1B Güzel Bir Rüya! | Yazan; MEHMED Rüzgürl, soğuk bir gündü. Has| — — Olur. va kararmak üzere, sokaklarda in.| — — Nerede? Yeri siz tayin edin. San akınları gittikçe coği 18) hastahanesinde | Tramvaylarda- yer bülmak imkânı| — — Pek bilmiyorum yerini. —— | Bir kadın dekikalardanberi Gek-| tatlı bir rüya, Kadın inanamıyordu Tiyordu. Efinde peketler var, Nazar. | En yalnız, en bedbin bir günün ları yorguna benziyor. Soluk çehresi | bu taadüf. Fakat tahayyül etmeğe,| e güzel, ne çirkin, Vücudu ince de- | © Künü düşünmeğe korkuyordu. Ya 5 bulamazsam / hastahanede. - Yanlışı 'necek kadar zayıf. Nihayet bir tramvay göründü. (Sişli - Tünel). Kalabalığa rağmen kadın arka sahanlığa atladı. içerde yer yok. Demir kapının yanına s0. kulüverdi. Dört erkek vardı sahan- hıkta. Baktılar, sonra yine başlarını çevirip sokaktaki renkli ışıklara dal dılar. Halbüki kadın, yanıp sönen tiyalarla alâkadar değildi. Nazarla- Tına sık sik çarpan çiftleri, yakışıklı| delikanlıları, süslü kadınları sanki görmüyordu. Başını dayıyacak bir, yer arar gibi boynunu büktü ve e- | dense gözlerini yumdu. Sonra kâ- buzlu bir rüyadan uyanır gibi ka- ganlık nazarlarını açtı. Etrafına ko: ka korka baktı. Bu yorgun çehrede gizli bir tirabın gölgesi var. Bu| #iyah nazarlarda, bu hafif ayrık du- daklarda sönmemiş bir arzunun a. deşi var. Biletçi bağırdı: "Taksim., | İnenler, binenler.Kadın hep ayni yer de hareketsiz duruyor. Yeni bir yol- | u, ta karşısında, kendine bakıyor. | Görmemek için başını çevirdi... Fa-| kat nasilsa nazarları tekrar çarpış. t Ne sıcak bakışları vardı bu ada- mın. Kadının simsiyah kalbinde kü- | bir yerde beklerse. Keşke adresini im. Onu bulup sonra kay- betmek ne acı, Mesut gibi, fakat sa- adetine inanamıyordu. Bu sarışın erkek âdeta kalbinde, yer tuttu. Nedense hep onu düşünü- | 'yor. Beklemekten başka / çare yok. | Fakat saatler geçmek bilmiyor. Kar gılaştıkları zaman büsbütün başka bir insan olacak Neş'eli nikbin, ha-| yatı çok seven kadın gibi. Nihayet beklenen saat geldi. Ka- dın geç kalmamak için bir otomobi- de atladı.. “Hastabane önüne gelin- ce, otomobilden inmeğe hazırlandı Şoför, biraz bekle., dedi, indi. Has| tahane pek kalabalıktı. Fakat o he-| nüz gelmemiş. Otomobilde bekleme-| yi tercih etti. İlkönce sabırlı idi, fakat dakika-| lar geçtikçe sabrı azalıyordu. — Saatiniz kaç şoför efendi? — On sekizi çeyrek geçiyor. — Daha bekliyeceğiz! .— Emredersiniz! Yavaş yavaş sinirleniyor, gözleri hep içeri girenlerde. Fakat ona ben- resini almadı? Gelmezse her şey bi. tecek. Onu bir daha nerede bulabi.. lir? Korkmadan baktı bu sefer. Bu Mavilikte yorgun nazarları dinlendi. Göğsü ısındı, sarı benzi pembeleşti. canlandı.. Kadın hep aati soruyor. Her Nazarları k v y inerken, arkadan onun da inme-| $*9'0 dakika ümitlerini biraz daha yokazırlandığın et ŞnaE. | kamyor. Her an vücudu biraz daha) ea aei İ niyEr KÜ K SN TelR Z .> | Tmen sönmüş gibi. Fakat bir türlü ada drar a ganuyormunuz? | goföre artik yürü diyemiyor. Çün- | Na Kü yürürse, uyanış var. Tatlı bir rü- yadan sonra gözlerini karanlık bir hakikate açmak var. Korkuyor. Nihayet: "Arabayı yürütün!,, diye: bildi. Ağır ağır, sonra çabuk çabuk ümit mabedinden uzaklaşıyorlar. Artık kadının nazarları arkaya çev- — Size biç tesadüf etmedim de.| — Tramvaydan neden baktınız. yüzüme? — Siz de baktınız, tabil. Kadın güldü, sanra tatlı bir ses- Bi Tilmiyor. Cesedi sanki bomboy. Güz. Zy lerinde ne iztirap, he yaş. Bütün bis| leri donmuş gibi, Belki atlatıldı. Belki de ortada yanlış anlaşma var. Thtimal o da başka bir yerde bekle- miştir. Kadın korkmakta ne kadar| haklı imiş... İnsanlar tesadüfün vo kaderin elinde oyuncak. — Nereye gidiyorsunuz :. — Bir hasta yoklamağa — Doktor. musunuz — Ona yakın bir şey, cezacı. Fa-| Kat ne aksi tesadüf, gitmeğe mecbu-| Tum. Başka bir saat veya bir gün #izi görebilir miyim? Tet — Ne vakit? — Ne vakit isterseniz. Ben her akşam serbestim. — Şu halde cuma günü sast on| #rkizde rica etsem. — B a — aa 5 Çorluda Küçük Talebeler Tavşan, Vavuk İstasyonunu Gezdiler Kadın her zamanki gibi yine ya-| payalnız, soluk bir ziya altında dü. Günüyor.... Kalemi boş bir sayfa üs. tünde yalnız şu cümleyi - biraktı:| "Ne güzel bir rüya!,, sonra iki dam-| Ja yaş bu cümleyi nokta gibi tamam-| Tadı. # e GÖREÜYİR Çorlu Cümhuriyet Mektebi beşinel sınıf talebeleri Tavuk istasyonunda Çorlu (Hurust) — Cümhuriyet| — Kafile 986 da Atatürkün şereflen- Okulunun beşinci amıf talsbesi hafta | dirdiği güçmen evini ziyaret ettik. Hatilinden istifade ederek munllim-| ten sonra tavgan, tavuk istaayonla. leri Hazan Can ile Muratlıda bir tet.| - rını gezmiş ve yatı okulunda mkafir. Kik gezisi yapmışlardız. edilen talebe ertesi günü dönmüştür. YENİSABAN ÇZ Bilecik Sür'atle Umrana Kavuşuyor Son Aylar İçinde Bir Çok Yenil Ve Güzel Eserler Yapıldı >-y —- - Bilecik: (Husust) — Şu son yıllarda ilimizde hummalı hamle lerle yaratılan yeni yeni eserler den bahsederken bu eserlerde bü. Yük bir tesiri bulunan zatın, Vilâ. yetimizin kıymetli Valisi Ali Rıza Okay'ın sinnen tekaüdlüğü müna” sebetiyle yakında aramızdan ayrı. lacağını düşünerek duyduğumuz #amimi teessürü de ifade etmek Jâ. zımdır. Temiz bir nasiye ile memleke- tine fasılasız 86 yıl mühim hizmet. ler ifa ederek beş senedenberi bu. ada mümtaz hasleteleriyle'kalble. rimizin derinliklerine dalmış olan bu mühterem zata karşı bunü yal- uz kadirşinasane bir vazife değil ayni zamanda vicdani bir vecibe addederim, Vilâyetin umranına ait olarak, başarılan işlere gelince: Yeniden Bilecik Ziraat Müdürü yapılan, tamir edilen yolların ayrı| B.Cemal Tan ayrı ölçüsünü / vererek, — üzerinde tekerleklerinin sessizce kaydığı| Park vücuda getirilmiştir. Ceza hâkimimiz Necmeddin Giritli oğlu nn teşebbüsiyle Şar klüp namı 'na tesis olunan bu parkda Ziraat| müdürümüz Cemal Tan'ın kıymet-| li gayretleriyle meydana gelmiş çok cazib bir şekil almıştır. Cemal Tan çok çalışkan ve bu. itibarla takdirlere şayan bir arka-| daş olduğu içindir ki kendisini ta- nitmak Üzere fotoğrafisi de tak. dim edilmiştir. . Hükümetle Halkevi arasında| bulvar haline kalbolunan Ali Os - kay caddesinde Cemal Tan'ın a. meliyata nezaretle iktifa etmiye -| rek bazan çamları eliyle dikmekte bulvarı muhtelif çiçeklerle hus bir itina ile süslemekte olduğunu bu yolların gözleri okşıyan güzel -| diğini methederek yazıma tahsisi olunan hacmin haricine çıkmak fik-| rinde değilim. Evvelki sene istasyon önünden! geçen Karasu üzerinde müceddeten| büyük bir beton köprü kurulmuştu.| Bu sene Yeniköy köprüsü de beton| olarak inşa edildiğinden Söğüt'ü Bileciğe raptederek Eskişehir - ve) Ankaraya kadar uzanan ve iktisa- di bakımdan husust bir ehemmi: yeti haiz olan bu yol - kazandığı| u iki köprü ile müstena bir mü -| kemmeliyete mazhar Yine evvelki sene ( 'nan Halkevi binası da son zaman larda ikmâl olunarak Bileciğin bul Mübrem ihtiyacı da bertaraf edil- Miş; ayni zamanda bu muhteşem binanın yanında bir de havuzlu hergün penceremden görüyor, 0- 'nun gu mesleki aşkına cidden hay. ran oluyorum. Kırkpınar Proleşyilıgı_zl_!.ugş Müsabakaları Çocuk Esirgeme Kurumu Edir- 'ne Vilâyeti merkez heyetinden: Bugünlerde profesyonel pehli-| yanlarımızın yekdiğerine meydan) okuduklarını sayın gazetenizin spor| #ütunlarında okumaktayız. Bu pehlivanların Edirnede kı Kırkpımar güreşlerini bilmiyeni ve bu güreşlere iştirük etmiyen pehlivan yok gibidir. - Kırkpınar güreşleri an'aneye tevfikan her yıl| hizirilyas gününden bir gün evvel açılır. Bu yıl da mayısın cum> sünü açılacak ve mayısın T) Tumumuz menfaatine icra edilecek| nci — ar günü akşamı sona ere- Kırkpınar güreşlerinde güreşmele-| cek ve üç gün devam edecektir. zini İstiyor ve bekliyoruz. Kırkpınar güreşleri Türk spo-| 'Tunda çok eskiden yer almıştır. Kuvvet ve güreşme çalışmalarına| güvenen pehlivanlar bu güreşlere iştirâk eder, görmediği ve bilmedi- oyunları bu güreşte öğrenir. A-| Kurumumuz bü yil Kirk- pınar güreşleri için başa 180. ba- şaltına 150, küçük ortaya 100, deste. 'ye 50 lira müküfat koymuştur. Bunun için Küvvet, kudret ve oyunlarına güvenen ve yekdigerlerine meydan o detâ imtihan olur, kazandığı dere-| “kuyan pehlivanları bu er alanına'da, ceye göre meslekdaşlarına meydan / yet ediyoruz. okur, | Başkan Koca Yusuflar, Adalı Haliller, | Yümnü Bicloğlu Kızılcıklı Mahmutlar, Kürddereli / aaaumaamamanauuamammnnunuı. Mehmet pehlivanlar, Kara Emin. | ler vo bu ayarda birçok pehlivan-| İar bu güreşlerde yerlerini almış-| dar, Türk küvvet ve kudretini dün yaya yaymışlardır. Son zaman da Tekirdağlı Hüseyin de bu alan-| da yetişmiştir. Hastalıklı gocukların çokluğu Milleti inkıraza sürükler. Yok- #ul yavruyu kurtarmak için Yıl. da Bir Lira ver Çocuk Esirge- me Kurumuna Üye ol! bulünüy | Pehlivanlarîekdiğerini birtürlüyenemiyorlardı olduğuna kanaat etmiş bulunuyor. | TVÇP D du. Yürükoğlu; müracaat eden beye | — Sünkü; Ayıboğan, Akkoyunluya lere sordu. 'ran daha Ün salmış bir pehlivan girdli, bir zamanda ayirdedersiniz güreşini. gisi bir parça gevşek durda derhal| 12 NİSAN 1939 Sultan Aziz Devri Başpehlivanları - Akkoyunlu Kazıkçı Kara Bekir - —t — * YAZAN : SAMİ KARAYEL Fakat İki Taraf İleri Gelenleri Güreşi Ayırmıyorlardı Yürü Güreş, dört saati bulduğu halde peblivanlar daha hâlâ kesilmemiş. ini bildiği için lerdi. Her iki taraf ta güreşe başla- | birden mukabele etti dıkları gibi canlı ve nefesli idiler. y Her ikisi de birbirlerini incitmeden,| kavga etmeden bir babayiğite yakı- gan bir efendilikle - çarpışıyorlardı. Bazan; mukabelci bilmisil olmak ü- zere, birbirlerine öyle boyunduruk- lar çekiyorlardı ki; boğulup ölm mek hiçtendi. Fakat; tadında bıra-| kıyorlar... ileri varmıyorlardı. Nihayet; sular kararmağa Jadı. İki hasmın birbirini mağlâp © lu; pehlivanlığın bu gibi her ikisine Pehlivanlar; sizin dediğiniz'e olmaz bu iş.. Hakem heyeti böyle kararlaştırmıştı. Sizi itaate davet ederiz. Güreşi men ediyoruz. Kel Hasan Akkoyunluyu, Yürük- oğlu da Ayıboğanı önliyerek ve tı 'tarak meydandan çıkardılar. Sıvas ve Amasya beyleri ve di- ğer seyirciler usul ve âdetten oldu. #f veçhile hakem heyetinin hu kar demiyecekleri anlaşılı. Zaten; bir-| MA lek bir itaatsizlikte ve mük baraber JaP MlarI Küreş denk v nlerce halk; kuzu gibi ve bir İKi daralım ağaları - beraborliği| #Pçrtmene ve bubuyiğite yakışır a — İhatırlarına getirmiyorlardı. Ne Sıvas / #ile süküt etmislerdi C1). Pehtiyan. — ğ lar da Heri geri fazla 5€ etmediler. Birbirlerinden ayrılırken kucaklaştı. — — lar. Müsafaha yapıp öpüştüler.. San- ki, birbirlerini boğan ve yenmeğe çalısan onlar değildi Davullar, zurnalar çalmağa baş- Dellallar bağırıyordır hlar ve ne de Amasyalılar sular ka- | rardığı halde gururlarına yedirip müracaat etmiyorlardı. | Halden anlıyan Tokat beyleri, işi mayna etmeğe karar verdiler... Ço- | rum ve Kastamonu beyleri de bir a- raya gelerek fıskosa başladılar... ve. iadı Amasya, Sıvas beylerine müracaate | — — Pehlivanlara konan hediyeler karar verdiler. | berabere kaldıkları için yarı yarıya Amasya beyleri, tavassut ricasi- | taksim olundutuu. 'a yanaşmıyorlardı. Sivaslılar da ay| — Pehlivanlara, hediyeden başka ni fikirde bulunuyorlardı. Lâkin, 4| bir şey verilmezdi. Rumelinde, ve #aatlık bir boğuşmadan sonra; peh- Tivanlar güreşi ayırdetmek için gece karanlığında da güreşecekler değil- lerdi ya. Rumeli güreşi olan olduğu gibi pehlivanların avuç açıp parsa toplaması Anadolu pehliva Tarınca çok ayıp bir geydi. Hiç bir pehlivan avuç açıp dilenir gibi para toplar mıydı?.. Anadolulularca bu. sakim ve hicabâver âdet bilinmezdi. bile Bu neticeden Sıvaslılar da, A- masyalılar da -—memnun değillerdi. Her halde galip gelmeleri lâzımdı. | Fakat; Ayıboğanın, Akkoyunluyu yenememesi de epeyce dedikoduyu mucip olmuştu. yağ güreşinde ve Amasyalıları y remiyen beyler; sözü geçen ve ha- | kem mevkünde bulunan Tokatlı peh- müracaat eti tinde Taşköprülü | Kel Hasan pehlivan da vardı. Hakem heyeti; beylerin tavassu tunu makul görmüş ve kabul etmis ti. Pehlivanları - berabere ayırmak muvafıkı insaniyet — ve hakkaniyet dı. Hem Amasyalılar, Akkoyunluyu mağlüp edeceklerine yüzde yüz e- min bulunuyorlardı. hlar, biraz da seviniyorlar- di Amasyalıların namlı — yiğiti mağlüp edememişti Akkoyunluyu. Güreş bittiği için, herkes gece- den yola çıkıyordu. Yaz gecesi se- rinliğinde sabaha kadar yol almak fena olmazdı. Yalnız, Kastamonulular, Sıvas v hlardan güreş istiyorlardı. Taşköp- — Sıvaslılar, An yor?. — Kabul etmiyorlar tavassutu asyalılar ne di- Et. Ne olacakmı: — Gece de olsa birbiri düp edinceye kadar - be mış!. — Hiç böyle şey olur mu? Gör- eç denk düşmüş dasınlar bu babay Evet; hakkığız var.. Fakat, | rülü Kel Hasanlarile Akkoyunluyu çok uğraştık, bir türlü tarafeyni ra- | kapıştırmak arzusunu izhar etmiş- a edemedik. derdi. — Pekâlü. Ayıboğan; / Yürükoğlu gibi, Kel Hasanı da- meydandan çıkarmış. 't Akkoyunlu, Yürükoğtunu mağ Tüp ettiği cihetle ondan bir güreş is temek Kastamonuhuların haldka di Üste de; Kel Hasan, Yürükoğlu ile tpkı Akkoyunlu gibi berabere kalp muştı. Kel Hasan; yabana atılacak bir pehlivan değildi. Hattâ; Yürükoğ —— hından, Akkoyunludan, Ayiboğan. dan n iri yapılı ve daha halli bir — pehlivandı. Acı ve zebir gibi kuvvetli Bir adamadı. Yalzız, biras şekık ve çevik değilâr Sıvnallar, Kastamcnuluların tekk difini gider ayak- kabul etmişlerdi. bir dahaki ayın ük haftamıada gü Teş Sivasta olacaktı. Bir gün evvel“-Amasya ovasını dolduran babayiğitler atlarına bi müş, ber biri, birer kafile halinde davul zurna çalarak oynayıp güle. Tek vilâyetlerine dönmüşlerdi. (Devami var Dedi. Ve yanında bulunan — Kel Hasana dönerek — Hasan pehlivan ne dersin sen; bu işe?. “Tamamile senin fikrindeyim. Bu pehlivanlar dört saat daha gü- reşseler Vaziyet yine budur. — Ne yapalım dersin? — Meydana çıkıp - biz ayıralım güreşi derim. — Pekâlâ; haydi. Hakem mevklinde - bulunan iki| 'namdar pehlivan meydana yürüdü- ler... Binlerce halk işi anlamışlardı. Yürük Ali pehlivanların arasına Ve; — Arkadaşlar; akşam oldu. Gü- reşiniz denk düştü. Dört saatir de boğuşuyorsunuz... İnşallah başka, zi... Berabere kalınız. dedi. Yürükoğlunun bu lâfları gümel gitmişti. Çünkü; her iki pehlivan| birden itiraz etmişlerdi. Ve başka | *ürlü de hareket edemezlerdi. Han- CA) Tıpka bu gün yapılan spor maçlarında olduğu gibi değil miz © tarafın beyleri onu korkaklıkla it- ham ederlerdi.