19 Kasım 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 5

19 Kasım 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kanm YENİ İSTANBUL Köyde öğretmen Köylüyü kalkındırma dâvasında nasıl muvaffak olabilir ? Yazan : Abdullah ÇELİK Adapasarı - Erenler — Okulu Başöğretmeni sonra da kendisinin arzu - etti. ği yeri köylüye okumalıdır. . Bv. TABİT güzellikleri ve verimii top- rTaklariyle günden güne ileri cemi- Keller “anifına " döğrü “dev” adim: İariyle “ilerleyen — güzel yurdumu. zun ekseriyetini, köy ve köylü: derin “teşkil etilği — herkesçe bili. nen bir hakikattir. Köy Ve köy. 10 dâvam, bizde en çok ağız. larda dolaşan ve — kalemlerle ifade &dilen bir mevzudur. Fakat, köyle- Timizin ekaeriyetinde bulunan cani Başla çalışan insan- olmak, millet olmak düvasıdır. denen. — ilköğretim dvasının. / gerçekleştirlellerinden Jan öğretmenlerimizden biç bahsedil. memektedir. Köyde öğretmen nasıl muvaffak olur? Veya nasil muva£fak Bu sorulara manlesef bugüne kadar temas edilmemistir. Bu mühim düva. ya Yeni İstanbul'un müsaadesi nis. Petinde temas etmeyi vazife bildik: Köy deyince evvela şunu anlamal YziygiYeceğini, giveceğini kendi alın teriyle gece gündüz. demeden — ça- “lişan, Ansanların meydana getirdiği bir insan topluluğudur. Böyle bir ta- biat parçam Üzerinde yaşıyan insan: ların hepsine birden köylü denmekte- Şir. Köy ve köylümüz Osmanlı im Paratorluğunun “ senelerce süren ih- Mallerine - kurban gitmiştir. - Genç Cumhuriyetimiz, yurdun hakikt sahi- bi ve efendisi diye büyük insan, Ata. türkün vasıflandırdığı bu diyarı her geyden evvel ele almış, onlara gerekli İlgiyi göstermiştir. Sılma denen Afet ortadan — kaldırıkıı — gibi, okur yazarı yüzde bir. nispetinden yüzde 30:90 nispetinde çıkarılmıştır. Cum. huriyet devrinde okuma yazma sahı sında bu kadar ilerleme gösterebil. memize yegâne seben, halkımızın o. kur yazarlığa verdiği değer ve öğ. retmenlerimizin — mesleklerinde gös. terdikleri başarılardır. Bunu şükran. Ja karşılamalıyız. Köy ve köylünün içerisine yapı yalnız giren bir öğretmen nasıl he Teket etsin ki muvaffak olsun? Köy öğretmeni evvelâ - çok kültürlü ve aempatik olmalıdır. Kültürü ve sem- patisi ile Muhitinde bırakacağı te- Sir, onun —muvaffakıyetine - birinci Gestek olacaktır. Öğretmen, günün aktüalitesini bilebilmeli. Günde en az İki gazete, mümkün olmasa bile bir tarafsız gazete okumalıdır. Gazete- yi evinde mütalâa ettikten sonra köy kahvesine veya köylünün toplandığı bir yere gitmeli, köylüye evvelâ ken- Gilerini en çok ilgilendiren yerleri, Ve köylüyü flgilendiren yeri oku- malıdır diyoruz. Çünkü, köylüyü ilgi- lendirmiyen kısımlar okunmayıp, öğ- retmen kendisinin arzu ettiği ve köy- Tüyü, İlgilendirmediği gibi. anlıyamı: yacakları yerlerden okursa dinliyen- ler teker teker konuşmaza ve dinle: mek istiyenlere de mâni olurlar. Ve y Muallim bey orayı birak da başka yerlere bak't. erler. Bu âa öğtetmenin gücüne gider. — Küylüye bu şekllde orijinal mevzular okunun- Sa, Okuma ve yazmıya karşı büyük bİF sevgi uyanır Ve bu defa çocuğu- 'a gazete, dergi alıp okutacağı Bibi “Okulun 'ne kiymet bugün ço- <uğu yollamıyayım” demez, Bu şe- kilde hem okulun devamı sağlanmış. olur, hem de öğretmen, çocuklardan Başka köylü ile de İlgilendiği için köylünün de sonsuz sevgi Ve saygıla- Yna mazbar olur. Ben öyle köyler Biliyorum ki, 70 yaşındaki saçı, sar kalı ağarmış. köylü dayıları, 18 ya- #ında hentiz dün okuldan çıkan öğ- retmen kahveye girdiği zaman kalk- Miş, ona yer vermek İstemiştir. Yine öyle köyler vardır. ki — öğretmenin kahveye girişi köyün Hasanı, Hüse: Yini kadar ilgilendirememiştir. Köyde köy - öğretmeni çok kolay muvaffak olur. Yeter kt kalbi bulun. duğu muhite her sahada hizmet aşkı İle çarpsın ve bu arzusunu etrafı Gakilere sözle değil, filliyatin. göz- tersin. Köylümüz, dün okuldan çıkan, henliz bülüğ çağına dahi gelmemiş fakat öğretmen — olarak aralarında bulunan küçük bir yavruya gerekli İlgi Ve yakınlığı göstermekte cömert- tirler. " Yeter ki / öğretmenlerimiz Mesleklerinin yükşek şereflerine ka- pılmasınlar, fikir ve filleri le on- Jara hizmet etmek İstesinler. Yazı. min başında da İşaret ettiğim gibi 'Köyde öğretmen namıl muvaffak ©- lur, Ve nasil muvaffak olamaz?"'gek. lindeki soruları, bu mesleğin bir fer. dl ve bir kaç köy değiştirmiş bir insan” olarak Yeni İstanbul gaze- tesinin müsaadesi nispetinde açıki yacağım, Gayemiz, bu mesleğe yeni intisap eden genç hocalara iyi bir yolu tavsiye etmek, “Bizim öğretmen çok fena” diye dert yanan köylü va- tandaşlarımın sızlanmalarını ortadan kaldırmaktır. Yazılarımda, tatbik et tifim kısımları da aynen belirtece. Bim Yazılarım bu yekilde nazart değti, ameli olacaktır. “Existentialisme,, felsefesi Nasıl başladı, kurucusunun düşünceleri - Parisi ziyaret edenler umumiyetle 'existentimliste” Teri görmeden git mezler. Akşam hava karardığı 7a- man, Salnt Michel Bulvarının dar so- kaklarının birine girdiğiniz takdirde, Existentimliste'lerin izbe Bodrumları. 'na loş ve dar merdivenlerden indikten sonra kendinizi dar ve kalabalık bir odada bulursunuz. Burada berkes danseder. Herkes eğlenir. Uzun se h erkekler, kısa saçlı kızlar birlikte Amerikanvari dansederler. - Existen- tialisme'e göre insan istediği gibi ek- denmeli, arzu ettiği gibi yaşamalıdır. Harbi takibeden senelerde, — Fransız existentlalistme'in babası Jean Paul Sartre, burasını çok ziyaret ederdi. İs fantaziye kaçmıya başlayınca, Sartre karargâhımı Caf& Fior'a nak- letmeğe mecbur oldu. Uzun bir va> man Caf Flor, turistlerin lik ziyara ettikleri yer haline geldi. Rahatı ka- Sartre, bu sefer Câf€'lerden de rak ortadan kayboldu. Existentialisme —nasıl başladı? 10 uncu asrın başlarında Yaşıyan Danl- markalı filozof Kierkegaara, yazdığı Polemik makalelerle, ferdin, bu dün: Yada tek başına birakıldığını ve mu: kadderatını kendisinin yarattığını 1 leri sürdü. Bedbin bir insan olan Ki- erkegaard, kambur ve o nispette de çirkin bir adamdı. Bir ara nışanlar. mış, fakat kendisini hakir addettiğin den nlşanı Bozmuştur.Hayatı.byndan sonra keder Ve elemle geçmiştir. Ki- erkegnard'in bir tesellisi vardı: Al- lah! Alman filozoflarından - Heldex- Zer, ondan azami İstifade etti ve Ki erkegsard'in birçok — fikirlerini bir sistem halinde inceledi ve tesis etti Fakat Heldegger, üstadı gibi, Allaha inanmazdı. Bilakla, o, dinsiz, iman: Sız bir filozoftu. Başka bir Alman filozofu Jaspers, Klerkegaard'ın Hi rıstiyan Tikirlerini alarak hinstiyân existentinlisme'ini kurdu.Buna para. lel olarak, Fransada iki büyük m harrir ortaya çıktı. Jean Paul Santre 'Gab- Heldegger'in dinsiz fikirlerini, Tiel Marcelde J: fikirlerini alarak kitaplar y Jean-Paal Sartre Jean.Paul Sartre, “Ecole Normalı dün —mezun olup, felsefe — Üzerin Alman Üniversitelerinde ihtisas y. Mıştır. Muallim olduktan 30 ima kravatsız doluştığ 'Çüartler Latin” de n Jesn.Paul Sartre, hakiki bir filozof değildir. Olan olsa. exintentiali bti ahür. olmuz: sefesini müdafa e nuharrir dir. Sartre e n bir. düstürüna adır. 'Allah yoksa, istediğ 'yar biliriz.” Sartre'in a. rında karakterler, istedikleri gibi ha- reket ederler. Mükadüeratlarını ken; dileri tâyin ettikleri için, pişmanızk duymazlar. Fakat pişmanlıktan dahıa fena bir vaziyetle kargılasırlar. Ha: yatta olmanın, yaşamanın kederini hissederler ki bundan kaçınılamaz. Sartre, bir — perdelik “Huk Ci iyesinde, — cehennemin bir odasına ılmiş dört kişinin başından ge genleri anlatır. Bu odadan, hayatın olduğu gibi. kurtulmanın çaresi yok- tur. Zira hayatı insanlar istemi; Sartre'a göre Insanlar birer keder parçasıdır; herbiri bir köşeye sıkıştı rılmış birer âciz - mahlüktur. Öyle bir yola düşmüştür ki kurtulmasına imkân yoktur. Ve bu yolda yaptığı her hareketten mesuldür. Descartes, kendi. mevcudiyetini “Dişünüyorum, demek ki varım” gibi kolay bir yolla İspat etmişti! Descartes için, insan, düşünen ve Allah tarafından aldatıl: — mayan bir mühlüktur. Sartre için, in- san hayatını hür olarak teşbit eden ve aldatıcı bir Allahı bulunmayan kimsedir: İşte burada existentalisme felsefesinin ana hatlariyle karsılaşı- yoruz. Sartre'a göre Allah olma. diği için, insanı — aldatacak İimse yoktur. Bu demektir ki, hayatta al datılmak diye bir şey düşünülemez. Aldatıldığımız, hatalı bir iş yaptığı: z zaman, herbirimiz. bundan me #ul olmalıyız. Bahaneler, mazeretler uydurmağa hakkımız yoktur. Tem- bellik edip kadere inanamayız, Sartre, bayat yolunun yalnızlığını Ve korkunçluğunu “Hürriyet - Yolunda' isimli kitaplarında bütün çıplaklığiy- le ortaya atar, Buna artık realizm denilemez... Sartre. yaşadığımız ha- yatın şartlarını, bilhasa esir kamp- İarının yarattığı delenere bir cemi- yeti aksettirmeğe çalışır. Zola'nın re- alizmi ile Sartre'in realizmi arasın. da fark vardır. Zola 19 uncu asrın iyimserliği ve idenlizmi içinde yaz. mıştır. Zaten yaşadığı devirde, insa- 'Tun İstikbali parlak - görünmekteydi. Cemiyette her cihetten ilerleme ve inkişaf hâkimdir. İçinde yaşadığımız asır ise iki büyük dünya harbine hit olmuştur. Bugün bile dünya va eti pek karışık olduğundan, refah 'e sandetten bahsetmek biraz abes olur. Bu asırda insanın istikbali 5- nüktür. Yıkıcıdır. Menfaatperesttir. İşte bu şartlar mevcut olmadan Zola nikbin bir renlist olabilirdi. Fakat re fazla hassan olduğu için, bir Mmüşahedelerini kaleme kat hiçbir zaman o, ah- *rs) vermeğe kalkmaz. Bu karanlık tarihte, Sartre, insan için Ümitli bir hayat tasavyur edi mez. Tablatiyle, harpten fakir kal: mif ve yıpranmış bir. memlekette ezistenilellame çabucak yayılır. Ni tekim, Fransa, Almanyada ve bilhas. sa İtalyada çok rağbettedir. İtalya: da existentinliste muharrirler yoksa a existentinliste felsefesi hakkanda yüzlerce kitap yazılmaktadır. İngil: terede İse hayat ve kültür şartları değişik olduğundan, — exlatentialinme tutunamamıştır. — Pakat — İngilizler, Jeân-Paul Sartre'ı büyük bir edip tiyatro muharriri olarak: kubul € derler. Bu sene — Laurence Ölivler Sartre'in “Kirli Eller” piyesini Lon hnelerinde temail ederek piyesi retti. “Muhterem Aşifte” pi «i de New-York'ta büyük bir mu- vaffakıyet Kazandı. “Sinekler” ve n fer piyçaleriyle Sartre, büyük bir t yatro muharriri olduğunu ispat. et Bundan başka Satre b azıları da yazmıştır. Baüdelaire'e t yazdığı bir kitapta, birinci sınıf b tenkid yapmasıne — bildiğini göstermiştir. — Netice olarak d yebiliriz ki, Satre evvelü. büyük bir Tomancı Ve tiyatro muharriridir. £ serleri felseti fikirler - dolu ise, bunu Bir kaza eseri telikki etmemiz l. çok tenkid Bi tre'a nazaran daha tilozof, daha ağırdır Hirastiyan exis- tentinliste'i olduğu için.Gabrley Mar- A, ferdi tecrld edilmiş bir halde In. demez, onu cemiyetin, milletin ve hattâ “bir din içinde İnceler. Satre ise ferdi rabitasız, köksüz bir halde yapyalnız yakalar ve inceler. Gabriel Marcel'ir geçen sene Pariste oyna 'nan “Allahin Adamı” piyesi çok mu. Vaffak olmuştu. Satre'in piyesleriyle ükayese edersek, —Marcel'in piyesi daha vakür, daha ciddi ve daha fel- Birleşik Amerikaya avukatlar hâkim Kongre âzasının yüzde altmışı, Senatonun yüzde elli altısı avukattır Birleşik — Amerilanın en yüksek kanun yapan meclisi olan kongrede çalışan Böl erkek Ve kadın, memle- ketin her tarafından gelir. Bunlar, Mühtelif dine mensup — olup, halk tarafından kongreye seçilmeden ön- ge Avukat, tiyatro aktörü, bankacı ve dişci gibi muhtelif meslek Sahi- bidirler. Kanun yapmak, kongrenin e$ mü- 'him vazifelerinden biri olduğundan kısmı Azamisi avukatlardan ibaret- fir, Son zamanlarda kongrenin 81 inci celsesinde Köngre Kütüphanesi tarafından yapılan bir tetkik, Sena: tonun ©6 60 ımın avukatlardan mü- rekkep olduğunu göstermiştir. 'Tem- ailciler Meclisinin 135 Azasından 244 Ü yani $e 58 #i avukattır. sendika idarecisi, 7 doktor, 6 kon. . 8 mühasip, 8 dirçi, 8 3 maliyeci, 8 içtimat mu- denlerinden biri olan Ayandan Arthur H. Vandenberg, Michigan eyâletinde tanınmış bir muharrirdir. Ayandan Avenet adamı ve 2 eczacı, geri »ka- | Paul H. Douglas ve Elbert D. 'Tho. Jan 14 Aza mühtelif meslek menmü: | mas Üniversite profesörü, İrving M budur. 1ves, New-York'ta Sanayi ve İşçi Bazı Azalar çok defa seçildiğin- | İdarecisi Mektebi Müdürü ve Ralph den bütün ömürlerince kongreye iş- | E. Fianders ile Homer E. Capehart tirak etmişlerdir. büyük tüccar ve fabrikatör idiler. Çekoslovakyada doğmuş olan ve| — Temaliciler Meclisi Azaları mrasın- Temsilciler Mecllsi - Kanun Yapma | da, Christlan A. Herter, Birinci Ci Heyeti relsi olan Adolph Ji Babath, | han Harbinden sonra Amerikan Ha- 1907 den beri her iki sene seçilerek | riciyesinde, bulundu. John P. her Azadan fazla kongrede bulun- | | California eyaletinde İşçi Sendil muştur. Senato Tahsisat Heyeti ve: isi Kenneth MeKelli New-York'ta büyük bir zenci kilise: sinde papazdır. Köngrenin kadın âzaları da muh- telif meslek sahibidirler. — Ayandan Azasıdır. Meclisi (zası 20 Âyan 'seneden fazla kon- Ereye İştirak etmiştir. Margaret Chase Smith, tanınmış Kütüphanenin — raporuna — göre | — Eski Ziraat Bakanı Ayandan Clin- | bir tüccar idi. Temslleiler Meclisi â- köngrenin diğer — meslek nispetleri | ton P. Andersan gibi Birçok Ayan ve | zalarından Helen Gahagan Douglas, Şunlardır; 47 tüccar Ve fabrikatör, | Temsileller Meclisleri âzası, hükü- | tiyatro ve sinema aktörü, Frances 36 muharrir, 30 profesör ve mual- lüm, 28 çiftçi, 16 mülk sahibi. 13 h. Kümet memüru, 10 bankacı, 8 işçi Mette yüksek mevki sahibi. olmuş. lardır. Cumhuriyetçi P. Bolton ile Edith Nourse Rogers hayırsever cemiyetlerinde meşhur ve Partisinin ileri ge- | Edna Keliy bir ev kadını lâi. YEULEEE —e e! “Amerikadan intıbalar : Amerikada satış yerleri ve usülleri Oğuz TÜRKKAN Manifaturacıya da ayrıca uğramıya ne hacet, işte şuracıktan, hepsini bir kerede ahverirsiniz. Nihayet kapıya Kelince kuyruğa girer ve kasa başın- daki ndama parayı verirsiniz. Tazan : Herlinde “Wertheli İstanbulda da eski “Orazdibak” ve Amerika değil- | şimdiki "Karlman, Liyon” mağzalı Amerikadadır | rini hatırlıyanlar, bahsetmekte oldi Kum dükkânlar Kakkında a çok bir fikir edinebilirler. Amerikan "depart ment storlare” 1, iğmeden uçağa ki dür her şeyi satarlar. Bütün bir halleyi kaplıyan bu dev mağzalı içi, Beyoğlunun en işlek saatinde g- remiyecegimiz kadar büyük bir müşe eri Kalabalığı ile dolup / taşar. Blr 'yandan kendi kendine yürüyen me: diven basamakları, bir yandan da Amerika katlı binalar. ve Bu, New-York'tur. dir. Gerçi New-York ama, Âmerika Newv-York değiidir. 'Amerikayı Amerika yapan şey, o- nun zihniyeti, iktisadiyatı, şarkıları, yolları, dükkânları.. vas. di der demez Saklımıza 80 gratalyeller gelir Amerikan bakkal dükkanları 800- 2000 arası mal/ bulundurdukları bi de, Super-Market'ler 3000-20000 mre sında bir bolluk arzederler. Dağ gibi yıkılı konserve kutüları Ve büzlük- taki “donmuş gıda maddeleri” yahut da BüÜt, tereyağı, — peynir, yumüurta, *, bu dükkânların esas satış emti. sansörler binlerce müşteriyi kattan | <alarıdır; fakat çorap, çiçek, baama kata taşır. Elbise, ev eşyası, yiye- | elbise, plâk, podra, aspirin, elektrikli cek, oyuncak, plâk, televizyön, her | kızartma makinesi, mecmün ve vi Amerikaya has olan geylerin buşın. da belki de dükkânları gelir. Bu #it dükkânlana dünyanın başka fa- Taflarında rastlamak pek kabil olma- dıkı gibi, bunlar her Amerikan şeh- rinde muhakkak bulunurlar Bağta eczane Bu eczanelerin en (Drugstore) gelir az sattıkları şey belki de ilâçtır. Elinizde 'ne İsterseniz bu mağzaların ilgti ka: | xt gibi çeşitll - maddelerdân de bir bir Amerikan “drügatore” una glrze | tinda ve kısmında bulabilirsiniz. A: | hayli iş Yaparlar. Bu dükkânlar, kör eniz, ilâç kısmını buluncaya kadar | Sikırsanız lokantaları vardır, yemek | şe bakkalı Kibi veresiye vermek ve akla karayı seçersiniz. — Eczanelerin | — Yertiniz. sreyleelim gibi kolaylıklar göster mezlerse de müşteri celbetmesini mi Aasıl İşİi, sandviç yapmak, gazoz ver- | — Amerikanın en yeni icadı “Super- tlerse de müşteri Ci mek, mec kemmel bilirler. Bir kere, muszzam satmak, film develop: h yiyecek dükkânları: etmek gibi daha kârlı fanliyetlerde- | dır. Son yilr aai olağ | S beüalee SD Un aa Gir. Bezanelerde oyuncak, sofra bi İ bu müazzam “Püzaryeri dükkânları” | alir ve ucüza maleder, ücüza aatar: Cüf anat mücevherat, terüik, kart | bugün bakkaliyeden baska her şeye | Jar. Birkaç kuruş “kelebir” için ki- Postal, çıkolata gibi. birbirini t | benzerler. Bu “Super Market” lerde | lometrelerce uzağa — gidip alişveriş etmekten çekinmeyen Amerikan k: danı, altindaki otomobille, buraların başlıca bakkaliye, et, mandra malları ve sebze-meyve satılırsa da, pek çi Mayan pek çok çeşitli geyler. satılır. Avrupada da bulunmakla beraber, | Runda, patateslerle kap kaçakların | devamlı müşterisi olurlar. Otomobüi- asıl Amerikada —dalbudak salan ti-| arasındaki bir bölmede tablolar, diş | lerini bırakacak yerler hazırdır. Ba. Dik bir — müessese de, “5-10 kurüş | fırçaları, / közmetikler, — ilâçlar, am | zi Süper-Market'lerde, — müşterilerin dükkânları" dır. Gayet geniş olan bü | puller Ve Kitaplar da #atişa arzedi. | çocuklarını bedava eğlendirmek, mafazalarda, mallar nevilerine göre | lir zere ayrı bir “panayır" odaları da larına göre bölmelere aizimişlerdiş | ”Super Market” derin ana hususle |/ yardır. Kaliforniyada bir Süper Mar. Buralardı 5 ceniteni başlayıp 1 dolat | yeti, Münlerinin. alacağını, Tatlardan | Xet anelerin / ebaklerini almakı SÖÜ Gçeker Tkürabiye" ada | a aati bulunmaz, Biralı düran çti | — *ütünü bile' vermektedir. Öregon'da Vardır;. burada, şekerler, çukolata: |— Kat tel arabalardan birini çekerai: | bir başkamı, yağmurlu günlerde müs- pastaları kürabiyeler, 5d02ü eç | Niz. çocuğunuz küçükse onu''da ar- | terilerine bedava olarak gemiye öz Bo aat Karaalrer. KAO28 ve | ka tarafına oturtür ve sonsuz Tarlar | dünç veriyormuş. — Wyoming'dekiler Flnldür Haa Te SN de AY arasında dolaşmıya başlarsınız. Raf | daha ileri gitmiş, bedava taksi tamin ediyormuş. İstİfÇİliği ve paketleme üstalığı, mal: hiz, çiviler, boy ve kalitelerine kör 51045 cent'lik bölmelere ayrılmış- | tar aha dime ve dan aha İyi Netlcede, — Amerikadaki — mevcut tır. Defterler, zarflar, inci boncuklar. | almiş aai har yanda aa LeSar © | bakkal dükkânları içinde Süper-Mar Te Ve avonları ve tabakı |di eei Par yandan gesbetmekte | ket'lar ancak yüzde beş tuttuğu hal: lar da hep bu prensip — mücibince de, Amerikanın gıda satiş yekönu- K çok geyleri alir alır araban sefidir. R. P, tırmaktadır. Ayrıca da başka yerlere | RLATNDIZ. Birçok modern dükkanar | maktadır. 1948 de, vaaatf bir Süpere Gene sırf Amerikaya münhasır 61- | çer, kesekâğıdına — doldürür, camlı | dükkânlar çoktur. Bunlardan birinin HİKÂYE | SAA NL Yazan : Rabindranath Tagore 'URABALA (le ben aynı llkoku- Ia gider, ve beraber bulundu gumuz anlarda nişanlı tmişiz gi Gavramrdık. Ne zaman evine uğra Gam, annesi bana ne yapacağını bilmez, kızı İle beni yan yana kor ve "aman ne güzel bir çift F dir ye haykırırdı. 'Henüz küçük bir çocuk olmak- Ja berber bu sözlerin - mânasını büsbütün — anlamıyor — değildir Hattâ çok geçmeden, Surabala' 'nun Üzerinde başkalarının malik olmadığı haklara sahip - bulündü- Ruma kansat getirip o kanaatin tesirile kiza eziyet etmeğe, ceza- lar yermeğe başladım. O da ses çıkarmadan her geye boyun eğer- di. Köy halkı çocuğun güzelliğini her fırsatla ilân ederdiyse de be- nim gibi küçük bir vahşinin henliz buna akıl erdirmesine imkân yok- tu:” Surabala - benim gözümde, keyfime hizmet etmek için dünya- Ya geldiğinden kendisine — ancak hor bakabilirdim. Babam toprak sahibi Şauthurl aflesinin çiftlik nazırı Idi.” Yazıp okumasını öğrendikten sonra ba- 'na çiftlik idaresini öğretmek ve vergi tahsildarlığı gibi bir vazife bulmak İstiyordu. Fakat ben - çimden razı değildim. - Benimle Bir mektepte okuyan Nilratan, Kalkuta'ya giderek İngilizce tah: Sil etmiş ve mahkeme mürettiyi olmustu : Benim de hayatta l tediğim -bu Idi. Müfettiş olama: #am dahi hiç değiise mahkeme baş kâtipliğine azmetmiştim. Babamın adiiye — memürlarına her vakit ne kadar saygı göster diğini gördüğümden onları balık, sebze, hattâ para gibi hediyelerle elde etmek lâzım: geldiğini çocuk- Tuğumdan beri biliyordum. Bu se- bepledir ki en küçük adliye adam- Jarına bile pek büyük kıymet ver- mekteydim : Çünkü bunlar, Hi distanın 830 milyon tanrısına deta Vekâlet eden ve bizim Ben- Bal'de tapılan sart tanrılardır. 'Nılratan'ın başarısından cesaret alaraktır Ki bir gün, müsait bir fırsattan faydalanıp 'ben de Kal- kuta'ya gittim ve babamdan aldı. Aım para ile tahsilime muntazam #ürete devam ettim. Aynı zaman- da siyasi cemiyetler ve hayır ku- Tumlarile de münasebette bulunu- yor, memleketime kendimi feda et meği Borç biliyor, fakat bunu na- Ai yapabileceğimi kestiremiyor. dum. Yol göstericim de yoktu. Fakat heyecanım bu yüzden tav: aamıyordu; biz. köylüler, Ka küta gençleri gibi her şeyle alay etmeye alışmadığımız. için İmanımız sağlamdı. / Birliğimizin önderleri nutuklar söylerken biz kapı kapı dolaşır paral toplar, ya- hut beyanname dağıtır ve önder lerimiz eleyhinde söz söyllyecek- Jere karğı savaşmağa hazır bülü- nurduk. / İşte bunun için şehrin gençleri biz taşrahılarla eğlenirdi- der. Kalkütaya müfettiş yahut hig dekilse mahkeme baş kâtibi. ol Mak üzere gelmişken, müstakbel bir Garibaldı: gibi hareket ediyor« düm £ O sıralarda Surabala'nın babam 'fle benim baham çocuklarını ev- dendirmeğe karar verdiler. — Ben Kalküta'ya vardığım tarihte - on beş yaşında idim; — Surabala ize sekizinde İdi. Şimdi ise on se- kizime varmış bulunduğumdan ba- bam, evlenme çağını geçtiğime hükmetmişti. Fakat ben, ömrüm oldukça bekâr kalmağı ve mem- Teketim için ölmeği gizlice kur- muştum, “Tahsilim tamamlanma- gan evlenmiyeceğimi babama. bil- dirdim, İki Üç my sonra, Surabala'nın Ram Loşan adında bir avukatla evlendiğimi duydum. O mralarda Hindistanın kalkınması için para toplamakla pek mesgul bulundu- Zumdan bu hüberin - ehemmiyetli olmadığına hükmettim. Tik diplomamı almış ve ara im- tihanıma hazırlanmakta idim ki, babam öldü. Annemle İki kız kar- deşimi geçindirmek — bana düştü- Künden mektebimi bırakıp iş ara- Mak lâzım geldi ve şuraya buraya baş vurduktan sonra — Noakhali Nahiyesinde küçük bir. kasaba mektebine öğretmen — vekilliğine tâyin edildim. Fikir Ve zevkime uygun bir iş bulduğuma seviniyordum. - “Tale- Belerimden her biri benden ala- cakları öğüt ve ilhamla müstakbel Hindistanın başbuğu — olacak de- L mi lli T T alişmaya koyuldüm. — Ve gör- düm ki; yaklaşan mektep imti- hanları, Hindistanın istikbalinden çok daha müstacel bir ehemmi- Şet taşımaktadır.. Mektep müdü. Tü gramer ve cebirden başka ko. nuşmak Mevzüu kabul - etmezdi. Benim — heyecanim — da bir kaç hafta içinde düştü. 'Ben dâhi değilim. Bvin sessiz- V içinde bir Çok geyler tasarla: rim ama çalışmaya / başlayınca Boyunduruk altındaki öküzler gibi yaptığım işin zarüretine katlar Fam, Bu şartlar içinde kabadayı. hik n aklına gelir? biri, gi bir tehlikesini önlemek üzene Baka Ho yanını Mmektep binasında yatardı. Jorya İmtihanını geçirdikten son. a bu iş bana düştü. Mektap b nası yanındaki külübede kalıyor dum, “Mektep ise; şehre uzak, bü- Yük bir sarnıç civarında ıdi. O zamana kadar. ehemmiyet yermediğim bir noktayı unuttum: Mahalli hükümet avukatı olan Ram Loşan mektebin yakınında oturuyordu. Köki çocukluk arka- daşım ve karısı Surabala'nın de Onunla beraber — oturduğunu öğ- Tenmiştim. Ram Loşan'la tanıştım. ile eskiden. tanıştığımızı. bilmiyordu; ben de hiç bahse medim. Zaten - Surabala'nın her- Hangi bir süretle bana bağlı bu. Tunduğu hissini de artık kaybel Bir gün Ram Loşan' Karısı retine gittim. Neler konuştuğur Zu hatırlamıyorum, fakat hiç hesiz bugünkü — Hindistanın Teci vaziyeti görüşüldü. — Muhatabımı heyecana getirmek, onda derin bir alaâka uyandırmak bahis mevzuu değildi. konuştuğumuz — mesele, “Tuka,, içerek bir iki saat içini dölmüye fırsat veren mesoleler. dendi. ömrümün şan ve G E G : Çeviren : N:. Lâkırdı arasında hafif bir bile- Bibi oldum. kapı aralı fından bana dikkatle — baktığını im. hAâtızamda — emniyet, daflık ve Sevgi Golü bir çit iri Şöz canlandı Ve yüreğimi müthiş Sir sızı kapladı Eve döndüm; fakat o sıı devam ediyordu; okumak. İstedim, yazı Tnağa otürdüm, bir iş göreyim de. dim: fakat nafile: Kalbimdeki © Şüklen kurtulamadım. 'Akşama doğru biraz #akinleşin. c& kendi kendime; — “Bu ustırap Bedlr F, dedim. G anda, içimden sanki Bir ses yükselip: 'i ne yaptın?, dedi. “Kendi. isteğimie biraktım. Beni #mrünün sonuna kadar bekiiyece- Bini bilemezdim., diye cevap ver. Sim, Fakat o ses devam etti —G samanlar isteseydin senin olurdu. Şimdt ona bakmak hak- kını kaybettin. Aranıza bir duvar Şekilmiştir. — Peki, dedim, ama Surubala benim için ne dir? Kalbim yine konuştu S Bugün hiç bir şey deği kat © zAmanlar her gey olabile. Sektir Evet, 'ne olmiyacaktı? ” Gönlü. mün en yakımı oiacak, neşemi ve kederimi paylaşacaktı Şimdi iwe 6 kadar yabancı ki, bakmak bile asaki *'Ram Loşan'ın karım — Surabar la'nın, kacasından ziyade — benim alduğu düşüncesini bir türlü zih âimden söküp atamıyordum. Ar fık biç bir iş göremez hale gel. miştim. Talebemin türkü söyleme: ye' Koyulduğu, çiçek kokularının odamı doldurduldarı öğle anatinde içimde bir çok dilek doğmaya başı İlrdi. 'Ne öllediğimi pek bilmiyor. düm ama, ileride Hindistanı İda- fe edecek olanların gramer dera derini taahih işine ömrümü vake. fetmemeye karar verdiğimi söy Teyebilirim. 'Ders bitlikten sonra, bek büyük olan evimin mzlığına tahammdi edemiyor, fakat gelen misafirler. Gen de çabük usanıyordum. Surabala ile evlenip - bahtiyar olabilirdim. LAkin aklıma bir Ga- Fibaldi kesilmeyi koymuş, nihayet köyün birine mektep hocam vazi- yetinde düşmüştümi Ve Suraba: İa'nın kocası olacağını - kimsenin tahmin etmediği Avukat Ram Lo. Jan da Surabala'yı almiş ve hür Kümet kapısında kendine bir mer. vet toplamakla meşguldü! Yeme: Bi tena pişmiş İse - Surabala'yı Azarlıyor. Ve keyfi gelirse bir mü: Cevher hediye ediyordur. Yağtı ve semizdir; güzel giyinir; dert ne> Gir bilmez. Her halde gecelerini Yıllızlara bakıp içini çekmekle ge- Çirmezi 'Ram Loğan bir gün, mühim bir düva için şehir dışina gitti ve kaz TBif pazarlesi dar Gökyüz Pazarleni Jak Gökyüm sa- bahtan beri örtülü 1di; doğru ince bir yağmur — başladı. Mektep müdürü” Bavayı - itibara Alarak deralerini erken keeti. B fün gün, kara kara bulutlar, san: Ki munzzam bir sahne tertip edi. Yorlarmış gtbi gökyüztünde dolaşıp durdülar, Ertesi günü öğleden be> men sonra gök gürültüleri ile bir. ükte yağmür başladı ve çok geç. meden sel halini aldı; geceleyin Büsbütün şiddet peyda eti Uyumaya çalışmak beyhide 1di. Bu müthiş fırtına esnasında Sura bala'nın evinde yapayalnız bulun. duğunü düşündüm. Bizim mektep binası onun oturduğu köşkten çok daha sağlamdı; kaç kere onu dar vet etmek aklıma gelmişti: Dave: tmi kabul etseydi ben gider ge Ceyi sarnıcın Gibinde geçirirdim. Fakat bir türlü cesaret - edeme: Glmdl, Babahın bir buçuğuna doğru de, 'niz yükselmesinin — karkung sesi duyuldu. Sular basıyordu! Odam- dan firlayıp Surabala'nın “evine doğru koştum. Yolumun. üstünde bizim sarnıcı destekleyen. sedler. den biri vardı. Su dizlerime kadar yükselmişti. Seddin Üstünden İadim. Binanın en yüksek kumı Ova seviyesinden 17 kadem yuka- ıdaydı 'Ben henliz yukarı çıkmıştım ki, bana doğru birinin geldiğini gör: düm. Gönlüm onu hemen tanımış Ve titremeye başlamıştı. Onun da Beni derhal tanıdığına emindim. 'Üc yarda eninde bir adacık üze. rinde Başbağa Kalmıştık. Her ta: Tafımız Su İle çevrilmişti. - Afet Yar kuvvetiyle devam ediyor, gök. yüzündeki yıldızlar - kayboluyor, Yeryüzlündeki işıklar - sönüyordu Böyle bir anda bir iki kelime söy. demekle hiç bir günah işlemezdik. Fakat ağzımızı — açamıyorduk. Hattâ birbirimize hatır bile sor. madık. Ayaklarımızın dibinde sel, ölüm saçan siyah ve koyu bir k ırga halinde çalkanırken biz K ğin içinde — birbirimize bak. Maya devam ettik. 'Surabala, 0 anda, yanımda bu. dunmak için bütün” dünyayı ter. ketti. O Aanda, benden başka hiÇ bir geyi yoktür. Çocukluğumuzun. 6'azak günlerinde benim yanıma gelmek Üzere başka bir yıldızdan Bizim aydınlık ve canlı Küremize İnmişti. Şu snatte ise, uzün bir aynlıktan sonra, Insan ve ışık do Tütküreyi terkederek can Çekişen tabintin son ihtilaçları içinde Payalnız Benim yanımda duruyor. Bir dalga daha Kelse, gu 2on ba. Tınağımızdan atılacak 've ölümde birleşecefiz. hiç — yükselmesin Jarı arasında uzün Ve mesut bir hayat sürsün! Tabir a doğru içinde düydüm, Sabah oldu; fırtına dindi. deniz çekildi. Surabala hiç bir söz söye iemeden evine döndü; ben de se siz sessiz kendi evime gittim. Ve o vakit düşündüm: Evet, ne nazır oldum, ne başkâtip, ne de Garibaldi; fakir bir mektebin ho. casıyım, Fukat o kısa gece ömrü. Mü aydınlatmaya KAf geldi. Be. nim nasibime düşen günler ve ge. celer içinde bu tek gece zavailı erefi oldu. ekildiğim o tek ölmezliğin — bahtıyarlığın

Bu sayıdan diğer sayfalar: