— amm a n Todir n İ < A 4 —_,ıı—ev"j.ı— ” , gel EEŞE — — ——— —e ge RRLaCI T Ü ei Ha H aP SN ü 5l Savfa 4 —x M ee YENİ İSTANRUL e F aai . Siyasi meseleler ve muhabit moktupları ADENAUER'in “AVRUPA ORDUSU,, NU TEŞKİLÂTLANDIRMA PLÂNI Mevcut milli kuvvetlerin birleştirilmesi — İhtısas birlikleri — Avrupa ordusunun teşkili — Ordunun finansmanı — Sadakat yemini ve başkomutan Bead Tölz — (Almanyadaki hususi muhabirimiz Rechenberg telgrafla bil- diriyor) Almanya Federal Hükümeti, Alman partileri ve Alman umumi efkârı, Batı Almanyanın tekrar silâhlanmasını, ki- ralık bir "Batı Almanya Ordusu,, nun kurulmasını ve Batı Almanya halkı a-. rasından teşkil edilecek bir “Lögzlon Etrangöre,, in kurulmasını açıkça red- dettikten sonra, Başvekil Adennuer' in “Alman kıtalarının, herhangil bir Avrupa ordusuna iltihak etmeye ha- zır bulundukları,, hakkında Alman a- jansı ve bir Kanada gazetosinde inti- | şar etmiş beyanatı, uyandırmış olacaktır,. Geçen hafta, Pariste toplanan Kur- may Heyetleri, Almanyadan hiç bah- | Bötmediler ve Almanyanın “emniyeti,, meselesi münhasıran birkaç Amerika- h politikacı tarafından “satır arasın- da,, bahse mevzu edildi., Şimdi cihan, birdenbire, Batı Almanya Hükümet Reisinin ağzından, bir Avrupa ordu-. sunun kurulması imkânları hakkında, teferruatına kadar hazırlanmış - bir plânın mevcudiyetini öğreniyar. Atlantik Paktı Deyvletlerinin müşte- . rek Genelkurmayının ilk toplantısın- dan beri, askerler ve politikacılar, Av- rupaya mahsus bir müdafaa ordusu- nun teşkili imkânları hakkında kafa- larını yorup dururlar. Gaye, Avrupayı teşkil eden münferit devletlerin tesi- rinden Azade, sırf “Avrupalı,, bir ordu kurmaktır,. Hazırlanmış olan bu plânlar hak- kında, Batı Avrupadaki askeri muha- birimiz şu malümatı veriyor: MEVCUT MİLLİ KUVVETLERİN BİRLEŞTİRİLMESİ: Atlantik Paktı aktedildiğinden beri, mevcut milli orduların tek birlik içer- Binde toplanması imkânları tetkik e- dilmiştir. Fakat işin, teşkilât, teknik ve personel bakımından olan müşkll- Jâtı bertaraf, müstakil milli ordular a-. rasında, gevşsek bir irtibat tesis etme- nin, gayeye hizmet edemiyeceği anla- şılmıştır. Böyle bir müdafaa ordusu- nun muvaffak olabilmesi ancak: 1) Avrupanın kül halinde mildafaası mMmevzuubahis olduğu, 2) Bütün Avrupalı milletler, gönül- ü askerliği kabul ettiği takdirde mülm- kündür. Bugünkü teşkilâtta ise, İspanya ve İsveçten maada “Avrupanın en kıy- metli ve en tehlikeli milleti,, ne, yani Almanyaya, yer verilmiş değildir. Bugünkü Ayvrupa ordusunun nüve- &i, Fransız ordusudur. Halbuki hu or- dunun büyük ekseriyeti, modern har- | bin tecrübelerine sahip değildir. Keza ne İngiliz ve ne de İtalyan orduları matlup olan yardımı yapmaya mukte- | dirdir. Batı Avrupada en muallem ve harp tecrübesi görmüş asaketre müâlik her halda hayret için Fransadan, ağır hava diman birlikleri için İngilizlerden la- tifade etmek temayülü vardır' * Şu var ki, hususi birlikleri milli or- du kadroları içersinden çıkarıp Avru- palılaştırmak, safhası için mümkün olabileceti de u- bombar- plünin ancak mumiyetle kabul edilmektedir. ÇOllinkli böyle hususi silâhlı bir Avrupa ordusu, milli orduların mütebaki birliklerinin yardımı olmaksızın harekât yapamaz' | fakat bir yandan da y müilli alt bu kuvvetler ordulara her türlü müşterek |sevkü idarenin dışında kalmaktadır. | | Bir Üçüncü nokta da şudur; Teknik mahiyette hususli silâhların modern harpteki büyük kıymaetleri teslim — e- idilmekle beraber, nihal zaferin, bütlün birliklerin ve hassaten piyadenin müş- terek gayretlerine hususu müttefikan kabul edilmektedir. Avrupanın, taarruza karşı — büyük arazi parça- larını en doğru müdafaa şeklinin, teşkil edilerek müşterek bir kumanda altlına konulacak |ile başarılabileceği hususunda hütün bağlı Doğudan gelecek bir muvakkaten terketmeksizin — silratle bir Avrupa Ordusıuı askerler müttefiktir. Böyle bir orduya, milli orduların tam takım birlikleri il- tihak edebileceği gibi, Avrupa memle- ketlerinden gelebileck kabul edilebilir. Bu orduya, milli ordu birliklerinin tefriki, ancak intikal dev- resi için mevzuubahis olabilir: sonra- ları, efrat, mllnhasıran gönlillülerden müteşekkil olacaktır. Avrupa Birliği- nin siyas! bir teşekkül haline gelmesi- ne kadar, “Avrupa Ordusu,, ve "Milli Müdafaalar,, şeklinde askeri bir teş- kilât ikiliğine, muvakkaten göz yum- mak İcap edecektir. Böyle bir Avrupa Ordusunun teşkili. hakkındaki makla beraber, bunların tahakkuk et- tirilmesi şimdilik şüphelidir. Bunların tahakkukunda rastlanacak en büyük müşkülât, böyle bir tehbirle, Avrupa | Birliğinin ters tarafından, yani ordu kanalından tahakkuk ettirilmek isten- mesidir. Yani Avrupa ordusu, siyasi, İktisadi ve içtimal beraberliğinin ala- cağı şekil hususunda henüz karar ver- memiş bir cemiyetin müdafaasını dae- ruhte edecektir. Şu kadar ki elle tu- tulur hale gelen tehlike, kaybına müsait değildir. Avrupa ba- kımından kabul edilebilecek böyle bir hal çaresinin en büyük | Batı Almanyanın tekrar silâhlanması- na rıza göstermeye zın, Alman kıtalarından istifade edile- bilmesindedir. gönüllüler de plânlar hazırlanmış ol- fazla vaki' faydası iğge, lüzum kalmaksı- AVRUPA ORDUSUNUN TEŞKİLİ: Ordu kadrosunu, milli | tekrik edilecek subay ve erbaşlar teşkil eder. Gerek bunların, gerekse ların intihabında, her milletin, muay- yen silâhları ordulardan erbaş- kullanmasındaki isatidat memleket olan Almanya zater. hesap- | Nazarı itibara alınır. Gönüllülerin sayı- ta yoktur. Almanyaya ne politik ba- kımdan tekrar silâhlanma hakkı ve- rilebilir, ne de eski Alman Aaskerlerini Şabancı birlikler dahilinde, kiralık kı- talar halinde harp etmeye teşvik ede- cek psikolojik şartlar yaratılmıştır. Mevcut kuvvetler muvazenesine na- | Zaran, yapılan kurmay görüşmeleri “harp oyunu,, ndan başka bir şey de- Bildir ve bunlar ise, Avrupa milletle- rine Doğudan gelecek âni bir taarrı- za karşı emniyet vermekten çok uzak- tır. Avrupa hükümetlerinin, kendi milli orduları Üzerindeki “emrü-kumanda,, haklarından feragat etmek istemedik- leri taayyün etmiştir. Hükümetler an- cak muşterek bir “Başkumandanlığa" Mmuvafakat etmektedir. Halbuki Birin- ci ve İkinci Cihan Harplerinin "teda- fü1,, ittifak sisteminden ayrılıp, bütlün | Avrupa silâhlı kuvvetlerini içerisinde toplayan daimi ve teşkilâtlı bir vah- dete geçmek lâzım geldiği, artık anla- gılmıştır. İHTİSAS BİRLİKLERİNİN TEK TEŞKİLÂT İÇERSİNE ALINMASI : Müşterek bir hükümranlık kudreti- nin, meselâ bir Avrupa Parlamaentosu- nun mevcut olmaması yüzünden, Av- rupa ordularını tek teşkilât içersine almak şimdilik mümkün değildir. Ke- za böyle bir kuvvet tarafından, biri- nin başkumandan tâyin edilebilmesi de mümkün değildir. - Bu itibarla intikal devresi için, bazı | muayyen askeri kuvvetleri yine milli ordu kadroları içinde bulundurmakla beraber, bazı hususi birlikleri bu kad- rolardan ayırıp alarak bir Avrupa Başkumandanlığının emrine vermek gıkkı düşünülmektedir. Bu — suretle meydana gelecek —Avrupa ordusunun nüvesine, her Avrupa memleketi ken- di asekeri birliklerini iştirak ettirebi-. lir. Bu hususi birlikler; 1) Ağır zirhli kıtaları, 2) Ağır topçu kıtaları 8) Ağır bombardıman filoları, _ 4) Paraçütçü ve havadan nakledilen kıtalardır. Denizaltılarla hücum botlarının, şim- dilik, milli donanmalar arasından çı- karılması, deniz kuvvetleri cephesinden düşünülen tedbirlerdir. Bu hususi birliklerin bir araya geti- rilmesi şekli, ancak intikal devri için | düşünülmektedir. Bunu maksada en. uygun şekilde yapmanın yolu, bu gibi birlikleri, evvelâ her milli orduda ye- niden teşkil etmek ve ondan sonra a- yırıp almaktır, ' Bu hususı birliklerde muhtelif mil- liyetleri birbirine karıştırmamak — ve her milleti, mazide ve son harpte en çok istidat ve muvaffakiyet gösterdiği | : ——— —— Bahada kullanmak, meselâ ağır topçu | ai eair mallakemmi -— GŞRŞEM 2 ei FO sı, her milletin nüfusuna göre tertip- . lenecek bir ölçüye göre taayyün eder, Birlikler tÜümene kadar, aynı milletlerden teşkil edilir. Harpte, mıntakaya, müÜteşekkil birlikler sevkedilir. Avrupa ordusunun birlikleri, hususi kışlalarda ve Avrupaya göre tanzim edilmiş, müs- tahkem ana Üslerde bulundurulur. Bir- liklere sık sık garnizon değiştirmek su- retile, erat, Avrupanın muhtelif coğ- rafya ve yaşama şartlarına alıştırılır. İT SAA LÜM HLAM DTMİİC İK z GNYG MKMK GKM VÜM a KAT ŞAT EENAĞIFİI | DNK a » Yü DÜD e$ D het GT RSL HRler | İLZEİMİ HKi evvelâ, lisan zaruretlerille, tehlikeye düşen her tercihan, ora halkından — ——— —- —— G y —e Yazan: Pat Frank — Hiç, dedi, hiç bir şgey. (Esnedi). Beni mazur görürse- niz gidip yatayım, Yarın zorlu bir gün geçireceğim, Ertesi gün saat onda uyandım. Salona geçtim ve Ba- bah gazetelerini aldım, dum: — Homer neredea? Jane; — Parka gezmeğe gitti, dedi. — Ya! Çok oldu mu? Marge'la — BSaat dokuza doğru çıktı. Kahvaltı söyledi. Bir gazete açtım ve büyük başlıkları gözden geçirdim. Ama bir türlü dikkatimi toplayamıyordum. Marge usulca: — Homer'i aramaya gitsen daha iyi olmaz mı? dedi, Ne taraftan gittiğini bilmiyo- rum, Raatlaşamıyabiliriz. Nasıl olsa birazdan döner. — Zannetmem, dedim . — Acaba, şekerim? Bu gşekerim deyiş tarzı hoşuma gitmedi, Sanki boğa- Zıma bir ustura dayamışlar gibi oldum. Kalktım ve dedim ki: — Evet, aramaya gitsem daha münasip olacak galiba, Ötelin kapısından sokağı dikkalle tetkik ettim, Onu bu- rada beklemek daha uygun olmaz miı, Rock Creek Park'a on ayrı yoldan Bidilebilirdi, belki de o şimdi o sokaklardan birinde, hemen yakınımızda bulunuyor- du. Beklemeye çalıştım, Beş dakika bekledim, sonra Connec- ticut caddesine doğru yürüdüm, fakat yeniden fikir değiştir- dim, otele döndüm. Kapıcıya: — Bay Adam'ın geri döndüğünü gördünüz mlül? diye sordum. — Hayır, Bay Smith, epey oluyor, dışarı düm, fakat geri döndüğünü görmedim, Bunun Üzerine büroya gittim görmediğini sordum. — Evet, Bay Smith, saat dokuz sularında gördüm. Size bir mektup bıraktı. Sizin inip mektubu alacağınızı söyledi. Bana bir zarf uzattı. Onu cebime indirdim intikal bulunduğu | sında, ufak birer şeref kıt'asille İktifa | edebilirler, omasrafına #tmekten çekinmiyerek, | "“Avrupalı bir mareşal, 1 vatanına İade ve asansöre girdim. önündeydim. İçimden, belkl de geç kalacağını haberden ibarettir, beyhude telâş ediyorum, diyordum, Son- ra, belki de İçeri girmeden acsam - —Egam ” ğ — & AVRUPA ORDUSUNUN FİNANS- MANI: Devletler Üstü, böyle bir Avrupa or- dusunun masraflariı, “Avrupa Birliği,, 'kurularak, müdafaa bütçesi yapılınca- ya kadar, Avrupa Devletlerinin kendi bütçelerinden ödenecektir. Bununla he- raber, Amerlkanın yapacağı bütün ay- | ni ve mall yardımlar, bundan böyle devletlere değli, bu Avrupa ordusuna yapılacaktır. Avrupa müdafaası için lüzumlu bu masraflar, nihayet Bun- ti Almanya iİişgal masraflarından da tefrik edilebitir. Bu masraflar bu se- ne yuvarlak hesap bir milvar dolara baliğ olmuştur. Garnizonları Batı Al- manyada bulunması İcap eden, böyle bir Avrupa ordusunun teşkili ile Al- Manyanın işgali de sona ermiş olur. Yüksek Komiserler, bu vaziyet karşı- Batı Almanya da, böyle bir ordunun iştirak milli ordu beslemeyeceği için, diğerle- rine nazaran, daha az masrafa boğula- caktır. Almanların, böyle bir orduya İştirakini temin için ileri sürülen fi- kirler bunlardıa SADAKAT YEMİNİ VE BAŞKU-. MANDAN : Tasarlanan bu hesabın büyük meçhulü böyle bir Avrupa ordusunun başku- mandanlığına kimin — getirileceğidir. Belki de, Sovyetlerin hareketini taklit Amerikadan etmek iktıza edecektir. Şu var ki, aa- kerler için mlüşterek mefküre ve sada- kat “yemini, çok daha mühim bir me- sele teskil eder, Bölşevik olmayan Avrupanın , ya- şama birliği ve beraberliğinin, daha şimdiden muhtelif milletleri, bir Avru- pa ordusu içerisinde müşterek askerlik hizmetine sevkedebilacek kadar kuv- vetli olup olmadığını denemek İcap e- | decektir. Plânın taraftarları, Amerikan Bordusunun ilk günlerini, İngilizlerin müstemleke ordularile edindikleri tec- rübeleri ve İkinci Cihan — Harbinde müÜşterek kurmay heyetlerinin mesalİ- sini delil olarak ileri sürmektedirler. Vakaa, Alman ordusunun, yerlilerden teşkil ettiği birliklerden edindiği tec- rübelere de işaret edilmekte ise de, bunlar birkaç tümeni geçmemiş ve el- de ettikleri muvaffakiyetler, gönüllü- lük vasıflarının ve gayretlerinin meş- kükiyeti dolayısiyle pek mahdut kal- mMışlır, Nihayet tarihten misal getir- mek İçin, Avusturya - Macaristan İm- paratorluğunda, Macar ordusuna İsa- ret edilmektedir. Fakat bu ordu da, ne- ticede, kendine asker veren milletlerin ayrılmasile yıkılmıştır, Nihayet şunu da unutmamak tâzımdır ki, gerek Çar, gerek şimdiki Sovyet orduları da muh- telif milliyetlerden müteşekkil butlun- maktadır, Bir Avrupa ordusu teşkili İçin bu plânların mücerret mevcudiyeti, bunla- . rın tahakkuku hakkında herhangi bir | kıymet ifade etmemekle beraber, bun- larla meşgul olmak da zarurldir. Bu teklifi askerler zaruri ve politikacılar da kabili tahakkuk sayıyorlar, Millet- lerin ne dediğini yakında göreceğiz. Müşterek emniyet endişesinin, alelek- ser mübalâğa edilen tezatlar ve fikir Ihtilâflarından daha mülessir olacağını temenni ve tahmin etmek, pek de yan- liş olmasa gerektir, g — ea ee H Jane kalkmıştılar. Sor- ö'ctoeok ettirilebllecek vo | -diğer memleketler gibi- ayrıca bir de | | Vaktivyle bir “Rizim (| Raşit Riza idare ederal. | mensup amnuüğ., Eroluç'lar aymı ı-l-'— " _.- " —- .— talliniük Taç— —— M Aralık 1048 Hüe' P DRERE BAA 1 l baheM Şehir mektubu : Boğazda bir gün “Sizin Sokak, ta bir akşam Havalar, Kömün Satış ve Tevzi Mi dilrü (le işbirlidi vapmış gibi güzel gi- diyor ve İnsapı gezmeve davet ecdiyor, Geçen giln, öÖdleden sonra, Taksim Meovdanından bir dolmuşa atladım va Boğasa gittim. Hele bu saatle, hafta arası, — Şişllden ötesi tenha olacağını tahmin ettiğim asfalt, hususl otomn- billerle dolu (di. Biszim doölmüş, İatin- Yeye bir yvoöleir birakacaklı, o taraftun İndik, Yaılankavi kornisli voldan bir- den karşımıza çıkan göl hârıka İdi. Yaszdanberi kaç av geçti kil.. Fakat İşte sanki senelerdir. hasretl çekilen bir başka glizellikle görünülyor, Ve Yenikövyden sonra sarsıntılı yols lari ve boylü boyunca uzanan düvar- ları ile kaldırım hapishanesinden Çi- kımca tekrar kavuşulan asfalt ve Büs- güz, Kış günleri akşam | çabuk Sariyer firininin — halkaları İli thea,vinl kahverle sonra!,, tekrar bir. dolmüşa — bindim, Bu sefer, döünlüş, Tarabyadan Zincirli. kuyuya çıkan — bülbülleri ile meşhur adaçlı vyoldan oldu. — Fenerlerin huni> lerinde — silpilrge ile kaldırılmış tozlar gibi görünen hafif bir sis etrah es- tompluyor ve kendimi, efsaneml — bir vüdide haszlne aramaya ölden bir filmn kahramanı santvorum. Birden taksi durdu, beni Taksim Meydanma iade etti. İçimde, macerası varı kalmış olamnların Üzünluüsü var, oluyor, “Tiva Y Aldıktan; rüsefer nizamlarımı ihlâl edişi küfi değilmiş gibi küstah bir korun &esi be- ni kaldırıma siçrativor. Hidiletle dö- neceğim anda, gözlerime bir ilân çar- piyor. Sizin Sokak. Bizim &okak mı? lokanta, vardı, sokak,, da Muammer Karneannnmn ape- retidir, Haydi gldip fıştıralım. Patlasın cevapsız kalan şo- för, Öperet, artık, artlatlerin kelime o- yunlarını, seslerini, danslarını gösteren bir rövüdür. Küçük bir opera demek olan opowretin esası olan müusiki ve bale burada bir “parodi,, haline — gel- miştir. Mev<u? Ne olursa olahilir, mü- ellif ve WbL'etla dive birşey aramaynı lüszum yoktur, o, bir vesillede iİbaret- tir, daha doğrusu, afişlerin üstüne ko- nulmaya yarayan cazlp bir iİsim, “Bi- zin Sokak,, gibi. Muammer Karaca tahslsat alan bir sahne olmadıdı için dikkatini temsll- ler verdiği muhitin hususiyetlerine çe- viriyor, Bevodlunda — tivatroya kimler gelebilir? Eğölenmeye çıkanlar run slize nim uryan danslar Akalli- yetler gelebilir, o halde kendi tiplerin- den taklitler, Hacı ağalar örelir, onla- va, ilstat, kendi şivelerivle hitap eder Salonda sanat, matbuat, edehbiyat : lemine veya siyasi, mall — nuahfillere kimsaecler mİ var? Muammer Karaca, sahneden derhal gyürlir ve gl nün hâdiselerinden alımmış verinde ikil espri İle gönüllerini hoşeder Daha ne iİstiyvoruz? Muhacir takli- dinde eşsiz sanaltkâr Mehmel Ali Ya- hudi taklidinde muvaffak — olamiyor- muş, Musaffer Hepgiller. Napolyan- la zip sıp, Shakespeare tavla oyumnları ile acem taklidine kabak tadı veriyor- tekerlemeler!e ne çıkar? Müuammer cezbezesi — ile oradadır, ve, güzlin saman saman 0 vuna öyle bir. malihulyahı mnot veri- le bir. kahkaha upsuürü getiriyor ki tisan derhal milsamahakdâr — oluyaor gilnmilnil ivyi geçirmiş kimselerin huzu- ru ile, dudaklarından bir tebeasilm, başını — yastığına koyuyor, Bu ax bir şey mif Bir İSTANBULLU ae PİSLE ŞLE ŞTT OTUKLAĞAD e KLlRgRl y Ş eee a ÖOĞ DĞT LA " PUUT KDRAL HS gl CT TU Kİ GİREL AA LEMTE ARÜ L a1 İrriirE Ç t şündüm. Cebimden çıkârıp vaslun. Ötelin zarflarından biri Üüstüne Stevea Smith diye karalanmıştı, Zarfı yırtarken vaz- geçtim, tekrar cebime koyup içeri glrdim. Marge:! — Ne haber? diye sordu. — Dönmedi. Karım cevap vermedği. — Bana bir,., Büroda bir mektup vardı. Zarfı acçmaya çalıştım, ama açamadım. İçin döneceağini Marke! — Ver bana, dedi, Mektubu açıp mağâanın Üstüne yaydı, dum, Homer şöyle yazıyordu: diyordum, üOÖtelden “Azizim Steve, “Size M., Z. P. den 1isatifa ettiğimi yorum., Anayasa ile bütlin diğer kanunlara göre, herkes Bgiİ- bi benim de istifa etmek hakkımdır, bön de şu andan İitiba- rön istifa ediyorum. "Ne yapmak niyetinde olduğumu size söüyliyebilirim, na- sıl olsa çok geçmeden kendiniz de keşfedeceksainiz. Kathy ile gidiyorum. Vazifemi yapmaya elimden geldiği kadar ça- liıştım, Ââyan âzası Knott bir numaralı anne olarak seçilme- seydi, yapmakta bir mahzur görmiyecektim. Ama, bu fazla geldi. Kathy'nin de iİşaret ettiği gibi iİlk S. âyan âzası Knott'un, hem de benim en kötü taraflarımıza tevarüas edebilir, dünyayı böyle bir vaziyet karşısında bırak- maya hakkım olduğunu sanmıyorum. çıktığını gör- ve memura Adam'ı görüp birler almak lâzımdı. Abel Pumphrey'i istedim., Pumphrey'in sesl: — Kim 07? dedi, A! Biz misiniz, Smith. Şu anda çok meşgulüm. Acaba biraz sonra.., — Homer Adam kaçtı, dedim, Dalremizin bildiren bir daha iyl ederim, diye dü- “Mary Ellen'le küçük Eleanor'dan ayrıldığıma çok mü- teessirim. Fakat para sıkıntısı çekmiyecekler. Mary Ellen'in, benim için tek kurtuluş yolunun gitmeklen iİbaret olduğunu anlıyacağını umarım, Allaha 18- marladık Steve, istifamı verip Homer”" Hemen oötelden fırlayıp koşmak, durmadan koşmak ge- liyordu iİçimden, Ama, bunu yapamadığımdan, başka ted- Evvelâ M. Z, P, ne telefon ettim ve Ters voldan gelen bir otomabilin seyv- | Ho “Sisli | sinirlerimial Va- | piyatı Üzerine ileriye sürdüğü fikirleri #lİn buyres oyabancı isirleri düşlinürüz, yor, İi öyle bir eda katıyor, Toto Öy- SANAT Türki AHAP dilini konuşan İnaanlık din- yaszında İyi anılmadığımızı, ara- da sırada görüyor ve bundan derin bir Üzüntü - duyuyoruz. —Üzlintümliz sebepsiz değildir. Çünkü; bize yüönel- tilen büyük tarih sucları, her bakım- dan, temelsiz bir mantık kuruntusu- dur ve gerçeklikle en ufak bir İlglesl bile yoktur. Hizim geolisiszlizel BUÇ- landımlışımızda, boöllel de, ne olursaa olaun, yeni milli bir ideolojl yaratmak gayretinin belli başlı bir payı vardır, Çünkü; Osmanlı Devletindon kontuk: tan sonra birer millet haline gelen topluluklarda böyle bir tarih telâkki- sİ, zamanla, aşağı yukarı, bir düşünüş ve muhakemo göleneği haline gelmiş- tir.. Biz, şimdi, okuyucularımıza bu- nun yeni bir örneğini göstermeye ça- lışacafız: ' Nalm Kattan, Fransız dilinde çıkan büyük ve ehemmiyetli bir derglide çağ- daş Mısir şilirinden (La poğsle Egyp- tlenne contemporalne: Bynthöse, re- vue Mmensulle İinternatloönüle, Bruxel- les, sayfar 9217 - 219) bahsederken, konu ile mllnasebeti olmadığı halde, sözü Moğollara ve Osmanlılara geti- rerek, şu netloeyi çıkarıyor: Arap medenilyetinin en karanlık ta- rih çağı, Arap Ülkelerinin Moğol İs- tilâsına uğramasiyle başlar ve Napo- Iğön'un Misira girmesiyle nihayet bu- lur. Moğollara ve Osmanlılara — güre Arap dilinin her edebi Wfade tarzı, bir | vüalan Ssevgisi İşarotldir. ve asıl düş- manlık da buradan gelmektedir. Kur'- gn olmlasaydı, İslâm dininin kutsal di- nin bu parçasında muüş olacaktı, Napoldon, araplık mil- İi sezgisinin alevini (?) tutuşturmuş- tur, uma, Arap edebiyatının Veni-Ha- yat'ı, Türkler yüzünden, çok geç doa- gabilmiştir, ' Naim Kattan'ın, çağdaş Mısır ede- ayrıca incelemeye lüzum görmüyoruz. Çünkü; Napoldton'u ve Fransız kültü- rünü kasideleştiren bu fikirler birbi- riyle, her şeyden önce, tam bir tezat halindedir. Biz, onun için, Türklere karşı yöneltilen ithamlara ehemmiyet vermek ve bunu yazımızın çerçevesine gBgöre, kısaca, İncelemek zorundayız: Moğol Devleti, Kattan'ın sandığı gi- bi, din prensiplerine ve görüşlerine göre kurulmuş, theocrat bir devlet de- ğildir. Nasyonal fikirlerin doğuşu da çok daha sonraki devirlere düsşmekte- dir.. ÖOsmanlı Deyvleti İse Türk dostu olmadığfını bildiğimiz Matin Luther'e weltlleh felin Regiment (hayat prensiplerine göre kurulmuş çok hoş bir idare tarzı) düşüncesini iİlham edecek — bir l(eşkilâl yaratmıştır. Bu devlet, ilk gelişme — safhasında geniş görüşlü Türk geleneklerine — bağlıdır. Akçe Kocaları, Konuralpleri vardır, bir kültür dünyasından gel- dikleri halde, eskl adlarını muhafaza eden Mihal gibi, Evrenos gibi gazlleri vardır. Biz, bugün erkek çocuğumu- za, dinle hiçbir münasebeti olmadığfı halde, söz gelişi, Aristophanes adını Veremeyiz, ve bunun uyandıracağı te- Biz bundan da İlk Osmanlı çağının v nasıl bir zihniyete dayandığını pek iyi anlıyvabiliriz, kadar yazıktır ki, Osmanlı tarihçisi, geçmiş günlerin tablosunu çizerken, şimdiye Kkadar müspet — inceleme- lerin — yolunu henüz — bulamamış- tır, Osmanlı cemiyeti, bhöy- Büyük İskender ölçüslün- le geniş ve lüdür. Biz buna, fazlaca düşünmeye 'Üzüum görmeden, theocrat devir adını verebiliriz. Osmanlı Devletinin bu dae- virde başından gelip geçenleri, biz ta- rihten öğrenebiliriz. Fakat doğrusunu MNT TC EEEREE LA gaKN EĞİ GAŞ “ayadellar e TĞKAĞ ÇÖĞÜ eit Hai a lalada a A ömuzundan oku- bildirmek İçin yazı- D, çocuğu hem isterseniz, bu devir, Araplık dünyası Pumphroy'in sesi değildi. Telefona bağırmaya müddet sonra bir ges duyuldu,. Allo! Allo! Smith, siz misiniz? Ben Gableman, Pumphrey'e ne yaptınız? — Ne oldu? — DüÜüşüp bayıldı. — Hoömer Adam'dan tı, gitti. — Ne! Ne! Ne diyorsunuz!,. Gableman, bir mide sancısından kıvranıyormuş gibi inle- di. Sonra dedi ki: — Derhal oraya geliyorum. Ben gelmeden bir şey yap- mayın. — Umumi Emniyete zım, — Güzel. İşi elden geldiği kadar gizli tutmalarını söy- leyin, çünkü haber yayıldığı anda halbuki onu bulabiliriz belki.. Telefonu kapadı. meyin. Belki göründüğü Kathy iİla kadar oradayım. gördüğüme memnundum, le okudu. Sonra: Arap | li olan arapça, belki de, Arap tarihi- büsbütün unutul- No de bir zihniyet iİle kurulmustur. Dev- | iletin daha aonraki gelişimi başka tülr- er ve Ültürü için, Naim Kattan'ın dediği gibi, bü-« vük bir felâket olmamıştır. Bu da- virde Osmanlı Devletinin olduğu gihi Osamanlı cemiyetinin de en yüksek hayat ideali Türklük değil, bütün ge- nişliğiyle Araplıktır. Her yerde acı- lan medreselerin fTfikir ve kültür dili arapçadır. Türklükten ve Türk gele- neklerinden sıyrılarak Arap gelenek- leri içihde erimek ve kaynaşmak, hat- t şeceremizi Arap dünyasına kadar uzatmak, bir gayedir. Devlet, elindeki bütün kudretle, Arap kültürünün or- Bganıdır. Biz burada tarihimizin bu safhasını kiymet hükümlerine göre kat şunu da göylemeye meoburuz ki, büöyle bir zihniyete göre ayarlanmış olan bir devletin, Arap kültürünü karanlık bir duruma düsşlüirmlüş olması İhtimali bile yoktur. Onun için, Kur'- an olmasaymış, Arap dili büsbütlin unutulurmuş, iddlası baştanbaşa te- melalzdir. Kur'an, bütün müslümanlara göre, belâgat ve fesahat'in, ne kadar çalışı- İjrsa çalışılsın, eşi — yaratılamıyacak kadar mükemmel bir anıtıdır. Bu dlü- şÜnüş tarzının arapça için çok daha büyük bir ehemmiyeti vardır. Türk- çe ve İranca bu belüğgat ve fesahat ül- çüsüne göre gelişmek zorunda değll- dir. Bu iki dil için belâgat ve fesahat kapısı kapanmadığına göre edebiyat, kendini yaratmak ve konularını İste- diği gibi işlemek İmkânlarından sıy- Tılmamıştır. nn en çok toplandığı Ülkelerden biril olan İran, her bakımdan, dikkate de- ğer bir edebiyat yaratmıştır. Arap şiirinin kaynaklarını arastır- maya girişmeksizin diyebiliriz ki, İs- lâmlıktan önceki Arap şairi, kabile- nin dilidir, lerini, kaygılarını, dileklerini anlatan odur. İslâmlık, kabile hayatını orta- dan kaldırınca şairin cemiyet içinde- ki rolü de sona ermiştir. Artık yeni bir belâgat ve fesahat'e de lüzum yok- tur. Bundan sonraki devir, Muaviye oğulları ve İran tesiri altında kalan Abbasoğulları çağındaki birtakım ge- lişmeleri bir tarafa bırakırsak, daha 'ziyade münacat ve İlâhilerle doludur. nancadan yapılan — tercilmelerde y ne Homer'le, ne Aristophanes'le, ne de Sophokles'le karşılaşmıyoruz, Kilise de başka türlü hareket etmemiştir, Onun için Arap edebiyatının böyle bir yola dökülmüş olmasında Moğolların çirmek, gerçekten, mümkün değildir, Türk İmparatorluğu zamanında büs- bütün munutulmak tehlikesi geçirmiş olan dil de, arapça değil, türkçedir. 1950-1936 yıllarında çıkan — prog- ramlı bir Arap dergisinin, bütün Arap telâkkilerine ve geleneklerine çok ay- kırı bir adı vardır: Apollon. Demek ouyoör ki, Arap edebiyatı; kökleri başka bir dünyadan kuvvet alan söz gÜüzelliği ideallerine karşı yeni bir sev- gİ duymaya başlamıştır. Fakat pek İyi biliyoruz ki, çok büyük bir dev- ilet kurdukları zamanlarda — Araplar; Apollon'a gülümser bir yüz gösterme- mişlerdir. Arap kültürünün gelenek- lerini benimsediğimiz benliğimizi unutmuş olduğumuz İçin İmparatorluk çağımızda biz de aynı şŞeyi yapmışızdır. Fakat Kattan'ın hiç düşünmeden — bize yüklemek İiatediği suç, bizim değil, jdoğrudan doğruya, Arapları da içine alan bir zihniyaetin- dir. Uzun bir tarih boyunca biz Arap- ları kendimizden ayırmamışızdır. ÜO- nun İçindir ki, Arap dünyasından ge- len lüzumsuz hücumlar, bizi daha çok müteessir etmektedir. Telefonun Öbür ucunda şiddetli, garip birini tutmaz cümleler ve sözler duyuldu, bunları söyliyen Umumi Emniyette müfettiş Root'a telefon ettim. Kitty'- nin dosyasına ihtiyacım olduğu zaman da ona başvurmuş- tum, Homer'in kaybını kendisine bildirdiğim zaman sordu: — Ö kız mı kaçırdı Adam'ı? — Öyle görünüyor, cevabını verdim. — Ben de zaten bundan korkuyordum, Fazla telâş et- sini istemediğinizi tahmin ediyorum, öyle değil mi? Güzel! Trenlere, uçaklara, otokar servislerine hususi memurlar gön- deririz, fakat, Kitty'nin bu türlü nakil vasıtalarına başvur- mayacak kadar kurnaz olduğunu sanıyorum. Beş dakikaya Evvelâ Gableman, arkasından da Tex Root geldi, Homer'in mektubunu uzattım. Üstüste ikl defa yüksek seg- — Bir yere gidemezler, dedi, — Neden gidemesinler? diye gordum, M, NERMİ ÖL z eei bY n - D Üümemeeae — n eee - - ./e. « . v süknm ea üf Çeviren ; Yaşar Nabi gürültüler, bir- devam ediyordum: Allo! Allo! Bir bahsettim. Adam istifa etti. Kaç- telefron edeceğim. Bildirmek 1lâ- hapı yuttuk — demektir, kadar vahim değildir. Öğrenilme- Onu Çok mantık sahibi bir adamdı. (Devami var) | ee AĞ S lli - Gecain vi S hai el Dd — —— — ı' v - O DA muhakeme etmek fikrinde değlliz. Fa- | en | Nitekim Moğol istilâsı- | Kabileyi ve onun kahra- | manlarını metheden, topluluğun dert- | ' Yabancı dillerden ve bilhassa eski Yu-| ve Türklerin suçunu hayalden bile ge- | ve kendi milli | solursa olsun, “romantik”" der geçer Nerede bir duygu, nerede bir heyeci | Börürsek, derhal “ramantik” yaftası (|| |yal ve lâf ile geçinen demekmiş., Dij | mantik değildir ki, 'roman okuyan kimse demekmiş! İ Jları 200 kuruşa verdim, TEURNİK Ankara'da ' Üçüncü fılârmon konseri 10 aralık cumartesi günü, öpera nasında, Cumhurbaşkanlığı Orkez sını dinledik; şef Ferid Alnardı könsere sollat olarak Antoönio Ba relli iştirak edivordu, Bu yazımda, llnan eserlerden, Saldarelli'den ve kestramızdan söz açmak istiyorum J. S, Bach'ın dört orkestra &i slilize halk danalarının eh güzel ör Bini teşkil eder. Bu eserleri konser lonuna Mendelsaohn aokmuştur; 1 de Re majör tonunda olanını * wandhaus,, #alonunda idare etmiş, h na rağmen, ön dokuzuncu asarın Bo rina kadar Bach'ın allitleriyle & mahallerinde raka edildiğini biliyo Cumhurbaşkanlıfı Orkestrası, |gkönserinde ilk parça olarak, Bac * 'AÜt ve yaylı sazlar orkestrası içli minör ikinci silitini çaldı, Bu esi icrasında herşeyden evvel dinamik | retlere uymak lâzım. Besteci, piy ile forte arasındak| kontrasttan fay lanarak tesiri arttırmayı — düşünn OÖrkesatra, süiti başından sonuna ka _; “forte,, İcra etti. Zaman zaman “| | zoforte,, ye de düştüğüne şahit old fakat sınırlı, kesin bir dinamik tezi | na raslamadığımı söylemeliyim, Y | nesak İcra, eserin değerini düşürü, ve muntazam spikatoları flüte iyi | destek oldu. Maamafih solo sazı, | | tema onda olduğu halde, bir çok ye | işitemedik, Bilhassa Allegro, Bour | ve Badinerile'de yaylı sazların refal | dalma birinci plândaydı, Si minör : | muhakkak ki, solistik bir eser de; | dir; fakat bu, melodi hattının ihı | edilmesini gerektirmez, Orkestra | zın, bütün hüsüniyetine rağmen, pi || nissimo çalamadığını kabul etmek İkinel parça olarak Respirzhi'ı violonsel ve orkeatra için varyasyo | Adagio'sunu dinledik. Solist, De || Konservatuarı öğretmenlerinden £ derelli idi. Değerli sanatçı, sazına, limenin tâam mânasiyle hâkim, Ölç bir vibratosu ve zengin tonu var; ricik kusuru, İnsanı peşi sıra sürül yememesi, Sonra tiz notlarda da | man zaman entonasyonu — bozuluy Maamafih eseri, tesirsiz olmasına r: men doğru ve başarılı icra ettiğ söylemeliyim, Yaylı sazlarda yüki || pozisyona geçildiği zaman, bilha! | birinci telde, vibratoyu küçültmek * zım; aksi halde telin titreşimleri ar ye iİntikal eder, Örkestra genel olarak iyi bir refal | çıkardı; yalnız küçük flütün (picco | bozuk entonasyonu İnsanı adamak | rahatsız ediyordu, H Son olarak Tachalkowaky'nin altı hassa Batı Avrupa musikisi için dukça büyük bir yenilik sayılmı | Sonra Tachaikowsky'nin, ağır kış V| ikinci kısmının beş dörtlük oluşu, | ı I en sona koyarak, senfoni şemasında yoruz, Bu şemayı sonradan Mahler ve diğer bazı modern besti ler kullanmıştır. Patetik kestraların kalkabildiğini düşünürs cumartesi günü dinlediğimiz L Dil köşesi ve biz # Şigğüzel kullanılır. Sağa sola göl (| roman veya bir filmde bir aşk sa(ll| nesi varsa, ama aşkın hangi türlü | yapıştırırız. Garbin fikir ve edel'?? olan bu kelime bizde mâna zenginl| ğini kaybetmiş, boş bir kalıp he t || gelmiştir. Bu kellmenin mânalı bir şekili 'f kullanıldığını yalnız iki defa duydun / bir aydınımız, “Romantik demokrasijf || son verelim” başlıklı bir yazı yazıydli| demek istiyor ki, romantik devirleril f | olduğu gibi yer vyer dolaşıp, heyeci L h nutuklar vermekten, hürriyet ada 'gibi mefhumları söz ve sesle haykı | maktan artık vazgeçelim, gerçekleli| görüp, gerçek dertlerimize müspet çİl || reler arıyalım, Şu halde: ıi Romantik — realist olmayan, ]! yecek yok! Lğ , İkincisi bir halk çocuğunun söll | Anlatayım; Geçenlerde Ankır__ ' Sus sineması arkasında eski kitap ' satan işportalardan birine uğradım | | satmak Üzere 20 kadar da ecnebi di | de eski roman götürdüm., Ankaral | || yeni gelişen bu alış verişi, talebe ge ler yapıyormuş, Güzel bir şey! Pakt || açıp kitapları gösterince, genç tücâ ' hepsine 200 kuruş teklif etmez mi! ğ şa kaldım, I. Hiç olur mu! Bunların her biri dül (| ya edebiyatında yer yapmış Tromâüj | İ lardır, dedim, VI Şöyle cevap verdi: Di | — Ama Bayan, herkes sizin gibi #f bunlar satılmal || Evvelâ hayretle yüzüne baktım, sü EL | ra birdenbire anladım: Romantik _[' | | yepyeni, dipdiri bir söz! Sulandıra #i landıra renkesiz, tatsız hir hale B | | tuğumuz “romantik" kelimesinin hâüâ ı'; ağzında tekrar canlanması! | — Allah razı olsun, dedim ve kiti Ayşe NÜ Uyertürün fügünde, kemanların te) | | | (patetik) senfonisini dinledik, Ese | önemli bir değişiklik yaptığını göl ] Gusl l senfoni! | altından yüz akıyle ancak virtüoz G İ icrad (p | ümitsizliğe düşmememiz gerekir, Bedii BEVİN | “Romantik,, kelimesi - “Romantik" kelimesi dilimizde gt (| veren bir gence “romantik" deriz, İ (l -i'm':!: yatında büyük ve inkılâpçı bir dünj|)p | Börüşliinün, bir insan tipinin karşılı (| | L E ç .eee F . —e gn a e İ l Az