Yeni İstanbul 10 Aralık 1949 sayfa 4 | Gaste Arşivi

10 Aralık 1949 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 4

10 Aralık 1949 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a Savfa d l — Yabancı memleketlerdeki hususi muhabirlerimizden Stockholm muhubirimiıden KAGĞGANOVİÇ gözden mi düştü ? Stokholm, 9 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Lenin'le Stalin'in adamı ve Politbüronun “büylüklerinden,, Lazar Moseyevig Kaganoviç'in gözden düştüğü söyleniyor. Haber henüz — bir söylentiden ibaretlir. Her ne kadar, Kaganoviç'in Kızıl meydandaki “İkti- sat Sarayı,, galerisindeki büyük resmi- nin kaldırıldığı söyleniyorsa da, bu ve bundan önce çıkan aynı konudaki ha- | berler henüz tahakkuk etmemiştir, Şu var ki, Kagtnoviç'in gözden düşmesi gayet mühim bir hâdisodir, Çünkü, Stalin'in karısı Kaganaoviç'in — kuzıdır. Fakat, Kaganoviç 1934 ve 1939 yılları arasında yapılan büyük temizlik sırala- rındaki ehemmiyetini — kaybetmiştir, Siyasi mesleğinin en yüksek noktasını aşmış olmakla beraber, teşkilüâtçı ka- biliyeti sayesinde Politbüroda mühim bir ral oynamakta devam öediyordu, Kagğganoviç, ihtilâl yıllarında, teşkilât- çı kabiliyeti ve hitabet kuvveti Sayo- sinde, Beyaz Rusyadaki Gomel şehri- nin mahalli Sovyet başkanlığını elde etti. Daha Bonraları kendisine milhim Bine sığınarak hkoömünist idarecileri arasına katıldı, anlaşmazlıkları telif hususunda gösalterdiği dirayeti sayesin- de de mühim bir mevki elde etti, Sta- lin'e de yanaşmasını bilen Kaganaoavig, az zamanda diktatörün güvenini ka- zanmıştır. Kaganoviç, zeki ve asahi olduBğu ka- dar pervasızdır da. Konuşurken dur- madan tesbih çeker, Moskova metro- Bu ve Rus ihtilâlinden sonra yeniden teşkilâtlandırılan demiryolları Kaganoa- viç'in eserleri arasında başta gelir. Ka-q zümreler, ganoviç daha sonraları partinin mer- kez komitesinde tarım işlerini, petrol ve ulaştırma teşkilâtını idare etmiştir. | Siyaset bakımından eski hâüâkim mev- kiini çoktan kaybetmiş olmakla bera- ber, Bakanlar Kurulu Başkanvekili ve Politbüro Üyesi bulunan Kağgğanoviç soön Bgünlere kadar Sovyet Rusyanın mühim gahsiyetlerindendi. seçimleri U ayın 11 inci ı:mzar günü yapı- Blncu.k olan seçimler, — dünyanın dikkatini Avustralya üzerine çek- miştir. Bilindiği gibi Avustralyada hü- len İşçi Partisi iktidardadır. Acaba ö- nümüzdeki seçimlerde bu parti ne gibi bir netice elde edecektir? İktisadi. bir sistem münakaşa mevzuu olduğun- dan ÂAvuatralya seçimlerini mahalli bir hâdise olarak telâkki etmemeli, fakat daha çok sosayalist prensiplerin dünya çapında bir imtihan geçirmesi olarak görmelidir. Üç milyon mil karelik muazzam bir kıta olan Avustralya, 9 temmuz —iöüd tarihinde federal bir “Commonwealth, yani İngiliz İmparatorluğu cdâmlası için- de yarı müstakil federal bir devlet ola- rak kurulmuştur. Altı eyâletten müte- şekkil Avustralyada, halk gerek eyalet- ler için, gerekse Federal Hükümet için . lüzumlu organları serbestçe saçer. Bu organlardan ayrı bir de İngiltere Kıra- linın mümessili mevkiinde bir Umumi Vali vardır. Ayın 11 inde yapılacak seçimler Fe- | deral mahiyettedir. Yani Senato için Gü, Mümessiller Meclisji için de 123 âza se- çilecektir. Oynadıfı rol bakımından da- ha ehemmiyetli olan Mümessiller Mec- lisindeki bugünkü durum şudut: İsçi Partisi, d3, Liberal Parti 19, Köylü Par- tisi 12, Müstakil İşçiler 2, Müstakiller 1. | Bu rakamlardan da anlaşıldığı gibi se- çim mMmücadelesi daha çok 3 parti ara- Bında geçecektir. Avustralya seçimlerinin en büyük| hususiyeti hiçbir partinin — programını teferrüatiyle ortaya koymak istemeyisi- dir. İşçi Partisi ilerde yapacaklarından ziyade, bahsediyor: Yapılan sosyal yardımlar,' azaltılan vergiler, inşa edilen övler, işsizliğin giderilmesi gibi. İscl Partlsl- nin konuşmak istemediği mevzu İze, bankaların millileştirilmesidir. lizm için lüzumlu olan bu hareket, ev- velce Esas Teşkilâta aykırı bulunmustu. Sermaye sahiplerini korkutan bu mev- 'Zzu, şimdi hasıraltı edilmiş vaziyettedir. Liberal Partinin teferruata girmeden konuşmasının sebebi, iktisadi sahada ileri sürülecek esasşlı prensiplere sahip olmayığşıdır. Dolar açığını kapatmak maksadiyle Avustralya Lirasını yüzde 25 düşürmek istese, Liberal Parti pron- Biplerine aykırı hareket etmiş olacaktır. Avustralya Lirasını Sterlin seviyesinde tutmak istese, nîıemlg:lımti zarara soka- caktır. İşçi Partisinin yolunu takip et- meye gelince, bunu da alenen itiraf et-| mek istemiyorlar. Liberal Parti baska- nı Menzles, daha çok sosyal yardım, daha az vergi, daha fazla anti-komünist faaliyet vâdediyor, fakat “nasıl7,, sua- line cevap vermiyor. Çiftçi Partisine gelince, bu parti ce- | kidenberi Liberaller ile beraber hareket etmiştir. Şimdi, taraftarlarından bir kıs- mı Liberallere, bir kısmı da İşçilere ta- raftardır. Partilerin teferrutlı bir şekilde prog- ramlarını ortaya atmamaları, Beçim mücadelesini daha ziyade şahsiyata dök- Avustralyalıların pek meraklı oldukları at yarışlarındaki gibi secim- | müÜüştür. lerde de, parti şefleri arasında bir çe- kişme başlamıştır. İşçi Partisi Başkanı Başbakan Chifley, radyodan ak- seden y monoton, kuru — sesiyle — her- kese — Röoosevelt'i hatırlatıyor, Et- rafındakileri teshir eden BÜ- lüşü arkasında bilgili bir ekonomlet ve yanlan bir polltikacı saklıdır. Diğer taraftan Liberal Parti Başkanı Menzies, bundan evvelki ekaantrik ha- reketlerini unutturmak İcin bir halk a- damı olduğu intibainı uyandırmaya ça- lışıyor. Bir bakımdan Beçimin neticesini tüâ- yin edecek olan halkın — federalleşme öolan | Almanyadaki hususi muhabirimiz Curt Riess bildiriyor UĞÜN Batı Almanyayı dolaşır- ganız, müşahaödelerinize iİkli mll- B him nokta milessir olur. Bir tü- rafta ele avuca sığmaz, iktisadi bir ha- oyatiyet ve öte tarafta da tam bir siyasi uyuşukluk. Büyük şehirler, hâlâü harna- yalın malı olmüuşlar, mıy ve noreye bakarsanız bakınız ka- rınca gibi kaynayan faaliyete — hiçbir suretle engel olmamaktadır. Herkes kendini tamamen yoni bir havat kur- maya vakfetmiş ve askeri bürokrasinin memlekette kurduku ağlardan kurtula- rak, harabelerle yeni âlem içinde şu veya bu suretle yarleğmayea — gnlısşıyor. Yaşama ve güçlükleri yenme iradesi, lhütün engöllere rağmen harikulüâdedir,. hizmetler tevdi eden Lenin'in himaye-| Almanyada buglün noksan olan siyasi heyecansızlıktır. Buglin yeni bir Hitelr, komünist bir peygamber veya diğor kudretli bir şahsalyet ortaya çıksa hepsl aynı lâükavydi ve aynı korkung tovak- külle karşılanacaktır. Gençlik icin bu, | bilhassa böyledir, Kilise disiplini sayoa- sinde az daha salâbete malik olan ka- tolik gençlik teşekklilleri latlaena edile- cok oluraa, dikerleri politika İle knlil- yen alâkalanmamaktadırlar, Baştakinin adı Adenauer İmle yokaa Houss yahut Sechumacher iİmiş, gençlik buna ehem- miyet dahi vermemektedir. Bu yüzden iİse, milliyetçi grup ve filli taraftarlarının sayısını gok aşan bir ehemmiyoet kazanmakta- dır, Bunların tesiri, büyük ekseerivetin küskünlüğüne dayanıyor, Bir ikisi mils- tesna, nasyonal sosyallst devirden ev- velki seviyenin çok aşakısında kalan gazetöler, vaziyetl olduğu gibl gösteren politik mütalâaların nlâka uyandırmn- dığını görerek, milliyatçoilik — üzerinde “gpekülâsyon,, yapmaktadırlar, Bu su- I*.ı—at.le hâsıl olan garip hayva İçerisinde, AVUSTRALYA milliyetçiliğfin öteden beri malüm nü- tırıyor. Avrupa bu çeşit bir Almanlık ruhun- dan ne bekliyebilir? Hitler devrinin | hummasından, felâketin sersemliğinden ve harbi takip eden yılların karışıklık ve sofaletinden sonra göüölön hu tabli politik felç elbet geçecektir. Bunu açık- ça görmek mümkündür ve belki de o | Press) — Bir petrol simdiye kadar yaptıklarından J Sosya- gün hiç de uzak değildir. O zaman ne olacaktır? Muhakkak olan şudur: Müt- tefiklerin güya tatbik ettikleri politik terbiye sistemi çok cılız neticeler ver- miştir. Almanlar demokrasiyi en kötü tarafından, bürokrasiden ve hattâ as- keri bürakrasiden yana tanıdılar. Al- manların İkinci Dünya Harbinden e!l- de ettikleri yegğâne kazanç bu tecrübe olmuşsştur. Daha harp içersinde İngilizler zafer- den zafere koşarken, ileri görlşiü İlim adamları realiteleri kabul ederek İn- gilterenin devrini Amerikaya bırakmak zorunda bulunduğu fikrini — benimse- mışlerı:lı Tarihçi Toynbee ve Nicholson bunu kayıtsız şartsız kabul ettiler. Almanlar, ister milliyetçi olsunlar, le- terse politikadan tamamen vazgecmiş öolsunlar, iİşte bu görüşten mahrum- durlar. Carr, Toynbee ve Nicholson Rl- | bi düşünenlerin acaba bugünkü Alman- yada vaziyeti ne olabilirdi? Welmar Cumhuriyeti geldiyse, şimdi de aynı hücumlara ma- ruz kalacaklardı. şiddetli mücadeleyi açacaklar ve onla- rı hiyaneti vataniye iİle ltham edecek- lerdi. Büyük ekseriyet ise, buna İitiraz etmiyecekti; çünkü hakikatin düpedüz | kabulü, Almanyada hâlâ hiyaneti vata- Amerikada bir infilâk Tulsa, (Oklohama): 9 A, ÂA. (ÜUnited tasfiyehanesinde büyük bir infilâk olmuştur. Ele geçiri- len bütün nakil vasıtaları infilâk ma- halline götürülmüştür. Ölenlerin sayı- be halindedir. Fakat bu harabolaer, ha-. hayat bunları sar- | sırasında başlarına nel Milliyetçi gruplar, en | İmanlık ruhu ve Avrupa Almanlar, dünyanın müşterek gayreltler ile orladan kal- kabilecek müşterek bir felâket içerisinde bulunduğunu idrak edemiyorlar, Felâketten keridi “Realpolitik''aları ile kurtulacaklarını zannediyorlar, | meleri politik uyuşukluğu gittikçe bas- | Bölunuyor. Fakat Avrupa, kendi hls- Yazan: Ourt Ricss niye sayılır, Ve onun İçindir kl Alman- yada İster Hitler, İster göneraller, İa- terse de Yahudiler olsun, hâlâ i:nbahat yüklenebilecek mesuller nranmaktadır. Almanya gibi bir milletin, imdiki sl- yasi uyuşukluk arkasında gizlenen o teki, politik hâkimiyot rüyasından nlİ- çİn uyanamadığı, anlaşılır şöy değildir. Alman, kondisini her dakika İstiaknlo veya haksızlığa uğramış sayar, Sikâ- vyeti, İnsanlardan doöğlilse, muhakkak kaderindendir. Hemen önünde duran o- könomik meoesolelere, korkmarinn vo yılmadan sarilir ve önların ühdesinden de gelir, Fakat gçok nz Alman hurnu- nun ucunda düran politik moöseolelori görebilir. En doğrusu, hâl llo mnel nrn- | sına bir çizgi çekmektir. Bu, Alman- lar İcin olduğu kadar Avrupna İcin de | bir. vazifadir, Moaala, ancak müÜüştereak Rayretler ile ortadan kalkabilecek müt- terek bir felâket iİçerisinda bulunuldu- BRunu İdrAâk etmoktir. Halbukl Alman- lar, hÂlâ — yalnız kendilerinin - folüket İcinde olduğunu — va bu felâkoetton do ancak kendi gayretleri İle ve dikoerle- rine rağmen kürtulabileceklerini zan- nediyorlar. Ve bunun adına “Renlnoll- Gik,, diyorlar ki, bu nolitika onları folü- keto sürüklemiştir, Buna rağmen, bu küsklin killtloden ceki milliyetciliği tekrar yaratmaktan başka bir şey düşünmeyen o eknllivet- ten ayrı, möoydanda nz görülen, fnkat şimdiden İşo koyulmuş v olnn baska zümreloer de var, Bunlar Almanva İçin “Avrupalılaşmak,, dan başka cıkar vol olmadığını biliyorlar. Butlar arasında bilhassa talebe ve hocalar, eksorlyati teşkil ediyor. Bu münevverler Alman- vya dışına çıkıp, demokrnsinin nasıl on- lıştığını yeorinde görmek ve koendİileri- ne mütemadiyen tolkin odilmek istenl- len “Avrupalılık ruhu,, nun hakikaten mevcut olup olmadığını anlamak İsti- yorlar, Hüsnlüniyet sahibi bu Almanların de- mMmokrasivyi ve Avrupalılık ruhunu bu- lup, bir hakikat olarak kabul edebil- | meleri hayati ehemmiyeti halzdir. Bu ret sarfetmesi lâzımdır. Avruna, manların dekişmesini bökliyemez, Av- rupa ÂAlmanlara her yerde, “Avrupa, fikrinin yol aldığını açıkça ispat ede- bilmelidir. Aksl takdirde Almanyada, “Birleşik Avrupa,, fikrinin, münhasıran kendilerini ilelehet A1- | züğürt tesellileri vardır; İ zim de bakımdan, karşı tarafın da büyük Bav- | esaret altında bu- || lunduracak bir tuzaktan başka hir şey | olmadığı kanaati pek çabuk dorar, Veli Alman zihniyeti, böyle bir görüşe müaü- lesef çok vakındır. Almanlık ruhu sön yüzelli sene İçin- de şayanı hayret bir süratle değişmle- tir. Hümanizma devrinin apacık Alma- nı, Blamareck Devletinin kuru, maddi ve fakat mütecaviz iİşçisi ve aeskerine İnkılâp etti. Aynı Alman, Wilhelm TI zamanında ekonomik ve politik hir ge- nişleme politikasının müfrit taraftarı kesildi ve nihayaet hayretler içerisinde kalan dünya, Hitler devrinin pervasız ve haşin nihilleti ile karsşılaştı. Fakat bu iİnkişaf, niçin yeniden baska bir | yola saparak Avrupanın tekrar harışn- bileceği yeni bir tip yaratamasın? Al- manyanın bugğünkü manzarası İster İk- tisadi faaliyet, İsterse do politik küz- künlük bakımından olsun, İtimat uyan- dırmaktan çok uzaktır. Herşevin ko- laylıkla ve birden deyvrilebileceği his- sBesine düşeni yaparsa, Almanyanın da, küundi ve Ayvrupanın yegğzâne devâsı olan, İÇ müvazenesini tekrar bulması, sı henlüz bilinmemekt.edm BAF TTELAMLI TETLŞ Prrül rdk T el DA d LAĞ LÜRALİ 1 1Y S d ada — aa DDf A LLALET LAT ti İi aa brl aej Tai z hi de gayri mümkün değildir. UAYT Somali İtalya'ya verildi Londra, 9 (YİRS) — Birleşmiş Mil- ltler Vesayet Konseyi, Somaliyi İtal- yan vesayetine vermiştir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Soa- malinin anayasasının çizilmesi için İ- talyayı görüşmelere davet etmiştir HYŞNT PPTT PrlcikslriLA AM B o Yazan: Pat Frank mıiğştir ? la yaşıyordu. Marge bağırdı: dia ediyordu. Mükelleflerin etmesine müsaade ediliyordu. silât vermiye başladı. — Nereye gidiyorsun ? Margpe: hakkındaki düşüncesi olacaktır. Harp gsnasında haklarından birçoğunu PFe- deral Hükümete — devreden Bimdi bu haklarını geri ler. İsçi Hükümeti ise bu hakları geri vermek göyle dursun, daha birçok Ba- haları devletleştirmeyi düşünmektedir. Herhalde bu sön seçim, Avustralyanın durumunu belki birkaç nesil için tâyin edecektir, Ti— ğ e —— — 5 —- eyâletler, | İstemekltedir- | ğ lli | Sltar,, gazetesi Washington ortlaya atmıştı, | — Bizim en kıymetli kaynağımız, biricik kaynağımız bir tek erkektir: Bay Adam, Hükümet bay Adam için ne yap- | “Hükümet her gün ölenler olduğundan ve kimsenin, hiç | değilse burada, Amerikada kimsenin doğmadığından haber- | dar değil galiba. Rusyada ne kadar insan doğduğunu bilmi- - yoruz., M. Z, P, bir tek çocuğun peydahlanması için hiçbir şey yapmamıştır. Halbuki hudutsuz tahsisat almıştır, ama bu güne kadar bay Adam'dan nasıl istifade edilebileceğini göste- ren hiç bir sarih plân neşretmemiştir. “Dahası var, hükümet bay Adam'ın bazı kadınlarla dü- şüp kalkmasına müsaade etmiştir.," Bizzat kendisi bay Adam'in tanınmış bir masada oturduğunu görmüştü. Ve en yüksek hükümet kamlarından öğrendiğine göre şu anda bir kadın bay Adam- — Aman ne ifrenç şey, Stephen. . — Hayır, dedim. Dur bakalım, beraber yaşadığı kadının kendi karısı olduğunu hele bir keşfetsinler de, Fay, M. Z. P, nin bir sahtekârlık şebekesi olduğunu id- vergilerini bay Adam'ın çarçur “Sahnede Katly Riddell adiyle anılan ve hakiki adı Kitty Ruppe olan bir kadın..." diye taf- Bay Adam'ı askeri makamların elinde bırakmamak daha başlangıcta bir hata olduğunu söyledi, Z. P. de teşkilâtlı bir sabotaj yapıldığını ve bunu yapanların belki de yabancı memleketlerden para aldıklarını ileri sürdü, Televizyonu kapadım ve yaltaktan fırladım. Marge sordu: | — Florida'ya gidiyoruz, dedim. İstifamı veriyorum, | — Hayır, istifa etmiyeceksin, dedi. | ihtiyacı var. Marla, Thompson ve zavallı bay Adam, W sıvışıp Adam'ı yüzüstü bırakamazsın, | — Pekâlâ, dedim. İlk uçağa atlamıya çalışacağım, ! I Endişe verici yeni bir söylenti nÜüshasının Gazete daima aile lehinde mlillcadele etmiş ol- | duğunu Böyliyerek işe başlıyor, atom bombası araştırılirken kiymetli uranlum stokumuzu korumak için ne aktrisle ayni ma-' DA Te DA SEOOle aa "—»-Öâ's'ı-ıı-.ı— ı'fgü*—? B Söl ', Ü m—#ıü.—rmvf ae l A K e h- YIİNİ! İSTANRUL 10 Aralık 1049 EDEBIYAT İLİM SANAT Edebıyat küşesı Sanatkârın gururu ER yüzünde ehemmiyetimize Y o kadar kanliz ki gök elirle- &e bizi tehdit ediyor yıldırım düsşse, Nof'iyi kitabımızı yakacak * Ahmak oldulkdarını bildikleri ce kimsolerin 1lakdirlerini mak İstiyon nice siyasiyat yat adamlarına van kalarak: demekten kendimi alamıyorum * SHDIT,; hatırlar ve dive korkarız. ni kazan- va edübi Muharrirler yazılarına, #alrler de | şilrlerine harikulâde bir ehemmiyet vermekte haklıdırlar, Zira ivli vaza- bilmenin şartı, yazdığına bülyilik bir kıymot vermektir. Bu mübaliâğaları çok görmemeli, hattâ, edehiyat se- viyesinin yükselmesi bakımından bunları faydalı addetmeliyiz, * Dormlea ki; — “SBamotras muzafferiyotini ka- zanmış olan bir heykeldir!,, * Küçükler ve büyükler kendisini tahkir veya tâciz ederler, Fakat na- file yere! Sanatkâr, içinden duyar ki | | söz kendisinin hakkıdır; yazı kon- disline verglidir; ve böylece, Kafda- ğında yalnızca hüküm süren Anka kuşu gibi, tesellisini bulur, * — Emerinizi bön pek boğeniyorum , — Ya? Beğenmiyenlert de mıi | ı'Hr İ Gğe * — Gördünüz mü, kibrinden size elini uzatmadı! — Ya? Ben de bunu tevazuuna hamletmiştim ! v ki sanatkârlatrın bir “Raşkala- rının maddi servetlerine mukabil bi- mânevl servetlerimiz vari,, diye düşünürler. “Başkalarının yap- tırdıkları kâşanelere mukabil bizim de baki kalacak y eserlerimiz varl!,, diye övüÜünürler. Hayat dalima sanata Üstilindür Edebiyat da bit züğürt tösellisidir. * “Ben değerliyim ama benim kıy- metimi takdir etmiyorlar!,, diyebil- mek de bir tesellidir. Allah bizi hiç olmazsa bu teselliden mahrum et- mesin! # Dermiş ki: — “Ondan müthiş Surette İnti- kam alacağım, Onu edebiyat âleml- nin dışında tutacağım. Ve o da dün- Hamdolsun * oyanın haricindeki boşluğa — dilşmüle gibi tamamen yok olacak!,, * Büyük adam hayattaki rollinün fevkında kalır. * Birçok sanatkârların herkes ta- rafından beğenilmeyi arzu etmedik- lerinin sebebi, çok beğenilen eserle- rin çirkin ve fena olması daha muh- temel bulunmasına İçin için besle- dikleri kanaattir, * Muharrirler, yazılarını beğenen birisinin ismini duyunca, ona der- hal yüksek bir pâye verirler. En ihtiyatlısşı, bu dostu mevkiinden dü şürmemek için, onu tanımaya kal- kışmamaktır. Görüşmeler, çok ke- | re, her iki taraf için de sukutuna sebep olur. * Dermiş kli: — "“Bakın, kendim hakkımda bül- yük bir fikir beslemiyorum. —Zira kendimi başkalariyle mukayese et- bir hayal , mek hatırıma gelmiyor!,, geg : "b:—'i-"i" 'uıi-.-.-ı'-#ıı.ı»._ B - .k, lisnlan e a _ıo_ * geldiğini bildirdiler. Homer'le Marry Ellen tabii olup bitenlerden haberdardı- lar. İkisi de son derece sinirliydi. meleri için kendilerini gezmeye götürmüştüm. Dönlşlümüzde Jane telefon etti: — Bütün gün sizi bulmaya çalıştım. tezkere göndermiş, yarın plân bürosunun toplantısına iştirak etmeniz lâüzımmış, çok aceleymiş. — Pekâlâ, giderim, dedim, Bürtesi cuma günü plân bürosunun toplantısı, bütün nakit parayı alıp kaçmış; bir bankanın müdürler mec- lisini andırıyordu. İçeri girdiğim zaman sanki o veznedar ben- mişim gibi yüzlüme baktılar, Gableman ve Klutz hastalığın bulaşmasından korkar gibi iskemlelerini benden uzaklaştır- Yüzü al al çizgilerle kaplı olan Pumphrey M. dılar, kasdetmişim gibi serl sert yüzüme baktı, Bir sürü insanın sana Kendin dedi, riye, ortalığa yayıldı. “The ilk sahifesinde haberi — hurbaşkanının kâtibi slddetli tedbir- Hiç gülümsemiyordu. Herkes bana bakıyordu, tavrı vardı. cevirince gözünü hafifce kurptı, şılik vermedim Danny Williams rastgeldikkçe hay- “Bu ne kadar tevazu!., ÜP ei BEYTA TUrE DA LA » | pelağ ee MALRL Z $ LAĞAMA « TEb İ — y İTRER NSN A BAD ”) v NK SNDN iîi Zurrıyetsız Dunycı ler alınmış olduğunu hatırlatıyordu. Halbuki bay Adam ura- nium'dan da büyük bir milli servet teşkil ediyordu. “The Star” hükümetin bay ve bayan Adam'ın aynı çatı allında vyaşamasına, aynı yatakta yatmasına müsaade etmek- le müstakbel nesillere karşı vazifesini yapıp yapmadığını so- ruyordu. “The Star,, bay Adam'ın milletin malı olduğunu, son derece nadir hayati bir servet teşkil ettiğini, milletin, daha doğrusu dünyanın hakları evlenme ve aile hak- larından Üstün bulunduğunu söylüyordu. böyle bir halde Ertesi gün, bir pazartesi, gazetelere mekluplar yağıyor- du. Ekserisi kadınlardan gelen bu mektuplar bayan Adam'a ateş plüskürlyorlardı. Parlâmento muhabirleri de koöngreye yığın yığın mektup Ö perşembe radyvoyu dinle- Bay Pumphrey bir — Sizi burada gördüğüme pek memnunum, bay Smith, Büyük bir buhran içinde bulunduğumuzu size hatırlat- mıya lüzum görmÜyoruüm, Dinleyici olarak çağırılan Harp, Dışişleri, İçişleri, Bah- Siıhhiye Bakanlıklariyle Milli Araşlırma Konseyinin ir- tibat subayları başkanlarının dövlişmesini sevreden uslu ço- cuklar gibi duvar kenarına sıralanmışlar'dı. oturuyordu. F'akal gözlerimi kendisine Bir köşede, Cum- Ciddi bir Kiİl, ğil, natkâr için en ihtiyatlısı, veznedarı Abdülhak Şinasi Hisar Muharrir duyar ki eseri deroler | gibidir. Geçeceği yolu bilir ve bu- İ! hur, * Sanatkârlar, kendilerine yapılan | medhiyelerin samimiyetsizliğine blh tÜürlü İnanamazlar! * Sanatkâr kendisaline yapılan med- hiyeleri dalma kliçümser. Zira onl | hiç kimae kendisi kadar böğüenmez Kendi koendine örebileceği medhiya- ler kimaoenin aklına gelmez, * Dermiş ki; — "Yalnız boni medhetmenizi da- beğenmodiklerimi zommetmeonil- zi de İstordim. Zira henl hiç beğen- | mediklerimin arasına karıştırarak | medhederseniz bon bundan y nasiıl memnun olayım 7,, * Bize, sorulaa, hepimiz, kendisine takdim ettiği oğlu hakkında fikri- | ni soran bir babaya; “"Beni görün- | ce kâfi derecede heyecana kapılma- dı!,, diye cevap veren Lamartine'a hak veririz, . * Sanatkârın hayati mülvazenösini temin eden ön ehemmiyetli Ç.nsur, kendi içinde vlodanına itimat ettiği kadar, dünya içinde de, eseri kar- gısında Ââdil bir hâkim rollüinü tuta- cak bir zümrenin mevcudiyetine, bir zamanın geleceğine İnanmasıdır. Na- sıl ki hayat ve dünyanın bu sanal- kâr ruhunda doğurabileceği en bü- vyük bikesalik hissl de işte bu zilm- renin mevcudiyetinden, bu zamaniın geleceğinden şüpheye düşmesi ola- caktı. * Bütün dünya kendisince çirkin- leşmeyve, çürümeye başladığı zaman sanatkâr: “Ben eserlerimle kendil- me öyle bir kâlinat yaratacağım ki orada kadınlar Şşefkatli, Gerkekler zeki, kanunlar münis, ve hersey di- lediğim gibi olacak ve ben kaybet- tiğim eski cenneti iade eden bu âle- me çekileceğim!,, diye düşünür, * “Gündelik kargaşalıkların baya- &ılıkları, haksızlıkları ne oluürsa ol- sun, her halde, bütün bunların Üla- tünde, kendi eserimin nizamına, iİntizamına — kavuşacağım!,, — diyen kurtulur! * Sanatkârın, şairin milesses kuv- vetlere, resmi makamlara, hüküm- darlara karşı istiklâl ve gururları- nı en güzel bir surette ifade eden İliçin manivela ile işliyen bir nevi rulo | edebilecek mi? OÖn dördüncü Louis'nin teveccilhlünü kaybetmekle hastalanan Racine de- ğil, kırallarla alay eden, fakat kârlı | muarefesini kesmiyen Voltaire de- | fakat, Bağdattaki büyük Türk | şairi Fauazuli'dir. Ve sözleri dünya edebiyatında klâsik olmaya 1âyık- tır. O! “Her cihetten fâriğim, Âlemde hâ- şâ kim ola | ehli fenânın çakiri!,, Dediği zaman bunu, cihangir ve muhteşem bir padişaha karşı, Ka- nuni Sultan Silleyman zamanında söylüyordu! Rızk için, ehli beka İnsan, bir muharrir olursa, ken- disi hakkında gerek medh, gerek zem, gerekse güya sadece tenkit, tahlil ve hâtıra olarak — yazılanlar içinde ne soğuk, ne saçma, ne yan- lş, ne haksız şeyler bulunduğunu | düşünerek bütün bunlara bir daha vesile verecek Öölümünden iki kal soğuyor. Evet, şüphe yok ki bir sa- mümkün hasatabakıcı olurdum, | dinlerdim, Pkaldıktan sonra, tıbbın hangi kısmın- i|da ihtısasımı yapacağımı öğrenmiş o- cerrahiden Z1- | | derdim, i|eve dolaşarak plâstik maddeden |katörün işine yarardı, lan şey, seçtiğimiz iİşten ziyade, onun | kat i|ma vazifesini verdiğinden dolayı değer tanıyvan, Hayata atılanlara öğütler 21 yaşında olsaydım ve tıbha heves ctseydim herhalde dersleri takip etmez- dim. Daha ziyade bir hastahanede gırasında hasta- ların küvetleri ile meşgul olur, fakat gözlerim| dört açarak etrafı dikkatle Birkaç agene bu meslok'e lurdum. Bölki böylece, yade hormonların etlidüne kendimi vermek daha doğru olacağını koşle- Hattâ, belki de neticede eozacı veya cerrahi mülzeme fabrikatörli ol- i|maya karar verirdim, naticode, çalış- manın hangi istikamete doğru meyle- | | deceğini güörlrdüm. Herkes böyle değildir, fakat ilmi a- Jrayıcının böyle bir kayda rlayet etme- | &i lâzımdır. 21 yaşında — olsaydım ve — İllm- lere heves öetaeydim, ticaret saha- sında çalışmayı küçlüimsemeoz, ya- pılmış çanak çömlek satmaktan da u- tanmazdım, Böylelikle, şüphesiz ki İn- iBanların palkolojisini bir lâboratuarda olduğundan çok daha iyli öğrenmiş - lurdum, Hem eğlenerek para kazanır- dıim; alıcıların zevkleri hakkında bil- gl edinirdim, bu da bir ressaamla fabri- Ehemmiyeti ©- Üzerinde çalışma — tarzımızdır, ona evvelki işi olan zarfları yapıştır- sinirlenmiş; zira bu asaker harp esna- sında bir bombardıman uçağında pilot- muşi Bana kalırsa, zarfları kapatmak bilir: Acaba zarflar kendilerine düşen vazifeyi lâyıkiyle yapabiliyorlar mı? Onları bugünkü gşekillerinde sadece bir itiyat yüzünden kullanmıyor muyuz? Bunu bilmiyorum.Zamkları daha iyileş- iJtirmek için, ve adresleri yazma, zari- ları damgalama hususunda daha başka iİşekiller bulunamaz mı? Steno-daktilo 1luzümsüz ve sıkıcı ileri kopye ederken, ve dinlerken çok | |İşeyler öğrenebilirsiniz. Acaba hiç bir daktilo bir yazı makinesinin şeridini | i|başka şekilde koymak için yeni bir şekil aramış mıdır? ritsiz de olamaz mı? doğrudan doğruya Hem <zaten, şe- Belki harfleri mürekkeplemek aa hi dağlrs " | TI g. ? Snsyul hukuk “İnsan hakları, fikrinin eski bir ta- rihçesi vardır. Filhakika daha M. Ö. V oyüzyılda, Sofistlerin ferde kıymet ver- | meye başladıklarını, ve insanların da- 'ğuştan müsavi oldukları fikrinden ha- İreket eden Stoigue filozofların, bu fi kirle gayri kabili telif gördükleri esa- ret ve kölelik gibi müesseselere karşı amansız bir mücadele açtıklarını görü- yoöruz. Denilebilir ki inkişaf etmiştir. Nazari bakımdan epey eski olan bu fikrin tatbikat alanında kendisini gös- termesi mustur, İlk defa insan haklarına hukuki bir 1215 ten itibaren İferdi hakları tesbit ve bunlara riayeti taah- olsa, hiç ölmemek olacaktı! e e KŞ M D Ş LAT AMT G OÇ Ö ÖU UNN DŞ e UĞ SĞO DA T :" Ka eT S DK öi e Ki SAA S S İ SŞ N b -lh"r— -ır “E -ı".'-'ı;_"ı.. gi -:.[ç *—q:ı;.: i 'î"l" __.,," mv_ ö *»ı"a-iı.uwı—:ı-ıîı- eı—..ı.'ııâıı --.Jîı.—aı:' Pumphrey devam etti: — Bay Smith, şimdi bize öyle geliyor — Homer Adam'ı bir nın neden bu kadar korku mamı istediniz. Benim de den biri Haomer'i daha iyi mekten pek memnun olacagğım. Memnun olmakla kalmıyarak çılgınca sevineceğim, Percy Klutz'un gözleri — Ben de bu fikirdeydim, Vazife bir kişinin taşıyamı- yacağı kadar ağırdır. Bize kilâttır. Tamamiyle yeni bi se âsözünü keameye vakit b — Göreceksiniz, dedi. cak komiteyi tesis ediyoru den daha geniş bir kamite da orada temsil edilecek. Smyth. Kuvvetle geriye eğili, dedi ki: hayatına Klutz: — Marak etmeyin, bu her şey düşünülmüştür, ( Ve Bav Smith'le meşgul olalıı Smith ? Kar- - Ediyorum. L eai FT Fd A size mutlak bir emniyetimiz vardı. Fakat ki, Anlıyor musunuz bay Smith? Suiistimal edilmiştir. dedim. Onu, S.D. ye başlıyabilmemiz için formunda bulundur- | yukarıda Bay Smith'in bulunduğu yerle aşağıda “ameliyat,, kısmı arasında Bay Adam' Mutabıkız, değil mi Albay Phelps muş, memnun bir tavırla oturan Phelps - Smyth kalktı — Harp Bakanlığı cihetinden endişeye mahal yok. Gene- | ralim namına söyliyebilirim ki, Harp Bakanlığının başlıca dü- || şündüğü emniyet meselesidir. | İlâve etmeye hacet görmüyorum ki, Harp Bakanlığına bırakılsaydı, rül kutuları gösterdi.) Birazdan bu cihete geçeceğiz. a.. z küt eden Iııgiltere hıra.llan ulmuştun Çeviren: Yaşar Nabi | bu emniyet sulistmal edilmiştir. | dakika karısiyle başbaşa bırakma- | nç bir şey olduğunu anlamıyorum, | yaptığım bundan ibarettir. İçiniz- | idare edebileceğine kaniyse çekil- nde vahşi bir parıltı yandı. | lâzım olan büsbütün yeni bir teş- r teşkilât plânı çizdim. Daha kim- | ulamadan iskemlesinden fırlıyarak | | duvar kenarındaki dolaptan çıkardığı iki metre boyunda bir || plân tomarını açmaya koyuldu. Hemen hemen aynı şeydir, valnız la doğrudan doğruya meşgul ola- z. Bu, evvelce tasavvur ettiğimiz- olacak. Çünkü Dışişleri Bakanlığı bir iskemlede kollarını kavuştur- | ve | emniyet — vazifesi | bütün bu şeyler olmazdı. | 21 YAŞINDA OLSAYDIM Meşhur bir mütehassıs olan “Dr. Willis Whıfney Amerıcun Magazine'de çıkan aşağıdaki yazısında hayatının tecrübe- lerini anlatarak gençlere hayatta faydalı ve yaratıcı olmak için ne yapabileceklerini söylüyor. yorüum. Fakat akıllı dir. %' - - - - _' " yapmak daha iyli olurdu? Ben bilmı- bir daktilo için hakikaten düşlünülecek çok şey vâr, Bütün bunlardan çıkarmak istedi- Elm hisse, birçok inaanların, seklere bakmakla hata ettikleri fikri- Hayatta yapmak istediğiriz Şe- yin ne olduğunu bilmeniz için en ivli metod, çeşitli metodları denemenizdir. Şayet bir fabrikada çalışmak hoşunu- 'za gitmiyorsa bir mağazayı veya çift- liği deneyin, Bu şekilde sadece isşinize ön İyi geleni bulmakla kalmıyacak, bütün bu tecrübelerden işinize yarar malümat edinecekalniz, diploma alma gayesiyle değil, lâboratuarlarımızda şartlarla tecrlibe edinmek için raret,, ile bazı hastalıklar tedavi edi- lebiliyor. Geçen | man yaşlı olunmıyacağını i|gün bana bir albaydan bahsettiler, A- | Bağı dam, harpten aonra, eski patronunun fettiğimiz iş, ne kadar çetin olursa ol- sun,zihni iktidarımızın ancak cüz'i bir Çok (| kısmını kullanırız. hiç de faena bir meşguliyet değil. Zeki | bir genç bunda bir icat hissesi bula- | bir iş değildir. Size dikte edilen şey- | İnsan hakları ve Birleşmiş Milletler teşkilâtı “İnsan hakları,, | fikri tabil hukuk telâkkisi ile yanyana | çok daha sonra mümkün oül- ne atıldım, larını aradım. Bu vakayı, gençlere, öğrenmek için hiçbir za- göstermek için anlatıyorum. Üzerinde gâayret sâr« Gittikçe daha fazla icat ederiz. İş ikartopu gibi büyür, yası Şşimdiye kadar — hiç olmamış imkânlar bahşediyor. mevcut dersem hudutsuzdurlar da. faaliyet sahası sunuyor. ken bir yandan da para kmnırdmL pılan iyilikler olduğunu yaşım ilerle- diğ'l nisbette daha çok anlıyorum. Ba-< en önemli 1689 tarihli “Bill Fakat sadece kendi va'an- Bu arada çıkarılan hakları vesikası mul mahiyvetteki İnsan haklarını tâayiü Hakları Beyannamesi,, dir. Ö devrin tanıması İcap eder,,, ve Condorcet: san Hakları Bevyannamesi bir hürriye teminatıdır,, sözleri ile istihdaf edilen gayelerin ne olduğunu gayet veciz bir şekilde ifade etmişleri | geçilmiş, ve bugünkü cemiyet hayatk| | bulüne imkân bırakılmıştır. ' biti, noktaları düşündüm, dedi. Burada plânın nihayetinde çizilmiş bir sü- | Evvelâ Bay | n. Müsaade eder misiniz (Davamı varı Milletler farklı insan hakları beyannameleri ka- leme alınmış ve Fransız Anayasalarının başına getirilmiştir. Gün geçtikçe, kati ve nihal bir haks lar beyannamesinin ilânı fikrinden vas| nıin icap ettirdiği içtimal emnivet ted birleri ile, bir takım yeni hakların kie Netekim, bugün Fransada meri olal 29 eylül 1946 Anayasasında eski beyar namelerdeki (1789, 1548) hakların teykh | di ile iktifa edilmemiş, zamanımız içlüj zaruri sayılan bazı siyasi, iktisadi içtimaf prensiplerin ilâvesi yoluna gt dilmiştir. Hürriyet taraftarlarına tanti nan şığmmı hakkı, işçilere tanınan iızı şartlarının tesbitine iştirak hakkı bi meyanda zikredilebilir. Bizce, Demokrasi, tanınan insan hıllı larının şümul ve mahiyeti niıh—utindln gelişmiş, ve yine bu nisbette klâsik di çok yük- | Zannedildiğine göre birçok insanlar || İ sadece 20 yaşına kadar W geyler öğrenehileceğini tahmin ederler. 4Hıl'bul-ı1 ben tıp çalışmalarına bağla- | 'dığım zaman 70 yaşında İdim. Tabli bu fakat || meydana getiril- miş ve vücudün hararetini yükseltme- evden | ye yarayan bir âlet Üzerinde en iyi İnsanın bir- yaptım. Böylece elde edilen “suni he-: 75 yaşında elektrik kaynakçılığı işi- ve usta bir kaynakçı ol- | dum; gürültüyü ortadan kaldırma yol- (| hiçbir za- | man kendimi methetmek için değil fa- | yim? Bana neler temin edecek? ' tahiatiyle, mall ihtiyaçlarımı tatmin (l eden, Fransızların 1789 tarihli “İnsan| | ileri gelenlerinden La Fa| |P yette “Millellerin hürriyet dostu olmar| | sı İçin herşeyden evvel bu hürrivetleri , “İnel | bu teşebbüslel | DR * —- ——— — —SK T z - /ZH, l — * a & — - -- —— —— < — —— ——— — Bugünün dün- | Buns | lar durmadan çoğalıyorlar ve zannes Yiyecek maddelerinin fazla istihse- | . linde korkulacak bir şey yok. Ziraat, | gençlere ziral makineler sayesinde, | fazla yorucu olmıyan, çok büyük bir | olsaydım, bir çiftliğe çırak girmeyi | ciddi olarak düşünürdüm. İş öğrenirs« || İyiliklerin en iİyisinin iİnsanlığa ya-, na yeni bir mesguliyet seçme iktidarı | Tverılmiş olsaydı kendi kendime üç sua! | sorardım: Halka hizmet edebilecek ml- || Ve | insatl | ot W daşlarına münhasır olmayan, cıhan Ü- dir. 1789 Beyannamesinden sonra muhe| | telif tarihlerde birbirlerinden az çokl mokrasiden içtimali demokrasiye geçi _ lebilmiştir. Milli hukuk sistemlerinde müşahedi| (| edilen bu faaliyetlerin yanında, bugül, devletler hukuku sahasında insan hak, | larının _tenhlünı girişildiğini memnu lukla görüyoruz. Mahİyetleri itibariy na ve teminat bakımından da olmaları kadar tabli olunamaz, Bu vazifeyi, kuruluşunun daha ve Sosyal Konseye baklı bir Hakları Kümlayonu,, sının gerek önsözünde, lerde İnsan haklarından umumi ole!| | rak bahsedilmiş, fakat bunların handi haklar, ve teminatlarının ne Zikredilmemiştir. Şu halde Birleşmili Milletlere gu ikl önemli vazife terettüf etmektedir: 1 — İnsan Haklarının te&| “İnsan Hakları, ve “Beşeri Dâvalar| | bir şey tasavvuf| | ilk| | 'günlerinde Birleşmiş Milletler Teşkilk&| | ti üzerine almış, bunun için Ekonomik| | “İnsalj | teşkil etmişti. Bul | teşebbüs gerçek bir zaruretin neticesi| İf dir. Zira Birleşmiş Milletler Anayasa' || gerek maddö | olduğu| || 2 — Bu hakların teminatının nj olacağı. F, | cihanşümul olan insan haklarının mâ' || z W H Üüi aa B x HL F ea Komitelerince vücuda getirilen ve 10 |f aralık 1948 de Birleşmiş Milletler Genel| | Kurulu tarafından kabul edilen “CE| hanşümul Haklar Beyannamesi,, ile, bi: ! rinci merhale aşağı yukarı aşılmış bu' : lunmaktadır. 10 aralık gününün öneml || buradadır. Haai a Ü e Tesbit edilen bu hakların Birleşmii| İf resinde teminat altına alınıp alıname| yacağı ayrıca tetkike muhtaç bir n:ıi ,f' seledir. r' İsmet GİRİTLİ Anayasasının hükümleri datk| |

Bu sayıdan diğer sayfalar: