RİN 1910 Fakat şu arkadaş — Her- mann'ı buraya kadar gelmek - 'ten menetreenizi isterim. Ne za- man gelse bir yıldızı alıp gi- der.,, Diğer lâtife bir şoföre ta- allük eder. Şoför karanlık bir gece de, Feld mareşalin araba- Sına çarpar ve dikkatsiz araba sevketmek cürmünden dolayı mahkeme huzuruna çıkarılır Şoför kabahatin kendisinde ol Mayıp Felâ mareşalda — oldu- ğunu, çünkü nişanlarını takma- yı unutmuş - bulunduğunu söy- ler. Beraet kazanır. Halk ara-| sında, 1933 buhranı zamanında bütün Berlini dolaşan diğer bir fıkra, Goştingin hava kuv: vetlerine dairdir. Bertinliler di- | yorlar ki: “İngilizin o kadar çok | tayyareleri vardır ki gök onlar- dan karanlık hale gelir. Fran-| sız tayyareleri o kadar çoktur ki güneşi göremezsiniz. Fakat | Hermann Goering düğmeye bas tımı, kuşlar bile havalanırlar.., | Bazı kimseler - Almanlarda mi- | zah ruhu olmadığını söylerler. | Muhakkak ki bu söz Berlinli- ler hakkında doğru değildir. Maamafih, Goering'i bir emre itaat yahud bir gayeyi temin | hususunda hiçbir sevden çekin- | memeğe sevkeden bütün şiddet ve huşunetlerin arkasında, o za-| rarsız gürür ve nahveti ve gös-| teriş zevki arkasında hoş me- ziyetler de vardı. Arkadaşları hakkında bir çok Almanlar gi-| bi, ne kadar az muhabbeti olsa | da hayvanları ve çocukları se- verdi. Hattâ bir çocuğu olma - dan evvel, Karınhall'de en üst kat bir oyun salonunu ihtiva e- diyordu ki modern çocukların pek sevdikleri her türlü meka- nık oyuncaklarla dolu idi. Ora- ya gidip çocuklarla oynamak kadar kendisine büyük zevk ve- recek bir şey yoktu. Oyuncaklar müdafaasız ka-| sabalar, yahud köyler üzerinde patlayan ağır bombalar atar tayyare modellerini ihtiva ede- bilirler. Fakat bundan dolayı, onu guahaze ettiğim zaman söy lediği gibi, fazla medeni olmak, yahud gençliğe müşkülpesent - lik öğretmek hayat hakkındaki nazi telâkkisine dahil değildir. Çocuklar olmazsa, bir aslan yav- rusiyle oynardı. Kızı Edda dün-| yaya gelinciye kadar evinde da- ima bir aslan yavrusu bulunur - du. Her aslan on aylık olunca Berlin hayvanat bahçesine tak-| dim edilir. Orada bir kafeste beslenirdi. Fran Goering, bekçi- leri korku içinde bırakarak, ba- zı kere bu kafese yalnız başına girer ve onlarla oynardı. Goering, iyi bir spor adamı idi. Tüfekte birinci derecede bir nişancı idi. Almanya için yaptı- ği av kanunu hayvan hayatının himayesi ve ıslâlf hususunda bir nümune teşkil eder. Meselâ her türlü çelik tuzaklar, Alman yada kat'iyyen memnu idi. Al- manyada tavşanlar, İngilterede olduğu gibi, bir afet teşkil et- mezler, Karinhall'de 100 bin te,, vüstainde bir malikânede bütün korucularının reyi hilâ- fında geyik yetiştirdi. Buraya yalnız Avrupa buzonlarım değil, eski Yunan Frizlerinde resme- dildiği tarzda asıl yabani atları da sokmağa - çalıs Bütün dünyadaki spor , ha kikatte umumi surette beynel- milel spora ifa ettiği metleri takdir ve teslimde tered- düd etmezler. 1937 de tertib et-| tiği avcılık sergisi o ana kadar yapılmış olanların hepsinin en üzeli idi. Hattâ 1910 daki Vi- yana sergisinden çok daha bü - yük bir nisbette hazırlanmıştı. Goering Alman"hava kuüvveti- nin bâünisi ve başı, orman idare- sinin başı; Reieh için av nazırı, devlet operası şefi ve muhtelif devlet müzeumları şefi, — Prus- ya başvekili ve daha bir sürü faaliyetlerin şefi olduktan baş ka, iktısad nezaretinin en yük sek şefi, Almanyayı iktısad ba- *kımından diğer memleketlerden | Müstakil hale sokmak üzere ter- tib edilmiş dört senelik plânın murahhası idi. Bu, bir hava kuv- vetleri lideri için garib bir hali- | ta teşkil ederdi. Fakat onunla birlikte, çalışmış olanlar bir sü- rü vesika yığınlarını ve rakam | silsilelerini tedkik ile bunlardan | esaslı şeylerin kâffesini istihraç | hususundaki , büyük kabiliyetini anlatırlar. O hakikatte Mussolini uıııı..nî gayet mahir bir idare adamı idi ki Hitler hiçbir zaman bunu yapamaz. En yüksek — kudret ve maakamda hiç itiraz götür - mez bir surette ikinci mevkli| lamadı. Ben de senin sevkedil- | BOŞA GİDEN GAYRETLER YAZAN:İNGİLİZ BÜYÜK ELCİSİ SİR NEVİLE HENDERSON TÜRKÇEYE ÇEVIREN — GHeeşme at YALÇIN — —28— | kinin lâkırdıyı neveye getirmek ihraz etmesi, bilhassa bu teşki- lâtçılık kabiliyetinden ileri geli- yordu. Hitler, harici politikası yahud diğer tasavvurları hakkında tas- | vib - toplamak için başkalarına | müracat edebilirdi. Fakat iş ic-| raata ve idareye intikal edince Goering'in vücudu elzemdi. O- mun sadakat ve merbutiyetine herhangi bir buhranda daima güvenilebilirdi. Halk arasında | Şahsının kazandığı — muhabbet ve teveccüh rejim için bir temi- | nat teşkil ederdi. Benim verebil- dildiğim hükme göre, Goering - den başka nazi liderlerinden hiç | biri halk üzerinde bir nüfuz sa- hibi değildi. İçlerinden bazıları, | meselâ Ribbentrop ve Himmler hiç sevilmiyor ve haklarında hiç itimad beslenmiyordu. Alman- lar muti olabilirler, fakat hepsi de ahmak değildirler, * Goering, hadsiz hesabsız fa- aliyetlerine rağmen, birisi müra- caat ederse bu adam ile daima görüşmek yolunu bulduğu - gibi ona hududsuz bir zaman da tah- sis edebilirdi. Kendisiyle mut- | lak sucette açık açık konuşabi- | lecek bir adamdı. O ne tecavüze | tahammül eder/ ne başkasına tecavüze kaikardı. Karşısında - istediğini derhal anlardı. Orlun | la uzun uzun> görüşmelerimde, fikir ve mütalealarını hiç bir za- man değiştirememiştir. Böyle bir muvaffakıyetle ifti- har edemem.Maamafih sözlerimi daima dikkatle dinler ve bir şey öğrenmeğe ehemmiyet verirdi. Meselâ, her zaman İngiltereye ve İngiliz şahsiyetlerine dair su- aller irad ederdi. Bu şahsiyetler hakkında,çok kere yanlış ol-| makla beraber, bir hayli malü- | mat sahibi idi. Maamafih hakla- | rında ekseriya keskin görüşlü | hükümler verdiği olmuştur. O- nu en son gördüğüm zamanki sözleri istisna edilirse, hiç bir vakit uzun ve sıkıcı hatibane nutuklara kalkmamıstır. Halbu- | ki bazı kere başkalarından böy- le nutuklar dinlenirdi. Anif ve şedid bir adamdı, Nazi aleyh - darlarına nazaran, o da “öteki- ler kadar kötü,, bir insandı. Fakat, siyaset sahasi hari - cinde, çok iyi tarafları vardı. Geçen'ağustosun 31 inde;> Leh sefiri, Ribbentropu gördüğü sı- rada Alman ordusunun Lehis tan topraklarında ilerlemesin den ve Leh tayyare meydanla - | rını bombardıman etmek - üzere | tayyarecilerinin izamından - bir kaç saat evvel yanında iki saat | kaldım. O, zaman, taarruz em- ri henüz Hitler tarafından kat'i| olarak imzalanmamıstı. Herşey | Lipski ile Ribbentrop arasındaki mülâkatın mahiyetine bağlı gibi zannolunuyordu. Goering, düğ- meye hasınca kat rette hazır bulunmakla beraber, hiç olmaz- sa halâ sulhperverane bir neti. ceye yarılmasından yarı ümidli | görünüyordu. İstidrad kabilinden, bana kat'i | surette temin ettiğine göre, İn- giltere ile bir harb takdirinde | kendi tayyarecileri sarih su- rette askeri bir mahiyeti haiz ol- mıyan hedeflere bomba atmıya- caklardı. (Arkası var) hiz —e aa aa ae aa Bülend, Müzeyyeni — yanıba- şında görünce evvelâ gözlerine inanmıyacağı geldi. Rüya mı gö: rüyordu? — Bilsen, senirle konuşmak müsaadesini koparıncaya kadar neler çektim. Nasılsın Bülend? Hayır, rüya değildi. Gelen Müzeyyendi. Gayri ihtiyari bir hareketle genç kadımın elini tu- tarak dudakların; ötürdü Sen, sen ha? Doğrusu bu- nu hiç ümid etmiyordum. — Evet, ben'im Fakat sen| nasılsın? Seni üzmediler ya? Hayır, hayır.. İşler çok| sür'atli ve normal bir şekilde inkişaf etti. Fakat ben asıl seni çok merak ediyordum. O cana- var adamın sana bir şey yap - | masından korkuyordum — Ne yapabilirdi ki? Vâkıa hareketime mâni olmak istedi Fakat ben dinlemedim. ( ce bir kavga ettik. İşe rektörü filân bir süz >tel karıştı. Neticede şey yapmağa muvaffak o- Yunan milleti | ıçin TBaşmakaleden devam) maddelerde de ihtimalki bir nok- sanlık hissettirecektir. Biz bu moktalarda dostları - mızın imdadına koşmalıyız. Bu- gün nefis ekmeğini bol bol yiyen bir Türk yanıbaşında düşman- la çarpışan komşusunun belki ekmek tedariki hususunda sı- kıntı. çektiğini düşündükçe &- miniz ki lokmasını rahat yuta- mıyacaktır. Kendi ihtiyacımız- dan artan kısmı başka memle-| ketlere satmaktan ise Yunanis- | tana yollamayı tercih ederiz. | Hattâ komşularımıza karşı duy- | duğumuz muhabbet ve tesanüd | hissi o kadar kuvvetlidir ki ken- di gıdamızı bile onlarla paylaş- mak ve bir mahrumiyete kat-| lanmak zaruri ise buna müşte-| reken göğüs vermek isteriz. | Yunanistana et de, balık da,| yollayabiliriz. - Her halde eksik- | lerini bizden iyi bilecek Yunan-| h dostlarımızın - izhar edecekleri | yardım arzusu Türkiyede” en | hayırhahane bir aksisada u-| yandıracağı şübhesizdir. Ayni zamanda, Kızılay Ce-| miyetinin de Türk milletinin dostane hissiyatını izhara — ve-| sile teşkil edecek bir yardım | gekli düşünmesini ve bunu der- hal file koymasını cok münasib buluruz. Türkiye hararetli bir hazırlık devrindedir. Türkiye de her ihtimali göz önünde tut-| mak mecburiyetindedir. — Bun- dan dolayr Kızılay Cemiyetinin | yardımı belki büyük nisbette vukua gelemez. Fakat mesele| yardımın . çoklüğunda, azlığın- | da değil, kendisindedir. Türk | milletinin bu feci dakikalarda | Yunanlılara karşı duyduğu sa- mimi dostluğun - bir nişanesi ol- mak dolayısiyle bu yardım bir | kıymet ifade edecektir. Hududlarda vatanı bek- liyen Mehmedciklere kış hedi- yesi olarak yün eldivenler, atkı- İar ve saire ören hanımlarımız da Makedonya ve Epir dağların- da, yağmur ve kar altında va- tanlarını müdafaa için çarpışan Efzon neferlerini unutmamalı- dırlar. Onlar için günde bir saat fazla çalışmak suretiyle — Yu- nan, dostlarına karşı duydüuk- ları yüksek takdir ve muhab-| bet hissini izhar etmiş olabilir- ler. Hüseyin Cahid YALÇIN İdhalât piyasamız- da ferahlık- başladı (Baş tarafı 1 inci sayfada) Bundan başka İngiltereden | de mühim miktarda idhalât eş -| yası gelmiş olduğundan idhalât | piyasasında geniş bir - ferahlık hasil olmuştur. İngiliz vapur'le piyasalarımızın en ziyade muh- | taç olduğu teneke levhalardan | 20 bin teneke imal edecek mik- | tarda gelmiştir. Ayni vapurla | YENL SABAH BAYFA : 8 SÖON HABERLER İki mühim nutuk | (Baş tarafı 1 inci sayfada) Lâbya çölü hududunda, adeden çok faik diğer birçok kuvvetli ordu kârşı koyuyoruz. Dediğim gibi, yeni | vazifeye, ayni zamanda hem anava-| tanda hem Mısırda bize düşen müaz- | zam mesuliyeti ve karşılaşacağımız devamlı ve çok büyük tehlikeleri ta-| mamile müdrik bir his ile tevessül etmek mecburiyetindeyi Şimdiden Giridde bir hava ve de- niz üssü tesis ettik. -Şiddetli alkış- lar- Bu üs, donanmanın ve hava kuv-| vetlerinin faaliyetini ve haveket sa- | hasını mahsüs derecede genişletme- sini mümkün kilataktır. İtalya hirlerinde ve cehubi ttalyada kâin üs | lerdeki hedeflere karşı bombardıman hücumuna başladık. -Sünekli alkiş- | lar-. Şunu söytemek İĞterim ki Yunan- hlara iktidarımızda olanın âzamisine | kadar yardım etmek arzu ve niyetile | başka kuvvetler de hareket halinde- dir. İtalyan kuvvetleri ile hiç bir ciddi piışmada bulunmadık. Fakat, k: vukua gelen ufak çarpışmalı rın ve havada vukus gelen hücumla- rın neticelerinden memnjın olmamız | için bütün sebebler mevcuttur. İtal- yan resmi istatistiklerine göre, eylül sonuna kadar, Libyadaki çarpışma- larda, 1İtalyanlardan -800 kişi ölü, 18100 yaralı ve 860 kâyıb vardır. A ni müddet zarfında ve ayni harb sal nesinde, biz 66 ölü, 68 yaralı verdik ve 36 kayıbınlız vardır. Bu iki grup rakamlar arasındaki nisbet, bire k sı yirmiye yaklaşmaktadır. B. Churchili, bundam sonra İngil- | tereye yapılan hava hücumları mese- lesi hakkında uzun beyanatta bulun- müş ve demiştir ki: — Son ay içinde hâdisatın seyri, | muvaffakiyetsiz değildir. Ve mem -| nuniyet vermeyici bir mahiyette bu- | Tunmamaktadır. 4 eylülde, Hitler, eğer iradesinin | önünde eğilmez isek, — şehirlerimizi | yok edöceğini söylemişti. Bu emri| verdiği zaman Hitlerin Kendisinde bunu icra etmek kudretini - samimi surette gördüğünden şüphem yoktur. Fakat İngiliz şehirleri, dalma yerle- rinde duruyor. | B. Churehili, 14.000 stvilin öldü -| ğünü ve 20000 sivllin de ağır yar: dandığını bu zâyiğtün beşde dördü - nün Londrada olduğunu, halbuki as- kerlerden ölenlerin 300 ve yaralanan- ların da 500 den ibaret bulunduğunu söylemiş ve «İşte Almanların iddia ettikleri askeri hedeflere taarruz bu- dur> demişti — Denizaltilara — karşı yaptığı av, muvaffak olmakda devam ediyor. Garb sahillerimiz yakınında son üç gün içinde yeniden iki Alman deniz altı gemisi daha batırılmıştır. -Alkış- lar- Bunlardan biri, Empressof Bria- tain'i batiran denizaltıdır. Bu deniz| İngiltereye karşı Almanın harekâtı çok gevşedi (Baş tarafı 1 inci sayfada) pılmıştır. Ayni nisbette bir taar- ruz da Dorst eya!etinde vuku- bulmuştur. Taarruzu yapan - tayyareler sahilden içeri girememislerdi! Suya bir kaç bomba düşmüş, ne hasar ne de zayiat kaydedil- memiştir. Londra üzerinde vukubulan taarruzları başlıca çok yüksek - ten uçan avcı tayyareleri yap- mıştır. Bizim avcı tayyareleri - miz ve müdafaamız düşmanla harbe tutuşmuş ve hiçbir düş- man tayyaresi hükümet mer- kezine girmeğe muvaffak ola- mamıştır. Kentin şarkında müteaddid şehirlere bazı bombalar atılmış- tır. Ramsgate ve diğer bir şehir- de birer ev hasara uğramıştır. Saat 17 ye kadar alınan ra- porlara göre diğer yerlerde de pekaz hasar olmuştur. Bütün taarruzlardaki zayiat çok ise de bir kaç ölü vardır. Üç avcı tayyaremiz kayıb ise de pilotları kurtulmuştur. Türkiye ve harb (Baş tarafı 1 inci sayfada) Türkiyenin hattı hareketi, son irad. ettiği nutukla — Reisicümhur — İsmet İnönü tarafından izah edilmiştir. İnö- nü'nün — sözlerinden — anlaşılıyor ki Türkiye Yunanistanı, barış emelle- rinde menfaattar olduğu bölgeye da- hil olarak addeylemektedir. Bununla beraber Türkiye ayni zamanda gayri muharib sıfatiyle olan bugünkü hattı hareketinden de vaz geçmek tasav-. vurunda değildir. Bu hususta Reisi- cümhür tarafından — söylenen sözler pek azimli ve pek kat'idir. Türkiye Reisicümhuru Türkiye ile İngiltere arasında mevcud ittifak münasebet- lerini bilhassa kaydeylemniş olmakla beraber, bu ittifaktan harbe iştirak edeceği neticesi çıkarılamaz. Öyle gö- rülüyor ki Türk menfaatlerine doğ- Tudan doğruya ve çok yakından te- mas eden yeni hâdiseler zuhur etme- diği takdirde Türkiye' hattı hareke- tini değiştirmiyecektir. İsmet İnönü'nün nutku ayni za - manda Türkiyenin herhangi bir ya- bancı devlete karada veya denizde asla sevkulceyş üsleri terkelmek ta- savvurunda olmadığını bildirmek iti- barile de ehemmiyetlidir. altı gemisinin mürettebatından — bir smanı kurtardık ve esir ettik. B. Churebili, istilâ tehlikesi hak- kında şunları söylemiştir: — Bugün bir hakikattir ki, istilâ tehlikesi, bilhassa —mavnalarla — kış mevsimi ve havaların — kararsızlığı ile azalmışlır. Bu tehlike keza, İn- giliz hava kuvvetlerinin - muzatferi- yetleri ve İngiliz ordusunun daima| artan kudreti sayesinde — azalmıştır. -Alkışlar- Vaziyet şimdi geçen ha- ziran sonundan büsbütün - başkadır. Bugün techizat ve talim ve terbiye bakımından mütemadiyen iyileşen çok büyük bir orduya sahib bulunu- yoruz. Bu ordunun büyük bir kısmı simdi fevkalâde müteharriktir ve mu kabil taarruz zihniyetile meşbudur. -Alkışlar- Keza anavatan müdafan - sında 1.700.000 askerimiz vardır, Sathi görüşlü dostlarımızın, bütün. bunların bir ma — hareketinden, yıp kuvvetlerimizin yeni bir tertibine mâni olmayı istih- daf eden bir manevradan ibaret oldu- ğuna bizi inandırmalarına — meydani vermiyelim, Anavatanın ne ordusun- da ne de muhafaza teşkilâtında bu kış aylarında en ufak bir gevşeklik gösterilmemelidir. Fakat şunu söy - lemekliğime müsa: Düş - manıt bizi kalemiz içinde imha et- mek zarüretine rağmen geniş bir nis- bet dahilinde hazırlanan istilânın vu- ku bulmamış olması ve içinde yalnız başımıza bulunduğumuz ve ne olaca- | ğını bütün Aünyanın merak etmiş ol- | düğu bu ayların şimdi emniyetle geç- | miş olması başlı başına Büyük Bri- | tanya adalarinın tarihi muzafferi - de ediniz | | | deri yün ve pamuk mensucat, | bakır eşya, sigara kâğıdı, kutu | ve rontken Aaksamı, otomobil lâstiği, tıbbi ve kimyevi ecza, gliserin, ziraat makineleri, sine- ma filmi, elektrik malzemesi, pamuk ipliği, motör ve aksamı, gelmiştir. Bu vapurda 54 bin parça id- halât eşyası bulunmaktadır. — | Ayrıca Rumanya vapurile de cam, matbaa ve yazı kâğıdı gel- mistir. Rumen Anlaşması Rumen - Türk anlaşması e - saslarına göre de karşılıklı mal mübadelesine başlanmıştır. Bu| hususta bütün teferruat ikmal edilmiştir. Rumanyaya gönderi- lecek malları alacak olan vapuı limanım: gelmişti! | ayni trenle hareket ede -| bildim. Bütün bu yaptıklarını o kadar basit b 1 ile anlatıyordu. ki Bülend kendisini düşünen, ken- disi için fedakârlı 5ze alan bu genç kadına karşı bağlarının birdenbire çok kuvvetlendiğini hissetti. Ona minnet i ile baktı. Müzeyyen soruyordu Ah niçin kacmadın? Bir yere gi tedin” Hakikat an laşıldıktan, O Kadriyi vu 'an kimse belli olduktan sonra meydana çıkardın, Şimdi ya ge- ni mahküm ederlerse?, | — Korkma Müzeyyen! Bu iş- teki sır her halde çözülecek ve benim masum olduğum anlaşı. lacaktır. Eğer kaçsaydım, o zaman bu cinayeti Üzerime al- miş olmaz mi idim Kompartimandaki — memur paltosunun yakasını kaldırmış, kasketini gözlerine kadar miş ve başını arkaya dayay uyuklamağa - başlamıştı rıda bir fırtına vardı. Bunu Bütün İstanbul sinema meraklılarının müttefikan takdir en iyi filmleri gösteren İstanbulun en büyük 2 sineması —H ÇEMBERLİTAŞ |Bucün | 1—ŞİMAL KANUNU MİCHEL MORGAN - PİERRE RİCHAR WİLM - CHARLES VANEL 2 — SONAKDENİZ HARBİ | Gununhşı mühim TÜRKÇE ettikleri gibi Şehzadebaşı FERAH Tel: 21359 Bu muhteşem pro, FERAH'da i ma (ilâveten ayrıca: ÇEMBERLİTAŞ'da Tel: 22513 | | | PARAMUNT'un en sön harb haberleri KANUNSUZLAR KADIN İHMAL DİYARI ve .... asanllamı — EDİLİNCE x - 50 — trenin muntazain sarsıntılarına rağmen hissediyorlardı.. Ve Mü- zeyyen ya soğuktan, yahud he- yecandan tifriyordu. Bülend Üşüdün galiba! diye mı- rıldandı. Ve kolu ile genç kadı- | nin omuzlarını örttü. Müzeyyen ona biraz daha fazla yaklaştı Şimdi saçları yekdiğerine deği- | yor, nefesleri birbirine karışı- yordu. Bülend — konuştu Seninle böyle yanyana bu- lünmak, senin — sıcaklığını, - bu kadar yakından hissetmek be- nim için o kadar doyulmaz. bir | zevk ki! | Müzeyyen ona biraz daha faz- la sokuldu Biliyor musun Bülend ne| istiyorum Ne istiyotsun? Mektebten sonra yaşamış olduğum bütün senelerin orta- dan kalkmasını, sanki — bunları yaşamamış olmayı - istiyorum Benim için tamamen gayesiz tadsız geçen, bir çok mânasız ve kıymetsiz şeylerle - doldür- muş olduğum bu on şeneden ge- ri dönmek — istiyorum. — Senin | derin ve temiz aşkımın önünde utanıyorum Çocuk gibi konuşuyorsun, Müzeyyen. Sen benim gözümde hâlâ on sene evvel görmüş, ta- nımış Ve sevmiş olduğum — genç kızsın! Aradan geçen seneler seni sadece daha ziyade güzel- leştirmek, daha ziyade olgunlaş- tırmak ve mükemmelleştirmek- ten, cazibeni daha ziyade art- tırmaktan başka — hiçbir şey yapmamıştır, Kompartiman kapısının hafif- çe çalınışı, onları dalmiş ol-| dukları hayal âleminden uyan- dırdı. Uyuklayan memür da bu zürültü üzerine kendisine geldi. Kapıyı araladığı zaman az ev- vel Müzeyyeni getiren adamın yüzü göründü Yarım saat geçti Beş da-| mra Yugoslav hududuna | Ve sizi Yugoslav za-| | ların gözü önünde Rumanya du- efendinin dışarı çıkması | yetlerinden birini ve ileri yürüyü şümüz de âbide — halinde. yükselen bir merhale taşını teşkil eder. Ordu hakkında B, Churehill demiş- tir kir — Çok kuvvetli bir ordu kurmak- da ve yetiştirmekteyiz. Ayni şey, Ka- nadada, Avustralyada, Yeni Zelan - dada cenubi Afrikada ve Hindistanda da yapılmaktadır. Bugün harbin 15 inci ayında bulunuyoruz ve İngiliz ordusu kat'i bir şekil almaya başla- mıştır. B. Churchili, >ordunun kat'iyyen| askeri hususata tahsis edilmesi lüzu- | munu ihsas etmiş ve şunları ilâve eğlemiştir: — Şuraya buraya Ve eksetiyetle | bizzarure geç darbeler indirerek ge- niş bir müdafaa hatlı hareketinin sa- yisız sıkıntılarına katlanacak yerde| teşebbüsü elimize alacak ve düşmanı nerede ve'ne zaman darbelerimizin. ineceğini düşünmeye mecbur edecek, vaziyete ancak bu suretle erişebiliriz. Lord Halifax'ın nutku Londra,5 (a.4.) — Lord Hali- fax, bugün Lordlar Kamarasın- da Balkan vaziyeti hakkında beyanata bulunmuşur : Lord Halifax, İtalyan ültima- tomunun Yunanistana verilme- si hâdisesini kısaca hatırlattık- tan sonra başlıca demiştir ki: “— Yugoslavlar büyük kom- şularının haris emellerini pek | âlâ bilirler ve Yugoslavyanın hü kümranlığı ile telif edilemeye - cek her türlü talebi şimdiye ka- dar olduğu gibi reddedecekleri- ne itimadımız vardır. Yoguslav - iruyor. Lord Halifax, Bulgarların isi lerini müdafaaya — hazır olduklu söyledikten sonra demiştir ki: — Türk hükümetinin hattı ha - 'Yunanlıların ileri harekâtı devam ediyor (Bap tarafı 1 inci sayfada) dır. Bu şehrin sukutu Florinaya gi- den yolu muhafaza eden demir dağ- ların şark geçidine İtalyanlar tara - fından yapılan taarruzun kırılmasını intaç edecek ve merkez cephesinde- ki İtalyan -harekâtını ciddi suretle güçleştirecektir. Ohri gölü sahilinde küin Zemjal kasabasının — Yunanlılar - tarafından zaptı, Yunanistanda süratle ilerliye- ceklerini zarmeden İtalyanların — bu ümidine son darbeyi indirmiştir. Esir edilen bir çok İtalyan askerleri #Arnavutların kendilerine ihanet et- miş olduklarından; şikâyet etmekte- dir. Atina, 5 (a.a.) — İtalyan elçisi B. Grazzinin —hareketi münasebetiyle Katimerini gazetesi diyor “Yunan milleti elçiyi bütün minnet- hisleriyle selâmetler. Hücuma uğra- dığı takdirde Yunanistanın harb ede- ceğine dair Yünan resmi beyanatına inanmıyarak kendi istihbarat şebe- kesinin haberlerine kanmak hama - katini gösteren B. Grazzi bir diplo- matın yapabileceği en büyük gafı yapmak suretiyle Yunanistana hizmet etmiştir. Yunan resmi Atina, 5 (a3.) — Bu sabahki Yus nan resmi tebliği: Makedonya cephesinde kitaatımız, evvelki tebliğlerde işgal eyledikleri haber verilen tepelerden maada, Ar- navutluk arazisiade yeniden bir tepe işgal etmişlerdir. Cephenün mühtelif noktalarında yapılan herekât netice si kuvvetlerimiz, mitraiyözler, havan topları, vesajr harb malzemesi eli - nam etmiş ve bir miktar esir almış, lardır. Düşman hava kuvvetlerinin müte- addid bombardımanlarla tezahür e- den kuvvetli faaliyetinden başka bü- tün cephede mühim bir şey kayde - dilmemiştir. Hava kuvvetlerimiz cephenin muh- telif noktalarında kıtaat tecemmüle- rile tanklarını muvatfakiyetle 'bom- bardıman etmiş ve keşif uçuşları yap mışlardır. Düşman tayyareleri askeri hiç bir kıymeti olmıyan Pire, Patras, Volos ve diğer bozı şehir ve köyleri bom - bardıman etmişlerdir. Sivil halk ara- sımrda birkaç ölü ve yaralı kaydedil- mişse de askeri tesisata hiç bir hasar ika edilmemiştir. Hava muharebele- rinde tayyarelerimiz ve müdafaa top- larımız 5 düşman tayyaresi düşür - Mmüşlerdir. Bir tayyaremiz üssüne dön memiştir. ue Yeni Amerika cüm- hurreisi bugün b olacak (Baş tarafı 1 inci sayfada) ve böyle de devam edebileceği - mizi ümid ediyoruz, demekle he- pimizin —düşüncenize tercüman olduğumu zannetmekteyim. Siz ve ben seçim salonlarına girdiği miz zaman reyimizi hür insan sıfatiyle kullanacağız. Bizim se- çim salonlarımızda ne hücum kıtaları, ne de omuzlarımızdan başlarını uzatan hafiyeler var- dir. reketi Büyük Millet Meclisinin açı- lışında Reisicümhur tarafından bü- yük bir vuzub ve büyük bir azimlee | izah olunmuştur. Türk hükümetinin kiyasetli ve basiretli siyaseti tecavü- | sağlam bir set teşkil ze karşı çok der. Reisicümhurun, iki memleketi- mizi bağlıyan ittifak — rabıtalarının sağlam ve çözülmez olduğu hakkın- daki sözlerinin benim de sözlerim ol- | duğunu beyan etmek için bu vesile- | den istifade ediyorum. — Türkiyenin bize olduğunu zannettiğimiz — imanı gibi bizim de Türkiyeye — imanımız vardır, -Alkışlar- Diktatörler, demokrat hükü- metin hangi esas üzerine kurul- muş olduğunu belki unutmuş, belki de hiç bilmemişlerdir. Ke- za diktatörler bütün hür mil- letlerin serbestçe — teşekkül e- den ve gene serbestçe korkusuz ve icbarsız olarak ifade edilen fikirlerinin bir tek adamın ve yahud küçük bir adamlar gu- rupunun fikrinden daha basi - retli ve daha kiyasetli olacağını da unutmuş, belki de hiç bilme- mişlerdir. Roosevelt, Allahtan Amerika- ya rehber olmasını dileyen eski bir duayı tekrarlamış ve nutku- nu“ amin,, kelimesiyle bitirmiş- tir. ge- D. N. B. Ajansının bıtasına teslim edeceğiz. Hanım | YENİ yanlış bir haberi im - | dir | yalnız ve bedbaht hissı keder içinde döndü. ler içinde manın ve tekra mümkün mak ümidiyle vagon girdi. | oturarak Müzeyyen, Bülendin yanuidan yrıldığı zaman kendisini çok Kompartimanına büyük — bir| Ve bütün gece uyumadı. Türlü düşünce-| abahi güç etti. Sabahleyin daha ziyade Fat- zoruyla kahvaltı etmek Bülendle görüşmesini kılacak - birisini bul- restorana bir masaya gelmesini Lâalettayin garsonun beklemeğe başladı. Acaba Bülend ne yapmıştı? Geceyi nasıl geçirmişti? Yarın İstanbula vardık! can na- sıl bir manzara ile karşılaşacak- lardı Tam bu nn di- binde bir sc (Baş tarafı 1 inci sayfada) Yolcuların birlikte küçük ba- gajlar almasına müsaade edil- memektedir. Eşya ve mektup nakliyatı durdurulmuştur. Anadolu Ajansının Notu Devlet demiryolları —umum müdürlüğü nezdinde yaptığımız tahkikat bu haberin bazı ke- sımlarının tashihine lüzum gös- termektedir. 1 — Evvelki gündenberi hem yolcu hem de eşya — nakliyatı başlamıştır. Bu suretle dolu T marşandiz vagonu Edirne Ü- zerinden “ sevkedilebilmiştir. 2 — Yunanistana gidecekler müstesna olmak üzere yolcular hiç bir tahdidata tâbi değil - dir. Yunanistana gidenler hu- susi Yunan vizesi almak mec- buriyetindedirler. 3 — Bütün yolcular bağaj- larını kendi yanlarında nakle mecburdurlar. Mektup nakliyatı hiç bir tahdide tâbi değildir.