© ven Asır - Aşkının esiri: Barut kadın... Hayat en şeytan romancıdır.Bazan öyle meraklı mace: >ralar yaratır ki en kudretli hayal bile ona yetişemez a Hayat en şeytan Köpancdır ei m bir al yiyin ne yapacak- —— siniz, ia am ? p Helen babasına döndü. Mbk ir ve e Can doğt Harri Deyzi i Hapkins ve Kocanile e nis oyn ei gideceğim. Smü e daireye ve çarşıya uğradıktan sonra çay için sizinle Böleğiz Yaz sonu o li - güneş hala yakıyordu ve koy! mavi gök yüzü, ilk bahar gi bi, açıktı. Saat meş doğru (o Helen arkadaşlaril, buluştu. o Bir az aylıktan sonra, İngilizlerin An'ane olan çay için, or — Sri Hale; pek; hülyalısınız. «Nedüşüni yorsunuz? A ğitmek hülyasın- dayım. Parmağı, ufukta berri - maya doğru heybetli zo ve Iten Atlas dağlarını gi erdi. Harri gülmeğe başladı: — Bu otelin rahat ve İtksü- nü çabuk ararsınız. Merakeşteki Mama vi Yeke hurma, ğaç ları m takiye lerle öp çeri m artık sizin bu me- az ra itma! mii dağlarına tırı . Bir Sia li çadır ve çadırı kuracak, su - bulacak, ateş yakacak üç yerli yanımda olsun yeter!.. Bir de petri a Şlöh den Yk Elime er iman ran sızlarla harplaşıyorlar.Bir Ingi- liz kızına dokunmazlar. yiğen olsa bir fidyei ne- cat iste me çıkar!.. Arkalarında neş'li bir kah- kaha çınladı: — Hiçde muhakkak değil Y. H. Persous sessizce içeri şuna giderse bizim S Ah- İC yanına veririm. inim ki yorulur, > sıcak ban- , yosuna hasret çeker. — Babu sözünüzden cayma- yınız, — Âlit Sözüm sö; İ. H. Parsous gülü k gülümeyere| bir koltuğa yerleşti. Bu i ve ve yün tüccarı biricik m her hevesini yerine ge- : ai alışmıştı. Bu 1920yılın- da her yıl oldu an gibi, acen- nek a — e da oda bildirir, 1. bir kaç Ha A geğiriygniii Henüz 23 yaşına giren Helen, gezmeyi çok serdiği Se birlikte gel- mişi An gözlü ve parlak in ii ve sporcu bir sarı- © kadar hiç bir İzrkeğe iii vermemişti. Za- İ vallı Hartinin aşkiyle de eyle- iyordu. irkaç gün sonra Th nında rdu. Yol- ge Birçok 2. lu. an domuzu bile tepel ii agi aktı, dinlenmek vw imek için bü; lunca çadır ve sefer karyolası kurulur, e iki katırcı uru odunlar toplıyarak büyük bir ateş lardı. o Yolcul “etraima lardı. Yemek: soni iraz öğren- diği arapça ile, ari ni âye ve masallarını dinlerdi. nün ucunda yeşil meşe ağaç- ları altında coşkun bir şellâle keşfetti. niş bir yn ED — Abmet, bu akşam orada- Düğer” alta, o serin Çok teh- likeli, Kaka” cebelde, im kunç yalar olan. Hadidu karargâhı var m rüya görüyorsun. Şu ilayda cancin top oynı- yor. Oraya gidecek ve sonra e) yaşi e Bin güçlükle suyun yanına beee “Nefis bir köşeydi. Yuvarlak kayalar üzerinde su © Fasta yerli başkanlardan birini sevdiği i Bir İngiliz kızının başından geçen heyçcanlı bir seyahat.. leri de meleği dr bir cey- lândan daha az gürültü yapar- lar ve yel çin lale Helen ettiz — Ka < ei musun Ahmet? Bir Dukalımin bir Berbeien korka rae sanmıyoru!: Ahmet kızdı. toplayıp güzel bir ateş yaktı. Uzaktan Ee uğultu duyuldu. Helen tit <> Av RR bir çakal! Yavaş yavaş bir uyku Hele- kapaklarını n Ça ie m kapına Li Bu kılıkle ne idi? Saçları dar sm yarı- Zından gi an göğsü- nün in yararak önlüyor et! Gelinlerin bağla olacak adam ona ye — vi edi. Genç kıza yaklaş; ES tuta- rak kuvvetle kendine çekti.. Helen, ancak li başına bez rini vu çer i vi an > müştü. Her birinde hızlı ateşli ir tüfenk vardı. Genç kız Arapça sordu: — Ne istiy Başkanın yy bir Oem üzerine çadır devrildi. Katırlar eğerlenerek üzerlerine yük ko- Helen tekrar protesto etti: — Beni t- bırakın, Ben er odun meki Eğer istediğiniz pa- eririm, Babam da verir. “Başkan la ii gülümsedi: le güneş ödenmez! nar gibi kızardı. İçi- ne br bor girdi. -el-kerim aşkına bi- rak | BU omuz silkerek yola emrini Dedi. dağı dar e e Dikelağ geriler. Si e durdular. Heycan- yorgunluktan (o biten re “bir kaya oyuğuna 80- di, Başkan, ya omuz silkerek si iyii yidi simidi. da son alay Helenin Acik b ki gözleri yi ağ- özden ir çenesi e © eyik ve ade Ji olan bu adem, tüfengi e çap- raşlanmı “a a slde; adım, ame a Mi Sakir bir mer'a içinde keçi ve koyun sürülerinin otladığı bir boğaza vardılar. Bir kayanın tepesine bir aslı ver uzun ke çil cengâver çaldı, Öteden diğer bi cengâverler ga cevap ver- diler buna. Ge ğı için, ti rlar ve güzel cengâverin ( emirlerine rağ 'Helenin etrafına üşü: için kendi ırkına yüz çeviren adın görmemişlerdi. Al- upalı tın saçları onları hayrette bi- raktı, İhtiyarlar ona - küfürler yağilırıyor. kâfirin ateşte yakılmasını isteyorlardı. Nihayet Helen ortadaki çadı yavaş yerlilerin tecessüsü gev- lan Esir kız dışarda yanan şedi. r bir ateşin hafifçe ışıkladığı çadırda yal iğ Bir saat geçti. Reis bir tep- side çaydanlıkla iki ufecik çay fincanı apyan bir e ei eldi. kız bunları yer: ırak- e sonra, içinde > üşü hiçde iştiha vermi; e çorba tüten bir çömlel le geldi Reis kalın açtı, Helene işaretle dolu gi — Şrobl İkrahına en içti. Bu, ne taze nane karıştırılmış, bi laca şekerli bir çaydı. Heri! yünlü bir halı çömelmesi için ir fü uzattı: 'emâi eye karar verirse sa- na o ya ti Yani ya ölüm, Ti ölüm- a bale nz esaret. ödiyecek. aları ir ile Manik Genç çömlek içinde ilen ecelağl bir buğday çorbası getirdi. Ikrahına rağmen, gençkiz bire içti, Güneş doğunca U, eği i girdi, Yazdığı Sm Möasiş, bir z Taa şimdi ondan ii gi acuze onu boğa- cak gibi ni yor ve yünlü uzattı. Reis dokurken de onun — İ azarlıyarak anak Sri N gibi seri laştırdı vaş » pe da için birkaç gün lâzımdi. bni RAL liyorlş. Zavallı içinde e bal mi le yüksek bir pi onu himaye av eti gali Maketi imti- han vermişti. Ne pudra, ne esans, ne sabun! Kurtulacağı — günü düşünerek teselli bulu” yordu. > en onu sık sık ziyarel gı gösteri, ep ocaman bir kı kayaya kondu. Helen alıyı or gülümse- gibi dai