18 Ekim 1942 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

l d Vurgunc | KUK kedilir? nasil yo Vurgun culuğun hakkından | gelebilmenin 3şartı YAZAN ' Cemal BARÖAKÇI v ur l karşı bir savaş başlamıştı. — He- men her köyde on beşer yirmişer kişilik yardımcı gönüllü müfreze. ler kurulmuştu. Daha dün şakilere yataklık suçu İle zan altında tu- tulan köylülere iki yüz harp silâ- hı dağı tik. Çetenin bulunduğ yerl öğrenen bir köy”halkı derhal harekete geçiyor, civar — köylere haber uçuruyor, en kısa zamanda yüzlerce kişi o yeri sarmış bulu- nuyordu. İçlerinden biri de atmınma atlayarak en yakın telgraf merke, zine koşuyor, bizi nerede isek bu- larak keyfiyetten haberdar — edi. yordu. Harp silâhi bulunmıyanlar av tüfeklerile, dedelerinden kalma çakmaklı tabancalar, eski kılıçlar, palalarla, baltalar, kürekler, bun- ları da bulamıyanlar sopalarla si, lâhlanıyorlardı. Kadınlar, çocuklar hattâ akıl hastası olanlar dahi ka- fileye katılıyorlardı. (Beşparmak) dağlarında arama yapılirken böy- le bir zavallı hastaya rastlamıştık. Elinde kocaman bir kepçe vardı. Nereye gidiyorsun Ali, dedim. Kep çeyi göstererek, bununla eşkıyanın gözlerini oymağa, cevabinı — ver. mişti, Vurguncular da artık köy, lere —uğrayamıyorlardı. Yiyecek bulamaz olmuşlardı. Yataksız, yar dımcısız yapayalnız — kalmışlardı. Sonradan öğrendiğimize göre rast. ladıkları ve tenha buldukları de- ğirmenlerden bir parça un alarak durmadan savuşuyorlar, unu ha- mur haline getirdikten sonra kaya, lacın üstüne sererek gümneşte Isıtıp yiyorlardı. Hastlı bir aya varma. dan vurgunculardan da, vurgun- culuktan da acı bir hatıradan baş- ka nam,ü.-nişan kalmamıştı. Bu uzun yazılart okumak Zzah- metine katlanan sayın okuyucular da anlamış olacaklardır ki bu ça- buk. başarının sırri şu üç şeyde saklı bulunuyordu: 1 — Köylüle. rimizin mutlak güveni. 2 — Hale, zamana uygun tedbir, karar. 3 — Kovalamada şiddet, sürat. Bugünün vurguncularile — başa çıkmanın, onların haklarından ge, lebilmenin esas şartları da bunlar. dir. Milletimizin rejime — hükümet> güveni, İnanı sağlamdır. Sayın Başvekilimizin hükümete — geçer geçmez aldığı, almakta olduğu ted. birler, dışarıdan memlekete — çok miktarda gida maddeleri, sair eş- ya sokmak hususundaki teşebbüsz, leri bu güveni azıtıracak, daha Ruvvetlendirccek mahivetted'r. Bu tedbirlerir. teşebbüslerin neticele. rini umudla bekliyebiliriz. Ben, r.emleketin iaşe ve iktisadi duru- kuruluş tarzı da göîterlyol: ki ik. tisat ilmi, müli ikt'sat bilgisi ev r. yurdun durumuna vayanır, bu du, rumdan çıkar. Zaten — hâdiseler, ilimlerden, nazariyelerden — değil, ilimler, nazariyeler — hâdiselerden doğar. Şu halde getirilecek müte- hassısın herşeyden evvel — yurdu- muzun her bakımdan durumunu, her köşe bucağını, milletimizin ya- şama, yeme, içme şartlarını, istih. sal, istihlâk şekillerimi, miktarları. nı, topraklarımızm verim — kabili. yetlerini, ekim ve kaldırmn usulle. rimizi, yollarımızın vaziyetini, ta, şit vasıtalarımızın halini, — cinsini, nev'ini, kanunlarımız! ve daha bun lara benzer benzemez birçok şey. leri bilmesi, görmesi, — öğrenmesi gerektir. Bu bilgileri kazanahilmek için de memleketimizde en az on sene kalarak aramızda yaş; Şehir VATAN Haftadan haftaya Haberleri Karne ile şeker tevziatı Tevziat önümüzdeki Solı günü başlıyacak Alınan son karardan sonra şeker tevziatı için bütün hazırlıklar ikmal edilmiş bulunmaktadır. Dün de haber verdiğimiz gibi her | vatandaş ay başına kadar yarımşar kilo şeker alabilecektir. Bu istihkak- ları ellerindeki ekmek karnelertle verilecektir. Tevziat alınan tedbirlerle Salı gü- nü başlıyacaktır. Ay başında da mik- tar ve tevzi şekH yeniden tesbit edi- lecektir. Ev sahibini tehdit eden uşakların dâvâsı Bundan bir müddet evvel Eren. köyünde bir hizmetçi ile bahçıvan çalıştıkları evin hanımını — ölümle tehdit ederek parasını — istemişler, di, Dün bu tehdit davasına ikinci ağircezada devam olunmuş, maz, nunlardan Hatice dinlenmiştir. Hiz metçi kız verdiği ifadede, kendİsi. rip bu vak'adan haberi olmadığı- nı, evvelce böyle bir şey yaptım diye ifade vermişse de, bunu kor. kudan ve zorla söylediğini beyan etmlş ve zaten hammı Gülüstanın dolaşması her yeri, her şeyi gör mesi, Mmcelemeler yapması — İcap eder. Ancak bundan sonra belki faydalı olabilir. Bizim ise bu ka. dar uzun zaman beklemeğe vak! miz halimiz, dünya şartları mi değildir. Kafaları, mensup olduk- lart milletlerin, memleketlerin tür Hü durumlarından doğmuş, çıkarıl. miş iktısat bilgileri, usulleri, sis- emlertle dolu olarak buraya göle, cek olan yabancı mütehassıslarır memleketimize ayak basar basmaz herşeyi düzenleyebileceklerini, - gı- da maddelerinin ve diğer eşyanın bollanacağını, ucuzlayacağını san. mak, ölçü alınmadan — ismarlınıp getirtilmiş hazır elbiselerin bederni. mize tıpatıp uygun düşeceğini um, maktan farksız bir hayaldir. Bir memleketin faşe işlerini — yoluna koymak, bir zırhlı, denizâlti, uçak veya diğer yeni icat olunmüuş her- hangi bir makine bir âlet yapmak, kurmak demek değildir. Hiç bir yabancı bizi, yurdumuzu — bizden daha iyi bilemez. Daha iyi tanımış olamaz. Bu sebeplerledir ki derdi. mizin devası başkalarından değil yine kendimizden gelecektir. Sözü geçen bilgilere dayanan, milletimi, zin zihniyetini, ruhi- haletini pek iyi tanıyan hükümetimizin- milli bünyemize, ıçinde yaşıdığımıı Zâ. manın, ü diselerin icap iyetine inanarak affettiğini bildirmiştir. Davacı Gülüstan ise. ilk ifade, sinde, «bir gece geç vakit evine dönmüş, bahçede karanlıkta inceli kalınlı İki ses, kendisine, parasının olduğu yeri göstermezse — birkaç gün zarfında öldürüleceğini söyle, mişti. Davacı, bu tehdidi Hatice ile bahçıvan Hasanın yaptığına kani olarak dava açmışsa da, bilâhare Haticeyi affetmiş ve bahçivan hak kındaki davasında tsrar etmiştir. Mühakeme, evrakın tetkikı için başka güne bırakılmıştır. Bir işçi başından | yaralandı Fatihte Mürsel Paşa demir atöl, yesinde çalışan işçilerden Ali Ak- baş; taşımakta oldüğu demirlerden birinin tavana çarparak tekrar ba- şina düşmesi neticesi kafasından ağır suretlte yaralanarak hastaneye kaldırılmıştır. İki muhtekir tüccar mahküm edildi!er Dün birinci Milli Korunma mah larıfa uygun olarak aldığı ve ala- cağı tedbirler, vereceği kararlarla, etrafımizı saran korkunç — yangın sönmeden darlığı tamamile gidere. mezse bile önemli bir surette ha, fifleteceğine, fiyatların baş döndü. rücü bir hızla yükselmesini önleye. ceğine inanmaktan bizi alıkoyacak ortada hiç bir sebep yoktur. Şimdi kalıyor üçüncü şart, vur. guncuları şiddet ve süratle kovala, mak. yakalamak meselesi, Hükü.- metimiz bu işi kısa zamanda ba- muğu düzenli b da ya. Lancı mıı(ehassıslurıan faydalana, breceğimizi sanmıyorum. (Ekono. mi) tabiri (ev) ve (kanun, düzen) H* smlarında iki kelvnenin yanya- Na gelirilmesinden moydana Bel- mişlir. Bu itibarla &'1enin iht'y larint karşılamak, refahını, g ci artırmak için e;ş idares uyulması gereken kanunlar, nizam dar, kaldeler, harekel tarzları bl- şisi demek oluyor. Kelimenin bu DALIDAN ZDALA Yıkanmak istiyen hasta vrupa aşkeri hastanelerinden birinde hasta — başhemşireye müracaat ederek yıkanmak istediği- ni anlatır. Kadın banyoların meşgul olduğunu söyler ve iki leğen hazırlı- yarak hastaya der ki: — Işte buyurun. Birinci leğenle ba- şınızdan başlıyarak suyun — yettiği kadar asağıya doğru, ikinci leğenle ayaklarınızdan başlıyarak kabil ol- duğu kadar *yukarıya doğru yıkanı- Tuz. Hasta bir an düşünür ve: — Peki... der, Fakat bu vaziyette asıl lüzumu olan temizliği yapabile- cek miyim? SERÇE şarabilmek için yeter derecede te- sirli, Jüzumlu silâhlar, — vasıtalar, yani! kanunlar, salâhiyetlerle — do. nanmış mıdir? Bu clheti ayrı bir yazıda İncele. yeceğiz, €. BARDAKÇI inde iki htekir ağır ha, pis ve para cezalarına mahküm edilmişlerdir. Bunlardan biri deniz motörleri satışında ihtikâr yapan Kurtujan adındaki demir mamulâtı tüccarı. dir, bir müddettenberi birinci Mil. iH Korunmada devam eden muha. kemesi dün neticelenerek suçu tes, bit edilen muhtekir 3 ay hapse, 100 lira para cezasına mahküm edilmiş ve bir ay müddetle ticaret yapmaktan menedilmiştir. Diğer muhtekir de çivi satışında ihtikâr yapmaktan suçlu —Ahmet Özyazan adındak! tüccardır. Bu- ir lokantaya #k defa giri. yorum. Etrafımdaki masa, lardan yemek isteyen müşterile. Te yemeklerile birlikte ekmektle- ri de geliyor. Halbuki dikkat edi, yorum: Bunlar ne karne veriyor. lar, ne de garson onlardan karne istiyor. Ben yemeğimi ısmarladı. ğim zamam garson ekmek getir. mek için: — Karneniz var mı? yı yapış. tiıriyor. Buna fena halde — sinirleniyo- rtum. Çünkü, sık srk gittiğim baş. ka bir lokantada bem de bu lo- k gibi kı kar ne sorulmıyan imtiyazlıl. Bilmem bu sizin de başmızdan geçiyor ve sizi de sinirlendiriyor mu? T ramvay. saâtlerce değilse bile dakikalarca bekledi. ğim durakta, birer birer on beş yolcu indiriyor. On beş yolcunun indiği bir tramvaya hiç değilse on kişi ,haydi bilemediniz, beş kişi biner değil mi? Hayır, öyle olmuyor. Önümden binen iki kişi, nin arkasından ben de arabaya atlamak isterken arabanın ortası- nı boş birakıp sehanlığa biriken yolcular göğsüme dayanıyorlar: — Görmüyor musun? Yer yok işte... Tepemize mi çıkacaksın! Ve vatman, on beş kişinin in. diği arabasına üçüncü bir adamın binmesini beklemeden harekete getiriyor. Size de oluyor mu bilmem, fa, kat ben buna pek sinirleniyorum. * indebir, iki dimbirtr — bir fingirti dinlemek için çal. gilı bir gazinoya gidiyorum. Tam hoşlandığım bir parçayı, dinleme- nin keyfine varacağım strada yandaki masada titrek bir el önün deki kadehe uzanıyor, sSonra ha, vaya kalkıyor ve el bombası a. * tramvayı tan bir çeteci gibi kadehi yere Vvuruüyor. Zavallı cam — parçası şangır şungüur kirilirken — çalan veya söyleyen şöyle bir irkiliyor ve bu irkilme neticesinde yanlış bir nota salıverdikten sonra an. cak kendine geliyor. Hiç böylelerine rastladınız. mı bilmem, ben öyle sinirleniyorum ki bu kadeh kabadayısının «bey, ni balâsına» pike tayyare — gibi inmekten kendimi zor âlıyorum. * G üzel bir film gösteriyorlar. Filmde rol almış kadın ve erkek artistlerin hepsi hoşuma giden yıldızlar, Filmin de pek meşeli, şarkılı, çaıgılı ve danslı olduğumu, görenler anlata anlata bitiremiyorlar, Üç dört kere baş. vurduktan sonra nthayet bugün Sişli n h yesi kaza oluyor Nüfus kesafeti düşünülerek Bey- oğlu kazasına bağlı Şişli nahiyesinin kaza haline sokulması etrıhndı tet- bir yer bulup sinemaya girebi. liyorum. Fitmin daha başlangıcında — iyi bir vakit geçireceğime — kanaat getiriyor ve seviniyorum. Fakat çok geçmeden önümdeki iki ki, şiden çatlak seslisi filmdeki ya. ziları yüksek sesle okuyor, ara. da bir de arkadaşına fikmde gör. düklerimizi bir daha anlatıyor: — Kız delikanlının getirdiği çi, çeği çöp tenekesine attı... O za- vallı da çiçeğinin pek makbule geçtiğini zanneder... — Ha, ha, ha... Çocuğun attı. ğt top ihtiyarım burnuna rastla. dı.,, Bak, bak, kim attı diye ara- nıyor... — (Perdedeki yazıyı okuya, rak) «Sevgilim, bu akşam — siz! mutlaka yemeğe bekliyorum.» İnşallah sinemaya gittiğiniz za- man yanınıza böyleleri düşmez. çünkü kendimden biliyorum, beni hafakanlar boğuyor. * V apurdayım. Oturacak — bir İ yer buldum. Gideceğim yer hayli uzak. Gazetemi çıkara- rak okumağa başlıyorum. Sağım, dan ve solumdan birer baş uzâ. narak gazetemde havadan bir ortaklık kuruyorlar, Göz gezdir. dikleri kisim biraz — büruşur.ca boyunları uzayıveriyor. — Bazan öyle dalıyorlar ki kavgacı koçlar gibi toslaşıverecekler sanıyorum «Belki okudukları şey pek me, raklıdır. onu bitirirlerse — ortak- lıklarına son verirler, diye dü- şünüyorum ve okuduğum — yeri bitirdiğim halde biraz — bekliyo, rum: Nihayet onların bitirdiğine kahaat getirdikten sonra sayfayı çeviriyorum. Fakat noterden tas. dik ettirmişler. ve taraflardan bi. rinin İsteğile feshedilemez — gibi ortaklığın sürüp gittiğini —görü, yorum. n Eğer vapurda gazete okumak âdetiniz değilse, — sinirlenmekten kurtuluyorsunuz demektir; — ben kurtulamtyorum, -Sinirlendiğim şeyler Yazan: Sadun Galip SAVCI K alabalık saatlörde — tünele girmeğe çalışanlar kafile. sine katıldığım zaman sağa Sola yalpalana yalpalana tam turnike- nin önüne gelince düdük çaâlıp da zınk diye kâlmıyor muyum -bü. tün sinirlerim geriliyor. — Sanki elimde 10500 numaralr bir — pi- yango bileti var da gazetede nu- marama büyük ikramiye vurdu, ğunu öğreniyor ve paramı almak | için başvurduğum zamân: — Yanlış görmüşsünüz, ikra. miyeyi —kazanan 10500 değil 10591 dir. cevabını almış gibi bir vaziyete düşüyorum * Bakliyat mı, nakliyat mı? eçenerde yine bu sütundâ | «Tüccar yazıhanesinde on da- kika» başlığı altında bir yazı yaz- mış ve Ticaret Vekâletinin on beş günde üç defa değişen bir kararını nasıl öğrendiğimi — anlatmıştam, Bu karar değiştirmelerinden biri bir yan Hişlık neticesinde vuku bulmuştu. O yazımı ekuyan bir okurum pan3 gönderdiği bir mektupta: «Kul hata- sız olmaz. Bunun için idari işlerde |de ara sıra bu gibi yanlışlıklar olur, hoş görmeli» dedikten sonra zama- mnt tayin edemediği eski bir olayı şöyle hikâye ediyor: ,«Bir aralık Istanbulda bakla, fa- sulya, nohut gibi yiyecek maddeleri üstünde bir sıkıntı olmuş. Bu yiye- cek maddeleri memleketin her tara- fında pek bol iken her nedense ora- linde kâğada sarıly bir şi Pi A ”. lardan Istanbula bunları sevketmez şe taşıyan bir — arkadaşı iş bü . © 9 ? rastlıyorum: zamanın Dahiliye Nazırı, bu kabil — Nedir © elindeki? — Klüp rakısı, 4 Ben — dükkâna — uğruyorum, Klüp rakısıi istiyorum, rakı yeri, ne «yok» cevabini alıyorum, Elinde ağırca bir paket taşıyan bir tanıdığa tesadüf ediyorum: — Nedir o paketteki? — Pirinç. Üç bakkala başvuruyorum, pi- rinç ıstiyorum. hava âliyorum. Bir dostla karşılaştyorum. Bir iki kelime konuştuktan sonra ce, binden paketin; çıkarıyor, ikram ediyor. Alıyorum, yakarken ba, kıyorum: Birincinevi, İki tütüncüden Birincinevi iş. | tiyorum, bulamıyorum. Bir ahbapla buluşuyoruz. Elin. de bir torba var. — Nedir o torbadaki? — Toz şeker. Ahbaptan ayrıldıktan Sonra o dükkân senin. bu dükkân benim, arâayorum arayoru_m. toz şcker değil şekerin tozunu bile bulamı,ı yorum, Bilmem siz de benim gibi mi. siniz. Ben buna da müthiş sinir. leniyorum. Sadun G. SAVCI ae Mantık kabul etmiyor rtık bana bütün muharipler » | yazacağım bu satırlar bu işin olup KW YANKA leh ve ne de aleyhindeyim. Onun için yor. Bir Londra bildiril- diğine göre Alman uçakları Stalin- graddaki Rus mevzilerine birkaç sa- at içinde 1500 hücumda bulunmuş, Şu birkaç saati «iki buçuk saat» ola- rak tayin edersek uçaklar her daki- ka on hücum yapmış, yahut her altı saniyede bir akın vuku bulmuş de- , mektir. Taarruz iki buçuk saat sür- düğüne ve her taarruz en aşağı yüz uçakla yapılmış farzedildiğine göre, fazlasına gitmeğe lüzum yok, böyle bir taarruzu bu sür'atle devam ettir- mek için hiç değilse on bin tayyare- ye ihtiyaç vovar. Yoksa Almanların yüksek rakam olırılı bildirilen bin uçak ile Stalingrad mevzilerine iki buçuk saat süren ve altı saniyede bir tekrarlanan devamlı bir — taarruza maddeten imkân yoktur. Fakat harp hesap ve mantığı da nun da duruşması dün di rilmiş ve 3 ay hapse, yüz Hra para cezasıma — çarptırilmiş ve bir ay müddetle ticaret yapmâktan mene dilmiştir: kikler y ». Teti 80- nunda bu nahiyenin kaza haline if- rağı için formaliteler ikmal edile- cek ve derhal bu husustaki karar a- Imacaktır. ( mağlüp edecek terakkiler elde edil- diyse o başka! ILLALLAR! L tabldot | €N 'yağmen rahatını kaybetmiş, gözleri- | görelim bakalım! Yalnız bu vesile ile bir fıkra anlata- cağım: Adamın biri, pek korkak 0l- duğunu bildiği komşusuna muziplik etmek için iyice karanlık bastıktan sonra komşusunun damına çıkar, se- sini kalınlaştırarak bacadan içeriye bağırırmış: — Geliyorumunmnum! Zavallı komşu başını yorganın İçi- ne çeker, korkudan sakır sakır tit- rermiş. Bu muziplik her gece tek- rarlana tekrarlana — biçare korkık, öyle bir hale gelmiş ki kimsenin gel- | yiyecek maddeleri yetiştirmekte ön safta gelen Anadolunun birkaç- vilâ- yetine şöyle birer telgraf çekilmesini emretmiş: (Yol masrafları Nezaretimize ait olmak üzere vilâyetinizin ileri gelen bakliyatçılarından iki kişinin bir me- sele görüşülmek üzere Istanbula iza- mı). 'Telgrafin müsveddesi kâtip tara- fından temize çekilirken bakliyat ke- lmesi * Arap harfli ibarelerde sık sık olduğu gibi - nakliyat olmuş, Bu yanlışın kimse farkma — varamamış. Nazır ve Müsteşar da telgrafı bu yan lışla imzalamış. Neticede telgraf çekilen vilâyet- lerden Istanbula bakliyatçı yerine deveci,'arabacı, sürücü gibi nakliyat İşlerile uğraşan sekiz on kişi gelmiş. Dahiliye Nazırlığı, neden sonra işin farkıma varmış amma boşboşuna 16- tanbula gelen nakliyatçıların yol pa- ralarını da ödemiş,» * Arap harfleri tarihe karıştığı için çok şükür zamahımızda yanlışlarır okurumuzun anlattığı bu türlüsünü Ioımuı ihtimali pek zayıftır. KÖR KADI Çuval satışında mühim ihtikâr Dün Milli Korunma mahkeme. sine mühim bir çuval ihtikârı vâk. ası haber verilmiştir. İddiaya göre Asmaaltı caddesin- de çuval ticareti yapan İzzet, A- göpyan hanında çuval işlerile uğ, raşan Ali Ergiri ve ortakları mü- essesesine müracaat etmiş ve 8000 çuval istemiştir. Bu müessese i8- tenen bu miktar çuval için 30 bin lira talep etmiştir. Tüccar İzzet, bu suretle kendi. sinden 10 bin lira fazla para alin, dığını beyan etmiş, Ali Ergiri ve ortaklarının faturalarına el ko- nularak iddia etrafında icap eden tahkikata başlanılmıştır. Hayvan hırsızl-rı mahsüm oldu Sarayda Asiye adındaki kadırın İkeçi ve koyunlarını yayladan ka. mediğini tecrübe ile öğ ne uyku girmez olmuş. En üihayet bir gece muzibin sesi: — Geliyoruunuumm! diye gürleyin- ce dayanamamış ve haykırmış: — Eeecece! Uzun ettin be! Gelecek- sen gel de görelim! Bu tabidot mürakerelerinden de IMâllah! Olacaksa olsa da ne olacak TATLISERT r çırarak, getirip satmak, tan suçlu Mehmet ve Mustafa a- dında iki hayvan hıirsızı dür altın. cı asliye cezada hapse mahküm edilmişlerdir. Bunlardan Mehmet 6 aya, Mus. tafa 3 aya mahküm olmuşlardır. K OLAR Vi 18 BİRİNCİTEŞRİN 1942 PAZAR AY 10 — GÜN 291 — Hızır 166 RUMİ 1358 — Birinciteşrin 5 — Haydi, ihtiyar ve köhne gövde ken- dini göster! Diyordu. Nihayetinde o kadar gayret gösterdi ki yorgunluğuna, bitkinliğine galebe çaldı ve bu suretle Jeannine'e karşı da zafer kazandı. Bacakları eski çalaklığını, nefesi eski intizamını, vücudü eski kıvraklığını buldu. Sanki yirmi yaşında imiş gibi öyle hafif bir dans edişi Vardı ki buna hayr"n olmamak mümkün değildi. Güzel dudak. larında muzaffer bir tebessüm vardı. Saç, larıni başına bir taç gibi toplamış, beyaz elbisesi kendine ne kadar yakışmıştı. Sabahın” dördü, beşi olmuştu. Gladys hâlâ dans ediyordu. Bernard da yağmu- run altında hâlâ bekliyordu. Bara bir sürü erkekli kadınlı gençler geldi, Bunlar çok neşeli ve biraz dâ sar- hoştular. Genç kızların , dağınık saçları, boyasız yüzleri gecenin bu saatinde bile ter ve taze idi. Gladys bir onlara, bir de yan gözle kendine aynada baktı. Boyala- rı akmış yüzü berbad olmuştu. Buna rağ. men Monti'ye sökularak dans etmeğe de. vam etti. Gözleri yorgunluktan, uykudan kapanıyordu. Jeannine de yorgundu. Gladys'ten o. tuz yaş genç olduğu halde onun kadar genç görünmüyordu. Herkes iki kadın, la meşguldü. Adeta bir müsabakaya gir. miş iki rakip imişler gibi haklarında id. dialar ve müşterek bahisler yüpıl:yordu. Gladys mes'ut ve muzaffer görünüyordu. JEZLZABEL İÜtiyarlamak istemiyen Kadın Yazan: İrene Nemirovsk; Fakat sabit bir fikir içini bir kurt gibi kemiryordu. Herşey ona yaşını hatırla. tıyordu. Her hâtıra anu maziye doğru çe, kiyordu. Gülüyor. konuşuyor, fakat sa. bit fikir, içinde bir yılan gibi kıvranı. yordu. Buna rağmen mücadeleden vaz. lğcmlyurdu. Her tarafı sinirden gerilmiş bir halde idi. Yaşamak hirsı onda o ka, dar kuvvetli id: ki son nefesinde bile Öhn!yl kabul etmiyecekti. Gladys'in her yenilmesi Pariste bü. tün kadınlar kırkını geçtikten sonra ar- tık hep aymı yaşta imiş gibi dururlar. Işıklar altında boyaları, süsleri ve elmas. Jarlie göze hoş görünürler. Halbuki saba, ha karşı hepsinin foyast meydana çıkar. Artık bardan gitmek zamaşı gelmişti. Tam kapıdan çiktyorlardı. Gladys'in bü- tün mücadeleleri, gayretleri, yorgunluk. ları, korku ve heyecanları yabancı bir gençin söylediği şu sözlerle mükâfatlar, di: — Gladys'e bak! Ne kadar güzel. Bu kadınla hâlâ zevkle yatılır! - 5— Çeviren: Rezzan A. E- YALMAN XXH Bernard bekliyordu. Artık soğuktan müteessir olmaz bir hale gelmişti. Rüz. gârın yüzüne şiddetle çarpmasından âde. ta zevk alıyordu. Paris'in havası o gece rutubet ve durgun su kokuyordu. Ber. nard artık bir şey düşünmüyordu. Gla. dys'in karanlık pencerelerine ve bomboş sokağa bakıyordu. Nihayet bir otomobil göründü. İç lâmbası yanıyordu. İçinde Gladys'in ince yüzünü, sarışın başını gör. dü. Arkasında güzel bir kürk manto var. dı. Bernard onu bu halde görünce savki bir rezalete şahit olmuş Bibi tiksindi. Diş. lerini sıkarak söylendi; — Gülüyor, eğleniyor, dans ediyor, ni. çin? Ne hakla? O ihtiyarın artık bunları yapmıya hakkı yok! Otomobile yaklaştı, Kapısını açtı ve geri çekildi. Monti onu görmedi ve kapıyı açanın bahşiş bekliyen herhangi bir şerseri dilenci olduğunu sandı. Fakat Gladys, Bernard'ı tanimıştı. Monti'ye arabadan irmemesi için Israr ediyordu. Kont söz dinleyip inm<di. O, tomobil Gladys'i bırakıp uzaklaştı. O za. man Bernard arkasından 'gitti. Biran hiç bir şey söylemeden bakıştılar. Gladys'in gözlerinde derin ve sonsuz bir kin vardı,. Nihayet yavaşça: — Buradan gidiniz, dedi, — Sizinle konuşacağım. İçeri girelim. — Deli misiniz? Hemen gidiniz. İçinden kabaran kini artık gizliyemez oldu. Bernard'dan nefret ediyordu. Aç. Hktan çökmüş gözlerinden aksi ve sert sesinden, alaycı gülüşünden nefret edi, yordu. Öyle derin, hain, sonsuz, körkö. Tüne bir nefret ki insanlar ancak bu kin ve nefreti kendi kanlarından olanlara karşı hissederler. — Sizinle beraber içeri Bİrmeme mü. saade ediniz. — Hayır.. bana musallat olmayınız. Evde uşaklar var. Bernard aldırmadı ve arkasından kü- pıdan içeri girdi. Ev bomboş gibi idi Bernard süslü duvarlara ve merdiveni ay, dınlatar lâmbaya baktı. Gladys'i takip ederek yürüyordu. Karanlık bir odaya vardılar. Gladys oturdu. Dizleri titriyor- du. Yarıştan sonra soluyan atlar gibi boy- nunu uzatmış, nefes alıyordu. Vücudü d'mdik, kazık gibi kesilmişti. Ancak bü- yük bir yorgunluktan sonra insan böyle kaskatı kesilir. (Devamı var) HİCRİ 1361 — ŞEVVAL 7 GÜNEŞ 715 1 2, 4 g ÖGLE 12.59 6,34 İKİNDİ 16,02 9,36 AKŞAM 18,25 12,00 YATSI 19,58 1.31 İMSAK 5,36 11,10 EKÖJESİ Domnatesli bonfi'e ki gün buz dolabında saklan- mış bonfileyi keskin bıçakla dilim dilim kesersiniz. Kat'iyyen a- ğır bir şeyle vurmayınız. Yalnız el- le isk her birinin üzerine ortıımdın ikiye bö lünmüş yarımşar domatesin — çekir: deklerini ayıklayarak içlerine biraz tuz, birer fındık büyüklüğünde tere- yağı koyarak bifteklerin bir tarafı pişince domatesleri çatalla kaldıra- rak çevirip gene domatesleri üzerine koymalı. Her iki tarafı pişince do- mateslerle beraber tabağa koyarak sofraya vermeli. Çok lezzetli ve zarif bir yemek olur. EV KADINI

Bu sayıdan diğer sayfalar: