Siyasi meseleler ve muhabir mektupları || İlk İsrail Elçisinin yurdumuza gelmesi dolayısiyle : Melekle güreşenin ülkesi M. Nermi | | Yazan için, ilerdeki bitmez, tükenmez acı hayat imtihanları bakımından, kö- tü bir başlangış sayılabilir. Bu yılda Yahudilik, Romalıların — himayesine girmiş ve bu suretle politika sahne- inden çekilmiştir. — Bar.Cochbas'ın Ti ni yüzyılda — ayaklanmasından hiçbir netice elde edilememiş ve Ya- hudilik bu yüzden tam bir Roma vi- lüyeti haline gelmiştir. Hattâ İmpa- Fator Adriani'nın Filistin kumandanı Yahudilerin Kudüs'e yaklaşmalarını Bile yasak etmiştir. Tarihimizin 70 inci yılında eğe- menliğini kaybeden Yahudilik 14/15 mayıs 1948 de, İngiliz askerlerinin Filistinden çekildiği günde, bağım- #ızlığına kavuşmuş ve İsrali Devleti tekrar kurulmuştur. Bu genç dev- Jetin elçisi şimdi yurdumuza gelmiş bulunmaktadır. İik Yahudi Devleti- nin adı a İsrail İdi, Kutsal kitaba göre Yakup melekle güreşmiş ve o- Nu yenmiştir. Bunun üzerine Yaku- ba, İsrail adı verilmiştir. (Musa, ki- *tap I, âyet 32). Onun için İsratl Dev- Jeti aşağı yükarı Meleklp güreşenin Ülkesi demektir. İsrali ülkesinin fik yerlileri Yahu- Giler değildir. - Eski Kaldea'nın Ur gehrinde doğan Ibrahim (Musa: Ki- fap I, fasıl 11, âyet 27), Kenaneli'ne geldiği zaman orada — yabancı bir Halkla karşılaşmıştır. (Musa: Kitap I, fasıl 12, âyet 6). Filistinde © sıra- Jarda hüküm süren hayat pahalılığı yüzünden İbrahimin Mısıra gitmek Zorunda kaldığını daha sonraki â- yetlerden öğreniyoruz. İbrahim, kut. #al kitaba göre Yahudilerin ceddidir. Fakat bütün buna rağmen Yahudi ideolojisinde İsrall sözü çok ehem- miyetli bir yer tutmaktadır. Yahudiler flk kıralları Saul (Kut- #al kitap, kırallar, fasıl 10, Ayet 1-6) zamanından tarihimizin 70 inci yılına değin soydaşları Babilliler, Kaldenlı Jar ve Asurlular gibi Ön-Asya'da büyük roller oynayamamışlar ve bü- Yük bir asker kudreti haline geleme- Mişlerdir. Filistin Yahudiliğinin en parlak çağı Süleyman'ın hüküm sür. düğü yıllara düşer, Fakat bu zaman- da da İsral'in dış politikası Fenike- lilerin ekonomik faaliyetlerine göre ayarlanmıştır. Çünkü: / Fenikelilerin '€n ehemmiyetli " ticaret “yolu, daha doğrüsü Suür - Kirildeniz yolu İsrail Ülkesinin tam ortasından geçiyordu. Bu yolun, Süleyman çağı ekonomi- sinde büyük faydalar sağlamış oldu. guna şüphe yoktur. Kudüsün zaptı ve mabedin yapılması ile bütün dün- 'ya tarihinde çok ehemmiyetli bir rol Oynayan bir din merkezi kurulmuş- tur. Kutsal kitaba göre bu mabed, Mısırdan çıkışın 480 inci yılında ya. pümiştir. — (Kırallar, — fasil 6, ayet 1-18), Şair, müzik meraklısı, asker Da- vud'la derin düşünen oğlu Sülemya- zin ölümü İsrail mukadderatı bakı: mından büyük birer darbedir. Zaten Küçük olan İsrail ülkesi, Süleymanın ölümünden sonra artık büsbütün u- falmış, Yahüdiler arasındaki birlik gevşemiştir. Ortada yalnız minimini bir Yahuda Devleti vardır. — Fakat mabed, yine bütün Yahudi gönülle- Tinin çevirdiği yerdir. © zamanki Filistinin durumu, Po- Jonyanın 1939 daki durumuna çok benzemektedir. Güneyde eski Misir büyük bir kudrettir. Kuzeyde Tiglath Pileser IZI. nün büyük bir asker kud- Teti haline getirdiği ve Sargon 1L 'nin genişletti Asur — Devleti, Hitler Almanyasını — hatırlatmaktadır. - Bu iki büyük kudretin arasına sıkışmış olan Yahuda'nın durumu Polonyanın- Ki gibi son derecede çetindir. Yahu. da halkını düşündüren başlıca mese- de güdür: Misirla mi anlaşmalı, A- Surla mı? — Peygamberler /o devrin gündelik politikalarını yapan insan- lardır (H. G. Wells: A ahort history ©f the world, sahife 70, B0, Bı, 82). “Tarihimizin 700 yıl önceki dünya he- men hemen — Semitlerin — elindedir. Hattâ anlar, bu devirde silâh kuv- vetiyle - Avrupnda bile - yerleşmeye glışmaktadırlar. Semit devletler ara. fındaki sayısız savaşlar, Babir'i, A- Sur'u yıpratmış ve İranın / yepyeni bir kudret halinde teşekkülüne geniş ölçüde yardım etmiştir. Yahudilik. bu kanlı / çarpışmalardan — sırasına göre hem zarar — görmüş, hem de faydalanmıştır. Nebukadnezarın — Kudüse — girişi, “Yahudilik tarihinde çok — ehemmi- yetli bir dönüm noktası sayılabilir. Öyle anlaşılıyor ki, ” Nebukadnezar, Kudüste kendi ülkesine kargı güdü- den politikaya —askeri bir hareketle cevap vermek istemiştir. İngiliz ta- Fihçisi Toynbee, bu hükümdarı Ro- ma'nın Augustus'una — benzetmekte- dir. (Arnold J. Toynbee: A study of historyu sahife 388). Tarihimizden yüz yıllarca önceki Ön-Asya devlet. İeri de, çağdaş bir takım - devletler Bibi Ülkenin emniyetini — düşünerek geniş ölçüde sürgünlere başvururlar. di Sanherib'in başladığı göç politika- #ını Nebukadhezar tamamladı ve bu süretle Filistindeki Yahudi topluluğu dağıldı. Tarihte buna Babil Sürgü- Dü adı verilmektedir. Mısırdan Müsa ile birlikte Tanrı- zan İbrahime bağışladiğı ülkeye doğ- Tu yola çıkan Yahüdiler nasıl Apis geleneklerini - benimsemiylerse, Ba- bilde yaşayan Yahudiler de ayni su. retle Babil kültürü ile kaynaşmışlar- dir. Wells'in idiasına göre Yahu- Giler Babilde medenileşmişlerdir. İran imparatoru Kuraş'ın Lidya'ya yerleştikten sonra tarihimizden önce 588 de Babile girişi, — Yahudilerin, tekrar derlenmesi — bakımından çok ehemmiyetlidir. İran sarayı o zaman- larda dar görüşlü değildir, Hangi dinden, hangi soydan — olursa olsun Kültürlü insanlar sarayda yaşamak imkânını bulmaktadırlar. — Devrinin büyük Yahudi bilgini Esra lle Nehi mla; Artakşatra'nın sarayında yaşa- yanlardandır. Hele — Nehemla, İran İmapratorunun sakisidir. Bu iki şah- Siyetin tesiri ile Artakşatra, (tarih- 'ten önce) 450 de Babil Yahudilerinin Filistine dönmelerine müsande etmiş ve bu işi Esra'ya Vermiştir. Beş yıl sonra ise Nehemla Kudüs valisi ol. müş ve yıkılan mabedi yeniden yap- tırmıştır. Fakat bu devir de Yahu- dilik için eğemenlik devri değildir İskender İmparatorluğu çok geniş yüreklidir. Fakat bu imparatorluğun dağılışı İle ortaya çıkan — Seleucid Devleti Yahudileri Elenleştirmeye dıştığı için Hasidim'lerin tutuşturdu Bu bir isyan çıkmış, Kudüs ele geçi- rilerek Simon Yahudi kıralı ilân e- dilmiştir. Roma — himayesine giren kıral işte bu kıraldır. Bundan son- raki Yahudiliğin Ülkesi edebiyatları, masalları, gelenekleri ve bütün bun. ları içine alan kutsal — kitaplarıdır. Bu kitap yalnız Yahudiler için değil, bütün daha sonrakt din teşekkülleri için de çok büyük bir hayat kayna- fidır. Bu bakımdan Ön-Asya dinle rinin tahliline girişenler Kutsal ki- tapla karşılaşmak zorundadırlar. Osmanlı Devletinin büyük bir dün- küdreti haline gelmesi Yahudi İere çok faydalı olmuş ve bu süretle sayısız Yahudi, Ferdinandın zulmün- den kurtularak yurdumuzda tam bir vatandaş gibi yaşamak imkânlarına kavuşmuştur. — Fakat buna karşılık Rusyada, Polonyada ve başka Avru. 'pa memleketlerinde poğromlar, yağ- malar eksik olmamış ve Yahudiler bu karanlık günlerde kutsal kitapla- Tanın Müjdelediği — kurtuluşla avun: muşlardır. Kutsal Kitap, yürt sev- Bisi ile doludur. Misırda 17 yıl kalan Yakubun gözlerinde — Kenaneli tüt- mektedir (Musa, kitap I, âyet 47.48) Yeremiya'nın vatan duygusu bir cez- bedir. Yesaya'nın tek bir Tanrı et- rafında düşündüğü insanlık çok pey- gambercedir. Bu kitaptan ilham a. Janlar. sıkıntılı. günlerinde bir za. manki tarihleriyle seslenen Filistine koşmuşlardır. Son yüz yıldaki tek. tük Yahudi göçü bu suretle başla- miştir, 1896 da Theodor Herzi'in neşret- tiği Jüdenstaat (Yahudi Devleti) ad- h kitap, Yahudi gönüllerinde uyanan | hasreti dile getirmek — bakımından büyük bir tesir yapmış ve iki yıl son-| ra Londra'da bir Yahudi İskân Ban-| kası kurulmuştur. - Bundan sonraki gelişmeler bize yabancı değildir. İlk dünya harbinden sonra Filistin bir çok. vilâyetlerimizle birlikte elimiz. den çıkmış ve İngilizler bu durum-| dan faydalanarak 2.111917 de Bat-| four. Beyannamesiyle Yahudi. Yür- Günün kurulacağını — bildirmişlerdir. İsrall bugün bir politika gerçekliği-| dir. Bir çok milletlere sayısız büyük şahsiyetler vermiş ve aynı zamanda dünya kültürüne büyük ölçüde hiz-, Met etmiş olan Yahudiliğin Akdeniz kıyılarında yeni bir hayat yarataca: Eina İnananlardanız. - Hürriyetin ne olduğunu bilen Türkiye hür millet- lerle dost yaşamaktan zevk alır. Yü- vekten dileriz ki: İsrall'in Tik elçisi bu dostlüğün gelişmesinde tam ba-| rimiz. bildiriy Mısırdaki siyasi durum ve Fransa Paris, "t 1 daki 8 (Husüsi mühabirimiz. Yu- Mutlu bildiriyor) — Fransa. alâhiyetli mahfiller, Mısırdaki son hâdiseler karşısında memnuniyet düydüklarini — saklamamaktadırlar. | Fransiz umumi efkârı da, iki hükü- bir hat almasının, Ak tatbik edilecek siyaseti düha/ küvvetlendi- Teceği kanaatini beslemektedir. Mi Sarın dostlüğü, Fransa henliz Yakıı şarktaki dİği için, bu siya bilir. Vatd partisinin kati zaferinin, bu Fransız. politikasını, mevcut statli- konün ziddina olarak büsbütün. k: Jaylaştıracağı düşünülüyor. Bu par U, Batı Devletlerinin, petrol bölge derindeki siyasi ve iktisadi havaya tesir eden ve burasını bir müzayed “yeri haline koyan rekabetlerini 4 hafifletip, Yakınşarkta — sükünetin teessüsüne hizmet edecektir. Daha fazla tasrih etmeden, sadı ce yabancı ilhamlarla ileri sürüldü. Bünü — söyleyebileceğimiz — “feyizli hilâi,, ve “Büyük Suriye,, projeleri- nin, iflâs etmiş olmalarına rağmen, Arap milletlerini birbiri — alöyhine kışkırtmakla — neticelendiği — malüm dür. Fransa ve Misir / hükümetleri ise, bu Arap milletlerinin parçalan- masında bir fayda olmadığı ve kendi selâmetleri için — birleşmeleri lazım geldiği fikrinde — mutabıktırlar. Bu Süretle - Pransiz — Dişişleri Bakan- lığının tezi, Kıral Paruğun düşünce. lerine tamamen uygun düşmektedir. Çünkü Misir Kiralı da, bütün Arap milletlerinin, kendi toprak bütünlük- lerine ve halihazır siyasi bünyeleri 'ne zarar gelmeden, müstakil bir A- rap birliğine dahil olmalarını ve An glo-Sakson tesirlerinden uzak kalma Jarını arzu etmektedir. İsrall Dev leti de buna taraftar — olduğu İçin, şimdi bir. Pransız - İsrall yakınlaş. Masını gerçekleştirmek Üzere Filis- tinde görüşmeler yapılmaktadır. Bu süretle Fransa, / Yakınşarkta, siyasi olmaktan ziyade fikir ve kül. tür bakımından geniş ölçüde nüfu zunu devam ettirmek — niyetindedir. Fransız hükümeti, büyük d letler siyasi faaliyete girişip zararlı bir nüfuz bölgesi tesisine çalışmadık- Ça, Yakınşarkta siyaset yapmama- Ya karar vermiş bulunuyor. Öyle sanılmaktadır ki, Fransa Av. rupaya yaklaşma arzusunu gördüğü nispette, Nahas Paşanın ve iktidara gelecek konlisyon kabinesinin siya- #etini destekliyecektir. Diğer taraf- tan, bazı salâhiyetli çevreler, Mısı- rin yakın Zamanda, Arap milletleri paktı. projestni tahakkuk - ettirmek üÜzere faaliyete geçeceğini, sonra da bü. birliği, — Batı Devletleri büyük paktlarına dahil etmeye çalışacağını iddia etmektedirler, Macaristanda iktidar mücadelesi devam ediyor Viyana, 7 — (Hususl —muhabirimiz 'NAB bildiriyor) — 10 işçiden fazla kullanan bütün işletmeleri devletleş- tiren yeni tedbirler, —Macaristanda | Başbakan Rekoşi ile Başbakan Yar- | dımcısı Ernö Gerö arasındaki Iktidar mülcadelesinin yeni bir safhası olarak telâkki edilebilir. Rakoşi hâlen Rus- yada bulunmaktadır. Gerö yeni dev. PC İngiliz STASI çin, salon hayli tenha idi. Bu hal, bana göreceğim — filmin kalitesi hakkında bir teminat gibi. geldi. Hakikaten aldanmamışım. Caza- mian'dan - Andrü - Maurole'ya ka. dar, İngiliz milletinin. psikolojisi hakkında yazılan, irili ufaklı bir kütüphane dolusü eserin zihnim. de yaratamadığı terkibi, ben bü filmde, Üç buudlu ve hareket ha- linde olarak — yakaladım. — Film, İngiliz şakasının nefis bir şahese- Ti fakat ayni zamanda İngiliz ru- hünün hâdiseler karşısında milli dehâsina uygun olarak takındığı tavrın, o dik nazarda İnsana z Taki ve soğuk gibi gelen mizah ve hiciv davranışının mükemmel bir tezahlirü d, Hiç şüphesiz, senaryoyu hazır- Jdayan kimse, muasır. İngiliz ce- Miyetini tenkid etmek İstemişti. Bu cemiyette halkın garibine gi- den, canını Sıkan, ancak daha iyi günler için dişini sıkarak taham. Mül ettiği acı, tuhaf ve gülünç bazı hâdiseler olacak ki, filmi yas panlar, İngiliz mületinin duydu. Zu intibaları, an'anelerine has bir içtimat hiciv tarzı ve çeşnisi için- de aksettirmek lüzumunu hisset- Mişlerdi. Dikkat edilecek olursa, hicve mevzu teskil eden bir. hâdi selerle Fransız Chansonnler'lerine ilham veren vakalar arasında bü- Ük bir aykırılık yoktu. Fransız- İar hayat pahalılığından şikâyetçi iseler, İngilizler de senelerdenberi sürüp giden Vesika usulünden bi zZardhlar. Fransızlar mesken buh: ranından, bürokrasiden feryat e. diyorlarsa, İngilizler de tayyare hücumlariyle harabeye dönüp de henüz imar yüzü görmiyen ma- hallelerden, bazan en iyi niyetleri suya düşüren aşırı / gekilporest- likten bezgindiler. Fakat, her iki milletin bu birbirine benzeyen hâ- diseler karşısındaki mizah ve hi. civ davranışı pek farklıydı. Filmde, Vaka harbin fecaatin- den payını almış, bir kismi tama. miyle yıkılmış, mütevazı bir İn- giliz “mahallesinde — cereyan. edi. yordu. Öyle bir mahalle ki, ço- cuklar, dibinde henliz patlama- miş bombalar — bulunan yangın yerlerinde oynuyorlar. Fakat bir gün, yine yangın yerinde oyna- yan' yaramazlar, içinde patlama- Mmiş bir bomba bulunan — çukura ağır bir tekerlek yuvarlıyorlar ve bombayı patlatıyorlar. Tabil bü- tün mahalle halkı, kaza / yerine koşuşuyor. — Hamdolsun, — hiç bir kayıp yok amma, tam o sırada ayağı kayiveren bakkal, çukurm yuvarlanıyor ve bu sayede, yerin Metrelerce altında, asırlarca giz- İ kalmış bir hazine keştediyor. Hazinenin, bilmem kaçıncı asır: da harpte / öldüğü — zannedildiği halde İngiltereye kapağı atan ve İngiliz kıralının — bahşettiği bir malikânede yaşayan eski bir Bur- gönya düküne nit olduğu anlaşı: ör. Çünkü bir sürü altın ve Mücevher arasından, o malikâne: 'nin düke ve dölayisiyle Burgon: letleştirme teübirlerini önceden — ilân etmeden mer'iyete koymuştur. Halbu- | Ki Macaristan Komünist Partisi R isi vazifesini le yüklenmiş olan Baş- bakan Rakoşi'nin, komünist cemiyet | nizamının Macaristanda tedricen ve safha safha tahakkuk ettirilmesi ka- naatinde olduğu herkesçe malümdur. Gerö'nün bu hareketi Rakoşinin va- ziyetini şüphe yok ki yenlden sarsa- garılar göstersin, caktır. Yazan: Joseph Conrad — | ya'ya verildifine dair İngiliz kı. Falının mühteşem. bir. beratı. zu: hür ediyor. Şu halde malikânenin yerinde kurulmuş olan. Pimplico Mahallesi, artık. İngiliz / toprağı Tadan herhangi bir ferman veya kanunla bu eski be- yatın hükümleri — değiştirilmediği için, Pimplico, hukukan, - çoktan Ankıraz bülmüş olan - Burgonya devletinin malıdır ve sakinleri de, şakası Sabri Esat Siyavuşgil tablatiyle, Burgonyalı, yani ya- Vaka böylece kurulunca, İngi Jiz şakası, en sevimli ve en ince tuşlarla, muasir İngiliz cemiy hicvine girişiyor. Pimpli 'mya olduğuna göre, İngiliz kanunlarının burada hükmü kal. mayacaktır. Bu hakikat anlağı: lınca, yiyecek ve giyecek vesika. ları merasimle yakılıyor, hüviyet dizdanları yırtılıyor, / mahallenin Polisi Üniforma değiştiriyor. Are kasından bütün Londra, Pimplicök ya akın ediyor. Öyle ya, vesikasız Alış veriş yapılan, — meyhaneleri kapanma saatini dinlemeyen, ver- gi vermek külfetinden âzade bir Memlekete kim gelmez? Fakat hü- kümet, telâsa düsüyor. Bu hal, Lon: dra halkı için kötü bir misal. Biran evvel, bu mânasız ve zararlı va- diyeti düzeltmek Jâzım, — Fakat 'ne çare ki, elde kaç asır evvelinden kalma ferman var. Müzakereler cereyan ediyor, Pimplico'dan mu- rahhaslar isteniyor. Pakat bu ye- ni Burgonya tebaası, İnatçı İnsan dar. Nihayet hükümet, bu zıpçıktı devleti muhasara etmeye karar veriyor. Polis kuvvetleri, telörgü- ler, her şey mükemmel, " Fakat bütün İngiltere halkı, — Pimplico sakinleriyle birlik. Otomobillerle, otobüslerle, tramvaylarla, hattâ husus? tayyarelerle, akan akın, hu- duda geliyorlar ve kâh telörgüle rinin Üstünden aşırtarak, kâh t peden İnme, zavallı Burgonyalıl Fa paket paket, çuval çuval, dık sandık yiyecek atıyorlar. Hasılı Pimplico ahalisi mesut, telörgülerine kadar gelip içeriye yiyecek atan Londralılar mem. nun, hava günlük güneşlik, ya miz hükümet memnun değii. Fa- kat ne yapabilir ki? Ortada fe man var. Zaman geçiyor. Bu se- fer, Pimplico'lularla yeniden mü- zakerelere — girişiliyor. — Nihayet bulunan hazinenin faizi mahalle halkına kalmak Üzere, bir anlaş- maya varılıyor ve böylece bu ne zuhür Burgonya, ahalisinin ru siyle, tekrar İngiliz topraklarır katılıyor. Bu mesut günü kutl mak için açık havada muazzam bir ziyafet tertip ediliyor ve Lon- dra hükümetinin mümessilleriyle Mahalle halkı, tam İlhak saatin- de sofraya oturmaya hazırlanı: yorlar, Fakat ne çare ki, o anda, bardaktan boşanırcasına 'bir yağ: mur yağmaya başlıyor ve hükü- met mümessilleriyle mahalle hai kı sofrayı birakıp çil yavrusu gi. bi dağılıyor. Filmin mevzuu bundan ibaret. Fakat bu çerçeve içinde, muasır İngiliz hayatına öyle ince hücum- lar o kadar nükteli tarizler, insa n inşirah veren öyle fiskeler var ki! Görülüyor ki, İngiliz şa- kası, içtimal hâdiseler karşısında Fransızların yaptığı gibi, sadece zekâ ve muhakeme zoriyle mev- Zuu, enine boyuna germeğe, din- leylci veya seyircide her nevi mm hayyele faaliyetini Jüzumsuz bi rakan müsrif bir tahlile fltifat etmiyor. İngiliz şakasında — sizin de değişiklikler, İlâveler yapabi- deceğiniz — bir. teklif — mahiyeti var. Birinde karşınıza bir “su- reti hal,, çıkıyor, öbüründe ise si- ze — karşılıklı öynayabileceğiniz bir oyun teklif ediliyor. — Birinin nüktesi İle biran — ferahladığınızı hissediyorsunuz ve sonra her şeyi unutuyorsunuz. Halbuki öbürünün şakası, bütün ruhunuzun İştirak ettiği 'akislerle, daha uzun müd- det devam edebiliyor. Asıl mühim fark, Pransız nük- tesinde size - sunulanı ya olduğu gibi kabul etmek veya tamamiyle Teddetmek — mecbüriyetinde kalı- yorsunuz. Halbuki İngiliz nükte. Sinde duyacağınız haz, ldrakiniz 'MALARA CİETGİSİ vnil 4 Çeviren: Reşad Nuri Darago Yakın bir hâdisenin endişesiyle pek iğreti uyumakta olan <- Hafifçe omuzlarını oynattı; patikanın nihayetine gelme. — Lulz, kulübesinin etrafında efendisinin metin adımlarını işiti Allahaısmarladık, Mir. Renouard, dedi. gen 4z bnce adımlarını ağırlaştırdı, durdu ve Renouard'n dö: — ve yatağında dönerken, kaygısını fade etmek Üzere “tae, tme, — — Fakat onun Çökük Füzlerinin mavi yşığında öyle bir yal- nerek dedi ki: tte, diye mirıldandı. 'yarma gördü kı, belirsiz bir tereddüt Anından sonra, uzat- Beriide Haa n n rlaliklertöe. İsdiğinizi — bilmelerini — üeü ipıkları, hemen bemen esbaA kadar yanmişü. Ğh eline kendi Sünü değdirdi. aat -üneh ROğem Biyllcin » ğ 1 BADAMİR Korülu- “ yasrükt” Masifaidari. gafakla betaher hapedı Üyekler (ü içinde hiddet uyandıran ve yanaklarını kızartan heye Renoyard, boğuk bir sesle halinde sıralanmış, bahçenin kenarında bekliyen sandala çan. — eaniyle mücadele ederek sordu; MAD gaa d taları taşıyordular. Yükselmekte olan güneş, kazıl renklerin Beni hatırlamak lütfunda bulunacak misımiz? la n gaa di GÜL DE KS8 Ünini. — “ yalabışı YKi Bi bir tso lade l çerrektma Dağerü —— Müm MüareeN Kllenlln aü bi ea Ger Ydi Teketsiz kaldı. Miza Mootşom Uç. hurela ağamlın Cinde har — Malata' çiftçisini küçük Koyu takip ediyor. gördüler, Bag —— — Pek garip Bir iatek Hikmdin bir Kaldaha dardu, Ba, M TRae Maylale (0i — tayia ile birkag İelime Kkonuştu, Sonra geminin yakihinda — — — öyl Mmiy HiMtA bani Ö6 Kaktahlk 'değa AY Mlük Jatılan bir rezalet dedikodusu Üüzerine kopan gürülütüü, aei — ÜTdİk dürüp bekledi. büki andığınız. kadar suçlü değilim. Hem unutmayın ki, ve neşesiz bir kahkaha İi Beklemesi uzun sürmedi. Serin ve gölgeli bahçeye ilk — tamir edemiyeceğiniz bir şey varsa © da benim halimdir. ÜÜĞ ao 6 a. mikaktai Glğiler sibi'ollyi inen profesör oldu. Çevik adımlarla yürüyordu. Kolunda şem- 'Tamir mi? Hislerime, şahsıma ettiğiniz hakaretin ta- XI siyesi, elinde bir kitap, mlelhde bir turiste benziyordu. Boş — mirine sizin gücünüz yetmez asıl Saygısızlık ifade Göe kalanlığı Grettey Renooerd'i yavaş Yaveş sermiş- — *İDİ uzaktan önllAdi: fakat yaklaşınca Renouârd'ın hareket, | İavetinefbimi Biçe tayan o Fülüma'iye Mrme Gyününmü e ©ı. Karartızlık içinde idi. Felitla'nın arksından eve kadar gi — *İz durdüğunu gürüp elini ©ıkmak işter gibi bir harekette bur — tamir edebilir acaba? Hayır, Sizi hatırlamak İstemem. deceğine hurma ağaçlarından birine duyanarak kendini 6 — İunmadı, Karşısınlaki adamın halini keskin güzlerle tetkik — — Ani bir hareketle genç kızı kendine doğru çekip Ümit hudutsuz hayal inkisarının acısına ve onun kadar da büyük — ÇÖİYOr Eibiydi; aonra, kararını vererek #erbest bir eda ile »Ö — gizliğin verdiği cesaretle: Yorgunluğuna terketti. Tepeye gidir ve geliş, sırlarını sajim — 7* banladı: Çaresiz hatırlıyacaksınız. — Size ahat vermiyece- | | ve kısır bir tabiatın ihtimamla örttüğü gizli bir ülkeyi keş Memlekete yöliyle döneceğiz. — Vapurların — gimi | fetmeye azmetmiş bir seyyahın son hamlesi gibi bir şey ol — harek Eker sizin Pasifiğin Saba/ rüz. Gençikiz, ötekine birakmak fırsatını — vermeden elini muştu, göri biraz itidal 18 martta Marsilya postasına > Çekti, #andala binerek babasının yanına oturdu. ve zedelen. İr seraba aldanarak fazla ilerlemiş Ve artık dönmek — Yaktinde yetişebile Çok İşlme gelecek miş parmaklarının üzerine hafifçe ürledi. imkânı kalmamıştı. Küvveti, iradesi tükenmişti. - Ömründe — Sonra daha alçak sesle lâve etti. Profesör ona başını çevirmeden baktı .Fakat henliz ka- dlk defa olarak bir şeyden vazgeçiyordu. Bu maflübiyetin se- Bi w yığa binmemiş ve sahneyi seyretmek İçin gözlügünü açmış beplerini aradı: Herhalde o münasebetsiz ölü değildi Te GeNA YO ZZ GONUN Blze son darece Taanetarn. a l ae e A a zlük de sincirinin ucun Tereddütle yaklaşmakta olan Lulz'i, çekinerek konuş- Benounrd da asılıp kaldı. İhtiyar kadın, Renouard'ın önünden mağrur — | | maya başladığı vükit gördü. Neden acaba? diye homurdandı. bir eda ile geçerken: T? dedi. Yemek mi hazir? Misafirlerden rica Neden mi? Bize vapuru kacırtabilirken yapmadınız, — — — Bir kadına bu kadar kabaca hitap edildiğini ömrüm et, beni af buyursunlar. Yemefğe gelemiyecefim. Yarın sabah — evvelâ bundan dolayı, Misafirperverlifinizden dolayı teşek: — de görmelime dedl 3 Eiderlerken. görürüm. Profesörün emirlerine göre hareket — kür etmiyorum. Ondan daha fazla istifade etmemekten hoş. H ea Yara RARERNlK . eti Kü MeBb A /Hayret içinde kalan Lulz kayboldu. Renouard oradan kı- — yaptığınızdan ötürü pek minnettarım size; hole şahaiyeti- aa aai eli e Malaie Toftağindan ayTılMadAn Önce gnn mildamadı. Bizi anlamak bende Adeta bir nevi şükran büsule getirgl — Körüü Kenllsi de Malata toprağından Birkaç anat sonra, etrafını #aran © derin sestizlik için- — — Bu Sözlerin zevkine varılır mı, Varılmaz mi, onu tayin —a aa la aa nn ha reae ga re l L M havasım bir , Güşüncelerinin acı bir meyvesi sanılabilen şu sözleri mi- — edemiyen Renouard soğuk Ve mânalı bir gülümseme İle kar- — gaha a relbaa SÜSÜK llrern Haşaedı garda . Konmaarai rıldandı. ladı. Profesör sandala binip şemalyesini açtı ve hanımları — ima, Tanalz elmedl Tkindi YEklindan gönradir Ki Lala — Onun gururunu okşayacak bir şeyim yoktu, bekledi. “Misa Moorsom halasının önünde dar yoldan ilerlere — Kinse (rahalsız cimedi. İkindi Vaktinden sOnredir Ki Luiz Bunun üzerine oradan uzaklaşarak — geceyi, çiftliğinin — ken hiçbir insan sesi İşitilmiyordu. Genç kız, giftçinin his — ŞeliP kapıya vurdu. ve dar ve küçük yollarında dolaşmakla. geçirdi, Zasına gelinde başını kaldırdı ve durmadan yoluna devam K etmeye “azmedip sadece bir iDevam edocek) Rıza Ocak 10950 Zalim bir yıl başı.. Aramızdan Rı za Tevfik'i aldı ve bize göz yaşlarını hediye etti. Onu sön istirahatgâhına — götürüp dönerken, içim Isyanla dolu: sanki genç bir varlık yok olmüş, vakitsiz hayata göz yummuş gibi. Onun ruhu çağlayanlar gibi dalma genç değilmi 1di Yüzünün astl hatlarında en karanlık günlerde bile bezginlik ifade ettiğini görenler olmamıştır. Ancak hemcin- Sinin Kötü tezahürlerine karşı hay- ret ve iİstiğrab emaresi - kaşlarının ucunda, belirir ve iki kelime ile his- lerine tereliman — olurdu; “Hoyrat adamları” Onun, mihnetle, meşekkatle fakat dalma serazat geçen dolgün ömrü- NÜ bu satırlarda şerh edecek deği: lim. Bu vazifeyi evvelâ arkadaşları- na, sonra tarihe birakalım. Ben an cak yakinen tanıdığım o zarif insa> 'nin güzel söhbetlerini yad etmek is- terim. Muhataplarına / soruyorum: Hiç karşısında sıkılan. olmuşmu dur? Güzel söze güzel ses ne kadar ahenk verebilir! Bu zevki onun hu- zurunda tatdık. Benliğinin medeni yapısı her tür- Jü refahi idrak etmekle beraber, hiç bir ihtiyacını bir manevi fedakârlık Mukabilinde tatmin etmeye koyul- mamıştır. Ancak nazlı maşuklar gi- bi hayattan, seve seve verilen geyle- Ti kabul eden adatndı. Hatırlarım.. Balkan harbinden bir sene mukaddem.. Bebekte oturuyor- dük, Riza Tevfik akşamları sık sik eve gelir, hikâyeler anlatır, şiir okur, beni aruz vezninin kaldelerine biraz olsun aşına etmek kaygusuna düşer, © zahmete katlanırdı. Sonra babam- Ja meclis müzakerelerini tahlile ko- yulurlar — © zaman ikisi de meb'uz du — Vatan aşkiyle vecde gelirler ve memleketin her köşesinde birer mek- tep açmak sevdasına düşerlerdi. İki #i de, bir milletin en iyi silâhı maarif vekâletinde yuğrulacağına kani idi. Bu, gece sohbetlerinde, adam çe- kiştirmek, entrika çevirmek hiç ku- dağıma çalınmamıştır. — Bazen vali- dem, bu uzun mübahaselerden sıkılı rak o kendine mahsus - hoş edesiyle: “Biraz da başka şeylerden bahsedin Doktor!" diyince o, ezeli İstanbul ço- cuğu şivesiyle “gönül — işlerinden mi, Hanım efendi? © tehlikeli şeyler! Ben onlardan korkarım! Bakınız bu sırma teller beni sımsıkı sardı bağladı.,, dis 'ye küçük oğlu Nazif'in dalma yanında taşıdığı altın gibi bir lüle saçını çıka- Tp gösterdi. Ne kadar şefkat vardı bu ellerde!, Sencler geçti. Aramıza mesafeler girdi. Kendisi bugün Pariste, tesadü- fen evinde çok misafir. ağırladığım esnada, ziyaretimize geldi. Selis fran- aızcası, o pek çelebi etvariyle herke- sin alâkasını üstüne çekti. Ve diyebi- lirim ki, o gün kendisine muhatab ol- mak fırsatını bana pek veremediği halde, ecnebi dostlarıma bu “gualite' de bir vatandaş takdim etmekten gu- rur ve haz düydüm. Ve nihayet bir gün Cunla koyunda Aktı bir ev. Ağaçlar arasında bir tepe Küçük, şirin bir ev. Filozof orada otu- ruyor, demişlerdi ve ben / Suriyeden geciyordum. Arayıp bulmamak gidip görmemek olür mu hiç? 4 isminde İs- Yola revan olduk. Pu MONTHERLANT'IN PİYESLERİ FİLME ALINIYOR Fransanın tanınmış tiyatro muhar- irlerinden Henri de Montherlant'ın Hiç kimsenin oğlu,, ve “Yarın, sa- bah olacaktır,, adındaki her iki piye- Si birleştirilerek filme alınacaktır. Tevfik Belkıs Tavaa tanbullu çerkez şoförümüz beni evin önüne kadar getirdi. Kapının zili yoktu. TTokmakları vardı. Vurdum, vurdum, biraz bekledim; nihayet kapı aralandı ve resimlerinden görmeş Jıştığımız beyaz sakaliyle Filozof gö Tündü. Çekik gözlerinde istifham mü- nası: “Kimdir bu gelen?” / diyordu. Sesimi işitir işitmez tanıdı, kucaklaş. dık. Gözlerinden billur gibi yaşlar bo gandı ve arkasına dönerek: / Nazlı! Nazlı bâk bize kim gelmiş! ne mutlu günümüz bu gün!” diye seslendi. Ve gelsin muhallebi, aşure, çerkez tavuğu! “Kadını'nın sonsuz — gefkati “Beyclge" ne gurbeti unutturmak için hazırladığı memleket yemekleri hep bize ikram edildi. Bir aralık - endişe ile saati sordum. Şoför çok beklerse aç kalacak diye, Filozof bu düşünce- Mi sezdi, kapuyu açıp dişarı “Gel oğlum gel! sen de Türk çocuğu: #un, sen de bizdensin.” dedi ve onu i- çeri aldı.Lâkin bu maddi ikrama kan. mıyan şoför ondan imzalı şilrler iste- di ve bu arzusuna da nail oldu. Sonra hep beraber sahile indik Cu- nla'nın o zürrüt gibi yeşii koyu, ka- yaları okşuyor ve Üstad, kısa - kollu gömleğini biraz daha yukarı doğru sıvıyarak: “Yetmişi bulduk ama, kendimi çok dinç hissediyorum. Her sabah bu koy- da seher vakti yıkanırım, bakın bazu larıma!” diyince hemen sözünü kes dim “Bunun kerameti bu şefkat mem- bamndadır” diye Nazlı hanımefendiyi. gösterdim, fakat benden evvel kendisi karısının omuzlarına — kolunu doladı 've en tatlı tebessümiyle: “O olmasa ben bitmiştim, varlığımı ona medyu- 'num” dedi. Çok zengin bir evdi, gu Cunla'daki evceğiz!.. Bu böyle elle tutulur, biter, tükenir şeyler değil! havasını doldu ran bir nefha vardı ki, içinde ölümü de aşar, dağılmak bilmez! Şimdi. düşünüyorum. “Haksızlık,, diye bir şey yok. Bu dünyada insan neye kıymet veriyorsa onu bulüyor. Rıza Tevfik duyan a- damdı. Gönül aldı, gönül verdi. Bu pazarlıkta hiç aldanmadı. Varsın hususi hastabakıcılarla mü- kellef dalrelerde tedavi gören “Bah- tiyarlar” olsun! Numune hastahanesi- 'nin o küçücüük odasında toplanan se Bilerden bir katre, öyle halis bir kat- re, onlara sunulmuş mudur? Hayır, kirpiklerimizin ucuna biriken gözyaş- ları dinsin. Rıza Tevfik ölmedi; gön- lümüzde yaşadığı kadar kâinatın her zerresinde yaşıyor. Kendi - ifadesini dinleyiniz: Çehresi örtülü sâki-i ecel Veda kaehini sana sunarsa İrkilmet.. Kabul et. melül olma ttiç! © soön kadehi de güler yüzle Iç? Ana kucağına şevk ile atıl Cümbüş-i hilkate yeniden katıl! Mezarda dağılsın kemiğin, etin, Çiçekler yaratsın hissi şehvetin? Kadid ağaçların budaklarında, Yıpranmış kanından gönce belirsin! Güllerin âteşin dudaklarında, Ergenlik çağının aşkı delirsin! Bozulmuş şü (benlik) dediğin ağıl, Bir zaman topluydun, şimdi de dağıl! Geniş mânasiyle anla hayatı, Dağıl da kucakla şu külnatı! Bize düşen hisse hatırasiyle teselli bulmak. Kendimi ailesi / efradından hissettiğim için taziyet etmek vazife- sini üzerime almıyorum. Yeni nazariyeler: Dünyamız soğuyacak mı, yoksa sıcaklaşacak mı ? Eskiden dünyanın zamanla soğu- yacağı ve ölüme doğru gideceği mev- Zuu bahis olurdu. Mektepte, arzın bir. yakitler ateşten bir yuvarlak olduğu, sonra zamanla soğuyarak bugünkü hararet derecesini bulduğu ve maâle- sef pek uzak olmayanb ir zamanda da, hayatın devamını gayri mümkün kılacak derecede soğuyacağını — öğ- renmiştik. Fakat sons enelerde bu faraziyelerin aksini ispat eden bazı müşahedeler olmuştur: Mühtelif yer- derde, arzın isındiğı nazarı dikkati çekmiştir. Cumudiyeler ya geri çe- kilmeğe veyahut tamamiyle erime- Re başlamıştır. Bundan 40 sene © vel, kömür gemileri senenin yalnız 95 gününde Spitzbergen'e kadar g debildiği halde, şimdi gemi seferleri 'ne müsalt olan devre 230 güne çık- maştır. Grönland'da şimdiye — kadar kutup iklimi hüküm sürerken, bugün arın gittikçe artmakta olduğu -dilmektedir Bütün bu değişikliklere, mevzil se- bepler aranmaktadır, meseli geçici atmosfer değişiklikleri veya / G trim'in istikamet değiştirmesi — gibi. Evvelce Nobel mükâfatı kazanmış o- lan, Chikago Üniversitesi profesörle- rinden Harold C. Ürey, yeni bir *ı- sınma teorisi,, ortaya atmıştır; — bu teoriye göre arzın başlangıcı ve te- Yakkisi yeni esaslara göre izah edil- mektedir. Ürey'in teorisi yeni yapı- lan meteor analizlerine ve içlerindeki mevcut radyoaktif madenlere dayan- maktadır kirdeği ile Profesöre göre, arzın çe kabuğunun — birbirinden dünyanın teşekkülü esna- sında olmamıştır. Madenler, ancak bir. kaç arzın merke- zine akmışlar ve bu esnada dağ kıv- Tımları meydana gelmiştir. - Ürey'e göre, bu hareket her 200 mülyon se- nede bir tekrarlanmaktadır; işte je- dik değişikliklerin sebebi - bunlar. d din