26 Ocak 1941 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3

26 Ocak 1941 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TkincIkfinın | Âlman Gasus YAZAN : dudan kovu yolu bulmak mecburiyetinde kaldı Maamafih, onun erküâni | harbiyedeki — tecrübeleri hâlâ| etini muhafaza ediyorlar- lerde en çok para verene bun- ları sattı. Hattâ, kendi bildik-| leri Kâmilen - Satıldıktan Sonra | da vatanının askeri sırlar | bazılarını öğrenmeğe müv: Almatya — içinde ldi. Müukabil cası Jâtına dahil memurlar onu if için talimat almışlardı. hineland'u işgal için o zaman-| gayet mahrem bulunan plâ- hayati bir parça- sluyordu. âar gn küçük aını sattıktan Bonra Gestapo ta- u cafından tutulmu: Ki ilar onun 1. Fakat kendisini te' bunların — bir * apılmış ve hududdan uarice çıkarılmış olduğuna ikna ctti. Yalmız Gestapo'ya karşı değil, bizzat Alman hariciye ne- zaretine karşı da açıkça şnnm yapmağa kalktı. Fakat eğer serbest - birakılırsa — ve muay 'yen bir pâra verilirse, “Photos tat,, kopye tekrar elde edile- bilirdi! Gestapo onun -bu söz- de çık- kif eden- phitostat,, eri >pyes € lerini tahkik etti. Diğer kopye- nin arzu edilmiyen ellere doğru | gitmekte olyuğuna, buna yalnız| casusun mâni olabileceğine ka- naat getirdi. Pazarlık neticelenmişti; Sehil- | ler bunün iyi bir surette yapıl-| masını temin edecek kadar zeki| idi. Çünkü Felemenk toprağına geçip emniyet altına girdikten sonra vesikaları geri vermedi. Sehillerin Avrupanın bir çok yerinde yaptığı pazarlıkların bu birincisi idi, sonuncusu değil. Nibayet, başka bir ad altında giltereye geldi. Zâhiren bir liz Alman dostluk samimi- tinin mesul mümessili gibi vranıyordu. İngilterede radyo ile idare edilen tayyarelere aid ilk tecrübeleri muhtevi bazı plânları çaldı. Bu tecrübelere inaden sonra Çueen Bee tay- yareleri imal olunmuştur. Pek cür'etkâr bir adam — olan hirsiz bir takım — tecrübe ve hava zabitlerinin ina- ulmıyacak — derecede — ihmal ve lâkaydilerinden büyük bir yardım görüyordu. Arabalarda mübhim vesikalar o kadar çok unutulur ki okuyucular bunu a- killarına. bil& getirmezler. Hususi şube bu causü - tev- kif icin hiç bir teşebbüsde bu- lunmadı. Bir gemiye binip Al- yaya gitmesine müsaade e- li. Bu onu hayrette Bırakmış tı. Çünkü tevkif edilmek ihtima- limi heşaplamıştı. Böyle bir gey olursa yalnız kendisince malüm bir müuhalle bırakılmış mahud| “Photostat,, kopye hikâyesini| oraya atarak bir pazarlığa giri- şecekti. Halbuki tevkif bile edil- memişti. İngilizlerin budalalık- ları darbı mesel haline gelmiş değil miydi? Fakat bu defa İngilizler ona lüyorlardı. Radyo ile idare 'n tayyarelere aid plânlar sahte idiler. Schiller İngilterede eyahate başladığı dakikadan | en İngiliz gizli servisi ve ısi şube bundan — haber al. mışlardı. İngiltereye kolayca girdi. Hattâ evrakı çalmak hu- unda kı dım bile edilmisti döndüğü vakit, getirmiş olduğu görüldü. Tevkif edildi. Akabetinin ne olduğunu| mse bilmiyor. Fakat biz bunu | ahmin edebiliriz. (İstitrad ka-| mun. ser-| assıs casus ile a-| aperest, yahud| ire haricine bir casus ara- üt yahud mace di ih kan mütehassı Bındaki farkı bize assıs hiçbir zaman sahte aldanmazdı ) Bu beynelmilel tufeyliler kı dilerini o kadar münasebetsiz| vaziyetlere i birçok falar bir mı et rakiblerini | bunlara karsı ikaz etmek yolunu | butmuştur Para uğrunda çalışan casus- r tipi çok kere hakikf malfümat < yüksek fiyata lüzum bilirler, Maamafih, onla- ı V yetleri icabı olarak buna gekilmiş bir hudud vardır. He- men kâffesi pek sıkışık bir yettedirler. Zaman hayati nar. Verecekleri malfin Ti hakkında kendileri- ptıkları tahmninden pek u. ( | lerdir, mahud | ederdi. Halbuki Si luğunun Esrarı g Her ne kadar başlıca insan tiplerinin en aşağıları arasında bulunuyorlarsa da nadiren cina- yet işlerler. Diğer tarafdan, ca- niler sınıfı, ne kadar mahir ya- hud zeki olurlarsa' olsunlar, »: en muvaffakiyetli bir Caz luk işi görebilirler, yahud hiç Hıuwn'u ka- salarını ve müstahkem odaları- mı açmak için müitel &81z istihdam eden casuslara dair| heyecan verici masallar yazan muharrirlerin i kısmm aza-| mı itibarile, uydurmadır. IX Cihan Harbini — takib | yirmi sene içinde büyük bir ca- eden suslük edebiyatı peyda oldu. Hiç tereddüdsüz diyebilirim kt bu- nun yüzde doksanı masaldır. Be- nim bu sözlerim yalnız uydurma 'e diye neşredilen eserler nda - değildir. Bunlardan bazılarının hiç olmazsa doğru| bir esası vardır. Casus hatırala-| küb eden kitablar-| dan çoğu bol bol romanımsı hâle| sokulmuştur. Bazılarınm - zerre| kadar asıl ve esası yoktur. Kat'i| surette doğru olan casusluk hi- kâyelerinin sayısını iki elin par- maklarile hesab edebilmek ka-| bildir. 'Tecrübeli bir okuyucu için ya- lanı doğrudan ayırı nadir bir şey değildir. İngilterede e- saslı bir imtihan vardır ki bu resmi sırlar kanunudur. Birçok casusluk hikâyeleri doğru olsa- lardı hiç bir zaman neşroluna- mazlardı. Fakat resmi sırlar ka- nunu masallara karışmaz. Bun- lar hakikat diye neşredilseler bile kanun onlara bir şey yap- maz. Bir çok ahvalde hikâyele- rin şekli mahiyetlerini meydana vurdu. Bu hikâyeler muayyen ve sabit bir örnek kabul etmi zabıta ve polis romanları tarzında cereyan eder | ler. Bundan başka daima işi ro- Mana dökmek yolunda bir te- mayül vardır. Halbuki bir casu- sun ne hayatında ne mesaisinde romana çok kere tesadüf edil- mez! Gustav Stünhaver Namında bir Alman centilmeni tarafından yazılmış bir-kitabı hatırlzyorum ki kendisini büyük bir tevazâ ile “Kayserin baş cesusu,, diye | takdim eder. Eserinde kendisi-| nin isminden dünya harbi esna- sında Entelijans direktörleri ©- lan iki zabite bahsettiğimi yazı- yor. Bunlardan biri Steinbaverin | adını hiçbir zaman işitmemişti.| Dğeri onu ehemmiyetsiz br ajan olarak mühim surette hatır-| lıyordu. Steinhaver, bir çok şey- ler arasında, #Wikâye ettiğine| göre 1914 temmuzunda Scapa| Flow'a pek heyecanlı bir seya- 1 hat yapmıştır. Burası İngiltere- nin büyük donanmasına üs ol caktı. Burada kendi icad etti mahirane bir usul ile sondaj yaptı. Küçük bir sandal ile ba- hk tuttu. İki üç yardada bir ol- talarına birer düğüm yaptı. A vuçlarında ağır bir madde var- dı ki bunları denizin dibine ya- tırıyordu. Bu suretle derinlik kolayca ölçülüyordu. Romalılar ' iki bin sene evvel bu usulü kul- lanıyorlardı. Binaenaleyh bu pek yeni bir usul addedilemezdi. Maamafih, yine Steinhaverin düğümlü balık oltalarile sondaj yapmış olmasını kabul edebili- riz. Fakat bunda çok geç kal- mış olduklarına ihtimal verile- denberi Scapa Flowun üssü olacağını Dbilmeleri iktiza inhaver iki şilin verince remi bir harita a- larak arzu ettiği bütün malüma- tı istihsal edebilirken ve malü- herhalde kendisinin elde et- | güne inhisar eden çiçek yığın-| | tirmiştik. HER SABAH Güzel bir örnek İzdivaç ve tedfin rasimelerin- de göndermeyi — âdet ettiğimiz çiçek buketleri ve çelenk bedı lerinin ya Kızılay, Çocuk E: geme Kurumu gibi hayır cemi yetlerine yahud da Hava Kuru- mu gibi yurd müdafaasile alâ- kadar vatani teşekküllere hibe edilmesinin münasib olacağını bu sütunlarda temenni etmiş, bu suretle ömrü nihayet bir iki ları armağanı suretile bağlılığı-| mızı isbata savaştığımız yakın- larımızı ihmal etmemekle bera- ber içtimai bir yardımı da ba- şarmış olmak gibi muzaaf bir zevke erişileceğini - tebarüz et- Dün Kızılay Eminönü kaza- sından'şu mektubu aldık: “İktısad Vekâleti sabık Arşiv| mütehassıs Lütfi Atasoy'un zev cesi ve Ticaret Vekâleti müfet- tişlerinden Reşid Atasoy'un va- lidesi Bayan Sabiha Atasoyun| cenazesine gönderilecek çelenk| yerine İstanbulda bulunan Tica-| ret Vekâleti müfettişieri, Baş| müfettiş Lütfi Aral ve arkadaş-| ları tarafından kazamıza 30 lira teslim ve teberrü olunmuştur. Bu hayırsever zatlara, Kızılaya | karşı gösterdikleri alâkadan do- layı teşekkürlerimizin arzına de- Iâletinizi dileriz.,, * Yukarıdaki necib misalin tün memlekette taammümi biz de candan diler, bu hayırlı işde önayak olan sayın başmü- fettişle arkadaşlarını tebriki bir borç sayarım A. C. SARAÇOĞLU Bir peynir muhtekiri yeniden muhakeme edilecek Peynir ihtikârından mahkeme ye verilen Bursa pazarı sahil Jak Bensazör dün akşam bera- et etmiş fakat Müddeiumumilik suçlunun yeniden muhakemesi- ni taleb etmiştir. Gümrük ve İnhisarlar Vekilinin tedkikleri Şehrimizde bulunan Gümrük ve İnhisarlar Vekili Raif Kara- deniz dün İstanbul gümrükler baş müdürlüğünde tetkiklerde bulunmuş tur. Vekilin salı gü- nü akşamı Ankaraya avdet et- mesi muhtemeldir. Topları tmek için ge « miyi büyültmek lâzımdı. Gex miyi büyültmek için de fazla marafı göze almak gerekti. Fazla olarak plânların yeniden tanzimi gecikmemeli, topların ayni derecede zırhli. kulelerin yakınında olması icab ediyor- du. Bu 38 lik topların benzeri, nümunesi yoktu. Tecrübesi ya- pılmamıştı. Hiç kimse - böyle bir şey yapmamıştı. Vakıa 30.5 luk toplardan 342 milimetre- lik toplara geçilmesi de mühim bir adımdı. Bu topların kuvve- ti ve doğru atışı da tesbit edil- mişti. Bunlar uzun müddet da- yanıyorlardı. Fakat mühendig- ler bu dersden istifade ederek bu muvaffakiyeti daha sık ve daha geniş mikyasa cıkarabile- cekler mi idi. Bu hususu tetkik için topçu heyeti işe başladı ve çabucak bir plân hazırladı. Armstrong fabrikasile görüştük, fabrika da faaliyet geçti. Tehlikeli bir karar Fabrikanın eksperlerile iç sıkıcı müzakerelerde bulun- dum. Şüphe yok ki onların il- mine ben tamamile idim. Fakat bu yabancı damların ne :;SM m ği neticelerden daha doğru gp Kıratta mütehassıslar olduğu- bulunurken, niçin tehlikeli bir nu, bu yeni top hakkında ne işi göze almıştır? düşündüklerini anlamak isti- Steii T insanın #kendisine' W yordum. Fabrikanın nasıl bir şöhret terzin edebile- Â hep birden yeni topa tara ceğine dair bize bir misal arze- #f görünüyorlardı. Vakıâ 38 lik diyor. Onun hikâyesi harbden ' ) topa tarafdar olmak için de mra intişar eden ilk casusluk endaht fenninde mütehassıs ol- “Hatıraları,, idi. On gün sonra-| &* maya lüzum da yoktu KAT A DDi Möz Zaten bahriye topçuluğu mü aN eee DA Y dürü de bu iş için bütün mes- n en fıkralar na leki varlığını tehlikeye koy. şrani Wh» aha sonra, İngilter: aya bile hazırdı at bütün ve Amerikada .w'u“lw;: edebiyi müzakereler sonunda mutlak __'Vh*'_""';*fw ["_":H“d bir katiyetle muvaffakiyeti - Y € temin edemiyordu f etti. Bunların © a Steinhaver bir kah-| 8A2 lik topları iyice tanıyor- B Balan idür duk. Buna nazaran 38 lik top- ree kigi hâlâ onun Kay. | Gğg İarın insası yolunda gidebilir- sere baş casusluk etmiş olduğu, di na inanıyor. Aşağıda, sahte şöh. Fakat tezgâhda olan beş zırh ret sahibi başka bir casusdı lıya tecrübesi yapılmadan bu ha bahsedeceğiz ki bu topları yerleştirmek neticesi Haridir. (A malüm olmayan bir tehlikeyi (Arkası var) || YENİ SABAH Yazan Ne-bir tarihçi, ve ne de bir: filoloğ olmadığım malümdur. Ben de vatandaşların bir kısmı gibi bu iki ilmin yakm âşinası ve dostuyum. Şu kadar ki Dâhi büyük ink- lâbcının her yönde olduğu gibi tarih ve dil uğurundaki hüm - malı mesaisinin yakından şahidi olmuş bulunmak dileğime ce- saret verdi. Dünya fanilerini; bütünlükle- riyle ebedi yaşatan yalnız tarih- tir. - Bu amansız eser notlarını; is- ter maksadı hisse feda eder ka- biliyette tutmuş olsun, isterse hakikatın üstünde kıymet vere- rek mübalâğalh yazmış bulun - sun, üzerinden birçok asırlar ge- çen vak'aları nihayet bir gün bi- taraf olarak inceliyen beşer mağı işin hakikatine nüfuz edi- #ör ve kat'i hükmünü veriyor. Asrımızda arkeolojinin ilerle- mesi neticesi olarak tarihin bir gok noksanını ve karanlıklarını aydınlanmış bulunuyor. Arkeoloji; üzerinden binlerce seneler geçmiş, hatıralardan si- linmiş, kaybolmuş nice saltanat- ların, nice -İmparatorlukların, nice büyük küçük içtimai he- yetlerin mevcudiyetlerini bütün genişliğiyle meydana çıkardı. Ve bu meveudiyetlerin ayrı ayrı lim ve medeniyetlerinin izlerini, kaynaklarını, faaliyetlerini bu- gün gözle görürlür, elle tutulur hale getirdi. Daha da getirecek- tir. Bu ilim sayesinde bir toprak vazonun, bir kiremit veya bir tablet parçaâsının, bir mezarin, bir. ehramım tetkikiyle gömül - müş ve unutulmuş veya kasdi ihmal olunmuş bakikatler tek - rar bi vuzuhiyle meydana çıkıyor. Tarih kitaplarına geçi- DÜNYA HARBİ yor. Beşer gözleri önüne konulu- yor. Bu ilimden istifade eden âlim- lerin bir kısmı da her hangi bir hissin veya bir taassubun çer- çevesinden bazan çıkamadıkları da görülüyor. Ben yalmız birin- den bahsedeceğim, Ömre bedel olmasa bile öm- rün çok zamanını alan dört cilt- lik (Mu) eserini telif eden mü- teveffa Amerikalı miralay “J. Curchvward,, Çörçvard; çok es- ki zamanlarda Büyük Okyanu- sun ortasında Asya ile Amerika kat'aları arasında büyük bir Mü kıt'ası mevcud olduğu, ve dün- ya medeniyetinin buradan doğ- Muş ve yayılmış bulunduğu te- zini esas tuttu. Bu zat; bu kıdemli medeniyet kaynağı olan Mu kıt'ası batma- dan evel üzerinde sakin halkı- nın Asya kıt'asına geçtikleri da- vasını; Hindistanda, Çin diyar- larında Orta Asya sahralarında- ki kazılardan çıkan arkeolojik e- serlerle isbat etmektedir. Fakat battığını haber verdiği bu koca arazi parçasının batma- dan evvel batacağı ne ile malüm olmuştu. ki; üzerinde yaşayan insanlar Asyaya daha evvelce hiçret etmişler ve öteberiye ser- pismişlerdir. Bunu izaha yanaş- mamıştır. Esasen bu - zattan başka şimdiye kadar ne ciddi ve bitaraf tarih âlimlerinden ve ne de hisse veya taassuba kapılan | arkeoloji bilginlerinden hiç biri böyle bir iddiada olmadıkları gibi; hattâ böyle bir farazi, bulundukları işitilmiş ve gi müş te değildir. Acaba Mu muharfiri Avrupa ile Amerika arasında böyle bir kıt'anın vaktiyle çöktü; mülhem olarak, Asya ile Ameri- ka arasında muhayyilesinde ay- CEVAD ABBAS GÜRER rıca buna benzer bir kıt'a mü yarattı?.. Hayır... Bence muharir — da- Yandıği Tet köymkle? " Hiba, riyle hakikati bulmuş ve gör - müştür. Fakat hissi veya taassubu do- layisiyle medeniyet menşei oldu- ğu bugün cihan tarihinde teza- hur etmiş bulunan bu kıdem kıymet ve asaleti büyük ecdadı mıza çok görmüş ve bir Mu kıt- ası yaratmak gülünç hayaliyle hakikati inkâr etmiş ve cidden çok yüksek etüdlü eserini ken- di eliyle kaymetten düşürmüş- tür. * Atatürk; yarattığı Türkiyesi- nin inkılâblarını tarih ve dil ile tamamlamak istemişti. Bu uğur- da kurduğu kurumlar; bü yük- sek hedefe ulaşmak için çetin mücadeleye atılmış techizatsız bir ordunun karargâhlarıydı. Kendis bizzat dünya tarihlerini tetkike koyuldu. Ve bütünlüğiy- le tarihimiz üzerine düştü. Dünya tarih ülemasının Orta Asya için ve oradan yayılanlar hakkındaki yazılarını ve kanaat- lerini dehasında izabe ederek Türk cevherini, kıdem ve asa- letini ortaya koyabildi. İki satıra sığdırdığım bu cüm- lelerimin tahakkuku onu ve ka- rargâhını yıllarca yordu, hattâ | yıprattı. Çok zamanlar üç gün /üç ge- ce masası başından ayrılması- na mâni olan hümmalı çalışma- siyle meydana getirilen Türk ta- rihinin ikmali; Türk dilinin bü- tün İohçeleriyle ortaya çıkması ile ve istikrariyle olacağı tered- düdsüz kanaatidir ki o Büyük Adam bütlün parasını tarih ve dil kurumlarına hasretmiş ve o- (Sonu sayfa-5 sü 6 da) Atatürkün Hayatından Yazılmamış Hatıralar Ata nasıl çalışırdı? Merhum Atatürk üç gün uyumadan, hattâ yerini terketmeden okur ve yazardı. Bu üddet zarfında gıdasını kahveden, portakal suyundan veya ayrandan alırdı. Hava Kurumuna yapılan teberrüler Ankara — Türk Hava Kuru- muna yapılmakta olan tebers Tüler etrafında bize verilen mar lümata göre, Nusaybinin İmtilil nahiyesi halkı kuruma 400 Hi« ra, Muğlanın Ula nahiyesinin Kokabat köyü halkı 312, Mudası yanın Titilye nabiyesi ve 13 kük lişer lira, Keskinin Beyoba mam hiyesinden Taki Pehitvanlı Sü, İsmail Akbaş 10 lira vermiş, An« kara Atatürk Erkek lisesi x nıf a - 1 talebeleri de araların« da topladıkları 825 kurugu ku- rTuma tevdi eylemişlerdir. İnegölün Tahta köprü nahi « yesine bağlı köyler 25 baş canlı kurban ile 45 lira kurban Tatyan Tatar köyünden da kuruma 6 canlı, Karacasu'nun çiftlik, Yenice, Karapınar, Bu« yasın, Dikmen, Seki ve Emir köyleri de 41 baş canlı kurban vermişlerdir. Adanada vatandaşlardan bir kısmı kurban bedeli olarak ku- rTuma 188 lira, Eskişehir nahiye ve köyleri halkının bazıları 440, Bozdoğan'ın Yenipazar nahiye- sine bağlı 12 köy adına da T1 kilo zeytin ile 159 lira, Giresu- nun Yavuzkemal nahiyesi köy- lüleri 29, Tekirdağında Hayri Pekyalçın 25 ve Elüzığ'dan da 33 Iira verilmiştir. Askere kışlık hediyesi Ankara — Askerlerimize yar pılan kışlık hediye teberrülerine dair aldığımız haberler, Gümüş Hacı köyü halkının ikinci parti olarak 1111 parça muhtelif yün ve pamuklu eşya ile yine hedi- ye tedariki maksadı ile 100 li- ra verdiklerini, Tokad'ın Niksar kazası halkının da 1395 çift yün eldiven ile 192 parça eşya ve 125 Hra teberrü ettiklerini bildir - mektedir. Muş vilâyeti halkı da 6672 gift yün çorap ile 493 cift eldi- ven 98 parça eşya ve hediye- lik tedariki için 123 lira ver - mişlerdir. [ (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİKASI Bir senelik tecrübenin verdiği netice göze almak demekti. Amma bir tetrübe için daha bir sene kay- betmek lâzımdı. Bu bir sene içinde ise beş zırhlının inşaatı devam edeceğinden onlar, iste- diğimizden daha aşağıda bir kuvvetle harb safına girmiş olacaklardı. Birçok mütehas- sısların fikrini sorduk: Bir se- ne tecrübe yapmalı, bu bir se- ne kaybetmek daha makuldür. çünkü eğer yeni toplar istenilen neticeyi vermezse yapılan zarh- hlar bu toplarla korkunç bir zi- yana maruz kalacaklardır. Verdiğim — karar arasında bunun kadar içi sıkan bir ka- rar hatırlamıyorum. Amiral Fişer'i gördüm. zimli, hattâ şiddetli idi. de onun gibi oldum, Karar tün topçu tesisatına emrettim. Bu toplardan bir tanesi diğer- lerinden dört ay evvel rla- nacak, bunu temin için mü aJ Ben bu bir tek topun takati, endalıt sıhhati, endaht neticeleri olunacak, mesafeleri ve muğlâk hesabları yapılacak, o- na göre hareket edilecek Bu emir üzer ndimizi artık geri dönülmiyecek - bir halde silâhlanmaya verdik Tezgâhta olan gemilerin bu top larla teçhiz edilmeleri üzerine geçirecekleri uçsuz bucaksız değişiklikler bir kere daha göz den geçirildi. Düşününüz bir ke r bu top, muv olmazsa nı yük bir felâket olacak, ne bü- nült- hiş bir rezalet? kopacaktı. Bu hususda hiç bir mazeret din. lenmiyecekti. Bütün bunların /———Yazan' | V. Çorç mesuliyeti benim üzerimde idi. Herkes: — İşte bu tecrübesiz adam... — Kendinden bir ay evve! kilerin projelerini değiştiren adam... — Korkunç bir zat! — Bir senelik bütün inşaalı felce uğratan adam... Diyecekti, Ya ben bunlara ne cevab verecektim?.. Amma karar bit kere verildikten son- ra geri alıhamazdı. Zaten neti- cenin iyiden iyiye anlaşılması için de on dört, on beş ay mu- hakkak lâzımdı. Bununla beraber bütün kor- kularımı gizledim. Bahriye bi- rinci lorduna yazdığım bir mektubda harb zamanında ol- lh zamanında da tehlikeyi göze almanın lâzım olduğunu, plönlarda tadilât yap mak suretile gösterdiğimiz ce- Baretin âz zaman içinde mu vaffak olacağını bildirdim t bütün bu tecrübelerin ioldu. İngiliz endaht ilmi, doğru tetki istinad eden İngiliz teşebblisü tam ve kat'i meticeler elde etti. Ya api- lan ilk top Elsvik tezgüâ da esrarlı top ismi nınyordu. Büttün resmi vesika- larda ise ecrül konmuş 355 retrelik bir top. Diye gösterlyordu. Muvaffa- kıyet parlak oldu. Bu top 1920 librelik bir obü- sü 35 bin yardaya atıyordu. Bu obüs o kadar uzağa gittiği halde süratini kaybetmiyor, yorgunluk alâimi göstermi - Be de hep birden ateş edecekler. Bunları taretler çifter münasib Surette yerleş- tirilecek. mümkün mertebe en büyük a- teş kavsi yapma mertebe en az ses ihtizazı yap- masını temin yerleştirilecek. rin vaziyeti ve bunların biri- birinden tayin olunacak. bu suretle ha- zırlanan taretlerin vaziyeti et- rafına bir çi: cektir. Sonra bu hud toplarla dolu büyük sa lığı, plât formu taşımak bir tekne inşa edilecel içine çifter Taretler her topun & sı ve mümkün & edecek surette Burundan yapılınca taretle- ayrılış B eminin güverte; ir. - Bir yordu. Şaşılacak bir katiyetle hedefine varıyordu. Ben - is - ter istemez endişeli idim. Fakat bir sene sonra topun ilk defa atılışını gördüğüm ve her şeyin iyi gittiğini öğrendi- ğim zaman büyük bir tehlike- den yakayı sıyırdığımı hişset- tim, Muharebeden bir sene evvel 1913 de bir roman okumuştum. Bu hayal romanlardan biri i Bunda bir muharebe hikâyesi vardı ki büyük darbelere ma- ruz kalan İngiliz filosunun hay retle karşıladığı bir Alman zirhlısı o zamana kadar malüm teknenin içinde makineler du- iresinin yeri gösterilecek, bu tekneden ve uzunluğundan sü: rati tarhedeceksiniz ve nihayet zırhlıları tesbit edeceksiniz. Bir zırhlının 380 milimetre- lik on topu, en aşağı 182 metre uzunluğu 21 mil sürat veren makineleri için dahili tertibatı, her tarafında ve bilhassa ta - retlerindeki zırhların İngiliz bahriyesinde 330 milimetreli topların taretlerindeki zarh ha kalın olduğu gö süratten kazan: olmayan 380 milimetrelik bir atten feda topla ateş açıyordu. Bu hikâ- ederseniz zırhları kalınlaştıra- yeyi ok an sonra, artık bilirsiniz. bu hayali topu bizim fi- — Pakat işte yeni bir fikir dön- & lomuzun kullanacağını düşün - meye başladı. 380 milimetrelik mek benim için hakiki bir zevk oldu. sekiz top bir borda ateşile hep birden takriben 16000 librelik e atıyordu. Halbuki 342 milimetrelik an top ayni 14.000 librelik gülle atıyor. Bin 8: milimetrelik sekiz to) limetrelik on topdan la kuvvet idi. Bu topların saffı arb gemisinin pilânları O zamanlarda bir saffı harb sı yapmak için icab e tertibat ve tesisat şunlardal etti. (Bunlarısmümkün ol- duğu kadar sade tabirlerle, fen Veti bununla d: ni, tabirlerden uzaklaşarak an- Alıkları obü: latıyorum.) dolayisiyle Gemide topların en mükem- Mmaddele myelinden mümkün mertebe çok Delme kuvvetleri hakkında i hiç bir şüphe yoktu. (Arkas bulundurmak lâzım. — Bunlar buradan bir tek batarya hâlin- var) REANPIT T LA ĞDARGPAERPARNT AAA f”&&'»? RIRBS PU LARIATRE TUT EDRUREGEİTURRE D ©

Bu sayıdan diğer sayfalar: