YONİ İSTANRUL 10 Aralık 1040 Yabancı memleketlerdeki hususi muhabirlerimizden Stockholm muhabirimizden Almanyadaki hususi muhabirimiz Curt Riess bildiriyor KAGANOVİÇ gözden mi düştü ? Stokholm, 9 (Hususl muhabirimiz bildiriyor) “— Lenin'le Stalin'in adamı ve Politbüronun “büyüklerinden,, olan Lazar Moseyeviç Kaganoviç'in gözden düştüğü söyleniyor. Haber henüz - bir #öylentiden ibaretlir. Her ne kadar, Kaganoviç'in Kızıl maydandaki/ "İkti- #at Sarayı,, galerisindeki büyük resmi- 'nin kaldırıldığı söyleniyorsa da, bu. ve bundan önce çıkan aynı konudaki ha: berler henüz tahakkuk etmemiştir. Şu yar ki, Kagknoviç'in gözden — düşmesi gayet mühim bir. hâdisedir. Çünkü, Stalin'in karısı Kaganoviç'in — kazıdır. Fakat, Kaganoviç 1934 ve 1939 yılları arasında yapılan büyük temizlik sıral Fındaki — ehemmiyetini — kaybetmiştir. Siyasi mesleğinin en yüksek noktasını aşmış olmakla beraber, teşkilâtçı ka- biliyeti sayezinde Politbüroda mühim bir rol oynamakta devam ediyordu. Kaganoviç, ihtlâl yıllarında, teşkilât: Çı kabiliyoti ve hitabet kuvveti - sayo- #inde, Boyaz Rusyadaki Gömel - şehri- nİn mahalli Sovyet / başkanlığını elde etti. Daha sonraları kendisine mühim Bizmetler tevdi eden Lenin'in himayo. Sine sığınarak . komünist idarecileri arasına katıldı, / anlaşmazlıkları - telif hususunda gösterdiği dirayeti sayeni de de mühim bir mevki elde etti. Sta- lin'e de yanaşmasını bilen Kaganoviç, '#z zamanda diktatörün güvenini kar zanmıştır. Kaganoviç, zeki ve asabi olduğu ka- Gar pervamızdır. da. Konüşürken — dür- madan tesbih çeker. Moskova metro. #u ve Rus ihtilâlinden sonra - yeniden #eşkilâtlandırılan demiryolları Kagano- viç'in eserleri arasında başta gelir. Ka- ganoviç daha sonraları partinin mer- kez komitesinde tarım işlerini, petrol ve ulaştırma teşkilâtıni fdare etmiştir. Siyaset bakımından eski hâkim meve Kütni çoktan kaybetmiş olmakla bera- ber, Bakanlar Kurulu Başkanvekili ve Politbüro üyesi bulunan Kaganoviç son Bünlere kadar Sovyet Rusyanın mühim #ahsiyetlerindendi. AVUSTRALYA seçimleri yarın yapılıyor B aar a B nn a ua bala a lcesini tü deralleşme ür. Harp panasında haklarından birçokunu 'deral Hükümete — devreden — eyaletler gimdi bu haklarını geri/ İstemektedir. der İi hakları geri inmektedir. İ Bükümeti ise bi ikâ birkaç 'nesil için tâyin i yin | Almanlık ruhu ve Avrupa Almanlar, dünyanın müşterek gayreller ile ortadan kol- kabilecek müşterek bir felâket içerisinde bulunduğunu | idrak edemiyorlar. Felâketten kendi “Realpolitik''aları ile kurtulacaklarını zannediyorlar. Bz DÜM RUSRE n S ni GA iz e eg e! < eei Amerikada bir infilâk Tulsa, (Oklohama): 9 A. A, (United Press) — Bir petrol tasfiyehanesinde büyük bir infilâk olmuştur. Ele geçiri- len bütün nakil vasıtaları infilak me halline götürülmüştür. Ölenlerin sayı: Yazan: Curt Riess hiye sayılır. Ve onun içindir Ki Alman: yada İster Hitler, İster keneraller, le. terse de Yahudiler olsun, hAIA kabahat Yüklenebilecek mesuller aranmaktadır. Almanya gibi bir milletin, şimdiki a yazİ Uyuşükluk. arkasında Fislenen o geki, politik hâkimiyet rüyasından ni gin uyanamadıkı. anlaşılır ser değildir. Alman, kendisini her dakika İstlakale veya haksızlığa uğramış sayar. yeli, İnsanlardan değilse, kaderindendir. Hemen önünde duran o- könemik meselelere, korkmadan . ve yılmadan sarılır ve onların uhdesinden de gelir, Fakat çok az Alman burnu: NUN üsunda düran politik meneleleri Körebilir. En doğrusu, hâl İle mazi ara: Sina bir çizgi çekmektir. Bu, Jar icin olduğu kadar Avrupa İcin bir vazifedir. Mesele, ancak müşterek Kayretler İle ortadan kalkabilecek mük. terek bir felâket içerisinde bulunuldu. Kunu İdrak etmektir. Halbuki Alman. Jar, hlâ yalnız kendilerinin - felâket içinde olduğunu. ve hu felâketten de ancak kendi gayretleri e ve dikerle. rine rağmen kurtulabileceklerini san- nediyorlar. Ve bunun adına “Renlpoli. Şikâ. muhakkak Alman. tik,, diyorlar ki, bu politikm onları feli- keto sürüklemiştir, Buna rağmen, bü küskün kütleden Çeki Minliyetetliki tekrar yaratmaktarı baska bir gey dürünmeyon © ekahliyer. ten ayrı, meydanda nz görülen. fakat gimdiden İşe- koyulmuş — olan başka zümreler de var. Bunlar Almanva için “Avrupalılarmak., dan. banka, çıkar yol olmadığını. biliyorlar, Bunlar arasında teskil ediyor. Bu münevverler. Alman- a dişina çıkın, demokrarinin namıl ea ıştıkını yerinde görmek ve kendileri: | 'ne Mütemadiyen teikin edilmok isteni. den “Ayrupalılık ruhu, nün hakikaten Mevcut olup olmadığını anlamak- İsti. yorlar. Hüsnüniyet sahibi bu Almanların de mokrasiyi ve “Avrupalılık rubunu bu. p, bir hakikat olarak — kabul edebir meleri hayati ehemmiyeti halstir. Bu bakımdan, karsı tarafın da büyük ga; Tet sarfetmesi lâzımdır. Avruna, AL Manların değişmesini bekliyemez. Av. rupa Almanlara hor yerde, "Avrupa, fikrinin yol aldığını açıkça ispat ede: bilmelidir. Aksi takdirde - Almanyada, Birleşik Avrupa,, fikrinin, münhanıran kendilerini ielebat esaret altında bu: Tunduracak bir tuzaktan baska bir sey olmadığı kanati pek çabuk doğar, Ve Alman zihniyeti, böyle bir görüse maa> desef çök. yakındır. Almanlık ruhu son yüzelli sene İçin- e #ayanı hayret bir süratle defişmiş. tir. Hümanizma devrinin apaçık Alma: ni Biamarek Devletinin ” kuru, maddi ve fakat mütecaviz lşcisi — ve askerine İnkılâp etti. Aynı Alman, Wilhelm TT zamanında ekonomik ve politik hir ge nişleme politikasının müfrit taraftarı kesildi ve nihayet hayretler içerisinde kalan dünya, Hitler devrinin parvasız Ve haşin nihillsti Tle kargılaştı. Fak bu İnkişaf, niçin yeniden " baska bir yola saparak Avrupanın tekrar harışa: bileceği yeni bir tip yaratamı manyanın bugünkü manzarası Tsndi fanliyet, isterse de pol Künlük bakımından olsun, itimat uyar dırmaktan çok uzaktır. Herşevin ko Jaylıkla ve birden — devrilebileceki hi solunuyor. Fakat Avrupa, kendi. hi /gesine düşeni yaparsa, Almanyanın da, kendi ve Avrupanın ” yezâne olan, İ müvazenesini tekri hiç de gayri mümkün değiidir. Somali İtaly Londra, © (YİRS) İtler Vesayet Konseyi, Somaliyi 'yan vesayetine vermiştir. Birleşmiş Milletler malinin anayasasının çiz Birleşmiş Mil- İtal. henliz bilinmemektedir. Yazan: Pat Frank mıştir? defilse burada, Amerika gey yapmamıştır. Halbuki hudutsuz tahi ren hiç bir sarih plân neşretmemiştir. 'Dahası var, hükümet bay Adam'ı #üp Kalkmasına müsaade etmiştir. kamlarından öğrendiğine göre şu anda Ja yaşıyordu. Marge bağırdı; — Aman ne iğrenç şey, Stephen. — Hayır, dedim. Dur bakalım, b Kendi karısı olduğunu hele bir keşfetsi Fay, M. Z. P. nin bir sahtekârlık dia ediyordu. Mükelleflerin - vergilerini etmesine müsaade ediliyordu. anılan ve hakiki adı Kitty Ruppe olan silât vermiye başladı. Bay Adam'ı make birakma Z. P. de teşkilâtlı bir sabotaj yapıldığır belki de yabancı memleketlerden para — Nereye gidiyorsun? — Florida'ya gidiyoruz, dedim. Marge: — Hayır, istifa etmiyeceksin, dedi. ihtiyacı #ıyışıp Adan 1 yüzüstü bırakamazsın. Endişe veridi yeni bir söylenti. Star,, gazetesi Washington ortaya atmıştı. Gazete daima aile lehin düğünü söyliyerek işe başlıyor, ator kiymetli uranlum stokumuzu korumak talyayı görüşmelere davet etmiştir. — Bizim en kiymetli kaynağımız, biricik kaynağımız bir tek erkektir: Bay Adam. Hükümet bay Adam için ne yap- Z ürriye ler alınmış olduğunu hatirlatıyordu. Adum'dan da büyük bir milli servet teşkil ediyordu. Edebiyat köşesi Sanatkâ iR yüzünde ehemmiyetimize © kadar kanliz ki gök gürle bizi tehdit ediyor - sanır: yıldırım. düşee, Nof'iyi - hatırlar ve kitabımımı yakacak diye korkarız * Ahmak olduklarını bildikleri nt ge kimselerin - takdirlerini — kazan. mak istiyon nice siyasiyat ve edebi- yat rastgeldikçe hay ran kalarak: “Bu ne kadar tevazul, demekten kendimi alamıyorum * Muharrirler yazılarına, şairter de #üirlerine harikulde bir ehommiyet vermekte haklıdırlar, Zira iyi vaza- bilmenin şartı, yazdığına büylük bir kiymet vermektir. Bu mübalAğaları çok görmemeli, hattâ, edebiyat .o. viyesinin — yükselmesi — bakımından bunları faydalı addetmeliyiz. * Dermiş ki 'Samotras muzafferiyetini ka- zanmış olan bir heykeldiri,, * Küçükler ve büyükler - kendisini tahkir veya tâclz ederler, Fakat na- Sanatkâr, içinden duyar ki aöZ kendisinin hakkıdır; yazı ken- disine vergidir; ve böylece, Kafda- Şında yalnızca hüküm süren Anka Kuşu gibi, tesellişini bulur * Bserinizi ben pek beğeniyorum. — Yaf Beğenmiyenler de mi * — Gördünüz mü, — kibrinden size elini uzatmadı! — Ya? Ben de bunu — tevazuuna hamletmiştim! * Hamdolsun*ki — sanatkârların bir züğürt tesellileri vardır; “Başkala- rının maddi servetlerine mukabil bi zim de mânevl servetlerimiz. var!, diye düşünürler. “Başkalarının yap: tırdıkları kâşanelere mukabil bizim de baki kalacak - ekerlerimiz varı, diye övünürler * Hayat “dalma sanata — Üstündür Edebiyat da bir züğürt teselli-idir. * “Ben değerliyim ama benim kıy. metimi takdir etmiyorlar!,, diyebil. mek de bir tesellidir. Allah bizi hiç olmazsa bu teselliden mahrum et- mesin! * Dermiş ki; — “Ondan müthiş surette kam alacağım. Onu edebiyat lemi- nin dışında tutacağım. Ve o da dün- yanın haricindeki boşluğa — düşmüz Kibi tamamen yok olacak!,, * Büyük adam hayattaki fevkinda kalır. zolünün * Birçok sanatkârların herken ta- rafından beğenilmeyi arzu etmedik. lerinin sebebi, çok beğenilen eserle- rin çirkin ve fena olması daha muh. temel bulunmasına için için besle dikleri kanaattır. * Muharrirler, yazılarını beğenen birisinin ismini duyunca, ona der- hal yüksek bir pâye verirler. En ihtiyatlısı, bu dostu mevkiinden dü: gürmemek için, onu tammaya kal- kışmamaktır. Görüşmeler, çok ke. re, her İki taraf için de bir hayal sukutuna sebep olur * Dermiş ki: — “Bakın, kendim hakkımda bü- yük bir fikir beslemiyorum. — Zira kendimi başkalariyle mükayese et- mek hatırma gelmiyor!, eT - 10— Halbuki. bay EDABİY MT tsiz Dünya | İLİM rın gurürü Abdülhak Şinasi Hiş ar Muharrir gibidir. düyar Ki eseri dereler Geçeceği yolu bilir ve bu. * Sanatkârlar, — kendilerine yapılan medhiyelerin samimiyetsinliğine b türlü inanamazlar! * Banatkâr kendisine yapılan med. hiyeleri dalma küçümser. Zira onu hiç kimae kendisi kadar beğenmen Kendi kendine erebileceği medhiye- ler kimaenin aklına gelmez. * Dermiş hi 'Yalnız beni medhetmenizi de Bil, beğenmediklerimi - zemmetmeni. zi de İsterdim. Zira beni hiç beğen- mediklerimin arasına — karıştırarak medhederseniz — ben bundan — namıl * Bize, sorulsa, hepimiz, kendisine takdim ettiği oğlu hakkında fikri. ni soran bir babaya: “Beni görün '© KAf derecede heyecana kapılma: dül, diye cevap veren Lamartine'a hak veririz. * Sanatkârın hayati müvazenesini temin eden en ehemmiyetli — unsur kendi içinde vicdanına itimat ettiği kadar, dünya içinde de, eseri kar gısında Adil bir hâkim rolünü tuta- cak bir zümrenin mevcudiyetine, bir zamanın geleceğine inanmasıdır. Na- #il ki hayat ve dünyanın bu sanat: kâr ruhunda doğürabileceği an bü- yük bikanlik hissi de işte bu züm. Tenin meveüdiyetinden, bu zamanın keleceğinden şüpheye düşmesi ola- Caktı. * Bütün dünya kendisince / çirkli deşmeye, çürümeye başladığı zamı sanatkâr: “Ben eserlerimle kendi- me öyle bir kâinat yaratacağım ki orada kadınlar gefkatli, erkekler zeki, kannlar münla, ve herşey di- dediğim gibi olacak ve ben kaybet tiğim eski cenneti iade eden bu âle- me çekileceğimi,. diye düşünür. * 'Gündelik kargaşalıkların — baya- gılıkları, haksızlıkları ne olursa o Sun, her halde, bütün bunların üs- tünde, kendi. eserimin - nizamına, intizamına — kavuşacağımı, — diyen kurtulür! * Sanatkârın, galrin müesses. kuv- yetlere, resmi makamlara, hüküm- Garlara karşı istikll ve gürurları. Ni en güzel bir surette iade eden On dördüncü Louis'nin tevecetihünü kaybetmekle hastalanan Racine de- gil, kırallarla alay eden, fakat kâı Mmüarefesini kesmiyen Voltaire di Bü, fakat, Bağdattaki büyük Türk Şalri Fazuli'dir. Ve sözleri dünya edebiyatında klâsik olmaya lâyık- tır. ©: 'Her cihetten Jariğim, Âlemde ha '« Bim ölü. ehli fenânı gakiri, Dediği zaman bunu, cihangir ve mühteşem bir padişaha karşı, Ka- 'nunl Sultan Süleyman — zamanında söylüyordu! Rizk için, ehli beka * İnsan, bir muharrir olursa, ken- disi hakkında gerek medh, gerek zem, gerekse güya — sadece tenkit, tahlil ve hâtıra olarak — yamlanlar içinde ne soğuk, ne saçma, ne yan: hş, ne haksız şeyler bulunduğunu düşünerek bütün bunlara bir. daha vesile verecek - ölümünden iki kat soğuyor. Evet, şüphe yok ki bir sa: natkâr için en ihtiyatlısı, mümkün olsa, Kcaldıktan. gonrı SANAT Meşhur bir mütehassıs olan “Dr. Willis Whitney” American Magazine'de çıkan aşağıdaki lerini anlatarak gençlere hayotta faydalı ve yaratıcı olmak için ne yapabileceklerini söylüyor. 21 yaşında olmaydım ve tıbba heves «tseydim herhalde dersleri takip etmez dim. Dah bir hastahanede hastabakıcı olurdum, sırasında hasta- rın küvetleri ile meşgul olur, fakat İközlerimi dört açarak etrafı dikkatle dinlerdim. Birkaç sene bu meslekti Tabbin da ihtısasımı yapacağımı öğrenmiş o- lurdüm. Belki böylece, cerrahiden gi yade hormonların - etüdüne - kendimi, vermek daha doğrü olacağını — Keşfe- derdim. Hatta, belki de neticede ecaacı rrahi malzeme fabrikatörü ol maya karar verirdim, neticede, çalış manın hangi istikamete doğru meyle- deceğini görürdüm. Herkes böyle değildir, fakat iümi a- rayıcının böyle bir kayda riayet etme. #L azımdır. 21 yaşında — olsaydım — ve dere heven elseydim, ticaret aha İsında çalışmayı küçümsemez, — evden eve dolaşarak plâstik maddeden — ya- İPilmiş çanak çömlek satmaktan da u- tanmazdım. Büylelikle, şüphesiz ki ia- İsanların psikolojisini bir İaboratuarda| olduğundan çok daha iyi öğrenmiş ©- lurdüm. Hem eğlenerek para kazanır- dim; alıcıların zevkleri hakkında bil- &i edinirdim, bu da bir ressamla fabri- katörün işine yarardı. Ehemmiyeti © Jan gey, seçtiğimiz işten ziyade, onun Üzerinde çalışma / tarsımızdır. Geçen gün bana bir albaydan bahsettiler. A- dam, harpten sonra, eski patronunun ona evvelki işi olan zarfları yar ma vazifesini verdiğinden dolayı Ssinirlenmiş; zira bu aaker harp esi 'nda bir bombardıman uçağında pilot. muşı Bana kalırsa, zarfları kapatmak hiç de fena bir meşguliyet değil. Zeki) bir genç bunda bir icat hissesi bular bilir: Acaba zarflar kendilerine düşen vazifeyi Jâyıkiyle yapabiliyorlar mı? Onları bugünkü şekillerinde sadece bir. İtiyat yüzünden kullanmıyor muyuz? Bunu bilmiyorum.Zamkları daha iyileş- türmek için, ve adresleri yazma, zarf- ları damgalama hususunda daha başka, şekiller bulunamaz mı? Steno-daktilo Tüzümsüz — ve sıkici bir iş değildir. Size dikte edilen gey- leri kopye ederken, ve dinlerken - çok teyler öğrenebilirsiniz. Acaba hiç bir daktilo bir yazı makinesinin şeridini başka şekilde - koymak için yeni bir sekil aramış midir? Hem zaten, ge- İritsiz de olamaz mı? Belki harfleri İdoğrudan — doğruya — mürekkeplemek için manivela ile işliyen bir nevi rulo ilim- çok — Sosyal hukuk İnsan hakları Milletler İnsan hakları, fikrinin eski bir ta- rihçesi vardır. Flihakika daha M. Ö. V. yüzyılda, Sofistlerin ferde kıymet ver meye başladıklarını, ve İnsanların do kuştan müsavi oldukları fikrinden ha- reket eden Stoigue filozofların., bu fi kirle gayri kabili telif gördükleri esa- ret ve kölelik gibi müesseselere - karsı amansız bir mücadele açtıklarını görü- yoruz. Denilebilir Ki “İnsan / hakları, Tikri tabi hukuk telâkkisi Nle yanyana İnkişaf etmiştir. Nazari bakımdan epey eski olan bu fikrin tatbikat alanında kendisini gös 'çök daha sonra mümkün ol- İlk defa insan haklarına hukuki bir deker tanıyan, 1215 ten itibaren ferdi) kakları tesbit ve bunlara riayeti tanhı- hiç ölmemek olacaktı! TU W MT Senaren ea Adam üre Pumphrey devam etti: — Bay Smith, size mu #imdi bize öyle geliyor ki, Küt eden İngiltere Kıralları olmuştur. utlak bir emniyetimiz vardı. Fakat bu emniyet sulistmal edilmiştir. g1 kaamın- | y Bizzat kendisi bay Adam'ın tanınmış bir masada oturduğunu görmüştü. Ve en yüksek hükümet Marla, Thompson ve zavallı bay Adam. — Pekâlâ, dedim. İlk uçağa atlamıya çalışı “Hükümet her gün ölenler olduğundan ve kimsenin, hiç kimsenin doğmadığından haber. dar değil galiba. Rusyada ne kadar insan doğduğunu bilmi: yoruz. M. Z. P. bir tek çocuğun peydahlanması için hiçbir Sisat almıştır. ama bu Küne kadar bay Adam'dan nasıl istifade edilebileceğini göste- n bazı kadınlarla dü- aktrisle aynl bir kadın bay Adam. raber yaşadığı kadının der e gebekesl olduğunu id- N bay Adam'ın çarçur “Sahnede Katiy Riddeli adiyle bir kadın...” diye taf- eri makamların elinde ak daha başlangıçta bir hata olduğunu söyledi. M. ni ve bunü yapanların aldıklarını ileri sürat. Televizyonu kapadım ve yataktan fırladım. Marge sordu: İstifamı veriyorum. Bir sürü insanın sana Kendin ağım. yayıldı. “The dlk sahifesinde haberi nde mücadele etmiş ol- bombası araştırılırken “The Star" hükümetin bay ve bayan Adam'ın aynı çatı altında yaşamasına, aynı yatakta yatmasına müsaade etmek- le müstakbel nesillere karşı vazifesini yapıp yapmadığını so- ruyordu, “The Star,, bay Adam'ın milletin malı olduğunu, son derece nadir hayati bir servet teşkil ettiğini, böyle bir halde milletin, daha doğrusu dünyanın hakları evlenme ve aile hak- Jarından Üstün bulunduğunu söylüyordu. * Ertesi gün, bir pazartesi, gazetelere mektuplar yağıyor- du. Ekserisi kadınlardan gelen bu mektuplar bayan Adam'a ateş püskürüyorlardı. Parlâmento muhabirleri de kongreye yığın yığın mektup iğini bildirdiler. Homer'le Marry Ellen tabil olup bitenlerden haberdardı- Jar, İkisi de son derece sinirliydi. O perşembe radyoyu dinle- meleri için kendilerini gezmeye götürmüştüm. Dönüşümüzde Jane telefon etti: - Bütün gün sizi bulmaya çalıştım. Bay Pumphrey bir tezkere göndermiş, yarın plân bürosunun toplantısına iştirak etmeniz lâzımmış, çok aceleymiş. — Pekâlâ, giderim, dedim. Brtesi cuma günü plân bürosunun toplantısı, vezneda: bültün nakit parayı alıp kaçmış; bir bankanın müdürler mec- llsini andırıyordu. İçeri girdiğim zaman sanki o veznedar ben- mişim gibi yüzüme baktılar. Gableman ve Klutz hastalığın bulaşmasından korkar gibi iskemlelerini benden uzaklaştır- dilar. Yüzü al al çizgilerle kaplı olan Pumphrey - hayatına kasdetmişim gibi sert sert yüzüme baktı. Sizi burada gördüğüme pek memnunum, bay Smith, dedi. Büyük bir buhran içinde bulunduğumuzu size hatırlat- miya İüzüm görmüyorum, Dinleyici olarak çağırılan / Harp, Dişişleri, İçişleri, Bah- Sıhhiye Bakanlıklariyle Milli Araştırma Konseyinin ire subayları başkanlarının dövüşmesini seyreden uslu ço- gel übat cuklar gibi duvar kenarına sıralanmışlardı. Bir köşede, Cum- hurbaşkanının kâtibi Danny Willams oturuyordu. Ciddi bir tavrı vardı. Hiç gülümsemiyordu. Fakat gözlerimi kendisine 'bana bakıyordu. Kar gevirince gözünü hafifce kırptı. Herkes Anlıyor musunuz bay Smith? Sulistimal edilmiştir. — Homer Adam'ı bir dakika karisiyle başbaşa bırakma- 'nin neden bü kadar korkünç bir şey olduğunu anlamıyorum, dedim. Onu, S.D. ye başlıyabilmemiz için formunda bulundur. liniz. Benim de yaptığım bundan ibarettir. den biri Homer'i daha iyi idare edebileceğine kaniyse çekil- mekten pek memnun olacagım, Memnun olmakla kalmıyarak çılgınca sevinecekim. Perey Klutz'un gözlerinde vahşi bir parıltı yandı. Ben de bu fikirdeydim. Vazife bir kişinin taşıyamı- yacağı kadar ağırdır. Bize lâzım ölan büsbütün yeni bir teş- kilâttır. Tamamiyle yeni bir teşkilât plânı çizdim. Daha kim- #e sözünü kesmeye vakit bulamadan iskemlesinden fırlıyarak duvar kenarındaki dolaptan çıkardığı iki metre boyunda bir plân tomarını açmaya koyuldu. — Göreceksiniz, dedi. Hemen hemen aynı şeydir, yalnız yukarıda Bay Smith'in bulunduğu yerle aşağıda “ameliyat kısmı arasında Bay Adam'la doğrudan doğruya mesgul ole cak komiteyi tesis ediyoruz. Bu, evvelce tasavvur ettiğimiz- 'den daha geniş bir komite alacak. Çünkü Dişişleri Bakanlığı 'da orada temsil edilecek. Mutabıkız, değil mi Albay Phelps Smyth. Küvvetle geriye eğill bir iskemlede kollarını kavuştur- müş, memnun bir tavırla oturan Phelpa - Smyth kalktı. ve dedi. ki: — Harp Bakanlığı cihetinden endişeye mahal yok. Gene- ralim namına söyliyebilirim ki, Harp Bakanlığının başlıca dü- #ündüğü emniyet meselesidir. İâve etmeye hacet görmüyorum ki, emniyet — vazifesi Harp Bakanlığına bırakılsaydı, bütün bu şeyler Olmazdı. Kut — Merak etmeyin, bu noktaları düşündüm, dedi. Burada sey düşünülmüştür. (Ve plânın nihayetinde çizilmiş bir s- Evvelâ Bay h ü kutuları gösterdi.) Birazdan bu cihete geçeceğiz. Bay Smith'le meşgul olalım. Müsaade eder misiniz Ediyorum. Devamı v —— TEKNİK | yazısında hayatının tecrübe- yapmak daha iyi olurdu? Ben bilmi- yorum. / Fakat akılli bir daktilo için hakikaten düşünülecek ar. Bütün bunlardan çıkarmak gim hisse, birçok Iinsanların, çok geklere bakmakla hat iatedifiriz ge. unu bilmeniz için en iyl metod, çeşitli metodları denemenizdir. #ayet bir fabrikada çalışmak hoşr Za gilmiyoraa bir magazayı veya çift- JiRİ deneyin, Bu şekilde aadece isinize €n iyi geleni bulmakla / kalmıyacak, bütün bu tecrübelerden işinize yaraz malümat edineceksiniz. Zannedildiğine göre birçok insanlar lece 20 yaşına kadar. insanın bire İgeyler öğrenebileceğini tahmin ederler. Halbuki ben tp çahışmala duğum zaman 70 yaşında İdim. Tabii bu diplema alma gayesiyle değil, — fakat Jâboratuarlarımızda — meydana getiril- miş ve vücudün hararetini yükseltme- ye yarayan bir Alet üzerinde en iyi gartlarla — tecrübe — edinmek — icin, yaptım. Böylece elde edilen “suni hesj raret,, ile bazı hastalıklar tedavi edi-. debiliyor. 18 yaşında elektrik kaynakçılığı işi- ne atıldım, ve usta bir kaynakçı ol İdum; gürültüyü ortadan kaldırma yol- Jarını aradım. Bu vakayı, hiçbir. xa man kendimi methetmek için değil fa-| mçlere, öğrenmek için hiçbir za- olunmayacağını — göstermek tiyorum. Üzerinde gayret sare fettiğimiz iş, ne kadar çetin olursa ol sun zihai iktidarnmızın ancak cüzi bir kızmını kullanırız. Gittikçe daha fazla icat ederiz. İşi Kartopu — gibi. büyür. Bugünün düne yası şimdiye O kadar hiç meveut olmamış imkânlar bahşediyor. — Bune lar dürmadan çoğalıyorlar ve zannek dersem hudütsüzdürler da. Yiyecek maddelerinin fazla istihaar linde Korkulacak bir şey yok. Zirsat, gençlere zirat makineler sayesinde, fazla yorucu olmuyan, çok büyük bir. faaliyet sahası sünüyor. 21 yaşında olsaydım, - bir çiftliğe çırak girmeyi ciddi olarak düşünürdüm. İş öğrenize ken bir yandan da para kazanırdım İyiliklerin en iyisinin insanlığa ya- pilan iyilikler olduğunu — yaşım ilerler| diği nisbette daha çok anlıyorum. Bas 'a yeni bir mesgüliyet seçme iktidarı verilmiş olsaydı kendi kendime üç sual sorardım: Halka hizmet edebilecek miz yim? Bana neler temin edecek' tabiatiyle, mali ihtiy Jebilecek mi? ve Birleşmiş | teşkilâtı Bu arada çıkarılan en önemli hakları vesikası 1688 tarinli vi ol Rizhta, tir. Fakat sadece kendi va'anı daşlarına münhasır olmayan, cıhan G Mmul mahiyetteki İnsan haklarını tayiğ) eden, Fransızların 1780 tarihli “İnsaa| Hakları Beyannamesi,, dir. ©O devrin ileri gelenlerinden La F yette “Milletlerin hürriyet dostu olmer| Si için herşeyden evvel bu hürriyetleri| tanıması icap eder., , ve Condorcet; “İ san Hakları Beyannamesi bir hürriy teminatıdır., sözleri ile - bu. teşebbünle istihdaf edilen gayelerin e oldukunl Kayet veciz bir şekilde ifade etmişlen dir. 1789 Beyannamesinden sonra muhe| telif tarihlerde - birbirlerinden ax çe farklı insan hakları beyannameleri ki leme alınmış ve Fransiz Anayasalarını başına getirilmistir. Gün geçtikçe, kati ve nihal bir b lar beyannamesinin ilânı fikrinden ve birleri ile, bir takım yeni hakların ke| Bülüne İmikân birakılmıştır. Netekim, bugün Franaada meri ug 29 eylül 1946 Anayasasında saki beys leki (1780, 1848) hakların te di ile İktifa edilmemiş, zamanımız Içi zarurl sayılan bazı siyasl, iktisadt içtimal prensiplerin ilâvesi yoluna dilmiştir. Hürriyet taraftarlarına tar zan gığınma hakkı gartlarının tesbitli meyanda zikredi mokrasiden tebilmistir. MiNE hukuk Jukla görüyoruz. Mahiyetleri itibariyi cihanşümul olan insan haklarının mi 'na ve teminat bakımından da böyl olmaları kadar tabii. bir şey tasavı Bu vazifeyi, kuruluşunün. daha — l günlerinde Birleşmiş Milletler Teşkil ti üzerine almış, bunun için Ekonomt ve Sosyal Konseye bağlı bir. "İn: Hakları Komlayonu,, teskil etmişti. dir. Zira Birleşmiş Milletler Anaya: sının gerek önsözünte, “gerek maddel lerde İnsan. haklarından Yak bahsedilmiş, fakat bunlar haklar. ve teminatlarının ne zikredilmemistir. Şu halde Mülletlere gu iki önemli vazife terettüği etmektedir: 1 — İnsan Haklarının t bit 2 — Bu hakların teminatının olacağı. 'İnsan Hakları, Komitelerince vücude geti aralı rinci merhal Tunmaktadır. buradadır. Tesbit edilen bu hakların / Birleşmli Milletler Anayasasının hükümleri, dahl de teminat altına ahi n ayrıca tetkike ah yukarı amimiş bi 10'aralık gününün önenli seledir. İamet GİRİTLİ