Sayta 4 > Seçimler arifesinde İngiltere İngiltere, umumt geçimler arifesin. de bulunduğu hal- de, Obu — büyük BAdiâe ile mütena- Kip bir. hareket ve — heyecan €öze, çarpmıyor. Umumt efkâr, — seçimlerle — henüz pek az alâkalanmaktadır. Londraya döneli ber gün olduğu halde, İngiliz dostlarımızdan hiç birisi, kendiliğin- den seçim bahsini açmamış, dalma yararımız Üzerine bu mevzum temi etmiş v bir kaç ehemmiyetsiz cüm- deden sonra, hemen boksör Freddie Mille'in mağlübiyeti, en yeni cinayet havadisi, - Kiraliyet Akademisindeki '€n son Fransız sanat sergisi gibi, an- Jaşılan çok daha enteresan mevzula- YA geçmiştir. Vakaa, matbuat seçimle bir hayli moşgüldür. Fakat burada da hakikt bir mücadele havası yoktur. / Bütün manzara insana, aynı küvvette — İki halat takımının çekişmesinin ilksaf- hasındaki muvazeneli durumü hatire Jatıyor. Bu şayanı hayret sükünetin başlıca gebebi, her iki partinin de, ekseri maddeleri, talepleri, vaatleri birbi- Tinden hemen farksız . seçim prog- Tamları neşretmiş olmalarıdır. — Bu yüzdendir. ki, politikacılarla gazete- Ciler, muhafazakâr ve işçi program- Jarı arasındaki farkları tebarüz et. tirebilmek için boyuna” uğraşıp dü Tuyorlar, Daha ehemmiyetli mevzuların — a: demi mevcudiyeti karşısında, müna- Kaşalar şeker, çimento, aigorta ve Bu gibi mühim ekonomi branşlarının devletleştirilmeni Üzerinde temerküz etmişt Bu mevzuun, / Büyük Britanyanın Atisi / üzerindeki / büyük ehemmiyeti Kabili inkâr olmamakla beraber, bu- HUN ancak Siyasi ve iktisad işler. Je alâkalı seçmenlerin meşgul — ola. Gakları Aşikârdır. Bu seçmenler ise, Kararlarını zaten vermişlerdir. “Sey. _Ilğu Almanyada Gutıpojeşkilâtı Nazilerin temerküz. kampları için çalışanlar, hali hazırda Doğu Almanyada Sovyet ma- Kamları - tarafından aynı maksatla - kullanılmaktadır. Berlin (Husust) — Batı Berlin bök gesinde salâhiyetli mahfiller tarafın. Gan belirtildiğine göre, eskiden Na- ziler zamanında Berlin ve başka Al-| man gehirlerinde Gestapo / teşkilâ- tanda çalışıp Hitler'in- temerküz kampları için binlerce mahkümu te- darik etmekle mükellef olan adam. Jar hali hazırda Doğu Almanya böl. gölerinde Sovyet makamları tarafın. dan aymı maksatla kullandırılmak. tadırlar. Medeni bir cemiyetin asla kabul edemiyeceği bu dürümü biz. Zat Bolgeviklerin — emrinde çalışan Alman komünütleri hattâ bir nevi İftiharla itiraf etmişlerdir. - Malüm olduğu üzere bir müddet evvel Dofu Almanya — bölgesinde eski — Alman generellerinin emri altında — aakeri bir mahiyet taşıyan bir “Halk Po. Hai,, teşkilâtı vücude getirilmiştir. Bu yeni teşkilâtın kurulmasında tat- bik olunan usüller hakında ileri gelen Alman komünistlerinden Zaisser şu izahatta. bulunmuştur; Eeki komünist — arkadaşları polis teşkilatındaki — vazifelerinden alın. makta ve bunların yerine de Göki- 'den Gestapo'da ve Nazilerin emni- yet müfrezelerinde hizmet görüp bu işde ihtisas sahibi olmuş memurlar tâyin olunmaktadır. — Yeni kurulan “Halk Polisi,, teşkilâtının bepinci da- iresinde bilhassa eski Gestapo me- murları — kullanılacaktır. — Bunların Beçmişteki — teorübelerinden azami gürette İstifade olunması lüzümuna Bövyet makamları işaret etmişler- dir., Sövyet — bölgesinde — intişar eden Komünlst gazetelerinden — “Sozlalde- mokrat,, gazetesine göre Halk Po lisinin başına eskiden Naziler tara- fından vücüğe getirilen Milli Demok. Tat Partisinin eski Uumuml kâtibi Vincenz Müller getirilecektir. Bun- dan başka eskiden Gestapo'nun bi. Tinci hukuk müşavirliğini yapmış 6- Jan Doktor Leo Lange de yeni polis. kuvvetinin tepkilâtlandırılmasında ö- nemli bir rol oynamaktadır. 20 temmuz 1944 te Hitler'e karşı Bir #uikasd tertibi kepfolunduğu za- man, müsebbiplerine karşı en şid. detli cezalarşn verilmesi için gere ken mücip sebepleri — hazırlamakla Doktor. Lange — vazifelendirilmişti. Lange'nin Sovyet dâvasına — hizmet için ifa edeceği yeni vazifeni de eski Gestapo meslekdaşlarına müracat e- Gip bunları da istihdam — edeceğine zerre kadar şüphe yoktur. Bu adam- Jarın vazifesinin mahiyeti değişmiş değildir. Tıpkı Naziler zamanında ol- duğu gibi hali hazırda da diktatör. Vğe boyun eğmemek cesaretini gös. teren binlerce zavallıyı tasfiye et- mekle mükellettirler. İşe başlama /dan evvel iki ay müddetle Moskova- da komlnlzm doktrini hakkında. Tâhiyetli mütehaasıslardan ders al- muşlardır. Bu ibret verici bir manzaradır. Al- manyada Moskova Bolşevikleri, ken. Gi maksat ve hedeflerini - tahakkuk ettirmek için artık eski Alman ko- Münist yoldaşlarına — güvenmiyerek Geki Nazilere müraenat etmektedir- ler, Bütün dünya komünistlerini uzun urün düşündürmesi elzem olan bir manzara! Siyasi meseleler ve muhabir mektupları Siyasi sahada pasif bir bekleme havası yal seçmen kütle bu memele- | leri hiç umursamıyor. Şeker sahayii- niN husüsl gahislara — veya devlete İt olması bu kumm seçmenleri kati- yen alâkadar etmemektedir. Bunlar, hemen tahakkuk edebilecek, el ile tutulur, projeler istiyorlar. - Halbuki, ne iktidar, ne de mühalefet, halka Anİ bunü vaat edemiyorlar. Çünkü, yalnız müdafaada kalan HoRyalistler deği, iktidarı ele geçire meye Uğraşan — muhafazakârlar da, bu hususta çok çekingen davranı yörlar. Vakaa mühalefet, sön altı Aydan beri, hükümetin; gida / mad- delerinin tevzle tabi tutulması; pa kiymetinin düşürülmesi, mesken po- Ultikasının gevşek tatbik edilmesi, dit Politikada görülen bazı temayül- der gibi foraatını giddetle tenkid et- mekten geri dürmamişti. Fakat, ik- tidarı alınca, bünlar yerine - tatbik edilecek tedbirleri ilân etmenin sırası| #imdi. gelince, muhafazakârlar, — bu mühim meseleler hakkında derin bir. güküta büründüler. - Yapılan yezâne yant, devletin, haddini çok aşmış bi Tunan / ümüMİ idare — masraflarında büyük tasarruflar yapmaktan ibaret bulunmaktadır, Fakat, bu çeşit t sarrufların, umumi iktisadi. vaziyet. 'te esaslı değişiklikler yaratabilecek. derine, hiç bir seçmen inanmamakta. dir, Bilâkia, “Sosyal refah devleti., Bin bu. cömertliğinden bilhasma isti. fade eden dar gelirliler, altın yu-, murtliyan tavuğu kesmaye hiç de ya- Başmıyacaklardır. - Halbuki, seçimde)| Aasıl ağırlık merkezi,de bu kitle Üüze-, rinde toplanmaktadır. Bügünkü vaziyetin, İşçi Partisi 1 hinde olduğu Aşikârdır. Beser tabi- ati, değişikliğe çok mütemayil des Mülteciler için kurula hâkimdir YENİ Bildir. Vaziyet için- den çıkılmaz hale, hut vaat edilen parlak — istikbal, Çök akla yakın gel medikçe, mevcudu değiştirmek, kim- Tün eti ea ai Yağan ? Ahatet Cevat Enre İ ada" vir kaymat veren' vasıtari Dü Biüm Tn anel — || Si erlenek zakelliğn A Mmamaae SazÖlNaR Belanlli n n ları yazmak lüzümunü hissettiri. TT ND Ti VA kİ Vizemle antiklepesi mer, dememiz, ikL aym termizololi e| Turaki son senelere kadar, sanat Hüti ğ n gelesidir; çünkü alfabe in- — genç nesillerin kafaların) yormak, gevrelerinin beslediği kana Fran. eg p y yt gel n ği Paren ll aat kılâbından — bugüne kadar, — zamanlarını boşuna harcamak 14 sanın müsikide terakki etmemiş bir Yi kaçırmakta mAna olmadığı, ka- naatindedir. Zaten, halk, bugünkü vaziyeti, İn- Kiltere haricindeki müşahitlerin gör- ci çakdı Sil Gder Salâhiyetle, vu hükmü vermişti : adar, fena karşılamamaktadır. 'Ön dökuüzüncü aarın hiç olmaz- — lim anlatıcı bir karşılıktır. Alman: Geçen tammüz ye ğuatostaki önlar | | Osa yarısından “bu büyük işlere — Jar a böyle yaparlar: Paikolople- || “Franmaların musikisi yoktur ve oe blen Telâket nn || baslamış olmalıydık; / döğü ae ile birlikte Söelen Jehre, Seelene || lamaz. bukranı Srasındı a lemdarlığından bir türlü vazgeçe — kunde de derler; birincisi onları Bu #özlerin tesiri yakın bir mazie yazından eser kalmamıştır. Bazı mu-| | miyen © devrin Osmanlı ricali, —Avrupalı kültür dünyasına ye kadar devam ve ancak 19 nu hafazakâr gazetelerin, / sterling de-| | kültürün kavrayış cihazı olan di- — ikincileri de onlara birincisinin” Üİ cu asrın son #enelerindeki” Fransiz vallasyonunun menfi neticeleri hak- || | limisi bir kat daha arapçanın na: — Unsurlarını anlatır. Fakat böyle İ musikisinin büyük İRkIlAbı ve parinik Kında ekimde / yaptıkları tahminler, | | hiv. ve Togat zincirleriyle bağlı. — güzel karsılıklar yapmak İmkâi taküinli bu muslbünln ÖlkdAtA Sünat timdiye kadar tahakkuk etmemlştir. | | — yan bir istüahat cenderesiyle iler. — ansiklopedi. ölçüsünde, yüzde onu —| kikamun Ku mbsikinin Üzerine sanat Noel bayramı, bolluk içersinde kut-| | leme hürriyetimizin önünü kenti: — bile keçmez. Sea Na GÜ DÜ MUeai Janmıştır. Bundan başka, muhafara- Di telâir BüR GN Ha Tüürlu Ve aai olmiyan tertmler. —ömel İ di bür Yyummn müsilüsinin mevoudi. kârların geçen sonbaharda, refaha | İ — Yılı telâfi için çok hizli, #uürlü ve — adlar gibidir, onlara karşılık üye Kavuşabilmek için, milletin çok da- ha büyük mahrumiyetlere katlanma- çak doğru yolu bulmaktır. Bu yo- — ziyade kafa patlatıp aradıkları || Zengin olan bu müsikinin yegâne # Jâzım geldiğini bağıra bağıra ilân| | u, — Üçken, eşkenar, açı.. yanın. " kargılıklar ise tarihe Karışmış İ gayesi hissiyata, tabii Ve — selâseti ettikleri henüz hatırlardadır. - Yeni| | da paralel, prizme, piramit.... te- — kültür sistemlerine aittir; hemde, || bir vekilde tercüman olmaktır. Zelânda ve Avustralya seçimlerinde- Ki muhafazakâr zaferleri, / vaktiyi büyük Ümitler uyandırmışken, — bu- Kün artık hiç mevmuubas . edilme- Köstermişti; Hen: mektedir. Çünkü, siyasi kanaatinde çok aabit olan İngiliz seçmeninin, dominyonlardan — gelse bile, hiç bir | | ani harici tesir altında kalmıyacağını, | | reket ediyordü. muhafazakârlar da çok iyi bilmek- İBTANBU bütün dil hareketlerinin asıl ama: — Ti kültür ve tekniği tem. f Türk ansiklopedisi ya- tabilmektir. Ağimli çalışmalı En mühimmi Fimlerini alan — Atatürk bizlere 'ne yazık ki izinden Yürüyemedik, hedeften uzaklaştı. Tan yollara saptık. 'genmetri'yi eden Atatürk, birinci terimin Av- Yupa kültürünü temsil etme n sağlam bir mantıkla ha Büyük iider L Dil Bilim Kurulunu bekliyen meseleler Terminoloji meselesi 1miz anlaşılmaz lik ve milliyetçilik hareket malıyız; peikoloji yanında gayeye ylaştır de yüz Morfoloji şekillerini ezen ücübelerden başka bir şey tercih llkğini ev ve köy mühi- — Çi edilmiş olmaşıdır: İle Payekologie'de bir inkılâpçı: Kolay anlaşılır karşılıklar durmak hatıra bile gelmez. Yüz: özleştirmecilerimizin en bir çok çalışmalar sonunda, dilin mazlar. Bir kere bu nafile Almanların karşılık / yapmı gözettikleri şart, buldukları fılıkta grek-lâtin unaurlarının tem. Seclenlekre olduğu Edebiyat- İlim -Sanat-Tetkik anat bahisleri RANSIZ müsikisi - hakkında| beslenilen bazı yünlış fikirleri ve bAtil itikatları tashih et memleket olduğu merkezinde idi. Meşhür edib Jean Jacgues Roü- u, bir dehâya mahsus katiyet ve ldir. yuhbi. yetini cihana ilân etti. İfade vasıtaları berrak, vâzıh — v Vakaa, ecnebi bentekârlarının te. irinden Fransız musikisinin istifade ettiği İnkâr kabul etmez. bir tarihi hakikattir. Mekelâ, 18 inci asırda, İ- talyan — müsikisinden — ve — bilhassa Pergolöse ve Leonar Leo'nun eserle- Tinden Fransız / öpera-komiği — bâriz bir surette faydalanmıştır. Yine, Be- malli ve Leclair gibi Franmız keman. 'büzen de b Ka Ç z tedir. tinde öğrenilen konuşma dilimi öğ. retim konusu olan kültür dilinden Hulâsaten / denilebilir. ki, umümt | | getim Konumu olan kültür dilinden manzara, pasif bir bekleme safhadı- | | Timlerini gür kaynakları olan Av. dif. Heyecanlı ve #ürükleyici bir pa> rola İle ortâya çıkabilecek bir parti, bu havadan çok İâtifade edebilir. Böyle bir parola ise şimdiye kadar ortaya atılmadığından, neticede, hiç bir şeyin değişmiyeceği kanaati git tikçe kuvvet bulmaktadır. milletlerarası teşkilât Bu teşkilât hâlen muhtelif milletlere mensup 600 bim mülteciye yardım etmektedir Mülletleraramı” 4 Mültebte. Meşkilatı. (OIR) 1947 temmuzunda fapliyete geçmişti. Aradan bu kadar zaman geçmesine ve büyük —bir başarı ile Çalışılmasina rağmen HALA 600.000 in- san OIR'in yardımına muhtaç vazi. yettedirler. OIR'ın Genel Müdürü Do- nald Kingeley aşağıdaki — malümatı açıklamıştır- 30 kasım tarihinde 598119 kişi OIR dan yardım görüyorlardı. Kasım içinde 24973 — mülteci — :vatanlarına Könderilmiş veya başka memleketle- re yerleştirlimişlerdir, 3.000 kişi de bahsi gecen teşkilât Te alâkalarını kesmişlerdir. Diğer taraftan, gene içinde, yeniden — yapılan 27724 yardım talebi kabul edilmiş- tir. Neticede yardım isteyenlerin ye. künu 600.000 den biraz aşağı düş- müştür. OR'in Hazırlık Komlsyonu- mül, teciler mevzuunu UNRRA'dan devir aldığı vakıt, yani 1 temmuz. 1047 de, yardıma muhtaç 710,000 mülteci vare 04.0. tarihdenberi geçen 29 ay zar. 'fında, UNRRA tarafından — yardım Li uğıma göre aile — Hatırl gelmiştir?, gük kulli kenmez gevezelikler ederken, ve bilhasaa gözleri ni aksettiriyor. Aşkımız mı? Hayır kım! Zira 0. Ne malüm? Kendimi, yolda, askerlik arkadaşım Jorjia Jorj, Fip davet ediyor. Jorj 1914 harp son! Jiğinin tam bir nümünesidir: hiç bir geye inanmaz, hilebaz bore zuda konuşmaz, Balzak'ı boks 'neder bir delikar alle baskısı / olmadan, dern,, bir hayat sürlüy toplantı oluyor; ar Je alay ediş or: Belki seviyor 'da! -Fakat sevgi götmemiş olar yüzbinlerce inşan OTR dan yürdirk fstehliğlr Ve görmüşler. dir. 1947“ tammuzündün 1848 kası muna, kadar geçen zaman zarfında OTR'in yardım ettiği mültecilerin a- dedi 1.412.000' tahmin olunuyor. Kasımın sonunda 670.571 kişi yeni bir yuva kurmaya muvaffak olmuş- Jardır. Aynı müddet zarfında vatan. Jarınır dönenlerin adedi 68.365 e yük- selmektedir. Kasım ayı içinde 24572 kişi va- tanlarindan — başka — memleketlerde yerleştirilmişlerdir; — 10.551 — mülteci Birleşik Amerikaya — gönderilmiştir; 381 kişi Israll'e — gitmişlerdir: 9. mülteci de Avustralya tarafından kı bul edilmişlerdir. Mültecilere kapıla. rıni açan memleketler arasında Ame- rika, Tarali ve Avustralya başta ge liyorlar. Halen OIR'dan maddi yardım gör- mekte olan 334.376 mültecinin yüzde Yupa dillerinin / grek-lâtin unsur. Jarına dayanan terminolojisinden Almayı tercih ediyordu. — Mebhası Hebatat, mebhasi hayvanat, hik- meti fabliye, ilmi ahvali yuh. bırakılmalı idi; yerlerine bitki bi. Tim, yılke bilim, doğabilim, tn biz Tim/ de alınmamalı idi; çünkü gö Tüyordu ki genç nesillerimizin öğ- renmek zarüretinde olduğu, küll- tür ve teknik kaynağı büyük dil. tahsilinde doğunun her iki sistemi atılacak safra hükmünde ağırlıkı Botanik, toolaji, fi- zik, paikoloji., büyük medeniyet dillerinin hepsinde işe yarar, can- h dil işaretleri idi. Atatürk'ün ter. cihi bundan İleri” geliyordu. Avrupa Jengistleri, büyük kül- tür dillerindeki küçük ayrılıkları da kaldırarak bütün milletler a- rasında ortak bir termincloji si temi Aararken, bizim, geleceğin aydın yolundan ayrılıp dokunun Karkalıklarına — batıp kalmak is- İngilterede, gençliği İngilterede, “Dünya Vatandaşlığı- Ha Yetiştirme Cemiyeti,, adiyle bir teşkilât vardır. Bu teşkiltın amacı; gençliği bugünün vakalariyle alâka. dar etmeye çalışmak, problemleri ön: lerine sermek ve onları bu meselele- rin çözümü ile meşgul, İngiliz poli- tika adamlariyle yakın temasa getir. mektir. Cemiyetin faaliyetinden en mühi- Mi; her sene Noel tatilinden sonra vuku bulan gençlik konferanalarıdır. Konferansa, dünyanın her tarafından gelen 18 yaşına kadar her genç işti Tak etmektedir. Gençler bu. konfe- ransta yalnız dinleyici, yahut konfı —— — ——— ——— Bizim özleştirmecilerimiz ise - ço- u zaman bü şartın önünde yan çizerler. İşte vokal, konson (konsonana) için teklif ettikleri bir çift kar hik: açınık, abanık! Bunlardı kavramını anlatacak hiç bir yoktur. Bu fonemlerin sex ciha- zından çıkarılışlarındaki — üyeler münasebetleri — esas — tutulara) doğrudan doğruya terimleri konu mak dâvasiyle hareket edilmiş! Maksat — Avrupa terminolojisinde birleşmektir, Yoksa Avrupaya ye ni bir terminoloji sistemi öğret: mek değildir! Kendi gelenekimize aykırı düşen bu beyhüde çalışmı Jlara harcanan zamanlara ne ya- mk! Açınık, abanik: açınmak mevcut olsaydı, bu kelimeler, a Cihazı Üyelerinin sıfatları olurdu; yoksa fonemlere - verilecek isim- ler olamaz. Atatürk'ün gösterdiği doğru yo- a ne kadar çabuk dönersek he- defimize o kadar tez erişiriz. dünya vatandaşlığına yetiştiren teşkilât Jarına ne kadar ehemmiyet verildiği şundan anlaşılmaktadır. Geçenlerde yapılan toplantıda Lord Beveridge, Sir David Maxwell-Fife, Dışişleri Ba- kanlığı Müsteşarı Meyhew — (Başve- kil Attlee'nin yerine vekâleten) ve atom Üzerinde araştırmalarda bulun. müş olan bir âlim, cemiyetin dâve. tine fcabetle zamanın mühim mese- leleri hakkında gençliğe hitapta bu. Tunmuşlardır. Bütün hatipler mütte- fikan, gençlik önünde — konuşmanın daha güç fakat daha tatmin edici ol- düğünü beyan etmişlerdir. Çünkü muhatapları, — müstakbel dünya va- tandaşları, yalnız ciddi ve mütehey. 1, keman sanatını, en ince tefer- Yuatına kadar, İtalyan Ustatlarında: öğrenmişlerdir. Diğer taraftan, Fran- Siz müsikisini, Rameau'nun. vefatın- dan “Faust, operasının ilk temailine kadar keçen bir asır zarfında, düçar olduğu ataletten uyandırmaya — yar. dim eden âmil Wagner'in dehâsı - ve aanat telâkkileri olmuştur. Lâkin, Fransa — ecnebi sanatinden istifade etmiş ise de, buna mukabil ecnebi müsikisine büyük hizmetler- de bulunmuştur. Meşhur bestekâr Lulli'nin, İtalyı 'yı 12 yaşında terkedip sanatini Fran. #ız Üstatlariyle öğrendiği ve operaya Kati şeklini vermek istediği zaman, yine Cambert namında bir. Fransız bestekârinin eserlerini kendisine ör- zek ittihaz ettiği malümdur. Cihanşmu! — şöhretli — bestekâr Çivck, Franaadeki sanat havasını te neffüs ettikten sonra eserlerine saf ve emsalsiz bir ahenk verebilmiştir. Keza, Rossini, Fransız müsikisinin ahaneleriyle zihnini ve ruhunu bes- ledikten sonra, şaheseri olan “Gü- ilaume Tel'i,, Pariste yaratmış ve Meyerbeer, Franmız edib, ressam. ve #airlerini yakından tanıyıp takdir et tikten sonra, “Prophöte,, ve “Les Huguenots,, namında eserlerini bes- telemiştir. Nihayet, 1830 senesinde, Rus mu- #ikisinin zuhuru ve inkişafı üzerine, Hector Berlioz'un tesiri gayet derin ve feyizli olmustur. Balakirew, — bir mektubunda, bu tesir hakkında çok kıymetli ve mufassal izahat vermek- tedir. Cesar Frank, Gabriel Faurt, De- bussy, Ravel gibi sanatkârlar — asri Fransız musikisini en yüksek zirve- lere ulaştırmış ve Fransanın, Orta- çağdan beri ve bahusus . Rönesana devrindeki, nüdir ve ölmez meziyet- derini yeniden canlandırıp, eserlerin- de-yaşatmaya muvaffak — olmuşlar- dir, Kabristanı Montpamnasse'de idi, ne dersin. Gidelim mi? * İÜl razı oluyor ve yola koyuluyoruz. Ar kadağım bazı #okaklardaki binaları göstererek: — Bizim zamanımızdan beri, diyor, bir hayli değişiklik olmuş, Her tarafta otuz, kırk Kkatlı dev binalar var, “Kim bilir, diyecel burası böyle olduğuna göre Amerika ne hale 'Herhalde, derim, orada €n kü- Eiffel kulesi gibidir, ginle Jül Anflör, bu ve buna benzer bitmez tü- ben mazideki ilk aşkımı düşünüyorum. Kimbilir, belki yüz- lerce asır evveline ait geçmişteki aşk, © kadar yakın geliyor ki, sevgilimi daha dün gördüm sanıyorum, Monik! O güler aporcu vücudünün muntazam ve çevik hatları Zaman zaman masum ve Yettan gözleri! Hatırkların esrarengiz sinema- #ı, beynimin perdesine zavallı aşkımızın filmi- Benim Karşılaştı.. Aım dakikaya kadar geri götürüyorum. Parisin en meşhur bankerlerinden birinin oğludur. Kucaklaşıyoruz, Adresi Cahil, sporcu, ve otomobil, kadın dalaveresinden başka bir mev: mpiyonu zan ! Bana kız kardeşi Monik'i 'takdim ediyor. Henliz onsekiz yaşyıda; Baba- ları müthiş zengin! Anneleri ölmüş. İki çocuk, istedikleri gibi. “mo- rna katılıyorum; istirap çekmeye başlıyorum. Bu meclislerde delikan. hların ve genç kızların tarif edilmez derete- 'de gerbest hareketleri bende mefret uyardı” aıyor. Kukanmaya başlıyorum.. Monik : halim- fakat gözlerindeki ifadeden ba- Na kargı pek dâkayt olmadığını da anlıyorum, gözlerimin &- 'Tünde, henüz yarım #aat evvel tanıştığı bir 27. & Polonyalı, yüzde 20 Si Eston- Yalı, Letonyalı ve-Litvanyalı 0 u Yahudi” yüzde 10 u Ukranyalı; vüzde 4 U İspanyoldur. randları takip eden, münakaşalarda #ual sorücu değil, ayni zamanda bi zat söz sahibidirler. İngilteredeki gençlik yiç olmakla kalmamışlar, manda hatipleri sağlam kofiferans- | Oruna tutmu rdır. delikanlıya iitifat etmesine mâni olmuyor. He- le konuşma tarzı! Kendisine bunları söyledi. ğim zaman gözleri derhal — masum ifadesini takınıyor ve uslu küçük kız sesi ile diyor ki: — Ağzın daha süt kokuyor. Bütün bun- lar eeki moda şeyleri Leylâ ile Mecnun zama- Tunda dünyaya gelmeli İmişsin. yavrum. Boş ver bunlara. Sen benim erkeğimsin! Ve sinemalarda olduğu gibi, ağzını ağrı- ma dayayarak uzun uzun öpüyor. Ne hayat! Onun için hem / çıldırıyorum, hem de kendisinden nefret ediyorum. Maşu: kamı hoşlandığı ve ahlâksız, murdar olmaktan ziyade gütünç muhitten — kurtarmak- istiyo. rum. Ne yapayım ki, ben fakir bir gazeteci. yim. O ise zengin... Çok zengin! Artık bir da- ha onü görmemeye karar veriyorum. — Fakat evime Jorju gönderiyor. Jorj kendine mah- #Us o “modern,, düşüncesiyle beni teselliye ça- hpıyor: — Bizim kıza fazla aldırış etme, Eh, ah- baplarla vakit geçirmeyi sever, orası öyle. Lâkin içinden onlara benzemez; kimse ile dai: gası yok; sen bana inan! Dayanamıyarak tekrar onun yanına dö- kalbime yüzü, bir. gün, " genç Jorj'un bir, garsonyeri Var, Monik'in de nüyorum; -eaki istirabım. yeniden başlıyor; öyle. Ona delicesine Aşık oluyorum, O da bene günler, aylar böyle geçiyor, nihayet kazaya den hoşlanır gibi. Her hafta garsonyerinde — u£rayor. öjüyorum. Benim için ağladı mı? Üzüldü mü? Ah Monik! Sevgili menfur Niket! Sana enkisi ka- 'dar genç, eskiden olduğu gibi derin ve haki- katen ölümden daha kuvvetli bir aşk getiri. yorum, Lâkin sen, sen ne oldun? O güzel yü- Zün, vücudün ne oldu?. Şimdi bunları öğren. mekten korkuyorum, Daldığım hülyalardan JÜl'ün sesi ile ken- ülme geldim. TÜRKÇESİ : REFİK HALİD KARAY Ç — Hakkın varmış Jilber, fotoğraf bulmak Kabil olacak, bak! Bir fotoğrafçı dükkânı önündeyiz. Jül An- flör kapıyı itip giriyor. Ben de arkasından, İçeride tabildir ki, kimseler yok. Jül Anflör içini çekerek komik bir eda ile şöyle diyor: Doğrusu, almaya tereddüt ediyorum. “Vakaa, diyeceksin, fevkalâde anlar — yaşıyo. Tuz; tereddütlerine mahal yok.. Ben de sana diyeceğim ki, “namuslu bir alış veriş çaresi buldüm. Beni tezgühin ön tarafına — geçiriyor ve aatıcı ben imişim gibi: Bana, diyor, hir fotoğraf makinesiyle bütün Jevazımını verir misiniz? Gülümsiyerek, mağazadaki en güzel ma- kineyi seçiyorum, çekmecelerde, istediği di. ğer levazımı bülup uzatiyorum. — Buyurunuz efndim, istediğinizden A- Jası, Başka bir emriniz var mı? Kahkahalar içinde dükkândan çıkıyoruz: — Şimdilik bunlar KAfI.. — Tereddütlerim de zail oldu. “Amma, diyeceksin, makinenin parasını vermedin?,, ” Ben de diyeceğim kı "Haklısın dostüm — fakat üsüle riayet ettik yal, Buna karşılık dersin ki, Birdenbire durüyor. Zira Bastille — mey- danına gelmiş bulunuyoruz, karşımızda gerip bir manzara var: Koca meydan büyük bir kı Jabalık içinde. Fransa tarihinin muhtelif dev. relerine mensup çoluk, çocuk, kadın, ihtiz bir sürü insan itişip, kakışıyor. JüL Anfiör — Kiyamet gününün aürprizler.. devam ediyor. “O halde, diyeceksin, oturup seyrede- bir bilgiye dayanan sert tenkid ve sual yağmu- Mi Costelley, — Janneguin, — Cou- perin, Ramesu, Debussy yahüt Fau- r& olsun, Pranmz bestekârının muh- telif devirlerde yegâne gayesi, — bir fikri, bir hissi, sadaların ahenkli ve aynı za ceğine şu sahnelerden birkaç — fotoğraf al.,, Ben de sana derim ki, “işte aldım bile! Hakikaten Jül, bunları söylerken durma dan resim çekiyordu, kalabalık o derecedeydi Ki, birbirimizi kaybetmek tehlikesi başgöster mişti. Bir aralık JÜlL .Ondördüncü Louis za- manından olduğu “Üstündeki kostümden anla- şilan bir Markinin ayağına bastı. Hiddetin. den kıpkırmizi kenilen. asilzade: — Heyt.. Sersem, Giye haykırdı, şimdi. uşaklarıma söyler, seni falakaya çektiririm. Kahkahayı bastık. Marki az kalsın bayı- dacaktı; — Soytanlar! Sizi Bastille'e tıktırırım! Diye gürledi. Jül, bu meşhur kalenin zap- 'ti münasebetiyle dikilen ve Marki'nin meveu- diyetinden haberi olmayan Abideyi göstere rek; — Şuna bakıyor müsün, dedi. çık da Bastille' Yolumuza devam ediyoruz. Rastladığımız garip kıyafetli İnsanlar, ellerinde ikametgâh vesikaları, başları havada, ndres arıyorlar. Bü- tün evlerin pencereleri açılmış, yeni sakinleri dışarı sarkıyor. / Cidden tuhaf manzara! Bir Golüva'nın kafası yanında, — önsekizinci asır burjuvalarından birinin yüzü görünüyor, Bir gövalyenin komşusu silindir şapkalı, bir diplo- mattır ve daha buna benzer ne komiklikler! Tepesine Melekler idaresi, — dirilenleri — yerleştire- bilmek için olsa gerek, bütün binaları otel ha- line getirmiş, Evlerin Üstlerindeki — kocaman levhalarda otellerin isimleri yazılı. Geçerken töylelerine rastlıyoruz: “Büyük Doğu Oteli", 'Hüküm Oteli", “Ührevi Saadet Oteli”, “Mah: ger Oteli". Evvelce mevcut otellerin isimlerin- de, melekler idaresi bazı değişiklikler yapmış: gimdi, meselâ, bazıları “Şefaat Palas”, “Park ve Sirat öteli”, “Yedikat Palas” vesaire., JÜ, ara sıra resim çekiyor. Kalabalığa yağmen hizli İlerliyoruz. Bir an evvel Mont- parnas kabristanına varıp Monik çıkmadan kendisini görmek istiyorum. Gökyüzünden, za- man zaman müthiş kanat sesleri düyulüyor. Bunlar, askeri bir intizam içinde, Paris üze- rinde uçuşan meleklerdir — Devamı var — v $ Gubat 1980 Fransız musikisinin Türk sanatkârları üzerindeki tesiri beliğ Y muştur. niyle, ifadeleştirmek — ok * memleketimizin sanat — tarihinde öyle devirler var ki, Türk ruhu - ve Kültürü Fransa ile fasılasız bir irtan kucaklaşması içinde bulunuyor. Me- selâ, 19 uncu asırdan beri, Fransa. nin edip, filozof ve / sanatkarlarının nllfuzu Türkiye münevverleri üzerine müeasir ve feyizli olmuştur. Bu tesi Ti müsiki sahasında vermiş olduğu semereler nazarı dikkati celbedecek kadar mühim ve emaalıdır. Memleke timizde yetişen aanatkârların içinde gerefli bir nam kazanmış olan — ve Mmüsiki mühitlerimizde garp müsiki- sinin yayılmasına çok kıiymetli hiz. metlerde bulunan / Saffet Bey mer- hüm, Parlk konservatuarında, meşe hür flütist Taffanel ile çalışıp, yük- sek bir irfan ve sanate mâlik olmu! tur. Riyaseti Cumhur örkestrası gefi Zeki Bey, Franmız bestekâr ve Ustatlarına karşı derin bir hürmet ve alâka besleyip, onların eserlerini orkestrası ile memleketimizde ilk d fa olarak dinlettirmiş ve Fransanın musiki tedrisine nit usüllerini tatbik ederek, bir çok Türk - sanatkârları yetiştirmiştir. Kiymetli — sanatkârlarımızdan bestekâr ve piyanlst Cemal Resit Rey, hayli seneler Fransız / müsiki mühitleriyle temasta bulunarak, zih- İNi ve ruhunu Fransız müsikisiyle yoğurup, bestekâr Raoul Laparrı nin nezareti altında sanatinde — te- kemmül etmiş ve Avrupa musiki â- leminde şöhret kazanmıştır. İstanbulda teşkil ettiği — orkestra ile, bize sik sik Berlioz, Saint-Saens, Debüssy, Faur& ve Albert Roussel Bibi Fransız betekârlarının eserleri- ni dinletmektedir. Diğer taraftan, İdil Biret, — Aylâ Erduran ve Suna Kan gibi genç Astidatlı sanatkârlarımız hâlen Pa- Tiste müsiki tahsillerini ikmal et mektedirler. Değerli musikişinaslarımızdan Ad- nan Saygun, Pariste "Schola Canto- Yumun,, tesiri altında yetişmiş olup ÜÇ gene evvel, “Yunus Emre,, ora- toryosunu Pariste Lamoureux örkes- trasının refakatiyle lora ettirdiği z man, Fransız musiki çevreleri tara. fından takdir ve teşvik edilmişti. Harpten evvel, Pariste intişar eden fonde Musical, mecmuası mühtelif defalar, sütunlarını Türk musikisine Açıp, müsikişinaslarımızla “yakından alâkadar olan Prof, Borrel'in ve de- kerli musiki yazarlarımızdan — Mah- mut Ragıp Kösemihal'ın makaleleri ni neşretmek süretiyle, okuyuculi 'na Türkiyede munikinin inkişafı hak- kında mufassal ve etraflı malümat vermiştir. Bilmukabele, bizim musiki meha- filimiz de Pransız - sanatkârlarına karşı büyük bir hayret ve sevgi bes- lemektedir Bu hakikatin en müeyyit — delili, Jacgues Thibaud ve Cortot gibi vir. tüozların harikulâde sanatlarına — ve zevimli şahsiyetlerine karşı musiki meraklılarımız tarafından gösterilen derin alâka ve rağbettir. Onların her bir konseri - bizim sanat hayatımıza Mmensup olanlar için ayrıca birer ruh ve zekâ bayramı olmuştur. Harbin ferdasında, Türk ve Fran. SIZ aanatkârları, ananevi rabitaları. Ta tekrar raptederek temaslarını tak. viye eylediler ve böylece, musikinin ihirli sahasında cereyan €den bu verimli teşriki mesai iki mile letin yekdiğerini daha derin ve etas- h sürette tanıyıp takdir etmelerine vesile olmuş ve olmaktadır. Zira, Roland Manuel'in — dediği veçhile 'Sanatın da vatanı var, çünkü mil- letlerin ruhlarında. besledikleri derin ve esrarengiz hiasiyata 'nat tercüman olabilir. ahenkli Sanat hareketler Sanat Dostları Cemiyetinde resim sergisi ve resital Bugün saat 17 de, Beyoğlunda “Sanat Dostları, Cemiyetinde hâlda Pariste bulunan Avni Arbaş'ın eser lerindep mürekkep bir resim sergisi açılacaktır. Avni Arbaş “Yeniler, di altında toplanmış olan neslin en göze çarpan aanatkârlarındandır. Bundan iki 'ne evvel, Pransızların temin ettikleri bourse,, ile Parise giderek / ça- hışmaya başlamış, orada kendisina iltihak eden zevcesini - doğum esna- sında kaybetmek felâketine uğramış 'tı. Avni Arbaş o günden sonra tesel- liyi, sanatine büsbütün bağlanmakta aramıştır. Böylece, kıymetli ressam, çalışmalarına devam etmiş, dünya sanat merkezi olan Pariste elde etti- Bi tecrübeye, bilhassa Karagöz mo- Üflerini ilâave etmek / süretiyle ken- disine biş yol aramaya koyulmuştur. Bunların numünelerini “Sanat Dost- Jarı,, nda açılan sergide görecekiz. Sergide, merhum zevcesinin va boya bir de portresi vardır. Aynı sergide Avni Arbaş'ın Parise gitmeden eyvel yaptığı eserler de teşhir edilecektir. Bu itibarla, sergi, mın iki devreye ait mahaüllerini Böstererek mukayeseye imkân da ve- recektir. Her gün saat 17 den itibaren açık bulunacak sergi on beş gün devam edecektir. Serginin açılmı nat Dostları Cemiyeti, nde da bir piyano resitali tertip edilmiş tür. ea .TT | aai 20 aF v a K