SAYFA :2 &F En büyük ve yenilmez kuvveti- miz ezeli ve ebedi imanımızdır Bizi sayı ile, tank ve tayyare kemmiyeti ile ölçenler çok aldanırlar 1914 Cihan Harbi feci bir inhidam- Ia bitmiş, bizim zümre Vilson pren- siplerine inanarak mütarekeyi kabul etmişti.. Biz, bin bir cephede di şen Türkler yere serilmiş değil, yine dimdik 'duruyorduk, Edebiyat miyorum hakikati hatırlatıyorum. Bü| Yük Ebedi Şefimiz, dünyanın en büyük adamı Atatürk, o zaman İs- tanbulda gazetelere verdiği beya -| attar: — Türk ordusu mağlüb olmamış - tır. O, süngüsü elinde düşmana karşı koymaya hazırdı. Türk ordusu bü- kümetinden aldığı emir üzerine kalı- cını kınına koydu, demişti. Hakikaten cenub — cephemizden ric'at eden kıtalarımız Haleb civa- rında büyük Atatürkün emrinde düş- manı karşılamış ve ona yüz geri et- tirmişti. Teferrünta lüzum yok.. biz. söze inandık, silâhı bıraktık, Fakat ne ya- zık ki erkekçe mukabele görmedik-.| Üstümüze çullanıp elimizi, ayağımızı| bağlamağa kalktılar. Müstahkem mev| kilerimiz, sevkulceysi kıymeti — haizi yerlerimiz, üslerimiz işgal — edilmiş; silâh, cephane depolarımıza el kon- muş ve nihayet mükaddesatımıza sal- dırılmıştı Türk milleti, düşmana dalkavuk- luğu, onun arzularına hizmeti — baş vazife sayan hain bir hükümetin ida-; resine geçmiş tek nefersiz, tek tü- feksiz, tek meteliksiz bir zavallı küt- le haline getirilmek istenmişti ve bu- nun böyle olduğuna bu gayenin ta- hakkuk ettirildiğine inanılmıştı... İşte bugünlerde idik... Bu kara, kapkara, ümidsiz günlere aid bir kaç hatırayı, hatırlamak, hatırlatmak is- tedim, Ankarada, eski Arıkaranın eski iz- be mahallelerinden birinde kerpiç bir| evin güneş görmiyen loş bir odasın- da oturuyoruz. Dostlarımızdan - genç bir zabit Eskişehir garbinde cereyan| eden harb safahatından bahsederken Şu müşahedesini de anlattı: — Harb devam ediyördu... İleri si- perdeki efraddan biri arkadaşına: (Mehmed, ateş sağ gerimizden ge- liyor, sakın düşman bizi çevirmiş ol- masın), arkadaşı öteki Mehmed, şu cevabı veriyor: — Sen önüne bak, onu paşa görür. Hiç bir harb tarihinde, hiç bir ede- bi eserde görülmiyen bu şaheser ce- vap, Türk milletinin, eşsiz. büyük Mehmedinde gayesine ve onu idare edenlere karşı olan bimisal imanının, önünde bütün bir dünyanın eğildiği bir tebarüziydi. 'Türk milletinin aşkına rica ede rim, inanın, süslemeden düpedüz bir | hakikati kaydettim.. Bunların sonu gelmez, Türk iman| kuvvetinin ucu bucağı yoktur. Yazımı | bir karınca hikâyesi ile bitireceğim: İstiklâl savaşının ilk aylarındayız. Adapazarında kaymakam — rahmetli| Ferid Beyin evinde bir öğle yeme - Bindeyiz, Aramızda Karadeniz uşak- larına mahsus başlıklı, dirseği, ba - caklarının iç yüzleri meşin kaplı boz eibisçli, siyah, dik yakalı gömlekli| bir genç var, Mevzu, bittabi yaşadığı- | mız hâdiseler... Bir ara kaymakam, bu genç a- damla konuşurken «doktor» diye hi- tab etti., Sofrada altın gözlüklü, kır | sakal ve saçlı, konuşuşundan okumuş, kültürlü bir adam olduğu belli bir | zat vardı. Bu «doktor> hitabı karşı- | sında şaşırır gibi oldu. Hiç bir zaman | bir hekim hissi vermiyecek bir kıya-| fette olan bu arkadaşa teveccüh ede- rek, — Doktor bey, dedi, doktor oldu- Bunuzu öğrendiğim için söylüyorum, | sizi, alelâde bir Çeteci — zannettiğim | için susuyordum. Muhakkak olarak biliyorum ki, vatanperversiniz, fakat düşünerek hareket — etmiyorsunuz...| Bir ân, düşününüz, —dört yıl evvel, tünyanın en büyük askeri devletlerile müttefik, Basradan Edirneye uzayan bir vatan Üzerinde üç milyonluk bir| çeni Sabah ABONE BEDELİ Â Türkiye — Ecnebi | BENELİK — 1400 Krg. 2700 Krg. SAYLIK — 760 1450 » | * AvLIK 400 » — B00 » 1 AYLIK 6 Sonteşrin 1940 ÇARŞAMBA 6 Şevval 1359 24 Birinciteşrin 1356 Gün 311 Ay 11 yil 940 Güneş — Öğle 197 — cesT 687 1158 DAkgam — Yatar P1200 — 183 — 1155 — Ezani 17.00 — 18344 — 457 — Vasati Dr. Fahri Canî ordu ile harbe girdik... Ve... Mağlüb | olduk... Bugün neyimiz kaldı?. Hiç| bir şeyimiz yok. Buna mukabil düş- | man zaferle şahlanmış - bir halde bu vaziyette ne yapabiliriz? Yapaca- Aamuz, maalesef — ne kurtarabilirsek onu kurtazmağa çalışmaktır. Sergü- zeştlere atılıp onu da kaybettirme- yiniz, günahtır. Hiç şüphe yok, muhlerem ve te- miz bir adam olan bu zat, samimi konuşuyardu. Boz ve meşinli elbiseli genç hekim cevab verdi: — Müfhterem beyefendi, sözleriniz akıl ve mantığa çok uygun. Müsaa- denizi rica ederek bir hikâye ile.ce- vab vereceğim: Bir karıncanın bir dağı delmeğe çalışlığını görüp sormuşlar. — Ayol, bir şu, boyuna — bosuna bak, bir de şu dağa.. Sen nasıl bu delebilirsin. delip, öteye varamasam iklumun — yolunda ölürum İşte, beyelendi, biz i- ya.. tiklâlimizi kurtarmak için dövüşü- yoruz, bunu başaramasak bile yolun- da olsun ölebiliriz ya. m Türkün Şehamef Menkıibeleri 9 o — Evlâdım, edebiyat yapıyorsu- 30 Ağustos 922 de bu muhterem za- ti isterdim... Türkün yalnız Ve yalnız imamına dayanarak ve da- S a güvenerek ne akla, ne mantıka sığmaz, ne hatır ve hayale gelmez, me muhali ender mu-) halleri tahakkuk ettirebilec ve işte ettirdiğini söyliyebilseydim. Arkadaşım, Sinob mebusu Cevdet Kerim 'İncedayı, büyük zaferi takib eden bir günde konuşurken (İstiklâl Harbi, hisle başlamış hesabla bitmiş- tir) demişti. Geçenlerde de o altın gözlüklü kır sakallı muhterem zatın dediği gibi bazılarının edebiyat di- yebileceği ve fakat öz Türklerin ha- kikatin tam bir ifadesi olarak kabul ettikleri, takriben, şu' sözleri söyle diğini hatırlıyorum: Bizi sayı ile, tank, tayyare vesair, rb ületlerinin kemmiyetile ölçenler görmek Bu ne doğru sözdür: Biz Gazi An- tebde bir yarım şehirde on beş bin kişilik her türlü modern silâhlarla | mücehhez bir orduya karşı bir tek mitralyöz ve karmakarışık — tüfekli; bin iki yüz kişi ile sanuna kadar durduk.. Koca Fransa yirmi günde| teslim oldu.. Bir Gazi Anteb - bu şartlar içinde - on bir ay dayandı. ve yine teslim olmadı.. Çünkü Türktü:. ve çünkü en yenil- mez küvveti <iman> 1 idi.. Dün ve asırlarca evvel böyle idik.. Bugün yine böyleyiz. YIISUF (ÜZZEDDİN ÜI.D 'n'rııu R MI ETTİ$ SÜLEYMAN KÂNİ Yazan: Eski İstanbul Valı BCT Yusuf İzzeddin Etendi kendisinde kan- ser bulunduğu vahmine kapılmıştı Huduttan gerilince her yerde| merasim yapılıyordu. Efendi de | muhtelif cemaatlerin mektep - lerine, hayır müesseselerine ih- sanlar veriyordu. Sirkecide padişah tarafından | gönderilen seryaver Hurşid pa- şa ile başmabeyinci' Lütfi ı-ıeyW tarafından istikbal olundu. Sarayına dönerken ahalinin | tezahürlerine arabasından — kı- | yyam ederek teşekkür ediyordu. | Krup fabrikasında efendide | gene asabi teheyyüçler başgös-| termişti. İstanbula geldikten | sonra bu hal gittikçe arttı. E- fendi Çamlıcaya geçirildi. | Hdt ölnenla. oe H GOE) geceler uyku uyuyamıyor, Çam-| hca tepesine çıkıyor, yaverler | koltuğunda, sabaha kadar ah-| lar, oflar ile vakit geçiriyor, .'ın- cak şafak söktükten Sonra içe-| Ti giriyordu. Bir müddet de bny—; le geçti. Kış geldi. ttihadçıların - Babili baskı-| nında (23 kânunusani 1913) vu- rulan Nâzım paşa, Sultan Aziz devrinde Yüsuf İzzeddin efen-| ginin hassa müşürlüğünde ilk| yaveri idi. Baskın esnasında öl-| fendide -| rünmedi! | Bir kaç ay Ssonra öldürülen | Mahmud Şevket paşanın ce- naze alayında hazır bulunmus olan Nesib bey avdetinde mü-| teessir ye gözleri siş görünce | Yusuf efeni — Ne olmuşsun? Diye sorar. Nesib bey tees: sürünün esbabını izah ettikten sonra efendiye: | — Siz müteessir olmadınız | mı? Sualini irad eyler. Yusuf İ: zeddin efendi de şu cevabı. v rir: — Hayır olmadım. Saltanat | hanedanı, efradı milletten bir başın bu kadar yükselmesini &v- zu etmez. Mahmud Şevket pa- şa da çok yükselmişti. Memle- ketin yukarı gelen başlarının düşmesinden biz memnun — olu- xuz (!) Bugünlerde muhakemesi — ye- | rinde olsaydı, Yusuf İzzeddin | efendi elbette gerek Nâzım, ge- vek Mahmud Şevket paşalar | için hiç olmazsa zahiren bir te- essür göstermeği siyaset muk- tezası sayacak ve kalbini bö le açmıyacaktı! Halbuki onda | artık fikir kuvveti kalmamıştı. | Fransız mösyö Joli, | efendi: LDÜ'MU! Hastalığı acib tezahürlerle görünmeğe başlamıştı. Efendinin ilk kadınına nüzul isabet etmişti. O bundan fev- kalâde teheyyüce kapılarak bu hastalıkla çok meşgul olüyor - du. Bir çok hekimler çağırıyor, nüzulün sebeblerini tedkik ve tefahhus eyliyor, bunlar da fen- ni ve tıbbi sebebleri kendisine: — Konjestiyon serebral ne- ticesi gelen amboli felç yaptı .. gibi tabirlerle anlatıyorlardı. Yusuf İzzeddin efendinin göz- lerinde rahatsızlık vardı. Bir sa- bah gözleri kanlanmıştı. Eski hekimi Nuri paşayı çağırttı. Gözlerine baktırdı. Nuri Paşa yapacağı tesiri hiç hatırına ge- tirmiyerek: — Gözlerinizde — konjestiyon | olmuş!.. der demez efendi: — Eyvah, bittim! Ben de ha- nım gibi olacağım! diye koltu- ğa çöktü.. Bu andan itiharen kendisinde hastalık aramağa başladı. Gün- dera güne (hastalık korkusu) Nozofobi hastalığının alâimi de göründü., — Bende konjestiyon var!.. Diye bir çok doktorları celb- ederek kendisini muayene ettiri- yordu. Böyle bir hal bulunma- dığına kendisini en ziyade iknaa muvaffak olan doktor Sgurdeos | olmuştu. Bu biter gibi olunca başka şey çıktı. Çamiç Ohanes efendi damadı veliahd ile Fransızca mükâleme için hafta- da iki gece ikişer saat gelirdi Bir hafta gelmedi. Efendi me- rak etti. Adam gönderdi. Mösyö Joli, kainpederinin ve- fatından — dolayı gelemediğini a tti. Veliahd Çamiç Ohanes efen- dinin vefatı sebebini sordu. Mösyö Joli — Diş etlerinde kanser çıktı, bundan öldü. Üç gün sonra efendinin diş etleri ağrımağa başladı. 'Tünel tarafında oturan — bir Pransız dişçiyi celbettiler. Bu dişçi velihadin ağzıtda bir pey- nir dişi çıktığını söyliyerek çiz- di; kanattı. Bugünden itibaren — Benim diş etlerimde kan- ser var! Diye tutturdu. Kanser ken - disinde sabit fikir oldu. Hususi doktoru Nuri Pasanın - Tıbbiye C YENİ SABAH Şehnr_ Mısırlamem timiz arasında vapur seferleri ve n TORU" Süveyiş yolu ile diğer mem- leketlerle olan ticaretimizin in- kişafı ve Mısırla karşılıklı mal mübadelesini temin için Türkiye ve Mısır arasında vapur sefer - leri ihdas edileceği öğrenilmiş- tir. Bu seferleri Mısır Hidivyal vapurları yapacaklardır. Bu va- purlar - Portsaid, İskenderiye, Hayfa, Berut, Kıbrıs ve İsken- derun arasında çalışacaklardır. Diğer taraftan Yunan vapurla- rının seferleri tatil etmesi üze-| rine bu hatta Yugoslav vapur- larının sefer yapacağı öğrenil -| miştir. | POLİSDE | Pencereya atılan tabanca Dün gece saat 21,30 da Lüle- lide Tayyare apartmanı 2 inci daire 17 numarada oturan Dr.| Necaeddin Atasagun'un pence-| resine meçhul bir şahıs bir el a- teş etmiştir. Kurşun pencerede oturan iki bayanın ortasından camı delerek tavana saplanmış- tır. Böylece büyük bir facianın hudusuna ramak kalmıştır. Za-| bıta bu cüretkârı şiddetle ara- maktadır. HARB VAZİYETİ Yunan - İtalya har- binde Bulgaristanın vaziyeti (Baş tarafı 1 incide) lenilmiyen bu tebeddülün — başlıca sebebi Balkanların umumi bir teh- likeye maruz bulunduğunun anla - gılmasıdır. Bulgarlar, general Antoneskonun hemen iki haftadanberi «bugüne ka- dar bizi mihver devletlerinden ayı- ran bedhahlara lânet olsun!> — gibi hulüskâr mutuklarının arkası kesil- diğine dikkat etmişlerdir. Rumanya- zenşbütün İstilğkletna Aldanlar ta- rafından haciz koulmuştur. Petrolü- nü, buğdayını istediğine satamıyor. Sefalet başlatnış, gıda maddeleri ve- sika usulüne tâbi tutulmuş, — hayat | pahalılığı dayanılmaz dereceye çık- mıştır. Talim ve terbiye ordusunun mikdarı gün geçtikçe artmaktadır. Bu ordunun lüks şekilde iaşe ve iba- tesi Rumanyaya aiddir. Şehirlerde geceleri ışıklar karartilmakta, teçem- müler memnu değilse bile hoş görül- memektedir. Rumen harici siyaseti | mihvere uydurulmak, istihsalâtı Al-| man harb ihtiyaçlarını karşılamak, | mü- hükümrani- n, milli hu- zurundan başka biri namına vaz geç- miş gibidir. Danimarka sil daki fark bir isim değişikliğinden ve| siyasi nezaketin icab ettirdiği süküta | riayet ederek bu kara ismi Rumanya | üzerine kondurmamaktan ibarettir. Mihverle teşriki mesainin —bu acı | misali Bulgaristaaı bugüne kadar ta- kib ettiği siyaset üzerinde derin dü- araların- | teslim edilmişlerdir. el CI !—V,Hem İ Esrar tekkeleri ğ a. Dün iki esrarhane ve birçok esrarkeş ' yakalandı | —— | Dün biri Edirnckapıda Sul- tan mahallesi Küçük Çeşme so- kağı 13 numarada sabıkalılar- dan danacı Süleymanın evinde ve diğeri de Loncada Ebe soka- ğında 3â numarada sabıkalılar- dan Hayatinin evinde gizlice es- rar tekkesi işletildiği haber alı- marak bir cürmümeshurl tertib edilmiş ve her iki tekkede de kabaktan yapılınış esrar nargi-| leleriyle esrar içmekte olan es- rarkeşler suç üstü yakalanmı: lardır. Aralarında Behice is- minde bir kadın ve esrar tekkesi | sahibinin kızı bulunmaktadır. Yakalanan kabak ve nargile- | ler ve bir ıslak beze sarılı bir maktar esrar ile ayrıca 75 gram | parça esrar alınmış ve esrarkeş- | lerden Hamdi Kuşgöz, Behice, Todori, Anesti, Süleyman. Ha-| yati mest bir halde müdüriyete vue SPOR: Üypeşte karşı çıkacak muhtelit nasıl olmalı? | Macar profesyonel liğinin bi. rinci plânında bulunan Uy Peşt takımı pek yakında şehrimize gelerek stanbul muhteliti ile i- ki mühim müsabaka yapacak - tır. Merkezi Avrupa fudbolü için- de pek çok sevilen Macar fud-| bolünü tekrar görmekle her ba-| kımdan kazancımız olacaktır. —| Uy Pest son maçlarında Ef -| tesi'yi ve Boçkay'ı mağlüb et -| miştir. Ve iki mağlübiyetile Ma | car profesyonel liginde şimdilik | ikinci gelmektedir. | Macar profesyonel - takımına | karşı alâkadarların nasıl bir İs- Şanbul muhteliti - çıkaracağını şimdilik bilmiyoruz. Yalnız tanbul muhteliti denildiği za - man artık mahalle çocuklarının bile isimlerini ezberlediği oyun- . cular akla gelmemelidir. Biz İstanbul muhtelitini İs - tanbul liğinde bu sene iyi du -| rumda olan fudbolculardan ih - sas etmeliyiz. Meselâ Fenerli| Fikret son maçlarda oynamıyor | ve sakattır. Meşhurdur diye oy-| | natmak doğru olmaz. Sonra bu seneki ligde bazı yeni oyuncu - lar göze çarpıyor. Bunlar: dik- münakale vasıtaları Rumen seıxcım.i katle takib etmek icab eder. Almanyaya taşımak vazifesile kelleftir. Binaenaleyh Ruman: di topraklarında hakkı Bize kalırsa İstanbul muhte -! litinin şu şekilde olması lâzım- dir: | Cihad, Faruk, Adnan, Musa, | Esad, Rifat, Küçük Fikret, Hak kı, Gündüz, Şeref, Şükrü. | Son zamanlarda Beşiktaşlı Şeref eski kabiliyetinin iki mis- lini bulmuştur. Solundaki hiç şübhe etmemelidir ki bu - ünkü sol açıkların hepsinden yidir. Bir Profesör Ölen muavininin gayri matbu bir eserini ken- di imzasile neşretmiş — Dün altıncı asliye ceza mah- kernesinde hakkı telif kanununa mubalif olarak bir ölüye aid e- seri kendi adiyle neşretmekten dolayı tib fakültesi profesörle- rinden doktor Tevfik Receb a- leyhine açılan bir davaya bakıl- mıştar. İddiaya göre —bundan bir müddet evvel tıb fakültesinde doçentlik ve profesör Tevfik Recebe muavinlik yapmakta 0- n doktor Edib “Histoloji ders kitabı,, ismi ile bir doktora tezi hazırlamış ve Doçent Edib maalesef eserini neşre vakit bulamadan- vefat eylemiştir. Bu defa bu eser pro- fesör Tevfik Recebin ismi al- tında ve-onun eseri imiş gibi neşredilince; doçent Edibin bu eserini yazdığı sırada yakın - dan alâkadar olmuş bulunan ha- yat ve mesai arkadaşı ve ayni zamanda doçentin varisi bir ba- yan iddiayı hak ederek profe- sör aleyhine bir dava ikame et- miştir. Dün başlyan bu muhakeme- de henüz mutad s bittiği sırada suçlu avukatı kalkarak tarafların aralarında uzlaşmış bulunduklarını söylemiş ve da- | vacı bayan da bu sözü tasdik ey- lediğinden — dava sukut etmiş- tir. | BELEDİYEDE | Üsküdar tramvaylarının tasfiyesi Üsküdar, Kadıköy ve havalisi halk tramvaylarının tasfiyesi i- çin Evkaf, İş elektrik idaresile yapılan anlaş- malar tasvib olunmak üzene bu- günlerde şehir meclisine sevk olunacaktır. Diğer taraftan Üsküdar tram vaylarının hesabatını tasfiyı den belediye muhasebe müdür Muhtar Acar, belediye hukuk işleri müdürü Hlasan Ferid ve Belediye maktubcusu Necatiden müteşekkil komisyon tedkika - tını tamamlaraıştır. Bugünlerde raporlarını hazırlıyacaktır. İ HALKEVLERİ | Mühim bir konferans Beyoğlu Halkevinden: 1 7. 11 940 perşembe gü- nü saat 18.30 da evimizin Te - pebaşındaki merkez binasında Prof. Salih Murad Uzdilek ta - rafından “İlim, harb, propagan- da., mevzuunda mühim bir kon ferans verilecektir. — Herkes gelebilir. hakiında fudbol ajanlığının her halde daha esaslı mütaleaları vardır. Hatır gönüle bakmadan takımı tesbit etmeli ve hiç ol - ü| mazsa İstanbul muhtelitine Uy- Peşt karşılaşmasından evvel iki üç antrenman yaptımalıdır. Bülend Turanlı şüncelere sevketmektedir. Nihayet bu devlet de anlamıştır ki Almanya Ru- men veya Bulgar vicdanını değil har- bi kazanmak arzuslındadır. Bulgaristanın bugün göslerdiği hüs nü niyet te diğer bir devletin müda- | halesinden nmesi, Balkanlarda mihver emellerine âlet olmanın Sov- yetler tarafından — höş görülmemesi, ihtilâfın nihayetirde kend; hissesinin nasıl. olsa, verileceğine kani - olması gibi mülâhazalar ikinci derecede kul- mıştır. HİKMET ILGAZ . | eee e O a limi - teminatı fayda etmedi. Efendi kendisinde kanser bu- lununca veliahdlikten iskat edi- lip yerine Vahideddinin geçiri -| leceğini düşünüyor, bu elemle kıvranıp duruyordu. Bu manevi ıztırab da onu dok tordan doktora — başvurmağa sevkeden sebeblerden biri olu - yordu. Yusuf İzzeddin efendinin ken| disini muayene ettirmek üzere celbettiği doktorlar arasında o- peratör Cemil Paşa dahi vardı. Cemil Paşa ilk muayenesin de ağzında hiçbir şey olmadığı hakkında veliahde teminat Ver- miş, o da memnuniyetinden ce- bindeki murassa kordonlu saati çıkararak paşaya hediye etmiş | idi. Fakat bu memnuniyet çok | sürmedi. İki gün sonra vaki o-| lan daveti bir davet daha takib | etti. Ancak Cemil paşanın ver- | teminat şimdi veliahde kü- fi görünmüyordu. Son defa Ce- mil paşa veliahdın şu teklifine mektebinde müfredat &b mual- maruz kaldı. — (Arkası var) — İçikgöz Yankesisti — Çarpdığı 350 lira ile bayramlık lar almış, giyemeden yakalanmış! Bir kâç gün evvel Lâlelide mühim bir yankesicilik vak'ası olmuş ve yakalanan suçlular- dan bir tanesi dün Sultanal med ikinci sulh cezaya verile- rek tevkif edilmiştir. Mahkeme safhatına göre hâdise şöyle olmuştur. Lâlelide Fetli bey caddesin- de oturan Müebbed isminde bir zat para çantasını eksetiya arka cebinde taşırmış. nasılsa yan Bunu atten uzak tutmı- yankesicilerinden ür, Mehmed lar adamcağızı kollamağa başlanışlar- civar Evvelki gün evine dönmek- te olan Müeyyed bir takım öte- beri ayni cebe koymuş ve evin müştür. Tam bu sırada ci nınin çarpılmış olduğunu far- ketmiş ve henüz kacmak üze- re olan genç yankesicileri de tamamiyle hatırlayarak polise haber vermiş, ve suçlular aran- mağa başlanmışlır. D ğer taraftan çaldıkları şık portföyde 350 küsur lira bu- lan Mustafa; arkadaşlarından Fahire 20, Mehmede 20, diğer bir görene de susma payı ola- || sonra rak 15 lira verdikten Ramiz isminde bir muş acele bir ısmarlamıştır. 25 lira da kumaş parası vererek terziliği ayrıca sulh zarlık etmiş ve 45 Geri ayra: p: olmuşlardır. lira ile de, larınt görerek eğlenceye vurmuştur. Fakat tam bayra- mın ikinci günü yakayı ele ver- miştir. kı lık ihtiyaç- bi Dün mal olanları ini mede bütün bu ederek: — Ben çalmadım, ben çarp-) madım.. demiş ve benüz ele geçmeyen arkadaşlarına 'cürüm) atfetmiştir. Halbul alışı yını kend kendi oldu; ydana çıkar mıştir. Suçlü dün tevkif edi- lerek tevkifhnneye — gönderil« Va R ee n ga L Bankası ve eski | İlim Köşesi Yazan: Pıuf.f Salih Murad Uzdilek Keşifler, ihtiralar Hai a İlmin arısı ve balı Şimendiferler, telefonlar, — tel, lar ve radyolar; elektrik mobiller - ve Makineler; evi rikaları çalıştırarı ol kazandıran mizi aydınlatan, fab dektrik enerjizi- amandan nin nakli; işte bütün bunlar modern medeniyetin ballarıdır. Bunlar haya- tımızı tatllandırıyor ve neşeli kılı- elinde esir ölan maki- nelerin fualiyeti boş vakitlerimizi arba fıriyor, Fikri, bedii faaliyete meydan veriyor. İşte bu faaliyet hayatın has kiki sürurudur. yor, İnsanlar İnsan hayatının teşkil ettiği kovana da toplanmış olan - bu balı tadanlar her gün cemiyete bu balı veren arı- ları düşünmez mi? Galila, Nevton, Franklin, Karno, Faraday, Maksvel, Kelvin, Helmholtz, Pasteur vesairleri Bibi insanın zengin tecrübe tarlala- rından bal toplıyanlar kovanlarımızı doldurmuş ve doldurmaktadırlar. Bu arıların sarfettikleri emekleri — gör- meli ve takdir etmeliyiz. Arıların bal topladıkları zengin sahalara — hudud yoktur, fakat arıların adedi mahdud- dur. Cemiyet bu bal toplıyanları ko- rumalı ve yetiştirmeli. Aksi takdirde kovandaki bal tükenebilir, Ayni za- manda beşerin tecrübe sahasının zen- ginliğini arttırmak suretile ardarı da fazla yormamalıyız. Bu sütundaki yazılar insan tecrübe sahasında yetişen çiçeklerle bunlar- dan bal çikaran arılara aid kısa kısa hakikatlerdir. İlme ve mühendisliğe aid röşerşler bir nevi bal toplama ameliyesidir. Bu sahada çalışanlar da bal toplıyan ardardır. Röşerşler ve bu vadide çalışanlar cemiyetin ko- vanına nafi ballar dolduruyorlar: Her ikisini korumalıyız. Yoksa kovan ça- buk boşanır. Bunu düşünenler ilmi ve mühen- dislik röşerşlerini teşvik için icab e- den her tedbiri almakta ve her fe- dakârlıktan çekinmemektedirler. SABAHTAN SABAHA Çarpışmak istemiyen muharib (Başı 1 inci sayfada)' noktada bil adım gerilemiş, hu- dudun mütebaki noktalarında mıh- Tanıp kalmıştır. İtalyaya ne oluyor? Gençliği — ve kuvveti ile övünen bu millet Alman- yanın yanında yer alalı tam 149 gün olmuştur. Beş ay... Bu beş ay içinde 650 bin tonilâtoluk donanmasından, 6 bin tahmin edilen tapyaresinden, milyonlara varan ordusundan ses sa- da çıkmadı. Ne o binlerce kayyare Akdenizde, İngilterenin canile başile uğraştığı sıralarda bile kendini ös- terebildi, ne o yeni ve seri harb ge- mileri meydana çıkabildiler, İki af evvel başlıyan Misir taarruzu ise çöle saplanmış kalmıştır. Fakat, Yunanistana — karşı harbi İtalyanın aylardanberi hazırladığına şüphe yoktu. Aylardanberi bahane- ler bitibirini kovalıyor ve — İtalyan- ların Arnavutlağa —asker taşıdıkları haber veriliyordu. Binaenaleyli harbi açmış olan talyanın henüz hazırlıksız olduğu söylenemez. Hele Yunanistan gibi bütün mevcudu yarım milyonu bulan bir orduya karşı İtalyaya ne oluyor? Şu dokuz gün içinde ki ve e- hemmiyetsiz gibi görülen bazı hâdi- italyamın ne olduğunu göstere- ımaktadırlar: seler 'an tayyarecisi Yunan iyerek inmiş ve Yu- olmuştur. topraklarına — bazı İtalyan askı çmıştır. 3 — Yunanlılâr küçük ve mevzil harblerde binden fazla esir almışlar; bu esirler Arnavutların kendil ihanetinden bahsetmişlerdir. Bununla bet ki taraf kı lerira bugünkü Ancak zikret istihraç etmek yanlış ziyeti yarın de delillerden şunu olunıy, nek in- İtalyan, har . lterenin mih; nde açmak tediği gedik için İtalyayı seçmesi- nin hil de hu olsa gecektir. Behçet SAFA Acı bir kayıp : Esbak Darülitamlar Umum Müdü- rü, Mübadele komisyonu Türk mu- rahhası, İnhisarlar Umum Müdürlü- ğü Muamelât Müdürü, Musiki Mual- lim mektebi müdürü Salâhaddin Ök- süzcü dün sabah vefat elmiştir. Ce- nazesi; bugün Lâlelide Lâleli cadde- sinde Haydar Molla- apartmanından rak Beyazıdda namazı kılın- oddeki aile cektir. Allahıa, cephes