MAHKÜM Yazan : Ziya Sevı Kışın en şiddetli zamanı idi. ğuk bir şimal rüzgürı insanı dondu- ruyordu. O ölindeki kazma ile kalın| Buzları karmağa çalışıyor. Başı ateş| yordu, vücudunu donduru. Hesine acındıracak bir hal vere-| Daktor, bügün gene hastayım,| romatizmalarım başladı bacaklarını| irez Dökter ufukcbir imükyenbaca dön| " Cu bi aleş kaplamıştı. Artik vurda v bağ ardlyana dönüreke- Üa yeri Eörmiyor kazmayı güdükle) SURTEĞ B Rüam hasta- | Şrinde kaldıryor ” ve senra alir e İKi gün istirahat - veriyorum, | bir yük gibi elinden bırakıyordu. DA EN Birat duraa, kulaklarında ya bir İasia yeneği verikcek aanhafimın ağız dolümu küfürünü ve-| Baş yanllan, Dokturun uzatğı| yaomuz — başlarında saklıyan bir NlE ARdm vlarek ada Ç| Karmçıma sunlarını duyuyordu. Dur Mahkümlar. silâhlı - gardiyanların | madan' çalışıyorlar.. — Fakat iş bir mezareti altında, Hapishanenin bü- | türlü bitmek bilmiyor. Öğleye doğru Şük kapısından çkarken 0 bir kar. | kemerler iyice açıldı. Sıra köprünür bui gammm sndiran bücrteinin de | ürerindeki karların temidlenmesine e sizarasının dutanıı savurarak | — — Bu nisbeten daha kolaydı. Şim- di mahkümlar küreklerle kırdıkları| buzları nehre atıyorlar - ve bü buzl parçaları nehrin kuduran suları rasında kaybolup gidiyordu. 15 ertesi gün ve daha ertesi gün ayni şekilde devam elindeki kürek gittikçe ağırlaşıyor, ve kalkmaz bir hale geliyordu. Hayır artık çalışacak bir halde| değildi. Ne muhafızların ağır kü- fürleri ve'ne de kamçıları onu har: kete getiremezdi. Birdenbire baş- 'nın giddetle " döndüğünü, gözlerinin karardığını hissetti. Ve olduğu yere| Müstehzi bakışlarla onları süzüyor du. Son kafile de kapıdan çıktıkdan Sonra mangal haline getirilen / kor dolu tenekesini önüne çekerek kendi kendine.. — Şu 18 rakkamı bana ne uğur- fu geldi dedi... On üç numaralı mah- küm 13 Şubatta havadan iki gün i- Ve gülerek devam etti: — Hey gidi Dektorcuğum hey Sen bu hüstahanede kaldıkça galibal ben de angaryayı unutacağım. Ufak bir kutudan. çıkardığı be-| yyaz bir tozu burun deliklerine yaklaş| çöktü. Dönüşte ancak arkadaşları fırarak derin - derin içine çekti. Ve| fın — yardımı ile yürtüyebiliyordu. yatağına uzandı. Dar hücresine girdiği taman kendi- ni bitkin bir halde yatağına bıraktı. Ertesi sabah kalkamadı. Göğsü| gittikçe daraldı, nefesleri güçleşti. Nihayet ikinci gün gelip çatmış-| ta. O sabah istemiyerek kalktı, üze- Tinde bir uyuşukluk, — bir tenbellik, vardı. Çaresiz bugün angaryaya gi- Gecekti. Zira doktora sık sık çıkma | pek iyi sayılmazdı... Diğer mahküm Jarla beraber siyah bir dilim ekmek| 've tadsız. — bir çaydan ibaret olan kahvealtısını ettikten sonra muha- firların kordonu altında hapishane- 'nin etrafındaki karları temizlemeğe başladılar. Iş oldukça yorucu idi. - kide bir azrall — gibi, başına dikilen gardiyanların tehditli bakışları altın| da çalışmamak / imkânsızdı. Bütün gün, durmadan dinlenmeden çalış- fıktan sonra, akşamın alaca karan-| fığında düdük sesleri ile toplandılar aıraya dizildiler - ve ağır adımlarla | Ve nihayet son nefesini verdi. Akşam dönen mahkümler onun) hücresini böş buldular. O artık şe- hirdeki teşrihhanenin buz dolabın-| da sırasını bekliyordu. Fatih Askerlik Şubesinden: 1 — Evvelce davet edilen 316-| 332 (dahil) ve bu sefer davetiye| Çıkarılan 333 doğumlulardan ve bun- Tara müameleye tabi yoklama ka-| çağı bakaya ve saklılarla muamele-| deri tekemmül eden ve hiç askerlik| yavaş yavaş hapishanenin taş kori- | etmemiş olan — (piyade) — sınıfına| Aorlarından / hücrelerine dağıldılar. | Mensup lelâm efrat askere sevk e- dilecektir. Akşama kadar durup, dinlenmeden| çalışmanın verdiği yorgunluktan ot minder, şimdi ona sanki kuş tüyün- denmiş gibi geliyordu. Uzanınca, çok geçmeden gözleri kapandı Sabahleyin uyandığı zaman, bu sefer hakikaten vücudunda bir kı-| Tıklık, başında bir ağrı hissediyor-| Gu. Sesi kısılmış arada bir gelen ke- #ik öksürüklerden boğazı yanıyordu. — Eh bu karda kışta çalışmak- tansa biraz hasta yatmak her hal-| de daha iyidir.Dedi.Kollarını aça. fak tatlı tatlı gerindi.. Vizite defte-| Tine İsmini yazdırıp sırasını bekler Mmeğe başladı. Doktor ufak bir mua-| “yeneden sonra kimisini işe, kimisini hücresine gönderiyordu. O oturdu- u tahta sırada, gözleri yarı kapalı| içeri girip çıkanları seyrediyor. Bu- Bün herkes yolda kar temizlerken,| © gene kor dolu mangalının karşısın | da tellendirdiği sizarasının duman-| darına bakarak bir hayal âleminde| dolaşacaktı. Hasta bakıcı gardiyanın bir teh- 2. — Şubede içtima günü 21/ Ni-| san/ 939 Cuma sabahıdır. 3. — Bedel vereceklerin bedelle- Ti 20/ Nisan/ 989 perşembe akşamı 'na kadar kabul edilir. 4 — Gelmiyenler hakkında ka- nuni takibat yapılacağı ilân olunur. * Kadıköy yerli askerlik şubesin- den: 930' Nisan — celbi için 316, 333,| dahil doğumlu — istüm piyedelerden hiç askerlik etmemiş olanlar sevk olunacaklardır. Bunların toplanma günü 21 Nisan 989 cuma günü saat üzere şubeye müracaatları ilân olu. Çocuk Bakımı Dersleri Eminönü Halkevinden: Sosyal yardım şubemiz tarafın- 'dan 5 hafta — devam etmek üzere her çarşamba Evimizin Cağaloğlun- niakin uyuklama. Senin keyfini bek- | daki salonunda çocuk bakımı dersle. | Tiyecek değiliz. içeri gir!. Ti açılacaktır. — Bu dersleri Doktor “Abir ağır olduğu yerden doğrul-| Nacı” Somersan verecek ve çocuk | G Muayone odasinın kapıtını çi esağırbir. Ülç kokum burmuma #rakliyordu. Doktor birinin girdiği. âl görünce. birdenbire olduğu yer.| den doğrullu. Adeta haykırarıı — Gene. zi #a? Dedi. işten kurtulmak için hergün bir taratın ağını. Bizim — bunlara her zaman ' zannediyorsun!. Ve gae çertiyanlera dönerek — Buğün bunu en aöir işde ça Aetiracakanız! — Bizt Kandırmağı Kalkışmayı göreün de. Sonru canı l terne bir daha gelein dedi. haftasına rastlıyan 26- Nisan. 939 garşamba günü saat (14) de başlı- yacak — ve diğer haftalar derslere #aat (11) de başlanacaktır. Bu derslere muntazam devam e- denlere birer vesika ve münasip bi.| Ter hediye - verilecektir. Devam et. mek İstiyenlerin Evimiz bürosuna Müracaatla kayıtlarını yaptırmaları Tica olunur. —H 28 Nisan Halk Saltanatısın ku- Tulduğu — gündür. Bunun için Çocuk Bayramı ve bunu takip eden Çocuk haftasında — çocuk #altanatı tesit edilmektedir. gn Çocuk Beirgeme Kurumu Genel 0 kişilik hir kafiyoyo kattlar | aN oaaammaama| YENİSABAH Tarsusta Kültür, Tecim Ve Sıhhat Faaliyeti Halkta Maarif Sevgisi Arttıkça Mek epler de Çoğalıyor Tarsus kaymakamı Bay M. Ali Oran, Parti ve Halkevi Baş- kanları, Belsdiye encümen azâsı ve muharrir Toksoy Tarsus (Hususi) — Tarsusta kl) salâtının dörtte Üçünü harcamakta- tür hareketleri çok canlıdır. Bir or- ta, beş ilk okulla üç dikiş ve biçki yurdu, bir Amerikan kolleji ve 82 köy okulu meveuttur. Bu yıl 15 köy okul kurağı daha” kurulmaktadır. Tarsus, kaza itibarile mektebi en) gok bir kasabamızdır. Halktaki ma- arif sevgisi yıldan yıla artıyor. Bil- hassa köylü tabakası cidden uyanık- tır. Diyebilirim ki, Tarsus köylüleri “Türkiyede en çok okuyan köylüler- dir. 937 gübatında açılmış olan Hal- kevi, değerli başkamı B. Fikri Ün-| Tünün himmetile ileri bir kültür mü- ezsesesi haline gelmiştir. Bina yeni| baştan tamir ve tanzim edilmiş, sa- on ve sahne inşaatı hitama ermek| Üzere bulunmuştur. TECİM VE ENDÜSTRİ Tarsus, daha ziyade - bir çiftçi memleketidir. Mahsulâtından başta| pamuk gelir. Senede vasati olarak beş milyon kilo pamuk istihsal edi-| dir. Nafıa Vekâletince inşa ettiril. mekte olan sulama kanallarının hi- 'tamını mütcakip Tarsus ticaretinde büyük bir inkişaf husule geleceğin- de şüphe yoktur. İki muazzam men- mevcuttur. SINHAT İŞLERİ Sıhhi dürüm iyidir. Memleket hastahanesinin yirmi beş olan eeki| yatak kadrosu ihtiyacı karşılıyama-| dığından kadronun elli yatağa iblüğı| takarrür etmiş ve modern bir pav-| yon tesis olunmuştur. Inşaata Tar-| #sus fabrikatörlerinin büyük yardım- ları dokunmuştur. Bunlardan vatan| #everliği ve hamiyetperverliği ile te- meyyüz etmiş bulunan / Çukurova fabrikası sahibi bay Sadık Eliyeşil Tarsusa bir de modern ilkokul ku-| rağı hediye eylemektedir. Geçenlerde temeli atılan bina 0- 'tuz bin Hiraya mal olacak ve para tamamen sayın bay Sadık Eliyeşil tarafından tediye olunacaktır. Mek- tebin plânları Maarif Vekâletindea| gelmiştir. Önümüzdeki ders yılı ba-, şına kadar talebeye açılmış olacak-| tır. Gene TTarsusun mühterem ve fe- dakâr zenginleri Halkevinin bilcüm- de mobilye ihtiyacını aralarında te- min etmişlerdir. RADYO PROĞRAMI PERŞEMBE - 18/4/89 1230 Program 1235 Türk müziği - PI. 13.00 Memleket saat ayarı, ajans 've meteoroloji haberleri. 13.15-14 Müzik ( Senfonik plak- lar, opera aryaları ve saire - PL) .15 Esham, tahvilat, kambıyo < nukut borsası (Fiyat) 2125 Neşeli plaklar - R. 2130 Müzik (Küçük orketra « . Şef: Necip Aşkın) 1 — Dohnanyi - Rapsodi 2 — Glessmer » Kırlangıçların 18.80 Program vedatı 1835 Müzik (Neşeli plaklar) — Boreherd - Bir gecenin ro aa GNL ee İ zi ee 19.00 Konuşma (Ziraat saati) 19.15 Türk müziği (Fasıl heyetii Çalanlar: Hakkı Derman, Eşref| Kadri, Hasan gür, Haluk Reeni, Ba -| 4 — Leopold - Karlabad hatırası 5 — Künneke - Mai elbiseli hem- #ireler operetinden ri Üfler, Hamdi Tokay. Marş - Final kmyan: Tehil barekuş, 6 — Hanns Löhr . Tempo tem- 20.00 Ajans, meteoroloji haberle. | Po- Galop 7 — Pachernegg - Viyana siüti 1 Küçük geçit resmi 2 Operada balet müziği 8 Grabende gezinti 4 Praterde atlı karınca 22.30 Müzik (Solistler - pl) 23.00 Müzik (Cazband - PI.) 2845-24 Son ajans. haberleri ve| yarınki program ri, Ziraat borsası (Fiyat) 20:15 Türk müziği Çalanlar: Vecihe, Cevdet Çağ'a, Refik Fersan, Kemal Niyazi Seyhun| Okuyanlar: Mahmut - karındaş, Melek Tokgöz. 1 — Karcığar perşevi. £ — Salâhaddin Pınar - Karer-| #ar şarkı - Sana gönül verdim. 3 — Udi Ahmet - Karcığar şar-| — MÜTEFERRİK : kı - Elimde iken sentn. 4 — Şikrünün - Karcığar şarkı| Konservatuvarın * Hasta bir ümitle bekledim. 5 — Halk türküsü - Urfalıyım| ezelden, 6 — Cevdet Çağla - Keman taksi. mi 7 — Raif Beyin - Karcığar ga) ka - gülüyor sevdiğim, 8 — Sadettin Kaynağın - İşte- | di #eni seven benim. 10 — Hüseyni saz semali akşamki konseri Bu akşam Konsovatuvar orkst rüsn tarafından aat 21 de Franaz Tiyatrosunda Seyfeddin Asal'ın zi yasetinde altmış kişilik bir senfo. Sik konser verilecektir. Könsere solist İskender Arda- iştirük eyliyecektir. - Konserde Çalmacak eserlerin arasında Tfayı 21.00 Memleket saat ays 8100 Konuşma (Mizah saati) üç dansı Balet müzigi ve Mozart'ın keman konsertosu vandız. —" ” Gır. Ayrıca beş pamuk ve çırçır, bir | vn, bir buz ve bir elektrik fabrikası | 13 NISAN 1939 Sultan Aziz Devri Başpehlivanları - Akkoyunlu Kazıkçı Kara Bekir - YAZAN : SAMİ KARAYEL (Görülmemiş Bir Güreş Akkoyunlunun Masal Olmuştu Ayıboğanla Güreşi Bir Sıvaslılar, Ayıboğanı — yenemö | Tarlar çenli 'etinök kolay bir yey'de- mişlerdi. Fakat; Akkoyunlu Kara | ğildi. Bekirlilerinin de kim olduğunu gös- — Hattâ; düşman sakerile muha- termişlerdi. rebe etmekten güçtü. Bu çember Ayıboğanla — galibane güreş Yâ-| #ürgün avının vüsatine göre devam pan Akkoyunlunun nami / şark ve| ederdi. Bazan, bir kaç ay devam et garp vilâyetlerini sarıp doldurmuş- | tiği olurdu. tu. Dillerde destan olmuştu. Kastamonulular, Taşköprülü Ket| Hasanlarından emin idiler. Çünkü, Kel Hasan da çok sarp bir pehlivan- &. Çember daraldıkça; hayvanlarla boğuşmak ta tehlikelegirdi. tşte; bu. suretle yapılan sürek avlarında hay- vanatı vahşiye ile cenkleşe, cenkleğe pisen 'TTürk gençleri harp zamanında her hangi bir keşif vazifesinde, her hangi bir muhasara ve hücumda hiç Kastamonulular, Kel Hasanları u rejime çekmişlerdi. Taşköprünün çamlık yaylalarında idman ettiripl bir zorluk çekmezler besliyorlardı. Okuyucularıma şunu arzedeyim Nihayet; güreş günü gelip da-| ki; sürgün avını Türklerden başka yandı. Kastamonulular Çorum üze- Finden Amasyaya ve oradan Toka- da, Tokattan - Sivasa gideceklerdi. Mesafe oldukça uzaktı. Fakat; © vakitler halk bu gibi uzun yürüyüşlere alışık idi. Hemen hemen hepai atlı olarak hareket &-| derlerdi. hiç bir millet bilmez ve yapmamış- tır. Bu av sırf Türklere mahsustur. Türkler bu avı eğlence için yapmaz. lardı. Kışa girerken elde ettikleri hayvanların pöstekilerinden kaput yaparlardı. Geyik, ceylân ve saire gibi ele geçirdikleri yüzlerce, hattâ binlerce Yürlyüşlerde konak yerleri ma-| hayvanların derisinden başka etleri- Tümdu. Tıpkı şimdiki şimendifer is-| Fini kışlık kavurma yaparak saklar. tasyonları gibi yollarda hanlar ve | Jardı. kervanhaneler vardı Osmanlı Türkleri” ecdatları gibi #ürgün avmna meraklı idiler. Sultan Yıldırım Beyazıdın sürgün avı içik sakladığı köpeklerin tasmaları altın ve mücevherden idi. Yıldırım, Niğabolu muharebesin- de esir ettiği ehli aalip kumandanı: larına bir gösteriş yapmak istediği Zaman onları evvelâ sürgün avına götürmüştü. O vakitler Türklerde sürgün avı demek ordunun, milletin kudret ve küvvetini gösteren bir manevra idi. (Devamı var) Kastamonulular, hilâfsız üç bin atlıdan fazla olarak yürüyüşe çık- muşlardı. Her ağanın ve beyin ma- iyeti ayrı bir grup teşkil ediyordu. Her grupun önünde davul ve zurnası vardı. Yürüyüş, âdeta bir sürgün avına| Bider gibi tertibatı havi idi. Esasen; | Anadolu Türkleri sürgün avı yapar lardı. Sürgün avları sefere çıkan bir #üvari fırkası gibi tam teçhizatlı ya- pilırdi. Bu avlar bazan bir ay devam ettiğinden silâh ve hayvan itibarile| yola çıkışlar harpten farksız olur: Gu. Bu sebeple Anadolulular daima YA seferber halde idiler. Yürüyüş onlar | —— Bandırma Ticaret Odası Erdek için bir zahmet ve külfet teşkil et-| Mümessilliğinden. mezdi. Şurada sıra gelmiş iken çok me- raklı olan sürgün avından okuyucu- larıma bir nebze bahsedeyim. Sürgün avı eski Türklerin spo>) hareketlerinden biridir. Bu av Av rupada, — ve gimdi memleketimizde yapılanlara benzemiz... Eski Türkle- rin Oğuz koluna / mensup olanları | Sayın gazetenizin 30 Mart tarih- Hi nüshasının 6 nct sayfasının 8$ ün' cü ve dördüncü - sütunlarında (Er dekte zeytin hilekârlığı) başlıklı ya- zılarda Erdekten verilen malümatı berveçhizir tavzih ediyorum. 1 Gemlik ve Mudanya gibi diğer Zeytinci muhitlerde bu sene Zeytin mahsulünün noksanlığı bir kısım tüc carın Erdeğe tehacümüne vesile -ol- muş; bu hal alâkadar tüccarları re- kabete düşürmüştür. Piyasayı dü- şürmek için bir uyuşma olduğu hi kındaki hakikatın tamamen zıddı o- lup bilakis bu sene taze zeytin fiat- larının normalin pek fevkinde oldu.. #u kuyudat ile sabittir. 2 &- Tuzlu Zeytin piyasasındakf düşkünlüğün mevsimin dahli / varsa da ihracat emtiasından olan bu mah. Sulümüzün keyfiyetile fiattaki nok- ganlığın başlıca sebeblerinden bi #ürgün avını âdeta bir sonbahar ve kış sporu olarak yaparlardı. Osmanlı Türklerine intikal eden daha hâlâ Anadolu da küçük mikyasta da olsa meveut- tur. Sürgün avı, bin ilâ yirmi bin atlı tarafından yapılırdı. Binlerce av kö- peklerile ava çıkan Türkler büyük bir vilâyet mıntakasını muhasara e- derlerdi. Ormanları, geçitleri posta, posta tarıyarak çemberi daraltırlar dı. Dağda, bayırda, ormanlarda bu-| İinün 'ne kafar hayvan varen Ha | Gir. milekim ilenanl Ulemrları sipar | çember daraldıkça tıpkı balık ağına | Ticlerini; fiatları ihracata elverişli | Süşzetn balkar. çi beçal bir yön | SA ÖEE V Ve uirani rından temin etmektedirler. 3 — Erdekte Zeytin üzerine ya- pilmiş bir hilekârliktan malumat z olmadığı gibi her hanği bir tüc- carın zebtin ihracatı da menedilmiş değildir. Muhtelif nevideki Zeytinle- Tin harman olarak ihzar ve sevkinde öteden beri bir mahzur görülmedi. #Fine göre son defa bir tüccarın dığı Siparişi bu suretle - hazırlamış olması keyfiyeti vaki mürncant ve kâyet üzerine makamatı resmi arzedilmiş ise de yapılan ihracatın (Türkiye malı mahlut Zeytin dane- Si) menşeli / olduğunu ve bunda bir mahzuru kanunl görülemediği bild rilmiş olup ancak alakâdar tüccarla- v tereddüte düşüren bu gibi hilâ'1 hakikat ihbaratın memleket müstah #illerinin zararına mal olduğunu hemmiyetle kayda Hizum his ettiği. mi arz İle İhbaratı vakıanın tekzibi. Bi rica ederim. toplanıp kaçarlardı. Çember haricine tek bir hayvan kaçımazdı. Ve her hanei bie geçit. ten veyahut cepheden harice'hay. | van kacıran grup gülünç. ve mah. | cüp bir halde Kalıdı Binsenaleyh; âdeta bir muhare- he meydanında imiş gibi dağı tepe, kayalık, ormanlık içlerinde ati ve yaya olarak gece ve gündür tek bir. hayvan muhasara hattından dişarı kaçırılmamak şartile çember skıştı. Tikear Geyikler, ceylânler, kurtlar, a- yılar, tavşanlar, paralar h. Hep bu çemberin içinde kalırdı. Şüphe yok ki, bu vehşi bayvan- girmemek için bütün meve cudiyetlerile avcılara her cepbadea ee ve gindüz” hücum ” elerlerak verlar da durmadan bu vabşi b vanlarla boğuşurlardı. Biüş e Bu vahgi hayvaslara orman ve dağ taş geçitlerini kapamak vo bune