| | | l B denbire göstermiş oldu. Halbuki bizlere, y F bam birbirine ne kadar bağlı, n — e AT $ Aralık 1940 YENİ İSTANBUL Sayfa 6 azan: Andr& Gide İSEYİ bitirir bitirmez annem beni şuna buna tanıtma zamanının gel- diğine hükmetmişti. Fakat bir İki yakın akrabadan, bir de Paris'ten Rouen'a nakledilmiş olan Hukuk Fakültesinde babamın ahbabı bir iki pro- fesörün ailesinden başka pek öyle tanıdığı da yoktu; o güne kadar, herhal de, mühitini genişletmek lüzumunu da hissetmemişti. Sonra benim be- kendiğim edebiyatçılar ve sanatkârlar muhiti de ona bir muhit olama dı; zaten içlerine girse bile muhakkak ki yadırgardı. O gün beni kimin evine götürdüğü şimdi pek aklımda dekil. Galiba bizim, Atina sokağında oturan Saussin ismindeki kuzenlerimize gitmiş- tik; bunların evinde dans dersleri aldığmı ve can sıkıntısından da patladı- ımı hatırlıyorum. O gün kabul günleriydi. Bir sürü insan vardı. — Bir Çok şeyler görüşüldü. Mevzular, her monden toplantıda olduğu Eibi boştu, yapmacıktı. Fakat anneme bir hâl olmuştu. Diğer kadınlara -bakacağıma Oona bakıyordum. Her zaman o kadar mütevazi, çekingen, fikrini söyle- mekten korkar görünen annemin, bu monden salonda şimdi kendinden ne kadar da emin, iddiasız ve tamamiyle rahat bir hali vardı. Âdeta - bi: rol oynuyor ve hiç yanılmıyordu; rol oynadığını da belli etmiyor ve yap- macık hareketlerle dolu bu monden gösteri oyununa seve seve katılmıza benziyordu. Hattâ o kadar ki, saçma ve mânasız lâflar arasında bir iki mâkul söz sarfedecek oldu; ortalığı hemen bir şaşkınlık kapladı; ipe sapa gelmiyen sözler yatıştı ve nihayet, masallarda horoz ötünce kaybolan hortlaklar gibi ortadan silindi. Annemin haline bayılmıştım. — Bu benlik meşherinden kurtulur kurtulmaz kendisine de söyledim. B garanmenı Ben o gece galiba Pierre Louys ile yemek yiyecektim. Herhalde nemden Atina sokağında ayrıldığımı hatırlıyorum. Fakat yemeki yer mez hemen döndüm, bir an evvel ona koşmak, onunla görüşmek istiyor- dum. © günlerde Commallle sokağında oturuyorduk. Apartmanımızın pen- cereleri derin bir bahçeye açılıyordu. Annem balkondaydı, kıyafetini de- Biştirmiş, hergünkü soluk — sade elbisesini giymişti. İlk akasyalar açmış, Miş gibi kokuyordu. Annem endişeli görünüyordu. Her halde kolay kolay açılmıyacaktı. Nihayet konuşmaya karar verdi. Bu kararında bana öyle geldi ki, ilkbaharın da yardımı olmuştu. Büyük bir gayretle lâfa başlıyarak. — Kuzenlerden çıkarken bana söylediklerin doğru muydu? dedi. Ha- " kikaten böyle mi düşünüyorsun? Ben de... Yani diğerleri kadar iyi miydim? Ben fikrimde hararetle ısrara başlayınca bir ifadeyle züne devam ettir — Baban da, dedi bir kerecik bile olsa bana bunu söylemesini bilsey- dAl.. Ona sormağa cesaret edememiştim. O kadar bilmek İsterdim ki, be- / raber çıktığımız zamanlarda, acaba. ğ Bir an sustu... Gözüne dolan YONTTKAATRAC 'NN TaTamOMIAN teessür dolu ordu. Sözünü bi: aşları tutmağa uğrası ordu. tirirken sesi alçaldı, âdeta işitilemiy — Acaba benden memnun muydu? Zannederim ki annem aynen bunları söylemişti. Bu sözler bana en bağlı görünen evlilerde bile, zahiri bir bahtiyarlık içinde, bir sürü endi- selerin, sorulmıyan suallerin, Üzüntülü beklemelerin gizli yattığını, bir- kınlarına göre, annemle ba- ne güzel #mlaşmış bir çift görünüyorlardı. B Anlaşılıyordu ki annemin, babamdan beyhude beklemiş olduğu yak 'nız kuru iltifattan ibaret değildi. Babama lâyık bir eş olmasını bildiğini ve onu sukutu hayale uğratmamış olduğunu, yine ondan işitmek is- temişti. Fakat işte bunu işitemedi; ben de babamın bu husustaki fikrini öğrenememiş oldum. Yine o akşam anlamıştım ki, herkesin içinde ebe- diyen gizli, mezara kadar götürdüğü bir sır saklıydı. Annemde bulduğum ve tabli telâkki ettiğim her şeyi seviyordum. Fa- kat bu tabii bulduğum ve sevdiğim şeylerin, yani heyecanlarının, heves- lerinin, âdetler ve teamüller önünde ve bilhassa bir nevi aile terbiyesinin tesiriyle edinilen huylar karşısında kırıldığını gördüğüm de oluyordu. Aksi de vâki idi— Meselâ annemin bir zifüs salgını sırasında hastalanan bu La Regue çiftçilerinin tedavisine koşmuş olduğunu hatırlıyorum ki hareketi ile bütün teamülleri ve âdetleri hiçe saymış ve ailenin fikrine karşı koymağa cesaret etmişti — Bu terbiye usulü, kötü itiyatların yer- leşmesini ve kökleşmesini önleme bakımından — mükemmel Pa ne yazık ki, ayni zamanda kalpten ve içten gelen cömert hamlelere ' fırsat vermiyordu; bu gibi hamlelerden ve hareketlerden tam zamanında, âdeta kasten bir nevi hesapla vazgeçiyordu. Bu noktayı tebarüz ettirecel bir vak'a da hatırlıyorum: Anem bana bir gün küçük Anna Shackleton'a bir lügat kitabı hediye © etmeyi düşünüyorum demişti. Bu fakir yavruyu kendi kızım gibi sever- dim. Fakat sevinmeye vakit bile bırakmadan şu sözleri ilâve etti — Babana hediye ettiğim maroken kaplıydı dedi. Anna', kaplı bir cilt de olsa olur. Sebebini hemen anladım; ayni zamanda sahtiyanla eni bir şey de öğrenmiştim sahtiyan, marokenden çok daha ucuzdu! Sevincim derhal söndü. Bunu herhalde annem de farketmiş olacaktı işi acele tamire kalktı — Canım dedi, aradaki farkı anlamaz bile! Hayır bu küçüklük, bu aldatma anneme katiyen yakışmıyordu. Ondaki tabli hal cömertlikti. Bu beğenmediğim oyununu paylaşmıya beni sürük- lemesine âdeta üzülmüştüm. Daha ehemmiyetli binlerce hâtıram aklımdan silinmiş de acaba niçin annemin yalnız bu sözleri kalbimde bu derece derin bir iz bırakmıştı? Evet sebep ne olabilirdi? Bu sözlere karşı bütün bu heyecanıma, bu yanıma rağmen, acaba benim de ayni tarzda düşünebileceğimi ve icahında ayni şeyleri söyliyebilecekimi mi hissetmiştim? Yoksa bu bekenmediğim ve kendimi mücadeleye mecbur saydığım huyların — mevcudiyetini — ilk defa hissetmiş olmaklığım mı muhayyeleme bu derece tesir etmişti? Ya- hut bu huyları annemde görmekle çok mu şaşmış ve Üzülmüştüm? Yal. niz şunuü söyliyeyim ki hâtıralarım benim için o kadar hoş ve zevkll geylerdi ki, bunlar, hafızamda annemin yüzünün güzel hatlariyle — k rışırlar, beraber yaşarlardı. Muhayyelemde bu şekilde yaşattığım anneme, bu huyları belki hiç yakıştıramamış olduğum içindir ki bu hâdise — ve bü sözler hafızamda bu derece vuzuhla kalabilmişti. Sebep ne olursa ol- sün müuhtemel bir tehlikeden sakınmaklığıma ne güzel bir Işaretti bu Kurakterlerin ana unsurlarını bile yenen bu âdetlerde ne mühim bir kuv- vet saklıydı böyle... Annemin etrafı da, bu teamüllerin, âdetlerin ve ayni terbiyenin tesirine, ayni tarzda kendini kaptırmış bir sürü insanla çev- riliydi. Bu yüzden kendini tahlil edip içinde uyuyan heyecanı kendi ken- dine meydana çıkaramazdı; bahusus ki böyle bir şeyi başaramıyacak de- recede çekingendi ve kendinden emin değildi; etrafında bulunanlara ve onların fikirlerine, hükümlerine, takdirlerine aşırı bir bağlılığı — vardı. Her zaman her şeyin daha iyi ve daha mükemmel olmasını isterdi amma, herkesçe kabul edilmiş kaldelerin ve âdetlerin içinde kalmak onun İçin yine ne mühim şarttı; bu daha iyite doğru gayreti sırasında aklına bile getirmemişti ki, —Zaten buna tevazuu da mâni olurdu— kendindeki en ipl taraf, en az zahmetle elde ettiği taraftı. KADIN kadar yakışmış, gitmiş. Şehir mektubu: DÖRT arkadaş buluşmuş, bir- likte yemeğe karar vermiştik. Dışarda hava güzeldi; biz ise gündüz dahi elektrik ışığı icap eden dar yazıhaneler içinde — bunalmıştık. Nereden mi bahsediyorum? Şeş cihet- |ten denizle, ufukla, manzarayla çev: rili İstanbulun iş merkezinden, Evet, işte bu tablat bakımından mesut şe- hirde midelere olduğu kadar gözle- ap eden, neşeli, dinlendirici bir arıyorduk. Önümüzde bir, bir fakat böyle bir yer re hit lokanta buçuk saat vardı, yoktu Sokakta on dakikalık bir ayak di- vanı kurduk: Filân lokantanın yemek- leri iyi, oturacak yerleri fena, filânın masaları rahat Jâkin içerisi kasvetli, ötekine gidilecek yollar pis, beriki- ninki çok uzak diye münakaşa eder- ken bedii endişelerimiz midelerimizin feryadına maglüp oldu ve şehrin en meşhur bir lokantasına, en seri va: ta ile, yani tramvayla gittik. Otomo- bile binseydik, yemek vaktini yolda geçirecektik Bir Beykoz paçası, bir hindibağ 8a- latası lezzetleriyle iştihamızı yatıştır- dı, fakat yine dertlerimiz. tazelendi. Neden bu İstanbul hususiyetlerini ken- dine lâyık bir çerçeve içinde, bir man- zara karşısında tadamıyorduk? Bu masamızı — İstanbul — şairi- nin şereflendirmesi — Üzüntümüzü gi- derdi. Giderdi mi? hayır. Buna o da iştirak etti. Yahya Kemal: — Evet, — diyordu, bu bizim içti- mal bir derdimizdir. Hava güzel olun- nihayet — gezebilirsiniz. - Boğazın sahili ne güzeldir? Lâkin neşelenecek bir. yeri Rumeli sahilinde bir kaç mey- hane kabilinden lokanta olmasa ora- sı da 'a benziyecek Ve bu tedai ile ilâve etti: Geçenlerde — İzmirdeydim. — Ben İzmirlileri pek severim. Zeki, çalış- kan, nüktedan kişilerdir.Amma İzmir- de yalnız kaldınız. mi sikıntıdan pat- larsınız. Sebebini kime sordumsa “siz, diyorlardı, eskiden görseydiniz.” Bu cevap beni sinirlendiriyordu. Bir gün, çok yakın bir dostuma “o halde, de- dim, gehir şimdi tedenni etmiş” gül- dü; “Hayır, dedi, biz önce de “böyle idik.” Görüyorsunuz, zarif arkadaşı- min İşaret ettiği m içtimaldir. Şalrin hâtıralarla dolu, — mısralarla süslü bu edebi sohbeti yemek ziyafe- timizi tetviç etmişti. Şimdi, yemekle- ri hazmetmiş bulunuyoruz. Lâkin timal derdimizi - hazmetmek - güçtür Bir taraftan Yeşilköyden Halicin iki ca Anadolu yemek yoktur Köpek, İnsanın en iyi dostudur. Belki, bunun axsi köpeğin en iyi dostu olduğunu İspat etmek İçin olacak, teri deyip, su güzel Afgan köpeğinin başına resimde gördüğünüz şapkayı ©- turtuvermişler. Resme bakılırsa, şapka köpeğin başına, en iyi dostu olan Tüy, bu kış çok moda yanı asil insanı: ler, zarif düşer Z | Y AHMEL raftan Pendikten Beykoza uzanan elli yıllık —belki daha fazla— yalıya sa- hip şehrimizde rahat oturulup bir te- miz yemek yenilecek kaç yer vardır? Selâtin camiler, şeddadi binalar, muh- teşem yalılar, meydana — getiren bir mimart o zamanların içtimâi hayatı mü sait olmadığından bu ciheti ihmal et- miştir. Şimdi, yapa yapa, Maçkada bir Şark kahvesi yapabildik, onun da açılma resmini! — Kendisi hAlA açıla- madı. İstanbulun güzel kıyılarında, bir şeh- re renk, mâna, husüsiyet veren dük- kânların kurulmasına mâni olan mah- zür, içtimal sebebin yanında, eski za- manların örf ve âdet zarureti ile alın- mış, “muharrem kararnamesi”, “zecri- ye” gibi tedbirlerin ve nef'i — hazine zihniyetinin bugün dahi devam etme- sidir. Bu, küçük müteşebbislerin fan- tiyetine duvarlar çekiyor, bizleri de şehrimizin güzelliklerinden — mahrum ediyor. Bir İstanbullu Meraklı Küfür tarifesi Amerikada 2000 hakaretamiz keli- me ihtiva eden acayip bir lügat neş- redilmiştir. Her — küfrün — Amerikan Mevzuatına göre ne gibi cezaları ge- rektirdiği de kaydedilmekledir. Bu kitap, okuyucusuna, bir hakarete ka; şı ayni derecede ağır bir. hakaretle mukabele etmek usüllerini de — öğret- mektedir. Kitabın okuyucularını kav ga halinde dinlemek eğlenceli olsa ge- rek * İngiliz Kıral ailesinin tahsisatı İngiliz Kıral allesine ödenen tahsisat vmumiyetle her türlü münakaşanın ha- ricinde birakılmıştır. Sunday Express bu günlerde Kıral allesinin - varidatı hakkında bir istatistik — neşretmiştli Bu istatistiğe göre — Kırallığın temsil masrafları için geçen sene 931500 İn- Kiliz Jirası sarfedilmiştir. — Bunun 511,715 Hirası hanedan âzasına nakden ödenmiş ve bakiyesi sarayların ve sal: renin idare masraflarına karşılış ola rak sarfedilmiştir. — Kral, her — türlü vergiden muaf olan 317,715 İngiliz li ralık şahsi tahsisat alır. Kıraliçe Mary 70,000, — Prenses Elizabeth — 40,000, dinborough Duükası 10,000, Glouce: fi dahil, — Yenimahalleye, bir. ta- ter Dukası 35,000 ve hanedana men- oyunuyla Bu güzel pulover enine örülür. Ka- hınlığına göre, 300 ilâ 350 gram yüne ihtiyaç vardır. Kollardan başlanarak düz örgü ile örülür. Ancak asıl bluz bittikten son- yaka, kol kapakları ve alt kısım tekrar şişe geçirilerek, ters lâstik ör- gü, yani düz ilmiğgi arkadan — almak. şartiyle bir ilmik düz, bir ilmik ters olmak Üzere, lâstik kısımları — ilâve edilir. Sol kol ile püloverin önü: Şişe 26 imlik geçirilir. Sıranın solunda 5 san- timetrede bir 1 ilmik ve sağında 2 santimetrede bir 1 ilmik arttırarak, düz örgü örülür. Örgü 35 santimetre olunca, kol altı için sol taraftan 45 ilmik, sonra 3 kere birer ve 2 kısmı meydana getirilir ve böylece de- vam edilir. Sağ taraftan da 15 santi- metrede bir artırmalar yapılır, sonra 4 sm. boyunca ilâvesiz örülür. Böy- lece omuza gelinir. Sağdan evvelâ 8 ilmikilmik, sönra 3 kere birer ve 2 kere ikişer ve nihayet 6 ilmik eksil- terek ,yaka açılır. Bu suretle — önün yarısına varılmış olur. Ön açıklığı için 20 santimetrelik ilmik kapatılır, son- raki sırada da aynı miktarda ilmik şişe geçirilir ve 3 sıra düz örgü ile alt yırtmaç meydana getirilir. Bundan sonra önün ikinci kısmına aksi İsti- AU Tiyatrosunda Temsiller yarım saat sonraya alınıyor ÜN SAD nn İrfan Şahinbaşın Priestley'den mu- AO T aN Blin T CEE K H DAT n ei G lar el SK ND ee ee tir. Sonra, Ankarada Devlet Tiyat- Ve ği DA Tüşi DAG AD ao GAR hiyetindedir. Daha sonra, Nevin Se- DÜD nÜtrn Z Y S ADGA ea N lini veriyor. Bütün bunların fevkında, “Bir Komiser Geldi", günün meselele- rini ele alarak, ferdi, içtimal bir vic- " gGN Tei Girla'lr e hiptir. Heyeti umumiyesiyle kıymetli bir, tevzlatla bu sahnede en muvaffa- kıyetli temsiller arasına giren piyes, L DU gnn SAA DA St ÇA S e GÜ e ge Di Heber verildiğine göre, artistleriyle şimdilik Üç aylık muvakkat bir muka- Yr S Teti Cdr oe em ÇD öre y ÖO Geldi" den sonra onu göreceğiz. AE e L Geşer ü G KA DA KA tiği “Bebek” komedisinin - tevziatında SA İBüa Kd l ile İdare arasında ihtilâf olmuştur. Bu K ee GÜL GCİr aa nn KSS TT OUU SAD n S B DA S Sön n N SĞ a bir şekilde sahneye konulacağından Sake Şehir Tiyatrosu dram — ve komedi kısımlarında perdelerini saat 20 de açıyordu. Ay başından itibaren tem- siller 20.30 da başlıyacaktır. Bu yarım Haa mid Zlren de iş saatlerinin imkân vermemesi ve yemek yemeye kâfi vakit bulamadık- gaa eniye ha vi lll Dermrr ü m Bilgiler Sup prensesler 6,000 sterlin — tahsisat alırlar. Kıral ailesinin bu âzasına ve- rilen tahsisat cari olan vergi nisbet- lerinden çok aşağı nisbette vergiye tâbidir. Bu varidat, sarayın masraflarıne hiç. bir sürette karşılamadığından fevka- lâde büyük olduğu tahmin edilen alle servetinden de İstifade edilmektedir. Bu servet son asrın başında VII Ed- ward tarafından tesis edilmiştir. Si Ernest Castle gibi Avrupanın en zen- gin iş adamlariyle ahbaplık eden ve birçok kârlı işler yapan VİT. Edward'- in bir çelik işinden bir günde 1 mil- yön sterlin kazandığı söyleniliyor. * Kahhve tiryakilerini sinirlendirecek bir haber Gazete sütunlarında kahve fiyatla- rının yükseldiğini okumakla — duydü- gümuz Üzüntü yetmiyormuş gibi, bu sene Cenubi Amerikada kahve istihsa- linin pek bol olduğunu, artık kahveyi denize dökmektense, kahveden sabun yapıldığını haber alıyorüuz. Bu - yeni çeşit sabun çok ucuz olmakla berahı kokusuz ve köpüklü imi, Ne — garip dünya! Canım kahveden sabun yapı- lacağına, fiyatının indirilmesi ve her- kesin bol bol kahve içmesi temin edil- ge, daha doğru olmaz miydi Arka Bu kış kimono kollu elbiseler, paltı çok modadır. Yukarıda böyle bir pullovı Jolan renklerinden, siyah, açık eflâtun, İtihap edildiği takdirde, ayni renk bir et İelbisesi olarak da giyi'bilir; yakasına t teskil eder. yünden örülebilir. Pulloverin enine örülmüş olması Kimono kollu ü YALİDİ DUlOVEr Ön — bitince, ilmik kapatılır. Puloverin alt kısmı tekrar şişe geçirilerek, bu ge- fer yukardan aşağıya örmek Üzere, 8 &m. ters Jâstik örülür. Arka: Arkaya da koldan başlanır. Şişe 26 ilmik geçirilir ve düz örgü ile önü gibi örülür. Omuza varılınca, arkanın ortasına kadar 6 sm. ilâve- siz örülür. Sönra arkanın ikinci kıs- mına aynı şekilde devam edilir. Arka bitince, önde olduğu gibi, alt kısım tek gişe geçirilerek, 8 sm. ters lâstik örülür. Ön ile arkanın birleştirilmesi: Kol Üstlerinin dikişi yapılır, sonra kol Ka- pakları tekrar şişe geçirilerek, 6 am. boyunca ters lâstik örülür. Yan ve kol altı dikişleri dikilir. Yaka ilmik- leri de tekrar şişe geçirilerek, 8 sm, * boyunca ters lâstik örülür. Puloveri bittikten sonra Ütülemeyi- kamette devam edilir. 45 sm, Bu püloveri daha çabuk meydana getirmek isterseniz, yukârda — (aşağı- da) gördüğünlüz şemaya göre, kâğıttan bir patron kesiniz ve aynı blüzu Jerse veya ince yünlü kumaştan biçiniz. Ya- ka, kol kapakları ve bluzun alt kısım- larına ters lâstikten birer band örüs nüz. olar ve bilhassa ince yün pulloverler eri takdim ediyoruz; senenin moda kırmızı, v.s. renginde ince veya kalın orijinaldir. Siyah renk in- tekle gayet zarif bir öğleden sonra akılacak renkli bir kolye, frapan bir eşarp ile ona uygun bir kemar bu kıyâfete bir renk verebilir. Spor bir etek, bilhassa ekose kumaştan yapılmış plise bir etek ile k ve pratik bir kıyafet 1949 | Rumi (| F 3 k h . d ı « h ARALIK ğrenme ihtiyacında olduğunuz herşey | | AZ | HT Te G Kİ AK: (23512) Şehitler kalesi Radyo Ş Tenek Gdi eg Rirdi İ İ | & selecek ve gidecek uçak, u akşam şehirde Tiyatrolar | | | Sinemalar MARMARA 60) Gümüşler y | | Gelec g Ç | DAt B aT | gögeni Sentonik Tonserler || ekspres ve vapurlar nöbetçi eczahaneler ÖEMİR TİYATROLARI | Beyoğlu ciheti: gesinde | Könserli, — 1615 BBC 3125 m.: | GECECEK OLAN UÇAKLAR Wı...,ı.u..... Tiçesi, Vakit ) n | (Bakırköy) 16-1 Yamus )pera - eserleri, 2300 30 . (İngiliz) Londra, v i Yakit Dram Kumi: G2157) Bir komiser | ALKAZAN : (42562) Cani kaçıyor- | , YENİ (Bakırköy) 16-128 N HR ba ei S7 |Si noma (Gü Alalaaa — | T YA C U li eli ARRLALA aKU aDediyen Yaşasmaz. " |P Sia, Roma 've 4 B yea y SA D ll Öen B baamı : çoi zeb| MA sağ sumipkllr a Varatie müzik | aRo BAA clmesam Neygarle ( HN Si a MR N SEEe CZ Yü AR: (44301) ML4plüp edlmiyenler Kadıköy ciheti aSU ŞEBE lankana / aa | “Boşton, Gander Shonon Tenüra. | — Sirei Besahancal, alamdar kgam Dönun mirası (60112) Çöğleç — (yerlik (Pt), Db D a AA Nyin a g Eyüp İlçesi L W Ü HALE : (60112) Çöğleç K 120 Ankara Radyosu: Sar | 1250 — DEH.Y. (Türk) Ankara- | TR p Secahancal. İmsak AAA ELHAMMA : camsi) Mağlap| tiz) lon — örkertrası 1440 An: | — dan. 4 ee | —— | edilmiyenler OPERA: (60821) Gecelerin hât kara Radyosu: Melodiler (Pl) | 14 D.H.Ye (Türk) İzmirden, Bakırköy İlçesi; Bakırköy Bcza- Soldan sağa: MUAMMER KARACA OPERETİ İNCİ : (84505) Samba Kralı kimi - İlâhlar sevişiyor 17.00 BBC 31,25 m.: Sinöma | 16.20 — D.H.İ. (Türk) İskenderun, hanesi, 1 — Koyu pekmez. 2 — Bir ku- —KT H e İPEK (44280) Montekristonun SÜREYYA (60662) — Ehlisalip orgu, İle parçalar, 10.50 | Adana, D.Bakir, Elâzığ, Malat- | Beyoklu İlçel. maş, Emir. kı ı—ku.ın“ıı.;lujdı- Müzeler Ati mirası seferleri 'a Radyosu — (P | ya, Ankaradan Beyoklu, Kalyoncu Cad. 76 - ta- | len âinema, Hayvan. 4 — Milletler. MAKSİMDE LÂLE: (43505) Magiüp edilmi- | i | BRC, 8125 m.: “Melodiler za- | GİDECEK OLAN UÇAKLAR tiklâl Cad. 416, arası küçük bir sanatkârımız, Â Topkapı Sari A enler | Üsküdar ciheti: Pa D ER (Müsir Lelkoşe, Ke- İTakslım: Takalm Bcz. fatikini C. | Yüda rahiplerile meşhur ble mep- Tar *0 | RAKIM 185 SARAY: 41630 Tehlikeli karar | UBi * Sehzade Simbat ( Sd0 BC 3120 mü Ör- | SAB A KLAM. (Holânda) Tah- | , madde: 6 — Bir şehrimiz. T — Blr Aynsofya: Pazartesi - Sa | N Pa- SUATPARK: (83143) Efe aşkı- kestra. — 18.00 Anlı iyosu | — ranı | Galeta - Markğa Mos. Necatibey | Getvel, - Gurubu “ Taskusüye G L ğ Ka gaa 31 M " c ul, 9 — Ecenebi bir dilde evet, gamba - Pergembe - Cuma, saat zar matine a: di Ankara (P 100 BBC 31, Ör- | 1430 BEA, (İngiliz) — Atina, $i alk Bez. H.G.C. 1M N v FD RRİ 10 > 16; Cünlartei / Pazar bt | 15te | Ç ŞOSEn " Gzsön) Orunan Opes | ANKARA: (ZMBZ) Kara bayrak. | , ketira Böha, Nİs Zamili Şiai Hülk ea HĞN Ahlam. 19 — Yüsya, Hayyanlı 13 - 16.00 Telf, (21750) l esi mi Feti) Gamhros En Opal BÜYÜK: (S03) Nil Melikesi, Alaturka müzik 10.2 P.ALA. (Amerikan) Şam, ü " A el Arkeoloji: Salı - Perşembe - Pa fünelerinde t BARK : (4 Kanlı haydut PARK: (11131) Fedakâr ana Saat; & Ankara — Radyosu |— Basra Beşiktaş İlçesi: Vidin Eczahanesi Yükardan aaagil L UNK Şan ÇASt d3 - 17 Telf. (21662) | iebeye tenzilât IK 8) İzmirli Dimitrlo- | SUS (14076) Fedakâr Ana | (Sarkıla 13.15 Ankara Rad- | 9 DHY (Türk) Ankara, A- | | Köyiçl ) gaç Bülüüçeie okak gaa Türk ve İslâm Kserleri: Salı-Per- Tel. 43134 Bün maak SÜM 14072) Mertlii reu - (Şarkılar) — 1880 Ankara | 11 — D.H.Y. (Türk) Ankara 'atih İlçenli da. 2 'mit, Colunum. tembe'Fazar, aat 1901030 Te ÜAsnE?' ui tcanatlaraar |di day 73 eti Radyosu (Şarkıar Ve TTürkü: | 00— DALY. (Türk İamir Taharlem Tanır. Bez, Şehzade- | hüz kabul edilmemiş kanun prox 888) T C TRA | YERE SİZLN “SONAN “Rürbe ıqı'ı': (22204) İsimsiz katillı ler) 19. Ankara — Radyosu | 14,30 D.H.Y. (Türk) Ankara, başı. Jesi, Hararet. 4 Yarı açık bi Balaabaliğir Tüesle Münet ü TAN: (80710) F ç bi KĞ M mler (Yurttan Sekler u » Hüsam. Gökengin Eck. — Fene kmak, 5 — (tersi) Bir elektrik marteni saat 19 - 17 Pazar 6 i5 | KAAAAkkkikik cek ” Zevk kun KA ee e Husust- proğramlar ÇELECEK OLAN VAPURLAR —| Ö erkez Teofllsa. Bom. Yedikuis | (kasunu, Adalp, O — Paydos, A Telf, (81284) B “öne. (a0ar YENİ; (84137 Yü izmir 815 Ankafa Radyosu: — Vals | 1030 < Hu Ç v Sam, manyada bir havza. 7 a) 1284 ı“ (40360) Deli Gönül - Aşk garkisi ELHAMRA: 'Tel: 2573 — Zafer| — festival orkestrası (Pl SDK SŞ Bvlle. ÇAKCS GN Nüzhet /Onat Ecz.: Şehremini, | oyun. & ir şehrimiz, — Renk, ö Matine 15, Suvare 21 YILDIZ. * dA2sIT l Abidesi BBC 314 m.: Dinleyici istek- | VS — SuS £ LA S. Gürgen Ecz. Aksaray | 9 — Bir kiz İami, Bir hayvan yav Sıhhi imdat | TAYYARE: eli 3ÜS — Cesez| lari (Pi) — 1400 Ankara Radi|” T DZO OLAN YARURLAB BSE Karaelirık. — | rum”do S Nota, Soy Ad”Renk Tetanbül Heyoflu ee 5 Anbara İstanbu! ciheti Şr Ganabal Ka | — yamı "oumhunaskanlığı . ban: | a— gi aa leyan” HEŞanda:. Teybelindn Ker ü Anadolu yakası 60516 —| Büyük Tiyatru (10370-40) Knock | — ALEMDAR; — (22688 raman kılavus. - Maldlea — — | ni T Wolwrozhamınton | KArÜE laşsi , Rafat” Muhtar. Bez * b n - AAA gölgesinde LÂLE: Tel: 2758 ha Vali Yut 0.80 BBC 3125 Konya (Bandırmaya) Üsküdar İlçeni Karantina — Eezahanesi: *Yalıla elar. kşam saat 20 de sanın adaleti - Renkli sürprizler TAN SİNEMASI: Tel: 4248 m.: Dinleyici İstekleri 645 Semplon (Avrupa), Sarıyer. İçesl 'eni Eczahane eüdln' zodlari ai TİYATRO — İzmir Şehir Tiyat- | OMALK: (21900) Çöl ağkı - Altın |— (Lâle ile ayni) berler 10 — Doğu (Eka.) Srüri DA Cd gird Yüni SA Hureidili itfaiye rosu Tel: 2364 - Boş beşik (Piyes le KARSIYAKA CİHETİ 15 BBC 31,41; 7,445 Ankara, fa- | 830 — Ankara (Ek GÖ B Ktit TARRİY Sinü abl. HİLAÂAL: (2 aralıkta açı: SÜMER ; Tel: 15224 Kalküta-| — tanbul; 18,00 Ankara, Tstanbül GİDECEK OLAN EKSPRESLER ANKADA | — mntakası,