11 Aralık 1940 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

11 Aralık 1940 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YA SA — Şu, su küpüne hergün bir kova su koyarak havaya kaldır- malıyım.. Ve, Küpü elimde dola: fırmalıyım.. Yavaş, yavaş — ko: vaile su miktarinı çogaltarak idman yapmalıyım ? Müminin bundan maksadı basitti. O, düşünmüştü: Pehli- yan dediğin bir su küpüdür. Binaenaleyh, su küpünü kaldır mak, kucaklayıp taşımak ve her gün bu idmani yapmak faideli- dir. Mümin, su küpü idm in bir vakit ve , softalar onu hakkak menedei pü kazaya uğrardı Mümin kimse görme- | sin istiyordu. Ona bi lardı. İlk söyliyecekleri olacaktı: — Ulan çolak.. Ulan sıska ne ©?. Yine pehliyanlık mı? Ulan genden pehlivan olur mu?. Bi- rak olinden küpü budala!. Molla, su küpü idmanının za- manını tayin eylemişti. Sabah namazından evvel kalkacaktı. Küpe bir kova su koyarak ta- sarladığı şekilde hareketler ya- pacaktı. Mümin, kararını tatbike baş- ladı. Softalar sabah namazına kalkmadan evvel kalkıyordu. Küpe su koyuyor.. Kucaklaya- rak havaya kaldırıyor, medrese meydanında dolaştırıyordu. Mollanın bu idmanını " kimse | bilmiyordu. Küçük arkadaşları | bile farkında değildi. O, yatsı namazını kılar kılmaz yatıyor, sabahleyin erkenden ve sessizce yatağından fırlıyor.. Medrese - nin avlusuna ayağında bir don çırçıplak çıkıyor.. Koca su kü - pünü meydanda havalandırıp dolaştırıyordu. y Müminin aylarca süren bu id- manı kendisi için fevkalâde fai- deli olmuştu. - Kolları, göğsü, ayakları, omuz başları, ensesi sırıma dönmüştü. Mümin, altı ay sonra beş kova suya kadar çıkmıştı. O, o v kitler ancak on altı yaşını bitir- tediye girmişti. geçtikçe kerpii , yeğitleştiğini gören ki nını yap | at afa- | R « leştiğin e JYük arkadaşları hayret ediyor - lardı. | Çolak, bu kadar kuvveti ne- reden topluyordu? Demir gibi olmuştu. Önüne geleni yeniyor- du. | Müminin bu güreşleri hep el- bise ile çoluk çocuk arasında yapılan boğuşmalardan ibaretti. Bir kere dahi olsun yağlanıp kisbet giyerek meydana çıkmış bir çocuk değildi. Fakat, Müminin diğer arka - daşları yağlanıp desteye güre: yorlardı. Hattâ, birer pirpitleri de vardı. Mollanın neden diğer arkadaş | İarı gibi pirpiti yoktu?. Sebeb basitti. Derhal onu alaya ala - caklardı. Büyülkler, alay edip bağıraşacaklardı. — Ulan çolağa - bak!, Ulan | Benden pehlivan olur mu?. Bu ne maskaralık?.. Mümin, bunları dedirtmemek için vakit ve zamanını bekliyor- du. Meydana çıktığı zaman o- nunla alay edeceklerin hepsini hayrete düşürmek arzusunda ve hevesinde idi. Mollanın küpü çok işe yara - mıştı. Kimi kavrasa su küpü gibi alıp götürü SA SAĞT TARELTTDR TERRCEENET ZAN:M.SAMİ KARAYE ATETARTK BEELET AAA LA A nan med- maz olmuş- kiz yaşına geldiği resede ele avuca sıği tu. Her sabah su küpüne mülâ- zemet ediyordu. Daha bir kı olsun onu arkadaşları. vı di- ğer softalar su küpü ile idman parken görmemişlerdi 'am iki sene idmanlarına de- | m eden çolak, artık dini ermenin zamanı zine hükmetmişti Fakat, tereddüt içinde idi. O, öyle çoluk çocuk gibi desteye küçük —ortaya çıkarak — bo- ğuşmak Vve güreşmek niyetin- de değildi. Büyük ortaya çıka- | cak kendinden birkaç yaş üstün pehlivanlara meydan okuyacak ve mağlup ederek herkesin ço-| lak lâkabiyle üzerine tevcih ey-| lediği manâsızlığı bir anda si-| lip süpürecekti. | Mümin fırsat kolluyordu. Ar- kâdaşlarına bile fikrini açma - mıştı. En yakın arkadaşı bile Mollanın düşüncelerine ve endi- gelerine vakıf değildi. Yalnız, Molla son zamanlarda arkadaşlarile gizli olarak ve kim senin görmediği yerlerde soyu- nuyor.. Yağlanıp boğuşuyor, yağ güreşindeki oyunları mü- kemmelen tatbik ediyordu. Fakat, her ihtimale karşı Mü-| main, arkadaşlarından kuvvetinin | derecesini saklıyordu. — Onları şöyle böyle tutuyordu. Hem kendisinin daha bir pirpiti bile yoktu. Sözde alay ediyormuş gibi idi. ç Birgün talih Mümine yardım etti. Mümin, sabah idmanını küple yaparken nasılsa büyük yaştaki fakat softalardan biri erken kalkarak medresenin av- lusuna çıkmıştı. Gece karanlıktı. İnsan uzağı- nı seçemiyordu. Softa medrese- nin odasından meydana adımını atar atmaz birdenbire: — Lâhavle... Okuyarak geri çekildi. Aman Yarab! Gözleri ne görmüştü Medresenin meydanında alelâ - caip bir hortlak dolaşıyordı Softa, elinde koca su küpü çıraıplak dolaşan Mümini müştü. Onu gece karanlığında bir şe- ye benzetememişti. / Alelâcaip | | bir gekildi. Mümin, softanın hareketine | vakıf mam O, kendi işi ile | zoru ile meşguldü. Softa, medresenin yağ kandi- li yanan loş odi a gerisin ge- ri girdikten sonra bir iki: | gözlerini oğuştur - görmediğini — Lâhav duü. mülâh ekrar kapıya yü rüdü. Ve, dikkatle meydanı göz den geçirdi | Tâ kendisi!. İşte!. Meydan- | | da birisi; hem de çok iri iki göv- de ki alelâcaip birisi.. Softa, kararını vermii: Medresenin” - bahçesinde hortlak dolaşıyordu. Dışarı çık- mak için sabah namazını günün aydığını beklemek gerekti. ofta, bir üyetikürsü.. Bir iki: — Lâhavle.. Daha çektikten sonra.. Oku-| du üfledi. Bir köşeye çekilerek | sabahı beklemeğe başladı. | Softa, odasında yalnızdı. yri gelen eski mollalardandı. cazet almasına az bir zaman mıştı. Bu sebeple odası hu._u.,ı'W ve yalnız başına idi. | Sabah oldu. Ezan — okundu. | Ortalık ışımağa başlamıştı. Sof ta odasından dışarı korkak a- dımlarla çıktı, meydana göz at-' tı. Ortada kimsecikler yoktu. | Zaten olamazdı. Çünkü inler, | cinler, hortlaklar gece el etek| çekildikteh sonra harekete ge- lirlerdi. İnsan oğlu Mmeydana | çıkmadan sabah namazile evle- rine çekilirle/di. Softa, medresenin mescidin - de namazını kıldı. Fakat, cok dalgındı Namazını bile ifsat e- decek derecede hortlak kafasına | ve kalbine girmişti. : Namazdan sonra, müderrisle | karşı karşıya geldi. Müderris o- na sormuştu: — Ne o, molla! Neyin var?.. Durgunsun?.. Yoksa hasta mı- sın?.. Softa, usuletle müderrisin ya- | nına sokuldu. Son derece mah-| Tem bir şey söyliyecekmiş gibi tavur aldı. Eğilerek: — Müderris efendi hazretleri.. | Daha halâ havfım üzerimde... | (Arkası var) — | Edirnede kar Edirne (Hususi muhzbiriml;» rekli surette düşen yağmurlar- dan sonra dün sabah yatakla- rından çıkanlar her tarafı bem- beyaz karla örtülü bulmuşlardır. Karın kesafeti okadar fazla ol- mamakla beraber hava çok 80- ğumuş ve bütün sobalar, man- kışlıklar da giyilmiştir. Yağmurların fazla düşmesi nehirlerde tesirini derhal gös- termisse de havanın birdenbire ayazlaması bu tehlikeyi berta- raf etmiştir. Ansızın soğukla, karla karşı- laşan birçok kimseler yakacak derdine düşmüşlerdir. Askerlere kışlık hediye Çorlu gehir ve köyleri halkı- nın askerlerimize hediyelerini almak üzere azası kadınlardan mürekkep müteşekkil bir komite müteaddit kollara ayrılarak ça- Herif: — Şimdi dışarı çıkınız. vakti gelmedi. Dedi. ğ amma - dedi- Zim gibi vakti geçmesin, sıcağı sıcağına biletimizi vermeniz lâ- zımgelir. Çünkü vakti geçerse üçüncü defa para vermeğe kud- retimiz yok. Ceyabile odadan dışarı çık - tam, İki arkadaş istasyonun sa- Jonunda bir kanape üzerine o- turduk. Frederih bir köşeye yaslanıp uyumağa niyetlendiği gırada aklıma ne kadar para - Taz kaldığı geldi. Derhal — kesemi — çıkar - (dim. İçindeki paraları şapkamın içersine dökerek birer birer say- mağa başladım. Otuz marktan' fazla paramız kalmamıştı. Hal- buki ben şimendüferci ile kırk Marklık yere kadar - pazarlığa girisecektim ve herife de böyle göylemiştim. Şimdi ne yapmalı. idi? Hiç, bilet vakti gelir gel- mez şimendüferciye kesemizde- ki parayı eksik hesap ettiğimizi göylerim, Mutlak kırk mark verilecek değil ya! Elbet şi - mendüfer otuz marklık yere de| götürebilir. Yine müsterih ol- dum, Düşünceme daldım. Aca- Itmalı idim? — Ha! Münihte mösyö (Yohan Brummer) in hanesinde başıma gelenler. Bu- nu anlatınca kimbilir Mikaella ne kadar gülecektir. Hele kahka ha makinesi madam Sarina nin ağzını kapamak mümkün olamıyacak. Vakıa o hale kim olsa güler, lâkin en ehemmiyet- siz bir şeye yarım saat kahka- ha koparan madam Sarina gibi değil, İstersem madam Sari - nanın yanında bir şey söyle - mem, Acaba arabacı Morino ne hal- de evvelce herif ile geçineme - miş idik, Fakat sonraları ara- miz iyileşti. Koca Morino ba- na “Mösyö Alfred Müller” de- başlamıştı. Arabada ke- den bir avuç tütünü dığımdan hâlâ haberi yok! Ma- mafih Morino fena bir adam de- ğildi. Alclhusus Mikaell niştesi ile ettikleri muameleyi mej; ba Mikaellayı bulunca neler an- nim, gatonun erkeği YURDDA SABAH VSANITAN ERAREREELRLELL A REERERETE KS SADT den) — Edirne ve havalisine sü-| gallar faaliyete geçirildiği gibi, | c nn e- asının bana karşı kçe be Bırasına Kır koşuları | Edirne (Hususi muhabirimiz- den) — Halkevi tarafından ter- | tip edilen kır koşularının — so-| nuncusu yapıldı. | Havanın yağmurlu | yağmen bu koşu - diğerlerinden | çok daha güzel oldu. Koşuya | 26 atlet iştirak etmiştir. | | — Orta Okuldan Mehmed birin- Liseden Halil İkinci, Kâmil de ko-i | olmasına | üçüncü gelmiştir. Neti: şular puvan üzerine tertip edil- | diğinden Halil 4 puvanla birinci | Mehmet 5 puvanla ikinci, İbra- | him 10 puvanla üçüncü olmuş- tur. rit Nomerin ve diğer Halkevinde heyetin ] huzurunda tevzi | edilecektir. lışmakta ve kaza halkının hedi- | yesi olan fanila, çorap, eldiven | gibi her çeşit eşyayı kabul ve ğ YE ! SABAH HARB VAZİYETİ Mısırda İngiliz mukabil taarruzu (Baş tarafı 1 inci sayfada) tavazmıh etmemiştir. Yalnız italyanın — Yunanistanda ruz kaldi etmek lüzumunu İlham etmiş ol- ması da mümkündür. — Çünkü altı milyonluk kırk beş — milyonluk - İtalyaya karşı kazandığı mütevali zafer- | ler İtalyanın bütün rakiblerini | teşvik edecek mahiyettedir. — | Bir buçuk ay evvel İtalya- | | dan yükselen bazı sesler” Af-| rikadaki taarrazın — Ramazam | Şerife —hürmeten durduruldu-| ğumu iİlân etmişti. Ramazan- dan sonra bu mazeret başka kalıba döküldü. Yarih boyun- ca Mısıra garbden taarruz ya- pılmamış, beş yüz kilometrelik çölü geçmek büyük hazırlıkla- ra mütevakkıf imiş, yollar yap- | mak, su getirmek, kuyular aç- | | mak icab ediyormuş. Fakat bu- gün hakikat olan bir şey varsa İngitizlerin beş yüz kilometre- lik yolu arkalarma alarak taar- ruza başlamış olmalarıdır . İtalyanların Afrikada üçü motörlü olmak üzere on sekiz fırkaları vardı. İngilizler geçen iki ay zarfında Singapur, S- mali, Filistin, ve Cebelüttarık- tan kuvvetler getirerek müva- yeneyi temin etmişlerdir. Bu ta- arruzda İngilizlerin ilk hedefini Sidi Barrani teşkil edecektir. İ- talyanlar bu kasabayı ele ge- çirdikleri zaman İngiliz kuvvet- lerine, askeri tesisata, malzeme ve mühimmat depolarma aid bir şey bulamamışlardı. Fakat ay- lardanberi bir taarruz üssü ola- rak hazırlanan bu kasaba - tek- rar İngilizlere avdet ederse vaziyet hiçde böyle olmıyacak « tır, Çünkü İtalyan ordusunun gerisi de çöldür. Bu çöldeki harekât ancak Sidi Barranideki memba'a isti- nad etmektedir. Kngiliz filosumun — Akdenize hâkim bulunması ve garb çölü- ne doğru başlayan taarruzun deniz yoluyla himayesi taarru- zu muvaffakıyete — götürecek mühim bir âmil olabilir. Arna- vutluk hazekâtınm fena inki- şaflar gösterdiği sırada — bir de Mısırda İngilizlerin taarru- za başlaması İtalyanm askeri ve siyasi durumunu pek ziyade müşkülleştirmiştir. YIL BAŞI ve BAYRAM EE—HEDİYELERİ Yavrularınızın — yılbaşı ve bayramlıklarını — hazırlarken milletin yardım ve şefkatine muhtaç çocukları da sevindir- mek için Çocuk Esirgeme Ku- Tumuna her yıl olduğu gibi bu yıl da yardımda bulunma- dazı Kurum saygılarla hatır- latır. Çocuk Esirgeme Kurumu | Kızılaya teslime başlamıştır. Bir çalgıcının seyahati 106 geçtiğimi anlamıştı. Ah! Yine o zaman aklıma geldi. Şatoda ben den başka mösyö yoktu. Hattâ | gatonun üst katına kadar çık - | Mıştım. Şato sahipleri birden - | bire çıkmamış olsaydılar şimdi- | ye kadar belki şatonun asıl Mösyösü ben idim. O zaman ba- bama bir mektup yazacak, oğ- lunu gel de bir defa olsun gör, eski Alfredi tanıyabilirsen bıra- vo sana! Ben koca bir şatonun mösyösü oldum, diyecektim. Bi- naenaleyh Napolide Mikaellaya mülâki olur olmaz yine şimdiki serseriliğimden eser kalmıyacak. Babama mektubu oradan da ya zabilirim. Babam evvelâ sözleri- me hiç inanmıyacaktır. Bu tak- 'a giderim, is liye getir- ile görür, — inanır. Vay, vay şimdi bu da aklıma ğün lâkırdısı oldu idi, Gelin, gü- veğinin kim olduğunu öğrenmek için gato müstahdöminden mü- | — Koşucuların hediyeleri bu haf | ta Bölge Spor Başkanı Vali Fe- | gelmeliy miydi? Şatoda bir dü-| Genel Merkezi | racaat etmediğim adam kalmadı | ğı halde hiç birinden muvaffak bir cevap alamamıştım. | O düğün de gimdiye kadar ol-| du ise! Aylarca beni bekliyecek değiller ya? | | tte yine neş'em kaçtı. Şimdi- | | ye kadar çekmiş olduğum mih- | net ve meşekkat boşuna gitti i-| se pek yazık! | — Bir an evvel Napoliye muva- | salat etsem her şeyden haber - | dar olurdum. Evveliemirde Mi-| | kaellaya “Madmazel kocaya var | dnız mi?” derim, alacağım ce- | vaba göre hareket ederim. Mi- | kaella “evet dedi mi! Bravo ha- | hikatsız madmazel. Öyle ise ba- na da adiyo. Bir daha beni ara- mayınız” diyerek kapıdan dışa- | vi çıkarım. |Y Bu mesele zihnimi pek çok | meşgul etti. Bir türlü altından çıkamadım,.adeta müteessir ol- dum. Teessürümü tahfif mak - sadile sevgili arkadaşım, kema- Bıma hatırıma geldi. Torbayı e- | koydukla nan 1940 Kum denizi ile su denizi yani hakiki deniz arasında mini mini bir kale. Birkaç sundurma ve kaçakçıları yıldıramıyacak dere- cede küçümencik bembeyaz bir gümrük binası. Bu kasabanın bi- ritik ehemmiyeti İskederiyeden başlayıp sahili takib eden kat- ranlı yolun başlangıç noktasını teşkil etmesidir. 1940 yılı eylülünün birinci gü- nü “23 Martın siyah gömleklile- ri,, lâkabile anılan İtalyan aske- yi fırkası ani bir baskın yaparak Akdenizin Mısır çölünde oyduğu bü kuş uçmaz, kervan geçmez ücra çöl kasabasında yeri Ve işte o zamandar ların iltinci ordusunu t on binlerce kişi bu (Sidi el Bar- rani) etrafında'bekleşip duru -| yorlar. İkinci ordunun manevraları Bu ikinci İtalya ordusu Mısıra karşı İtalyan taarruzunun baş- lamış olduğu 13 eylülde hareke- ududdan 18 kilomet- esafede kâin (Sollum) u bir mukavemete maruz kal madan arkada bırakmıştı. Ordu kol nizamı mucibince hareket ediyor ve üç kol üzerine yürüyordu. Orta kolu Trabluslu yerli fırkalarla, hava dafii kuv- li bataryalarla mücehh vazzaf İtalyan kıtaları te: diyordu. Bu ana kolun cenahın- daki kollar ise kudretli birer mo törize cüz'ütam ile şimalde 23 ün cü siyah gömlekliler fırkası, ce- nubda da Maletti grupundan ekkepti. n ordusu sol cenahı deni- 'eccih bir halde yol al- ze mi ladığımız zaman kemanın bir i- ki teli kopmuş idi. Onları tamir ettikten Sonra, arkamı kanape- ye dayadım. Yayı çekmeğe başladım, ne çaldığımı ben de bilmiyordum. Pek dalmışım. İlk ahenge hitam verdiğim sırada salonun içerisi i n dolmuştu. Şimendüferciler bile lar, biraz evvel budala yerine 1 bir herifin bu kadar güzel keman çalmasına hayret etmekten mütevellit bir şaşkın- lıkla beni süzüyorlardı. Prederih çoktan uyanmış, lâkin ahenge fasıla vermemek için sesini çı- karmamıştı. Kemanı yere koy- mağa davrandım. Şimendüfercilerden biri — Bıravo! Arkadaş bravo! Pek güzel keman - çalıyorsun, | dedi. Ben de: — Olabilir mösyö, Mikaella da böyle söylerdi. Cevabını verdim. Şimendifer- cilerin ric rine bir iki lâ- tif hava aldım. Evvelce benden cezayı nakdi alan istas- (Arkası var) lerini, güçlerini bırakmış- 5 Cenubi İtalya ile Balkan yarım adası gösteren harita Çöl Harbi n camaraa aa Libyanın siyah çö- lünde İngilizlerle İtalyanlar Süveyş yolu için boğaz- laşıyorlar K aGf ve bu sağ cenalida Maletti gru- pu bulunuyordu. Ayni vaziyette bulunan İngi - lizler de ayni tarzda hareket edi- yorlard..Cenubda yani sol cenah İarında temerküz etmiş olan İn- giliz zırhlı eüz'ütâmlarına Ma- letti grupu giddetle saldırdı kin İngiliz faik kuvvetleri karş sında çekilmeğe mecbur olarak İtayan kmvvetlerinin — merkezi yakınlarma ricat etti. kavrıyarak sağ cenah cihetinde | manevra yapmaktan vaz geçti, cepheden taarruza başladı ve| Libyalı fırkalarını hücuma ge- çirdi. Yerli fırkalar İngilizlerle teması temin edince motörize ce | nahlar da ileri sürüldü ve bu su- retle nishi bir muvaffakiyet te- min edilmiş oldu. İngiliz zarhlı cüz'ütamları İta!. yan sağ cenahından uzakta bu- lunduklarmdan harbe müdahale| edememiş ve merkez ricat edin- ce ihata edilmemek için geri / Ge ihata edilmemek için geri çe-| ga BUGÜN mamaa | SÜMER siremasında MİREİLLE BALİN'in RAYMOND ROULEAU Framsız Komedisinden Aime Clariond İle beraber yarattıkları AŞKIN ZAFERİ ı Büyük ve hissi filmi görünüz. İlâveten: YUNAN - İTAL- YAN harbine aid en son ve Taufassal haberler Gzam Tekefon: 12551 aaf !i ve Büyük fedakârlıklarla İÇEMBERLİTAŞ | İSİNEMASINDA | Gösterilmekte olan İki muazzam şaheseri görmenizi tavsiye ederiz. Meşhar Rejisör FRANK CAPRA'nın emsalsiz şaheseri PARA BERABER GİTMEZ Fransızca Başrollerde: JEAN AR'THUR LİONEL BARRYMORE ve BİTMEMİS MAR İlüyetem: PARAMT dernanaaam ea — Haberleri, İRADYO Mareşal (Graziani) vaziyeti | | saati, | kıl, bugün matinelerden itibaren: A EGĞERT JURNAL en son harb ve dünya kilmek- mecburiyetinde kalmişe tı veişte bu suretledir ki İtal yanlar eylülün 16 ımcı günü Sol- İumdan 72 kilometre. mesafeda bulunan Sidi el Barraniye gir- meğe muvaffak oldular. t İtalyanların çölde istihdam eta tikleri askeri kuvvet yalnız ikin- ci orduları değildir ve bu ordu İtalyan sevkulceyşinin Süveyşi elde etmek uğurunda kullanmaz ya karar verdiği vüs'atli askerf teşkilâtın bir parçasından iba- rettir. Fransa hali harbde bulunduğu müddetçe Tunusla Mısır arasın- da sıkışmış ve deniz cihetinden de İngiliz - Fransız donamaları- nın hücumlarına maruz bir hal- de kalmış Trablus İtalyan kuv < vetleri kötü bir vaziyette idiler. (Sonu sahfa 6 sütun $ de) | EııgunEu program 11/12/1940 ÇARŞAMBA 8.00 Program ve memleket saat ayarı, 8.03 Müzik: Hafif rogram (Pİ.), 8.15 Ajans haber- leri, 8.30 Müzik programının de- vamı (PI.), 8.45/9.00 Ev kadı- nı - Yemek listesi. 12.30 Program ve memleket saat ayarı, 1233 Müzik: Şarkı ve semailer, 12.50 Ajans haber- leri, 13.05 Mü: rkı ve tür- küler, 13.20/14.00 Müzik: Radyo salon orkestrası (Violonist Ne- cib Aşkın idaresinde). 18.00 Program ve memleket saat ayarı, 18.03 Müzik: Koncer- to (Pl.)' 18.30 Konuşma (Dış politika hâdiseleri), 18.45 Çocuk s: 1915 Çocuklar — için musiki — (PL) 19.30 Memle - ket saat ayarı ve ajans haber- leri, 19.45 Müzik. Muhtelif şac- 20.15 Radyo gazetesi, 5 Müzik: Fasıl heyeti, 21.10 Konuşma (Neslimizin hayat ve sıhhati), 21.25 Müzik: Koşma ve semailer, 21.45 Müzik: Riya- seticümhur bandosu. 22.30 Memleket saat ayarı, ajans haberleri; Ziraat, Esham- vilât, Kambiyo - Nukut Bor Bası (Fiyat), 2245 Müzik. Caz- band (Pl.), 23.25/23.30 Yarımki program ve kapanış. 2 sözlü - JAMES STEWART ve sinema âleminin ölmez eseri SENFONİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: