Sayfa 4 İki taraflı anlaşmaların imzasından sonra Fransa, batı müdafaasının en esaslı merkezi oluyor Siyasi meseleler ve muhabir mektupları Paris, 1 (Paris husüsl © büromüz bildiriyor) — Son günlerde — millet: Jerarası çok mü- mih konferansların yapıldığı — Pariste toplanmış bulunan. ecnebi müşahitler, gimdi — Fransa'nın, Asyaya gelince, Fransız birliği içinde bulunan Hindiçini, cenup doğu Asyadaki tabii müdafaa hattını teşkil ediyor destekle - Bao-Dal'yç bolki hentir takvi- | e ye edemediği aalâ- otoriteyi verecektir. Truma: programının 4 ün- Cü maddesinin, ya- ni Asyadaki hürri- yetin korunmu dünya demokra: #inİ müdafan tertibatının en esaslı merkezi olduğunu ittifakla bildirmek- tedirler. Avrupada Pransa, — Amerika ile Amzaladığı İki taraflı anlaşmadan sonra, Kongre tarafından tasvip e- ilen 'bir milyardan fazla döların en Büyük hissesini —alacaktır. - Çünkü Fransa, Avrupada kurulacak silâh- h kuüvvetlerin esasını teşkil etmek Vazifesini Üzerine almış bulunuyor. Filhakika Avrupaya teslim edilecek olan malzeme ve teçhizatın. hakiki değeri bir milyar doları geçecek ve bunun büyük bir kısmı, Amerika ka- a ordusü, hava ve deniz kuvvetleri #atoklarından temin edilecektir. Bu arada yalnız Fransaya ayrılan silâh- Jarın kiymeti ise, 300 milyon dolar- dan fazladır Asyaya gelince, Pransa- birliği i- çinde bulunan Hindiçini, Cenupdo- ğü Asyadaki tabü müdafaa hattını teşkil ediyor. 8 mart 1949 da imzala- nan Fransa - Victnam — anlaşması, Komünist partisinin, — millet mecli- sinde olduğu kadar memleket içinde korkunç bir muhalefet kampanyası açmasına ve şiddetle harekete ge- mesine rağmen, Fransız parlâmen- tosu tarafından tasdik edildi. Oyn: Zilan koz çok mühimdir. Bütün bir ünyanın Akıbeti bahis mevzuudur. Fransa hükümeti, şimdi müdafaa tertibatının. kurulması — hususunda, kendisini mesul addetmektedir. Ba- kanlar meclisi tarafından alınan son tedbirler“ karşısında büyük bir dar 'be yemiş olan Komünist — Parti: şimdi de Fransız hükümetinin Hin- diçini'ye ordu ve teçhizat — gönder- esine mâni olmak için görülmemiş gayretler sarfediyor. Fakat, ilk za- manlardaki tereddlitlerde ve grevlk Amerika notları Formoza'ya bir ihraç yapmak maksadiyle - Çin komünistlerinin Sahil limanlarına asker yığdıkla- Ti haberi Washington'da - ciddiye Alınmıyor. Her ne kadar Formoz" Adasının milliyetçiler tarafından müdafansı imkânsız görülüyormu Yazıların asıl / Çin kıtasında teşkilâtlarını tamamlamadan bü- yük çapta bir harekete geçmek istemiyecekleri tahmin edilmek Salâhiyetli sahızlardan dilen malümata göre Formoza'nır ehemmiyeti bahsinde Mac Arthur ile Amerikan amiralleri arasında fikir İhtilafı vardır. Amerikar hahriyesi, Formoza “Adasının, d 'nİZ kuvvetleri mühim olmayan bir. devletin elinde #Lrateğik bir kıv met ifade etmiyecefi fikrindedir. Achesan ve - Truman - bahriyi 'nin görüşünü kabul etmişlerdir. y Madri Birleşik Amerikanın Madride bir sefir göndermeye karar ver- mesi halinde bu vazifeye Amiral William Leahy tâyin edilecektir. Rusların Avrul ki mali oyunu Anlerikan — Maliye — Bakanlığı Rusların bir mali entrika çevi melerinden çekinmektedir. Avru- Padan alınan raporlara göre Sov yetler altın satıp dolar almakta- dırlar. Rusların bunu ne maksatla ve ne şekilde yaptıkları anlaşıla- mamıştır, Kendi masrafını kendi çıkaran nafia inşaatı için Truman yeni bir formül bulmuştur. Tulsa şeh- rini Oklahama şehrine bağlı cak olan süper-otomobil volu için bir teşkilât kurulmuş ve emrinc 30 milyon dolar verilmiştir. Bu 'yol üzerinde seyahat edecek oto Mobil “ ve kamyonlar bir ücrete bi tutulacak, böylece masraf kısa bir zamanda likide edilebile- cektir. 1950 A an imalâtı Geçen hafta Amerikan Ticaret Bakanlığı bir bülten neşretmiştir. Bahsi geçen bu tahmini — bülter de makine ve vesaiti alakadar eden rakamlar © Fabrikalar 1950 senesi için de 28.300,000,000 dolarlık imalat 'ta bulunacaktır. -© 6.200,000 adet otomobil ya- pilacakt © 10,000,000,000 dolar kayme- tinde endüstri makinesi imâl edi. decektir. © 40.000 yük vagonu. — 2,500 Jokomotifi 275 yolcu vagonu; ya- ve rağmen, her tarafta komünist- lere hadleri bildirilmiş ve devlet o- toritesi her yerde, bilhasaa ilman. darda tam bir sükün ve nizam te- Bi etmiştir. Jessup'un Hindiçini'ye yaplığı son geyahatten istifade ederek Amerika hükümeti, — Hindiçini'deki — iktidarı, Fransız hükümetinden devren Bao. Dai'nin almış olmasından pek büyük Mmemnüniyet — duydüğünü, — Acheson vasıtasiyle bildirmiştir. “Yessup ise, bizzat Bao-Dal'ye Amerika hüküme- tinin iyi temennilerini - ve Vietnam devletinin istikbali için duyduğu gü- 'ven ve Ümldi ifade etmiş, Iki mem- leket arasında çok siki Münasebet ler kurulacağını söylemiştir. Bu mü- nasebetle Truman'ın fevkalâde elçi- 4i olan Jessup, Fransız ve Vietnam hükümetlerini, bu bölgede — tahak- kuk ettirdikleri sulh ve dostluk için ayrı ayrı tebrik etmiştir. Bu sözlerin büyük. bir ehemmiyeti yardır, Çünkü bunlar, henüz resmen değlse bile, Hindiçini'deki Bao-Dai idaresinin Âmerika / tarafından ta- nındığına alâmettir, Birleşik Ameri- ka, bu meselede bir dakika kaybet memektedir. Hattâ bahis — mevzuu anlaşma, Fransız — parlâmentosunca tasdik edilmeden evvel, bu hükümet, Fransanın yardımı ile — Hindiçini'de başlıca rolü oynayacak olan yeni hi Kümeti zimnen tanıdığını ilân etmiş bulunuyor. Bu suretle ileride, silâhlı bir. komünlst taarruzuna karşı da, Amerikanın bilfill yardım edeceğin- den şüphe edilemez. SalAhiyetli çevreler, — Birleşik A- merikanın bu kararındaki sürate ve Jessup'un — Truman namına — Bac Dai'ye söylediği sözlerdeki dostluk ve hararete bilhassa işaret — ediyor dar. Amerikanın bu açık ve anlayışlı hüreket tarzı, Hindiçini'nin yeni hü- kümeti için en esaslı kuvvet kaynı Aıdır. Bunun Kolombo'da İngiliz Do- minyonları Konferansında — tereddüt edenleri sarsacak, hattâ -az çok kı- 4a bir zamanda- Hindistanın hareket, tarzına tesir edecek ” bir mahiyette olduğu muhakkaktır. Hiç şüphe yok- tür ki, Amerikanın bu derece tam İngiliz kuvvetlerinin Yunanistandan sonraki durum tuluştan birkaç hafta “sonra iç harp Patladı. Mücadele komünintlerin aley- hine döner dönmez, ellerinde bulunan 10,000 rehinenin toptan emir verdiler ederken, İngiliz kuvvetlerir cüdiyeti hayati ehemmiyeti haiz bu- Tunuyordu. Nitekim, 'nan taburları, ayrılmasından Londra 2 A.A.* (Lps) — Müstakil Timen gazetesi, bu sabah — Yünanis- tan'daki durümü — yorumlamaktadır. Gazete şunları yazmaktadır: Son İngiliz taburunun Yunanlatan. dan ayrılması, İngiliz - Yunan tarihi münasebetlerine «on verdirmektedir. 1944 de İngiliz kuvvetleri Alman işgalinden sonra Yunanistan'a girdi- Zi zaman memleketi acınacak bir du. Tumda buldular. Kabiliyetleriyle ta. Tanmış geflerin birçoğu — İdam edil. miş ve birçoğu rehine olarak alın. mıştı. Memleketin mühim kırımların. 'da komünist çeteciler bulunuyordu ve © zaman bu çeteciler halktan yardım görüyordu, çünkü bunlar — müstevli “Almanlara karşı çarpışıyorlardı. Kur- le müşerref oluyorum ? — Kendimi takdim Vuazo, flüt çalarım edeyim; ve Üçi casıyım. — Ya.. Öyle mi. — Tesadüfen, Felisite'yi biraz evlendiğinden dol: Kendisi e o hatıralar edeceğim. Marsel hayretler içindeydi: — Şey... Evet, — Ümit ederim bir mâni zire daha kalıyor. — Hay ngzini öpeyim... Jâyı alıyorsun... — O halde memnun oldum. zevcemle aile hayatıma Teşekkür ederim, efendim. düşer. Selesten çoktan uzaklaşmışt Ben ellerini uğuşturarak. — Oh, dedi, hemen hemen 'nana var be.. Onları unutmuştum! -m- Tanıdık bir sima — Beklenili bir talep — Şaşıran M kahvelerin çoğalışı — Rikiki Pilacaktır. © Gemi inşaatı TT2,000 gros tonu bulacaktır. aSi oldu? Bu gülünç manzara — cereyan mevkline Hindiçini, süretle neticesinde | | air baştan aşağı YENİ İSTANBUL AKTİYLE, hususl sohböt lerimizde, " eski bir. gark ananesiyle, cinaslı — fıkra. dar, hikâyeler anlatmayı iyi bi: Tirdik. Ne güzel söz söylyen, söz. ler söyliyen, adamlar, hele kadın. ar vardı.. Usun kiş gecelerinde ateğ kenarlarında — aatlerle ko- Husan bü kadınların bir çoğu ge- Vezeliklerini bir sanat everi hali: koymayı — bilirlerdi. — 'Tekmil #arkta, gönül alıcı ve âsap düzel Tei sözleri sayesinde, bütün Mürlerini başkalarının temin et tikleri bir refah içinde geçiren a damlar da bulunurdu. İnsanın en tesirli allâhi belki sözüdür. Hayatımısı — murakabe İ | himiyle ” aüşünsek “nice “sözlerin gin 78 milyon dola- || bize vetmiş oldukları tesirleri ha şerbestçe sarfetme kararının tatbik Konması ve bu Fransız ailâh ve malzemesinin toplu Söz, bir halde gönderilmesi Yaziyetinin değiştiğini gürecektir Franmz hükümeti, yaptığı iki taraflı anlaşmanın imza- frlarız. Şifa veren, hayat veren, zehirleyen, öldüren” sözler vardır ümmi medeniyetin inelsi Fakat edebiyatın da/ başıdır. Edsbiyat güzel sözle baslar. Bun: Jarı hatırlar, kaydeder. — Milletler tecrübelerini —atalar — sözlerinde de| | toplar. Milletin darbimeselleri ah- Jâkını aksettiren aynalardır. Ha: aından sonra. bir kuam Pranmz mal: || Yat, aak, tarih, her şey bir söze zemesini gerbes ziyet © derece Franmz Yupanın Pariste lunan dost küvvetle dadır, Esasen, tik Paktı hükümlerinin çok aşılmış merkezindedir. Asyada da demokrasi hür. iduğu mülletleri, riyetini müdafaa etmek üzere i; Ji yapma kararını vermiş ve hare. kete geçmişlerdir terenin ması, asla kötü tefsirlere yol açma: Birleşik Amerika kat'iyyen aldanmamıştır rekse diğer emin mütterikler, mokrasi esarına sadık. kalarak, zum gördükleri yerde kendi aiyanet- H ine elverişli tarzda hareket ede- Fakat bu malıdır. bileceklerdir. birlitinin umumi hatları değişmiye- cektir. terdiği ananevi dostluğu unutmdma- #ını istemiştir ve İngiliz askerlerinin Yunanistan'dan çekilişi hiçbir zaman demek bu eski ananenin çözülmesi değildir. — Evet efendim, bendenizim, ben kimin- Selesten ncü defa olarak evlendiğiniz dul bayan Felisite'nin birinci ko- Bizim yeğen hafif tertip şaşaladı: Pek memnun oldum... evvel ve #izin Jâhdiniz önünde görmüştüm. İkinci defa yı özür Gileyerek, beni asla unutmarış ve dalma sevmiş olduğunu itiraf etti. Size şunu da söyliyeyim ki, Felisite ile ben sevişerek evlendik. Bir konser esnasında flütümü dinlemiş olan Felisite kalbinin çarp- tığını hissetmiş ve aşkımız böyle başlamıştı. andık. Bana olan mu- habbetinin halâ devam ettiğini söyledi ve bu- Tunduğunuz yeri de bana o gösterdi. Bu iti: barla, sizden zevcemi bana iade etmenizi rica Belesten izah lüzumunu duymuştu; Körmezsiniz, 'ne de olsa size geriye İki meşru zevce Başımdan bir be- Artık dul avdet edebileceğim. — Bağ ol, elvanım! Asıl teşekklir. bana Bizim ye- rahatladım sayılır. Geriye iki karı kalıyor! İki de kay- yedik k — Sütlü ilesi — Uçan kahvaltı — Tedfin merasimim ederken Hindiçini'ye isİni kazanmıştır. Mao-Tae-Tung'un Moskovadaki uzun Ve esrarengiz İkametinden sonra va- inkişaf etmiştir. ki, malzemenin göndermek Hakikaten ordusundaki böyle harice sevkine evvelce muha- lefet eden Amerika şimdi bu itirasın. dan vazgeçmiştir. Fransaya, elindeki malzemi 'tik Pakti çerçeveni içinde, yalnız Av- müdafaası için kullanmak müsaadesi verilmekteydi. Paktına dahil diğer milletlele olduğu gibi Fransa ile de İki taraflı askeri yardım. anlaşmasını imzalamkla A- Merika, bu hakkı tanımıştır. kadar yi Atlan- Atlantik edildiğine Fransa hükümeti, başta Amerika ol: Atlantik Paktına doğru- H /dan doğrüya veya bilvasıta bağlı bu- ve “müttefik siki bir işbirliği halinde, dünya yü- zündeki siyasl ve askerl muhafaza göre, milletlerle vaziyetini etmek kararın. Atlan- ada İngil- imhasına Bütün bunlar cereyan hareketleri sırasında Yu- Meçhul Asker âbidesi önünden son defa olarak / geçerken, bütün Yunan halkı istiklât harbinden beri İngiltere'nin Yunanistan' melekler, ikametgâh vesikaları dağıtıyorlardı. 'Semavi müvezzi,, lerden biri bize de ve- #ikalarımızı uzattı. Mesleki bir itiyad ile ken- disine sordum.: — Bu umumi dirilme sizi çok meşgul et- — Ne diyorsunuz! sap edilmedi mi? — Edilmez olur mu? F Çarşıya uymadı. Seyrü sefer vaziyeti öylü bor — hala, 'Şefaat VAdisi,ne giden yollar tıkan- Böyle giderse kolay ayrılamıyacaksınız. “Müvezzi-Melek,, homurdanarak Bu eanada, elli yaşlarında, başında kafa- sına küçük gelen gülünç bir hasır şapka, mır- topuklarına kadar inen siyah borulu meleğe doğru İlerliyen birini görüyorum. Siması bana hiç de yabancı — bana: Halama soruyorum. ni iç — Bu, Batinyol'da otururken bizimle ka- pi komşu olan Bay Rikiki değil mi, hala? Bay Sezar Rikiki. Eğer al- danmıyorsam, hükümet dairelerinden tında etekleri bir caket atay — Evet, 9. muhaberat / başkâtibiydi, üsülperest, bir memur nümunesi, la, pazar günleri allesini önüne katıp gezmeye T lerini pencereden Seyreder, gülerdik. Bütün mahalleli gülerdi. olur müyum ? küçücük ve gülünç adam 'Baki kalan bu kub. " Nihayette sözden Müncer olur, bede bir hoş sada imi! her şeyi femâl eden bir ibarettir. Gerçi sözlerin büyük bir kusmi kalptır. Fakat insan hüyü öyle uyaaldır ki, bunlar da göçer, hat- tA piyasada en çok sürülen ve Tastgelinen bunlardır. Ancak ha Jis aöz, ayarı samimiyetinin dere cesine göre yüksek, bir altın gi bidir. “Tereddütlerimizin karanlı kında bir mur gibi parıldar Söz yazıdan evvel gelir. Fakat Küzel sözün başladığı verde ede- biyat da başlar. Güzel söz, hita- bet, belâgat, klâsik edebiyatın en eaki zamanlardan beri en kuvvet İ şubelerinden. birldir. TA eski çağlardan bori adalete susamış be Şeriyet büyük hatiplerin, siyasile- Fin güzel sözlerine gönül baklar 'kte iyetleri ile / beslenm devam etmiş ve külltürleri yül Miş olan Milletler, ifadelerindeki küdret ve cazibe İle, dünya tarihi karşısında haklarını da, mazeret, lerini de aöylemeyi — bilirler. Biz istibdadın yasağı ve korkusu ile © kadar bunalmıştık ki, umümi Yerlerde, milletlerarası — toplantı İarda, söz söylemeye ve fikirleri mizi olanca hudutları ile meyda Bati| | na koymaya hiç alışık değildik. Mi mühim bir vaka, — tarini slür- | | bir hüdise olür, — böyle bir andı devlet veya millet — namına söz #öyliyenin âdeta bir şair, bir fi- 'ol- | | Tozof olması, çünkü en yüksek, en milli, en tarihi sözleri söylemesi dâzım gelir. Fakat bu lüzüm biz- Ce düyulmaz. Söyleyen en çetre- 5e- ) | ü ifade ile en basit, en iptida' birkaç sözle iktifa eder. Buna da 1ü-) | kimse müteessir olmaz. mdullah Suphi tâ mektepten beri umuma hitapla söz söyleme- ise | | Yi severdi. büna devam. ederek en iyi hatibimiz oldu. — Fakat, 9, sözlerinde ancak hakikatlere er- mek ister. Bütün tecrübelerinden ve düşlüncelerinden — sanımi hü: kümler çıkarmaya koyulur. Dei lerini ve istidikllerini de okuduğu kitaplardan ziyade kendi gördük. lerinden çıkarır. Onun için usulü hususldir. Bu huyu — başkalarına Aasılayamayız. Söz söylemeyi öğretmeden ev- vel acaba ne yapmalı da söyleye: nin söylenmeye değer bir şey bul. Ması iktira ettiğini ve söylenen #özün derin bir samimiyet mahsu: İü olması Jazım geldiğini anlata: bilmeli? Acaba ne yapmalı ki Föy: le ciddi olmıyan Jaf söylememieyi ve hakiki bir Kanaate, dimi bir /an bir şeyi id. dit etmemeyi talim — edebilmeli? Bunu bilmem. yöe Nedim: “Sözü az söyle, afır söyle, Nedim ki — sühan:zer gibi aayılı gevher gibi sencide gerek!” demişti. Bu nasihati — nasıl dip- letmeli? Bilmem! '“Acaba neden politikacıların bir KIYAMET GÜNÜ TÜRKÇESİ : Bay Rikiki! emsali yokfur. ki. Paristen öyle kolay uzakla- — B Yazan REFİK HALİD KARAY dönmüş, ilerliyordu; ben de yüzünü rahat ra- hat görebiliyordum. 'nunun Üstünde gözlüğü, sarkan bıyıkları ileri Aldanmaya imkân mi var? Eşi, Ben de merak ettim; gimdi öğrenirim, Rikiki'nin peşisra koştum. Tam meleğin yanına varmış, büyük bir nezaketle şapkı Çıkarmıştı; şöyle diyordu: Elli beş yaşındayım. Söz ABDÜLHAK ŞİNASI HİSAR çoku fikirlerini söylemek için ses- lerini ve telâffuzlarını değiştirir. ler? Acaba niçin bazıları da, a. #ızlarını açar açmaz, bir örke nö. betine tutulmuş. gibi, başlarlar? Acaba herkes sesi ve şivesi ile konuz Mü nasıl tatturmalıdır Her türlü münakaşalara ciddl, samimi hasbihaller - müreccahtır İki, Üç, dört ruhun kardeşçe İti- raflariyledir. ki, beşeri hakikatle- Te doğrü biraz yol almak kabil olur. Kendi fikrini, beni düşünme- den, olduku gibi ifade eden adam bana iyi bir yardımda. bulunmuş olur. Ya fikri bana da ” girayet eder, yahut bana — yabancılığını duyarak ondan — uzaklaşmak ve kendime daha yaklaşmak cemare- tini bulurum. O, benim düşünce Silallemin intizamını bozmuş ole maz. — Münakaşalarda ise İns Mmütemadiyen — mütekabil/ yanlış anlaşmalar keşfederek , huzurunu keybediyor. Bade münakaşalar değil, hattâ bazan monoloğlar bile, dinleyicl. der kargısında bir tesir hömü et mek için, insanı paradokalara sü- rükliyebilir. Ve güzel söz. söyle- mek arkusü İle saçmalar söylete Bilir, Münakasa ancak hakikatın a- ranmasiyle alâkalı olmalıdır. Ve konuşanlar, hakikat ürküp kaç. masın diye, Kayet ihtiyatlı dav- ranmalıdırlar. Fikirler ve kanaat- ler ruhlarda uzün Ve hattâ li fakım — tecrübeler ve an'aneler mahsulüi olarak teesslx eder. Bu rümcek ağları karşısında süzler bir tavan süpürgesine dönmemelidir Hakikatin en büyük — düsmanı insanlardaki mantık ve muhake- me aczidir. — Sözlerle — düşünen, kendi. kendisine hak veren, sesi: nin perdesi yükseldikçe söylediği: ne kanaati artan / insanlar pek çoktur. Münakaşalarda bir. çok- Jarını inanmadıkları iddialara ka dar ve hattâ yalana benzer mü: balağalara kadar — gölür bir meyil olduğu. görülü İnsanlar gözleriyle - gördükleri şeylerle nasil derhal büyük bir te- estüre — kapılırlarsa Ve önlerinde bir adamın yaralanması kendile- rine on binlerce kişinin gazetede okudukları ölümündan ziyade te- #ir ederse, Öylece, duydukları da bütün düşüncelerini — bastırır. ve fikirlerini kaplar. Bu itibarla söz söyleyen adamın — mesuliyeti bü- yüktür. Sözün tehlikesi bir tarat tan onunla mizıkçılık etmenin da- ha kolay oluşundan, diğer tar tan da böyle ani ve mübalağal tesir edişinden geliyor. İşte bütün bunlar — içindir. ki, münkaşalar asıl fikir adamlarına düşman olanların kârı, Siyasiyat çıların, mügaletacıların zaferi o- Tayor, Ve bü adamlar, atılganlık. darı ile, iadinları ile, haykırışlaı ile neticede milletin ve beşeriye- tin belâsına sebep oluyorlar. Münal herkes. kendi ki nında, kendi mayasında bulduğu lâhlarla girer. Münakaşa için Münakaşadan nefret etmeliyiz Çünkü bunlar bizi hiç bir hakika- te erdirmez. Belâgatle kili kirka yarmak delisi olan adamları ço: Raltmaktan hiç bir fayda gelmez, bunlar kaçınılmak — iktiza eden bir tehlike teşkil eder. Politikacı Talleyrand'nın "Söz, insana fikir lerini gizlemek icin verilmiştir... #özlü meşhurdur. Söz ele geçmez, hatırda kalmaz, uçar. Onun bü huyuna güvenerek #özü asıl poli- tikacılar kullanır. - Demazoji de asıl sözle yapılır. Sözün an'ane: sinde hile vardır. İyi söylemek — bilhasaa yi dü. #ünmek mânasına gelmeliydi. Söz söylemeyi öğretirken sözün haki- ki bir kıymete ermek üzere evvel: ce kafalarda ve gönlüllerde yatis- trilmesi ve rüşdüne ermesi için lâzım gelen düşünce, tahayyül ve mürakabe devresine ne kadar e- hemmiyet verilse o kadar yerinde olur. Diyo yılmıştı. Tiz! sütü Bay miş olan görsünler şimdi ne Evet, tâ kendisi idi, Bur- düşünüp Bay Rikiki borulu — meleğe yaklaştı. DÜENR GÜ Böer. / Halaan ettim. Mademki insanları diriltme kararı a- cağını. bilemiyor. — Acaba, dedi, ne diyecek! Pek merak Jindi, kahvesitiları da «düşünülmeli idi. Bu kadar büyük — bir teşkilât — ettim. İhtiyar bir general! için vaktinde tedbir alınmadı mı, her gey he- — Muhakkak bir şikâyeti vardır. Unut- —— — Dağru, dedi, kışlalarda kalk - borusu tunuz mu, apartımanda her gün kapıcıya iner, Çâlinir. çalınmaz efradın kahvaltısı hazır kat evdeki hesap — şikâyet edecek bir şey bulurdu. Dur bakalım — Olurdu. Kd k Sıska, dindar bir İadın: onün beş Çocukluğumdan — diki, on öldüğüm tarihe kadar, yirmi yedi senelik ev- —— Melel sütlü kahvem olsa biz de içerdik. Hatırlamaz Bir kısmı da; lilik hayatım dahil, her sabah kalkar kalkmaz içmek âdetimdi. Halbuki, bu- Bün, ömrümde ilk defa olarak, uyandığım va- Kit sütlü kahvem hazır değildi. Bayan Rikiki 'Sezar, kıyamet gününde sütlü kahve- mesen de olur,, dedi. Kendisine Rikiki, dedim, bilirsin âdetimdir, sütlü kahve- n yapamam, Kıyamet koptu ise ba. Na ne! Melekler idaresi her şeyi evvelden dü. az, bir olmazsa 'Bayan onları tel şeyi var bir fincar birinde — yünmüş olsalar gerektir. Bu sebepten gelip İaşırdı, yoksa. Sizi rahatsız ediyorum, efendim. Etraftan yükselen sesler, Meleğin cümle- Vazi- —— Borülü Melek ile Bay Rikiki'nin etrafına, sini yarıda bıraktı. itiyatlarının esiri manyak — dizilenlerden bir grup toplanmıştı. İçlerinden —— —- Bakın. bakın, diyorlardı, nereden de Hatırlıyor musun ha. birçoğu Rikiki'nin şikâyetini tasvib ediyordu: — bulmuş!. Keyifli keyili kahvaltı ediyor. Adamın hakkı var. Şöyle mıcak bir sey —— Biraz ilerde, Kabristan. bekçisinin kapı: aının eşiğine oturmuş Bir kadın, elindeki fin: canı kaşı Heyecan insanı acıktırmıyor, bir türlü köşeyi kahve hiç de fena olmaz, düğü gibi, tempolu bir — Hakkınız var, sütlü kahve meselesi mişti. Bay ve Bayan teferruat kabilinden olan bu cihet unutulmuş, Ve Melek, imkânsızlık içinde olduğunu göz- terir gibi kanadlarını havaya — kaldırdı. Bay Rikiki, suratını. ekşiterek: — Bir idare, dedi, her şeyi lirim, ölmeden evvel otuz buş sene memurluk — Btendimiz, İs$ burada olsaydı, ini — gini bilirdi. Bizzeden Biliyoruz, biliyoruz, bunları bize mi öğ- çocuk oyuncağı nevinden bir mucizedir, Yal- Hazreti İsâ'nin elinde beş ekmek vardı da Fikir hareketleri : Felsefe Meşhur ELSEFEYE merak eden bir çök kimseler, felsefenin belli bir dimağ faaliyeti olup olm diği sünliyle karşılaşırlar. Buna bel- Kİ “Felsefe nedir?,, gibi ikinci bir #üalle birden cevap verilebilir. Felsefe, kimyada, fizikte, biyolo- jide, palkolojide — olduğu gibi. belii bazı hâdiseleri tetkik edip kanunla- rini bulmak şeklinde işliyen bir. di mağ faaliyet: olarak mevcut değil dir; mevcut olan hâdiseleri — felsefi bakımdan görme taraı, yani felsefi Kafadır. Bu tarz neden Kafa,, dediğimiz nedir? Ümümiyetle kabul — edilen — vasıf “aentez,, — kabiliyeti olup — “tecrit, hassasını birçok hâdiseleri — tek bir hâdiseye bağlamak hususunda kul- lanırlar, Başlıca geklilerini hatırlatalım: 1 — Tarih felsefeleri ki, tarihi o- Jayları zamana göre başkal fakat esasında hiç değişmez bir ha- kikatin gösterileri — saymaktadırlar. Bu hakikat ise Hegel'e güre insanın kendi. cevherini gerçekleştirmek ar- zusu, Comte'a göre aymı Insanın et Tafındaki hâdiseleri izah etmek ih- tiyacı, Condorcet'ye göre onları il- mi sürette İzah edebilmek Ihtiyacı Bibİ. geylerdir. Tarih felsefesi bir. çok unsurlar- dan kâh birini, kâh ötekini, ve böş lece yalnız bir tanesini " gözününde tutmuş ve beşer tekâmülü kanunlı Tni gndan çıkarmak İstemiştir, 26 Alini felefeleri ki, organik olsun olmasın, — ferdi ve müşterek, maddi ve manevi bütün olayları tek bir esasa bağlamak İddlasındadır. anat felsefeleri ki, — aanat denilen çeşitli — olaylarda Müşterek bir vasıf ararlar (meselâ Kant, Sehiller, Taine bu fikri — bil hassa müdafaa ettiler). Sentezeiliğin ibaret? eyin “Pelseti yanıfları Paris mektupları “Çuartler Lâtin”, Paris'in ecnebi- lerce en iyi tanınmış olan bir sem- tidir, zira onlar, talebe hayatlarının bir kısmını orada geçirmişler, yahut bu mahalli seyyah olarak ziyaret et-| mişlerdir. Frensız — ihtilâlinden «v. vel “Pays Latin” yani “Lâtin Diya- T” namını. taşırdı. Mürger, Böranger ve salr. muhar- rirler sayesinde, "Oi döküzüncü asrin edebiye him bir mevki işgal etmiştir. Bu derbeder hayat artık bir ha- tıradan ibarettir; zamanımızın sert şartları talebeleri tahsillerinin mer- halelerini süratle aşıp. diplomaları- ni bir an evvel elde etmeye mecbur kalıyor. Kahvehanelerin müşterileri değiş- miş ve Lüksemburg bahçesinde do- laşan çiftlerin sayısı yarım asır ev- yeline nazaran hayli eksilmiştir. U- zun sakallı ve geniş kravatlı talebe ordu. Bu şikâyet bütün kabristana ya- Biraz sonra, futbol - maçlarında ol- enkle “isteriz! iste- ü kahve isteriz!,, senleri yükseldi. Rikiki'nin şikâyetinden biraz şaşır- Borulu Melek, nihayet cevap verdi: Kıyamet günü idaresi, A hiç de aklına getirme- dirilenler bizi - mazur r, yapılacak o kadar işimiz vardı ki yapalım? önceden tedbir almalıdır. — Ben bu işi bi- Matyos'un — kitabında, #somun ekmekle beş bin kişiyi besle- rttiğı yazılı değil mi? k hafif tertip sinirlendi: iki somun da kalkışacaksınız! İstediğiniz, bizim için geyi teksir etmek için, © şeyden hiç bir tanesinin mevcut olması lâzım, ksir etti. Yalnız Ulu Tanrı yoktan bir etmeye kadirdir. Eğer benim elimde n sütlü kahve olsaydı, mesele kolay- ği İle rahat rahat karıştırıyordu. LN e OA nedir ? 4. BENDA'NIN GÜZEL BİR TARİFİ YanSIZ filozof ve münekkidi sinde neşrettiği bir makalede felsefenin şu farifine girişiyor: len Benda, Synthöses dergi- bu şekli, ferdiyetçilikle karşılaşmak- tadır, Sanatkarların bir çoğu Taine'- in “aanat - felsefesi” eserine — kar- # Adeta Jayan ederek sanat eserin. de hiç bir suretle bir nevi “esas, yahut “ana,, temayli — olamıyacağı ve yaratıcı şahsiyetlerin başka kim- ge İle müşterek Vasıfları bulunamı. yacağı fikrini ileri sürdükleri hatır. dardadır. Bir çok tarihçilerde de ayni zihni- yet görülür, bunlar yalnız hâdisele. F, attâ yalnız birkaç hâdise gru. punu tetkik etmek taraftarı olup ta- rih felsefecilerini hor görürler. Daha garibi, Bergson, Willlam Ja- mes, Brunachvleg gibi filosoflar sen- tezclliği, “gerçefi” ancak ferdae sez- mek İddiasında oldukları için mah- küm ederler. 3.Benda, te dikten sonru sunline şöyle cevap veriyor: 'elsefede İlerleme var mi? , su- aline geliyoruz. Felsefe, saydığımız meseleleri ve hele metafizik mesele deri, bahis konusu etmekten ibaretse cevap tabil olarak menfidir. — Zira bu meseleler esas itibariyle hiç ,bir tecrübeye vurulamadığına ve insan- darın onlara buldükları hal şekille- rinin isabetini tayin etmek mümkün olmadığına göre bugün hakikate, üc bin sene öncekinden daha yakınlaş- miş değiliz. Heraklitos ve Anaksa- goras'ın Vücudün mahiyeti — yahut beşerin mukadderatı hakkında edin- dikleri fikirle Bergson ve Blomdel, in ayni konu Üzerindeki fikirleri ara- sında, ikincilerin lehine - kaydedile- cek bir terakki, bir katiyet — farkı yoktur. Hürriyet ve zaruret, teki müleülük ve yaratıcılık, aadet ve vazife gibi esas mevzular Üzerinde filozofların Üç bin senedenberi mü- hafaza ettikleri birbirine zd vazie yetlerde dahi ayni kararsızlık belie mektedir. Ovartier Latin “Paris'le Üniversite gençliğinin yaşadığı mahalleye niçin “Ovartier Lal adı verilir?" Yazan; Albert MOUSSET ÜpE bile artık tarihe — kaşışmıştır. Lâkin, — Ortaçağdan beri neşrettiği ve dünya Üzerine serptifi manevi amığı “Çuartier Latin” mahallesi mu- hafaza etmektedir. Sayısız mütefekkirler, şalrler, fi dozoflar ve Alimler mesleklerine in- tisap arzusunu orada — hissetmişler ve onların ” görülmeyen — huzurları belki diğer hiç bir sema altında mevcut olmayan bir muhit ve hava yaratmıştır. Salnt-Germain tepesine doğru uzanan yollar, asırlar boyun- ca, Abölard, Saint-Thomas d'Aguln, Duna Seot, Villon, Ignace de Loyola, Françols Xavler, Françols de Salles, Calvin, Moll&re, Pascal, Hugo, La- cordatre, Cuvler, Lamarek, Ciaude Bernard, Pasteur gibi meşahir tara- fından katedilmiştir. Bu süretle, — bu semtin - taşıdığı “Güartler Latin” namının, Ümanizm an'anelerini ipka ve muhafaza ettir. miş olan klâsik etüdlere asırlardan beri merkez olmasından ilerf gölmiş olduğu zannedilebilir. Halbuki, hakikat böyle — değildir! Güartler. Latin” — nami, ) merkezinin — bulunduğu atmak — maksadiyle, — bu semte verilmiştir. Saint-Michel cad. desinin ortasında kâin olup, hAlâ ihe tişamını muhafaza eden ve Romali- lar devrinden kalmış olan harahe- lerin temaşası ziyaretçilere “Guartier Latin” adının mehazını bütün mâ- nasiyle anlatmaktadır. Mezkür ha- rabelerin, Constance — Chlore — veya Jullen “VApostat'nın saraylarına ait oldukları — arkeologlar — tarafından tahmin edilmekte ise de, doğru söye lemek icap ederse, mezkür harabe- lerin aldiyetinin şimdiye kadar meçe hul kaldığını itiraf etmek Jazımdır. Vaktiyle “Lutâce” namını taşıyan Paris'i işgal ettikleri zaman Rom: hlar Üç merkezde — yerleşmişlerdi: Bugün Montmartre — denilen “Mer- cüre" tepesi, Cİt& namini — taşıyan gehrin göbeği ve Sainte Geneviöve dağının — sathi müllleri. — Bu iskân mevkilerinin çevresini — şimdiki — bir haritaya tatbik edersek, — “Guartler Latin” denilen mahalli tahdit ettiği- ni görürüz. Roma işgelinin en heybetli âsarı orada bulunmaktadır. - Meydana çi- karlan bu eserlerin bir kısmı kapli- calar — ve pehlivan — mücadelelerine tahsis edilen anfitcatr şeklinde sah lardan, diğe” kısmı ise Panteon mü- Zzesinin civarında yeraltında mevcut bir Mecusi mabedden, Saint - Loula Lisesinin altında kâin bir eski tiyat- rodan ve Collöge de France mekte- binin önünde bulunan bir havuzdan ibarettir. Bu tahatturlar — zaviyesinden ba- kldiğı. takdirde, — “Güartler. Latin” mazinin eserleri üzerinde bina - edil- miş bir ilim ve irfan ocağı manza- ini arzetmektedir. Mektepleri, — ilim — müesseseleri, Fransaya intikal etmiş olan Roma medeniyetinin maddi harabeleri Ü- zerine istinat etmektedir. | | |