Sayfa 6 YENİ İSTANBUL 14 Mayıs 1050 PARİS BÜROMUZDAN ] Türkü, halkın şiiridir — Paris gibi bir şehirde, türkünün sokaklara kadar yayılması, sokak müziği geleneğinin hâlâ yaşaması, şaşılacak şeydir Yazan : Ayşe Nur Kdlth Piaf örgü örüyor DİTH Piaf'a türküler besteliyen Marguerite Monnot gibi bütün Paris halkı da “Türkü halkın güridir” sözünü benimsemiştir. — Si- Nema, müzikhol, konser ve operanın bu kadar bol olduğu bir şehirde, tür- künün sokaklara kadar — yayılması, sokak müziği geleneğinin hAlâ yaşa- ması şaşılacak bir şeydir. Montmar- tre veya Montparnasse'da olsun, E- tolle'a yakın hiç umulmadık bir so- kakta olsun, günün her saatinde kör 'veya topal akordeonistlere, keman- Cılara raslarsınız. — Yüzleri boyalı tombul kadınlar, göğüsleri sefaletten ö Edith Plaf şarkı söylerken bir çukur haline gelmiş sıska kızlar bütün bir mahalleye avazlarını du- yuracak kadar bağırarak türkü söy. Jerler. Derken sokakta — yürüyenler durur, pencereler açılır. — Türkücü gapkasını uzatır. Kimse — beş on frank vermeden geçip gitmez, kim- se bir kâğıda sarıp sarmaladığı pa- rayı atmadan penceresini kapatmaz. Bu sokak türkücüleri çok mu — iyi göyler diye soracaksınız. Hiç de de- Bil, fakat âdet yerini bulsun, gele- 'nek gaybolmasın diye Paris halkı va- zife payını öder. İkide bir sokak çal- gıcıları arasında bir dâhi çıkar, bir Maurice Chevaller, bir Yvette Gull bert, bir Edith Piaf sivrilir, dünyayı fetheder. Edith Piaf bundan 15 sene evvel Montmartre sokaklarında türkü söy- lermiş, Bir dansing sahibi otomobi- liyle geçerken onu dinliyecek olmuş, © gece kızı alıp barına götürmüş ve angaje etmiş. O gün bugün Edith Piaf bir daha sokağa dönmedi. Fa- kat Montmartre kahvelerinde “Yav. ru Piaf” (la mome Piaf) diye anılan Edith eskiden ne ise bugün de odur: İnsanın iliklerine işliyen trajik sesi, gefalet görmüş çocuklar gibi hafir kambur sırtı, basık bacakları, büyük- ge başı “Yavru Piaf'ın nereden gel. diğini size hiç unutturmaz. Yalnız elleri, türkü söylerken binbir şekil Alan o ince uzun hanimefendi elleri tabiatin tezat dolu mucizelerden hoş. Tandığına delildir. Edith Piaf çok zeki olsa gerek, Çünkü Amerikaları dolaştığı, dünya- 'ın en meşhur şantözlerinden biri ol- duğu halde, kıyafetini ve pozlarını hiç değiştirmemiştir. Sırası gelince bomboş bir sahneye tıpış tıpış çıkı- veriyor. Üstünde yakası biraz dan- telle süslenmiş, kısa bir siyah elbise var, iki cep, bir kemer, sade mi sade. Ayaklarında burnu açık, alçak to. Edlth Piaf şarka söylerken puklü harciâlem bir çift ayakkabı. Boynunda Marlene Dietrich'in hedi- yesi bir küçük elmas put. O kadar. Dakikalarca süren alkışlara — başını eğmiyor, reverans yapmıyor, bir so- kak kızı gibi maheup mahcup hal. ka bakıyor. Edith Piaf'ın okuduğu türküler de geldiği muhitin dertlerini, acı ve 'se- vinçlerini anlatıyor. Terkedilmiş ve- ya erkeğine Aşık kızlar, aldatılmış erkekler, sokak çalgıcıları, ümitsiz. ler intihar edenler, bal musette ve java dansları.... Parisin bohem ve se- falet dünyasının basit ve mânâ do- Yu hâdiseleri. Kırk kere dinlediğimiz bu hiç değişmiyen meseleler — bizi yepyeni birer facla gibi heyecanlan- dırır, birdenbire romantikleşiveririz gözlerimiz yaşarır. Evimize döner- ken Parisin acayip çekiciliği — üze- rinde durur düşünürüz. Nasıl da bir incir çekirdeği doldurmuyan mevzu- ları canlandırmağı, bir insanlık me- selesi haline getirmeği bilirler... Sanat haberleri AKSİM Fransız Konsoloshane- Sinin resim — sergilerine tahsis ettiği salon, genç - ressamları- mızdan Sevim — Madra'nın ilk ferdi sergisini açmasına inrkân verdi. S vim Madra, açılan sergilerde — bir hayli zamandır eser teşhir etmiyor. dü ve bu, kendisinin, bazı arkadaş- ları gibi, resme veda ettiği intibamnı uyandırıyordu. Bu sefer, yağlı boy 've desen olm k Üzere altmış altı e- serle meydana çıkması, teşhir edilen tablolardan bir kısmının ilk eserle- Sevim Madra'nın muvatfak portrelerinden Bayan Lüsiyen Abdülhak Hâmld Sevin Madra'nın Sergisi Meşhür İngiliz dansözü Motra lesinin temsil edeceki “Cermen, ve görülmemiş bir muvaffakiyet kaz Malre'in sol bacağından ameliyat evvel Marigny Tiyatrosunda partneri Ki ye DÜNYANIN EN MEŞHUR BALERİNASI al almış bulunmaktadır. Temsil termektedir nasıl spor Bu idmanların ne hocası, ne antre nörü, ne kitabı, ne sahası vardı. Us. küdarda, Kuşdilinde, Modada, Bey kozda, Sultanahmette ufak bir ça- ırda yaşları on beşle yirmi arasın. * BİR CUMHURBAŞKANININ DÜĞÜN SOFRASI Endonezya Devletinin Cumhurbaşkanı Dr. Esat'ın düğününde ileri gelen Endonezya İlderleri hazır (dır. Soldan sağa doğru: Federal Başbakz Cumhuriyetinin başkanıdır. bulunmuşlar: Mehmet Hatta; Federal Cumhurbaşkanı Soekarno; Dr. Esat ve ismi tas- rih edilmiyen bir imam. Dr. Esat, Endonezya Birleşik Devletleri dahilinde bu mühl: mevkli işgal eden Endonezya da beş n arkadaş bir araya - gelir, kantere batasıya kadı atlar, güreşirdik. Bu muhtelif tdmanlarda: maddi bir menfaat bekleme Bizim' sporlarımızın çok demokra- tik bir mahiyeti vardı. Okmeydanın. da bir yüzbaşı ile bir manav güreşir, Salacakta bir kayıkçı ile bir doktor “üzme yarışı yapar, Kuşdilinde bir kasap çırağı ile bir mektepli adım atlar, taş atardı. Teneffüs fülinin yüzmede, - güreş- te, kürek çekmede, esir. almacada mühim bir rokü olduğundan hiç biri- mizin haberi yoktu. Biz yalnız bazu- larımızı düşündürdük. Fikir egzersizleri ile vücut idman. larını aklı başında olanlar bağdaştı. ramazlardı. Daha doğrusu memleke- tin münevver zümresi, spora heves 'eden gençleri hakir görürler, kuvvet- İi adaleler yalnız cahil pehlivanlarda bulunur (?) derlerdi. Vaktiyle Avru- pa âlemlerinde de bu kanaat / vardı. Günün birinde yalnız kafalarını işle- ten, geceli gündüzlü durmadan çalı- gan gençlerin armut sapına — dönen boyunları, balmumu gibi sararan be- nizleri, fazla inkişaf eden zekâları- 'nin Zararına çöken göğüsleri, kam- burlaşan sırtları, nihayet zedelenen sıhhatleri çocuk terbiyesi le — meş. 2f | Eviölan'pedagoji âlimlerinin dikkı ni çekti. Başta İngilizler olduğu hal de bütün medeni milletler hakir gö- Tülen spora teveccüh göstermeye ve onu fikir yorgunluklarına karşı bir nevi panzehir gibi kullanmaya baş- ladılar. rini- teşkil etmesine rağmen, sanat müuhitinde gene de memnuniyet u- yandırmıştır. Serginin açılış merasimi bir hayli kalabalık oldu. Şehrimizin sanat ve Yyüksek muhitine mensup bir. çok si- Malar orada idi. Bunun sebebi, sanat alâkası olduğu kadar, sergideki por- trelerin bu muhite mensup kimselere ait olması idi. Filhakika bunlar mu- vaffak olmuş portrelerdi ve karşıla- rna bir hayli meraklı davet ediyor- du. Sevim Madra'nın bu / cepheden muvaffakıyeti kendisinin portre alâ- a uyandıran eserlerinden Bayan Ni kası yöliyle bir çok muhite — resi anatkârın Akademide — çalış zamana ve sonralarına ait desenle renkli bir gravürü de dikkate yor. Fakat / Ayvalık peyzajla mühim bir kısmı, onun bu vadide iyi eserler vereceğini göstermekte dir. Netekim, serginin en iyi iki tab Josu, 44 numaralı “Akademide Her iki tabl an Sevim Madra ken Adalelerini kuvvetlendiren, koşan, atlayan, yüzen, güreşen — gençlerin zannettikleri gibi tembel, haylâz de- gil, bilâkis çalışkan, becerikli, afiyet- li, karakter sahibi insan olduklarını gören, takdir eden milletler Kolejle- rinde, Üniversitelerinde ona da kapı- larını açtılar, zekânın, hâfızanın, dik- katin tenmiyesine sporun da yar- dım ettiğine inandılar. Eskiden ço- uğunuz adam olsun istiyorsanız eli he kitap Veriniz! diyen terbiyeciler, bugün çocuğunuz adam olsun isti- yorsanız onun bir eline kitap öteki eline bir raket veriniz! diyorlar. Sporun vücuda ve dimağa fayda- h tesirine inananlar şöyle düşünü- yor: Dimağ ki fikri hayatın bir kay- nağıdır. O da temiz kanla beslenen vücudun mühim bir uzvudur. Kanın yelânına, tasfiyesine hizmet eden por faaliyetleri dimağın da temiz kanla beslenmesine hâdimdir, diyor lar. ( SPOR ÂLEMİNDE 60 SENE 60 sene evvel biz yapardık ? Yazan : Selim Sırrı Tarcan Kkül devri devri başladığı zaman yap Bu: gün memlekette bir iptilâ — halin kokul — çocul iklerde futbol oynadıklarını gördükçe yüre- devreşine ait o- tirdiği — giddetir .ehde o körpe Vücutlar dayanamadı- 1 gibi birinci gelmek, rekor elde et- yenmek hevesi onları kıskanç, hodbin yaparak ahlâklarını da zedeler. O sebepledir ki sporu cak adam sırasına geçmiş olan genç- ler yapar. Çocuk oyun oynar, jimnas- tik yapar, fakat spor yapmaz. Çocuk büyük adamın küçülmüşü — değildir. Çocuk çabuk müteessir olan, çabuk kırılabilen, çabuk — sakatlanan . bir mahlüktur. Hayatta gayenin çok ve âfiyetli yaşamak, hem kendine, hem başka- Jarına faydalı olmak lâzım geldiğini bilmeli ve bunun için de fikirle vücut arasında tam bir müvazenet tesisi- 'ne çalışmak icap ettiğini daha küçük yaşta çocuklara telkin — etmelidir. Çok miktarda çok kuvvetli gıda ço- cuk midesini yorar, onları hazimsis- hığa uğratır. Spor da böyle! Paris mektubu Paris Fuarına hazırlık 3 mayıstan 29 mayısa kadar Pa- risin kapılarında — yeni bir şehir Kurulacaktır, 30.000 kişi dalmi mu- fusu olan bir küçük şehir. Gece gün” düz hummalı bir faaliyet içinde ya- Paris Fuarına bu sene 18 mil- let ve 9.600 firma iştirak edecektir. Porte de Versailles'da Sergiler hası denilen geniş arazi üzerine ku- rulacak olan Fuar Bahçeleriyle bera- 'ber 45 hektar üzerine yayılacaktır. 1949 Paris Fuarına 250.000 ecnebi ziyaretçi geldiği halde, bu sene bu rakamın daha da kabarık — olacağı tahmin edilmektedir. Çünkü mukad- des yıl münasebetiyle Romaya giden bir çok yolcular, Paristen geçip Fu- arı ziyaret edeceklerdir. Şimdiden 250 kişilik bir Brezilyalı grupunun gelmesi beklenmektedir. Kanada, İs- veç ve İngiltereden de böyle toplu seyyah grupları beklenildiğinden Fu- arda Kanada, İsveç, Güney Amerika v4s. günleri yapılacaktır. Sergiye iştirak eden milletlerin sa- yızı Türkiyede dahil olmak üzere 18 dir. Bu sene elektrik endüstrisine ay- rılmış olan standların, bilhassa dik- kati çekeceği şimdiden dillerde do- laşmaktadır. İlk defa olarak 1904 de kurulan Paris Fuarı, ticari mahiyetini hiç bir zaman kaybetmiyerek Fransa Fuar- ları arasında büyük bir gelişme kay- detmiştir. Bu sene iştirak edenlere ve gezicilere yapılacak olan kolaylık- lar arasında şunları sayalım: Fuarın husust postası, — nakliye vasıtaları, birden 1.600 kap yemek çıkarabilen dokantası, metro istasyonu ve süriyle tercümanları bulunacı * RK BULUŞMA * n Patsey Mondel'in kedisi SNİFEY kavancz içindeki balıklarla galiba i nak argasunda idi. Solda yukarıda llk defa gördüğü kırmızı balığı tetkik ediyor. Üstte sağda yetinden emin olmak için bir de izhar için bu le temasa geçiyor. Yermeyişine Üzülerek mahzun bir halde duruyor. gördükü acayip mahlâkun mevcudi- ten bakıyor. Solda altta sempatisini Altta sağda — balıkların kendi % 4 W î l İ ı :