Japunlana muahedesi ilk ıicaret e . 1881 senesi Mayıs ayında, çarlığın payıtahtı olan Petersburgtaki sefiri Şakir Paşayı ziyaret ederek hükümeti- nin Osmanlılarla bir mek istediğini bildirdi. dapon sefiri,» Osmanlı üÜcaret muahedesi akdet- Heyet reljsi evvelâ Sait Paşayıjreu padişahi, gerek hükümetleri Japonyanın vaziyetini izah ettikten ve gerek tebâaları beyninde müna sonra, teceddğit fırkasını teşkil e | den zevatın, cikşan medeniyetine bır'_yı tesis eylemek arzusile, muvalât an evvel yetişebilmek için, bütün azim ve kuüdretlerini sarfetmekte olduklarınt bildirdi. ve sonra; — Eğer hükümetinizle hüküme- timiz, siyasi ve ticari münasebet |.. tesis ederse, her iki taraf için de |. hayirlı; olacaktır. Sait Paşa, Sultan Hamitten al- dığı direktif üzerine, açık ve sa. rih bir surette: — Hay, hay-.. Zaten bunu bizim hükümdarımız da pek çok arzu edi yor. Derhal münasebete girişelim. Diyemedi... Çünkü Sultan Hamit, birdenbire Japonlarla münasebete girişerek, (Çar) 1 kuşkulandırmak- tan ve ani bir tecavüze uğramak- tan, şiddetle içtinap etmekte idi. Buna binaen: — Evet... Böyle bir münasebetin, iki hükümet için de faideli olaca. ğına kanilm. Memleketinize avdet ettikten sonra, icap edenlerle görü. şünüz. Aramızda teessüs edecek ti- cari münasebetin iyi neticeler ve- rebileceğini söyleyiniz. Demek'e iktifa etti. Salt Paşanın diplomatça söyledi. Hi bu sözler, hiç bir vait ve taah- hüdü tazammun etmiyordu. Snde-l ce bir temenniden ibaret kalıyor- du. Fakat zZeki Japonlar, gerek Sul, n Hamidin gösterdiği iltifatlardan gerek sadrazamın mânâlı söz ve tavırlarından, maksadi anlamış'ar- dı. İstanbulda bulundukları müd- Şehir rHahBrl'Br |F L D İnhisar maddeleri yEllerinde tütün ve içki bulunduranlar mevcut- larını bir beyanname ile bildirecek'lerdir İnhisarlar umum müdürlüğünün verdiği son bir emir üzerine, dün şehirdeki inhisar maddelerine ait sebatı halisej dostane ve ticariye- |bütün satışlar durdurulmuştur. Öğrendiğimize göre, inh'sarlar 1 (2) ve ticarete müteallik bir mu- (daresi bütün bayilere bir tebligat ahede akdine karar vermiş olduk İyaparak ellerinde mevcut rakt ve larından, bu iş için haşmetlü Ja |tütünlerin mevcudunu bildirmele- ponya imparatoru ve tarafi padişahiden de murahhas tayin olummuşlar- dır Bu murahhaslar, usüle muwa- fik sürette tanzim edilen ruhseat- namelerini birbirlerine gösterdik- ten sonra, âtideki maddeleri ka, rarlaştırmışlardır: Birinci madde — — Gerek haş- metlü imparator ve gerek şevketlü padişah ile varisleri ve halefleri ve gerek her iki devlet tebaası ara. sında sulh ve dostluk teessüs ede- cek ve ilânihaye devyam eyliyecek- tir. İkinci madde — Bu müahedeyi akteden iki devlet payitahtlarında ikamet etmek üzere, siyasi memur lar tayin edebilecekler.. ve bu me- murlar, en ziyade müsaadeye maz- har olan- devletlerin o0 rütbedeki siyasi memurlart gibi kabul edile- rek onlar gibi muamele görecek. | ler.. ayni şeref, imtiyaz ve muafi-| yetlerden istifade edeceklerdir. Üçüncü madde Muahedeyi akteden devletlerden her biri, ti. caretin menfaat ve faydası ve te. baalarının himayesi için konsolos veya tüccar vekilleri tayin edebi- lecek. ve bu memurlar, (en zi- yade mazhart müsaade) olan dev- letlerin memurları gibi muamele göreceklerdir. kası var () Dostluk. | | det zarfında gördükleri l ı lerden de, Türklerin kendilerine karşı, dikkate şayan derecede bîr' alâka beslediklerine kani olmuış!arı dı. İlk ticaret muahedesi 1881 senesi Mayıs ayında, (Çar) | liğın paytahti olan — (Petersburg) | daki Japonya sefiri, oradaki Osman l: sefiri Şakir Paşayı ziyarete gel- ! di. Ve: — Hükümetimden aldığım emir | ve talimat üzerine, size şu muahe- de lâyihasını takdim ediyorum. E- ğer hükümetiniz kabul eder de, a. | ri da bir ticaret hedesi ak- Soruyorlar: - tarafından |rini istemiştir. Bu akşama kadar bayiler, inhi- sarlar idaresine ellerindeki mev- cutlarını bir beyanname ile bildi- receklerdir. Satışlara yarın sabahtan itibaren itekrar başlanacaktır. Maliye Vekili Ankaraya döndü Bir kaç gündenberi şehrimizde bukuınan Maliye Vekili Fuat Ağralı dün akşamki ekspresle Ankaraya bdönmüştür. Et fiyatlarına zam m! yapılacak Bugün Fiyat Murakabe bürosu- mun toplantısında et fiyatları üze- rınde görüşülecektir. Bu toplantı- da celepler de dinlenecek ve An. kâradaki komisyonun yaptığı tet- |kikler de gözden geçirildikten son İra yeni fiyat tesbit edilmesi muh- temeldir. Et fiyatlarına 9 kuruş zam yapılacağı tahmin edilmekte, dir. , Erenköyünde yangın Dün öğleden sonra Erenköyünde büyük bir yangın olmuş, Kadıköy ve Üsküdar itfaiye grupları güç- lükle söndürebilmiştir. Sast 15 de İshak Paşa refikası Nigâr Kurtarıra ait köşkte çıkan yângın birdenbire bütün binayi | Lüks mağazalar Bir mantoluk almak için evvelki gün eşimle beraber Bah- Geece 1 Cins, desen, renk, dokunuş itibar- ları ile birbirlerinin aynı ve Aaynı fabrikanın yapısı olan ştir. İtfaiye grupları yangını söndürmiye çalışırken bir kaza da Iolmuş. Üsküdar grup âmir mua. wvinı 'Mustafa bacağından yaralan. mıstlr Köşkün balkonunun çökmı.-si ne Ücesinde de Kadıköy itfaiye gru- & da gbrımiüııını fiyat farkı ve ay- dine muvaffak olursak, iki hükü- met arasında büyük ve samimt! bir | dostluk teessüs edecektir. Şakir Paşa, hususi mütaleasını da ilâve ederek bir suretini mea- len Aşağiya naklettiğimiz - lâyiha. yı derhal İstanbula (Hariciye Ne, zaretine) gönderdi. Japonya ile devleti âliye beynin- de münasebatı donane ve ticariye- şaşırdık, kaldık. Neden ıoıırı bunun sehe- bini anladık, Meğer, bu mağaza- lar fiyat mürakabe komisyonu tarafından üç sınıfa ayrılmış. Bu ayrılışa göre meselâ, Sümer Ban- kın bir kumaşını birinci sınıf ma- ğaza yüzde elli, ikinci sınıf yüz- de otuz beş, üçünecü sınıf da yüz- de yirmi beş kür ile satabilirmiş... ım bu şekilde sınıflan- ye dalr hed ter- | sümesidir Jıpoüg imparatoru İle zati haz. “Kendinize acımıyor- | nuz, bize acıyın!,, ayram ve tatil günlerinde A- merikalıların bir âdeti fayı k atlarlar, | | var: i dırılmasına, her birine birbirin- den farklı ve bu k habe- b Niyazi, Faik ye. re düşerek mMmuhtelif yerlerinden yaralanmışlar ve hastahaneye kal- dırılmıştir. Köşkün üst katı tama- men yanmıştır. Yangıinın nereden çıktığı tesbit edilememiş ve 8000 liraya Anado, lu sigorta şirketine sigortalı oldu. ğu anlaşılmıştır. Matbaacılar birliği kuruluyor * bul tbi ri olmuıyan müşteriler için ger- çekten pek fıraklı kâr hadleri ay- rılmasına — bir ıliyeceğ-ıııık yok. Fakat....» Bunu bir okurumuz yazıyer ve soruyor: — Bu mağazaların camekânla- rında halkın görüp okuyabilece- ği bir levha ile, ayrıldıkları sınıf- lar neden belli edilmiyor ve lüks mağazalara nit yüksek masraf- ları halkın ödemelerine neden müsaade ediliyor acaba ? şuraya buraya doğru araba koştu- rurlar. Artık otomobil kazalarınm böyle günlerde haddi, hesabı olmaz. 'Tenesi'de çıkan bir gazete bu hali düşünerek okuyucularına hıtaben şu | ilânı neşretmiştir: «Yarın bayram... Ateşli ııuhrılın bir kaç kadeh ıtıştınrık kafanızı | 0' zaman yollarda dönüm noktasını N"ı yerine iki görerek ve ona göre çifte | dönüm yapacaksınız. Bunun üzerine | kendiniel ya bir uçurumda veya baş- | ka bir arabanın üstünde bulacaksı- nız. Ba sizin bileceğiniz şey... Fakat kendinize acanıyorsanız bize acıya-| rak şu ricamızı yerine getirin: Bay- l ram günleri — otomobil kııılırmılo hayatı hakk toplamakta mülhbirlerimiz çok zah- met çekiyor. Bayram kendilerine ze- hir oluyor. Onun iyisi, kafayı çektik- ten sonra ilk merhale olarak matbaa- mıza uğrayın, kim olduğunuza, ne için merak edilecek tarafları ne ol- duğuna dair bize bir kaç not bırakın. Ondan sonra istediğiniz tarafa doğru otomobil koşturun, biri, iki değil, is- terseniz üç görün... Hiç umurumuzda doğl... ıınıuılz duüyulur duyulmaz nö- notlara bak ölümünüz hakkında tafsilât verir, muhbirlerimiz de bayram günli boşu- na rahatsız olmaz.» SERÇE larr «Matb erlar Birliği, kurmak üzere dün sa at 16 da Eminönü halkevi salo- nunda toplanma yapmış'ardır. Çok samimi bir surette cereyan eden bu toplantıda Matbaacılar birliği kurulması hakkındaki teklif itti- fakla kabul edilerek seçime baş- lanmış, idare heyetine Ahmet Sait Onuk, Mitat Dördüncü, Osman İlk. basan, Sinan Omur ve Kenan Dinç man ve Cemal Azmi getirilmiş. haysiyet divanına: Hakkı Tarik Us, Velid Ebuzziya, Alâeddin Kral. Yedeklere Mümtaz Tütüncü, YATAN Çörçilin muvaffakıyet sırrı: Bayan Çörçildir İngiliz Başvekili, hayatta Anka kuşunu bulan talihli adamdır. ü ngiltere Başvekili B. Vins. ton Çörçil, daima neşeli, daima canli, datma coşkuf ve a. tılgan bir adamdır. Onun yaşın- da bir adamın rette şevkini, nikbinliğini ve ça- hşma kudretini muhafaza edeblil- mesi herkes için akıl ermez bir sırdır. İşte ben bu sirrin anahta, rını İsviçrede çiıkan bir almanca devamlı bir su- ( gazetede okudum. Size de anlata. $ ” cağım. Sözün kısası şu: B. Çörçilin bu kadar verimli, bu kadar muvazeneli ve mesut bir adam olmasının hikmeti, Bayan Çörçilin, eşi bulunmaz bir kâdın olmasıdır. Bayan Çörçil, meşhur bir İs. koçya ailesinin kızıdır. Gençli. ğinde İngilterenin en güzel kızi diye tanınmıiş ve yüzlerce kişi ken disile evlenmiye talip olmuştur. Annesi Leydi Blanş Horler, Çör- çilin annesile pek sıkı ahbapmış. İki anne, çacuklarını evlendirmi- ye karar vermişler. Düğünleri 1908 senesinde olmuş. ayan Çörçil, güzel olduğu kadar okumuş, zeki, as$l ruhlu bir kızmış, İngilterede par- makla gösterilecek kadar yüksek bir katipmiş. İsterse kendi hesa- bına siyasi ve içtimai hayatta bir mevki yapabilir, kendi şahsiye, tini ileri sürebilirmiş. Fakat bunu yapmak istememiş, çünkü iptidadan şöyle bir karar vermiş: — Bir kadının memleketine faydalı olabilmesi için en tesirli yol; köşede kalmak, kendi nefsi. ni nutmak, kocasını kuvvetlen- dirmek, ondaki iyi istidatları i. JTerletmek, fena huylarını önle- mek, telkinler yapmak, hâyatına düzen ve ahenk vermek ve alle yuvasına saadet ve intizam saç- maktır. Bayan Çörçil, bu programı bir gün bile aksatmadan tatbik et- miştir. Üzerine aldığı vazife hiç te kolay değildi. Vinston Çör- çil, bir yanardağa benziyen, ko, layca parlıyan, ele avuca siğmı. yan bir Adamdı. Adeta — tabiatin ham bir haldeki bir kuvvettle vğ- rasir gibi kendisini işlemek, bak- mak, her saniye meşgul ölmak, tatlı dille disiplin kurmak lâzım- dı. G enç ve güzel kadin, koca- sına, gayet güç İşleteilir ve bakımı ince bilgiye ihtiyaç gös terir bir nevi makine gözüyle bak mıştir. Hattâ Loyd Corç'un ha- tıralarında anlattığına göre eski Başvekile bir gün şu itirafta bu- lunmuştur: — Vinstonun iyi verim temin etmesi için onunla usul dalresin, de meşgul olmak ve iyi bakmak lâzınıdır. Bu da çok çetin bir sa. nâttir. Ben artık bunun mütehas- Kadın cihetinden de büyük bir talihi olan Çörçil, karısile başbaşa Ö ebdzon; | M C. 8. pek iyi bifir, hatıralarında kendi- sinden şu şekilde bahsetmiştir: «İzdivacım, bütün hayatımın en mesut ve sevinçi| hâdisesidir. Dün yada en güzel şey, hayaz: yolunda öyle bir arkadaşa kavuşmaktır ki, esil sayılmıyacak h'ç bir dü- şünce ruhunda yer bulamasın. İş- te ben bu en güzel şeyi bulan me, sut ve talili adamım.» Çörçil, nutuk söylediği zaman Bayan Çörçil, parlâmentoda veya nutkun söylendiği yerde hazır bu lunur. Çörçil, bir düzüye ona ba. kar, onun yüzünden ilham alır. Kadın, kocasının söylediklerini doğru bulursa tebessümlerle, ha- lile, tavrile teşvik eder. “Yanlış bir yol tutmuşsa yine kaârısının tavrından bumu sezer, hatasını düzeltir. ayan Çörçil, yaman bir ha- tip olduğu halde hayir İş- lerinden başka hiç bir mesele hakkıinda kendi fikri diye nutuk söylemez. Bir yerde söz söylemek lâzım gelince, nutkunun, âdet ol- duğu üzere, başkaları tarafından yazılmasına tahammülü yoktur. Makama münasip şeyi kendi bu. lur ve kalpten kalbe konuşur. Yalnız intihap devrelerinde koca, sına yardım için siyast nutuklar söyler. Bir de oğlu mebus çıkmak istediği zaman onun hesabına par lak bir intihap mücadelesine gi- rişmiş. her ğgün defalarla nutuklar söylemiştir. Dört çocukları vardır. Büyük kızları Diana bir mebusla evli. dir. Şimdi gönüllü Kızılhaç hem- şiresi sıfatile askerler arasında vazife görmektedir. Mebus olan oğulları Roudolph, Ortaşarkta mühim bir askeri vazife görmek- tedir. Annesinin güzelliğine varis Sulh olunca.. gi sefrasının başına geçti. Rakı doldurduğu kadehini ağ- zına boşalttı. Yüzünü buruşturdu. Tabaklardan bir iki meze aldıktan sonra kadehini tekrar doklurdu. Çok geçmeden bu rakıyı da yuvar- ladı. Bu sefer yüzü, ilk kadehteki kadar buruşmadı. Uçüncü, dördün- €Ü kadehleri, artık artan bir alış- kanlık içinde göçertti. Sofradaki ufak şişeyi bitirdiği zaman keyiflenmeğe başladı. Kalktı, büfesinde ikinci bir şişe rakı aradı. Bulamayınca: — Gidip gazineda tamamlayım, dedi, Bir gazinoya girdi. Kadehler bir- birini kovaladıkça beyni dumanlan- du Küstahlaştı. Sağa sola sarkıntı- Hğa başladı. Artık içemiyecek bir hale gelince kalktı, sallana sallana, düşe kalka evine geldi. Kendini güç halle yatağına attı ve sızdı. Ertesi gün geç vakit ayıldığı za- man şiddetli bir ağrının başını zonk- lattığının farkma vardı. Içi yanıs yor, midesi bulanıyordu. Perişan bir halde kalktı, içinin yangınmı sön- dürmek üzere sürahiyi almak için yemek odasına girdiği zaman gözü bir akşam evvelki içki sefrasıma ta- kıldı. Sirkelik - yağlık sofraya dovril- miş, içindekiler beyaz örtüye dökül- müş, bir tabak kırılmış, fıstık ka- bukları yere düşmüş, içtiği sigara- lar sardalye tabağında sündürül- « Kıisacası sefra, yangım yeri gibi, çirkin bir manzara... Harp bitip sulh olduğu zaman, olan kizları Sarh aktristir ve bir Amerika't aktörle evlidir, 1922 de doğan kızları Mari, askeri yar dım teşkilâtında onbaşıdır. Bayan Çörçil, daima şu sözleri söyler: «Vinston Çörçilin karısi olmasaydım en büyük — emelim hastabakrcı olmak olacakti.» T ahammül edemediği — şey, mevkiinden dolayı kendi» sine saygı gösterilmesidir. Bü- yük küçük herkese müsayvi mua, mele eder, herkese güler yüz gös terir. İyi ev kadını, iyi anne ol. duğu halde fikir hareketlerine ka rışmıya, hayır iİşlerine yetişmiye dalma zaman ayırır. İşte İngiliz Başvekili Vinston Çörçilin bu kadar neşeli, bu ka- dar coşkun, ruhça bu kadar genç ve faa! kalmasınmn hikmeti, hayat arkadaşı olarak bu kadar müs- tesna bir Anka kuşu bulmasıdır. Tiyatro meraklıları üzülmesin! amlet» den sonra «Para» da adliyeye İntikal etdi, —Artık bundan sonra, Şehir tiyatrosunda sısı oldum. Fakat ben gözümü ka. parsam ne olâcak? Mem'eketin böyle bir makinenin tam verimin den mahrum kalmâsina razı ola- mam, bunun için: «Vinston Çör- çile bakmanın ve onuü idare et- menin usüllerine dair talimat» di, ye bir vasiyetname yazdım. Ben ölürsem benden sonra kendisine bakacakların işine yarar.» Haş değil mi? Haniya makine. lerin bakım uüsüllerine dâir tali- matnameler vazilır. Bayan Çörçil de kocasını bir nevi zor işler ma. kine sayarak işletme, idare ve baktm usullerini tam bir talimat. name şeklinde yazmış, hazırlamış ölümünden sonrası İçin birakmış. bir piyesi ehem- müyeti kalmadı: Orada oynanan bir piyes, nasıl olsa mahkemede nihnyet- leniyor. KESİLEN MUHABERE Amerika ile Cava arasında muha- bere W çe, daha çok muhaberelerin kesilmesi beklenebilir. TAARRUZ PROJESİ Cııbarrı'dııı bildirildiğine — göre lara karşı geçmek için hazırladıkları projeyi B. OCkurehill'e göndermişler. Kalem “SANMAAKTAMAMAIA AAA MNMNY mek için diken b * ayyaşın, dün- ya da lçkı sofrasının hallne dönecek harbederken farkına varılmıyan acı sulh zamanında kendini belli ede- cek. KÖR KADI İzmit kâğıt fabrikasında faaliyet İzmit, (Hususi) — İzmit Kâğıt fabrikasının ham madde azlığı yü- zünden bir makinesinin çalışmadı- ği hakkındaki haberlerin aslı yok tür. İzmit Kâğıt fabrikası ihtiyacı olan bütün ham maddeleri ve bu arada odunu kendi yurdumuzdan temin etmektedir. Makinelerden bi rinin bir ay ktadar çalışmaması her yıl mutat olan temizlikten ileri gel. miştir. İkinci kâğıt ve selliloz Tabrika- larının bir an önce İşlemiye açil. ması için büyük bir gayret sar- fedilmektedir. Sabancadan getirilmesi içim çalı- şılan su, fabrikanın çok yakınları, na kadar getirilmiştir. Yakında bu sudan âzami derecede istifade te- miİn ol ktır. y Koyun sürüleri dikenlere sürtünecek ve yünlerini dikenlere bırakacak; ho- ca da bu yünleri toplayıp satacak ve borcunu ödeyecek... OLULERE MESAJ Paris bombardımanında ölen Fran- sızların gömülmesi töreninde Mare- şal Petalin'in bir mesajı okurmuş. Vakit arkadaşımız buna: «Petain'in ölülere mesajı» — başlığını koymuş, Her zaman bir takım bilginleri uğ- raştırmış olan «ülülerle mmuhabere» arkadaşımızın sayesinde artak bir ha- kikat mi oldu acaba? A“AN, DUYMASINLAR! kalma xAluıyol» ıııgyı_. oülfıl Projesi Pasifikten tâ L gönderilen bu taarrwz, doğrusu, Nıs— mış. Paralı t haberi dııyıııunılır, Izmire alan oder zarli M e| A CAİ V) v İlleeryan 9 MART 942 PAZARTESİ AY 3 — GÜN 68 — Kesım 122 RUMİ 1357 — SUBAT &4 HİCRİ 13861 — SEFER: — 21 VAKİT, — ZRVALİ — EZANİ GÜNEŞ 6,22 12,13 ÖĞLE 12,258 6,16 İKİNDİ 15,41 9,31 AKŞAM 18,09 12,00 YATSI 19,38 1,30 İMSAK 5,44 10,35 G 4 — |Mustafa Asım seçilmişlerdir. B. Görcil, karısının kiymetin! ' Teddin Hoca merhumun borcunu öde- | ler! Tatlısert B VATAN” örı e BN — Zavallı bahtsiz kadın! O da benim TAN'IN EDEBİ ROMANI: TEFRIRA No. 60 babamı istediğim gibi düşünemiyorum. gibi mânevi Istıraplar içinde kıvranıyor. Nasıl oldu da bunu unutacak kadar kati yürekli oldum? Artık sevmiyorsam kabâ- hat onda mı? Bana hiç fenalık etmediği halde ben ona ne ezalar ediyorum. Bir kadını birini fazla sevdiği için kabahatli bulmak doğru mu? Bütün kabahat bende... O gece bura. ya gelmek istiyen ben değil miydim? Yanına yaklaşarak saçlarını okşadı; — Beni affet, Antuanet, dedi. Sinirle- rim bozuk... Çocuğu ne kadar sevdiğimi bilirsin. Ciğerinin hasta olduğunu büdiğin balde lâzım geldiği kadar merak ve endi- şe göstermediğin için kızmıştım. Bak, on beş gün evvelki tontgen camında bir şey yoktu. Demek ki hastalık çok şiddetle !- lerliyor. Kaybedecek bir tek günümüz yok. Hemen yarın gitmelisiniz. Ben her şe- yi hazırlartm. Eve döner.dönmez Davos'a ve yahut İğviçrenin başka bir şehrinde bu, lunan bir hastahaneye telefon ederim. Size yer ayırtırım. Antuanet göz yaşlarını zaptetmiye uğ- raşıyordu. Adeta yalvararak: — Sen de bizimle gelsen olmaz mı? dedi? Ne olur? Gel. — Yarın gelemem. Bu hafta içinde iki davam var, sonra gelir, sizi orada bulu- rum. — Ne zaman? Pazar günü gelebilir mi. sin? l .?_V Yazan: Karen Bramson e L F Jak fereddütle cevap verdi: K — Belki pazara gelirim. Antuanet, yine boynuna sarılarak öp- Üz — Teşekkür ederim, canım, dedi, senin için oraya gelmek, elbette bir fedakârlık- tır. Fakat beni ne kadar mesut edeceğini bir bilsen! Demek ki yanılmışım. Beni hâlâ seviyorsun, değil mi? Jak, kabil olduğu kâdar neşeli görün- miye çalışarak kadıncağızı teselli etmiye uğraştı: — Tabil seviyorum, hiç sevmez olur muyum? Genç kadint teskin etmek, kalbine bi- raz ümit vermek lâzımdı. Sonra sözüne devam etti: — Sana bir şey daha söylemek ister, dim. Fakat tereddüt ediyorum. Seni Üz. mekten korkuyörum AMUEWİ Kadın göz yaşları * Möbeeli Çeviren: Rezzan A. E, YALMAN değli, Jak... Söyle ne İstersen söyle, ca- nım! — Çocuğun her şeyden — ziyade mâne- viyatı hasta! Onu eğlendirmek, oyalamak lâzım... Seyahat her hâlde çok faydalr o- lacaktir. Fakat sonradan da bu evden çıkmanız lâzım... — Evden çıkmamız mı? — Evet, çocuk hep babasını düşünü- yor, bizim aniryamadığımız kadar derin bir ıstırabı var. Bunu gözönünde tutmak lâzım... — Fakat bunlardan hiç bahsetmiyor ki... — BSeni üzmemek için bir şey söylemi- yor, bana anlattı. Çocukların bâzan umul, maz bir hassasiyeti ve inceliği vardır. Antuanet'e de bu sözler çok tesir et. mişti. Merâkla sordu: — Ne zaman anlattı? Ne soyledi? ederek cevap verdi: — Bu çok sevdiğim tatlı sesinle konuş- tuğun zaman sana dayanmak mümkün — G lerde uzun uzün — konuştük. Güzel bebeklerile neye oynamadığını sor- dum: «Babam bebekle oynamamdan hoş- lanmazdı. Hem aynarken dalıyerum — da Fakat zarar yok, yakında ben ona gide- ceğim. Babamı çok göreceğim — geldi, çok...» dedi. Bu sözleri anlatırken Jak'ın sesi titri- yordu. Antuanet de sapsarı kesilmiş, onu dinliyordu. — Bunları bana neden daha evvel söy- lemedin? zi Şimdi lüzum gördüm de söylüyorum. Süzi bana her zaman: «Sakiın anneme bir şey söyleme, babamdan bahsettiğim za- man çok üzülüyor.» diye tenbih etmişti. Onun için şimdiye kadar sustum. Antuanet tekrar hıçkırarak başladı: — Jak, bu söylediklerin çok korkunç şeyler, şimdi ben ne yapacağım? Uzun müddet sustular. Jak kadinm saçlarını okşuyor, Antuanet te ağlamıya devam ediyordu: — Antuanet, bana bak... — Ne var? K — Sen hiç Lüsiyen'i rüyanda gördün mü? Kadın birdenbire ürkerek yerinden fır, ladı: — Neden bana bunu sordun? — Çünkü ben çok defa rüyamda gör. düm de ondan... ağlamıya Etli kuru bamya tiçük parçalara doğranmış sı- ğir etile kuru bamya yaptım. Bolca da limon srkılırsa ne de iyi olu- yor. Bir de cevizli kabak tatlısı pişir- dim. Fakat kabak az şekerle pişerst hiç zevki yok, şekere kıymak Jâzım bu da her zaman için bizim işimize gelmiyor. * Kek Çaylarda yemek için güzel bir kok öğrendim, sizlere de tarifini yazıy0” rum. Ben yaptım, pek iyi oldu: Iki yumurta, bir çay fincını çekir” deksiz üzüm, bir çay fincanı pudr# Şekeri, yarım çay fincanı un, bir çof” ba kaşığı tereyağı, bir kadeh konyak” iki çay kaşığı «Beyking pavder» t0” zu, bir Jimon kabuğu rendelenecek. Evvelâ yağ, yumurta ve şeker iyie ee karıştırılarak vurulacak, sonra d gerleri de birer birer içine karıştı/” hp kalıba konacak ve fırına vorilt” cek. «Fıriınin orta sıcaklıkta olma$i” — na dikkat etmeli.» (Dünkü börek — tarifini — telefonlt yapmıştım. Bir noktası yanlış anlar “ şılmış, maksat, fırından yeni ç ekmek değil, ekmek büyüklüğünü” — Ben de gördüm.. hamur...) EY KADINİ