Sayfa 2 M 10 Ağuntos 1950 AKTİYLE Ankarâ - Zongul- dak arası ne kadar sürerdi? Yol nerelerden geçerdi? Geçi- lebilir miydi? Şunu söyliyeyim ki akşam Üzeri bindiğiniz tren- de sabahleyin gözünüzü açtı 'nız mı kendinizi Filyos vüdisin- de buluyorsunuz; hangi: tarafa bakâcağınızı şaşırıyor, manzara güellikleriyle mütemadiyen o- yalanıyorsunuz. İtalyan İsviçre- Sine en fazla benzettiğim yer, orası oldu. Fakat daha evvel size Anka- rada ilk demokrat Millet Mec- lisinin açılışından, Ankara Pa- las salonlariyle bar ve bahçesin- deki —sel gider, kum kalır feh- vasınca— dekor ve mobilyalar yerlerinde durduğu halde şahı: larm değişmesinden ve saire- den bahsetmekliğim lâzım gel yor. Şu var ki bu intıba ve ta- hassüslerin bir gün seyahat notlarından daha uygun - bir yerde kullanılmak — üzere ken- dimde kalmasını tercih etmek- teyim. Yalnız, hoşuma en fazla giden bir noktayı - söyliyeyii Yolculuğum esnasında yeni tı nıştığım ve nezaketlerini gördü- ğüm mebus namzetlerinin hep- si de şimdi milletvekili ” olarak burada bulunuyorlardı; çoğiyle buluşuyorduk, Amma seçilem miş eski ahbaplarımla da kemâ fissabık münasebetimiz yolunda idi. 'Tuhafı, Meclise o derece yeni simalar girmişti ki —henüz İ- simleri, cisimleri beliremediğin- den — kapıcılardan tutunuz. Kârpiç müşteri ve müstahdemi-. nine, orkestrâ heyetine kadar pek çok kişi beni de bir taraftan mebus oluvermiş sanıyorlardı. Bir muharrir için ille mebus ol- mak icap etmediğini anlatmakta epeyce güçlük çektiğimi hayret- le müşahede ettim. Geçmiş yıl- lar bizi böyle olması lâzım gel- diğine bir inandırmış, işi ana- ne haline bir sokmuş ki ne söy- deseniz karşınızdakini inandıra- mıiyorsunuz. Ankarada gezip dolaştım, gü- düp eğlendim. Bir. cephesi gar tarafına, öteki Meclis binasına nâzır ve her gidişimde bana ve- rilmesi mutat odamı —önceden geleceğim tarihi bildirerek mek- fup yazmıştım— otel — idaresi tehacüme rağmen kendiliğin- den yine eski müşterisine ayır- mak, alakoymak gibi bir cemile ibraz etmişti. Ancak ileri otel- cilik sanatinin geliştiği memle- ketlerde görülen bu incelikten memnunluk duydüğümü / yaz- mak, kendimden ziyade otel i- çin —lüzumludur ve teşkilâtının 'ne derece iyi işlediğine bir ör- nektir. Ankara o günlerde tam mânasiyle ma haşarallah vazi- yette idi; otel sünnet düğünü evine dönmüştü. Hanımların e- tekleri zil çalıyor, beylerin elle- Ti tempo tutuyordu. öeiliş Anadoluda Refik Halid Kırk yılevvel - Kırk yılsonra v $i Ankaradan Zonguldağa Yeni Meclisin açıldığı günler — Mebus olarak karşılaştığım yeni dost lar — Muharrirlik ve mebusluk — Diplomatlık hakkında bazı mütalâa- lar — Eski zaman Ankarası ve modern Ankara — Bir alay ve bir mukabele — Ulus Meydanı — Karadeniz kıyısındayım Hür seçimle mebus çıkmış in- sanlardan mürekkep ilk Millet Meclisinin açılışı sırası" devlet merkezinde hazır bulunmak yal- 'nız hayatımın mahdut çerçevesi içinde sayılı bir gün omakla ka- lamaz; mânası daha şümullü- dür ve neticesi kestirilememekle beraber muhakkak ki tarihten bir hatıradır. Unutmadan — istitrad kabi- linden— notlarıma bir bahis sı- kıştıracağım: Gar Gazinosunda bir gece yemek yerken mütadım üzere bir müddet kalkarak ha- va almak için terasaya çıkıyor- dum; kalabâlık bir masadan a- zıcık oturmamı dilediler. Böyle şeyler bizlerin başından çok ge- çer, reddedemediğimiz gibi alış- mışızdır da,.. Gösterdikleri yer, tanımadığım iki erkeğin orta- sındaki sandalye idi. " Kimlerdi bunlar? Takdim ettiler: İskan- dinâvya memleketlerinden ikisi- nin elçileri imiş. Sadece ismimin söylenmesinden bir mâna çıka- ramıyacaklarını düşünerek ek- selânslara mesleğimi bir kelime ile bildirdim, Aldığım cevap şu: — Tanırız, yazılarınızı oku- muşuzduür. Övünmek için için mi bunları yazıyorum? Büsbütün o mak- satla değil; zira kimbilir daha kimleri okumuşlardır. Asıl mak- sadım yurdumuza gönderilen ecnebi diplomatların edebiyat yahut sanat, kısacası kültür hayatımızla ne kâdar yakından meşgul olduklarını belirtmektir. Vazife aldıkları memleketi im- kân nispetinde tanımağa çalışı- yyarlarınkitaplarımızın belli baş- hlarını okuyorlar; dağ, taş de- meden her- tarafı * geziyorlar; resim sergilerini kaçırmıyorlar Meselâ elçilerden biriyle İğridir Gölü hakkında epeyce uzun ko- nuştuk, Hiç bir münevver v: tandaşımla aynı mevzuu, ayni bilgi ve hislilikle görüşemediği- mi itiraf edeyim. Ayrıca onlar vatanlarınâ dö- nünce kitaplar yazmak suretiy- le vatandaşlarını da aydınlat- mak usulünü tutmuşlardır. Biz- de Çin'e, Japonyaya, Hindista- na ve Cenubi Amerikaya, beş kıtaya yolladığımız diplomatla- rımızdan hangisi, kâç tane eser verdi? Öteki eğlenceleri veya itiyat ları geçelim, şu Allahın belâsı briçten başımızı kaldıramıyoruz ki! O kadar tarhi vakalar ya- şadık, tek elçimizin Fransız dip- lomatı Cambon veya Palöolo- gue kadar olmasa da vesikalar teşkil edecek, “hatırat”ını oku- yamadık. Hükümet reislerimiz de sanki okur yazar değiller- mişçesine bizlere eser vermez- ler. Yenilerden hiç biri —Chur- chill yahut Reynaud gibi demi yorum— Küçük Said Paşa ka- dar tarihe hizmet etmedi. İera- atımızı açığa vurmaktan korku- yoruz; “Yarın ne olur, ne ol- maz"” zihniyetiyle susuyoruz; İ- darei maslahat ediyoruz. Koca “milli hareket” henüz, ciddi mâ- nasiyle, “hatırat”tan mahrum. Bu yüzden mal, mülk sahibi ol- duk, eser sahibi olamadık. Her ne ise, politikacılığa ka- pilmadan — yolculuğumuza — dö- nelim: Sonradan Bolu civarla- rında dereler halinde başlangı- cını gördüğümüz Filyos Irmağı kenarında gözümüzü açtık diye- rek devlet merkezini birden bi- re birakmış, kömür merkezi Zonguldağa yaklaşmıştım. Pe- ki kırk sene evvelki Ankarayı anlatmayacak mıyım? — Bunu, galiba 1939 yılında yazmış ve gazetede sıra makale olarak neşrettikten sonra “Deli” is- mindeki kitabıma da sokuştur- muştum. Birinci Dünya Harbin- deki Ankara, Ankaranın gün- lerce süren büyük yangını, hep- si o eserde bir bir yazılıdır. Şu kadarını söyleyim ki bu defaki seyahatimde uğradığım şehir ve kasabalardan bir tanesi bi- le 1916 Ankarası kadar İkame- te gayri salih değildi! Dörtte üçü yanmadan — önce bile yangın yerinden farksız o- lan Ankaradan, nihayet Bile- ciğe naklime imkân bulunca ne yazık ki Muaviye düşmanı şair gibi: Şam'dan çıktığım akşama de- rim Şam-ı-şerif, Tarzında zarif bir mısra söy- leyemedim. Bir gün gelip de ince hayretten, büyüğiyle beraber ol- mak şartiyle küçük dilimi yuta- caktım. Amerikalı bir muhabir, ağzından “Hülya bu ya...” li uydurma bir “Modern Anka- ra” tasviri yapmıştım; yazının tarihi 11 şubat 1921 dir; o sıra- daki harap ve yoksul Ankarayı parklar, bulvarlarla kuş Sütü aransa bulunur, harik: de mâmur bir şehir gibi göste- rerek alay etmiştim. Şimdi Zon- guldağa gitmek üzere ayrıldı- ğim yeni Ankara, filvaki yazım- daki mübalâğalı dereceye ulaş- mamıştı, zaten ulaşamazdı am- ma 29 sene evvelki alayımin in- tikamını almış halde idi. - Gel- gelelim, bu mâmurluk neye ma- Töldu? Ayrı mesele, Ankara o yeni mümurelerden biridir ki ne yapıldıysa çoğu he- sapsız ve plânsız vücuda getiril- miştir. Uzağa gitmiyelim: U- lus Meydanında durup dört ta- rafa, hele meydanı çeviren bi- nalara bakınız. Devlet merkezi- 'ne yakışır bir meydana benze- mesi için en aşağı üç misli fe- rahlaması, Üslüpsuz veya derme çatma binalardan tamamiyle kurtulması Jâzım gelmez mi? Milyonlar harcanarak açılması lâzım gelen bir Eminönü Mey nını orada, hem de XX sırda kurmuşuz; — farkında ol- mamışız. Olanlar olmuş bir ke- re... Kaldı ki asıl Eminönü Mey- ŞEHİR HABERLERİ) 30 kişilik bir. talehe kafilesi Londraya gitti Vali, Inlebîıı'ı Londra ve Paris belediye reislerine birer mektup gönderdi Müllt Türk Talebe — Federaayonu üyelerinden 30 kişilik bir grup dün akşam bir uçakla Londraya mütevec- cihen şehrimizden ayrılmışlardır. Fe- lerasyonun büyük yazı müsabakamı: ni kazanan Teknik Üniversite İnşaat Fakültesi son sınıf talebelerinden Fikret Evliyagil de grupla birlikte hareket etmiğtir. Fikret Evliyagli ay 'i zamanda Londra Belediye Relsi ile Paris Belediye Relsine, fetanbul Vali 've Belediye Relsi Ord. Prof. Dr. Fah- reddin Kerim Gökayın birer mektu- bunü da beraber götürmektedir. Gençler Londra ve Pariste tetkik- lerde bulunacaklar ve görülmesi icap 'eden yerleri gezeceklerdir. Grup, dün Yeşilköyden ayrılırken MT.T. Federasyonu Azaları ve W.A. X. delegeleri tarafından uğurlanmış- tır. Seyahat üç hafta kadar devam edecektir. Konservatvar Türk Musikisi konseri Konservatüvar İdaresi — Açıkhava Tiyatrosunda 15 ve 22 ağüstos salı günleri İki Türk müsikisi — konseri vermek üzere icap eden hazırlıklara başlamıştır. Halkın — tamamen istifadesini - te- min maksadiyle bu konserlerde her yer için elli kuruş gibi cüz't bir du. hüliye Ücreti alınacaktır. Esat Durusoy terfi etti Tıp sahasında memleketimize u- zun yıllar büyük hizmetlerde bulu- nan ve müracaat eden hastaları bir” baba gefkatiyle kabul eden Cerrah- paşa Hastahanesi Başhekimi Dr. E- #at Durusoy'un 125 lira asit maaşa terfi ettirildiğini memnuniyetle haber aldık. Ambarlı Köyü halkına Ticaret Bakanlığının yardımı Bir yangın — neticesinde mahsulü 'yanmıp olan Bakırköyün — Ambarlı Köyü halkına yardım olmak üzere Ticaret Bakanlığı tarafından Vüla- 'yet emrine 100 ton buğday, 50 ton arpa. ve 30 ton yulaf gönderilmiştir. Vilyetçe kurulacak bir. komisyon tarafından muhtaç köylülere tevziat yapılacaktır. K danı —eski gravürlere nazaran — ilk kuruluşunda bir açıklık yer imiş. Sonradan şahsi men- faat hırsiyle bina ve baraka ku- ra kura berbat etmişiz. Ulus Meydanı da acaba öyle mi ka- pandı? Bilmiyorum; — sorama- dim. Evet, Filyos çayı dar vadiden kurtularak genişlemeğe başladı; deniz kokusunu — uzaktan düy- dum. Bu, Karadenizdir; Şile'yi hesaba katmazsam onu görmi yeli, yani Sinop'tan ayrılalı o- ftuz şü kadar sene geçmiş. Kırk bir buçuk maşallah! Bu dua el- bette ki hilkat tarihi belli olı yan Karadenizle alâkalı değil.. Otuz altı sene sonra, epeyce Maceralar, siyasi vartalar atlı tarak, boynunu ipten ve ense kökünü kurşundan kurtararak tekrar kıyısına gelmek imkânını bulan adam hakkında daha uy gun düşüyor! İşte sevimli bir Bahil kas: bası: Kilimli.. Az sonra Zon- guldaktayız. Bu kış kömür is- tihkakını tam olarak verecekler mi, vermiyecekler mi diye dü- şünmekten kendimi alamadım. İçimde verileceğine dair bir his yar. Tren durdu, el - sallayan karşılayıcıları görünce — büsbü- tün müsterih oldum. dün tesb Dün saat 18 de Vali ve Belediye l Prof. Dr. Fahreddin — Kerim Gökay'ın başkanlığında toplanan T. M T. Federasyonu, Milli Türk Tale- be Birliği ” temsilcileri 3 agustosta /hrimizde toplanacak olan W.A.Y. Konseyinde Türk / gençliğini temsil edecek Müllit Komiteyi kurmuşlardır. Bu Komitede Türkiye Milif - Talebe Federasyonu ve Milliyetçiler. Birliği 'ndı altında birleşen diğer teşekküller temsil olunacaklardır. W.A.Y. Başkanı ve Genci Sekreteri geldi 'Pazar günü Şâle Köşkünde açıla. cak olan W.A.Y. Kongresine iştirak edecek delegeler şehrimize gelmekte- dirler. Dün gelen 63 delege arasında WA.Y, Başkanı Maürcle Sauv& ile Genel Sekreter Marcerau da bulun- maktadır. Genel Sekreter Marcerat dün ken. disiyle görüşen gazetecilere - kongre hakkında aşağıdaki tafsilâtı vermiş. tiri Belediye seçimlerinin hazırlıkları ilerliyor Vi ik, dün bu hususta bir tebliğ neşretti Gelecek ayın ilk pazarına tesadür eden 8 eylülde yapılacak olan Bele- diye seçimi için partilerin yoklamaya başladıklarını yazmıştık. > DEP. yolkama kurulları adaylarını seçmiş bulunmaktadır. CH.P. namzetlerinin yüzde yetmişi partinin kaza teşkilâtı, yüzde otuzu- hu da vilâyet merkezinde yapılacak olan yoklama kurulu seçmiş olacak- tır. Diğer taraftan İstanbul Valiliği bu mevzuda aşağıdaki tebliği neşretmiş- tir: İstanbul. Vati İstanbul Umumt Mectisine İstanbul Belediyesi hudutları içindeki ilçeler- den seçilecek Üye adedi 1580 sayılı Belediye Kanununun 21 nci madde- sindeki nisbetlere göre aşağıda gös- terildiği gekilde tesbit olunmuştur. 1 — Merkezleri İstanbul Belediyesi hudutlerı içinde bulunan ilçelerin be- lediye hududu. dişinde kalan bucak 've köyleri ahalisi de İstanbul Beledi-. ye üyesi seçimine iştirak edeceklerdir. 2 — Adayların İlçe esası üzerine 've 5669 sayılı kanunun 4 Üncü mad. desi gereğince bir misli fazlasiyle tes- bit olunması lazımdır. 3 — Keyfiyet 1580 sayılı Bel Kanununun 22 inci maddesi gereğin- ce ilân olunur. İstanbul Genel Meclisine hududü. içindekl içelerden üye adedi; Adalar 1, Bakırköy 3, Beşiktaş 5, Beykoz 2, Beyoğlu 20, Eminönü 8, Eyüp 3, Fatih 14, Kadıköy 5, Sarıyer 2, Üsküdar 5, yekün 68. diye Belediye seçilecek A LN W.A.Y. Milli Komitesi v dünkü toplantıdan bir görünüş “— Gündemimizde başlıca 3 mad. de vardır.: 1 — Gençler için umuml kültür sağlayacak olan demokratik terbiye meselesi, 2 — Seyahatler, milletlerarası an- Jayışı kolaylaştırmak bakımından en mühim noktadır. Bu itibarla gençler için seyahat ve mübadele 'Tu araştıracak Ve seyahat masrafla- ni asgari hadde indirmeğe çalışı cağız. 3 — Gençlerin yaşama tarzlarını kolaylaştırmak ve iş bulma imkân. Jarını çoğaltmak. Bu üç maddenin müzakeresinden başka bir çok meseleler ve bu arada Sulhu gençlik yolu ile temin etme meselesi de görüşülecektir.” — Sulhün gençlik yolu ile temin edilebileceğine inanıyor. musunuz? “— Byet, sulh siyasi — nutuklarla değil fakat gençler arasında kurula. cak samimi bir işbirliği ile tesis edi. lecektir.” — Demirperde — gerisinde “kalan memleketleri kongreye davet ettiniz — Hepsi davet edildiler. Fakat hiçbirinden müspet veya menfi bir cevap alamadık. Bakanların dünkü tetkiklei Çalışma Bakanı Hasan — Polatkan ile İşletmeler Bakanı Prof. Mühlis Ete dün Defterdar Mensucat, Adalet Mensucat ve Cizlavet fabrikalariyle Devlet Denizyolları ve Havuzlarını gezerek tetkiklerde bulunmuşlardır. Kıbrısı Koruma Cemiyetinin basın toplantısı Yeni kurulan “Kibrisı Koruma Ce- mlyeti” bugün saat 11 de merkez lo- kalinde bir basın toplantısı tertip et miştir. Vali, Ankaraya gidiyor İstanbul Vali ve Belediye Başkanı Prof. Dr. F. Kerim Gökay bu sabah- ki tayyare ile Ankaraya gidecek ve akşama dönmüş olacaktır. Vali bu seyahat hakkında bir arkadaşımıza gunları. söylemiştir; “— Şehri İlgilendiren ve bilhassa şehrin kış aylarına ait bazı Ihtiyaç- ları Üzerinde şimdiden alınması ge- rekli tedbirler bu arada ucuz evler inşaatı, - gecekondü. Mmintakalarının ihtiyaçlarını görüşüp akşama döne. ceğim. Belediye, Balıkesire bir mimar ve bir mühendis gönderdi İstanbul Belediyesi, bir yangın fe- iâketine uğrayan Balıkesire yardım maksadiyle ve yeni yapılacak dükkân ve diğer inşaat işlerinde çalışmak 0. zere dün sabah Bandırma tarikiyle Balıkesire bir mimar ve bir mühen- dis. göndermiştir. Devran *Üç, hattâ dört ay var, evet, 14 mayıstan — evveldi. Bir ak- 'gam, Ankaraya gidecek bir dos. tu teevf için - o zamanlar teşvi merasimi vardı amma benimki- #i 0 cinsten değildi - Haydarpa- ga garima gitmiştim. Trenin kalkmasına intizaren — dolaşır. ken birden bir gümbürtü koptu ve devam etti. Herker o tarafa dü. Bu P.T.T.nin bir el ara- bası di Arka tekerleklerinin Tüstükleri — olmayan araba bir müvesal — tarafından — itiliyor, trene postayı götürüyordu. Tren boyunca, Tokomotifin arkasındaki furgona kadar gü- rültüyü dinledik. Araba yükünü yalttı, aymı sesleri çıkararak döndü. Asabımız gerilmişti. Müvesele tekerleklerin neden yaptırılma- diğimi sorduk. Boynunu / büke- rek: “Kaçtır. söyledik, dinlemi- yorlar" dedi. Dün yine Haydarpaşaya git- tim. Trentm hareket aaatinden bey on dakika evvel, Arnavut kaldırımları üzerinden sanki eli tank geçiyormuş gibi bir güm- bürtü duyuldu. Baktım. Bu vine bisim P.T.T. nin el arabam idi. “Aradan üç, hattâ dört ay geç- mişti. Ne aldıran var, ne soram. Her gevi esklek gibi. Buet, mühim, / çok mühim, çok “önemli” işlerle uğraşıyo- ruz. Bir el arabasının tekerlele leriyle ml meşgul olacağız? BİR İSTANBULLU Sen Jozef'lilerin yaz balosu Sen Jozef Lisesinden — Yetişenler Derneğinin balosu 11 ağustos cuma gecesi 3 caz orkestrasının iştirakiyle Suadiye Gazinosunda yapılacaktır. Uzun zamandanberi itina ile hazın lanan Kır Balosu programında — tak zunmış sanatkârlar yer almaktadın Sen Jozef'in bu seneki balomu bü- Yük bir alâka ile karşılanmıştır. Şehrin seyrüsefer işler Şehirde seyrüsefer işlerini düzen. lemek için toplanan komlsyon Bo- fazkesen ve Defterdar yokuşu yol. Jarının tamiri işinin ihaleye konul. masına, viraj ve geçit yerlerinin çiz. gilerle gösterilmesine — karar veril miştir. Vali ve Belediye Relsi Prof, Gökry tarufından ayrıca Topkapı ve Kısıklıdan şehre girecek nakil va. ıta'arının kentrolü için bu makaller- de söyrüzefer kontrol istasyonlarının inşası hakkırda alâkalılara gereken emir verilmiştir . At yorışları cumartesi günü yapılacak Muhtar ve Ihtiyar heyetleri seçim. leri Golayisiyle İstanbul at yarışları bu hafta pazar günü yerine cumar. tesi günü saat 16 G yapılacaktır. YENİ İSTANBUL SİYASİ İKTİSADI MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE Sahibi 1 YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LİMİTED ŞİRKETİ Müdürü; Komal HL SARLICA Bu sayıda yazı işlerini 'fillen İdare di Sacld ÖGET Neşredilmiyen yazılar dade edilmez. Banldığı yer 1 YENİ İSTANBÜL MATBAACI- 'LIK LİMİTED ŞİRKETİ MATBAASI —— ea REŞAD NURİ GÜNTEKİN Kavak %meri S B e Yanl açıkçası kızlarla randevü alıp vermiş bulunuyorduk. İlk önce ne makule mahlüklar ol duklarını pek kestirememiştim; bana daha zi- de tavuklar veya sokakta çöplenmeğe çıkmış İşçi kızlar yahut hizmetçiler gibi görünmüşler. di. Fakat ikinci gecenin pazarlığından — sonra Profesyonellerin hem de epeyce aşağılıklarından olduklarına şüphem kalmıyordu. Kasabada birçok kurumlar gibi “Yeşilay'ın ku- rucusu ve başkanıyımdır. Bu İtibarla sık sık içki aleyhinde nutuklar söylerim, Fakat buna Tağ- men onün bazı faziletlerini de inkâr etmemek dazımdır. Bunlardan biri sarhoş olduğumuz za- man açık konuşmamız, türlü hesaplarla Halka, 've hattâ kendimize karşı gevelediğimiz bir çok geyleri hatıra gönüle bakmadan açığa vurma. Mmizdır. O gece çalgıya gidişim bu randevuya git- memek içindi. Ancak vakit gelince yerimde du- ramamıştım. Otele gidecek gibi yaparak kendi kendime kargı bir ufak komedi oynadıktan sön- ra Taksimin yolunu tutunca, içimde tam kıva. Tni bulan karışık içkilerin tesiriyle birdenbi. Te: “Vatandağ türkçe konuş, dedim, gu ufak ka- Ta yazdan bal gibi hoşlanıyorsun; bu gece tap Çatlasa oraya gideceksin. Yaşına başına amıl Yakışmayacak olan ayıp şey burlu istemek, hat- 341 ta yapmak değil İstemeyecek, yapmayacak gö- Tünerek kendini aldatmaktır. Yeter artık — bir geyrek asırdan beri nefsine oynadığın - peygam. Berlik komedyası, Hacı Müslim kadar olamı dın, O hiç olmazsa hirsları tepregtiği zaman ki İnata metelik vermiyor, oyununu açık oynuyor- du! Bu düşünce benim için bir sarhoş nârası demekti. Ben yaşta ve halde bir adam ancak bu şekilde bağırabilirdi. Birdenbire — bütün şiddetiyle esen ve beni önüne katan kavak yeli önünde böyle pupa yel- ken randevu yerine doğru giderken, — merhum kayinbabamın yürüyüşü gibi Adeta her adımda bulunduğu yere yapışarak sağa sola yalpalıyor hissini veren her zamanki yürüyüşüm değişiyor, kunduralarımın ökçeleri kaldırım. Üstünde mal muz gibi gakırdıyordu: “İnsan açık ölmal açık. Bana elbirliğiyle oyunların en aşağılığını oyna- mış insanların hangisinden ve böyle bir cema: atin hangi kaldesinden korkacağım? Şu kızlar İa bir parça oynaşmaktan hoşlamıyor. muyum? Hoşlanıyorum. Bu yolda çok ilerlere gitmek teh- likesi var? Varlığım, benliğim, insanlığım v.s. dediğim — geylerde büna kargı lebette bazı ko. Yuyucü küvvetler de bulünacaktır. İnsan ancak düşebileceği yere kadar düşer. Fakat diyelim kl, o da olmadı. Adam &ende! Mücevherlerim mi dökülecek ?” Bunları fdeta yüksek sesle söyliyerek Gezinin merdivenlerini çıkarken ayağım basamaklardan birinde birdenbire kaydı; sırtüstü gidecek gibi bir kendeleme ile eğrilip doğruldum; fakat ağır yücudumdan umulmaz bir çeviklikle de şavulu- Mu yerine getirdim. Bu esnada birâz ilerdeki ba- aamaklara oturmuş iki serseri: “Aman Beyba- bal” diye bağırdılar. Biraz ilerde — ayaklarımı 342 daha küvvetle yere vurup sağa sola hareket et- tirerek bir sakatlık olup olmadığını kontrol e- derken: “Allah belânızı versin, Ne beybabası! Vücudumun. hantallığına ne bakıyorsunuz. Onu bu hale ben soktum. Yaşım daha eli bile yok” diyordum. Evet yaşım daha elli bile var yoktu. Fakat bu da herhalde küçük görülecek bir.“ rakam olmamalıydı. Kanapeme oturduğum zaman adam akıllı soluyor, dolu dolu öksürüyordum. Sarhoşluğun yükarıda — anlattığım — fazi- letine kargılık bir. kusuru hiçten bazı geyleri parmağına dolamasıdır. Bu beybaba sözünü her yerde işitmeğe alışmışımdır. Hattâ hoşlanırım da.. Zaten “Fukara babası” filân gibi tâbirlerde maddi yaşla bir alâkası görünmez. Fakat bazı- Jarının ağzında da bu söz beni bir parça sinir. dlendirir. Meselâ Hacı Ömerin “Babaya şeyle ag- za burnü yerinde bir kahve” — demesi bann aslâ batmaz da güzel su böreği yapan Esmanın ikide bir “Doktur Bey babam” demesini tatsız bulu. * Yaz iyiden iyiye kendini vermişti. Ay son derece parlaktı. Etrafımdaki ağaçların gölge- leri paket tağlarının üstünde âdeta Çin mürek- kebiyle yapılmış gibi net görünüyordu. Kızlı hemen gelselerdi iyi olacaktı; bu #efer onlar benim yanımda kendilerin! pısırık bularak yaşe caklardı. Fakat Gözide bu gece her zamankin- den çok fazla insan dolaştığı halde nedense on- dar henliz. görünürlerde yoktu. Esasen aZ İçtiğim algarayı son Senelerde hemen büsbütün bırakmıştım. Merhum kayınba. bamın Hicazda koleradan ölmüş zengin bir Se) Jânlının terekesinden satın alıp bana düğün he- 343 diyesi olarak verdiği nadide altın tabakayı şan olsun diye Üstümde gezdirirdim. Fakat kasaba- daki son hâdiseler esnasında tekrar — sigaraya başlamış, İstanbulda bu İşi büsbütün azıtmış. tım. O kadar ki hâlâ büsbütün geçmeyen kol ağrımın — nikotinizmden İleri gelme bir spasme olması aklıma geliyordu. Tabakadaki sigaralar, kızlara kalmamasından korkulacak / derecede a. zaldığı halde onlar hâlâ görünmüyorlardı. Bu gecikmede asıl canımı sıkan şey hiç gel. memelerinden ziyade geldikleri — takdirde beni geçen gecekiler gibi durgun ve mahcup bulma: ları tehlikesi idi. Tepemdeki hoparlörün, bütün tefler, ziller vesairesiyle âdeta kafamın içinde çaldırdığı Arap çalgısı; boyaları, tülleri, inci ve boncukları birbirine karışarak harekef ha- linde rület bilyası gibi ihtizazlı bir göbekten İ- baret kalan Arap dansözleri ve kemancıya uya- zak Allah Allah çağıran kadınlı erkekli kalaba. lıktan kalan sıcak ve ekgi hârâ havası ile yük. selmeğe başlayıp yolda en hâd noktasına ulaş- mip olan heyecanım seri ve tehlikeli bir. düş- künlük kaydediyor ve kızlar geç kalacağa ben- ziyorlardı. Bu korku beni daha da fazla ayıltıp aklımı başıma getirince yerimden kalkarak, vücuduma çöken uyuşukluğu silkeler gibi hareketlerle ka- napenin etrafında dolaşmağa başladım. İçki yasağı yıllarında — ve daha sonra res. Mf balolarda bizim kasabalılar arka ceplerinde yasm içki gişeleri gezdirirlerdi. Bunlardan birini ben de bu gece Üstümde bulundurmadığıma te. essüf ediyordum. Ayakta dürürken aydınlıkla- Fını gördüğüm karşı dükkânlarda hiç olmazsa konyak bulabilirdim. Ancak bu sefer de kızlar kaçacaklardı. İlerde birbiriyle itişen çocuklardan birine bu işi sipariş etmeyi düşündüm. — Fakat 44 *Jparayı aldıktan sonra bir daha geri gelmelerine Mmilyonda bir Ümit yoktu. Gerçekleri bu kadar tafsilâtiyle hesaplamı Ba başladıktan sonra maalesef kendimin — kalk- Mamdan ve konyakçıya değil bir taksl bularak ötele gitmemden başka yol kalmıyordu. Bu v kitten sonra kız beklemek gülünçtü. Bu ay ay- dınlığında onları kimbilir kimler nereye götür. Müşlerdi? - Zaten iki gecedir. müşterisiz. kala- rak haldır haldır benim etrafımda dönmeleri ge şilacak şeydi. Dürümümdaki sefalet ve ayıbi. bütün acı- lğiyle hisşediyordum. Kanapenin dibine düşür. düğümü farkettiğim mendil ve anahtar zincirim. le bir buruşuk lirayı güçlükle eğilip aldıktan sonra merdivenlerin yolunu tuttum. Fakat ben daha varmadan kızların kolkola aşağıdan gel diklerini ve beni tanıyarak çığlık çığlığa mere divenleri çıktıklarını gördüm. Adeta — hasretli kavuşur gibi birbirimizi kucakladık. Hele küçük kara kızın da ötekine uyarak ellerini omuzları. ma koyduğunu ve kollarımdan birine girdiğini görünce sarhoşluğum yeniden uyanır gibi oldu. Onların vakitten, saatten haberleri yok g- rünüyordu. Kırmızı saçlı kız hiç bir mukad- demeye lüzüm görmeden: — Haydi. gidiyoruz? dedi. — Nereye' — Konuştuk ya canim... Her akşam her ak- gam pazarlık yapazayiz? Yeniden şaşalamağa: başlamıştım: — Ne konuşması? Ne pazarlığı? Çenemin derisini tutup çekerek: — Gülmek için söyleyorsunuz... E, haydıi çok 'naz istemez, (Devamı var) sıs