Ü Mehmet, yüksek bir kesiğin üze rine oturmuştu. Gözleri, tarlaların içinde karıncalar gibi çalışan trak- törlerdeydi. Elleri, yer yer ağaran kırçıl sakalında dolaşıyor, kâh yan tarafına dönüp tükürüyor, kâh ayar #indakt çarıkların burnu ile yörl eşi- yor, mk sık da derin derin içini çeki- yordu. Karşısındaki mansaraya bak tıkça yüreği kabarıyor, kabardıkça da tekrar yan tarafına doğru okkalı Bir tükrük atıyordu. Aklından, “Gidip gu oğlanı bir göre. yim... diye, geçindi. Fakat vazgoçtl Zaten kaç gündür, her sabah erken- den kalkıp, köyden buraya kadar ge- liyor, #aatlerce kesiğin üzerinde otu- Tüyor, aklından bir kaç defa "Şu oğ- Janı gidip bir göreyim.., diye, geçiri. 'yor, sonra bu düşüncesinden vazeeçi- 'yordu. Bunun bir çok sebepleri var. Gi Lâkin Ali Mehmet, bu sebeplerin 'en mühimini, kendi kendine üraf et- Mekten bile çekiniyordu. Kısaca, n altı yaşındaki oğlunun, Üzerine çıkıp, Bir at gibi oynattığı, toz topraktan rengi kararmış ihtiyar bir. domuzu andıran John Deere efendiyi sevmi- yordu. Onun / gürültüsü, homurtusu, Yürüyüşü hattâ arkasındaki dört ku: Jaklı pulluğu ile toprağı sürüşü, müt- Biş sinirine dokunuyordu. “Namussuz,, diyordu, “On çift 8- Küzün, on günde yapacağı isi, gürül- tüye, patırtıya getirip, bir günde ya piyor. Milletin ekmeğini elinden a Gür Âit Mehmet, oturduğu yerde, kaba etlerinde, toprağın kıvamını hissedi. yordu. Toprak tavındaydı: Bir hafta, geceli gündüzlü yağan yağmurlardan sonra ova, beş gündür, ilık nisan güneşinin altında, banyo. 'dan yeni çıkan genç bir kadın gibi Saçlarını kurutuyordu. Hafif bir şi- el rüzgürı, yemyeşil buğday tarla- ekinleri — dalgalandırıyor, #onra bütün gayretiyle, nehir boyunca Uzanan, şehvele susamış, ilkah bekli- 'yen pamuk tarlalarına koşuyordu. Toprak tavındaydı: Büyük Menderesin etrafıâda, saglı sollu, tâ Ege Denizine kadar uzanan pamuk tarlalarında hummalı bir faa- İlyet vardı. Toprağın doğuracağı pa- muk fidanlarını sulamak İçin, tarla- far, kanallarla nehre bağlanmış, tar- Jaların içindeki cetveller hazırlanmış- ©a. Kanallar boyunca ve cetvellerin a- rasında şimdi. uzaktan bakınca, kap- Kambafalar gibi, fakat telüşin dola- gan, John Decre'ler, Massey-Harris- ler, Öliver'ler, Caterpillar'ar, — Alil Chalmere'ler, İnternatfonal'lar ve da> ha çeşit çeşit bir çok, Sam Amcanın hediyeleri traktörler, görünüyordu. “Toprak tavındaydı: Sürülüyor, dis- kar, tırmık, ellrgü çekiliyor ve mib- zerlerin tohumu bırakmasına hazırla: Kayordu. 'AlI Mehmet, gimdi, avuçlarını top- rağın içine deldırmış, onun seriniiğini parmakları ile bir nebat kökü gübr ta fliklerinde hissediyor, âaatını bu se Finlilde yatıştırmıya çalışıyordu. — 1 çinde mütemadiyen biçimsiz. biçimsiz İAf eden şeytanı kovmiya uğTaşıyor: du. Arkasından bir ses: Merhaba?t, diye, onu, yerinden mç- rattı. Kendini toparlayıp. yanıbaşına göken Savran'a: 'Merhaba.., — Cevabini vergi. — Bir müddet konuşmadılar. Savran, kas: ketini çıkarıp dizine koydu; kabak Kafasını kaşımıya başladı. - Bulamık gözlerini tarlalarda dolaştırdı. Taba- kasını çıkarıp bir siğara sardı. son. Ta tabakayı Ali Mehmet'e uzattı. A) Mehmet'in kaç gündür tüzlük. fen imanı gevremişti. Elleri titreye Tek #cele acele “HAlâ tütüne paran var mı?, bir sigara sararken Bavran, bu #uali, duymamazlıktan Bgeldi. Sigarasını ateşleyen ve dumanı, erin derin içine çeken Ali Mehmet'e boğ gözlerle baktı. Birdenbire bam başka şeyler konuşmaya başladı. 'Hani gu makineler yok mu ma- kineler... Toprağı öyle bir işliyorlar Ki Sürgü çektikten sonra, tıkır tıkır öbür başına kadar yuvarlanacak. İn- sanın töhum yerine girip gömülesi ge- Hiyor mübarek toprağa- ÂAli Mehmet, ters ters: *Ben, öküzden şaşma.., diye, kapamak istedi ve ilâve eti: 'Ben, tamam otuz. yıldır öküzle çift sürdüm. Bugün de toprağım olaa gine öküzle #ürerim. Allaha şükür, Bir gün aç kalmadım. Savranın çatlak dudaklarına acı bir tebesetim. geldi. Hati 'Ben ovanın mahsulünü kırk yıldır develerimle şehre çekerim. Bir günden bir güne 'aç kalmadım. Am- a velâkin Alı Mehmet, — kardeşim, buğtlün açım. Çoluğum çocuğum " da €. Yarın da, yarından sonra da, tâ fiktan geberinceye kadar, aç Kala: Cafım... De gidi günler de': Bana bu &idenlerde, anıyla şanıyla Savran Me: Miş, derlerdi bir vakitler. Develere Atibar kalmadı gayri. Şimdi ağalar taşıyorlar. Ben, senin yerinde olsam, develeri İKi yakamız bir yana gölmles. göyri Biz, Öküzlerimiz, develerimiz #en, ne de ben, koca kalıbimız. Ki afetimizle, şu' makinelerin yanında On para etmeyiz.. Bu yaştan sonra ne Birak Memlg, birak.. Zaten yüre- #im kabarıyor, canım neredeyac bur. Bavranın çenesi açılmıştı bir. kere, barakır mi: 'Bak senin oğlana!, diye devam Kadaşının sözünü ke hayva e biniyor. Asıl ma SAM AMCA kinist başkası, O, gölgede yatan a- dam. Makinelere yağ benzin koyuyor, bozukluk var mı diye, bakıyor, sonra gidip gölgeye yatıyor, Ben, hepsini gördüm. Bizim köyün bütün veletleri Sadece dolap beygirleri gibi tarlaların içinde dönüp çift sürüyorlar.. İşte © E.. Bir kaç yıla kalmaz, senin oğ- lan dü makinist olur çıkar. Herkes bu İsl anasının karnında öğrenmez ya. Bari çocuğa iyi para veriyorlar maT, 'Âlı Mehmet, Bomurdandı: “Bir bankanot, “Bu gündelik çok az. 'Ben de öyle düşünüyorum.' Ama bütün çocuklara bundan fazla da ver- miyorlar: Sözüm ona zannat öğretir. lermiği, “Bak 'orası da doğru. Desene bun- dan sonra size bu çocuk bakacal Bende erkek evlât da yok. ÂH Mehmet, başını başka tarafla- Ta çevirdi. Elini sakalında dolaştırdı. 'Ne günlere kaldık yarabbi, ne gün- lere kaldık..., diye, mırıldandı. Sus- fular. Bir zaman, ovada akisler b rakan traktörlerin homurtusunu din: lediler. — Savran, birdentire ayağa Kalktı “Haydi kalk, gemi başına kahveye gidelim, Birkaç kuruşum var gimdi- İlk, Sana bir kalve umarlarım., Deği. A Mehmet, sesini — çıkarmadan kalktı yürüdü. * Kahve, kalabalıktı. Bütün — civar Aftliklerden kovulan ortakcılar, küme küme toplanmış, kimi kâğıt oynuyor, kimisi tembel tembel, Menderesin bu- lanık sularını, nehrin üzerinde çelik bir palamara bağlı gidip gelen gemiyi seyrediyordu. Çitten örülmüş, ön ta- Tafı dört dlreğin üzerinde sazlarla tülü bir kahve, gölgesinde oturan in- sanların asık suratları ve sessizliği ile, âdeta yere dökülmüş, üzeri çalı çırpı ile örtülmüş bir yığın barutu andırıyordu. Sanki bu adamlardan bi- Ti, elindeki sigarayı ortalık yere atı- verse, patlayacaktı. “Ali Mehmet, büyük bir gürültü le, höpürdeterek kahvesinden bir yudum aldı. Sonra midesi bulanmış gtbi Bir ağır etrafına bakındı: 'Geçen yıllarda, böyle iş zamanı, burada kimsecikleri bulamazdın.., De- &. Savran, omuzlarını silkti: Vakit ikindi. Köye varıp namaza düzeltir inşaallah..., Tekilfinde / bu- Tundu. Bu teklifi Âli Mehmet, şiddet. le reddetti: 'Bunca yıldır bana bir karış toprak miyen Allahla alâkam yok gay: Tövbe de, Ali Mefimet, tövbe de. Günaha giriyormun. Kirk yildan toprak-sahibi olmak yeni mi AlI İfehmet, düşündü: Hakikaten #imdiye kadar, toprak sahibi olmak. aklına pek seyrek gelmisti. -Ağanın toptaklarını, bu yaşına Kadar hep kendinin biliyordu. Bir çift öküziyi ağanın her yıl kendisine ayırdığı yer. de çalışır, ağaya borclanır, mahsul kalkınca, borçlarını öder, geri kalan yarı histe ile, pekâlâ bir yıl geçinir Eiderdi. Bü yıl, işler, işte böyle bir- denbire bozuluvermişti. Savran Memiş, tam kalkıp köye 'namaza gideceği zaman, ortalığı toza dumana katarak, bir jeep geldi; kah- 'venin önünde durdu. Jeep'in arkasın: da İâstik tekerlekli kocaman bir ırdı. Otomobildeki delikanlıyı Ali Mehmet, derhal tanıdı, Bu. deli- kanlının babasiyle yıllarca - ortaklık etmişti. Ağanın ölümünden sonra da bu çocukla üç yıl ortaklığı vardı. De Jlkanlı, Jeep'len inmeden, — kahveye doğru bağırdı: “Bizim tarlalardaki çayırları top- lamak icin adam arıyorum. İş, üç dört gün sürecek. Yemek içmek ben- Gen. Gündelik, iki buçuk lira., Kahvedekl köylüler, — birbirlerinin fizline baktılar. İçlerinden biri, 'Peki bey, geliyoruz." dedi ve yü- rüyüp arabaya atladı. Ötekller de onu takip ettiler. Delikanlı, Savranla ©- turup kalan Ali Mehmet'i gördü , gelmiyor. musun AM Meh Ali Mehmet, sert bir sesle: 'Gelmiyorum!-., Dedi. “Gündelik az mı geldi?. 'Bana vereceğin sadaka' Delikanlı, gülat: “Yapma 'be dayı, gel işte.. Bunca yılık bukukumuz var. Seni gözeti. Köylülerden birt: 'Haydi be yahu, beyin işini bitiri- cebinde verelimi.., diye, Geslendi. A Men: met, hırsla yerinden fırladı: “befolun 'be başımdan.. diye, ba- fardı: "Ben, amele değilim, çiftçiyim. Bu sözler, bir taş pan sındakilerin ,u/m> ea çıkaramadı. Delikanlı, yu Peki, kızma be Al Mehmet..., l 'Tek, aza bastı. Çekip gittiler: naza gitmek için biraz evvel a- 'ağa kalkan Memiş, gidenlerin arka. 'Ooooftfi.., çekerek arkadaşının kar. Ali Mehmet, örkesini yatıştırmak için bir kaç kere derin derin nefen a. x üzlarını gükt. Bu âna andı XH Mehmet'in — yanına SAMİM KOCAGÖZ 'Ben, tek elimle de kâğıt oynuya- bilirim; var munnaa ?. Yazan: İki köylü, ters ters adamın sura- tına baktılar: Sırasıydı. ya.. Adam, kara kalın kaşlarını oynat- 'Öyle.., dedi, “Hiç de mram değil! 'Sen, makinistsin galiba... Halimizden belli. İKi parmağımı, bir biçimsiz yere kıştırdım. Bir. gey değil. geçti. Yarın sabah işbaşı ede- ceğim:.. 'Âl Mehmet, adamın makinlet oldu- gunu duyunca, hemen arkasını dönüp oturdu. Makinist ona, gözünün uetyle baktı. Hiç o değilmiş gibi sözüne de- vam etti: Biraz evvel, dayının bali bana do kundu. Halden anlarım.. Şaka mı, Mektep medrese gördük.. Sanat mek- tebi mezunuyum ben... Mektepten tor- nacı çıktık ama, işi makinistliğe dök- tüm, Hepsi bir Kapıya çıkar bu işle “Ali üehmet, dündü; me demek tati- yorsun, der gibi, makinlstin. yüzüne baktı. Makinist, onun gözlerinin içine gözlerini dikerek: “Bu dert, bütün köylünün — derdi. Ortakcılık paydosi.., Dedi. Savran, küçük gözlerini büsbütün Küçülterekt YAğKMIm mi arayorsun ? .. sardu. Makiniet, istemiye istemiye güldü. 'Amma da yaptın be yahu. ağzini- z aramaya ne İüzüm var. Yüreğiniz. den geçeni, suratınızdan okuyorum. 'AlL Mehmet, homurdandı: 'Zevklen bakalım bizimle. ağaların adamı değil misin . Makinist, bu lâflardan hiç alınma- d Ben, zanaatkâr bir adamım. Kim- seye minnet etmem. Kimsenin de ta- rafından çıkmam... Siz bunca yıldır, yalancı emzikle oyalanan - çocuklar gibi, ağaların topraklarını kendinizin Sayıp oyalanıyordunuz. Hükümet, bir kantın çıkardı. Sizlere toprak verece im diye; hâlâ veremedi. Öte yandan, ağalara da toprağınızı kendiniz ma- kinelerle isleyeceksiniz, işlemiyenlerin toprağını elinden alacağım dedi. Siz, köylülere karşı sözünü tutmadı. Fa £ ağalara karşı tuttu. Onlara Ame: rikadan makineler getirdi. Makinele- in paralarını taksltlere bağladı. Şim- di onlar. makinelerle 19 yapıyorlar, Zengin oluyorlar. Buna bizim hükü- Mmet, istihaali arttırmak diyor. Eh.. A. Merika da bizi kalkındırmak, — bize yardım etmek diyor.. Kısaca, hükü- Met, gemisini; Amerika ticaretini; a. Ralar da İster İstemez, çiftliklerini yürütüyor. ÂN Mehmet, gözlerini iri iri açmış, makinisti dinliyordu. Bir müddet ses- sizlik oldu. Savran Memiş: 'Öyleyse, bütün işleri karıştıran A- Mmerika, 'E- Amerika makineleri yollama- saydı, bu böyle olmazdı., Makinist güldü: 'Doğru, eğer Amerika, makine ye- rine TOPRAK yollasaydı, size dağı tırlardı. Ağalarda toprak bol, ne yap- #ınlar toprağı. ÂH Mehmet; Güvurun da adama bu kadar hayrı dokunur işte.. Ölü gözünden yaş, 1 mam evinden ağı, diye, — söylendi. Sonra birdenbire Ümitsiz bir ” aösle 'Desene kardeşlik, bu bizim işlerin çıkar bir yolu kalmadı.. Desene biz, açlıktan geberip gideceğiz..., kinlst, önüne baktı: Belli olmaz, belki de hükümet s1- ze günün birinde toprak, verir.. Al Mehmet, itiraz etti: “Toprak da verse gene — çürük. Devlet, bana afalık etmez ki, benim üzlerim var ama, öküzü olmıyan da var. Ben, tohum isterim. Öküzler yemeklik İster. Çoluk çocuk, mahaulü kaldırıncaya kadar, bakılmak - ister. Bana, borçlanacak ağa lâzım, Mahsu- İü sam yeli vurduğu, su götürdüğü yıl olur. Böyle Yıllarda, ağa, ama eeki ağalar, borcumuzu bir gelecek yıla birakır.. Helâl edenler de olurdu ya. rede şimdi eski günler.. Mihetin Ünü hırs bürüdü gimdi. — Kısaca Tdeşlik, ben, toprak sahibi. olsam da işimi yoluna koyuncaya — kadar, bana bir dayak Jâzım. Anladın mi. Yoökan verilen topragı, Rumeli muha- eirleri gibi satar savar oturur para; ini yer, sonra da gene a€ kalırım. 'Devlet, hükümet, bu - meseleleri düşünür eibette. Memiş, lâfın burasında dayanama- di Giye, Ben de iz de eşeğle binmeden bacakları- ni sallayorsunuz! Ortalıkta toprak 'Ali Mehmet, acı acı güldü: 'Ben, Savran, develerini 'Develeri, kasaplara — satacağım. Devlet, toprak verirse ben de öküz 'Sayıkla bakalım!. Bu konuşma, Ali ilehmet'i büsbü- 'tün dertli etti. Yüreğinin ortalık ye rine taş Kibi ağır bir gey oturdu. Göz. TİNİ Uzaklara ta Samsun daftlarının tepelerine dikti. Bu dağların ardına rının kanatlarını, ali, — pembeli düşün ba tın cebinden çıkardığı eaki bir ga e daldı. Savran, Ali Mehmet'i Akşam oluyor, köye varmıyacak ÂN Xlehn darını silkti. 1 Gevval tirmiştir..; diye, geytan kulağına üt dedi. l tehmet, bir küfür mırılda- narak geytanı kovdu. Çocuğun elin: 'den paramnı Recep gibi döve döve n. lacak değildi. Ali Mehmet, © kadar vicdansız değildi. Ham oğlu, anlının teriyle kazanıyordu bu parayı.. Ana- #ına, babasına isterse bakardı.. Ali Mehmet, bu düşüncelere daldır #a mrada, birdenbire oğlunu karşısın. da gördü: TTozlu yolun üzerinde ho- murdanan bir Oliver, dört delikanlı ile bir makinisti slkım saçak sırtına almış getiriyordu. Oliver'den atlıyan Makinist, geldi, eli sarılı makinistin yanına olurdu: "Gece de çalışacağız. Yemek yedik. Kahvemizi içelim. İki aat istirahati- miz var.,, Dedi. Ve ilki makinlet, mu- habbeta “koyuldular. Çocuklar, makinistlerden biraz u- zağa oturdular, Al Mehmet'in oğlu, babasının yanına gelmişti. A Meh- met, heyecanlandı: Sonra titreyen e- Üyle, oğlunun arkasını okşadır. Nazlsin öğul1. “Eyiyim buba.,, Irhatın eyi Mi? n "Eyi. Anam nidiyo? .. 'Nitsin, evde oturuyo, AlI Mehmet, kahveciyi çağırdır. “Bi kayva iç., e Bavran, daha evvel içtikleri KüRve- lerin parasını verip gitmişti. Ali Meh- met'in oğlu, içtiği kahvenin parasını kendi verdi. Kahvede her kafadan bir sen çıkıyor, akşama kadar yapılan iş- derden bahsediliyordu. Hava iyice kı rarmıya başlayınca, makinist, kalktı: “Haydin bakalım çocuklar,” — dedi. “1ş başına... Patron, bizim buraya Oliver'le geldiğimizi duymasın., trak- törleri taksi yaptınız diye, kımıyorm. Ali Mehmet ile ahbaplık eden maki- mist de ötekllerle beraber — yürüdü. Hepsi Oliver'in üzerine salkım sacak tekrar çıktılar. Ali Mehmet'in oğlu, Babasına sokuldu. Cebinden bir takım kâğıt paralar çıkardı: “Ben, bunları düşüreceğim.. — Sen, Ssaklayıver buba., İstediğin kadarını 'da anamla haçlanın... Ben, kendime ayırdım. Seni burada görmeseydim, bu gece köüye kadar kaçıp getirecek: tim., Dedi. Ali Mehmet donup kal- mişti. Bir şey düştünemiyordu. Oğlu, çoktan Oliver'in bir tarafına asılmış, maktne gürlültüyle kalkıp gitmişti. E- lindeki paraları, Ali Mehmet, sayma- dan cebine yerleştirdi. Para sahibi ol. manın #evinci, bir an, yüreğini ka> barttı. Kalktı. köye gitmek için, me- miye binip nehrin öte yakasına geçti. Gemlciye kâğıt paraları göstererek. “'Şimdi bozuk param yok. Yarın bü. tün borçlarımı öderim., Dedi. İyice kararan yollarda hızlı hizlı yürümiye başladı. Fakat birdenbire, dizlerinin bağı çözüldü. Bir tarlanın kenarına oturdu. Oğlunu düşünmiye 1950 |Rumi | Ağustos L Cama Hicri Tem 27 1369 1866 || Si vazır Ezanı Semr Özle l isls Dünü — ar. Akşam —a *Öğrenmek met 2 — Gizli Vesika. KİSMET (a6064) 1 — Kerime Na Asli CTürkçek 3 — Bir Dağ Ma- İ CTürkçe), MARMARA (40860) 1 — Leylak- İar Açarken. MİLEİ (2z0e) 1 — Çoban Ki 1— Üş Geytani Jayı (Türkçe). 2 — Üç Bi Büyük Vala 2 — Sarı Gül. İSFANBULU yer yer süsliyen mey 'dan / çeşmelerindan — Tophanedeki Tnt Mamhut, Ayasofya karşısında- K4 TU Üncü Ahmet, Azapkapıda Linci Mahmudün validesi Saliha — Sultan getme ve sebillerinden bahsetmiştik. Kronolofik bir tasnife tabt tutma- dan tarifine giriştiğimiz meydan çeş- Meleri arasında Üsküdardaki TIT ün- cü Ahmedin meydan çeşmesi, devri. 'nin güzel ve karakteristik eserlerin- den biridir. Bu eser ITT Üncü Ahme- Gin damadı İbrahim Paşanın himme tiyle (Salacak ortasında Şerefâbada) getirilen sudan bu çeşmeye verildiği kitabelerinden — anlaşılmaktadır. De mat İbrahim Paşa, Kayışdağı etek- lerinde bulduğu Üç kaynağı birleşti- rerek kalın toprak künklerle (Şeref- Abada) getirmişti. Bonradan bu ana künke üç katma daha Wlâve edilerek #uyun miktarı arttırılmış ve bir çok Çeşmelere de bu #udan Verilmişti. Çeşme dört cephelidir. — Abidenin yüzü fotoğrafide görüldüğü gihi deni- 'ze bakmaktadır. Her cephenin orta- #ında bir yalak vardır. Ve cephe meı merleri kabartmalarln. süsiüdür. Köşelere tesadüif eden ve selsebilin İki tarafında bulunan oluklu sütun- geler ile muslukların etrafında ka- bartma güller, mermer yontuculuk natının en mütekâmil — örneklerini teşkil ederler. Çatım yayvan ve kur- vun örtülüdür. Çeşmenin dört cephe- gindeki yazılar Nedim, Şakir ve Rah- başladı. Ali Mehmet'in aklından dahia, bir çok geyler geçiyordu. Bu aklından geçenler, Ali Mehmet'i perişan ettl Uzun zaman olduğu yerde hareketaiz kaldı. Uzaktan uzağa, — traktörlerin homurtusu geliyor, ortahk karardık- ga projöktörler ovada, ateşböcekleri Bibi uçuşuyordu. AlI Mehmet'in içine Yavaş yavaş bir gariplik çöktü. Yıl- lardan beri ik defa, gözlerinden bir 'Yaş boşandı. Yaşlar “ yanaklarından karçıl sakalına indi. Sonra kendinden utandı. İçindeki geytan: 'Ülen, böyle karılar gibi ağlayaca- Aına, git kendini Menderes'e — at!. demeye başladı. Ali Mehmet, şeytana Sevap verdi: T STUtki kendimi Mendirese — attım. Neye yarar.. Oğlum, toprak sahibi o- kür mü.e At ak. Sende ümit yok “Atmam,, At “Atmami,, Ai Mehmet, ovanın sesbizliği için. de, “Atmam be yahu.., diye, bir kere daha bağırdı. Sonra dünya, buşladı. “Hey Allahım, sen, benim aklımı fik- rimi muhafaza et. Sen, beni geytan. Jardan Koru... Dünsi bitince, — biraz gakinleşti. Elierini toprağa dayayarak doğruldu. Parmaklarının arasında ka- Jan toprağı sıktı. Toprak, tavındaydı: YT GİDECEK OL 800 DELY, Aakara, Bivas, kar, Vana — man) — Atina B (iskandinav ”' danin Tlaca: Görkçel, (zm 1 — Keşif A- 'ürkçe). 8 — Kahramanlar | Konya, Adana, ÇEnkarköy 16618 1 — | İzmire — 10 Türk) B İsmirel — 830 DELY. YA —'R00 DELT. Crürk) Üleriçre) Atina, Cenevre, Zürin T 06 pary. Ankara, Adana, Takenderuna.— Sanat âbidelerimizden bazıları : İstanbul çeşme ve sebilleri Bunla;dan, 3 üncü Selim zamanında yapılmış olan Göksu Çeçmesi, etrafındaki büyük çınarlardan süzülen güneşin ışıkları altında, Boğaziçinin güzelliğini yaşatan bir mi gibi devrinin büyük şatrlerine &- ittir. Velhaml bu güzel âbide, Mimar Sinanın eserlerinden olan Mihrimah Sultan caminin ününde —mühim bir yarlıktır. Meydanlığın zaman zaman imlâ edilmesinden çeşmenin zemini aşağıda kalmıştır. Bu hal, çeşmenin zarafetine, umümt görünüşüne — cld- den bir engel teşkti etmektedir. Bir. kaç sene evvel Abidenin, olduğu yer- de bugünkü zemine kadar yükselti mesi düşünülmüş ve hattâ buna Be- lediyece teşebbüs dahi edilmiş ise de Abidenin mermerlerine zarar verece- #i neticemine varıldığı anlaşılınca bun- dan vezgeçilmiş ve gehircilik mütte: hasnsı Mösyö Prostun Üsküdar imar plânını ihzarı mrasında çeşmenin bu- günkü mahzurlu durumunu islah &- den yeni bir proje vücude getirilmiş- tir ki, Eaki Eserleri Koruma Heye- tince de bu projenin tatbil muva- fik görülmüştü. Bu projenin tatbikı- ma tmkân hâsıl olmamını candan dile- riz. Anadolu yakasında pek Iatf man- /gara arzeden meydan çeşmelerinden biri de Gökmü çeşmesi diye anılan T üneti Selim devrinde yapılmış e- Jan çeşmedir. Etrafındaki cesim. ç- narların arasında güneşin iltimaatiy- le Boğazın mavi suları Üzerine İni- küslar yapan bu güzel çeşme, sade bulunduğu yerin değil, hattâ diyebi- Hiriz ki, bütün Boğazın - panoramik Büzelliğini yaşatan bir Abidedir. Bir Büyük Menderesin etrafında sağlı #ollu, tâ Ege Denizine kadar uzanan Pamuk tarlalarında hummalı bir faa- İiyet vardı. Toprağın doğuracağı pa- Mmuk fidanlarını sulamak için tarlalar kanallarla nehre bağlanmış, tarlala- ların içindeki cetveller hazırlanmıştı. Kanallar boyunca ve cetvellerin ara- #ında gimdi, uzaktan bakınca, kap: Tumbağalar gibi, fakat telâşla dola- gan, John Deere'ler, Massey-Harris- ler, Oliver'ler, Allis-Chalmera'ler, Ca- terplllar'lar, Internatlonal'lar ve daha geşit Çeşit traktörler " görünüyordu. Hepsl bu gece, sanki bütün projök- törlerini Ali Mehmet'in Üzerine çevir- onunla alay ediyorlardı. - Ve gehvete susamış, flkah bekilyen bütün farlaları, Ali Mehmet'in elinden al- mışlardı. Homurdanıyor, alnirli sinir. H hızlıyor, Ali Mehmet'i toprakların. dan kovuyorlardı... All Mehmet, parmaklarının arasın- da, avcunun İçinde mktağı bereketli toprağı bıraktı. Bu câni makinelerin Kürültüsünü duymamak için kulakla- Fını tıkadı. Koşmiya, geytandan kur- tılmak için kaçmıya başladı. Fakat melun şeytandan kurtulamıyordu: “Dünya yüzünde dikili tek bir ağa- cın yok. Bir karış toprak sahibi bile değilsin... Neye yaşayacakmın sanld.. Ât kendini Menderesel, ihtiyacında oldüğüumuüz herşey: AN UÇAKLAR| İSTANBUL1 (Türk) Tlanç, Diyarba, | öğle müziği “pi. 900 TAB, (Y S $ e A | TAZ Serbest eat — 30 Tür |4 İ ) Mtünik, Kopen: | küler p S” ieas Or a S0 BİR | eserleri (pi. — 1500 Program: iri Açı J2 AçlA çe Monaplar < 5) : bt üzi — he şar kiler Okuyan sidek Ersiki ae İf 11 Ağuntos 1980 âbidedir Yazan : Aziz Ogan yandan Anadoluhisarının XT inct ae sırda Yıldırım Bayant tarafından yan pilmiş tarihi şatoların, diğer taraftan zon asırda Avrupaf bir tarzda inşa edilmiş olan Göksü köşkünün ara ye- Tinde bulunan bu eser, dörtküşe bir atilobad üzerine yükseltilmiştir. Çet me tamamen mermer kaplama olup içinde küçük bir hazneni vardır. İkt ger cephesinde geniş yalaklı, diğer İkf cephesinde de onlardan biraz kü- Çük kemer içinde ayna taşını ihtiva 'eden Üç musluklu ve önünde küçük, etrafı tirtilli birer kurnası vardır. Köşelerde ince, narin birer #ülunçe saçakaltı dolaşan — kornişlere destek vazifesi gören birer başlık taşımak. tadır. Baçaklar, taşkın ve mermer- den olup Üzerinde yine mermerden barok tarzında kabartma — tezyinatı havidir. Ortada bir kubbe ve dürt kö- #ede de tam sütunlar üzerine tesadtif 'eden yüksek tamburlu çok közeli bi- * Ter kubbecik bulunmaktadır. 'Yine Anadolu yakasında muazzam bir Ahide denilmeğe seza çeşmelerden biri de Beykozda Gümrükemini İshalt “AZa çeşmesidir. Bu çeşme tip itiba- Tiyle yukarıda arzettiğimiz çeşmeler re benzemez. Narin sekiz sütuna is- tinat eden bir sakfı olup geniş sa. çaklıdır. On lüleden mürekkep olan bu çeşmeleri llk yaptıran zat, Haso. dabaşı Behruz Ağadır. Kanünt Sul 'tan Süleyman ve ICinci Selim devire lerinde hasodabaşılıkta bulunmuş ve 970 (1562) de vefat etmiştir. Çeşma bir müddet sonra harap olmuş, mıları çekilmiş 1150 (1746) da Linci Mah. mut devrinde Gümrükemini İshak Ağa nezaretiyle bina tamir olunmuş 've İshak Ağa çeşmesi nümiyle anıl mauştır. Ön Iüleden fbaret olan bu çeğk me vaktiyle bütün Beykomu idare et 'tiği gibi gemiler için tayfalarda ba geşmeden istifade — ederlermiş. — Bu çeşmelerden akan sular, binanın ase kasında bir kaynak suretiyle nebean edip uzaktan gelmez, gayet — soğuk olup içimi biraz cx ise de bir müd- det sonra tatlılaşır. İshak Ağa, hammallıktan yetişme gözünçik, hayır ve hasenat — sahibi bir adam imiş. Bir çok memuriyetler. de bulunan İshak Ağa, 1176 (1762) genesinde vefat etmiş ve Karacaah- met mezarlığına defnolunmuştur. Çeşme, son zamanlarda harap bir hale gelmişken Müze İdaresinin Be lediye nezdinde yaptığı teşebbüs üze rine Sular İdarsi tarafından Şişli ca- yatt mimarı Vasfi Egelinin nezareti altında mükemmel bir surette tamir ve restore edilmiştir. Bir kunm suyu oradaki bir sınal müessese tarafından alınmakla beraber yine lülelerinden Kür sular akmakta olan bu çeşme, Beykozu #üsliyen tarihi bir Abidedir. .H rkestra sH D G. Antep, Ür- | DuY “erara | — 1830 Yurdun her köesinder : O DELY, CEürk) | deyişler ve söyleyişler. — 1900 Habönler, — 1818 fatandar he YUD Berleri — 1826 Bavara Vit Vef İ Lİ Fi anınör oei — NL GÜD | Gem sln ç MAte (otin 1 — Paztuk Proi | BŞ e Kahrile X İRe | seri — 2000 alsik Güayaın. ÖFERA (60871) 1 — Aşkım ve e aa — 2100 İstanbulda filir| yerinde; — Saçlarını — tntizama aa MNÇ İN ANRARA oinmenm SLAN Yardnan | Baa a a BRİ L G T GESİKTAŞ BANÇESİ 1 — Ka 300 Giresun, Karadenize. —| programlar ve Kapama. Yokarıdan aşağı İTER V A çe a — e| Aalum 2 © Layann Ağae ” | Kagl anbıkızı HDŞ Jeck Wenite ve orkestmanı | YETlaD, © < Yaprak GS Terler Aslanı (türie | Öncü, 2 — Ask Yolcuları DH des md —S n BC AŞ SUATPARK — (B143) 1 — Hint| YENİ (14040) 1 — Şeytan Rüh- Batı İngiltere hafif müzik or- | SA doslo) 1 acerelar yi Barçalir Z Sigake e | T gaa ea ge dam Ka KEMAMRA: Kapanmıştır. S el CZANELE İi eee aa aa , nin Sevgilisi. 2 — Ayge, “Tehlikeli Dansöz. $ — Çaylâk | rahı kuartet (pl). EMİNÖNÜ: Beşir Kemal (E- alniti. #Y yet Bavam. 2 — Gönünü Ka | YENİ Kapalıdır — ge prommum —) Çakpazar) — Sütanahmet Ca: ni At ÇEAL Çay) 1 Damsa | T a geindn, CT |e ada aaytliyer. 3 OrAL rakkı'i —G ünap| ÇAA A A A N YELDIZ G2S4T) 1 — Yaman A | / 840 BAB. (İskandinav) Lyd-| kuyanlar: Melâhat Para, Sabi | oğlu (Hlasköy) — Yeni Turan | Anadolu yakamı dot AAA ada — ra ll GEA) HL ea üN aN KON ö ü ALMDAN Gük) 1 — Üç der | BüLE aa Brlram ae | el Dadğln Vi gaer. | Sümin Rikvan Genaten ” | ONAACIN NUKT Güm Diyan b ça Va ae a F ai | B ezm dllri Oz | Berim Si Gel N beygl ge — yasler eç AZAK 1 — Dana Perlel, 3 1580 B.E-A: (İngilia) Londra, | Serbent saat 3036 Opata, | EYÜRP: Ayvansaray Gıfa. | Tatanbul 24222 — Üaküdar Sovb Za Rüsteta. 9 — Hayal | Roma, Atlnadan. — 1& lardan seçme parçalar (DD. — | BESİKTAS: Nati Halit (Be- Mae KA I ırtanaz | x. (Türk) İzmirden, 2100 Türkiyede Marahali Pla- | giktag) “Yeni (Ortaköy) — aasan ÇAS MDARI N | Te gae B SUREn Tet | aST A SS T MEEER T İSTANBUL — (2 | dan. | siş. İ AZMiRı Alsancak — Ege (Bas-| Nümune, M