Sayfa 4 ENİ İSTANBUL İngiliz askeri arş.elerinin henüz neşredilmemiş vesikalarına göre Ödette (Baş tarafı dünkü nüshamızdadır) — Lise, bugün size üç sual göra- Cağım ve sizden bunların cevabını alacağım. Arnaud nerede? Roger ne- rede? Marsilya üssüne ait olup ça dığınız plânlar ne oldu? Görüyorsu- nUZ ya, kim olduğunuzu, neler yap- tığınızı tamamen biliyoruz. — Şimdi sizden, bu işleri namıl başardığınızı öğrenmek istiyoruz. Fakat bu sefer düşünmek için bir gece değil, ancak bir dakika vaktiniz var. Ödette, genç adamın yüzüne sükü. netle bakıyor: — Cevap vermek için bir dakikaya bile lüzum yok! Size söyliyecek hiç bir geyim yok Gestapo memuru, bessümle gülüyor: — YA öyle mi? Lütfen papuç ve çoraplarınızı çıkarır mısıniz? Yanındaki meslekdaşına / dönerek: — Şöyle sol ayağının serçe par- mağından başlıyarak sıra ile, sağ h. yağının serçe parmağına kadar gi delim, olmaz mi? Tekrar Odette'e hitap etti: — Her parmak Üzerinde meşgul olduktan sonra, suallerimi tekrar ha- tırlatacağım. Odette, her iki caninin blöf yapma- dığını çok iyi biliyor. Buna rağmen kararı katidir: — Size söyliyecek hiç bir. şeyim gü — Pekâlâ, Lise, mademki istiyor- Ve geytani işkence başlıyor. On Gefa titrek sesle, altı kelimeyi tek- Tar ediyor: — Size söyliyecek hiç bir şeyim y Fakat tahammli! de ediyor. “Şansınız var, Lise.." Ödette'in sonradan anlattığına gö- Te, tam © sırada odaya sivli bir Al- man girmiş. Cellatlar ayağa fırlıya- Yak esas vaziyet almışlar. Meçhul gahıs her iki komisere almaca bir geyler söyledikten sonra, çıkıp git dş. aynı sakin te TEU hâkimi”, tebessmle Odet- te'e bakarak diyor ki: — Tebrik ederim, Liset Amirle- Tim, bu üsüllerle konuşturulamıyaca. dınıza kanaat getirmişler. Ben bu fikirde değilim amma, ne yapayım! Emir, emirdir. Şimdi tekrar odanıza döneceksiniz. — Şansınız var, Lise! Haydi. gidin!" Bir hafta sonra askeri mahkeme- ye verilen Lise, idama mahküm e- Gildi, fakat tekrar — Fresnes'e lade edilerek, akıbetinin ne olacağını bil. Meksizin, bir yıl tek başına hapse. dildi. Her gün yenlden sorguya çe kiliyor ve her gün aynı cevabı ve- riyordu, Sorgu zabıtları hep şu cüm. delerle bitiyordu: 'Mahküm, mükerrer israrlara rağ- men, bugün de söyliyerek bir şeyi ol madığını tekrar etti” Ravensbrück Kampında Odette yakalanmıştı. E- kimde flk defa yıkanmasına izin ve. rildi. Banyoyu müteakıp on dakika temiz havaya çıkarılarak beden he Teketi yaptı. 12 mayıs 1944 de Ödette, keza hu- Susl muameleye tabi diğer bir İngi- liz kadın casusu olan Yolanda Beek- man ile beraber, Almanyaya götü. rüldü. Her iki kadın birbirlerine ke. depçeyle bağlıdır. Karisruhede, ikisi ayrı ayrı hapsedildi. Bundan 6" Ravensbrüek — yolunu tuttu. 1844 yılının temmuzunda bu. cehen: her nem kampına gelen bahtsız kadın, Gerhal karanlık bir höcreye atılıyor. 'Tam Üç ay on bir gün tek ışık Börmeden geçiyor. Sonradan, o gün- deri şöyle anlatmıştır. - Bu müthiş günlerde, kendi ken- dimi ipnotize etmiştim. Zihnen İngil. terede — çocuklarımın — yanındaydım. Anlaşılan bu cehennemi hayata an- Cak bu sayede tahammüli edebildim Afustos ortalarına doğru, mütte fiklerin Güney Fransaya çıkmaları. Na karşı misilleme — olmak üzere, “hususl bir işkenceye” tâbi. tutuldu. Ödette'in höcresinden kalorifer. bo. Tusu geçiyordu. Kazanlar yakıldı ve Bu yeraltı kovuğu dört gün cehen nemi bir sıcağa boğuldu. Aynı Cek verildi. Artık bu sefer işkenceye çin höcreye bizzat inen kamp kuman danı Suhren, can çekiyen bir hasta ile karşılaşmıştır. Eararengiz bir m Nihayet Odette kavemet küdreti Burada Meşhür. İn bu fi Yazan : iliz kadın casusu “Odeti n İlk gösterildiki. gece Resimde İngiliz Kirallçesini, aümüdür. O sabah — höcresine gelen Suhren kadını bir müddet süzdükten — Yarın sabah altıda yola çıka- caksınız! dedi. Suhren'in bu sözleri iki Mânaya da gekilebilirdi. Fakat Odette, söyleni: İen saatte hazırdır. Hayatını kurtar- Mak İçin hiç ümidi kalmamıştır. Suh- ten, ancak sekizde gelehiliyor ve ko- luna girerek bizzat siyah bir hapis- hane arabasına — götürüyor. Odette, kamp kapılarının açıldığını fark eder etmez, arka — kapıdaki - parmaklıklı pencereye koşarak kampa/ bakıyor. Her taraf allak bullaktır, S'ler kı mıya hazırlanıyorlar. İngiliz Kıral ve İngiliz casusu/ Ödette'in filmden sonra tebrik eti Öğrenmek İngilizler bir film çevirmişler ve Kiraliçesi hazır. bulunmuş. bizzat kendisin, Ertesi sabah höcrenin kapısını a. çık bulan Ödette, kamp kumandanlı. fını bulüyor ve Sühren ile görüşmek 'Savaş daha hitn ÂAZ sonra kapı açılıyor ve Sühren karşısına dikiliyor: — Sen gene höcrene gir. Daha ko- zümuzü paylaşmadık. Hem unutma ki, daha savaş da bitmedi! Ödette, tekrar geri — dönüyor ve bekliyor. Akşam oluyor, gece oluyor, tekrar sabah oluyor, hiç kimse gelip Odette'i aramıyor. Ödette silâh gü- rültüsünü duyuyor ve bekliyor. Niha- yet 3 mayısta, hemen öğleden sonra, kapısı açılıyor ve nöbetçi sesleniyor ÜNAL GEö06) 1 — ainelde 2 —| Hicri| 19 5 O (Rumi || Haastlera Si Ve HAZİRANİ——— c »—| CEKERINRZUN | ğ İkinci Cihan Harbinin en cesur İngiliz casusu Jerard Tickell Behçet Cemal çabuk çabuk! yapacaksın. Çeviren — Haydi. bakalım, Pilini pirtini alıp ne Haydi, çabuk. diyorum! Odette, Ravensbrück'den beri bera- ber olduğu altı arkadaşiyle ancak vedalaşabiliyor. Hepsi, eşya almadan gitmemin ne demek olduğunu çok iyi biliyorlar. Bunun tek mânası, idam- dır, Fakat, SS-nöbetçisi, — Ödette'i üç büyük Binek otomobilinin - beklediği kamp kapısına götürüyor. Motorlar galışıyordu. Arabalar, yüksek rütbeli SS-subaylariyle “taklım tıklım. dolu. Odette, Fritz Suhren'in yeni ve par- lak siyah renkteki Mencedes araba. sını seçiyor. Suhren kadını görünce, tekrar iniyor. — iyi ki geldiniz. Benim yanıma Ödette ses çıkarmadan İtaat edi- 'yor. Suhren direksiyona geçiyor, ga- za basıyor, araba süratle yola koyu- düyor, İki saat, hiç konuşmadan gi- diyorlar. Ufak bir ormana yaklaşır. ken, Suhren arabayı yol kenarında durduruyor. — n bakalım, Liset Ödette İdamın burada yapılacağını saniyor. Artık mükavemet de mâna- Sız. Arabadan iniyor. Suhren “Kıpır- dama!” diyor ve arabanın arkalığın. dan çıkardığı bir yığın dosya ve ev- Fakı, yol kenarında yakmıya başlı- Ravensbrück Kampının & Jarı bu süretle kül olürken kadına dönüyor: — Seni ne yapacağımı biliyor mu- arabadan eli dosya- Suhren — Hayır, — ne bir gey biliyorum, 'ne de bir şey anlıyorum, — Haydi, bin arabaya — bakalım! Üç otomobilden müteşekkil kafile tekrar yola koyuldu. - Santlerce yol alıyorlar. Çoktan karanlık basmıştı ki, kafile bir köye yaklaştı. Odette, dlk evlerin önünde ufak bir er kafi- desi gördü. Erlerin Üzerinde Alman niforması yoktu. Arabalar ağır ağır yaklaşırken, erlerden biri bir el ha- yaya ateş etti.“/Sühren gazı kesti, şiddetle frene bastı. Odette'e dönerek, sert bir ifadeyle: — Haydi, in bakalım! dedi. Odette itaat ederek arabadan indi 've kendisini hiç gözden kaçırmıyan nöbetçiye giderek, ingilizce. — Arabadaki — zat, Ravensbrück Kampının kumandanı Fritz Suhren' dir. Lütfen yakalayınız! dedi ve Suh- ren'e döndü: — Give me your revolh camı vert) DUT LO L L dına, — 2000 Şarkılar. F | Bant < 38 Tarin m,:;;;._' u-ı Bütün dünyaya şâmil bir hikâye Mmüsabakası tertip edilmiş bulunuyor. Memleketimiz de YENİ İSTANBUL gazetesi vasıtasiyle, bu müsabakaya istirak etmeğe hazırlanıyor. Fakat Şikâye nedir? Bizde bu ke: lime pek ümümü bir mâna ifade et- mekte, Avrupa edebiyatında olduğu Kibi, nispeten sarih bir tasnife tâbi olmamaktadır. Meselâ “Nasreddin Hoca Hiküyele- z" denildiği gibi buna “fikra” di yenler de var. Hakikatte — bunlara 'kıssa' 'denilmesi daha muvafık olur kanaatindeyim. Zira, bir Ömer Sey- feddin, bir Halid Ziyanın hikâyeleri ile Nasreddin Hocanın “hikâye"leri a. rasında fark pek sarih olduğu gibi onun “fıkra"ları ile meselâ — Ahmet Hâşım'ınkiler arasında da elbet far yardır. Halbuki, “Esope''un bir. çok kassaları arasında hiçbir ayrılık yok- tur ve bütün dünya milletleri “Esope” vn “fıkra”larına “fable” der ve nasıl her kıssasından bir hisse çıkarsa her “fable”dan da bir “morale' / çıkarı. br, Fakat “masal” için ne diyeceğiz? Bunü “conte" mukabili - kullanmak akla yakın geliyor. Meselâ peri ma- sallarına karşılık olarak “contes de #des” var. Eflâtun Cem Güney'in A- nadoludan topladığı masallar da bu nev'e girer. Lâkin Barbey d'Aur reviliy, Maupassant ve Hoffmann'ın “conte"ları için masal diyemiyeceğiz. Bunlara hikâye diyoruz, diy ma. Edgar Poe'nun “hikâyı hikâye diyoruz. Halbuki bunlar " velle” olarak isim almaktadır. Hoş, İngilizler için bu kelime roman mâ- nasınadır ve onlar hikâyeye "“story” diyorlar ki bu da “histotre” yani ha- kiki mânasiyle tarih mecazi mâr siyle hikâye demektir. İşin içinden Çıkmak pek müşkül. Bizde “hikâye”nin tarihi — hikâye Küçük hikâye, büyük hikâye, çocuk hikâyesi gibi tasnifleri vardır. Pran- SıZca ve almancada ise “fable-fabel” Erzahlüng-conte", “Novelle - nou- velle" diye ayrılmıştır. Lâkin alman- cada “Mârchen” ve “Erzahlung” di- ye kelimeler de var. Sonuncusu için franmızca “recit” mükabili — olduğu söylenebilir. Buna rağmen, — hemen her kelimenin hakikt ve mecazi mü- naları da var. Biz, İngiliz edebiyatın- daki tasnife daha yakın olarak, on- Tdaki “novel ve atory” yani roman ve hikâye tasnifi ile iktifa edersek #imdilik, hiç olmazaa pratik ve rahat bir gşekil kabul etmiş oluruz. — Zira hakikatte “conte” ile “nouvelle” ve diğerleri arasında fark vardır. Meselâ bir “conte” yade tahlile, hareketten zi umumiyetten ziyade hu- 21 Haziran 1950 Hıkaye nedir? süsiyete, vakadan ziyade hayala, a- lelâdeden ziyade fevkalâdeye yer ve. Fir, dış Alemden ziyade deruni âlemi aksettirir. Onu masaldan ayirdeden gey hareket noktasının — muhayyel değil hakiki oluşunda, anlatılış tar- Zının, seyrinin dalma reel bir hâdi- seyi takip etmesindedir. Nouvelle” ise ön plaânda müspet bir vakayı ele alır, hareketlerle, mü kâlemelerle onu muayyen bir netice- ye götürür. Dış Alemle teması kz betmez, bir macera anlatır. Vakanın başı, inkişafı Ve sonu vardır. Şayet yakaları çoğaltacak ve kahramanla rın hayatını daha etraflı verecek - lursa o zaman roman olur. Bu itibar- İ “nouvelle” için bir küçük roman diyebiliriz. Fakat roman, büyük bir hikâye midir? Hayır. O, tamamen başka bir şeydir. Bütün bu spektilâsyon nedir? Baş Jarken işaret ettiğim dünya hikâye müsabakası, bunları aklıma getirdi, günllerin cevaplarını aradım. — Daha ziyade edebiyat tedrisatı ve tarihi ile Meşul olanlara ait bu meseleyi kısa kezerken, rivayet, hikâyet, — masal, kıssa, hikâye veya roman yazılan bir geyin her şeyden evvel “güzel' 'olma- S Iüzümüna kanlim. Fakat güzelin tarifi ve şartları nedir? Bu.. Bir bazı ka hikâyedir. — fa, Suhren tabancayı kılıfından çıkar- di, kadının eline sıkıştırdı. ve elleri havada olarak arabasından indi. Rü- 'ya görüyormuş gibi köye giren k dınla kimse meşgul olmuyor, kimse onunla konuşmuyordu. Belki de kim. se onu farketmemişti. - Bir müddet sonra Ödette yol kenarında kalmış 'olan Mencedem arabasına dönerek ön tarafa oturdu ve hürriyetine kavuş- tuğu ilk geceyi açıkta geçirdi. Erte- #i gün şafak sökerken, bir Amerikan subayı, tek başına düran arabaya yaklaştı ve kadına almanca sordu: — Kimsiniz siz? Odette, ingilizce cevap verdi: — Ben, İngiliz kadın casusu O- dette Samson'um! Odette, İngilterede Peter Chürehili ile tekrar buluştu. - Peter Churehill savaşta, Güney Fransa bölgesi Ami- Tiydi. Her ikisi Fresnes'de karşılaş- mışlardı. Odette ve Peter evlendiler ve şimdi Londrada, Odette'in Üç ziyle beraber yaşıyorlar. Mütarekeden sonra, — Ödette, Ra- vensbrück Kampı cellâtlarına karşı açılan muhakemede şahitlik için bir iki defa Almanyaya gitti. İfadelerini verirken o derece sakindi ki, hayret ettim. Hislerine hiç bir surette mı Jüp olmadı. Artık, tarafsız bir şahit- 'ten başka bir şey değildi. SON herşey Kara Güneş 7 İntiran Firir Sik — Mi Konuşma Tan EK OLAN UÇAKLAR | Döne müziği (pi — Brü0 Ko s| 21 SER, GA A | Çaö Dt Dü Anşma | et an, — ai HUN v 1369 | Çarşanı 366 Haai baima. Ba a aa Za ça e| haberler — 2100 Program ve VAKİT VASATI EZANI ALEMDAR (ö00) 1 — Vater.| İEY. (Türk) Takenderun, Adaz | Kapanın. a aa ankaradan. — G DEA| tsrANBUL! Güneş T aKK taan a A | Gnelin Donara . Nia Roma | Yrarnlrı | Öğüe di D SEek YA SAA Galala — dlm D, AO ve gregem — ee Kt ae f G A A İmaak Banı Hermn. 8 — Güneler Haa GDir Kabim Bey | ç Dudili büee Xesames — e ŞU | yuttan, — 18365 DEHEY. (Türki| 1030 Şarkı.ve türküler (pi. —| — Soldam sağa; DEVLET TİYATROSU | | Trtk ı — Binbir Gece Yolcu-| HeRüra, Brüksel, Münihten B | Bir nevi toprak 1 h Binbir Gece Yolcu-| GİDECEK OLAN UÇAKLAR | 7at açi v 0 — Bir nevi toprak. li — Eş ümü Temsllleri Ü | lani 2 2 Kimi Çete 8 ea | a80 DHY ÇTur . Burma- | NGU | haşslağda 'Dir umran Ot Açık Hava Tiyatrç Sagie Kaf e n LAT Cllayan A | a y L a| Beletane ( bir unvan, — v z 2130 da İSTANBUL Romaya, — S00 DY | Yoçları Sirri | yanın'bir parçası a Gönüüler $ Yrü aat Sanlatya B | KECEL. KONŞ çh e İCovallerin Rusticona | Çaraar Fencelinde "” | a B Bekme, — 838 BC | Dal e aa nberler Yakarıdan asakı Adasaya — 10lö DELY. Grdek | ae Ka gaearan br a SÜKtrina bir d MARMARA (23460) 1 — Kara | SADAÇ y Böyük. 4 < Seçim. gZ Mi Ok l2 — Aşktı Yetün. | VA2 Deer Crürk Tamire | Ka - B Sina Nümas, 10 — Plslik a < Tünay Ğ Zafer Ör| — g00 DALY. (Türk) İzmire | HEkalr, ae Dökter yarın. 8e Bir pex düsü. 2 — Zaloğin Rüstem. 3 BF A A merikan) | Tn y Biletler sant 1945 6 kar İ | Aitn Küpeler Gam Karasir” Doi KAi | vik agan dar Şehir Dram Tiyatro İ | veNt (Bakirköy 16120 1 —) Bankkol ünekeng Üeç Sünde iübaren Ü | Büşman “kardeğler. TE kiz GELECEK OLAN — | kanç Kadınlar A o yf BAA ' DÜNKÜ BULMACANIN KADIKÖY CİHETİ karadan ea ği BĞ LA nu. 12) 1 — Bi g 'N YABANCI RADYOLARDAN | Soldan anda; A akinr Yolu, l SEÇEE YAYINLAR — | ÖL eh Ca SERRA, ÇOS) A banmn | val'naka AD | soxDma e7 Vissi 5 — Yakalama. 8 — SÜREYYA: (önS GüLa 848 Dinleyici istekleri. — sas| Eni Dol. T — Ber Siz. Kahrasanlar. GELECEK OLAN VAPURLAR | Klüsik müzik ginleyici istekler Aman, 8 XOĞLU cinerTi den Gönüü D Göladet | vi — 1100 BBC Northern or-| 19 — İYİ malala. ALKAZAR ANRARA vrde'Ordü | Keplramı konseri- — 1230 Fllke |— yukardnn asatıya aa a Ş n Müdan: | Ralph Wilson dana oörkestramı. 1 — Meziyet; Mi. 2 — Aratan; NL Cai LANKARAT (00 1 — Arsenik| ) 1800 Çorum. Kara| TT GBC Mafif orkanlram | Hey gz Keniri Bayi, CT n kel 5 TT BörEK Gömü) Ruhlar Alemi, | SİPECEK OLAN YAPURLAK | bardlar. — 18 vir Si | Yaler A T famimi Tene CERRCL GökS T Tei Gd ea — K z cemi e YG ee W KARMCA CRÜ Açken 'ati Wasnar'n ÖSYMRre eee | ada GÖ Atsin Renez PARK: (iüidi) 1 — Kahramı HAĞ GL S | HHİ İMDAT ee va senin — | KMN e irane'iz gaç N” | tatanbul Beyostu £ gellerin Tlahisi. | âiler (pi n prog Hasan l ö CAODAT Za aRUr'ün Gemsilleri. —O | Çeşitii müzik (oi — 000 Ka Jâhaddin. ÇCargıka- | Beyoğlu M6H — Kadıköy 6087 izata | ” BETSOLU: MAlEYiŞ Ületmmi| — sanbara SE Bnir ae | lli Vstünler. — | eee Kora-lardi Aşçıbaşı, 8 — a L öY (Galata » eee gğğmlek 2 — Üstünler | u araular HUA Pa $ Kükü ö — TeT Ksaköy — Armavuküy — Me TAKSIN Çamlor z LAY e M İ — 1900 M& Ayarı vi EYUKADA, Merkeze dantidl |O O” MELEK İstanbul 6 K .B v a>| BEŞİKTASI Nai Halit — Öre | ralığ — Beni (Eşrefpaşa), — Hikâye | şASTERN POİNT'daki evlerin 'hepsi de büyük ve muhteşem- 'di. Fakat Winston Court, hep- sinin en muhteşimi idi. İhtiyar Misis Weotherbee orada 'tek başına yaşıyordu. Kendisine, evine, otomobillerine, göl, mesire ve kış bahçelerme bakmağa me Mur olan bir hastabakıcı ile 17 hizmetkârı hesaba katmıyoruz ta- Bil.. O semtin en harap evi de Meade Estate'di. Vaktiyle Mende allesine ait güzel bir konak olan bu bina şimdi vcuz bir plâj gazi- nosu haline gelmişti. Küçük Whit. ty de orada oturuyordu. -Babası gazinonun aşçısı olduğundan bod- Tum katında ona bir oda vermiş lerdi. Bir llk yaz günüydü. Misis Weotherbee muazzam ve mükeller salonunda küçük Whitiyde zemin katındaktf odasında — oturuyordu. Mutfağa bitişik “odanın / havası yemek kokulariyle — ağırlaşmıştı. Misis Weotherbee'nin salonundaki hava ise, rütübetli - zamanlarda kurutulur, fakat kuru havalarda 'e kış yaz, doktorun tayin ettiği hararet de- Tecesi muhafaza edilirdi. Husust nta ile de tüsülendiğin- a misk gibi kokardı. Thtiyar Misis Weotherbee mem- 'nun değildi. Aynanın, — düşmana hizmet eden bir âlet ” olduğunu düşünüyordu. Günler günleri, a Jar ayları ve yıllar yılları kova- Jadıkça, düşmanın kanat çırparak durmadan ona yaklaşmakta oldu. gunu bu aynanın içinde - görme: miş miydi? Misis. Weotherbee'nin düşmanı olümdü. Bütün vaktini ve serve ni onunla mücadele etmeğe has- retmişti. Fakat, işte artık, oyunu kaybetmek zamanı gelmişti. Küçük Whitty - gezindiği sihir- di Alemden döndü. Güneşli avluya çıktı. Etrafına bakındı. Bugünün Onün için müstesna bir gün ola. Cağını hissetti. Güneşli havayı de- rin derin içine çekti ve çamlığa doğru ilerledi. Müsis — Weotherbee - büyük ve mühteşem salonunda göyle düşü- nüyordu: “Bu oda, bütün lüksüne ve ihtişamına rağmen bir mah: besten farklı değik.. Asırlar var Ki bünün. içinde kapalı yaşıyo- Göniş, parlak camlardan dışa- rıya baktı. “Dişarda yaz var. Fa kat burasi mevsimi olmayan bir yer, Havası hiç değişmez.”. diye söylendi. Gözleri bir müddet; bah- çedeki parlak / çiçeklerde, içinde kırmızı. balıkların yüzdüğü — ha- vuzda, güneşli çakılların — üstün: de flört eden kertenkelelerde do daştı. Denizin mavi suları Üstün. de asılı düran martılar, beyaz hul yalara — benziyorlardı. / Bunların hepsi ona gerçek değilmiş gibi geldi. Gerçek olan bir şey varsa o da, ömrünün son dakikalarını in- #afsizca sayan saatin tıkırdımı İdi O sırada küçük Whitty gözü: 'ne ilişti. Uzun ve yeşil çamların arasında beyaz bir lekeye benzi. yordu. Birder 'n bir rüzgâr ı esti? Yoksa ihtiyar ve yorgun zihnini kaplayan sisli perde ara- landı da eski günler mi göründü kimbilir? Bundan seksen altı yıl önce Winston Court'da doğan Mi sis Weotherbee birde k ol manin zevkini hatırladı.. O, bu toprakları karış karış biliyor ve bütün bunları bir gün evvel geçen şeylerden daha iyi hatırlıyordu. Bu hatıra ile beraber içinde be Müstesna bir gün ber yaşamanın, canlı ve hareket. — " Küçük Whitty telâşla yerinden 1i olmanın zevki da canlandı fırladı. ve: Bir zamanlar o kadar hayat de 'Ben gimdi koşa koşa gider İu olan ben gimdi hep öldüm kor: — gelirim, dedl. kusiyle ömür geçiriyorum!" diye — © Bir dük yaz günü, ihtiyar Misis düşündü. Bu ne hazin bir haldi! — Weotherbee, yeşil 'çamların g) afına bakındı. Görünürde kim- — gesi altındaki kayadan oyulmuş seler Yoktu. Yalnız başına ayağa — çoltukta, — sessiz sadasın. ök kalkmak biraz güçtü: Fakat bü- — Fakat ölmeden son sözünü yaza- “İk bir gayretle Buna muvaffak — vak vakit buld oldu ve ağır adımlarla ilerliyerek —— "Bu çocuğun — ha bir kapıya kadar geldi. Kendi eliyle — şeyden mahrum kalmamasına dik- sokak kapısını açmıyalı kaç yıl — cat edin. Ölmek için güzel bir oOlmuştu! Bir gece evvel yağmur — yer seçtim. Hiç korkmuyorum. yağdığından hava oldukça serin: hMargaret Weotmerbee di. Dönüp bir palto almayı dü- — Yanına geldikleri zam: şündü. Fakat birine rastgelirim — mi bir kalemle Çizilen man diye “ korktuğundan — vazgeçti. — miz, beyaz, küçük bir gemi Sırtındaki Şala iyice sarıldı. Top- — minin yanına titrek bir elle yazıl: raktan bir bahar kokusu yükseli. — mış olan bu satırları kucağında rdu. Bu güzel kokuyu içine çek: — buldular Çeviren: Nuriye MÜSTAKİMOĞLU . Yıllar vardı Ki böyle bir haz düymamıştı. Yamalı entarili küçük Wnitty de bahar kokusunu içine çekiyor. du. Her çiçek, her ağaç, her kuş onün için yeni bir âlemdi. İsim- lerini bilmiyordu. — Fakat, sihirli bir ülkede yaşamakta — olduğunu hissediyordu. Winston Court'a yakın olan bir yere geldi. Halbuki burası Misis Weotherberee'nin titrek adımla- Tına bugün ne kadar uzak - gö Tünmüştü! Ağaçların - arasından denizin berrak suları görünüyor- du, Hemen entarisini çıkardı. Gü- neşin ışıkları çıplak / vücudunu yaldızladı. Memnuniyetinden gül- dü. Bu kahkahayı işidince; yıllar. dan beri en büyük gayretini gö: termiş, yakın bir kayaya kadar geyahat etmek için son kalan is- timini de harcamayı göze almış lan Misin. Weotherbe de / güü — Her zaman buraya gelir mi- sin? diye sordu. Küçük Whiti'nin sihirli Ale- minde hayrete yer yoktu. - Misis Whotherbee'yi görmek onu Şa- yırtmadı. Çıplak oluşundan da u- — Hayır, dedi. Ya slz? — Ben buraya gelmiyeli ne ka- dar zaman oldu Allah bilir. Faka: #enin yaşında iken her gün gelir ve işte bu kayada — otururdum. Bak! Tıpkı bir koltuk gibi oyul- muş değil mi? — Siz buraya , gelmiyeli çok. çok sene var mi? O0... Yüzlerce sene.. Küçük Whitty merakla: — Yüzlerce sene evvel insan- ların kuyrukları varmış. Sizin de kuyruğunuz var mıydı? diye sar- dü. İhtiyar Misis Whotherbee kuy- indikle. Ti hakkında çocuğa tafsilât ver- mediği için âdeta kuyruksuz oldu. Buna üzüldü. — Hayır, dedi. Ben o devre ye- tşemedim. Yalnız küçük bir ta- yım vardı. Onunla suya giderdim. Bir de, kırmızı mavi ve beyaz çiz- gili bir gemim vardı. Suda kendi kendine yürür ve göyle bir ses çı- karırdı Ve ihtiyar — Misis Whotherbee, $0 yıldan beri bu çamların altın: da düyülmüyan ” bir sesi canlan: fırmağa çalıştı. Bir müddet suda çırpınan çoct- Gu zevkle seyretti. Küçük Whitty Yi pek sevmişti. Etrafındaki in- sanların hepsi onun gibi ihtiyar. Ah ve sanki çok kıymetli bir şey. miş gibi onun Üstüne titriyorlardı. Torunu — olmadığından — Winston Court'un mühteşem — tavanların. da neşeli kahkahaların akisleri hiç duyulmazdı. Sudan çıkan çocuğu şaliyle ku- ruladı. Küçük Whitty kuşlar gibi gakıyordu. İhtiyar Misis Weother- bee'ye bir peri masahı anlattı. İh- tiyar Misis Weotherbee onu zevk. le dinledi ve peri masallarının ve bütün bu güzel şeylerin, ihtiyar hasta hayatının dışında kaldığına acıdı. Küçük Whitty, cebinden bir kâğıt ve renkli kalemler çıkarmış hayalindeki geminin resmini yapı: ordu. İhtiyar Misis Weotherbı Vücudünün garip bir şekilde ür- perdiğini duyarak masalına göyle — Bu yoldan dosdoğrü git ve tekerlekli iskemlemi getirmeleri. Hi söyle... Yalnız biraz çabuk ol Çünkü kendimi iyi hissetmiyoru