PD -6-1954 lü bir Okyanus, servet iynağı haline geliyor nrîey Kutbunu kaplayan bu Okyanusta zefgin ma- Mler, kendine hâs bir nebat ve hayvan hayatı vardır. Şimdi buradan bir hava yolu geçecek 400060600006401 Mti heyeti Antarktike ğğe&k olan «Kistadan» h'h ârka gemisi, Melbo- —Ut Zeçen ocak ayında L Gemi, kutup üze- ı.ıv!“cuncu istasyon kür- Tiğli mevkileri keşfe- N Ve 12 ay devamın- g“lymn bütün nimetle Pum yaşamayı göze klhl ân 12 kişilik heye- U eşya, yiyecek ve 'i- hyvanla beraber An- 54. Sötürecekti. " 40 sene evvel İlk tec tı% Yapan — Scott — ve bi "n çektikleri — zor- &!k n fen — sayesinde Ttaraf edilmiştir. Bu Bok henüz yok edi'eme- '.ntehhke bu fedakâr » büyük bir enerji istiyor. Avustural- iobu bırakıpta, dünya- ucuna — gelmek, *'*kş ve ilim adamları lay olmasıa gerek. h ı_'ış:r kilömetreye kadar 'h&l Yaklaşahilen gemi- Tİ, Ceviz kabukları B ıy“lünden Çalkala- '.iuk] at arasından bin- Zeçip sahil Ümi Sallarla taş *:" adamlarının çektik ğ lku Ti bilmek için, 200 hl bu şartlar içinde *l : fada boşaltılabil- qm*k kâfidir. Bu in “"'îurucu bir tipi yü "*h ' buz kesilir, bü- ağrı »! ti içindedir. bi ÇBi nit EBörüş sahasıni İf metreye kadar a fener ışığı ;în bır mumun ve Üat çılktan farksızdır. t Pbiselerinden ba - n,h'“lrmı ceketieri kil U buzlu sularda Mak ölüm demek öi ylasama müdde- hımz'îtve karekteri | &esiri vardır. | kîgx;:""'ldan biri uyu 0 tane örtü, ge ! İ Bu şişesine ih ağı L AYni oda da N hn ib" ceket ve bir ı İünq T. Veya bunlar y İki defa sıcak Mık ister; halbu l:f%ıı' ; klrlıerm 80 &i engel oldu- kî ö ancak iki ek hkanır —a —).ı—-ıv——r AAA Güney Kutbunda, 700 metre yü ksekliğindeki — bir böyle garip şekiller aldığı üstünde, bulutların Seferi heyet mensuplarının el- biseleri Fransız, yahut Kanada yapısıdır. Ayakkahıları da Norveç malıdır. bir maaştan başka, ke: temiz ve bol yiy likör, siza ra ve lâzım gelen eğlenceyi de temin ediyor. Bunların zengin bir kütüphaneleri, radyoları, Ping - Pong oyunları ve hat- ta sinemaları bile mevcuttur. ecek d0000000000000008 0000008000080000000040000 yanardağın görülür. Avusturalyanın — Antarktik'e bu kadar önem vermesinin bir çok sebepleri vardır. Burası Avusturalya, güney Amerika ve Afrikayı birbirine bağlıyacak olan, güney kutbu hava yolu- nun mühim bir kavuşak nok- tası olacağı gibi stratejik öne me ve tahiat zenginliklerine de sahiptir. Jeoloğlara göre — dünyanın | maden kömürü bakımından en zengin mıntakası Antarktik'tir. Demir ve bakırın keşfinden son ra burada daha başka madenle rin ve uranium'un bulunacağı tahmin ediliyor. ntarktik suları, fosfattanda diğer okya- nuslarla mukayese edilmiye- cek kadar zengindir. Mikros- kopik hayvanların miktarı da, büyük balıkların gıda madde- lerine esas olacak derecede faz ladır. Son günlerde bu hayvan ları topliyarak insanların ',ıır:! nitrat — ve bilecei hale getirmek için 1â- zım gelen araştırmalar yapılı | yor. Biolozlar ise daha çcok bu kutup muıntakasında bulunan memeli hayvanlar, kuşlar, bun ların yaşavısları, hicretleri ve | bilhassa Heard adasımın me: hur kanatsız sinekleri ile meş gül oluyorlar. Bu acayip ka- natsız böceklerin milyonlarca sene evvel rüzgârlarla sürükle nerek adaya geldikleri ve nesil den nesile kanatlarının dumu- ra uğradığı tahmin ediliyor. Bu da Antarktik'in kendine hasz bir bitki ve hayvan hayatı olduğunu ve çok kısa bir za- manda insanların burada ken dilerini fazla yabancı h mi- yeceklerini gösteriyor. Çeviren: Yıldız Ersoy ae Yesssası Gesse 'MmXYGl» |ı-İ Bi ğ:k“üı T çok şikâyet- | xu':*h'h. kelan et ütaa; l ğıg;tv iaıralifl ha' M gi dr *ri ve sâir e g E HB z F 5 L MüyA ddim Ze bi K N:'m": ım""s N Ü ıg ıı., Tı?:; l lnıı, ılıılç Abı Trak "de çıkan Milliyet, Yunan Başbakanı'nın iyi te- elİni baltalamak ist eyenlerden şikâyet ediyor fendi vazife başına getirilmiştir. Haberi yalnız Türkiye gazete- lerinden birisinde gördüğümüz ve yerli matbuatta bü hususa da- ir hiç bir kayde tesadüf edemedi- ğimiz için, doğruluğunu kat'i o- larak bilemiyorsak da, doğru ol masını temenni ediyoruz, iğer taraftan İstanbulda toplan tilar yapmiış ve çalışmaları- nı bitirerek dağılmış olan kar- ma komisyonun vardığı karar - lar hakkında aldığımız malü - | mat da yalnız kısa gazete haber lerinden ibarettir. Mektepleri - miz için lâzım gelen kitapların Türkiye'de hazırlanarak — bası- lacağına, Türk ekalliyet mektep lerine Türk dilinin yazısı olan yeni harflerle tedrisat mecbu- riyetinin —konacağına ve Batı Trakyadaki ekalliyetimizin dai- ma «Türk ekalliyeti» olarak i- simlendirileceğine dair ümit ve- rici rivayetler bu haberler me- yanındadır. Fakat, bu hususat- ta elan hiç bir tatbik alâmeti belirmiş değildir. Öte yandan, bütün bu güzel haberleri ve olayları köz- teklemeğe matuf neşriyatın de- vam ettiği de göze çarpmakta- dır. Sayın Başvekilin, Batı Trak yadaki ekalliyetimizi ilk defa olarak «Türk ekalliyeti» diye i- simlendirmesine karşı — yapılan gölgeleyici neşriyata benzer ya- zilar, İstanbul'da toplanan Kar- ma Maarif Komiszyonu tarafın - dan Batı Trakyadaki ekalliyet mekteplerimizde yeni harflerin mecburi surette tedris edilece- ğine dair olan haberler hakkın da da bir çok gazete sürunların da yer almıştır. Bu meyanda Setânik'te mün- tesir meşhur «Makedoniya» gaze tesile, ayni yolun yolcusu Ati- Hanin cElefteros Logos» gazete- SBİ de kâalemlere sarilmişlar ve * kundakçılığa başlamışlardır. A- ya Türkleri #000000000b0080800AAAADASIZ r.rrArL. . 10080000800084800800AdAAA tina'nın c«Elefteros Logos» u bu bahisler üzerinde bize hücum et mek kasdile yazdığı bir yazıda hükümetin bu hususlarda hiç bir mecburiyet koymayacağını, şayet böyle bir mecburiyet ko- nulacak olursa, «medeni dün - ya» nin bunu fena karşılayaca- ğını söylemiştir. Tabil, mânasız ve mantıksız sözler, kendi ken- dini cerheden değersiz mutalâar lar... Büîün bu yazılanların hiç şüp- hesiz, baltalamak, kundakla- maktan başka hiç bir maksat ve hedefi yoktur. Yalniız, bu neşriyata, ait olduğu makamlar Cca ne mâna verildiğini, ne kıiy- met takdir edildiğini bilemedi- ğimiz için doğrusu, üzülüyoruz. Zira, bu gibi neşriyatın cevap - landırılması için kâfi vasıtaları- mız mevcut olmadığından, bil - haszsa milletyekillerimizin, — bir kısmı tarafdarlıkları, bir kısmı da vurdumduymarlıkları dolayı- siyle bu propagandalara karşi süküt ettiklerinden, durumu en dişe ile karşılamamak mümktün olmuyor. Yapılan bu gibi — neşriyatın, sırf, Türk ekalliyetinin vaziyeti nin tashihi yolunda girişilmesi beklenen teşebbüsleri akim bı- rakmak maksadına matuf oldu- ğu o kadar sarih ve aşikârdır ki; büu yolda en rezilâne yalanla rin uydurulmasından bile çeki- nilmemektedir. Bıçakla yarcalame Kuzguncuk Gül sokak 12 nu- maralı evde oturan Yılmaz Üst- kar ile yine Kuzguncukta oturan Ekrem Gökkaya aralarında çıkan münakaşa neticesi kavga ederek bıçaklarını çıkarmışlardır. Bu a- tada Yılmaz, Ekremi kaba etin- den yaralıyarak kaçmıştır. Yara- Yaz sıcakları esnasında cereyanda oturmaktan mütevellit aldığınız musuhıırm © DİKKAT: olmadığına GRİPİN, MİDEYİ BOZMAZ, BÖBREKLERİ YORMAZ DOKTORLAR DAHİLİYE MÜTEHASSISI MAHPEYKER Elektrokar- dioğram. Cumartesi — öğleden sonra hastalara meccanen ba- kılır. Harbiye — Halâskârgazi Vo. 82. DUKTOB ÇİPRUT — Cilt; Sary Zührevi! Mütehassısı. Beyoğlu Posta Sokak Telefon: 43353. Dr. ABİMELEK — Cilt ve Züh- revi Hastalıklar Mütehassısı, Be yoğlu, İstiklâl Cad. 407, — Tel: 41406 EMLÂK r SATILIK İKİ DAİRELİ Be- tonarme, astımlılara şifalı. boş. ; Çamlıca — Bulgurlu Müzellâtaşı 15. SATILIK ARSA — Cerrahpa- Şa Hastanesi civarında — asfalta yakın 40 metre cepheli 1685 metre karelik arsa acele satılık- | W tır. Müracaat: - Mahmutpaşa Hacı- | küçük Cımıl sokak Mehmecpıus Han. No, - KİRALIK VİLLA — Bahçeli, bumn konioru havi, denize ya - Nurettin Ardıçoğlu nun muhekemesi başlerdi Mill! menfaatlere a görü- len yazılarından dolayı Ankara- dan Egefirilen ve tevkif olunan Nurettin Ardıçoğlunun dür! sına dün toplu basın mahkeme- sinde gizli olarak bakılmıştır. sa İIan[aı' 1 aş her gün 20 T.L. — 15 gün 12.50 T.L. — 3 gün 8 T.L. (On kelimeden fazla beher kelime icin her gün 20 kuruş alınır.) kındır. İçinde hergün su bulu- nur, Çiftehavuzların en mutena yerinde. Müracaat: Kızıltoprak, Selâmi Çeşme Çifte — Havuzlar A=îa|'ı )Xn 4/2. 36 AY VADE İLE ARSA îâ' TIŞI — Küçükyalıdan kadar muhtelif semtlerde, man- zaralı, bahçali «evley inşasına mü sait müfrez arsalar, Müracaat: Bostancı Son tram vay .durağı No. 538. YENİKAPIDA BİRİNCİ kat 600 m2 betonarme depo kira- lıktır. Telefon: 13370. a HÜTEFERRİK | DOĞU AKDENİZİN en büyük ça maşırhanesi İntibah Çamaşır Fab rikasıdır. Feriköy 81268. ŞİŞLİ AİLE PANSİYONU — Her türlü konforüyle emriniz- | dedir. Camii karşısında — Kota- matsur 67, MUHASEBECİ — Fabrika ve ticarethane muhasebesini idare eden tecrübeli bir muhasebeci ciddi teklifler kabul eder. Ad- res: “ııhawbe P. K. 987 Galata Topkupı Sarayı Müzesi tâmir edilecek Topkanpı Sarayı Müzesinin Mil ğitim Bakanlığınca esaslı bir kilde tâmirine karar verilmiş Gereken tahsisat temin edil miş olduğundan tâmirata yakın da haşlanacaktır. lt Kartıla | Cenevre'de Ruslar kadın peşinde koşuyorlar 400000000000000000000000 #bcALADAKAAALALALA 000000000000000000000000A aftalardanberi devam eden Cenevre konferansı — top- lantılarında, doğu ve batı dün- yasına mensup murahhasların birbirine karşı ateş püskürdük leri ve siyasi münakaşaların Adeta silâhla düelio edilir gibi yapıldığı malümdur, Diplomat. ların bu kadar yorucu — mesai dışındaki zamanlarını nasıl ge- çirdikleri hayli meraklı bir me sele olduğundan gazetecilerden bazılari delegelerin ve bilhas- sa bunların demirperde mem- leketlerine mensup olanlarının Cenevredeki hususi hayatları- nı takip etmekte ve okuyucula- rına bildirmektedirler. Sovyet murahhasları neler yapıyorlar? Leman gölü sahilinde — şirin bir şehir olan Cenevre, ba- tı gazetelerinde çıkan yazılara nazaran Rus siyasilerinin aşk hislerini çok — kamçılamıştır. Göl sahili boyunca yapılan ge- zintilerde, bilhassa mehtaplı gecelerde yanındaki batılı dil- berlere sıkıfıkı sarılmış Sovyet murahhaslarına tesadüf olun” maktadır. Leman kıyılarında aşk dakikaları yaşayan çiftler içinde Romeosu Sovyet heye- tine mensup olanlâr derhal farkediliyor. Çünkü böyle bir çiftin, ağır siklette güreşen peh livanlar gibi iki Rus tarafın- dan takip edildiği görülmekte- dir. «Aşk herkesin malıdır. Aş- kın milliyeti olmaz» seklinde söylenen sözün — doğruluğunu kabul eden Cenevreliler, şehir- lerinde sevişen çiftlerin mem- Jeket ve milliyetleriyle hiç alâ- kadar olmazlar. Fakat Sovyet- lerinki gibi, arkada muhafızlar bulunduğu halde aşk yanma, bu çeşidine şimdiye kadar şa- hit olmayan İsviçrelilere çok garip gelmektedir. Görünüş; Rusyanın ve Molotofun; murah has heyeti üyelerinin, arkala- rımda muhafızlar bul ak şar tiyle Cene nük yap-| malarına izin veril ni an'at- maktadır, Rus Hariciye memur larından bazılarının hürriyeti seçtiği gu günlerde, Molotof'un Cenevreye gönderdiği diplo- matların gene ayni sayıda Mos kovaya döndüğünü görmek ar- zusu, Cenevrelileri alışmadık- ları manzaralar karşısında bı- Takmaktadır. Ruslar murahhas heyeti için kiraladıkları Metropole oteline Rusyadan 200 büyük şişe vot- ka getirtmişlerse de bu milli içkiyi resmi ziyafetlerde misa- firlere ikram etmekte ve ken- dileri votkaya rağbet etmemek tedirler. Proletarya imparator- luğu mümessillerinin Cenevre- de bol bol içtikleri içki viski- dir. Hem de en iyi ve en paha- lı cinsinden olmak Üzere, Cenevrede bulunan Rus dip- lomatları konferans dışında- ki boş saatlerinde — İsviçrede yerleşen bazı Almanlar vasıta- sıyle Batı Almanya Federal Cüumhuriyetinin iş adamlarıyle ticaret münasebetleri tesis et meğe çalışmışlardır. Batı Al- manya Başbakanı doktor Ade- nauer'in Kremlin nezdine bir elçi göndermediği ve Sovyet- lerle Batı Almanya tüccarının iş yapmasına taraftar olmadığı Vietminh delegeleri de, Leman gölü kenarındaki fıs- kiyenin havaya 100 metre su fışkırtmasını hayranlıkla seyrediyorlar malümdur. Cenevredeki Sovyet diplomatları Almanlarla tema- sa geçerken, Dienbienfu'da Vi- etminh'lilerin eline esir düşen yabancı lejiyonlardaki Alman efradın kurtarılması hakkında şefaatte bulunmak istedikleri- ni söylemişler ve bu mesele ü- zerinde görüşmeler yaptıktan sonra asıl mevzu olan Batı Al- manya iİle iş yapma meselesine geçmişlerdir. Vietminh murahhasları nasıl vakit geçiriyorlar? Cenevrede bulunan Vietminh- l murahhaslâr şarklıların suya karşı olan derin meclü- biyetlerini İsviçrelilere göster- mişlerdir. Hoşiminh'in Cenev- reye gönderdiği mümessiller boş saatlerinde Leman gölü sa- hilinde yapılmış olan bir fis- kıyeden havaya yüz metre yük selen su sütünunu saatlerce seyretmekte ve fiskiye yanın- da muhtelif pozlarda Tesimler çekmektedirler, Cenevre konfe ransı başladıktan bir müddet sonra fiskıye musluklarında ya pılacak bazı tamir işleri yüzün- den havaya su fışkırtma işine bir müddet için ara verilmişti. Tamir işleri biraz uzama isti- dadı gösterince Vietminh mu- rahhas heyeti genel sekreterli- ği derhal harekete geçerek te- lefonla Cenevre Belediyesini sı kıştırmağa başladı ve belediye- yi sert metinli siyasi notalar- daki tâbirlerle protesto etti. Bu vaziyet karşısında beledi- ye tamir işlerini çok hızlandır- mak zorunda kaldı, Fıskiye tek rar çalışmağa başlar başlamaz V nh'li delegelerin havaya yükselen su sütununu doya do- ya seyretmeğe koyuldukları gö rüldü, Kızıl Çin murahhasları nasıl yaşıyorlar? Kml Çin murahhas heyeti Ce nevreye gelirken kendisiy- 40000000000000000AADADAANA resr0t0ALALLALADAAAAA. le beraber bir de demirperde irmişe benzemektedir. Cenev xa:ıu:lan en fazla âlâ- ka çekici olanlar Kızıl Çinli- lerdir. Bunlar boş saatlerimnde herhangi bir yabancı ile temâa” sa gelmekten fevkalâde çekin” mektedirler. Bir Çin müm! linin bir batılı ile görüşme yap ması icap ettiği zaman o Mâa- halde derhal Kızıl Çin emüiyet teşkilâtına mensup bir memur ispatı vücut etmektedir. Resmi işler dolayısıyle görüşmeler ya- pıldığı zaman da ayni manza” raya şahit olunmaktadır,. Çin murahhas heyetinden hiç bir delege yalnız olarak öte- linden ayrılmamaktadır. Yeme ğe hep beraber çıkılmakta ve saat yirmi ikide heyetin bütün azası otellerine dönmek mec- buriyetinde bulunmaktadır. İs- viçre gazetelerinde çıkan yazı" lara nazaran Çin murahhasları limonataya çok fazla düşkün olup oturdukları gazino ve eğ- lence yerlerinde arka arkaya birçok şişe limonata içmekte- dirler, Murahhas heyetine tercüman olarak verilen Çinlilerden mâa da hiç kimse çinceden başka bir gil konuşmamaktadır. Tah- silini İngilterede yapmış oldu- ğu bilinen bir Çin murahhesı- na ingilizce hitap edildiği za- man bu murahhas, insanın kar şısında put gibi durmaktadır. Amerikan murâahhas hevetin den bir zat; Kore mütareke mü zakereleri esnassında birçok de“ fa ayni masa etrafında beraber çalışma sirasında tanıştığı bir Çinlinin Cenevreye murahhas olarak geldiğini görünce bu Çinli diplomata âşinalık gös- termiş ve kendisiyle görüşmek istemişti. Çinli, — Amerikalıyı hiç tanimıyormuş gibi bir vazi yet takınmıştır. Kızıl Çin mu- râhhasları Cenevrede, her ba- kımdan demirperde içinde ya- şamaktadırlar. Derleyen: Nuri Aksel ı " FERNANDEL'İN 100 ÜNCÜ FİLMİ — Fernandel, yüzüncü fil- mi olan ALİ BABA ve KIRK HARAMİLER'İ sarıklı olarak çevirmektedir. Bu filmin senaryosu, meşhur İtalyan senaristi Zavattini tarafından hazırlanmıştır. Fernandel'i burada, bir mağaradan çıkış sahnesinde görüyorsunuz ” Bütün ümitleri Bromlea'ya turduğu yerin =ah i bına çalıştığı müteahhidi müş, bütün mahallede sıkı araş tırmalar yapmışstı. Lâkin Swann hiç iz bırakmadan ortadan kay bolmuştu. Paul başını önüne eğmiş. merdivenlerden çıkıp odasına vapdı. Gazocağına bir madeni para atarak onu İşletti. Masa- nın üÜzerinde bir telgraf duru" yordu, açıp okudu: «Çok meraktayım. Hemen geri gel, tatil kursları için pro- fesörlük yeri hAlA açık. Seni bekliyor. Herkesten selâmlar. Anne.» Ocağın önüne çöme'di ve tel grafı bir kere daha okudu. Fl- biselerinden duman çıkıyordu. Annesinin dönmesini İstemesi pek tabif idi., Zaten yapacağı en İyi şey de bu iİdi. km mışti.. a Ayrılık Aannesinin öfkesini teskin etmişti. Ya profesör Slade İle görüşmüş, yahut & rahip Fleming'i ona gönderzi ti. Demek ki profesörlük işi hâ 1â Mevcuttu. Herkesten selâm- lar cümlesini okurken Paul acı acı gülümsedi. Bu Ella'nın se- Tâmı idi, Şu halde.onu affetmiş görünüyordu. Paul Üstünü kurutunca gazi söndürdü ve akşam yemeğine indi, Tam yemek odasına gire- ceği sırada küçük bir kapıcı linın tedavisi yaptırılmıştır. Sa- nik aranmaktadır. yamağı ona yaklaştı ve: — Bir mizafir geldi. Sizi sa- londa bekliyor, dedi. Paul şaşırdı. Kapıcının arka. sından yürüdü. Küçük bir av- luya vardılar, Burada hasır is- kemleler ve saksı içinde bir hurma ağacı vardı. Misafirler orada kabul edilirdi. Paul ba- Şinı kaldırıp baktı ve karşısın. da kütüphane memurunu gö- rünce daha çok hayret etti. — Merhaba, — Beni beklemiyordunuz ya.. — İtiraf edeyim ki hayır. Paul böyle açık konuşunca genç kütüphane memuru gü- lümsedi. Resmi vazife dışı ol- duğundan daha samimi ve hat- tâ saf bir hali vardı. Bu Paul'ü büsbütün şaşırtıyordu. Sizinle konuşacaklarım var. Burada acaba bizi dinleyen olur mu? Paul adamın yüzüne o kadar dikkatle baktı ki genç memur gülmemek için kendini zor tut” tu. — Tabif maksadımı anlaya- mazsınız, Emin olun ki hiç bir kötü niyetim yok. Evvelâ ken- dimi tanıtayım. İsmim Boulia- dır, Mark Boulia'dır —17— Elini uzattı. Paul de sıktı. İkisi de oturdular, Paul'ün içi- ne müphem bir ümit doğdu. Mark ona dikkatle bakıyordu. Konuşmağa başladı: — Daha ilk günü dikkatimi çektiniz. Çok güç bir durumda olduğunuz belliydi. Size acıdım, Bir kuvvet beni size doğru çe" kiyordu. Görür görmez size bir sempati duydum. Kütüphane- den ayrılmanızdan sonra sizin okumuş olduğunuz gazetelere göz gezdirdim, hakkınızda her şeyi öğrendim. Paul zaten bundan şüphe et- miyordu. Mark sözlerine de- vam etti: — Dün geldiniz ve başka şey ler öğrenmek istediniz. Lâkin bu aradığınızı bulamadınız. Be nim sizden fazla talihim var- mış, Clarion ismindeki az oku- nan liberal bir gazetede Swann dâvasına ait bir yazı buldum. Bu yazıyı yazmış olan muhar- rir hükmün fazla ağır olduğu- nu ileri sürüyor, Paul'ün rengi sapsarıydı. Gözleri alev alev yanıyordu. — Ne diye bana bunları söy- lüyorsunuz? dedi. Mark omuz silkti. Dudakla- rında hafif bir gülümseyişle: — Çünkü siz Swann'ı bul- mak istiyorsunuz, diye cevap verdi. — Buna imkân yok ki, — Neden olmasın? — Aradan on beş sene geç- miş. Mark ukalâ bir tavırla cevap verdi: — Ümit kesilmez. Ben o ara dığınız adamı buldum. Paul'ün kendisine şüphe ile baktığını görünce şu — sözleri ilâve etti: — Sizin bana söylemiş olduk larınızdan sonra bulmak için çok güçlük çekmedim, Bü'ün hastanelere ve tımarhanelere girenlerin listesine — baktım. Swann Belvedere hastanesin- de.. x Swann'ın yattığı hastanenin koğuş. duvarları beyaz badana- h, dar ve uzun bir yerdi. Ta- vandaki eğik camekândan çiv bir ışık dökülüyordu. Burası fakirlere mahsus, hertürlü lüks hattâ rahatlıktan uzak bir ko- ğuştu. Hastanın yatağının et- rafında beyaz bir perde vardı. Yanıbaşında da oksijen verme- ğe mahsus camlı bir âlet du- ruyordu, Vücutların yok olma- ğa hazırlanmasının ve hastalı- ğın kendisine has otun ketusu, ilâçların buruk kokusuna hâ- kimdi, Swann arkasındaki yastıkla- ra dayanmış bir halde yatağı" na uzanmıştı. Gözleri tavana di- kiliydi. Vaktiyle iriyarı, kuvvet Hi bir adammış, Şimdi ise son derece zayıftı. Yüzünün çök- müş olması ve yanaklarının çu kurluğu burnunu bir kat daha uzun gösteriyordu. Çehresi bir sarı leke halini almıştı. Eileri hareketsizdi, Parmak uçları şiş mişti. Kesik kesik nefes alır- ken kaburga kemikleri inip kal kıyordu. Misafir saati idi. Paul ile Mark Borlia hastanın yatağı yanında idiler, Henüz gelmiş- lerdi. Mark mümkün olduğu kadar ihtiyatla Paul'ü Swann'a tanıtmış, Paul de heyecan *çin- de vaziyeti ona izah etmişti. Merakla Swann'ın vereceği ce. vabı bekliyordu. Has derin düşüncelere dalmış görünüyor- du. Uzun zaman sonra delikan- lıya dikkatle baktı. Zayıf ve boğuk bir sesle şu sözleri mı- rıldandı: — Ona benziyorsunuz. (Devamı var) -Z A z D r -e Te e aha