20 Aralık 1940 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3

20 Aralık 1940 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1930 YAZAN:İRGİLİZ BÜYÜK TÜRKÇEYE —68 Mayıs çarçabuk geçti. — Sulh | inin teşkiline daha f miş bulunmuyordu! istifasını — vermişti. daki İngiliz ve Fransız M. Molotof ile tekrar ye başlıyorlardı. Hariciye - “Tara tekrar girişmenin arzuya #ayan olduğunu müstadel bir iş olarak anlattım. Fakat vetdi #evapta Almat hükümeti h miyete've konuşmağa hazır ol- Muğüna dair bir delil gösterme- dikde hicbir şey yapamayacı edi. Alman hükümeti ise miralay — Beck'in 5 mayıstaki teklifinin kapıyı kapamış oldu- Zu ve bu kapıyı o bizzat tekrar açıncaya kadar yapılacak bir Bey bulunmadığı tezini kabul et- | ran geldi. Zihnen nisbi bir huzur ve süküna malik oldu- gum son ay budur. Berlindeki vakayıa gelince, iptida Yugoslav | jyanın hükümet naibi prens Paul Berlini et etti. Zevcesi, Dü- #es of Kent'in hemşiresi prenses Olga da ona refakat ediyordu. Bu Berline vuku bulan ilk kra- H bir ziyaret idi. Hitler misafir-| lerini teshir için bizzat gayret sarfetti ve muvaffak oldu. Al- man hükümeti de takriben dört saat n aşkeri bir geçid res- | Junuyorlardı. Berlinde teganni mi vasıtasile Almanyanın aske- | tahsil eden Yoonne Rodd da we satveti hakkında | geldi. Diğer davetlilerin çoğu l üzerinde - bir “tesir | Sefaret erkânından terekküp yapma! sitayı esir- - ediyordu. Bunun pek eğlenceli gemedi. Yüzlerce tayyare mun- tazam teşekküller halinde baş üstünden uçtular. Adeta evlerin damlarına sürünüyorlardı. - Ni- hayeti gelmez bir çok tank, top | vesair mekanize harp vasıtaları muazzam ve heybetli bir manza- ra vücude getirdiler. Maamafih, halk en büyük alkışlarını iki üç süvari alayına tevcih etme retile bir fark gözettikle: settirdi. Bunlar beygir ü taşınan davulları ve gri maları ile 1914 den evvelki a: keri resmi geçitlerden kalm yegâne nazarferib şan ve şe- Tef eserleri idiler. i pek yeknasak idi. Modern tahrip çılgınlığını gös- tererek insanı esef ve dehşet i- ginde bırakıyordu. Prens Paul ile Prenses Olga- .nın İngiliz krâl ailesile karabet- | lerinden dolayı majestenin $ Fethanesinde benimle bir sam yemeği yemek S; ğ Vahşedeceklerini ümid 'etmiştim. Fakat Alman tertil tı pek dolu ve tam olduğu “eğer feld mareşal Göring olmas idi, onlari operadaki gala gece- sinden başka bir yerde görmel liğim imkân haricinde kalacak- tı. Kordiplomatik ziyaret müd. detince yalnız buraya davı edilmiştim. Bu nezaketin bile kıs men 1937 eylülünde Sinyör Mus- solininin Berlini ziyareti müna- sebetile almış olduğum vaziy ten ileri geldiğini zannediyorum. Neurath o tarihte Hariciye N: zarı idi. Duçe şerefine yapılan tertibatla diplomatların hiç d: vet edilmiyeceklerini haber al- gığım zaman, bu şerait altında Berlinde kalmıyacağımı ve mih- #erin kira ile tutulmuş alkışcıl, — Hüseyin Cahid YALÇIN — ! | merikanın Hamburg konsolosl: | ğumu hatırlıyorum. gibi idiler. ÇEVİREN ——— sefarethanesinde | im kabul - resminde | majestenin tertip rin bu| günü, kşam Zi- i de verdim. Bu da benim üne üf ediyor- Üç sene evvel, gün 'e kadar bunu hatırlayamamış efa, tekrar unutmiy yım diye, evvelden - bir | tertip etmiye karar vermiştim. | Kördiplomatikte bulunan h susi dostlarım İtalyan elç den sefirleri ile zecveleri idiler. Herhalde Berlinde benim — için hiçbir ziyafet Attolicossuz — ve | Davignonis'lersiz tamam - sayıl- mazdı. Madam Attolicos maatte essüf Berlinde değildi. Fakat ko- cası hazır bulundu. İçten gelme bir hareketle, gayet nazikâne sıhhatime içmek teklifinde bu- lundu. Cenubi Afrika elçisi ve zevcesi de bittabi “ hazır idiler. Birleşik Amerika maslahatgü- | zarı Kirh de vardı. Almanlardan ikisine de pek ziyade hürmet et- tiğim Baron von Weizsacher ile birlikte Herr Laurenz ve Baron von Steengracht, muhtelif av eğlencelerinde refikim bulunan Oberst Jagermeister - Menthe ile zevcesi davetliler arasında bu ve mesut bir gece olduğunu ha- tılıyorum, Fakat Berlinde ver- | diğim resmi ziyafetlerin de so- nuncusu olmuştu. 25 haziranda, Derby yarışın- da hazır bulunmak ve Belgrad. dan tanıdığım eski dostlarım Mr. ve Mrs, Abbott'i ziyaret et- mek üzere otomobile Hamburga gittim. Mr. Abbot ben Belgrad- da elci bulunduğum sırada Ame- fareti kâtibi idi, sonra A- ayin edilmişti. Birçok kişi bir Leh atının yarışı kazanaı ğını bekliyordu. Fakat at büti halis ve sadık Almanları mem- nun ederek geride kaldı. Hava daha o zamandan fırtınalı bulu- nuyordu. Hazır bulunan refikim Leh sefiri hesabına esef duydu- Maamafih, herkes dost ve na- ıyordu. Birinci -gör- mekten cidden memnün - olmuş göz önüne gi Tecaati ve çılgınlığı | hissedilir. Almanyada halk küt- sında İngiltereye karşı kalbi de lık hissi yoktu. Goeb- | idâetli bir propaganda- sı, harbin başlangıcından sonra, Almanlara kin telkin edecek ka- dar tesir göstermiş olabilir. Al- man gençliği bize kin ve nefret hissi ile büyütülmüştü. Ve birkaç sene evvel de böyle büyütülmeğe başlanmıştı. Al- man yassallarından — mürekkep bir dünyaya Alman liderliğini zorla tahmil etmeğe çalışan mis- tik bir iman ile dolu nazi mü ritleri hudutsuz - hırsıcahlarının sına engel teşkil eden aniadan daima nef- %ŞBŞA GİD&:N GAYRÜLLR ( ['fl.ıl S!RNEVILE HENDER;O“ HESESEEEE | ENVER DEMİRCİ "m_ HER SARAH Kervan yürüyor. Yeni Avrupa harbi başladığı zaman kuru gızların nühuset saça Ş eda- anıklarımıza ! diye huzu- emleket- rek bir uğraş- bilerek v et h: malarınd timiz belki'hntırlarlar. Biz o zaz man : — Dünyada misli, - menendi n nefis mahsullerimi- teri bulunur. — Bu | dedık(ıılıılar mlanık suda balılı avlamak istiyenlerin uçurduk- zi vâkla ve fiil isbat etmişti . Nefis tütününden memlekette geçen yıllara ait bir yaprağın bile kal- mamış olmasından sarfınazar bu kıymetli Türk mahsulünün yeni yeni mahreçler elde — etti memnuniyetle öğrenmiş bi yoruz. Binnet rdun müdafa; ve Türk evlâtlarının öz ihtiyaç- larma mahsus gıda maddeleri- ni tabii kendimize saklamakta- yız. Bunların haricinde hiçbir Türk malısulü yoktur ki yabancı ellerde bir alıcısı bulunmasın. Bu harp sürüp gittikçe nakid veya mübadele suretile Türk mahsullerinin talipleri hesiz eksilmiyecek, daima arta- caktır. Eiverir ki mübarek Türk köylüsü ve rençberi var kuvveti bazuya verip “daha iyi ve daha bol mahsul,, şiarma dört elle sarılsın. A. C. SARAÇOĞLU Vefat etti Bayan İrfan Demircinin eşi, İş Bankası Muhasebe — memurlarından Sıtkı ve eşi Mediha Demircinin, Eti Bank Bolkardağ - Keban tesis grupu direktörü Adnan — ve eşi Atiye De- mircinin, nh Umum Müdrülü- ü memurlarından Nuri ve eşi Güzin Gökçekin, Devlet Demiryolları ket müfettişlerinden ikret ve riman Seynur'un, Behin Demircinin baba ve kayınbabaları, zmir eşrafın. dan, C, H. Partisi Büyükada Başka- ni Ticaret Ve Zahire Börsası müba- yaacılarından Bay ENVER DEMİRCİ Allahın” rahmetine intikal etmiştir, Cenazesi 20 İlkkânun bugünkür cu- mMa günü saat 11 de Beyoğlun hamamı Faik paşa caddesindeki En- ver Demirci apartmanından kaldırı- larak Kabataş iskelesinde bekliyecek Şirketi Hayriyenin 48 numaralı va- purile saat 12 de Büyi vülüp aile kabı ü n tanına di Acı Bir Ölüm izmir mebusu Celâl Bayar'ın oğlu Refi Celâl B; müptelâ — olduğu hastalıktan — kurtulamıyarak — genç rahmeti rahmana kavuşmuş- Cenazesi bugün saat (12:30) da YENİ SABA Geçenlerde Malta adası Taa- | vuz kaldığı hava akınlarının ta- mam (150) incisini idrak etti Alman ve İtalyan releri- nin fasılasız ateşleri altında ada şayanı hayret bir metanet ve takdire gayan bir soğuk kanlı- lıkla sükünet ve sekinetini mu- hafaza etmekte Sicilyayı Afrikadan ay deniz kolunun ortasında — bulu- nan Maltanın tarihi bile haiz bulunduğu ehemmiyetin azame- tini isbat eder. Malta istilâ bakımından bü- tün dünya:mekorlarını kırmıştır. Filvaki buvada 2000 sene icinde yirmi devletin idaresini tatnış- tır ki bu hesapta Milâdı İsadan 1500 yıl önce adaya tesahüp et- miş olan Finikelilerle, Yunanlı- müstevliler, Kartacalı fatihler ve Milâdı İsadan 218 sene sonra bu sonuncuları defedip adada yerleşen Romalılar dahil değil- | dirler. Milâdi 434 yılında Lâtin im-| paratorluğu inkıraz bulduğu man Vandallar Maltayı kolayca teshir edebilmişlerdi. On sene sonra Got'lar bilâhare de Yu- nanlılar adada yerleştiler. 870 yılında âsi Öfemyüs islâm arapları imdada çağırdı; bunlar da adayı istilâ ederek Yunanlı- ları kılıçtan geçirdiler. Bu dev- rede adanın mütemadiyen islâm- larla Yunanlılar arasında sahip değiştirdiğini görürüz. Bu keş- mekeş 1090 yılına kadar devam etti- ve o tarihte Normanlar gelerek adayı zaptettiler ve Al- manya hükümdarı altıncı Han- ri adayı bunlardan tevarüs etti. Bir buçuk asır sene sonra Maltanın Fransaya intikaline şahit oluyoruz. İspanya da (32) kilometre uzunluğunda ve (20) kilometre genişliğindeki bu ka- 'ya parçasını candan özlüyor- dü. Meşhur beşinci şm (Alman ya, Avusturya ve İspanya impa- ratoru) unvanını alınca Osman- lların garbe doğru yayılmaları- na mani olmak için Maltadan istifadeyi düşündü. Süleymanı Kanuninin Maltadan sürüp cı- | kardığı Sen Jan şövalyeleri be- ginci Şarlin istediği askerlik va- zifesini irdi ve bu süretle (Rodos şövalyeleri) (Malta şö- valyeleri) unvanile adaya yer- leştirildiler ve Maltada gercek- ten kuvvetli istihkâmlar vücu- de getirdiler. Artık Malta Os-| manlıların mütevali ve müte-| madi hücumlarına merkez teş: kil eden bir nokta olmuştu. 1565 yılında Süleymanı Ka- nuni adaya 159 hattı harp ge- | misile hücum etti. Muhasar: dört ay sürdü. Osmanlıların hü- | cumunu duyan (6000) Sicilyayı | mahsurların imdadına koştular amma çok geç kaldılar. Zira (5000) Malta şövalyesi Osman- hların kahramanca hücumlarını dilirane bir mukavemetle berta- raf etmeğe muvaffak olmuşlar- di. Tamam dört asır Malta şöval- yeleri Akdenizde bayrak göster- diler. Avrupaya karşı Osmanlı | istilâsına kalkanlık vazifesi gör- | Tmüş olan gövalyelere Avrupa devletleri de nankör davranmı- | —X00 — ——— —— -DENİZCİLİK — MALTA ADASI Hava | hücumu rekorunu kırdı ADAYA TAMAM (150) HAVA AKINI YAPILDI ĞAL şetli bir para sıkıntısına düşmüş olan şövalyeler reisi Rusya rı birinci Pola bir sefir göndere- rek adayı satmayı teklif etti. Rusya Çarı 1796 yılında Malta- yı şövalyelere ödenecek senevi bir ücreti muayyene mukabilin- de satın aldı amma para ile ele geçirdiği bu topraklardan istifa- de edemedi. Zira iki sene sonra Napolyon Bonapart (Valetta) limanı önüne gelerek donanma- sına su ve erzak istedi. Şövalye- lerin reisi bu talebi kabul eder gibi görünmekle beraber lima- Na ayni zamanda iki gemiden fazla Fransız harp gemisinin irmesine müsaade edemiyece- gini bildirdi ki bu da nazikâne fakat kati bir red cevabını ta- zammun ediyordu. Zira Fransız donanması bu arzuya muvafa- kat etmiş olsa bütün Fransız donanmasının su ve erzak alma- sı için filonun ada önünde ta- mam (300) gün tevakkuf etme- si lâzım geliyordu. Bu acayip teklif karşısında Napolyon tereddüt etmedi, hü- cum emrini verdi ve adayı yirmi dört saatte zaptetti sonra pupa yelken Mısır yolunu tuttu. Fransız donanması ufukta kaybolur olmaz şimalden İngi- liz donanması göründü. — (Abu- kir) de Fransız donanmasını perişan etmiş olan — (Nelson) Malta sularına girer girmez ada yı muhasara etti ve bu muhasa- Ta tamam iki yıl sürdü. 1800 senesi eylülünün 8 inde adada- ki Fransız garnizonu açlıktan perişan bir halde teslim oluyor ve İngilizler adayı teslim alı- yorlardı. Bundan 140 yıl önce tckevvün eden bu hâdiseden beri | Malta İngilizlerin elinde bulun- maktadır. Hücumların sıklığına ve sayı- larının çokluğuna rağmen İtal- yan tayyareleri Malta adasına nisbeten cüzi tahribat yapabil- mişlerdir. United Press muha- birinin son zamanlarda verdiği haberlere göre adadaki can za- yiatı '(200) ölü ile (400) kadar yaralıdan ibarettir. Tıpkı Cibrolta'da olduğu gi- bi Maltada da kayalar oyulmak suretile vücude getirilmiş taht- tezzemin sayısız sığınaklar var- dır ve işte bu yüzdendir ki(150) inci hava akınına rağmen Mal- ta dünyanın en salim ve emin yerleninden biridir. Zaten İtal- yan hava kumandanlığı da bu ciheti nihayet anlamış olmalı ki, evvelce günde sekize varan ha- va hücumları son günlerde se- kiz günde bire kadar düşmüş- tür. SABAHTAN SABAHA Mesai yok, saati İş var! (Baştarafı 1 Inci sayfada) hükümetin mesai saatlerini ço- ğaltmak krarında olduğunu bil- diriyor. Bunun için tatil saatle- ri ve gühleri kısaltılacaktır. Cu- martesi günü öğleden - sonraki tatil kalkacaktır. Bayram tatil- Jerinin bile azaltılması mevzuu bahistir. Tatillere en çok ehemmiyet veren millet İngilizler olmuştur. Bizdeki hafta tatiline İngiliz haf tası derler. Cumartesi öğleyin başlayıp pazartesi sabahıma ka- dar uzayan bu tatil İngilizlere kâfi gelmez; Sık sık ve muhte- lif bahanelerle memur, işçi ve talebeye tatiller verirlerdi. İn- gilizlere göre fazla iş almak icin insanlara sık sık nefes aldırmak lâzımdır. Bu harbe tekaddüm edcn Be- nelere işçinin haftada 48, hattâ 54 ve 60 saat çalışmasını isti- yen ve tatbik eden Almanlar ol- du. Halbuki Fransada işçi 40 sa- at çalışıyordu. Almanya bu faz- la. mesai ile komşularından cok şaları, mücadeleleri oldu. Niha- yet, ancak harbden pek az ev- Vel ve galiba başvekil Daladier mesai saatini haftada 48 saat o- larak kabul ettirebildi. çok geç kalmıştı. Vakıâ büyük tecrübeler, in- sanlara kâfi ve hattâ bol isti rahat saatleri vermeden onlar- dan tam randıman alınamıya- cağını göstermiştir. Toprak bile istirahât etmeksizin ziraate ya- ramıyor. Almanların ve onlar- dan sonra İtalyanların bu haki- kati bilmemeleri kabil mi? Fa- kat onlar, fevkalâde bir zaman içinde yaşadıklarına, bu kısa za- manda istikble aid fedakârlık- lara katlanmak icab edeceğine kanidiler. Bu fevkalâde. zamen, yalnız Almanlara ve İtalyanlara di - bütün dünyaya kendini göster- miştir. Bütün dünya, hattâ bu harp felâketinden okadar uzak ve okadar masun görünen Ameri ka bile geceyi gündüze katmış- tır. Bizim haytımızda bu kadar eğişiklik yapan harbin me- SDi Tibini aait enne ği 'dir. Kendisine “Bri-| Taksim Mete caddesinde Miramar| yorlardı. Ve ba yüzden şövalye-| calişıyor, binaenaleyh daha çok A imi Barona söyledim. Hakikatte Ekandrop) İAKAbm veren pgt Pas ll DD Kai M palara ler çok zenginleştiler, devrin Ka-| iş çıkarıyordu. Geçen harbden| Olmasını tabil görmeliy de Berlinden ayrıldım. Fakat| lize karşı nefret Ribbentropun| namazı Beyazıd camiinde kıındık- | runu oldular. Lâkin servetle be- | galib çıkan, bol parası olan, ra-| Pir zamandayız ki Münakalât bundan sonra ne vakit bir dev-| duyduğu kini ilham etmiş olabi-| tan sonra Merkezefendi mczarlığın-| raber sefahat de Malta şövalye- | hata alışmış bulunan Fransa 40| Vekilinin dediği gibi let ziyareti vaki olduysa ecnebi| İir, Hitlerin ihtirasları körükle- | daki hususi makberine defnedilecek- | lerini korkunç bir israfa daldir-| saat mesaiyi 48 saate çıkarma-| — — Mesai saati yok, ış var. misyonlar şefleri operaya mun- |— Nebilir. (Arkası var) | tir. Mevlâ rahmet eyliye. mıştı. O kadar ki bir aralık deh-| dı. Büyük parlâmento münaka- BEHÇET SAFA tazaman davet ediliyorlardı. O- c Pera her zaman devlet misa lerinin eğlenceleri için yapıla - - İ tertibatın bir kısmını teşkil e MACERA Tefrika No. HY, < ğ ROMANI || — Prens ile prenses ziyaretlerimin Bon iki gecesini Karimhall'ı da| P 'diler. Goering bir öğlede n ga a 5 Bonraki Zamanı birlikte eçi | | Yoldaki işaret direği Sen| nihayet ahizeyi eline aldı. kikaten bundan korkuyorum. | dürecek adam böyle söylemez. geçir- tem icin beni oraya davet etmek nezaketinde bulundu. Bu, Pren ile Prensesin, Belgradda elçi bu- lunduğum zamanlardanberi dos- tum olduklarını bilmekten ileri gelmiş nazikâne bir düşünce idi, Hazirân ayının en ehemmiyet- li vakalarından biri kral ile kra- liçenin Kanadaya ve Birlesşik A- yaptıkları ziyaretin 'af- gördüğü h: yrete şayan mu fakiyettir. Bu İngiliz milletler | Commonwealth'inde bir misali | göze çarpan —Anglo - Sak-| son idealizminin sağlamlığına | ve daimiliğine insanın imanını | takviye ediyordu. Nazi ideoloji- ginin kuvvet vasıtasile ceb- ren kabul ettirilmiş tahakküm nazariyesinin değersiz ve gecici bir gey oldukları hakkındaki naati tazeliyordu. Bu mülâhaza- lardan -tesaret bularak, kralın doğum gününü 9 haziranda bir kere daha tesid ettik. Üç dört Yüz kadar İngiliz tebaası o zün Martene daha 12 kilometre me- safe olduğunu gi tomobilinin direksiyonuna sarı- lan Verano, birkaç dakika daha var, belki tam vaktinde yetişe- ceğim, diye söylendi. eriyordu. O- Hususi polis hafiyesinin önün | de yol dümdüz, güne: bembeyaz — uzayıp Verano, yine kendi kendine: altında gidiyordu. | Ne güzel hava! Böyle bir | günde bir insanın öleceğim diye endişe duyması görülmüş şey diye düşündü. a sabahleyin Paristeki bürosuna mektuplarını almak için geldiği zaman birdenbire telefonun zili odadaki sessizliği bozmuştu. Biran için Verano 'ap Vi memeği düşünmüştü. Öyle ya, bir r günü de istirahate hakkı yok muydu? Fakat - zil çalmakta devam ediyordu. Polis hafiyesi cevabını verip verme- mekte tereddüt ederken mesle ğinin icapları hatırına gelerek | Hiddetli bir sesle: — Kimi istiyorsunuz bağırdı. diye? 0 orada mı? aksınız. ? — Hususi bir iş için görüşe- cektim. — Öyle ise Verano benim. Ki minle konuşuyorum. — Siz misiniz dostum. Az kal- sın cevap vermiyecektim, de- di. — Beni müşkül mevkide bıra- kırdınız. Muhakkak size ihtiya- cım var, — Bugün... Pazar.. Bir ta re müsabakasına iştirak edece- ceğinizi zannediyordum. — Dediğiniz - doğru, beptendir ki... Fakat azizim bu ne endi: li ses. Adeta ölüm tehlikesi k şısında bulunuyormuşsunuz gi- bi bu se- — Alay etmeyin Verano. Ha-| [ Verano kaşlarını çattı ve k — Hemen hülâsaten endişele- rinizi anlatın dedi. — İşte vaziyet: Bugün, Paris- ' ten iki yüz kilometre mesafede | Sen Marten'de paraşüt numara- | ları yapacağım. | — Biliyorum. Peki sonra? — Tayyarenin pilotu Bligni: | Tanıyorsunuz değil mi? | Tabif! Fakat sizi sevmiyen bir adamla nasıl birlikte numa- | ranızı yapabilirsiniz? | — Elimden bir şey gelmez ıu.w Talimat yukarıdan geliyor sebepten bana kin slenle evlendiğimi hiçbir man affetmiyen bir adamın tay yaresinden atlamam lâ — Karınız sizi kendisine ter- cih etti. Bligni ne karışıyor i — Her ne ise Bligni müthiş kızgın. Hatta iki gün ev vel tayayre meydanında kav ettik. Derini yüzeceğim diy züme bağındı. — Olur gey değil, - Fakat öl- bana | & Merak etmeyin. — Elimden gelmiyor ne ya- payım, — Pekâlâ. Ne vakit gele- yim, | — Vaktim var. Birkaç saat sonra merak ve endişen kalmaz azizim, İşte bu telefon muhaveresi do- layısile polis hafiyesi, öğle gü- | neşi altında arabasını sürüyor | ve — Beş dakikâ sonra varaca- | ğim. Belki de bu kadar yere yapmış - olacağım. rt fabiatlı bir adamdır amma böyle öldürmeğe kadar gidemez. | Fakat ortada bir kadın var. Hem onun şimdiye kadar fikrinin ne olduğunu bir türlü öğreneme-| dim, diye söylendi, ğ yolu bos Bligni | | balık tarlanın etrafıni | muştu. bir balon gördü. Saat üçe iki mobilini, muvakkaten meydanı haline ifrağ geniş bir tarlanın kenzırııı:ı naştırdı. Civardan gelen ka doldur- tayyare Hafiye, arabasından atlaya- rak etrafına bir göz gezdirdi. yare götürülüyordu. Numara - başlıyor. Acele ek lâzım diye düşündü. kalabalığı - yaramadı. Bunun üzerine daha kenardan rak bil ri giri dü ve: — Şavyer beni bekliyor de- di. CDevamı var) Fakat | ala Verano oto-| arlanın ortasına doğru bir tay- | ŞİMDİLİK BU KADAR Rumanyada oynanan oyun Arnavutluk dağlarındaki ço tin çarpışmalar, Afrika çöllerin« deki yıldırıma harekâtı, Fransam daki Laval vakası insanı o kas dar mesgul ediyor ki dünyanmı başka taraflarında cereyan eden mühim hâdiseler gözden kaçım yor. Nitekim bu yüzden Romans Yada cereyan eden mühim hâdi- seleri de lâyıkile takip edemiyo« Tüz. Bu bedbaht memleket bir ili. tilâl geçirdi ve en zayıf ihtilâl günlerinde ecnebi kuvyetler tar rafından istilâ edilerek parj dı; ne zaman kurtulacağı belli olmıyan bir ecnebi boyunduru- ğu altına girdi. Romanyayı pençesi altına alan müstevli kuvvet bir usul kullan- dı. Romanya, kral Carol'un ida- resinde oldukça disiplinli bir kuvvet teşkil ediyordu. Her ne kadar memlekette başka ırk ve milliyetten vatandaşlar pek çok ise de Rumen unsurunun kuv- vetli bir hâkimiyeti mevcuttu. Ordunun kuvvetlendirilmesi için çok çalışılmış, modern harp va- sıtaları mebzuliyetle — tedarik edilmişti. Hemen her hududunda kuvvetli müdafaa hatları vücu- de getirilmişti. Bilhassa Polon- yanım sukutunu müteakip mem- İekete her neviden silâhlarile birlikte iki yüz bine yakın muha- rip Polonyalı asker ve pilotlarile birlikte yüzlerce modern tayyare il Bunlar her zaman bir mütecaviz karşısında büyük bir kahramanlıkla Ççarpışmağa âmade idiler. Böyle yekpare ve kuvvetli bir Romanya düşmanı her zaman düsündürecek bir mevkide idi. Binaenaleyh bu kolay yutulamı- yacak lokmayı mideye indirmek için ne yapılmak lâzım gelirdi? Memlekette bir ihtilâl çıkart- mak, dahili unsurları yekdiğe- rine düşürmek ve böylelikle va- ziyete tek bir tüfek bile patlat- madan hâkim olmak. Ne yazık ki düşmana bu fir- satı yaratmak için memleketi ateşe verenler, Rumen milletinin en vatanperver, en fedakâr co- cukları oldu. Bu işi tamamile halkın ve çiftcinin ruhuna daya- nan Demir Muhafızlar yaptılar. Müstevli düşman, memlekette bir ihtilâl yaratabilecek kabili yette bulunan en kuvvetli birl ğe, Rumen milletinin fedakâr ve vatanperver evlâtları Demir mu- hafızlara el altından yardım et- ti. Bunlar gördükleribu maddi ve manevi yardım sayesinde i tilâllerini başardılar, En tecrü- beli ve kıymetli devlet adamları vuruldu. Memleketi saran ihti- lâl havası orduyu hareketsiz ve başsız bıraktı. Artık fırsat hü- lül etmişti. Hudutlarda müstev- li düşman ordularını önliyecek bir kuvvet kalmamıştı. Ve düş- man tanklarının önüne bando muzikalarını koyarak bütün memleketi en ufak bir mukave- mete bile maruz kalmadan isti- lâ ediverdi. Bu feci oyunu geç olmakla beraber Rumenler de anladılar. Rumen Başvekili general An- tonesco, Transilvayanın ana va- tana ilhakının yıldönümü vesil 1lan toplantıda bu haki- 1 yukarı ifade etti. Bu facialara takaddüm eden — za- man esnasındaki hükümet ve or- du erkânının ve onunla birlikte bütün Rumen milletinin hatâla- rını tebarüz ettirdi. “Tarih ka şısında hepimiz kabahatliyiz!,, dedi. Alman ve bilhassa Macar ga- zeteleri Rumanyadan yükselen bu da hoşnütsüzlük- larını derhal izhar ettiler aldanıyorlardı. Antoni tanperver bir Rumen ol fatile elbette müstevli alkışlayamaz, elbette elden den vatan toprakları kar: sevinemezdi. Bu memleketi, kendi tanperver — çocuklarının sında en va- elile parçalatmak ve düşmana teslim | ek, şimdiye kadar tarihte görülmemiş hazin bir siya- si hud'adır. MURAD SERTOĞLU İzmitte kömür ihtikârı İzmit (Hususi) — Haftalardanbe. ri şehrimizde mangal kömürü bu - hamakta ve halk, bu yüzden çok hti çekmektedir. Şehre az mik tarda gelen kömür de madrabazlar ından tâ şebir hu akta- ve kladır. Hali hani istemektedir. bu va iyelin ıslâ.

Bu sayıdan diğer sayfalar: