B Aralık 1010 $ İeikiyre AZADLI İm dört aya e TRasdi ekalim eee oflar ÖöKCe eyek do intanca bmedii AA Liyü © #tal. Canıt lete Hldan Yukalmlşi YAR seeiyle Banü Haramrtalın “vir kaçını e böyle hür. zezmemleir.. Gerçi Bezlalir Tükemlmr “yünü Süleyman Ça 'İmkân T TTTT A N A D 5 vedüRa SS — Heeyt.. Kamen Coni.. Kar W mhen, kamen! İçlerinden biri bir sıçrayışta Üs- tüne apıştı, / çıplak - topuklariyle karnını güm güm dövdü. Bir diğe- ri de uzun kulaklarını çekiştire rek: “Dörtnaln kalkmak - istemi yorsundur mu, Bay. Çemender?. Üç nala mi kalkacaksındır?. diye alay etti. Bir başkası da © lindeki sopayla kıçına bir-iki yere leştirdikten sonra sivri ucuyia da dürttü. Azadlı, göyle bir silkindi. &lam olan arka ayağı ile bu çapkının kabasına bir. tekmecik Savuruverdi. Çocuk yere yuvarlan- mış, toz toprağa bulanmıştı. Çete efradı arasında yuhalar, kahkar halar yükseldi.Kahraman süvari de yere atlamıştı. Her biri inceli ka- Tinlr Sopalarla vurarak, - dürtüşlü yerek onu bir iyice dövdüler. Ku- laklarını kıtarak, topal ayakını sü- rükliyerek — uzaklaşmağa — çalıştı. Aralarında bu Çete efradı buhum- bil eşekle daha fazla uğraşmadı. lar; yiğit kovboycuklara binek o M XFORD Sosyal Tib Enstitüsa doktorlarından Dr. A. Stewart'la Dr. W. Haghes, fabrikalarda ve- vem Üzerine yaptıkları bir seri tetki- kin birincisinde su garip hâdiseyi açık- Tamışlardır; Bibise ve ayakkabı reme tutulanların sayısı büyük atelye- derde, küçüklerdekinden daha çoktur. Ayakkabı sanayiinde, isçisi 600'ü bulan sanaylinde, ve- lacak Gan yoktü onda, Vücudüna birkaç taş da gümlettikten #on. a yanından ayrildilar. Şürasi bü: ram Sialiyordu, e zamandanberi dayak yememişti cünküt.. İleride- Ki bağin kenarında, böğürtlenler afasından Osizan pinardan / kana kana bir su içti; Oooh, bir tek meyle hürriyetini müdafaa edebil. düği İçin ne kadar memnundü! vel giydi serümtlik amma, | çan Aylarnın sönüne semisük | Hava ai SK buleniyor Orüksür | üeütüyor ve'me kuyu Taşındaki'çır | Ban ne Ge keca seyün y | Murlardan koruyamıyordu artık. A- Zadlı'yı, “Ah, sırtında <hiç değilei bir Çulü Veya keçe-bellemesi — ol saydi ne olurdu?. Hemen hemen Başka bir geye ihtiyac bile duymu- yordu; tarla kıyılarında karın do yurabilecek kadar kurü ot bulu: nuyort Bağlarda, bahçelerde - rüz gârların — bir kenara - Yiğiverdiki Asma ve İncir yaprakları daha aice emekli eşeklere yeter de ar tardı. bilet.. Artık arpa:yulaf er neni, saman, kuru öt filân necek değildi yar. Madem ne aB F, ne hafifi hiçbir hizmet görmi: Şeceksin; yetmez mi bu kadar g- JAT Sanki İnsanlar, kendi. emek. ilerine daha fazia mi hayat hakkı verirler?. CA Azadlım; / onların Çokları Başlarını sokabilecek bir Şecekondudan bile mahrumdurlar! Halbuki bak sahibi sanki senin için yaptirivermiz bu küllübeyi, Titrl yor müsün? . Titriyeceksin elbet e- Emekli değil misin?. * Simsiyah, korkunç bir geceydi. Azadlı'nın her zerresi ayrı ayrı titriyordu. “Şimdi ahır kimbilir ne kadar sıcaktı?. Kapısı iyice kar panmış, rüzgür girecek deliklerin hepsi tiıkanmıştır. Bir yanda Barı öküzler, öte yanda alaca inek ve buzağısı tatlı tatlı, yayvan yayvan Keviş getiriyorlardır! Yemlikte mis Kibi kuru otlar, Âlâ arpa samanı: 'Acaba topal ayağını sürüye sü: rüye eve gitse ve meselâ — İisanı hal ile: * Gerçi artık iyi kötü bir işinize yarıyamıyacağımı — bon de biliyorum. Eski hizmetlerimi sa: Yıp dökmekte de bir mâna ve fay. da yok, doğrudur. Amma ne kal mış surada benim ömrüm?.. Kerem edin, bırakın da ahırın bir köşeci. Kinde son dakikasarımı geçireyim Yem falan da İstemem; arkadaşla. ımın artıkları bana çok bile-. Ön. Jarin nefesiyle ısınırim. da... dese, diye düşündü. Fırtınalı gecelerde kaç defa buna benzer şeyler dü sünmüştü de sabah olur olmaz ka. rarından vazgecmişti. Rüzgürin uğultusuna tâ uzaklar. dan gelen ulumalar da karışıyor. dü. Ne berbat bir gecel. Sabahi beklemeğe ne lüzüm var?. Ne o dursa olsun kararını hemen tatbik etmeliydi. Kulübeden çıktı, karan: hıkların içine sarsak sarsak dal d * Ertesi gün, ellerinde uzun sırık- harla bir zeytinlie gelen bahce sahiplerinin 'on yaşlarındaki oğlu bir hendekin kenarından seslendi. — Baba, baba! Bir eşek ölüsü! Adam da geldi, baktı; Azadlı Aın dişleri siritan iri kafası, uzün culaklariyle ayakları ve kuyruğu yerde yatan leşin bir eşeke nit ol duğüna dalr emârelerdi. Karın, öğüs ve vücudün bütün diker tar Tafları parçalanmış, etler soyul. müş, ortada upuzun, henüz - yaş ve Kanlı bir bayvan iskeleti yatı: yordü; kemiklerde fitli fitil, tirtik fiftik kıpkızı! et parçaları vardı. — Ahmet, dedi adam, ordan ça- payı küreki al gel de toprakla iyi c& örtelim şu mundarın üstünü, Yoksa yarın öbür gün leş koku. /sundan İş mi görülür burada! Evet, "Bir eşek varidi zaif ü ni- Mahmut ÖZAY robun girmediği yer kalmıyor danlar, küçük fabrikadakilerine naza: n dört defa daha fazladır. Bununla beraber, büyük atelyelerde havalandır. ma ve çalışma şartları iyldir. Halbuki, küçük atelyelerin ©6 24 ünün hıfzıssık- ha şartları kötüdür. Bundan gu netice çıkıyor ki, çalışma #aatlerinde İşçilerin nisbeten birbirine sokulmuş oldukları zamanlarda “mik. rop” alma tehlikesi daha büyüktür ve bu hal gözönünde tutulan diğer hıfzıs. YENİ İSTANBUL Hoktxwoob'dan / zeten haberler Marla Montek ile eşi J. P. Au: mont'u Atlantid filmini çevirdiklerini bildiriyor. — Fransiz. romancısı Plerre Benolt'nin çok. taninmış. eserinden Alınan film, — mevmuunu, — kaybalduğu Kldia. edilen Atlantis kıtasında. cere- yan eden bir. vakadan alır Sinema meraklılarının — hatırlıya- caklarına göre, on yedi sene evvel kıy- metli Alman rejisörlerinden G. Pabst ayni mevzudan bir film meydana getir mişti. Franmaca Ve Almanca çevrilen filmin her iki nüshasında, gaip ve es- Tarli ülkenin kirallçesi roiinü Brigitte Atlantld artistleri Plerre Bl Dünvya fTil Dünyanın her tarafında film sa- nayil esasli bir buhran geçirmektedir Mustolini'nin yıkıcı — tahakkümünden kurtulan İtalyan filmelliğinin — bütün imkânsızlıklarına rağmen renlist bir sanat anlayışı ile “Roma açık şehir, 'Selusela,,; “Pâsa,, gibi filmlerle ileri bir hamle yapmakta olduğunu görüyo- ruz. İngilterede ise İkinci Dünya Har- binden sonra iş başına geçen Arthur Rank gibi büyük bir iş adamının saye- sinde canlanmış ve “Hamlet,,; “Beşine ci Henry,,; "Büyük ümitler,, gibi film- der çıkarmaya ve Amerikaya rekabet etmeye başlamıştı. Fakat İngilterede paranın düşürülmesi Rank firmasını da sarstığından birçok stüdyoların ka- pandığı söylenmektedir. Fransada ise filmcilik günden güne kötüleşmektedir. Bunun neticesinde bilhassa son zaman- larda verdiği kötü filmlere — rağmen Hollyvood'un sinema dünyasına hâkim olmakta devam ettiğini görüyoruz. Zaten Amerikalılar — başlangıçtan beri bu hâkimiyeti — ellerinde tutmak için büyük gayretler göstermişler ve bütün vasıtalardan istifade etmişler- dir. Meselâ filmciliğin / bütün teknik kolaylıklarından ilk istifade etmesini bilen Amerika olmuştur. İkinci Dün- 'ya Harbinden evvel Amerikalıların gü- zel filmler çıkarmış olduklarını inkâr letmemek Jâzımdır. Lubitseh, Maurice Chevaller ile çevirdiği “Aşk resmigeçi- dil; “Le Lieutenant — Sourlant,, — gibi filmlerle, Alman operetlerinden üham alan, Avrupa tiyatrosu zihniyetini Hol- iyWwood imkânları ile gerçekleştiren re- jisörlerin başında gelir. Aynı rejisör, Paris'in küçük tiyatrolarında oynanan hafif komedileri ele alarak “Üç kişilik serenadi; “Cennette karışıklık,, gibi Küzel filmler de yapmıştır. Fakat bu gibi filmlerin asıl Üstadı Capra olmuş- tur. Bundah sonra bir zamanda “Big House,; “Little Caesar,; — "Scarface, gibi filmler moda oldu ve halk bir müd. det de gangaterlerin — mitralyözlerini dinlemeye koyuldu. Bu arada şarkılar bahane edilerek güzel kızlarla dolu şa- hane revller yapılmaya başlandı. “Bro- adway garkısı,, “Altın — arayıcılar,; 42 nci sokak, bu maksatla yapılmış filmlerdir. King Vidor'un ırk meselesi- ni ele alacağına, malüm — çerçeveler bir film: HABELYWOOB SİNEMA 17 sene sonra tekrar gösterilen ATLANTİD Helm oynuyodru. Etkek batrolü manca nüshada Güstav Diemi sızcasında Pierre Blanchard paylaşmış- dardı. İstanbula, filmin Franmaca nüshası getirilmişti. Plerre Blanchard'ın ya- Handa, Morhange rolünde o zamanın oldukça tanınımış artistlerinden Jean Angelo bulunüyordu. — Brigitte Helm, filmi çevirdiği zaman 28 yaşındaydı. derhal yıldız. pâyekine erişti, tuvalet. deri köpye edildi, saçlarının biçimi mo- d oldu. Beyoğlu hafta evvel, A t sinemalarından biri, bir Araplara y t girebilecek mahiyette € Brigitte Helm filmin bir sahnesinde mociliği ve den faydalanarak yaptığı Arap film- leri bundan sonra gelir. Buna mukabil “Ben bir pranga kaçağıyım,, gibi sert içtimal tenkitlere yol açan yahut “Se- Kiz davetlileri,; “Karga çiftliği, gibi filmlerde yavaş yavaş içtimaf mesele- lerin akisleri görülmeye başlıyordu. Hollywood'un uzun müddettenberi Silik ticari işlere mahküm etmiş oldu- Bu birçok kimselere, sesli film büyük şanslar getirmiş, birçok iyi eleman- lar kendilerini göntermek fırgatını bul- muşlardır. “Kayıp keşif kolu,; “Bütün şehir bunu konuşüyor, gibi unutulmaz filmlerin yaratıcısı olan John Ford bunların başında gelir. Frank Kapra ise bir zamanlar eski bir. hikâyeye, Cendrillon'a “New - York — Miami filmi ile tekrar hayat vermesini bilen küvvetli yaratıcılardandır. Fakat sesli filmin hamlesi ani olduğu kadar da kı- sa sürmüştür. 1936 den sonra inhitata doğru gittiği görülür. Zaten bu tarihte sesli filmin başlaması ile kendisini göz teren iktisadi mücadeleler — de bitmiş ve Hollywood artık tamamen — sekiz büyük kumpanyanın hâkimiyeti altına girmiş bulunuyordu. Bu sekiz kumpan- yanın başında gelenler şunlardır: Zu- kor tarafından kurulmuş olan Para- mount, Loew'un teslslerinden M. G. M.; muvaffakiyetini Wentern'e borçlu olan Warner, Rockfeller'in bankası - Chase Natlonal Bank tarafından finanse edi- len Fox ve nihayet gene Rockfeller'in eli altındaki radyo şirketleri tarafından kurulmüş olan R. K. O, film kumpan- yaları. Başta gelen bu beş büyük kum- panya, filmler yapıp dünyanın dört bir tarafına dağıttıktan haşka ayrıca bü- yük sinema salonlarına da maliktirler. Menelâ Paramount şirketinin tam 1273, M. G. M.'in 522, Fox şirketinin 585, Warner'in 567, R. K. O.'nun 181 sine- ma salonu vardır ve bütün bu şirketler yanl Amerikan film sanayii, Morga: Rockfeller, W. R. Henrst gibi Ameri: kanın iktisadi hayatına hâkim üç bü- yük küvvetin alâka, himayesi ve ni- hayet köntrolü altında çalışırlar. Bu muazzam kuvvetler gözönünde tutulur 4a bütün sanat anlayışlarına ve kabili yetlerine rağmen Avrupalıların Ame: rikan sinemacılığına neden bir. türlü rekabet edemedikleri pek güzel anlaşı Fran- çüsünün film Üzerinde ne gibi tekir ya- pacağını bir Ka ten, aradan, hel modasına ve Sair icaplarına doğrudan zevkle seyrediliyor. düt saklıklar bu oön yedi senelik filmi okutmak, gerdeninden bir puse versen ne olur Veya “GÜL kokulü saçların var nekşeli kaşların — Kalbime saplanı- göstermek Jâzımdır. — Bayfa 8 - Bu şehrin içinden Vitrin ve işporta Mi kuruşa satılanların hattâ biraz dex ha iriceleri ve İşportada fiyatı sadece on kuruşa! Portakal, Urfa yağı değil ki, içine hile yölile başka madde karıştırlabil. sint., Ön kurüşa #atılan bu nefis porta kallardan, manavın çırağına inat, ee Kiz tane de ben aldın. Kitaba varıncaya kadar, mide ve kafa malzemesinden bir çok geylerin niçin işportaya döküldüğünün işte si- Ze en kısa yoldan İsahi — Kaldırım malı, belki malin en: iyisi değil am- ma, her zaman için mutlaka en kötü. SÜ de değil, Mısırçargışı — kapısında, Kilosu iki buçük İiradan — gamfıstiği atıyorlar, - Denemek için bir parça aldım, Manavda, dört yüze satılan- lardan daha taze, daha içli. Vitrinlere bakmaktan başı dönüp gözleri kararanları, işportaların peşi sira koştuku İçin ayıplamıyalım. Ar yılında değii, kâr yılındayız, Vakaa, satıcının fahiş kârı yanında, ucuza temin edilmiş bir malın alicıya sağlayacağı kâr, devede kulağa ben- 'zer amma, kesede kalan ön paranın bile kendine göre bir değeri var. İşporta mallarının burada medhiye- sini yapacak değiliz. Hattâ biliyoruz: Kiminin — terazisi — hilelidir, - kiminin malı bozuktur, kiminin temizliği şüp- helidir... Fakat üzerlerinde, bu mahzurların hepsini ortadan kaldıran — eihirli bir tılıımları var: Ucuzlük! İşportacıyı itip kakmakla - vitrin sahiplerinin ellerine bir şey geçmez. Akılları varsa, az kârla çok mal Satıp Sürümden kazanmanın — yolunu bu sokak adamlarından öğrenmekte Bn udüzü, her zaman İçin en kös tüsü müdür? Yani ucuz etin yahnisi mutlaka tatsız mi olması Tâzımdır? İsporta mallarının, — bu İddinyı, Künden yıkamasa bös bir hayli tağını tiraf etmeliyiz. Dükkân. kapım, hak kapısıdır derler. Fakat bu söz hak- ka riayet etmesini bilen nesillerden kalmıştır. üNü İtiraf etmek Jâzım: Sokak satıcılığı, gehrin parlak vit rinlerine hiç bir devirde bu derece küvvetli bir rakip ulamamıştı. ÇAyni malin ayrı ayri dükkânlarda İ gemtine göre - ayrı ayrı fiyatlarda Satıldığı bu dümeni bozuk piyasada, “Aşporta, âdeta bir can kurtaran nildi olmak İatidadını. gösteriyor. Renkleri değiştiren çiy ampullerin aşığı altında size o kadar parlak gö- rünen şü kumaşı, bir de çıplak gözle tetkik edinle, Sade kumaş için mi, bu böyledir? Hayır! Vitrinde boy göntermeyen ne- ler var ki, içerde ne derece çekici ve kandırıcı İse, dışarıda o kadar baya- Bıdır, Sadece, halkı aldatanların yal- duz. işportacılardan ibaret - olmadı; zan küçük bir misalini / vermek iste- dim. Iç tezgâh ile sokağa düşmüş mallar arasındaki fiyat uçurumu, bu derinliği — muhafaza edecek - olursa, vitrinlerin birer ikişer işporta haline gelmesinden korkulur. Birkaç gün evvel, bir. manavın - önünden Yaya — kaldırımında Portakal - satıyordu. Onu eliyle dürttü: — Hiş! Çekil ordan be! — Ben sana ne yapıyorum? — Müşterileri kaçırıyorsun! Gözümün ucuyla Işportadaki porta- kallara baktım. Manavda tanesi yir- kör ürkçeleştirerek gösterdi. Zaman öl- merak ederek, gidip gör- dük ve Pabst'ın rejisörlük kudretini daha takdir ettik. / Hakika- film gibi zamanının döğrUYA tAbİ bir sanat şubesi — için, uzun bir müddet geçmiş olmasına rağ- men, — Atlantid ayakta dürüyor. ve Yalnız, Türkçe lajda muüsiki adaptasyonunda ak- yardı. — Meselâ, Müslüman 'Tanrı ulüdür” diye ezan dramatik sahnelerde “TA /or Wnct uzün kaşların” tarzında güf- eler, “tevarık” kelimesi yerine fran- telâffüziyle — “tuareg” kullanmak, “Rahatını kazanmış — bir insan, ölü: mü de kazanmış demektir” gibi mâ- vası meşkük cümleler, lehe kaydedi- lemez. Sinemanın klâsikleri arasınn filmlerin — dub lajlarına daha fazla dikkat ve itina Fa. Balıkpazarında geçiyordum. genç bir adam Manavin çırağı Fen âleminde Pilotsuz Hava Harbi İ etwet Dünya Harbi'nin son yüla. 'Tında Almanların Londra — üzerine yakdırdıkları Vİ ler ve V2 lerden bi Ti Pilotsuz hava silâhlarının müstak. bel bir harpte oymiyacağı rol - askeri mahfilleri derin derin düşündürmekte- âr. Amerikalilar, Almanyanın — işgalin: den sonra oradan getirdikleri V2 lerle yaptıkları — tecrübelerde - sansasyonel neticeler aldılar. Tecrübesi yapılan bu 'uçan bombalardan biri 480 kilometre yükdekliğe çıkarak akıllara durgunluk Veren bir rekor kırdı. Ami bombanın üserinden atılmış olan küçük bir ror ket öyle başdöndürücü bir süratle düş. müştü ki yerde bir daha çıkarılması: İna imkân olmayacak kadar derinlere dnrdı. Sesten daha hizli uçtükları — İçin gelişleri işitilmiyen bu bombaları an: Cak Yadarlar haber Verebilir. Fakat radarın tesir sahası on kilometreyi geçmediğinden bombanın süratine gö- Te âlet, roketin yaklaştığını olsa olsa 'on saniye evvel bildirebilir. On saniye icinde insan kafasının gerekli müda- faa tertiplerini almasına imkân olma: çığından roketlere karşı müdatma ai> dahlarının tamamiyle - makincler ta: Yafından otomatik bir şekilde — idare edilmesi lazımgeliyor. İşte ileri bir harp Sanayline sahip memleketler, — şimdi bir yandan bu pilotsuz bombaları te- Kemmül ettirmeye çalışırlarken — bir iyandan da bunlara karşı müldafan si- Jahlarını fennin son bulüşlariyle oto- iratik bir hale getirmek — için elden gelen gayreti. sarfediyorlar. Bazı — teknisyenlerin — tahminlerine göre birkaç sene içinde bombardıman Uçakları artık modası geçmiş bir si- Jâh haline gelecek ve bütün hava ta- arruz vasıtaları İnsansız sevk ve ida- re edilebilecek hale konacaktır. — Pi- Jatlu tayyareler olsa olsa, hedefler- İden çok uzak mesafelerden roketleri bu hedefler Üstüne atmak işinde kul- hanılacaktır. Amma yakın bir istik- Balde, pilotlu avcılar tarafından — de- Bü, onlardan Kat kat süratli roket av- cılar tarafından taarruza — uğriyacak İhombardman tayyarelerinin havalarda kutuşmasına imkân kalmıyacağını 1d- din edenler de vardır. Amörikanın bir havacılık araştırma bürosu, bir bombardıman tayyaresine ianbet İhtimali binde N90 olan patla- yıcı röketlerin şimdiden mevcut oldu. kunu haber vermiştir. Çelik bir başla İber bir gövdeden mürekkep — olan bu İroketler yolda parçalanmakta ve baş kınmı saatte 5000 kilometrelik korkunç Yukarıki resimde uç: Hicri 1949 | Rumi prn . " Sater | ARALIK Öğrenmek ihtiyacında olduğunuz herşey :| 14 A 5 a 5 Tiyatrolar Pa Fo n TERRAR K aN aa Gelecek ve gidecek uçak, E 1869 | Pazartesi | 1865 ——— SARAT (41686) Tehlikeli karar — | İi | ÜSant: 8715 Ankara Radyosu, 10 yerederddi İ söe D an Eczahaneler * h L NERIR zirarmeDANNi oe İPDATEAMA Üü? Bi Tafan OSKUDAR CİHETL ddi lli PaT pi pi : Çü | Teal ddi bi oydut Ankara ilm müzikleri © Zd0 Tatanbu L ea Çe AĞRaaanan) Amerie | — Hatan, icücükpazardar eI üpei | sUAMMER KARACA örENETİ . | TT Temirli / Dimltrlosün İ ANKARA(SIN Kara bayrak — | — BUDONU ÇArYeLA müzlei — 245 Ka Basra, Şamı — 0 ŞEEe HEREEE *| e D YARaca 1 | Ymaskesi YÖKCMS Ni Melikeni V B Sa0PKA, (Anerikan) N yüp : el Tmsak | izin 'Sokak, TAKSİM(A3191) Kanatlardan Türbe | PARK(I1131) Fedakâr ana Dane müzlet: Boston, — Shanon, APeaRei BK Müzeler ü LURGANI İalmale katiller tanbul Ra ) G saanaer. (Türk) Adana, An- z Mi t Alaşlamyan. G — Yam “silö,, Kadlür Öperü'de 21 e | YILDIZ. (42SiD Samba Kıralı — | YEWECeEİ) Vahsi arenar' İ ğiae Banea ) <0 valara e ŞErtuked, Firusağa o maz. (Tersi) Çoban. 6 — (Tersip ge T Çümarleri sant a0 N ANEABA Fazmrsirsamlüi A İzmir | istanbul Radyosu (Pi — ax00 | M0 AE ğ Sisit Maçka, Maçka C. 6T T aei Ka Bd HSS Bllaaı * BĞ c Bki Yan e ll İ Şeana vek - Kü | — Ki ahi GUa d | ua aa gÜND Ka lrar ei St a ğ zar, saat ) | , Ftvarmo İzmir Şehir Tiyat- | Kahram r Radyoru, şarkılar ve Londra, Shanon, Gönder, Bos- İbrahim Balmumcu, $.B. İstiklâl. Dün içinde döndüğü Türk ve İslâm Kamlerl Sellper- | Toru Tel: 2064 » Boş beşik (Piyes 8 | MtLAL(a7717) 15 aralıkta açılaca kler (e e 1400 “leta " Hayim Berk, Fi at 3 NNN Tei TÜ e el Beedderi: öslnPer | perde 8 tabio) Tlalap kapa | Tağyen Baval | e0 BALY. (Türü Ankara, Mas İ — RiâVan Sümb, Samatya Ka İ maR T ahçe Deniz Müzesi 1 Cu | SAAt 2080 'da - Pazar. günü Üç kahraman SÜMERCB) Kalküta - Örümcek W garkılar türküler GA —e . L SA ÜRMİetiR. Tllmdkapı Karagt ğ SEER SY MYa ea 5 Sik | ada maune, » AZAKCASIZI. Şöninler v a l HBAY NN LA — — | ellar K SK GD Samealiğee 'a MARMARA Kılıçların MELEK (15008) gehitler kalesi ÇAA G a GELECEK OLAN VAPURLAR — | Ürküdar d arının elinden almak. Birdenbik Sıhhi imdat | Sinemalar MİLLİ(23062) Kılıçların gölgesinde vi İ Yanmasa Heği KONYA (Bandırmadan) —— | Sariyer: Kezam Ezcünesi | BexKU murmacarıN mazLt M e ea Üat GLNNO lÇi Büpola adyo Türk müzigi — 2026 'YYAR (Kurabiga, İA ST | N S Msatir, Ki 3 — adilâna Ankara, 91 İ ALKAZAN (628C3) Cani kaçıyor - | YENİ(Bakırköy)16-126 Saygun aşk | Sentonik konserler: Okuyan Rifat Aybara 15 | SISSUS (Bandırma Güray, Saraçoğlu (azdan pek. 5 — Tel, Şıra, 6 — Yara, Ankara öörlemir 2225.xK, Yaka 056 İFEK (M280) Tabancalar Patlarken İ SÜKEYYA 0 » Ehlisajip selerleri | İ2L40 Doğu Ekspresi