"e AY AT P EELüRİ —F ÜĞ Zai — n li ÖL e Ü, F L e ASSS a D MA - fini n KÜ ğ g PD 5 - Z —— d <eileeliee siğie e semreı e : —— — —- eee eee —— eeeieeme ee Ö — O e e— — NS Vdi tü lli TU U TT O Y e — î M 'Ba. Sıyası meseleleı ve muhabir mektupları Eiı.hjrıe muhahirimiz bildiriyor Mısır 1950 seçimlerinin heyecanı içinde Mebus adaylarının adadi .,-r,iıfîır'ııc:lidıı:zıı'ıî 1010 u buldu. Bunlar 1,5 milvon lira | ı teminat yatırdılar. Kahire — (Hususi muhabirimiz Os- man H, Tat bildiriyor) ; 1050 seçimleri için adavlık miülddeti dün akşam nihayet bulmuş ve bugün- | den itibaren seçim mücadelesi fiilen başlamıştır. Adaylık için yatırılan te- minat akçesi 1,5 milyon lirayı geçmiyş- tir. Her aday 1,500 Türk lirası teminat yaltlırmak mecburiyetindedir. 1010 şa- his seçime katılmakla adaylığını ilân etmiştir. Seçim Kanununa göre, seçim- | de kazanamıyan aday teminat akçesil- ni kaybeder, Bu para hazineye varidat kaydedilir. Seçmen adedi çok yüksek tir. Şimdiye kadar görülmemiş bir a- lâka ile seçmenler seçim — listelerine isimlerini ısrarla kaydetlirmektedirler, 3 ocak 1950 de yapılacak seçimler re- ferandum mahiyetini almaktadır,. Ba- zı bölgelerde bir mebusluk için sekiz kişi Aadaylığını koymuştur. Bu adet Mısır seçim tarihinde bir rekor teşkil etmektedir. Yeni Mecliste 310 sandal- ye bulunacaktır. Bu sandalyelerden 16 Bıni. işgal edecek mebuslar şimdiden belli olmuştur. Bu belli olan mebuslar rakipsiz adaylardır. Mehuslukları ka- tidir. Rakpisiz 16 mebusun parti nla- beti şudur: 8 Vefdci (Vefd Fırkası re- isi Nahas Paşa dahildir),. 2 Sa'di, 2 Düsturi, 1 Vatani, 8 müstakiğ, 8 ocak- ta verilecek oylarla 308 mebus daha seçilecektir. Vefd Fırkası Reisi seçim hakkında bir demeç vermiştir. Serbest bir seçim yapmak zaruretini belirttik- ten sonra demiştir ki: “— BSeçim hakkı milletin en mukad- des haklarının başında gelir. Anaya-| Bamız meşruti bir seçim yapmak hak- kını millete vermiştir. Gayri meşrü bir | seçim, milletin hakkını gasbetmek de- mektir. Böyle bir seçim karşısında Vefd'in durumu açıklanmıştı, BizVefd' ciler böyle bir seçime giremeyiz, Meş- ruijyet esasına dayanmayan BSeçimleri katiyen kahul edemeyiz. Seçim mücadelesinin başladığı bu Bgünlerde matbuatta çok kuvyvetli mü - nakaşalara tesadüf edilmektedir. Ba- şarı sağlamak için her gazete takip ettiği prensiplere göre yazılar yaz- maktadır. Bütün gazetelerin müdafaa ettikleri nokta seçim serbestisinin te- min edilmesidir. Bu konuya dair ya- bancı matbuatta tesadüf edilen yazı- lar, Miısır gazetelerinden bir kısmını bir hayli #Ssinirlendirmiştir. Bu ı.rııdı, Times gazetesinin muhabirinin yı.ıııı dikkati çekmiştir. Muhabir gazetesine şunu bildirmiştir: “Mısırda serbest se- çim Yyoktur. Seçim ya polisin ya da kabadayıların tehdidi altında yapı-| lacaktır..,, Journal d'Egypte gazetesi kuvvetli bir lisan kullanarak "“Mısırda seçim Berbestisi aleyhinde yazı yazmak büÜ- yük bir haksızlıktır,, diyor. BSeçimin kutsiyeti uğrunla geçen sBeçimde kan- larını feda edenlerin hatıralarını ve bu | meyanda Salih Lamlum Paşanın şa- hadetini ileri sürerek: “Mısırda seçim Berbesttir,, fikrinde ÇI18srar ediyor. Ga- zete mütalâasını şöyle bitirmektedir : “1950 seçimleri tam müânasiyle serbest olacaktır. Ne polisin ve ne de kabada- yıların müdahalesiyle karşılaşmıyaca- ğız. Beçimde yeğâne hâkim kuvvet, millet iradesinin tecellisi olacaktır. Çe- Şitli partilerin adaylarından yapılacax bu seçimin çok sert, çok heyecanlı ola- cağını biliyoruz. Fakat her ne olursa olsun, bitaraf Hüseyin Sırrı Paşanin kabinesi, milletin mukaddes haklarının bekçiliğini tam münasiyle ifa edecek- tir'n Paris muhabirlmiz bildirivyor Fransız kabinesi buhranlı günler . /-/- geçiriyor Paris (Hususi muhabirimiz Yusuf İ, Mutlu bildiriyor) — Meclisteki bütçe müzakereleri sırasında Bidault kabine- Bi büyük gayretler — sarfetmektedir. Kabine, müânlaları adım adım aşıyor; dün eski muharipler meselesi, yarın kollektif konvansiyonlar meselesi. Bü- tün bunlara, Maliye Komisyonunda ya- pılan mücadeleleri ve devletleştirilmiş | gehre çok yaklaşmışlardır. tang hükümeti, son ilticagâhı olan For- |rada yetişir, Fakat bağlarla Çin dahili harbi sona ererken FRANSA, HINDİÇINİ’DE DİKKATLE BEKLİYOR Puris hususı muhabirimiz KS biı'dirfyür Şimdi bütün noazarlar hudutta dolaşan çetelerin hareket tarzına çevrilmiş bulunuyor Paris, (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Çin dahili harbi Aartık son Ssafhasına gelmiştir. Çeng-Tu şeh- ri de milliyetçi hükümet tarafından bü- şaltılmış ve komünilst — kuvvetleri bu Kuoming- moza'ya çekilmiştir. Eğer Amerika Harlciye Nezareti, A- merikan askerl erkânının görüşünli benimseyerek Formoza'nın, askeri Üs olarak Amerilkayı alâkalandırmadığı kararına varırsa, Amerika, adanın koa- münlat kıtalar tarafından işgaline lâ- kayt kalacak demektir. General Mac Arthur, Formoza'nın cskiden Japonya | elinde bulunduğunu İleri sürerek bu- rasının “tarafsızlaştırılmasını,, ısrarla talep ettiği halde, Washington'dan ge- len haberler, Amerikanın Formoza ile pek de alâkalanmıyacağını güsteriyor. Milliyetçi ' Çin Hükümeti, Amerika- dan yardım görmezse, Formoza'da pek tutunabileceğe benzemiyor. Formoza halkı bu hükümeti tutmuyor ve milli- yetçi Çin ordusunun denizde ve hava- da halz oldukları hâkimiyete rağmen F'ormoza'ya yapılacak — herhangi bir komünist ihraç hareketini. durdurabi- lecekleri ihtimal dahilinde — görllmü- yor, Kaldı ki, milliyetçi Çin deniz ve hava kuvvetlerinin hükümete sadakati de çok şüphelidir. Fransa, Hindiçiniye civar olup hâ- len milliyetçi Çin kuvvetlerinin elin- de bulunan Kvangsi ve Kvangtung vi- lâyetlerindeki harekâtın inkişafını bil- hassa alâka ile takip etmektedir. Bu kuvvetler, Yünnan vilâyetine çekilmeğe çalışıyorlar. Arazlsi itibariyle mülda- faaya gçok müsalt olan bu vilâyet, ko- münist taarruzlarına daha bir müddet dayanabilir. Fakat milliyetol kuvvetle- rin, Yünnan'a geçebileceği çok şüphe- lldir. Çünkü Kuvangsi'nin batı. ucun- daki Tunglan, komlünist kıtalar tara- fından işgal edilmiş ve bu kıtalar Kvangsi'nin merkezi Nanning'e doğ- ru ileri hareketlerine devam etmekte ÜN BK N, B HAĞ B eee Fdf ĞTT İ BAA KüT DA aŞ L AA KA eT LAİTT HÜ TE KİT TT AŞT Va l T L T Suriye hususi bulunmuşlardır. Bu itibarla Çin kuv- Vetlerinin, komlnlat kıskacından kur- tulamıyarak yakalanıp İmha edilme- leri çcok muhtemeldir. Hindiçini - Çin hududu Üzerinde, Ka- obang ve Monkay arasındaki (d nu- maralı yol) boyunca, kuüvvetli iatih- kâmlara yerleserek hududu muhafaza eden Fransız kıtaları, önümüzdeki gün- lerde, hududu geçen milliyetci Cin as- kerlerini silâhsızlandırmak ve gözaltı etmekle meşgul olacaklardır. Fransa- nın mutlak bir tarafsızlık muhafaza edeceği malümdur. Şu kadar ki, Fran- sız kıtalarının vazifesi, ötedenberi bu mıntakada, Kızıl Nehir deltası ile Çin hududu arasında dolaşan çetelerin yü- zünden çok güçleşecektir. Bu çeteler, Milliyetçi Çin askerlerini silâhsızlan- dırmak suretiyle bedavadan ve kolay- cacık silâh elde etmeye lardır, kabileceği zannedilmiyor. Fakat acaba asıl tehlikeyi teşkil eden komünistler bunun karşısında ne tavır takınacak- lardır ? Mao-Tse-Tung, ordusunu Hindiçini hudutlarından geçirmek su- retiyle milletlerarası mesöleler ihdas etmeği göze alacak mı acaba? Daha mühim bir tehlike, menfaatlerine gü- re kâh şu tarafa, kâh öte tarafa mey- çetlerine mütemadiyen silâh verilme- sidir. Bu mıntaka, çetecilik için ne kadar müsaitse, büyük askeri kıtaların hare- vahşi mıntakadan Çin — hududuna doğru ancak Üç yol geçer. Bu yollar, doğudan gelen bütün istilâların istika- metini tayin etmiştir. Fransızların yap- tığı (d numaralı müstemleke yolu) her Üç geçidin nihayetini birleştirmekte ve bu itibarla milliyetçi olsun, köomünist olsun, Çinden gelecek kıtaları karşıla- mağa İmkân vermukttdır YUTLAK KOĞWT Di KUNEeY üit li K TU Blruk iTETLAT Nİ İA DAT At Trükadii Li Hüüek Brurtlua Fi Haf LİRİ TT LAi tij muhabirimiz bildiriyor Şam, 8 (Suriyedeki hususi muhabi- rimiz LED bildiriyor) — Bugünlerde Ürdün Krallığı ile İsrail Devleti ara- sında ufak arazi parçaları mübadele | edilirken, Kral Abdullah, bizzat işin | başında bulundu. Geçen sene Kral, da- ha müstakil hareket edebiliyordu. O zaman, Eriha'da köy muhtarlarını top- layarak, işgali altında bulunan Filizs- tin topraklarının büyük kısmını ilhak etti ve "Şark-ül Ürdün Emirliği,, , “Ür- dün Krallığı,, oldu. Şimdi Hâşimi oğ- lu, geri kalan işgal mıntakasını da rez- men ilhak arzusundadır. Fakat böyle bir hareket, şu dakikada Arap Birliği için çok çetin bir tecrübe olur, Memleketin büyük kısmı dümdüz kum çölü, dağlar ve nihayetsiz taşlık- lardan ibarettir. Büyük müşkülâtla inşa edilen modern ve geniş yollar, en yeni haritalarda bile gösterilmemiş- tir. Ürdün vadisinde, şimalden cenu- | ba 180 kilometrelik verimli bir arazi parçası uzanır, Ürdünün 350 bin nü- fusunu besleyen ve hattâ ihracat yap- ma imkânını veren bütlün mahsul bu- vahalar gittikçe genişletilecektir. Memleketin merkezi Amman İle Kızıldeniz arasın- kontrol etmek imkânlarını İNGİLİZ POLİTİKASINDA ”ÜRDÜN” ön iki büyük yeşil vaha vücuda geldi; Yeni sulama tesislerinin eserleri!... Hükümet merkezi Amman'ın nüfusu 1936 da ancak beş bin kişiydi. Bugün kat geniş ve yarı yuvarlak ova, da- ha büyük bir şehrin kurulmasına İm- kân vermektedir. Betonarme, modern inşaat tarzında, yüzden fazla yeni bi- na parlak bir istikbali İşaret etmekte- dir. Kerpiç binalardan müteşekkil es- ki şehir merkezi yeni mamurenin git- tikçe kenarına kayıyor. Neon ışıklı reklâm ve lüks otomobil; Ammanda artık yadırganmıyor. Çöl arabı, ken- di payitahtının karşısında hayrandır. Yalnız birkaç yabancı teknisyen, tülc- |car ve diplomat Amman'ı pek iptidai bulmaktadır. Fakat Ürdünün başlıca kıymeti or- dusu ile stratejik ehemmiyeti büylük olan Akabe limanından doğmaktadır. Ve belki de bu devlet sırf bu sebepten kurulmuştur. Bu ordu ve bu liman Büyük Britanya'ya, kanal bölgpesi ve Kıbrıislh birlikte bütün — Yakınşarkı veriyor. kıp: — Neden mi? BStalin veya Churehill fanınacak insanlardır da ondan. Hattâ daha da fazla, Nere- den geçseler derhal tanılacaklar. Bahusus ki, günü., Meselâ Cansas City'ye gittiklerini farzedin, “A! B. Adam'la Kathy Riddel! diye bağıracak, S. D. İ -— - L Önne A ll kadar kolaylıkla — M. Daktorlar Vakit bugün S. D. Biri çı- çalışacak- | Milliyetçi Çinlilerin silâhsızlandırıl- | ması sırasında, herhangi bir hâdise çı- | leden ve kömlnistler tarafından 1İca- | bında isyan çıkarmak hususunda pek âlâ kullanılabilecek olan hudut boyu | kâtı için de o derece elverişsizdir. Bu daki çorak çölde, son iki yıldanberi | bu rakam 20 bine yaklaşmıştır. Fa- | AYFNtf TANEUL 15 Arnalıl: 1049 İLİM SANAT * y C Dk YAT GÜNLER GEÇERKEN Zile bustim; - -tomatik terti- batla kapı açil- di. İyl Bsemtler- Jon birinde, İyl bir apartmaniın anlresindey İm, İçeriye glrince gözüme Ççarpan Şey, ne duvarları kaplıyan ellül:ı mörmerler, ne merdivenlere soril; yol halıları, ne kenardakl| sevim- (i asansör, ne de tavana asılı clel- (| bicill Yener oldu. Yere dizilmiş dört adet sefertasına bakakaldım. Safertası? Çocukluğumda bev: vapların sırığa geçirip talebe ka filesi arasında mektoöbe taşıdıkları sefortasları! Eski devirlerde kır gezintilerine giderkon öküx araba sının nevale kısmında duran do; ma yahut helva yerleştirilmiş se- fortasları! Yine çok yıl önce Ana- dolu yolculuklarımda bize hizmeti dokunan — kimi yuvarlak, kimi sahan biçimi — sefertasları! Hey benin arkadaşı sefertasıl Bunların orada, ©o koönfoörlu va moödern apartman hölünde işi ne? Şu yataklı vağgon ve tayyare daev.- rinde neye yarayacaklar? Ortacağj usulü bir sefere çıkacaklar mı var? Tabil, dağildir, va pak tabiil olarak anladıniız kli apartmanda oturanla rin dördüne sefertaslariyle günlük gıdaları gelmiştir. Yani ayda asğa- ri Üç yüz İlra ev kiresi vöoren ve hayatları o mikyas üzerinden yuü- rümesi lâzimgeclen bu allelerin mutfağı sessizdir, hareketsizdir gevksizdir, kısacası yoktur Yemek zamanı yaklaşınca hiz: metçi kız sefertaslariıniı havağazi İ ocağı Üzerine koyacak, Meselâ ka- bak dolmasının donmuş yağı ağör ağır eriyecek ve piliçli pilâvın bu- zu güçlükle çözülecek. Sofraya pa- halı tabaklara aktarılarak konula- cak yemekler bunlardır. Bunlarla o refahlı alile hem gıda ihktiyacını, hem yemek zevkini temin, tatmin edecek! Soğuduktan sonra içine su katı- larak ısıtılan bir kabak dolması- nın, hele pilâvın — pek de nefis pişirilmiş olsa yine de — 1lezzetin- den ne derece kaybedeceğini — az çok damak zevkine sahin herkes || bilir. Haydi, zor geçim icabi kariı kö- ca işde çalışır, köese hizmetçi ve aşçı tutumaya elvermez, evde yar- “Sefertası,,na dönüş Refik Halit Karay dimci bir hanım bulunmazsa dısar dan safertası ile yomok getirtmo göklini mazur görelim., Lâkin var liklı olduklarını oturdukları apart mandan, kapıda bekliyen husüsi arabadan ve sürdükleri şatafatlı eğlence hayatından anladığımız allelere sofertası yemeğliyle kifaf-ı nefs etmöek yakışğır miı? v Seferta sından çıkmış yömekler bir sofra yı doldurur, süsler ve etrafına di zilmişlerin zevkini tatmine yoter mi? Değil refahklısının, geçim itlba riyle en darda kalmışının bile mut fak bacası tütmeli, ocağında ye mek tencoresi kaynamaliıdir. “Alle, mefhumuna İllelk kelimelerden bi ri de "mutfak,, tır. Mutfak, allede çocuğa yakın dö gerde bir. bağ sayilabilir. Hattâ bazan çocuğun boşluğunu bile dol: duran lüzumlu bir moşüüliyet ola bilir. İstor aşçı çalışsın, ister ha nım, bir evde mutfak işlemelldir Mutfaktaki ateş alle arasındaki sevginin hararetini arttıran bir sı caklık kaynağıdır. Alle, ancak sof ra bağşında toplandığı zamun tecel: li eder. Fakat hariçten gelmiş, na kadar ısıtılsa yine s&oğukluğu du yulan yemeklerin konulduğu bir sofrada değil... aynı dam altında fıkırdayan tencerelerden sıcak si: cak göetirilmiş yemeklerin dumanı, buğusu, raylhası İle isinmis, isinil mığ söfralarda! Şu girdiğim apartmandaki glbi sırf/ ev muhabbetsizliği ve ev diği hayata kapılma salkasiyle mutfağı ihmal eden alleler kökleşmiş, —lu- tikrar bulmuş sayılamaz., Ev ka- dını aşçiı ve yemek dördine — &- ger bir dert ise — katlanmak va bunu vazifelerinin, hattâ zevklerl: nin Üstünde tutmak mecburiyetin- dedir. O mecburiyeti yahut zevki duymayan kadın aile kurmaya 1le- tidatsızdır. Filmlerde en hoşlandı: ğimiz sahneler, yaşayığş söeviyesi no olursa olsun, aynı evde plşen ye- meklerin getirildiği bir masa ba- şındaki aile topluluğudur. Pok esaslı ve muvakkat sebeple- re dayanmadıkça mutfağı işlemil- yön ve ak$am yemeğinde toplana- mayan bir allenin devamlılığına güvenmeyiniz. Zira dikkat ettim: Çok defa talâk dâvaları açılmadan önce mutfak kapanıyor ve sofra başı toplantısı dağiliyor. 37 senede 2 milyar Birleşmiş Milletler Dünya Sağlık l18inci asırda Avrupada or- tadan kaldırılan veba salgınının Asya memleketlerinde buglin hâlâ “çok va- mih bir mesele" teşkil etmekte oldu- 'Bunu bildirmektedir. 1950 senesi başlangıcında Hindlesta- nın Bömbay eyaletinde veba ile mül- lik Teşkilâtı, ondan sonra Fas, Bel- çika Kongosu ve Çinde bu programın tatbikatına devam etmek tasavvurun- dadır. l4 ve 18inci asırlar arasında yüz -— ——— — L — eli li v i, " Telefon çaldı. — BSöyleyin, dedim, binlerce Avrupalının ölümüne sebep y eee eee — ea LA L ADT VN Bla a Jane Zitter cevap verdi; . . hazırmış, B. Adam'ı bekliyorlar. ökleyi gkeçmişti. Ben onları cadeleye başlıyacak olan Dünya Saf-| insan oöldüren veba _Fcılun veba salgınından — 1947-48 gsene- sinde Çinde ve Hindistanda 95 bin ki- şi ölmüştür,. Vebaya — tutulanlarda ölüm nispeti umumiyetle yüzde elli- dir. 1898-1935 seneleri arasında 2 mil- yoön Asyalı vebadan ölmüştür. Güney Amerika memleketleri de bu hastalık- tan muaf değildir. Şu sön sencler zarfında keşfedilen ilâçlar, bu hastalığın tedavisinde esas- l1 terakki kaydedilmesine âmil olmuş- tur. D. D. T, nev'inden haşarat öldü- rücü ilâçlarla sülfamidli ilâçların, ve ctroptomicin'in keşfli sayesinde bu meş'um hastalığın yenileceği kuvvetle Ümit edilmektedir. İî ıııi_m_ H L lâboratuvarından telefon ediyorlar, unutmuştum. söyleyin... Ne söylesin, Gableman? 5 :'ı_;" ı.: '-ı—-“r İ w:»- __ı. ü İgıı’îh*:*w?mîw $ urrıye sız unycı KDA ADT LAİ KB TTT T Ç SKK BAD AAA ŞUD ÇS gaç YA NE ŞA | resinin vaffakıyetldir. Her halde takdire de- | | pışlığı vükidir. :dmı Musiki hayatımız eden böyle İstanbul Radyosunun heşriyat proj- ramında Türk muaikialne Ankarada- kinden z#ivade yer verilmiş olması hal- kımızın pek büyvylük bir. çoğunluğunu memnun etti, Bu vazivyet, Radyvo İda- kemivyet bakımından bir. mu- ğer, Fakat işin, Radyo İdaresine taallük etmiyen bir de keyfliyet tarafı var. İş- te benim buğln birasz İnocelemek iate- diğlm nokta budur. Bazı heyetlerin radyo konaerlerinde KEYFİYET itibariyle görülen aksak- lıklar yalnız o heyetleri kusurlu gös- termekle kalmıyor, Türk musiklalnin de şânına halel getiriyor, bu sebepten de bizlere söz hakkı veriyor. Göze çarpan eksikliklerin başlıcala- vı, fikrimce sunlardır: nofa bilmiyenlere sık sık tesadü/ edil- | mektedir. Öyle ki, bir tek heyetin içrin- de birbirine bensemiyen lâhinlerin çar- Yirminci asırda nota bilmeden konser vermeye kalkışmak cesaretini — gösterebilenlere, doğrusu hayret edilir. £ — PROĞGRAMSIZLIK : Sanki eser kıtlığiı varmış gibi muhteli/ — heyetler mahdut bir çerçeve içinde hareket ede- rek beş öon beste ve şdrkıdan — öleye geçemiyorlar. Birinin diln okuyup çal- odığını öteki buğln okuyup çalıyor. Ba- 'Ban bu hal aynı günde vukua geliyor, Halbuki heyetler programlara daha fazla dikkat etsaeler tekerrürlerin ö- nüne geçilebilir. $ — ÇALIŞMAZLIK: Üok eserlerin -hususl tâbiriyle- henüz “piş- meden,, dinletildiği intibar hâsıl ol- maktadır. Beraberlikteki noksanlar, loradaki acemilikler bunun şahididir. h — BİLGİSİZLİK : Güzeli çirkin- ayirdedemeyip bir kerpiçle bir pırlantayı yanyana koymak, makam- larda ve eserlerde yerleşmiş duypu nevilerinden habersiz olarak rastgele musiki parçalarınmı sıralamak, birbi- rinden uzak makamaları paldır küldür ardarda getirip aralarına hiç bir yak- | daştırıcı bağ koymamak gibi şeyler hep bilgisizlikten ileri gelir. 5 — METOTSUZLUK : Na saz: ça- lışta, ne de besate ve şarkı metod bulunmadığı için birkaç kişi- nin bir vere gelişinden birlik değil, iki- ik ve üçlük doğomaktadır. 6 — ZEVKSİZLİK: Bazı heyetler peşsrev ve saz semaisi gibi eserleri, sanki arkalarından biri kovalıyormuş- çasına, xerre kadar süküta yer ver- meksizin habire çalıp bir an önce, bi- tirmek dater gibi dera ediyorlar. Di- ğer bazıları musikide “nilans,, denilen bir. unsur bulunduğunu tamamiyle u- nutarak bir dilziye “forte, — halinde eser çalmaya inhimüâk — gösteriyorlar. Daha başkaları ise “forte,, ve “plano,, nilanslarınıt en yakışmıyan yerlere if- İ ratla tatbik etmeyi bir maharet sanı- yorlar. Bir İngiliz tanıdığımla ko- nuştluğumuz sırada söz musikiye inti- kal etti. Türk musikisini henlüz işitme- miş olduğunu, fakat Fas ve ÜCezayir taraflarında uzunca memuriyetler yap- | tığı için oralardaki musikiyi dinlemiş bulunduğunu söyliyerek sordu: — Türk musikisinde de “eş,, tok mu- dur? Araplar süküta hiç lüzüm györ- müyorlar. Hem daima “forte,, çalıyor- lar. Sizin musikide de böyle mi yapı- hr? Adamcağızın ban Türk koönaer heyetlerini dinlememiş olmaüa- sına içimden sevindim. Şu saydığım sebeplerin çoğu birbiri- ieriyle girift ve mütedahildir; doğurduğu neticede ötekinin sesi bulunabilir. hepsi birden, kötü tesirler makta elbirliği ediyorlar. LAİKA KARABEY | de his- uyandır- mer li .- ZMESEENEN TU AAA A e —— —— Çeviren! Yaşar Nabi Washington'a gelir gelmez, Kathy Riddel ortadan kaybolu- dedi. vermişti, tıpkı Adam'ın kayboluşu gibi. Rock Creek Park ağaçları arasına girişinden sonra ne olduğunu bilen yoktu. sek daha İyvi ederiz... — Beklemekten ne fayda var? dedim. Belki de önu otomaobille kaçırmıştır, Derhal haüber ver ha- defa | okuyuşta | Birinin | Lüâkin ne yazık ki,| | rildiği içindir ki, musikisi 'Nği yapmak gibi Turizm bahisleri Turizm işlerinde en mühim nokta H. SADIK DURUKAL B yaratmak ve yaratılan trafiği geliştirmek inhisarcılık zihniye- tine saplanmakla ve İnhisarcı teşek- küller meydana getirmekle değli, bi- lâkis özel teşehbüsleri tesşvik etmekle, İR memlekette turistik trafik obu teşekküllere kıymet ve ehemmiyet verllmeklu kabil oldugu başka mem- leketlerde yapılan tecrübelerle anla- | şılmıştır. Gerçekten Birinci Cihan Har- binden sonraki yıllarda harp dolayısi- le bozulmuş olan iktisadi vaziyetleri- ni düzeltmek isteyen memleketlerden bazıları turizm işini ele almışlardı. Bu işe, "Organlsme â monopole,, adı veri- len inhisarcı teşekküller meydana ge- tirmekle başladılar. Aynı zamanda bu | teşekküllerden turizmin gelişmesi için - 1 — NOTASIZLIK : Okuyan ve ça- | lanların, hattâ sollatlerin, arasında hiç fayda umdular. Vücude getirilen bu in- hisarcı teşekküllere iİlkönce, demiryol- ları idareleriyle serbesat çalışan acen- teler arasında şimendifer biletlerinin satışı İçin aracılık vazifesi — verildi. Milli birer seyahat mlilessesesi namı altında faaliyete geçirilen bu inhisar- cı teşekküller gerek tren biletlerini, ge- rek diğer nakil vasıtaları biletlerini nakliyat Idarelerinden alarak satılmak Üzere serbest çalışan seyahat acente- | lerine tevzi edecekler ve hilet hesap- larını da tutacaklardı. 'Tabil bü a- racılık hizmetinden dolayı da gseyva- hai acentelerine verilecek komlsyon- lardan pay alacaklardı, Alacakları bu pay ile bir taraftan masraflarını karşılayacaklar, diğer ta- raftan da turizm lehine propokanda yapacaklardır. İşin en cazip noktası —da parasız olarak yapılacak bu propa- ganda ile yabancı turiatler bu miles- seselerin kurulduğu memleketlere akın edecekti. Bu arzu ve Ümitle faaliyete geçiri- len bu müÜesseselerin az bir zaman sonra aldıkları komisyon — hissesiyle dış turizm lehine propaganda yapacak yerde yaşamak için hükümetlerinden tahsisat istemek durumuna düştükle- ri görülür. Bu inhlisarcı teşekkül- lerin yabancı memleketlerden turist celbetmek hususunda başka memleket- lerde acenteler açmak veya o0 mem- lektlerdeki benzeri teşekküllerle işbir- teşebbüslere giriş- meleri de müspet bir netice verme- di. Nihayet bu hususta yapılan tecrii- beler turistik trafiğin inkişafı inhi- sarcı zihniyete saplanmakla — defil, tamamiyle liberal bir zihniyetle, özel teşebbüsleri korumak ve teşvik etmek- le temin edilebileceği hakikatini mey- dana koymuş oldu. Her ne kadar, Çekoslovakya, Yugoslavya, '' Macaris- tan ve Polonyada Çedok, Puthik, İhuz, Örbis gibi bilet satışlarını inhisarları altında tutan milli milesseseler mev- cut İse de, hariçten turist celbi İşinde bunların tesirli bir propaganda cihazı olduklarına ve mühim rol oynadıkla- rına inanmak biraz güçtür. Buna mu- kabil, Avrupa — memleketlerinden bu- gün aracılık yapan İnhisarcı teşekkiül- ler bulunmıyan Fransa, İsviçre, İtal- ya, İspanya ve İngiltere gibi memle- ketlerin en çok dış turizmden İstifa- de ettiklerini görüyoruz. Bu memle- ketlerde yerli ve yabancı seyahat a- centelerine eşit muamele yapıldığı ve bunların faaliyetleri tahdit edilmedi- Bi, serbestçe çalışmak iİmkânları ve- bu acentelerin ca- lıştıkları memleketlere hariçten çok miktarda turist gelmesine kıymetli yardımları dokunmaktadır. Başka —memleketlerde — yapıldığını sölediğimiz teorübeler, milli servetle- rinin kaynağı olan turizmin geliğmesi hususunun daha ziyade bu sahada ö- zel teşebbüslerin teşvik — edilmesiyle kabil olduğunu artık, tamamiyle is- pat etmiş bulunuyor. Bu sebeple, memleketimizde turizm iİşlerine veri- lecek istikamet tayin ve tespit edilir- ken alınacak tedbirlerin bu esaslı nok- taya aykırı olmamasına çok dikkatli davranmalıyız. Şu veya bu şekilde iİn- | hisarcılık zihniyetine dayanacak her hangi bir teşkilât kurulmasına heves etmemeliyiz. Esasen, turizm işlerinin başına getirilen sayın Şükrü Esmer, çok realist ve turizmin diğer memle- ketlerde geçirdiği çeşitli şekilleri ya- kından bildiği cihetle turizmi teşvik maksadiyle hazırladığını geçenlerde ga zetelerdeki beyanatından öğrendiğlmiz * gi tahmin ulunuyur olan — demiryollarının — sübvansiyonu mevzuunda 20 milyonluk bir azaltma yapılacağı ilân edilmesi Üzerine mey- dana gelen sotyal kaynaşmaları da ilâve etmelldir. Radikal grupu kollek-. tif konvansiyonlar meselesinde hükü- metle mücadele edecektir. Fakat daha başlangıcında olan bu yıpratma harbi hükümetin akgülâmelini doğurmadan devam etmiyecektir. Kendisine tevcih edilen hücumlar zayıflamaya — başlar başlamaz hükümet de iİtilmat mezselesi- ni ortaya atmaya karar vermiştir. Bi- dault kabinesi için en kritik ânın Haü- kem Meeclisindeki münakaşalar ve as- Rgari Ücretlerin tayini şartlarının ko- nuşulması Bırasında tahaddüs edece- Ü didarı Dek li Sti yelri kalban di L e RlARERLIR 1 ü lngıltere Kuralı St yuşındu Londra 14 (YİRS) — İngiltere Kı- ralı Altıncı George buğglüin — doğumu- nun 54 Üncü yıldönümünü kutlamak- tadır, Dünyanın her tarafından tebrik tel- grafları Buckingham sarayına gel- mektedir. Buğün öğle Üzeri Hyde Farkta Al pare top atılacaktır. Bir sahtekâr doktor mahküm oldu Stuttgard — “35,, adı verilen ve bütün dünyadaki tıp çevrelerini heyecanlan- diıran vereme karşı yeni bir ilâcin muh- teviyatının, defne tohumları ve bal oldu- du, Dr. Von Bach namı tanınan mucidi Rudolf Grassge'in aahte- kârlık yüzünden 4 socone hapse mahküm olduğu sıada meydana çıkmıştır, KPT LAT bi d L ( F — | müÜüstearı İle | nin ilk günü, Adam'ın Washington'da olması icap ederdi!" ve derhal bir rezalet çıkacak, — Doğru., — Doğrudur, dedi Tex Root, ama önceden halkı haber- dar etmemiz şartiyle. Haberi yayarsak altı saatt kalmadan onları ele geçirmemiz pek muhtemeldir. Gableman odada aşağı yukarı dolaşmaya başladı. — İyi ama, Adam'ın kaybolduğu radyo ile bildirilirse neler olacağını bir gözönüne getiriyor musunuz ? Hey Ya- rabbim! Böyle bir ifşaatı takip edecek neticeler gözlünlün önlinde belirmiş gibi sesi kısıldı. Tex Root düsünliyordu. kolu Üstünde tıkırdatıyordu, — Onü bulmak, hem de kabil olduğu kadar çabuk bul- mak dalremizin vazifesldir, dedi. Tıpkı bir inâan kağçırma hâdisesi karşısındaymışım gibi hareket edeceğim, Adam ge- ce yarısı dönmiyecek olur ve , hususl memurlarımız da izini bulamazlarsa İşl açığa vurmak zorunda kalacağız. — Fena bir fikir değil, dedim. Oturdum ve Homer Adam'la Kitty hakkında bütün bil- diklerimi kaleme alıp ona verdim. Homer'le Kitty arasında- ki telefon muhaverelerini de bildirmiştim. Otelin Bantralına İndik, Memurlardan biri Mis Riddel'in bir gün evvel telefon ettiğini hatırladı. Uzaktan değil, sşehirden telefon edilmişti,. Ama nereden olduğunu bilmiyordu. Umumiyetle Mis Riddel, Wazshington'dan telefon etmiyordu. Yalnız bu son günler müÜslteana., Yerlmize dönerken Roaot: — Bir gey öğrendik, dedi, Kitty dün gece buradaymış, Washington'a geldiği zaman nerede kalır? Ölelin ismini söyledim. Telefon etti. Kimse Mis Riddel'i Zayıf parmaklarını koltuğun görmemişti, bir şey bilmiyorlardı. Root: — Baklanıyor, dedi, Bu da İşin bilerek hazırlanmış ol- duğuna delâlet eder. Onları bulmak icin belki de cok zaman Barfedeceğiz. O, çok zeki bir kızdır, cidden zeki bir kızdır. a aemaaam ea Gableman: — Aman Yarabbi, aman Yarabbi! diye inledi. Düşünmek için vakit verin bana, Marge ortaya bir fikir attı: — Acaba Milletlerarası bir güçlük çıktığını misiniz ? — Tamam, dedi Gableman, Milletlerarası — bir güÜüçlük. Adam'ın, bir takım milletlerarası anlaşğmazlıklar yüzlnden buglün oraya gidemiyeceğini süöyleyin. Jane, lâboratuvard bu haberi bildirdi. — Nedir bu Milletlerarası anlaşmazlık? dedim. ye biraz İnanılır bir mahiyet vermek lâzım., — Kolay, dedi Gableman, Aydınlatılması gereken yliz: lerce nokta var. Dosyalarımız yığın yığın protestolarla dolu, Meselâ daha dün gece Ruslardan bir nota aldık, Fay Sum- mer'in Soyvyetler Birliğine karşı düşmanca sözler söylemiş olduğunu İddla ediyorlar, zaten listelerilmiz iİçinde Sovyetler Birliğine taraftar tek kişi yok, onun İçin, topyekün her geye itiraz ediyorlar, Fransızlara gelince onlar da gücenmiliş vazil- yette, Çinliler keza, Hepsi de, diğer milletlerin hakları tanıl- madıkça, Birleşik Amerikanın tek taraflı bir politika takip etmediğinden emin olamıyacaklarını söylüyorlar. — Bu vesile işimize yarar, dedim, hiç değilse şimdilik, Nasıl olsa bu sayede gecoe yarısını buluruz. Gableman ; — Pekâlâ, dedi, meye çalışacağım., Öğleden Bonra telefon durmadan Tex Root'u aradıklarını umüÜyordum, ama Ümldim hep boşa çıkıyordu, Yemek yedik. Tex Root, Marge ve Jane, tavuklu sand- viçleri mideye indirdiler ve sütlerini içtiler,. Fakat benim İş- tahiım yoktu., Gece yarısı yaklaşıyordu, Başım dönmeye baş- lamıştı. Az sonra dünyanın en sevilmiyen İnsanı haline ge- leceğimi hissediyordum. Sant onda Tex Root, umumi emniyete telefon atti. Hu- memurları bir İz bile bulamamışlardı. Dört glin evvel söylemez Vesile- dalreye gidiyorum, bir mühlet elde et- çaldı, her seferinde sSusil beri yaymakta ne kadar gecikirsek, onları bulmak ihtimal ö kadar azalır. Tex Root, dedi ki: — Hayır, gece yarısına kadar bekliyeceğiz. Nasıl olsa karanlıkta buranın poölisi büyük bir iş göremiyecek. — Buranin polisi mi? — Evet, parkın araştırılması, Yapılacak İş budur, — Ne? Onu öldürdüklerine mi ihtimal veriyorsunuz ? Root mecmuasından gözlerini kaldırdı. — Pek mümkündür, dedi. — Kathy'nin böyle bir şey yapabileceğini sanmıyorum. Bu sözleri söylerken bir müddetten beri şuurumda belir- meye çalışan öndişelere karşı 8on ve zayıf bir lsyanda bulun: maya kalkıştığımı hissettim. Tekrar hava meydanında yll- zünün aldığı şekli, beni Ürpertmiş olan o taaccüp ifadesini hatırladım. Nihayet: Tex, dedim, Kathy Riddel'in belki de Adam'ı öldürme yi aklına koymuş olduğunu söylersem delirdiğime mi hük medersiniz, Bu maceranın göründüğü kadar basit olmadığı- nı, İşin içinde, yaşatıldığı hayattan iİğrenerek Kathy'ye âşık olduğunu sanıp onunla kaçan Adam'dan daha başka şeyler bulunduğunu söylersem bana deli der misiniz? Raporunuzda dürüstlüğünden ve vatanperverliğinden şüphe edilemiyaeceğini söylemiş olduğunuza göre delirdiğime hÜkmetmez misiniz ? masadan bir mecmua aldı ve katl bir tavırlü derenin taranması l(âzım., — N demek istiyorsunuz ? — Böyliyeyim! Tabil bu bir faraziyeden ibaret: Bir bil: ginler grupunun Homer Adam'ı değil, bütün medeniyeti orta- dan kaldırmıya çalıştığını farzedin. Missisipi infilâkının bir kaza neticesi olmadığını farzedin. Bu infilâka kaslten mey- dan verilmiş olduğunu, Adam'ın felâketten kurtulmakla bil- tün plânları altüst ettiğini farzedin. Maksatlarına erişmek için bilginlerin S.D.ye mâni olmaları, yani, Adam'ı ortadan kaldırmaları İcabederdi. Root'un ciliz yüzlünde çizgiler peyda oldu. (Devamı var) kanun projelerinde bu esaslı noktayı onun gözönünde bulundurmuş olacağı- na şphe etmiyoruz. Tertii KAPLA AT LAT L FÜF i bt A LA LA KLİR KDN İZETAĞLERİC ÜF TİREL $K VÖ EŞAİRALELİ T eei LAİ e T SLANMNĞ. Profesör Perroux'nun Ankaradaki konferansı Ankara l14 (Hususl) — Memleke- timizde misafir bulunan Fransız Eko- nomi profesörü François Perroux bu- Bün “İktisadın millileştirilmesi,, ko» nulu ikinci konferansını Siyasal Bil- | giler Okulu konferans salonunda ver- || miştir, Konferansta — Ticaret ve Ekonomi |(|Bakanı, milletvekilleri, Üniversite de- || kan ve profesörleri ile Fransu büyük elçisi, elçilik mensupları ve kalabalık bir dinleyici kütlesi hazır bulunmuutur. Profesör Perroux buğgün saat iİ7.30 da ayni salonda “Milli gelir,, hakkın- da Üçüncü konferansını verecektir. Di ? Bi ti Dik kElA ÜF Ğti ! LADAY A UA T AA İi alLA KI Lö tü KEPAS d T TÜ Li a he | YENI KITAPLAR * TÜRKİYE İKTISAT MECMUASI: Çıkaran: İstanbul Tüccar Dernefi,. Aylık Dergi, sayı: 22, fiyatı 10ü kuruş. | »4 SERBEST FIRKA HATIRALARI: Ahmet Ağaoğflu. Nebioğlu Yayınevi, 250 kuruş, 4x NASREDDİN HOCA: Nazma çe- viren Orhan Veli Kanık. Doğan Kardeş YayLiıevi. Fiyatı 100 kui' ruş.