“ katimi daha ziğade Tahtacı ke Sayfa 2 İsparta - Burdur - Antalya ne gördümse hoşlandım — Nefis pey: nirli pideler — Çubuk boğazı — Bin şu kadar râkımdan denize: ”An- talyaya!,, — Nilüferleri papatya tarlası gibi coşkunca açmış bir İspartadan Burdura — İspartı AĞMURLU bir günün sa- bahında Ispartadan ayrıl- dık. Az sonra Burdur'a varaca- H, ianai üeü de Antalyaya, İspartada ne gördümse hoşlan- dım, ne yedimse lezzetli buldum. Hele, günlük tereyağından ve © günün taze peynirinden yapıl- mış, en aşağı kırk santim. bo- yunda ve kayık biçiminde pey- nirli pideler pek nefisti; tam mevsimine de rastlamıştık; fu gatı kaçırmadık. Zaten bu pide öğle yemeğine kâfi / geliyor. Arkasından da üstü sıvamaca- Sına kaymakla örtülü tel kada- yıfına rağbet buyurursanız! Şehrin suyu çok hafif, yağlar| ize henüz yayıktan çıkmış oldu- ğu için— yaylâ havasını da bunlara katınız— hazım zorluğu çekmiyorsunuz; çabucak acıkı- yorsunuz bile... Kemal Turan Bey dostumuz bizi yemeğe ça- ğırmak nezaketini gösterip de evvelceden “Ne istersiniz?” de- yince cevabım şu olmuştu: — Peynirli pide ve kaymaklı 'tel kadayıfı! O gün pideden be: tane, tatlıdan ölçüsüzce yediği- mi biliyorum... Karbonat almak Tüzumunu duymadım. Ispartanın pazar yeri de çok eğlenceli, Filvaki bütün Anad Tudakiler gibi orada da satıcılar ekseriyetle köylü kadınlar, alı- cılar ise kağabalılar. Benim dik- dınlar çekti; yani Toros orman- larında kereste biçen, bunu iş edinmiş olan oymak halkı. Hep-) si de güzel giyinmeğe meraklı- dırlar; güzeldirler de.., diyebi- lirim ki Anadolunun en - tiren- daz, bir nevi koketriye sahip, yaşlısı bile zariflik düşkünü o-) riğinal ahâlisi Tahtacı kadınları- dır. İnsana ilk bakışta İspanyol kadınını, onun süslülüğü ve şuh- duğunu — hatırlatıyorlar. Alış veriş için şehirlere kasabalara geldikleri vakit mi iyi giyini- yorlar? Elbette kendilerine bu Sırada fazla çeki düzen veriyor- lar amma sarp ormanlar içinde, bıçkı ve testere elde, yorulmak bilmez bir gayretle çalıştıkları zaman dahi yine düz tarlada dinen öbür vatandaş köylüler mizden daha itinalı kıyafettedir- der. Fotoğraflarını çektirmek- 'ten de kaçınmak şöyle dursun, zevk duyuyorlar; gayet tabii poz almayı da biliyorlar... Her biri, rol icabı o kıyafete girmiş sine- ma yıldızı, sanki! İşte bir göl daha — göründü. Burdur Gölü” Tuzlu — olduktan başka güzel tarafı da yok. İs- mini verdiği vilâyet merkezine sadece bir dekor yapıyor; suyu tatlı bir göl kenarı kasabası manzarası veriyor. İçinde balık, kenarında ağaç yaşamamakta- dır, Dağlar ise bana hem yumru yumru şekilleri, hem — kavruk Tenkleri ile çöl bölgelerini ha- —e dk — göl ve dere... tırlattı. Burada - badiyeleri ve sahraları düşündüren, Hacca gidildiği tesiri yapan bir Hal Mevcut. Fakat kasaba temizce ve bakımlıcadır. Yüze gülen bir lokantada kusursuz servisle iyi bir yemek yedik ki bu, hâlâ Anadolunun bir çok yerine nasip olmamış nimetlerdendir. Yolumuza devam. ediyoruz. Manzara gittikçe güzelleşiyor, etraf. ormanlaşıyor. - Otobüste| ön sıra yolcuları, birbirimize nö- betleşe kolonya ikramiyle meş- gülüz. Kolonya? Bugünkü yurt seyahatlerinde eskisiyle bir fark daha hâsıl olmuş: Ceplerde ve el çantalarında kolonya şişeleri bulunduruluyor. Zaten şimdi hangi şehir ve kasabamız vr ki eczahanesinde yahut öteberi satan dükkânlarında kolonya yapılmasın? Limon kokan fe- rahlatıcılarına rağbet fazla; zi- ra otobüs tutan kadınlar bu ne- viden medet umuyorlar. Fena da olmuyor, arabanın berber dükl ırmasa da havamıza bir te- mizlik rayihası katıyor. — Çubuk Boğazına yaklaşı- yoruz. Denildi; toparlandık ; gözler Miz pencerelerde: Memleketi- Mizin yol bakımından korkunç, fakat güzellik itibariyle namlı boğazlarından birine giriyoruz. Koca otobüs daracık şoseden üzlerce tehlikeli viraj. geçerek ÂAkdeniz kıyısına inecek. — İşin şakaya gelir tarafı yok, İkinci Dühya | Harbinin meşhür ko- mandoları kadar muhataralı bir sefere çıktık. Ayrıca sağanak azıttıkça azıttı, camları kamçı- hyor; dağdaki pus ve içerde bi- riken buğu yüzünden önümüzü Büç görüyoruz. , Vaktiyle atlı arabalar - için yapılmış, bazı yerleri pek az ge- nişletilmiş olan yol, motörlü va- sıtalara elverişli vaziyete — so- kulmamıştır; . röfüjleri çerden göpten, köprüleri korkuluksuz- dur. Düşününüz ki burada oto- büsler geceleri bile vızır vızır iş- liyor; işleyemediği de — oluyor Netekim aynı yolda bir tane: 'nin uçuruma yuvarlandığını, se- kiz on yolcunun ölüp bir o ka- darinin da ağır yaralandığını seyahatime devam ederken gı zetelerde okudum, O yollar, bu otobüsler oldukça maalesef da- ha da okuruz, Çubuk Boğazı, tehlikeyi unut- turan güzelliğiyle epeyce sürdü. Nihayet bin şu kadar râkimdan deniz seviyesine indik. Tepeden gördüğümüz Akdenize ve - An- talyaya — yaklaşıyoruz. İlk — su bolluğu —İçinde nilüferleri p patya tarlası gibi coşkunca aç- miş— bir göl ve dere ije baş- ladı. Artık akar sular, pür na- kıl donanan çiçekler ve her mev- Anadoluda Refik Halid Kırk yılevvel - Kırk yıl sonra YENİ İSTANBUL B Temmuz 1050 simde meyva yetiştiren “ağaç- lar ülkesindeyiz. O derecede ki bazı pamuk tarlalarına rastla- dık, sahipleri çit yerine etrafına gül dikmişler... — Sınırları ayır- mak için! Zaten “dikmek” ne kelime? Burada o iş bir ehemmiyet ifade etmiyor; toprağa ne — sokuver sen hemen tutuyor, en kısa Z: manda yeşerip çiçek, meyva, mahsul veriyor, İstitrat kabilinden şunu söy- leyivereyim ki bugünkü Anado- luda umran arzusu şehir, kasa- ba, köy, az çok insan topluluğu bulunan her yere kapalı' yoldan, yani sağlam boru içinde su ge- tirtmek ile kendini - göstermiş. Nereden geçmedik ki halk, a) ni zamanda Hükümet ile Bele- diye su peşinde koşmasın? Bu maksatla, galiba çoğuna hesap- sızcasına milyonlar harcanmak- tadır. Hesapsızca dediğimin se- bebi var: Keşifler daima yerinde yapılmadığı gibi tesisler ne ki fayetlidir, ne de lüzumu kadar sağlam, İlerisi ve dayanma müd- deti pek düşünülmüyor. Vali yahut kaymakam yahut da be- İediye reisine bir şöhret ve gös- teriş temini esas gaye imişçe- sine iş öyle aceleye getiriliyor ki matlüp netice tabiatiyle elde edilemiyor. Borular — patlıyor, tazyik düşüyor, toplama - ha- vuzları çatlıyor. Miktarı çoğalt- mak için iyi sulara kabaları da karıştırılıp kalite düşürülüyon Hulâsa bir kör düvüşüdür gidi- ypr Amma 'ne olsa meskün yen leri medeni şekilde akar suya kavuşturmak gayreti kırk yıl önceki devir ile şimdiki arasın- da güzel bir fark hâsıl ediyor. O devirde kasabalar yine susuz değildi; fakat ekserisi hayır ve hasenat sahiplerinin himmetiyle yapılmış iptidaf çeşmeler yüzün- den. Yer yer çatlamış künk bo- rular, üstü açık arklar vasıta- siyle gelen ve evlere ma'i masu- ra ölçüsiyle birbirinden geçerek taksim edilen sular tifo salgın- larına sbep olurdu. Şam şehri- nin meşhur Kâa'ları böyle idi, Anadoluda da bir çok kasaba, meselâ Çorum aynı halde idi. Kuraklıktan çok fazla tehlikeli bir sulaklık... Tazyikli akar suya en ziyade elverişli görünen, âdeta bir tatlı su Venedik'iğini andıran, dere- leri kanal tasavvur edilse ada- cıklara bölünecek olan Antalya meğerse temiz ve iyi su tısı çekmekte imiş. Aklıma gel- mezdi. Biz yolumuza devam edelim: Şehre girdik. Ben ümit ediyor- dum ki İspartadaki dostların, hattâ — validen valiye tele- fonların — faydası olmuştur da otelde yer. ayrılmıştır. ve bir kaç giyabi ahbap kar- p Kh Sergi köşesi İspanyol rövüsü Akde yollar. dark musiklei onlarda dinaç mik, bizde statik bir mükem meliyete varmış. Bu iribarla, kinci İstanbul Berglei münase Detiyle / Açıkhaca — Tiyatromu da temsiller vermede başlamış bulunan İspanyot rövüsü Türk seyircileri tarafından — kolayca anlaşıldı, takdir. edildi. Tapanyol rövüsü, bir temaşa olarak, güzel. Yalmız Açıkhav nn tahta sıraların u oturarak #eyredil kül. Hem de bir konser temall veriliyormuş gibi put gi- Bi oturarak! — Burası, — mesela Taksim bahçesinde numara sey- redilirken olduğu gibi, dondur. ma, bira, Timonata vesaire vi yilip içilecek tertibata sahip bi Tunsaydı, elbet rövü havasma daha uygun olurdu. Nerede kal- de ki, Açıkhava — Tiyatrosunun büfesinde soğuk meşrubat bul- mak, çölde gelâle ile karşılaş- mak gibidir. Buraya gidilirken yaştıklar alındığı gibi, termos götürmek de moda olacağa ben- ziyor. bir ucunda İspan- BİR İSTANBULLU Seyrüsefer işleri hakkında yeni kararlar Dolmuş otomobilleri intizama sokuluyor, şehirde yeni noktalar ihdas - ediliyor Emniyet Müdürü Kemal - Aygün, dün 6 nci Şube Müdürlüğüne gi rek gehrin — seyrüsefer — dürümiyle meşgül olmuştur. Öğvendiğimize göre şehrimizde gün- den güne artan otomobil — izdihamı Karşısında — Seyrüsefer kadrosunun artırılmasına karar verilmiştir. Mo- törlü ekiplerin çalışma şekli - yeni- den tesbit edilecek ve dolmuş otomo- billerinin faaliyeti başıbozuk halden ak bir intizama konular Ayrica şehrin bazı yerlerinde ye- 'niden seyrüşefer noktaları ihdas edi- lecek ve sayfiyelerde ehliyetsiz çal şan amatörlerin zaman zaman kazı Jara sebep olmaları — dolayısiyle bu mıntakalarda kontrol arttırılacaktır. Titaret filomuza 10.000 tonluk bir şilep daha katıldı Armatör Kemal Sadıkoğlu firma- # tarafından — Londradan — 600 bin satın alınan 10 bin ton- duk K. Sadıkoğlu gilepi, Karaşi'den yüklediği 9 bin ton buğday yükiyle dün ilk defa olarak limanımıza gel- miştir. Kimse- sılamağa cikler yok. Soruşturduk: - Otel- lere de tenbihat vâki olmamış. Dral dedenin düdüğü gibi ortada gelmiştir. kaldım. Bereket, iş başa düşln- ce hem gayretli, hem becerikli- yimdir. Yolda kulağıma bir Trak Oteli çalınmıştı;. bavulları oto- büse bıraktım, yanıma birini al- dım, doğru oraya koştum. Hükümet meydanına ve yan- dan denize nâzır ufacık bir bi- na, Kapıda bir levha: (Boş oda- mız var),.. Başka yazılar da o- kuyorum: (Hamam — duş — kahvaltı — Sahanda yumurta — maden şuyu) âlâ! Hele geceyi edelim ve geçirelim, ertesi günü Allah kerim. Pek yapamazsam dönerim. Memuriyet veya mü- fettişlikle gelmedim ya. hat programımı kendim ta diyorum. Bu, yolculukta ferah- lıktır unda iken İstanbullu Bir Pu Biraz para kaza: odt bir etelcik İşlet İa sahibi. büyük bir Yümüs, nihayet bu adam bugün Amo Tikanın en munezam otellerinden Ücü: Dü işleten bir ötel kıralı olarak a Bınmız. Berveti 4000 milyon — dolar tahmin ediliyor. İşte 'bu otel kıralı, İstanbulun — ve doğup. büyüdükü “Marmara — ada İlar — "kendi. tat sonra nihayet di Ankara Vapuru ile sehrimize, — geldi. Daha vapur rıhıma “yanasmadan ev vel birçak kimselerin 'ehlerinde buk! İör, bekleşmekle olduklarını görüyor duk. “Bütün bu buketler otel kıralı Mir. Taylor'a verllecekti. Mir. Taylor'a gös: ferllen bu alâkanın sebebini öğrendir Mülyoner otelci, Amerikadaki otelleri: ne, herhangi bir Türkün geldikini ök- Tenir ökrenmez derhal onları- bulur, yanaklarından öper, kendilerine en ya kan ilgi ve yardımı gösterirmis. İşte Tihtımıda, “ellerinde buketlerle bekler Senler Amorikaya gidip Mr. Taylor'un Scak ve Yakın alâkasına mazhar olan kimselerdi. Hepai de otel kıralına sük: Tan Gorçlarını Ödemeye gelmislerdi. 'Biraz sonra gemiye girdikimiz vakit Mir. Taylor onlarla kucaklaştı, 40 yıl hk ahbap #İbi uzun urun öpüştüler. Ötel karalı, sempatik yüzlü, güzel gi- Yinmiş fevkalâde nazik bir. “insandı. Birafını saran gazetecilerle derhal sa: 'oluvermişti; “İste, diyordu, niha: Yet canım İstanbula kavustum. Dün: Yada “Bundan. fazla istediğim hiçbir. Gücen Elizabeth'deh son- ra gördüküm en iyi gemidir. Kaptanı Amerikaya götürüp ötelci yapmak terdim. Nezaketi sayesinde müşteril Fimi iki misline çıkarırdı. 'Mr. Taylor. türkce konuşamıyor. Fa- kat bir çok kelimeler aklında kaimı İstanbulda bir otel yapmak meselesi ile meşkul olüp olmayacağını sordukum Vakit gu cevabi verdi: 'Otel meselesi “le alâkadar olacak ve İş İmkânlarını arastıracakım: Şunu Hize'bilhassa Belirtmek İsterim ki, ben Türkiyeye yapabilecekim her — türlü yardım için canla başla çalışmaya ha- T istanbulda kendi hesabıniza bir otel inşa etmek İhtimal dahilinde mi- Gür? Ressam Levni sergisi Bu müncsebetle ressamın kabri de ziyaret edilecek Türk mihyatÜrü talebeleri bundan İki asır önce Türk resmini kemale u- daştıran ressani Levnin eserlerinden Mürekkep bir sergiyi 6 temmuz 1950 günü Topkapı Sarayında açacaklar. dir. Bergi 7 temmuzdan itibaren 15 gün müddetle halkın ziyaretine açık bu- lundurulacaktır Ayrıca sanatkârlar 6 temmuz günü saat 10 dan ressam Levninin Edirne- kapı haricinde, Otakcılarda bulunan ve yenlden yaptırdıkları kabrini de ziyaret edeceklerd Fakültesi talebelerinin ge: Fen Fakültesi Talebe Cemiyeti her gene olduğu gibi bu yıl da bir diş memleket seyahati tertip etmiştir. 'Hazırlanan programa göre 50 kişi- llk bir kafile halinde 22 temmuzda vapurla Pireye gidilecek ve 4 günlük bir misaferetten sonra Selânik yo- Tiyle dönülecektir. Fen Yabancı - tabiiyetindeki garsonların durumu Yabancı tabilyetli — garsonlardan 'Türk tabliyetine geçmek Üzere mü- racaatta bulunanların, — munmeleleri intaç edilinceye kadar, çalışabilecek- leri Bakanlar Kurulunca karar al- tına alınarak Vilâyete tebliğ edilmiş. tir. İstanbula 800-1000 odalı bir ötel 1A- zım. Böyle bir oteli bir kimse yalnız başına yapamaz. Hükümetin 'de yar: Ökrendikimize “göre Mr. Taylor'un Amerikada otellerinden baska bir & Stelcilik mektebi. varmıs. Kendisi ne Vesli Türk gençlerini Amerikadaki bu Mektehinde iyi birer otelci olarak ye- TÜştirmeyi 'arzu ediyör. 'Mir, Taylor'un, kendisi kadar kibi bir hanımı var. TTürkiyeye llk “defa gelmekte olan Mra. Taylor'un İatan: Bula dalr edindiği dik Intibar sorduğum Vaklt bana su cevabi verdi: 'Kocam . Bana' İstanbul — hakkında Çok geyler. söylemişti. Fakat — gimdi Snlıyorum ki. az söylemile” Kocası ise sevincinden yerinde du- ramıyor. mütemadiyen. “İşte 'nih yet İstandı Ötelelilk kıralı memleketimizde bir 'ay Kalacak, bu arada Bursa, Ankara Feni Erdal ve Erdoğan tedaviden döndüler Geçen mevsim yapılan futbol mü- aabakalarında sakatlanmış olan Fe. nerbahçeli futbolculardan Eirdal Ko- caçimen ile Erdoğan Dağdelen tedi Vi edilmek üzere Avrupaya gönderii. Mmişti. Dün Erdal Ankara vapuru ile Erdoğan da uçakla şehrimize - döne müşlerdir. Erdoğan kendisi ile kon şan bir arkadaşımıza tedavisinin mu: yaffakıyetle yapıldığını, bir aya ka: dar ” antrenmanlara — başlıyacağını söylemiştir Tarsus, turistik seferine dün 151 yolcu ile çıktı Tarsus vapuru dün saat 1230 da Akdeniz turistik seferine çıkmıştır. Gemi İstanbuldan 151 yolcü almış. tır. Beyruttan 100, / İskenderiyeden 120 ve Cenovadan da mütebaki yol. cusunu alacaktır. Bu seferi eanasında gemi Beyrut, — İskenderiye, Cenova, Villefranch ve Pireye uğrayacakt Tarsus 20 temmuzda İstanbula det ettikten sonra 24 temmuzda, ci turiatik seferine çıkacaktır. Geminin düskü hareketi sırasında genç ve güzel bir bayan, zevcinin geç kalması Üzerine gemiden - çıkmak mecburiyetinde kalmış, ve bu yüzden Tarsus 20 dakika kadar hareketini tehir etmiştir. İzmir acentesinin reket saatini 1250 olarak bildirme- #i yüzünden anat 1230 da gelen yanın kocası eşiyle birlikte Denizyol: Jarının hususl romörköriyle gemiye açıkta çıkmışlardır. Devlet Tiyatrosu Kadıköyünde de temsiller verecek Behrimizde bir haftadan beri tem- siller vermekte olan Devlet Tiyatro- Su sanatkâı Kadıköy — halkına bir kolaylık olmak Üzere - Kadıköy Halkevinde 6 temmuz 1956 perşem. be gününden itibaren üç temsil vere- ceklerdir. Belediye murakıplarının dünkü teftişleri Belediye murakıpları dün toplu »- Jarak Samatya, Yedikule, Kazlıçeş. me, Bakırköy, Yeşilköy “ semtlerini kontrol etmişlerdir. Bu kontrolda 328 zebzeci, kasap ve benzeri ye ler teftiş edilerek 32 adet bel zaptı tanzim olunmuştur. İki esi da Milli Korunmaya sevki için yapılmıştır. Bu fazla fiatle satış da zabit tutulmuştur. sında bir fırında 65 noksan vezinli ekmek görülerek musadere o- Tunmuştur. Dolmuş yapan motörlerin yeni kalkış yeri Kadıköy ile Karaköy arasında dol. ŞEHİR HABERLERİ İstanbulda doğan otel kıralı Mr. Taylor dün geldi Mr. TAYLOR, TÜRKİYEYE YAPABİLECEĞİM HER YARDIM İÇİN CANLA BAŞLA UĞRAŞMAYA HAZIRIM, DİYOR Ankara vapuru dün geldi 508 yolcu, 314 ton yükle gelen gemi, 234000 lira hasılat yaptı Batı Akdeniz « n 4i mdiye kadar illk defa olarak ve 234000 Türk iiramı Londfe üzhet Durukan, Bera Bankası Müdürt Giorglo Della Buda, Sin Beyrat Elçin Felin. 200 ülebe ve 118 turist ların gümrük nesi ile iyette Kati 'e izdihan Golayisiyle Salonun Kapıları bir. mü Muayenesi bitikter xonra diğer yt Bundan başka gelenler arasında e- 'nol Sağmanlı ve Ziya Bağmanlı adlını İki Türk talebe vardır. Amerikadaki Corneli Üniveraitenindi hendisi olarak (M18) ereceni alas eŞnol Sakmanlıdan bir Amerikan gı Zetesi ve U. Prem Ajanmı büyük bar Şarılar kazanmış bir Türk talebesi & İarak bahsetmiştir. Ziya Sakmanlı Penayivanla nn Gereceni ile Si de İstanin Zunlarındandı! Taftesinden ALAY ZUm olmustur. Her ikir Amerikan Koleli me DENİZYOLLARI, DIŞ HAT SEFERLERİNDE — YENİDEN TENZİLÂT — YAPTI İstanbula — gelecek — yolcular muayyen bir ücret mukabilinde gemilerde — yatabilecekler Devlet Denizyolları İskenderiye ve Beyruttan İstanbul, İzmir, — Pireye gelecek yolculara bütün - mevkilerde ©4 30 tenzilât yapmaya karar vermiş- tir. Aynı zamanda bu — yölcular, e gasen hususi tenzilât görmekte olan- lara yüzde 50 yi geçmemek — Üzere tenzilâtla seyahat — edebileceklerdin 20 kişilik gruplar halinde yolcu temin eden acentelere normal komlsyonla. zından başka 20 kişilik grup için bir refakat adamının yalnız yemek para- # mukabilinde seyahat etmesi kabul edilmiştir. Dogu Güney hattında ça Jişan / gemilerle grup halinde İstan. bula gelen yolcular arzu — ettikleri takdirde geminin 5 günlük tevakkuf müddeti içinde 25 Türk lirası, 3 ater- ling veya 9 dölar mükabilinde gemi- lerde yatabileceklerdir. Denizyolları nn aldığı bu tedbirin faydalı netice. ler vereceği tahmin edilmektedir. Val ik, silâh — taşıyanların dikkatini çekiyor Ateşli ve yaralayıcı silâh taşıyan. Jar hakkında zâbıtaca aramalara d yam edilmektedir. Bunlar hakkında adli makamlarca takibat yı olduğundan, hapis gibi. v yi icap ettirecek bu g- suçlardan uzak kalmaları huzu- nda” İstanbul Valiliği hemşehrile: Tin dikkatini çekmektedir. SİYASİ İKTİSADI YENİ İSTANBUL İMUSTAKIL GÜNLÜK GAZETEİ Sahibi : YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LİMİTED ŞİRKETİ Müdürü: Kemal HL SARLICA Bu sayıda yazı İşlerini 'fillen idare eden : acld ÖGET Neşredilmiyen yazılar Bazıldığı yer 1 YENİ İSTANBUL MATBAACI- LIK LİMİTED SİRKETİ MATBAASI muş yapan motörler bundan sonrı Sirkeciden hareket edeceklerdir. eli — Hadi çocukluğa di ne yapacaksan yap. gımıza atarlar, doğru yürüdü. için kendimi zor zaptediyordum. XXXV MÜFTÜN! de ofladı, , pufladı; Tünmesen yi olur” dedim. yatını” diye kabul etti. REŞAD. NURİ GÜNTEKİN Kavak Yelleri tüm yök Mürtü, de dim, bak ortada bu kimsesiz çocuklar var — Zaten o piçler değil mi belimi büken, dedi, yaparlar yaparlar, ben yapmışım gibi ba- Elinin tersiyle yüzünün terlerini ve göz- derindeki bir kaç damla yaşı silerek meydana Tören dalma İstiklâl Marşiyle başlar ve bu- 'nü çocuklarla beraber kendi de söylerdi. Adam- cağız biraz evvelki fırtınadan daha tir tir tit- Teyen vücudiyle el kol hareketleri yaparak ço- ğ Cuklara kumanda eder ve yüzünden zehir aka. rak onlarla beraber marş söylerken gülmemek İSTİFASI Hacı Ömerin o gün bütün akalliği üstündey- Gi. Tören devam ettiği müddetçe oturduğu yer- bir.çok defalar 1âhavle çek- ti yüksek esle etrafındakllere çıkıştı. Müftü hâdisesini artık kapandı sanıyordum Kendisine “Hacı Ömer giderken sen gözüne gi 'Şeytan görsün su. de o müzevir giderken bir uğurlar diye homurdanmağa &. H mizi. istiyordu. düğünü — söyledi. Tasında taksim ettik. ei lemek. istem 'Ben gelmem' Ben arkadan yı uğrayacağım zaten' hirin yanına binsin. 166 Fakat Hacı Ömer bundan da Adamı çağırır; pirincini de alır, zakta olmayan Müftü bunu işitince çatkın bir çehre ile geldi. Fakat kapı önüne toplanan ço- Guklar sıra İle elini öpmeğe başlamış oldukları için Hacı Ömer tekrar Müftü ile meşgul olama- Nedense bugün onlara da- suratlıydı. vermemezlik edemiyor. fa) yaklaştırmadan evvel hi Hadi. hadi. bakalım. öperler, dedi ve yürüdü, Hacı Ömer Kaymakamın, *i relslerinin ve Yurt ile meşgul daha bir iki kişinin hep bir arada İstasyon Parkına gitme- Belediye Reisi Ötekileri Hacı Ömerin pay. foniyle kapıda beni bekleyen Tahirin arabası a. Mürtü hâlâ kapıda dürüyordu. Hacı Ömer bastoniyle onu göstererek bana: kat onun emrine hemencecik itaat etmeyi nefsine yediremediğinden “Arabalarda yer yok. Hacı Ömer yine bana hitap etti: 'Neden yer yok Müftü fukaralığı bütün kaldeleri ve tören. deriyle kabul etmiş adamdı. Sokakta yük ara. dindı “Ner- olsun demek de mi yok?' başladı. İhtiyaten pek u- Ötekiler de sonra 8 yayan Belediye ve Par- ikide haş . bulün- de gelirim. Yolda bir yere de dedi. Gafurun yahut Ta- Efendiliğine mi dokunur? 167 dizimiz Üzerine yarı yı parkta. kopacakı Hacı Ömer herkesi etrafında gördükten ve ceklerine, giyeceklerine yardım. ettik. ben bu işin sonunu eyi görmüyorum. Sebebi aha bu heriftir. Hacı Ömer birdenbire bastonunun Müftüye doğru çevirmişti. Zavallı adam ipi çe Kat sesi çıkmadı. K nnnt balarını durdurmak, fıçi, sandık veya odün yi gınlarının Üstüne çıkarak gideceği yere gitmek Adetiydi. Fakat Hacı Ömerin bunu k Sinİ küçük düşürmek kastiyle yaptığını bildiği için İnat etti. Nihayet ben onu Tahirin araba- çağırarak kendimle — muhasebecinin taksim ettim, * Elini Hacı Ömer Yürt işleriyle uğraşan iki * çocuklar ağızlarına | — İtep öğretmeninin de İstasyon Parkında bulun. geli çekiyordu. Bi. malarını emretmiş olduğundan gazinoda bir toplantısı olacağı anlaşılmaktaydı. gretmenler yola düşm NÇ çocuklar oldukları işlerdi. Fakat biz su yoli nar gibi kasabanın dar ve karışık sokaklarında, oyulgalanırken onlar kestirmeden indikleri için Nasıl ki ye- ni istasyona vardığımız zaman da onları ka- pıda bizi bekliyor. bulduk. birde önümüzde görüyorduk. Meğer © günün asil kıyameti bu Ve kukla gibi vücudunun hiç bir yer söylemek için ağzını açtı akşam de bir iki kere kalkıp oturdu — Dur baba... Ne sabu kendi. fahat dinle Hacı Ömerin o gün ter, birer| — İğina artık güphe yöktü. Mür mek-| — |"vurdün erzakları çalıyor idare Hacı Ömer levam eti için ü öye dik adam edelim tin büyükleriyiz deyi gabaı Hacı Ömer Müftüye yül dedikten sonra: siniz, dedi. Gerçekten de birbirimiz: dükin | — İ yükteri fitân dediğimiz yok,de kimler oldukları malâm, vazifendir. bizlm. vazifemizdir... Şu- n ai f Hacı Ömer — Canım Doktur Bey, 168 Buna rağmen Hacı Ömer: hırdimizi bitirelim. Biz de Allahın guluyuz. Vur, diye gikâyet et kılli dolgundu. Fakat sebebi henüz belli değildi. Bir an kara gızlılardan birinin adamcağız için taya atmış olmalarından korktum. — Ümmeti Muhammedin çocuklarını topla. ve Jâkin bu adam onları cudam ediyor. Dogru mu değil mi? Memleke- ma sizden cevap İsterim hat bizi kendi tarafına çekmek istiyordu. Biraz bek- — Birbirinize bahar bahar cevap vermez- Fakat dün başkanı olarak şikâyetler Nasıl Ki dinlemen gocuklarını adam ederken nasıl Evvelâ onü anlayalım bal bilirsin ya. ratlik edersin. La- tti. ' tarafından kalkdı- ftüye karşı adama- den sonra gibi bir pislik or. ae dim, Bazan çocuklu demesi hoşum rirsınız. Bu dahirdi. | — İda uydürma iklenmek için evvelâ dırdığı kendi bir gevezelik e bakıyorduk ve ar da çıkarır, çayları ısmarladıktan Sonra söze başladı; kadaşlar karşıdan karşıya kaş, göz işaretleriyle | — | başka dinl O ne bekliyor 6? dedi, © da gelsin. — Ber Jakırdıyı ağzında — geveleyen | — |bu gpeseleyi tatlıya bağlamamı benden rica edi- | — |liki ocuklar gibi birbirlerine söz söye| — İmolla eskilerinden değilim.. Doğruyu —doğru | — | yortardı. dardım diklerinden — tercümanlığı ben yap- | — İ seylerim.. Adam gıtlığında “Gel Haci — Ömer Ben gerginliği az çok gevşetmek ;için güle- Görünüy tam. Müftü bir iki kere çenesini kaldırıp indirdi. | — | şu işin başına geç..” dediniz.. Eh hatırınızı gir rek; zamanlarda diyecekti. Cesaret edemedi. Fa- Madım,,. Elden geldiği gader de çocuklar yiye- — Vallahi Hacı Bey, Kendimize memleketin bü- | — | yetleri üzerli ledim, büyüklerimizin. adem Ki Yür. Anlatmak ve anlamak da Muhammedin tenkidlerimi mmeti madığı için Ben onu benden iyi 169 h anlat da dinleyelim. Hacı Ömer benim ara sıra bakımsız çocuk. dar Hakkındaki yanıp Kara Balçıklıda Esmanın o emsalsiz su böreğin- sundurmanın kerevetlerine uzatarak konuştuğumuz meselelerden biri de bu idi. nasıl sürüklendiklerine datr 'a verdiğimiz terbiyeyi kritik ederdim. Hacı Ömerin bunları büyük bir alâka ile din- na gittiği için çenem adamakıllı a- çılır ve söylediğim şeyleri, maalesef bir. kısı 'olan misallerle süsliyerek adamca- giz âdeta aği fün bunlar, içki sarhoşluğunu pek az tanı mama mukabil güzel bir yemeğin be arasındaki Ölçülü konuşmalarımın acutnı bura- şağa sola alabildiğine dil uzatır ve ferah- ine bütün bunları bir mesele halin: de ortaya atmak ve ortalığı bir parça karıştır- mak istiyordu. di adına ve hesabına şimdi burada tekrar etmek- ten çekinecek adam değildir. Fakat bunu yapa- terbiyesindeki kusurların mesüliyetini gimdilik Müftüye yıkacaktı. Beylemczsin yolsa., Hadi tatlı tat- yanılmalarımı hatırlıyordu. Ben) ukların. türlü çeşit — ehlâksızlıklara hikâyeler — anlatı kteplere de teşmil ederek bunü v maklı ederdim. Daha açıkçası bü. ol. ihtiyacı idi. Kasabanın kalabalıkları sundurmanın önündeki ağaçlardan lcisi ve gşahidi bulunmayan bu açık- ordu Ki Hacı Ömer, biraz da son Ankarada başlamış demokrasi Ti O kendisi çok zevkine — giden | » derleyip toparlayabilse bunları ken- aklı sıra beni söyletecek ve çocuk Yağma gü var (Devamı var) 170