avus- turya — gemilerinin çıkmaması ve oraya Alman gemilerinin girmemesi için tarassut devam etmelidir.,, Göbenin açık denizde olduğu, yüksek sürate malik bulundu- gu anlaşılmış olmasına rağmen ayın dördüncü günü Bahriye Nezareti, harp mevkünde bulu- nan Amiralin vaziyete hâkim olduğuna ve başka bir direk- tife ihtiyacı olmadığına kadl bu- lunuyordu. Bununla beraber Amiral Mil- ne Fransız Amiralile muhabe- re teminine muvaffak olama- mıştı, Muhabereyi — temin için birçok defalar telsiztelgrafla uğraşmıştı. Hattâ — Dableu'yü bir mektupla birlikte Fransız- ların deniz üssü Bizerte'ye gön- dermiye mecbur olmuştu. Fa- kat buna rağmen Afrikadan Fransaya asker geçiren gemile- rin nerede olduğunu öğreneme- mişti. Bu husustaki muvaffakıyet- sizliğini bize bildirdi. Malümat alamadığını haber verdi. v GÖD RR KİT A a BT Pi VU LA ÇAŞULARDARDP PÜT İRGURGRRARI |