YENİ İSTANBUL Birinci mükâfatı kazancn 2'ncl hikâye AR, — gece gabaha kadar yağdı. Ortalık ağarırken, yerler bir Ka muş karla — örtüldükten sonra dindi. İnsanların, — işlerine gitmek Üzere tektük evlerinden ayrıldıkları sırar da gökyüzü de açıldı. - Küçük bir kap güneşi istemiye istemiye meyda- a çıktı. Kar yağarken biraz yumu. #amiş olan hava, güneşten sonra da- Ha soğudu. Keskin bir ayaz, kar necikerini küçük — billürler halinde dondurdu. Birkaç aaat içinde saçak- dardan İrili ufaklı — buzlar — sarktı. camlar buz tuttu. Üzerlerine biriken kardan birer halat kadar kalınlaşan elektrik tellerine kuşlar konup kalk- fıkça, karlar küme küme yere dü- güyordu. — Sökakla kaldırım, artık Birbirinden ayırt edilmiyordu 've ine sanlar akın akın karlara bata-çıka işlerinin başına gidiyorlardı. Asfalt sokağın iki tarafında sıra- Janan modern evlerden açık sarı bo. yalışının genç hanımı, — mütfaktaki işlerini bitirdikten sonra oturma ©- dağina girdi. Sobanın kapafını açıp 'nar gibi ateşi memhuniyetle seyret- # Birkaç kürek Kümür daha atbi. Küçük beyaz ellerini sobanın üzeri- ne uzatıp evire çevire ımıttı, birbiri- 'ne gürttü. Sonra kendisi de dönüp, Üşüyen kalçalarını sobaya çevirdi. 'yice ısınınca, — pencerenin önündeki Koltuğa oturdu. — Odanın sıcaklığı Penceredeki buzları eritmişti;. yalnız Alt pervaza — yakın kısmında biraz kalmaştı. Manikürlü parmağını oru- daki buz parçası Üzerinde dolaştır- G Küçük parmağın sıcak temasiy- de buz, yavaş yavaş eridi. Genç ka- din bundan sikilinca #lnını pencere- Bin kenarına dayıyarak — dişarısını geyretmiye başladı. Güneş, kar ta- Heciklerini parlatıyordu. — “Ortalıkta göz kamaştıran bir aydınlık vardı. Bokaktaki insanlar paltolarına #ıka- €a sarınmışlar, yün #tkilariyle bo- Yunlarını, kulaklarını, hattâ ağızla- Fın örtmüşlerdi. - Nefesleri - buhar Halinde ağızlarından, burunlarından fişlarıyordu. Bazı küçük öğrencil kar topu oynuyorlar, birbirlerini kar Jarın içine yuvarlığorlardı. — Kimisi Tüstik çifmelerinin, kimisi sırşıklam olmasına aldırmıyarak yamalı kun- Guralarının izlerini, karın hiç basıl TMmamış kismında — Çıkarmıya çalı; yorlardı. Beygirinin çenesindeki kıl- bi karı buz tutmuş bir çöp araba Yat İlerde durüyordu. Birkaç ter Tik amelesi, sokaktaki karları kürü. Yorlardı. Burunları, yanakları morar. Map, elleri soğuktan yer yer çatla- maş ve kanamıştı. — Gülüşerek, bir- birleriyle şakalaşarak karları araba- Rin yanına yığıyorlar, iki tanesi de kürekle bunları arabanın içine atı- Yorlardı. Kadın, onların — neşelerine bir an kendini kaptırdı, şakalarına Büldü. Sonra bu acı soğuğa, bütün #efaletlerine rağmen nasıl böyle ne- #eli olabildiklerine hayret etil. Son Olarak attığı birkaç kürek kömür, Sıcaklığını odaya yaş Galelerine tatlı bir gevşeklik vermiş ti. Vücudunu sağa sola kıpırdata- Tak koltuğa iyice yerleşti. Karı, so- Buğu, yoksul çocukları, eli yüzü kı Zarmış İnsanları unuttu. Başka şey- der, iyi ve mesut şeyler düşünmiye Başladı. — Aklından güzel hayaller geçerken, dalgm nazarlarının takı dıği bahçe parmaklıklarının arkasın. da fakir bir çocuğun kendisine bir takım işaretler — yaptığını farketti. Yerinden doğrularak — çocuğun ne demek İstediğini —anlamıya çalıştı. Çocuk, uzaktan meramını anlatama- yınca bahçeye girdi. Pencerenin ö. nüne geldi. — 14-15 yaşlarında kirli Yüzlü kavruk bir oğlandı. Üstünde, göğsü karnına kadar açık bir göm- Tekle, iiyme llyme bir pantalon var- . Yırtıklarından — kahverengi, kâ- Bdt gibi kuru — derisi görünüyordu. Pislikten saçları yapışmış ve Kurşu- Rileşmiş, elirel, ayakları — siyahlaş. Maştı. Ayaklarından birinde maskı Tatasından ikiye ayrılmış bir tek yakkabı, ötekinde tabanı tamamiy- le çıktığı için ayağına iple bağlamış Başka bir tek ayakkabı vardı. So: Buktan titriyor, — yırtık gömleğiyle Çıplak göğsünü örtmiye çalışıyordu. Kadın, pencereyi açıp “Ne> istiyor. sun?” diye sordu. — Çocuk, kadının kalbinin köşesinde, — bucağında bir görala merhamet arayan bir bakış- 'Abla dedi. — Karmım aç. Kümür fiân karlacaksa kirivereyim. İster- gen kapıdaki karları atayım. Bana Biraz yemek ver.” Bakışlarını yere — doğru İndirdi. Hafif bir sesle: "Üşüyorum da” de Gi Kadın - önce İstemez diyecekti. En az iki hafta yetecek kadar kırıl: miş kömür vardı. - Fakat çocuğun #şüyorum derken — takındığı. tavır, Besinin yumuşak Ve Zavallı ahengi, Kadına tam bir tesir yaptı. Sırtında ir Ürperme dolaştı ve yüreğine ka- Gar Üşüdü. Gayri ihtiyari hırkasının Önünü” kavuşturdu. “Peki çocuğum, dedi. “Sen arka tarafa dolaş. Orada kümürlük var. Ben anahtarı alıp şimdi geliyorum. Çocuğun yüzü güldü. Kirden şekli belii olmiyan düdaklarında, hemen Bozulmaya hazır bir. tebeasm. tit riyordu. Bahçenin hiç dokunulmamış kKarlarında ayak — bileklerine kadar gömülerek yürüdü. — Kadın kömür Tükte ona, kömürleri nasıl, ne bi yüklükte kıracağını gösterdi. Sonra mütfağa koştu. İyilik yapmak im- Kânını pek bulamıyon insanların mer hametlerini göstermek ve buna ken- dilerini de inandırmak fırsatını bu. Tunca, üzerlerine gelen hamaratlıkla Çöcuğa yemek hazırlamıya başladı. Teldolapta evvelki akçamdan kalma bir tas çorba buldu. “Nasıl olsa dö- kecektim, bari insan kursağına. git sin” diye düşünerek havagazı oca- finda isitmiya başladı. İyilik yap- fığı fikri, onu o kadar memnun et- mişti ki, içi içine sığmıyordu. “İyi- İik yapmak ne kadar güzel şey” di- 've düşündü. “İnsan sevaba girmek iSüiyorsa iyilik yapmalı, ” Çocuğun Karnı kimbilir ne kadar açtır. Her- Halde sabahtan beri, hattâ belki de Gün mabahtan beri — bir lokma bir gey yememiştir. Ne kadar da Üşü- Müştü. Göğsü bağrı apaçıktı. Şimdi Bu Çorbayı kaynar kaynar Veririm. İçince wanir yavrucak. İyilik yapın- MERHAMETLİ BİR KADIN €a çi ferahlıyor. insanın. Herhade Yüzüne de güzel bir ifade geliyor- dür.” — Düşüncesinin bu. noktasında, kendi yüzünü merak etti. Iyilik yap- ffi gu Anda acaba nasıl bir ifade almıştı? Bunu - kendisi de görmek İstedi. Yüzünün geklini bozmamaya göyret ederek İuvalet masasındaki Büyük aynanın — Önüne koştu. Yü- zünde La Jokond'undaki gibi işikli blr tebesalim göreceğini sanmıştı. Um. duğünü bulamayınca aynanın. kargı- #ından neşesiz, âdeta Küskün ayrıldı. “Kabahat dudaklarımda: Kalbim bu kadar hassas, bu kadar merhametli olduğu halde, düdaklarımın bundan haberi yok” diye düşündü. Biraz ev- velki bütün hevesi kımlıvermişti. O- cağın Başına İsteksiz İsteksiz Gön- dü: Sebep olan çocukmuş gibi. biraz #vvel reçel vermeyi düşündüğü hal- de bundan vaz geçti. “Babasının e Vinde de reçel yiyor muydu. sanki. Çorba hesine yetmendi.” Fakat çor- bayı çukur bir tabağa boşaltirken yine içine elvermedi. Kendi kendisi- 'Biraz reçel de vereyim, dedi. Tathlandın çocukcağır. Tasan cenne te gitmek İstiyorsa iyilik yapmah. Bir tabak çörba için de cennete g: öümez ya. Bir iyilik yapıyorum: Bari tam olsun da, tam sevaba gire- yim. Zavallı çocuğu — kimbilir kaç kapıdan kovmuşlardır. Herkes. mer- Hametli olmuyor ki. İyi ki bize geldi. Bu, Allahin beni teorübesi, Çocuğu mahrustan gönderdi. İyilik yapmayı zevip sevmediğimi anlamak İçin. Ol- du Olacak iyice doyurmalıyım çocu- #un karnını, Büyük kavanozdan Iki kaşık vişme reçeli çıkardı, bir tabağa koydu. Bk- mek kutusundan evvelce kesilmiş bir kaç dilim ekmek ayırdı. Hepsini bir. tepsiye yerleştirerek balkona çıktı Kömürlüğe doğru seslendi. Çocük e- lerinin tozunu pantalonunun yanla- Pha Silerek balkonun dibine geldi. Yukarı doğru uzanıp kadının elinden tepsiyi alırken gözleri tuhaf bir şe- kilde parlıyordu. Kadın: “Ayırdığım kömürleri kır- din, Bi Mi? dedi, “Hayir abla, azıcık. kaldı." “Peki, onu da yemekten #onra ya- parma. Şimdi yemeğini ye. Bak, sa- DA isinasın diye — Çorba Kaynattım. Soğutmadan 1ç.” “Allan razı olsun” Bu söz kadını çok memnun etti. Öyle diğer ölleneilerinki gibl karşı- aındakini Allahın adıyia Zayıf tara- fından yakalamak için, peşin söylen: miş basmakalıp bir söz değildi. Du- manları buram buram tüten sıcak çorbanın, lezzetini yenmeden ifşa e- den piril pıril vişme reçelinin, çocu- Run Üşümüş ve aç midesine yaptığı tesirle içten — gelerek — söylenmişti. Kadın “en makbul düa bu. O kadar #amimi söyledi ki. Bugün çok büyük sevap işledim.” diye düşündü. Çocu- Ra: "Haydi afiyet olsun, dedi. Çabuk git de ye, şimdi soğuyacak. “Sana tayım diye o kadar eziyet çek- Çocuk çorbayı dökmemeğe çalı- garak kömürlüğe — doğru — yürüdü. Doğrusu kadın, onun minnettarlığını ifade edecek bir şey daha söylemesi. »i bekliyordu. Fakat yine de Üzerin. de durmadı, yürekten söylenilmiş bir. 'tek cümle kafi dedi. Biraz sonra ço- cuk, boş tepsiyi getirdi. Hepsini slllp süpürmüş, bir Jokma birşey bırak- mamıştı. Gömleğinin göğsü tamamen açılmıştı. Kadının sinirine dokundu. 'Oğlum, Üşümüyor musun? Kapat- sana göğsünü” dedi. Çocuk mahçup bir tavırla güldü: "Üşüyorum ama, iliği, düğmesi yök ki., dedi. Kadın; önce bir çengelli iğne Vermeyi aklın- dan geçirdi. Sonra, sırtına giyecek bir gey bulmanın daha münasip ©- Jacağını kestirdi. Sandıkları kanı Bi buldu. Bu çok işe yarıyacaktı. Bir an evvel vermek için, çocuğun gelmesini sabırsızlıkla — beklemeye başladı. Nihayet işini bitiren oğlan kömürlüğü kiltleyip anahtarı getir- di, kadına verdi. “Başka İş var mi?” diye sordu. Kadın, yapacağı sürpri- Zin tesirlerini tam müşahede edebil. mek için dikkatle bakarak: “Hayır çocuğum, dedi, — başka 1 yok. Âl gu parayı. Sana, bak, bir de ne buldum: Yün bir kazak. Beyin kazağıdır, bakalım sana nasil gele- cek.” Bir eliyle arkasında sakladığı K zağı uzatı. Çocük, hayretle bir zağa, bir kadına baktı: “Bana mi verecen bu kazağı?” dedi. — Kadın, istediği tesiri elde etmenin keyfiyle cevap verdi: — * “Elbette sana vereceğim. Bü ha- Yinle soğuktan dönenlemin, Bunu gi yince artık Üşümezsin. Çocuk, Ha- fılacak derecede beyaz dişleriyle gü- Tüyordu. Yumuşaklığını aniamak ( tiyormuş gibi. kazakı avucunda #ik- B "Bunu giyince Üşünür mü- hiç. dedi. Ve kazak elinde ne Yapacağı: a bilemeden bekledi. Kadın: “Ne du. Tuyorsun giysene” dedi. Çocuk ki Zaf yırlık gömleğinin üzerine giy- Gi. Kolları Ve etefi uzun gelmişti: Onları kıvırdı. — Avuçlariyle kazağı yavaş yavaş #ıvazlayıp dürüyordu. Kadın: “Bak ne güzel oldu, dedi. Sen de beğendin T” “Beğendim. Allah senden çok çok olsun.” Haydi güle güle giy.” Çocuk, bahçe kapısına doğru . te- reddütlü bir hareketle birkaç adım Attı. Sonra durdu. Geri döndü: “Bir kürek ver de abla, dedi. Şu karları atayım!” Kazağın karşılığı olarak bir iş görmek istiyordu. #Yok, istemez, Ben sana kazağı Yazan: Necdet ÖKMEN onün için vermedim ki. Karlar atıl- masa da olur, Haydi sen git Çocuk: “beş dakikada ativeririm” Giye ısrar etti Kadının da zaten aklı yatmıştı. İçinden "bu kadar şey ver- dim, varsın karları da atsın.” demiş- t. İçerden bir kürek getirdi. Çocuk, yarım saat kadar uğraşarak kapımın Önünü temizledikten sonra gitti. Ka- Gin sicak odasına döndü. Sobanın ba- gında biraz isindi ve koltuğa gömül. â0: “Nası da kolayca minnettar olabi- Hiyorlar, diye düşündü. En küçük bir hareket, Üç.beş kuruş para, bir eski kazak, bir tas çorba, onları minnet- tar birakmıya kâfi geliyor. Gider- ken nerdeyae — ellerime sarılacaktı. © kadar memnun oldu. Tıpkı geçen günkü köpek yavrusu gibi. Neydi o köpeğin Bali. — Açlıktan ölecek hal- deyken yemek suyuna yaptığım ba: hağı Yiyince, keyfinden — âdeta deli glüverdi. Önümde yapmadık oyun bi- Takmamıştı. Sevincinden, — şimdi bu Çocuk da ne yapacağını Bllemedi. Be- ni gözünde kimbilir ne kadar büyüt- Müştür. Aç karmını doyuran, çıplak mırtını giydiren kadın. Bu onun için ne kadar büyük gey. Bana © kadar Minnettar kaldı ki, artık ne istesem yapardı. Bakışları önce ne kadar öl- Kün ve zavallı, sonra ne kadar par. lak ve memnündü. Bütün. Bunlara, benlm iyilik dolü kalbim #ebep oldu. Bugün çok #evaba girdim. O saval: h köpek yavrumunun da karnını do- yurduğum gün çok sevap kazandıy. dim. Hayvan veya insan, ne öluran olmun canlı bir mahlüku' doyurmak, Mmemnun etmek kadar büyük sevap olabilir. mi7 Kadın şimâi aynaya baksa, düğnk- darında mafrur, mürtehir bir tebes. süm görecekti. Çünkü bir küçük In- #sanı midesinden fethetmişti. — Artık 'Ona her İstediğini yaptırabileceğini aanıyordu. Merhametli olduğuna İr Allahın önünde bir de parlak im- tihan vermişti. Bütün bunlardan son derece memnundu. “Daha rahat bir Oturuşla Koltuğa yaslandı. Çok se- vap kazanabilmesi için aç bir köpek veya aç bir insan — göndersin diye Kilahina. yalvardı. * Ökleye doğru kadın, Üzerine çö- ken rehüvetten — #ilkinerek — öteberi almak için çarşıya çıktı. Bakkalda, kasapta alışveriş / ettikten sonra manavın önüne geldi. İri Yafa por- takallarım gözden geçirirken, yanı. başında Aşina bir Ses düydü: "AlI be, kazafıma bak.” Döndü: Sabahki gocuktu. O, kadını görmediği için, Sözlerine devam ediyordu: “Nasıl, esaslı değil mi?” “Nerden buldun bunü ulan?” “Bir karı verdi. Şurada bir. evde oturüyor. Bana kömür kırdırdı!” “Para yerine bunu mu> verdi?” *Yoo, Para da verdi be, Ulan Ali, karıyı — görseydin bayılır. kalırdın. Kömürleri nah şu büyüklükte kıra: caksın diye göstermek için bir eğil. di: Yakası tabak gibi açıldı. Öyle kağmak gibi bir göğüs vardı Ki ka. “Deme be. Kadın bu sözleri “duyunca utan- cından ve şaşkınlığından ne yapaca: £i gaşirdi. - Oğlanın yüksek sesle Aanlattığı kâdının kendisi olduğunu herkes anlıyacakmış gibi başını eğ- di. Meyve almaktan Vaz geçefek a. lelacele yürümeye başladı. Çocuğun anlattıklarını hâlaâ- düyuyordu: “Bu bir gey mi, — diyordu çocuk. Bana balkondan “yemek verirken görseydin. Aşağıdan yukarıya doğru bacakları, ta - neresine kadar gözü- küyordu. Bakarken az daha tepsiyi den düşürüyordum. Londrada mda fuarında teşhir edilmekte olan bu şeffaf kadın modeli, bt Memleket meseleleri » Göründüğü kadar kolay değil Yazan : Nazım ARSLANGER TARİETE Biçbir takılâp ve intilai; hal ile mazi arasındaki bağı bir- denbire çözmüş değildir. Onu, zaman gözecektir. Çünkü hiçbir. cemilyetin Ansanları ruhlarına — sinmiş hareket örneklerinden — kendilerini — kurtara- Mazlar. Suyun altındaki cereyanın istikameti kolay kolay — değişmez. Yeni hayata alışmak meselesi baş- hbaşına bir dâvadır. Bazı kimseler gü veya bu hareketin yepyeni bir hayat anlayışı yaratabileceğine he- men inanırlar. hem de samimi olar rak. Fakat tarih bu işin hiç de ko- Jay olmadığına — yahadet edebilecek hâdiselerle doludur. Uzağa gitmiye 'ne hacet; kendi hayatımıza bakalım. Bir iakilâp yaptık, bir. düşünüş ve anlayış değişikliği yaratmak istedik. Bütün bunlara — rağmen garplı bir anlayışa sahip olabildiğimizi idöla e- debilir miylz? Her hareketimiz bir tiyatro dekorunu — hatırlatıyor. Bu yalnız bizde değli; geri kalmış yıl- Jarın acısinı bir. hamlede çıkarmak istiyen her memlekette böyledir. Za- manla hakikati gören anlayış, hayata hâkim olacaktır. Bu iş gerçekleşin. ceye kadar hükümetlere düşen vazi- fe büyüktür. Lâkin “Hükümete dü- şen vazifenin” demokrasi edebiyatın. Ga fazla yeri yöktür. Bu işi, senelerden beri demokra- Siyle idare olunan bir. memleketin halkı bile pek kolaylıkla başaramaz. Halbuki bü yola yeni girmiş ve ön- derlerin peşi #Sıra yürümiye alışmış bir millet için bu vazife oldukça zor- dür. Mülletleri ileriye ve döğrüya gö- türmek için, — demokrasi #lsteminde halk tabakalarını elinden tutacak hiçbir. kuvvet yoktür. zannetmeyin. Orada İnkilâpçı Nderlerin yerini mü- nevver sınıf alır. O, halk tabakala- rına hakikatı ve ileriye giden yolu gösterir. Eğer bu — tümre olmazsa, demokrasinin hiç İlerlemiyen, yerin: de sayan kapalı bir cemiyet sistemin- den farkı kalmaz, Bügün aönle işçiri kadar, fikir 1e- gizinin de — değeri — düşünülmelidir. Çünkü demokrasimizin, daha doğrü- dü demokrasinin temeli odur. Hal- kın guüründa ve zekâsinda yaratıcı- hik ığığını 6 yakacaktır. Bu zümre ile hürriyet arasındaki — münasebet; buhar ile kazan arasındaki münase- betin ta kendisidir. Bugün ben; halk kütlesinin önünde © cina adam azlı- Rının yetersizliğini görlür gibi oluyo- rüm. İsterim ki, gözlerim beni al- datmış olsun! Çok defa, sosyal hayatımızı ilgilen- diren kördüğüm halini almıp bir me- #eleyi çözmek için ortaya atılanların fikir seviyesi, kahvehane köşesindekt çene yarıştıran - gevezeleri hatırlatı yor Bu görüşün hakikate uygun bir anlayış olmadığını — idâla edebilmek çok zor! Çünkü etrafımızdaki bütün deliller idalamızın — doğruluğunu İs. pata hazır: İşte, köylümüzün hali. İşte, bütçemizin durumu. İşte, itha- Jât ve ihracat bilânçomuz. İşte, güm. Yük dâvalarının önünde bile ayakta düramıyan ferdi teşebüs, Sosyal hayatımıza ait hastalıkları tedavi eden birlcik doktorun Hükü- met ve onun yazacağı reçetenin tek ve değişmez bir ilâç olmadığını an- İamak ve bu hakikatı kavramak lâ- zım. Bunün için fikir adamlarımızı neşriyat sahasında — Vazifelendirmek ve onları orada “Barikai hakikat Musademel efkârdan doğar,, sözünü Mâna alanında savaşa çağırmak ge- zek, Artık — cemiyetimizin kaderine istikamet vermek — istiyenler halka kartvizitlerini değli, temsil ettikleri fikirleri tanıtmak zorundadırlar. He- nüz en karışık #osyal dâvalarımı her telden Baz / çalan birkaç fikra muharririnin günü birlik kaleminden #ifa bekler dürümdadir./ Hükümet Kökten zenbille inmez, — Muhaletet, yalnız Meclla içinde olmaz. — Hükü: Meti hatalardan uzak tutmak, seç- men mevklinde bulunan milletin ol- Guğu kadar ve hattâ ondan fazla fi- kir adamlarının vazifesidi büyük a toplamaktadır. Resimde, fuarı ziyaret edenlerin hiç yemek yemiyen, su sigara kullanmıyan ve elbise düsünmiyen bu kadını şaşkın bakışlarla 'tetkiki görülüyor. Kitaplar arasında İki tercüme roman: Yalnızlık - Mazinin Esirleri AZI müharrirler vardır, her yeni eserleri okuyucuları için bir hâğise teşkil eder. A. J. Cronin, işte bu ta- HN müharrirlerden biridir. Aml meslefi hekimlik olan ve kır- kandan, yani hayatı iyice anladıktan sonra yam Glemine atılan — Cronin'i, Bahika (Citadel) adlı romaniyle tanı: dik. Bu yaheseriyle bizi âdeta büyü- leyen müharrir, © zamandan — beri, Geoe Nöbeti, Yeşli Yollar, Penbe Yi Jar ve Cennetin Anahtarları gibi d ha bir çok romanları arka arkaya verdi. Semih Yazıcıoglu'nun dilimi- ze Yalnızlık (1) adı altında çevir. diği ve müellifin en son — yazdığını zannettiğimiz kısa romanı, aşağı yu- karı ön yıldan beri Gevam eden altın Kincire bir halka daha ünve etmiş oluyor, Cronin'in romanlarını 'Türk okuyu. cusu neden bu kadar çok seviyor? Bu auali, kendi memleketlerinden başka diğer memleketlerde de, hattâ bütün dünyada rağbet gören — muharrirler için ümümt olarak sorabiliriz. öyle muharrirler vardır. ki, mahalit edebiyat bakımlarından şöh- retin en yüksek mertebesine ulaştık- Jarı halde, beşeri olamadıkları, yani bütün insanlığı llgtlendiren duyguları ve Güştnceleri ifade etmedikleri, 8- mez tipler ve karakterler yaratama- dılları için samanın yıpratıcı kuvve- tine dayanamayarak unutulup gitmiş- derdir. Cronin bunlardan değildir. Ve olmadığı içindir ki, / kanaatimizce, istikbalde klâsik olmaya namzed bir kaç çağdaş romancıdan biridir. Bütün romanlarında — olduğu gibi, Yalnızlık'da da kader mühim bir rol Oynuyor. Cronin saten — kaderci bir, muharrir. diye kabul edilebilir. ga- Mka'nin sönunü hatırlayınız! Bu Küçük romanda ise, insan kal- binia çarptığını Adeta duyuyoruz. Ba- zan, muharririn kalemi © kadar insaf- mzlaşıyor ki, kiziyorüz: “Bu kadar da olür mu camım?,, diye / tenkide kalkışıyoruz. Fakat, — insafsız — olan Cronin değil, hayattır. Anlatılan ve Kaları iyice tahlil edecek olursak, gö- Zara, Türüz ki, müharrir katiyen mübala- &a etmiyor, bilakla, onda insanlara karşı hassas bir hekimin duyduğu de- rin bir merhamet var. Tesadütlerin, kaderin elinde bir oyuncaktan başka bir gey olmayan, badireden badireye koşan fünilerin, Cronin'in eserlerinde arzettikleri manzara, doğrasunu söy- lemek lâzım gelirne, pek o kadar ce- #aret verici değildir, hattâ — oldukça kötümserdir. Onun ekseriya — hazin olan maceralarını tevekkülle okumak gerek. Belki de okuyucularını hayata alıştırmak istiyor. Onlara, yeryüzün. de cereyan eden milyonlarca hdine den bir tanestni anintarak: “İşte, ne- reye gitseniz hayat budur! İnsan kal. bi her yerde ayaıdırI,, demek istiyor. Fakat, günlük hâdiseleri bile anlatır. ken Cronin'in — kaleminde bir sihir vardır. Onun hâdiselere bakıyı bam- başkadır. Dekorda, satıta — kalmaz. Vakaları yaratan en küçük psikolojik Amiller bile onun gözlünden kaçmaz. İç Alemle diş Alem aramında çalkala: mir dürürüz. Sanatın bu mertebesine ancak büyük romancılar ulaşabilmiş. tir. Son çıkan Yalmıelık adh romanı- Di vesile yaparak Cronin hakkında bir kaç söz söylemek istedik. Bu İeü- çük romandan ziyade, — muharririn #anatından bahsetmeyi tercih — ettik. Bu süretle, memleketimizde çok se- 'vilen ve okunan yabancı bir roman- cıya olan borcumuzu da ödediğimizi sanıyoruz. * Daphne dü — Maürler'in — Mazinin Esirleri (2) adı altında dilimize çev- Filen son romanini, bundan yedi kiz ay evvel Pranmrca Ze Figaro gı zetesinde Parasifler adiyle tefrika e- Gildiği saman okumuştum. Bu kadın muharririn göhreti de, yükarıda bah- aettiğimiz Cronin'ln şöhreti gibi, bun - dan ön, n di yıl önce — başlamışta.| 1938 de yazdığı Rebeooa romanını kumayan ve bu garip maceranın fil- mini seyretmeyen kimse kalmadı. Fi Kat, Daphne du Maurter, Şahika mu- 12 Ağustos 1000 UT Yazan : Cevdet Perin harriri gibi şönretini manlesef devamm etiremedi: Rebeooa'dan sonra, nedense,Korsanın Aşkı vesaire — gibi bir takım macera romanları yazmak hevesine kapıldı. Gerçi bu tarada da muvaffak olmadı değil. hatta bu hi- Kâyelerinin de çoğu filme alındı. Fa- kat, ne olursa olsün, Avrupalı bir çok münekkid onün tekrar ilk eseri Rebecca'daki havaya dünmesini te- menni ediyorlardı. Nihayet, değerli romancının, on iki yıl evvel terk, €i Aleme rücü ettiğini Afasinin Esir- deri ile görüyoruz. Du Maürler, bu romanında — belki Rebecca'daki kadar orijinal değiidir. Fakat, yarattığı tipler çok kuvvetli. Muharrirlerin kalemi pişmiş, olgun. daşmış. Birbirinin zıddı olan karak. terlerin çarpışmasına şahit oluyoruz. Hiküyenin kahramanlarından Maria: “Ben, diyor, itimada Jayık değilim. Huylarım çok fenadır. Fakat bunlar- dan Vaz geçemem. Başkaları beni bu kusurlarıma rağmen seviyor, ben de onları bu hallerine rağmen aldatıyo- rum. Hayat böyledir. iştel, Roman bu felsefe üzerine kurulmuştur. Yani Hayat göründüğü gibidir, onu na- Si kabul edersek, o tarzda yaşarız.” Aâsinin Beirleri bir atlenin roma- mudır. Mâzi ile hal arasında gidiş ge. lişleri romana ayrı bir çeşni veriyor. Şahıslar, herhangi bir hâdise kargı- asında, bir bakıyormunuz, yılları aşae Yak, mazide yanıyorlar, sonra yine, ganki uykudan uyanırmış gibi, silkek nerek kendilerine geltyorlar. Romanın tekniği buduri Birbirine gayet ustar likla eklenmiş hayattan enhneler, ine ©0, Karif tahliller Var. Fakat bütün bunlar aalon hayatına, muayyen btz muhite inhisar ediyor. Du Maurter'de henüs büyük çaptaki — romancılarım beşeri tarafı yok. Fakat bu çığırda yürüdüğü de muhakkak, () A I. Cromin, Yaburlik, Çevireni gemin Tamcıoğlu, Arif Bolet kitaberi, fstanbul, 1030. () Daphne dü Maürler, — Mazinin Esirleri, Çeviren; Tihan Eti, Arf Bolat kitabevi, İstanbul, 1960. Kaza| Ağustos 28 30 1866 an G Camartasi 22 Glimi VASATT EZANI || vuler 2 SEŞİKTA: SİNEMALAR ALKAZAR Gâbüü) 1 — Kızil Maske (3 kasım. birden). ATLAS 4835) dez — Talih Dönümü, Ölünren Keman (OOLU CtmETE 1 — Rakibiler. | Masalı (türkçe). piyatlar (türkçi 1 — Te 13 Numaralı Ara: cağım. $ BANÇESİ 1 - Ka- 2 — Aptal Âşık. A 1 — Aak Senfonl- |ayı eürkçel, HALK 1 — At Generalin Son Bmri: 3 — Ölüm Postam 8— İSTANBUL GÖM 1 — Ku met 2 — Gizli Vesika: KİSMET (20660) 1 — Kerim Bir Dağ MARMARA (800) 1 — Ley- iklar Açarken. 2 — Senin Ö- MİLLE (22082) 1 — Çoban Ki- ©. 3 — Üç Saytanlar (türkçer İTURAN GE 1 — Keşif A 1 — Üç Sian. irler (türkçe) 8 Kanraman: İstanbal Beyoğlu Bem Şi dres İNCL 1 — Yuvaya Dönüş. 8 — İlar Geliyor (türkçe). c Si REET İ . zz y a l a MELEK (âB08) 1 — Öldüren |mALA MDR CİHETİ Uçak, tren, vapur (50.'z .ğ:', .nı.,_â:.:_..elı' zaE Gap | AeslEOZANELER Üa T Z aü ae | gea çai 1 — gnn ya | marümü sameet Ka - V GELECEK OLAN UÇAKLAR SARAT Gide 1” Bi Te Tamindad) — Sükms Geney - V| Günakim “ Gürkçek 2 < S et Güney TOSPLAL A (amerikan) İferier Azlanı (türüçer, — v İgimli Hayaut (türkçe). tsursasan — " Sulanadı — V| NS Lora, Bosten Gönder, İ SÜATPAKIK GSN8) 1 — Mint |lar Küraliçesi Gürkçe, 8 < |yant d | KLar Gilanda) ” Kmster | Kollamı * 2 Yetimenin Ağin. | veşüi Yuva, BEYOĞLU: Beyoğlu — Öten dam, amadan. — 846 DELE |a aa aa Gala — ea Ş ; Ka — Tetiklür (lerken) — üü Düt ”a0 DE Bana aa yeneralar AYARA: Taksim — Merker (Geleta) X Y çranlO İrmirden. 1800 D Kişalk 3 Kiopsen ANKANA 0N 1 — Bir in- |Htk (ögD — Hasköy — KLX. (Türk) Van. Daalır F yaaalTün 2 —| e 2 T roğvay Horüakle, | Merker (Kasımpaşa), KİKT İA ..ıxgrxu—u c w ” FATİH: Tbrahim Balmumcu DA ÇPürk) Urfa GüNtep. raKsia dönai) 1— Mahalle- İSÜYÜK (00 1 — Gönül 8 DHY Üüti Takende | nin Sevalim. 3 — Ayse — © | Tarelar 2 Yummn Aşk. Kan Adana, Cankaradan — | TAN 1 -— Bele küım, 9 © n | GEBECİ CiS94 1 — Denisler 'Günüemüü atara ASA Kalaman 3 — GönÜlÜ V K Taaai ı — Singapur | Eümrük) — Orkan Avcoğlu TL4 DALY, Cü Ha e 1 AEKER A GÜL SeREl | C Bahkesilön. — 141 Düle |Kaa $e Gi Kase e İS0B Üüt 15 Numarak -| EYÜF: Eyup L Gela a a D İOSAL crasi 1 S*0ç anbap | ada a İRESIKTAŞL viğin. (ai : ) Akaradanı — | Çavuşlar 2 — Firazl. SÜNEEN (0TD 1 — Sahra Kı- |ta) — Ortaköy < G, biranı Tei r YENİ 1 — Kadınların Sevgi- | ralı. 2 — Çin Urukları. (hoğlu ÇArnavutköy) — Mer- a aa a Te Ki İ ll 2 — Kırbaç Altında, 2 — İ LLUS (22849) 1 -— Kahraman İkez (Bebek). Tan, Basmt. Şam Bayrut'tan | Teli Yılar, Önea, 2 < Amk Yolcuları İkaDIKOY) Sıhbat acatkey Hirk Bönton.Ganden | Arkadaş. 9 Bitmemiş Dann. | Ruhiu Kadın. 2 — fi Sevgük X. Cater Gakatayı — — Hem.Tork, Boston, — Gender, a anlş Dana a RRİ dST Nn el İK Cater Cakatay. EERree FTT İSTANBUL COHETİ yan Akrobatları, HEYBELİADA: Heybellada GİDECEK OLAN UÇAKLAR *"[”!:""z*mç“n' ü Üç İZMİR : SUU Bit | 415 P.AA, (Amerikan) Sam, | AYSU 1 — Yeni Güneş ? — İEKTANMA: Kapanmıştır. izsn | Beyri, Bakraya, — 830 B İ Sram piyanı KAT 1 — meke Karalı 2 — | Sattık Calmancak — A May- Y TTürb Burekya, — SS0 AZAK 1 — Dane Perimi. 3 — | Tehlikeli Danafr 3 — Çaylak İ reddin (Basmabane) — Sihe BEEA: Üngiliz) Atina, Roma, | Zaloğlu Rüstem. 3 — Hayat | Hafiye Earar Şehrinde Hat Ükemeral) — İRİ Çen Nis, Londraya — 800 KLM | Fırtınamı YERİ Kapabai melik (Eşrefpaşa) — Yahlar (Elslanda) Tahrana) — &00.D | ÇEMBERLİTAŞ 1— Atı Po- İTAN 1 — Böke Kıralı. 2 — | (Karantina) 'Y. CTürk) “Ankara, Kayseri, | üsler (31 kasım). 7 — İhanet | Tehlikeli Dansöz. 8 — Çaylak ANKANA: Malatya, — Elâmığ, Ersuruma. | (türkçe) Hafiye Earar Şehrinde Ankara — Ulus — Sağtık. T S3 DA Çrürk ni a — 1880 DELY. (Türk) An. Küra, Ağana, Takanderuna: — M45'DALY. CTürk) Ankaraya R A n Y K n DERSRA Tand'a a SK S e |a f“'“ '“ı::" ça DA 1.28 Açılış ve program. — 730 M. 8. Aya-|me saz heyeti konseri. 4.00 Radyo aalon Kalküta, — Bangkok, — Hong- (Üİ — 900 Kapanış. — 1600 Caz müziği (pl). — 1630 Klâaik saz kong'ar 1228 Açılış Ve prosram. — 1230 M. S. A- İeserleri, — im4S Hartanin Brogramı, — To0)| — | emaTEz Slan — V|T dd LT LR Z Gi Kai O D ee GöRee | n v aat O im orunm Si — z n ea Sazeeen üt xK0 Mrei Aryallan X) Senak satn aA S l ı St Pölaza eli nn — d GRCDS İ ada Olarmtan. < AT T A A v he a L T yarvaran L L T ae elme B a v sanim ST #iği (pD. — 1830 Şarkılar. Okuyı Melâ- İlar. Okuyan: Nerki ve Lâle Kardeşla: | yüprak. — 19.20 Yürt- |— 2800 Eğlence yerlerinden nakil, — M0 ! BAA a S 1-10 Doğu (Eka.). — &80 An- || Birtan. — 21.15 Hafif örkes v 0684 615 | F B e B FŞİSMI Ankaradan (Motörlü || zaşma, — 216 Şarkılar. Okuyan: Cevriye İtra müzipi (ph, G6& m) — el DD | Tren). Ceyhun. — 2245 M. S. Ayarı * , haberler. (Batı İngiltere hafif müzik orkestramı (13. | GinaceK GraN yazmim || ER zz nn NT aBD D YET LA AM Ankare Hagrea İ Taar'anlş ve pvorramlar. — a0 he İ Eka, İ ——— .—