——— 89-12.940 SAA AA nuricih VATAN vi Yazan: NİLLA KUK Mehabet Han Adını Alan Zamane Bey Sahneye Çıkıyor —- B0 Cihangiri esrar iptilâsından t?"ı.rmışıı. Ağzına kuvvetli iç- i koydurmuyordu. Ancak Ha- hı"l şiirlerinin daha çok zevkine sın diye hafif şaraplara izin Vardı. Beraberce ava çıkıyorlar, kapı lar vuruyorlardı. , Sarayda verdikleri kabul ve- k rinde mağlüp hükümdarlar İıe şehzadelerin gönlü alınıyor, €r birile olan münasebet gönül boşluğuna dayanır bir ittifaka Sevriliyordu. Azametin, tahak- kümün; bu hakiki Türk sarayında Yeri yoktu. _Nuricihan bütün cezaları affe- d,”_nr. suçluları çağırıyor, dertle- "_m dinliyor, birer hasta gibi ken- dıle!izıi tedaviye çalışıyordu. Fu- h—l!un mateminde de, düğünün- df de bulunuyor, fakir kızları l“idi elile çeyizliyordu. Keşmire daha yakın olsun di- yf Ağgrayı bırakmış, Lâhurda bü- bir devlet merkezi kurmuştu. Hindistanı dolaşan — Avrupalı #Yyahların yazdığı kitaplarda ş_'uîrihuıdun uzun uzadıya ba- 8 vardır. Derler ki: «Cihangir &hln avdan başka bir şeye me- Takı yoktur. Hükümet işlerini, h"huile kardeşinin — yardımile ricihan Sultan görür, Bu ka- d'f“ hilenin, entrikanın, zengin ve .k*)ıilardaki büyüklük ihtiras ve İldialarının düşmanıdır. Daima 1 himaye eder, ruhları tedavi iye çalıştırır. dargınları ba- 'ştırır. Fakat akşam oldu mu, #ler bitti mi, Nuricihandan ziya- € zevk ve eğlence arıyan insan Yoktur. Bir akşam sarayın bah- Ysindeki suni bir derenin bir ta- 3_ dan diğer tarafına atlamak Fin bir müsabaka tertip etmişti. M'ülıbıkı Cihangirin — yaşıtları “asında olacak, en iyi atlıyanla- ['__Nuricihanın elile hil'atler giy- d"l]ecekti. Atlıyamayıp — suyun sına düşenler de saray palya- Slarına mahsus kıyafeti giymeyi idadan kabul etmişlerdi. Hıı'- | <I n bi bund. lar, H:ıünıbaka görmediklerini söy- r.> Bütün eğlenceli müsabakalara, bütiin tehlikeli sporlara Nuriciha- kendisi de karışıyordu. Gün- leri devlet işlerinden baş kal- ıı':"myın wekarlı kadın, akşam- 1 en oynak bir oyuncu kızdan ü?*li olurdu. Hele aşk mesele- l inde ondan canlı, ondan ateş- bir arkadaş tasavvur etmek im- t."llzdı. Cihangir, — Nuricihanı UÜlduktan sonra hiçbir kadının üne bakmamıştı. Aşk denilen "*_!ih Nuricihanla beraberı doğ- ıf'lE — - ısin, faydan elur» demişti. | —Aradan seneler geçip de hiç aranmayınca Mehabet Han ka- bahati Nuricihanda bulmuş, şöy- le düşünmüştü: — O karı üvey oğlu Hurremi gizlice seviyor. Bütün kumandan. ların hakkı olan şerefleri hep |üvey oğluna veriyor.» Saraya gönderdiği haberci boş Welle dönünce Şaha arsızca bir mektup yazdı. Dedi ki: «Memleketi bir kadının eline bırakmışsın. Bütün dünya sana gülüyor. Bir asker için kadınlar tarafından idare edilen bir mem- |leketin hizmetinde bulunmak bir hakarettir.» Nuricihan bu mektubu okuyun- ca içini çekti. Ah, eski dostu Za- mane Beye bütün hakikati anla- Kulağımıza Gelenler Pariste Bisikletli Taksiler Pariste benzin kalmadığı için oto- mobil taksileri işlemiyor. Bunun ye- rine iki nevi taksi peyda olmuştur. Birisi açık taksilerdir ki, ikizli bi- sikletten ibarettir. Müşteri arkaya oturuyor. Dilerse hareketsiz duru - yor, dilerse beraberce pedalı çevi- riyor. İkinci nevi kapalı taksilerdir ki, müşterek bisiklete bağlanan bir kişilik bir remork içine oturur. Bi- sikletçi bunu arkadan çekerek isteni- len yere götürür. Bisiklete göre ya- pılmış taksimetreler vardır. Paris halkımdan bir buçuk milyon kişi kaçmıştı. Bunların çoğu geri geldiğinden Pariste buğgün üç buçuk milyon insan yaşıyor. Bunların biri- cik nakliye vasıtası bisiklet ve bi- sikletli taksiye bağlı olmalarının mâ nasını bir düşünün. Voronofun Reddedilen Talebi Beş, on sene evvel gençlik aşısile, sonra hayvanları kuvvetlendirmiye ve semizletmiye ait usullerile şöhret alan Doktor (Voronof) Fransadaki son hezi ten az evvel Nis civarın- tabilseydi, kendisile Cihangir ve Hurrem arasındaki üçüzlü sevgi- da buülunuyormuş. Yolda — benzini t Bir askeri kıta kendisine de hiçbir günahlı taraf £ |bir sevgi olduğunu söyliyebilsey- di... Hele bu halkaya Mehabet Han da karışabilseydi dünyada iyilik edebilmek için ne yaman bir kuvvet meydana gelecekti... Fakat buna imkân var mıydı? (Arkası var) 'Talebenin Kahraman Mehmetciklere Hediyesi Mekteplerde kahraman askerle- rimize kışlık hediye almak için baş- lamış olan faaliyet bu hafta sona erecektir. Her talebe muhtelif kış - lik eşya için mektep komitelerine para vermekte veya doğrudan doğ- ruya eşya getirmektedir. Toplanmış olan para ile Mehmetçiklerimize yün eldiven, yün çorap ve yün yelek alı- nacaktır. Nişantaşı kız orta, Boğazi- çi liseleri, Işık lisesi, Şişli Terakki lisesi toplanan eşyayı bu hafta Kı- zılay merkezine teslim edeceklerdir. — rimelesğye ça Meşhut Suçlar Âzaldı Meşhut suçlar hemen her sene kış mevsiminde artardı. Bu sene yok denecek kadar azalmıştır. Buna sebep olarak meşhut suçlar kanunu gösterilmektedir. Bu ka- nunun suçları çabucak tecziye eden, hükümleri suç yapma ili- yadında bulunanlar üstünde us- landırıcı tesirler yapmıştır. Dün Müddeiumumiliğe akşama kadar alelâde iki hakaret hâdüeşiqden başka hiçbir şey aksetmemiştir. Maarifte: Kursl: lmi: muallimler & :.“B“nu. onunla beraber ö | söylüyordu. eç yicihan, hükümet işlerine ait hç meselede soğukkanla karar- h"'-lımıştı. Cihangirin — vaktile şâ_hilde Zamane Bey diye tanı- 81 Mehabet Handan bir gün ğ'hü bir mektup gelmişti. Şu sua- Soruyordu: b «Ömrümün sonuna kadar Kâ- l hududunun bekçisi — sıfatile h'ni çürütecek misiniz? Memle- '*in cesur bir askere hiç mi ih- Yyacı yok?» « Nuricihan mektubu Cihangire | Sösterdi. Şah hiddetle dedi ki: - — O miskin herif gözüme gö- ıı""heıin. Seni alıp götürmek için kq'diıini Kâbile gönderdim. Boş “'di_i. İrana gitti diye haber ge- — Ne yapsın? O zaman mese- Çıkmasın diye annem kendisi- Yanlış bir haber vermişti. — Demek ki bir muharebede #manın bir casusu yanlış haber “lirse ona da inanacak. hcihangir. bir akşam — sarayın esinde Salime ile Haşmet Janımın, Mihrünnisa hakkında *Yledikleri sözlere gizlice kulak H:“firi olur olmaz, Mehabet N hakkındaki gazabı ayaklan- ' kendisini Efgan hududuna h-fyeîmişki. Bunun sebebini hiç * zaman Mehabet Hana söyle- ııni;_ «hudutta işleri düzeltir- verdiği halde yalnız bir işte | gelmiy — İlk mektep muallimleri çin açılan basit vasıtalarla deneme kurslarını idare eden müfettişler, kurslara gelmiyen — muallimlerin İisimlerini idareye bildirmişlerdir. Kurslarda yapılan aletler, mek- teplerde ders vasıtası olarak kul- lanılacaktır. Münhal muallimlikler — İlk | mekteplerdeki münhal muallim- likler için yapılıp tasdik için Maa- rif Vekâletine gönderilmiş olan üçüncü kadro bir, iki güne kadar Vekâletten gelecektir. Memleket dahilinde konferans- |lar — Her seneki gibi Üniversite |profesör ve doçentlerinden bir kısmı muhtelif vilâyetlerde Cüm- huriyet Halk Fırkası namına, ma- halli ihtiyacı da gözönünde bu- lundurarak birer konferans vere- ceklerdir. Yüksek Muallim Mektebinde müzakereler — Maarif Vekâleti, Yüksek Muallim mektebi talebe- lerinin kuvvetli şekilde yetişme- |lerine bilhassa itina etmektedir. Geceleri talebeye, seçtikleri ilim şubesi üzerinde müzakereler yap- tırılmaktadır. Müzakereci kadro- su genişletilmiştir. Profesör veki- li Hamdi Tanpınar, doçent Dr. Vehbi Eralp, doçent Dr. Sara Akdik ve doçent Ömer Lütfi de ilâve vazife olarak Yüksek Mual- lim mektebi müzakereciliğine ta- yin edilmişlerdir. Pöuruzaama Sinema dünyasının en parlak Yıldızı ELAVDETTENCOÖLBERİ JAMES STEVART nefis bir aşk ve güzellik filminde: HMAYAT GÜZELDİR Yakınla MELEK'e dığını, bu sevginin temiz ve asil | büyük bir nezaketle yardım etmek istemiş. Doktor yaşlıca bir onbaşıya bolca bahşiş vermek istemiş, teklifi redde uğramış. Bunun üzerine demiş ki: — Başım sıkmtıda iken bana o ka dar büyük bir iyilik ettiniz ki, size hakkile mukabelede bulunmak isti- yorum. Ben doktor Voronofum. Size bir hatıram olsun diye bir gençlik aşısı yapayım. Yaşlıca onbaşı şu cevabı vermiş: — Çok teşekkür ederim, doktor, fakat bu aşının hiç işime yaramıya- cak bir adam varsa o da benim. Çün kü sivil hayatta mesleğim papazlık- tır. Senede | Dolar Maaş Alıyor Birleşik Amerika harp sanaylinin ( YUNAN - İTALYAN HARBİNDEN DERSLER J Nihai Zafer, Yine Piyadenin Süngüsündedir 1939 harbi, daha doğrusu Alman- yanın komşularına saldırması, oO za- mana kadar olan harp telâkkilerile tezat teşkil edecek bazı garabetler gösterdi. Koca Polonya ordusu ağız tadile bir piyade muharebesi vereme- den mahvoldu. Bir zamanlar yakın şarkta birçok memleketlere tayyare satan Polonya, cayır cayır tayyare bombası altında yanarken ve elin- de en az 200 harp tayyaresi bulu - nurken düşmanın arazisine bir tek tayyare bombası atamadı. Ordusile beraber 'hava kuvvetleri de mahvol- du gitti. Derken muharebe garp cephesin- de başladı. Orada da aynı hâdise. Hollanda hududundaki Mastricht'te köprü bekliyen nöbetçiler piyade ve zırhli. kıta hücumile değil tayyare kurşunu ve bombasile yere serildi- ler. Belçika ve Fransada da buna benzer garabetler gördük. Ve her kafada şu zihniyet belirmiye başla- dı: Artık bildiğimiz klâsik sınıfların piyade, süvari, hattâ topçunun rolü kalmamıştır. Bu işi artık hava kuv- vetleri ve zirhlı birlikler yapmak- tadır. Bu zihniyeti yıkan şimdi Yunan - İtalyan harbi oldu ve görüldü ki, memleketini canla başla müdafaa eden, bu husus için lâzımgelen ted- birleri vaktinde alan — memleketler için muharebenin tarzı yine değiş - memiştir. Nihat zafer bugün için de yine en önde çarpışan — piyadenin süngüsüne Kkalmaktadır. Bü esnada piyadeyi Nuh Nebi zamanından kalma halinde tasav - vur etmemelidir. Bugünkü piyade mümkün olduğu nisbette ağır ve oto matik silâhlara malik olan, tank ve tayyare defi silâhlarını haiz bulu - nan, sürati ve ateş kudreti çok art- mış olan veya bu dereceye çıkarıl- mastı icap eden bir sınıf telâkki edil Yazan: M. Şevki YAZMAN bütün ileriliği ile mütenasip olarak teçhiz etmek şarttır. O derecede ki, Polonya ve diğer cephelerde rastladı- ğımız anormal haller vukua gelme- sin ve bugün dahi orduların büyük kısmını teşkil eden bu sınıf memle - ket müdafaasımı hakkile başarsın. Bir yerde piyadenin vazifesini ifa etmediğini, bu asli sınıfın meselâ tay yare silâhiı veya motörlü kıtalar ta- rafından altüst edildiğini görürsek piyadenin kıymetinin — kalmadığına veya ehemmiyetinin azaldığına değil, şunları hükmetmemiz lâzımdır: 1) Bu piyade bugünkü teknik te- rakkilere uygun olarak teçhiz edilme miştir. 2) Bu piyade bugünkü yeni silâh- ların ve taarruz vasıtalarının icap ettirdiği tarzda yetiştirilmemiştir. 3) Nihayet sevk ve idare bugünkü harbe uygun tekâmülü göstereme - miştir. Veya mâneviyatı bozuktur. Birçok yerlerde olduğu gibi bu pi- yade de harp etmek istemiyor. Aksi takdirde Yunanlılarm ve bil hassa bu fena mevsimde, dağlarda süngüsüne dayanarak düşmanını yıl dıran Yunan piyadesinin bu kahra- manca hareketini nasıl izah edebili- riZ. Yunan piyadesi hava hücumuna maruz kalmadı denemez. Bilâkis hâ- lâ adet itibarile üstünlüğünü muha- faza eden İtalyan hava kuvvetleri, Görice etrafmdaki muharebelerde ol duğu gibi, gün oldu ki, 400-500 tay- yare ile Yunan piyadesi Üzerine hü- cum etti. Şüphesiz zayiat verdirdi. Amma Yunan piyadesinin ilerleme- sini durduramadı. Meselâ bu piyade melidir. Piyadeyi modern da tamdır de- nemez. Fakat sevk ve idaredeki üs tünlük, mâneviyattaki kuvvet pekâ- lâ ve her şeyi telâfiye kâfi gelmiştir. Keza bu piyadenin İtalyan zırhlı ve motörlü kuvvetlerine karşı gös- terdiği mukavemet te Alman harp- lerinin doğurduğu fena zihniyeti, ya- ni tankın her şeyi, en iyi piyadeyi dahi süpürüp götüreceği zihniyeti ni ortadan kaldırmıya kâfidir. Vakıa Yunan - İtalyan harbinin cereyan ettiği sahne dağlık olduğu için burada zırhlı kıtaların iş göre- mediği söylenebilir. Fakat zırhlı ve motörlü kıtalara karşı olan mânia- lar yalnız dağlardan ibaret değildir ki. Şimali Fransa gibi her adımda nehir ve kanallara tesadüif edilen ve büyük kısmı su altında bırakılan arazide de Fransız piyadesi Alman zırhlı kıtalarına karşı asla müessir olamadı, her nehri, Alman zırhlı kı- taları hemen de müdafaaya maruz kalmadan geçtiler ve öteki şehre ise Fransız piyadesinden evvel vâsıl ol- dular. Buna sevk ve idare hatasile, piyadenin canla başla harp etmeme- sinden başka ne sebep olabilir? Bugün Yunan - İtalyan harbi is- bat ediyor ki, piyade hem emniyetin den zerre kadar bir şey kaybetme - miştir. Müdafaayı da, taarruzu da başaracak asıl unsur, kalabalık unsur odur. Bu esnada zırhlı kıtalar ve tay- yareler hem müdafaada ve hem ta- arruzda onun en büyük yardımcıları arasındadır. Tıpkı topçu gibi. Ancak bunlar onun ana sınıf olması vaziye- tini ortadan kaldırmaz. Elverir. ki, piyade bugünkü harbin — icaplarına göre silâhlandırılmış, teçhiz edilmiş, yetiştirilmiş, sürati arttırılmış (İca- bında motörlü vasıtalara bindirmek suretile) ve yüreği pek olsun, Bugün de muzafferiyet onun süngüsünde - dir. Yunan - İtalyan çarpışmasından çıkardığımız ikinci ders te budur. GÜNDEN - GÜNE Muşamba Fener Yazan: ÜÇ YILDIZ G eçen gün evime dönerken bir fenerliye — rastladım. «Bunda ne fevkalâdelik var?» demeyin. Biliyorum; pilin nere- de satıldığını hâlâ kimsenin öğ- renememiş olmasına rağmen aşağı yukarı herkes fenerlidir; İstanbul halkı yanıp sönen ateş böceklerine dönmüştür; feneri hattâ çiçek gibi yaka deliklerine takarak gezenler vardır; ileride belki birkaçını bir arada göğüs- lerine sıralayıp ramazan mahye- si halinde sokağa çıkanlar ola- caktır. Benim bahsettiğim fener se- nelerdenberi unuttuğumuz, kö- rüklü muşamba fenerdi. Herhal- de bir tavan arası veya hırdayvat dolabından bulunup çıkarılmış, yeni usuüle uyması için maviye boyanmıştı. Feneri taşıyan eski tertip bir büyük hanımdı. Başında yarı beline kadar inen bir kalın at- kı, elinde bir baston vardı. Ar- kasından yine sımsıkı örtünmüş birkaç kadın ile iki çocuk yürü- yordu. Birdenbire otuz sene evvelki İstanbulu hatırladım. Umumi hayatta ufak bir değişiklik, eski bir hayat safhasını bütün renk ve kokusile canlandırmıya kâfi gelmiştir. On gün evvel bu saatte evin erkeği akşam nevalesi düzmek için çarşıda dolaşıyor, bu ka- dınlardan bir ikisi son matine- ye girmek için sinema holünde nöbet bekliyorlardı. Fakat bu gece, bahsederim ki, akşam ye- meği çoktan yenmiş, komşular- dan birinde gece oturmasına gidiliyordu. Katarın kuruluş tarzı da karakteristikti. On gün evvel babayani kıyafeti yüzün- den sokağa çıkarılmıyan ve eve | BULMACA hakiki diktatörü B. Kund " Hu- dutsuz salâhiyeti vardır. Buna rağ- men senede 1 dolar maaş alır!.. Kündsen; General Motör Kumpan- yasının eski umum müdürüdür. Sene- lik maaşı 100,000 dolar idi. K e y da alryordu. General Motörün 1940 senesi kârı 200 milyon dolardır. B. Roosevelt kendisine harp sana- yil nazırlığımı ve aynı maaşı teklif etmiş. Kundsen, bu vatani vazifeyi kabul ile beraber maaşı reddetmiş. Amerika kanunları, fahrf memur 'a müsaade etmediği için kendisine 1 dolar tahsis B. Roosevelt, Kundsen'in yeni va- Zifesini tebrik ederken samimiyetle omuzuna elini koymuş ve şu sözü söy lemiştir: — Çabuk ol!... Bakırköy Halkovinin Faa'iyeti Bakırköy — (Telefonla) — Halke- vinde yeni yaptırılmakta olan büyük salon bitmek üzeredir. Salonda tem- siller verilmesi, beden terbiyesi ha- reketleri ve atış tecrübeleri yapıla - caktır. Halkevinin faaliyeti arttırıl- mıştır. Haftanın muayyen günlerin- de poliklinik dahili, harici, asabi, id- rar yolu ve diş hastalıkları muayene ve tedavi edilmektedir. Fakirlerin re- çeteleri bedava — yaptırılmaktadır. Köylülere ziraate dair konferanslar verilmektedir. Meccanen tevzi edilen yem, pancar tahumundan köylünün iyi neticeler alacağı Ümit ediliyor. As kerimize hediyelik kışlık eşya top- lantısı devam ediyor. Toplanan eşya Kızılay merkezine teslim edilmiştir. C Ha S go 4P 7| U hi - “ $ 6 7 U 3 'e ”n Soldan Sağa: 1 — Çay konur - *| Yaprak 2 — Akıl - Bura- dan değil 3 — Garez - Tekdir - Bir hayvan 4 — Millet - Eski di Doktor Diyor ki:) Vücut Denilen Makine: Bir Bakım Davası azn Gece, gündüz durmadan — işlemek mecburiyetinde olan bir makineyi Şi Bamakt TELAENR dan işliyebilmesi için, onu dikkatli bir bakım içinde bulundurmak lâ - zımdır. Makinist, büyük bir merak ve ti- tizlik le bu makineyi her gün kon- trol etmek, zaman zaman, en ufak teferrüatına kadar, gözden geçirip te mizlemek, yağlamak, kömürünü, ma- zotunu, benzinini, suyunu, her şeyi- ni... vaktinde düşünmek ve temin et- bir harf - Yok demektir 5 — Bir ay 6 — Eklet - Kara değil 7 — Vah vah - Törpü 8 — Dört tarafı su olan yer- Böcek 9 — Siyah - Yardım 10 — İki şeyin ortası - Hanedan işareti 11 — Demiryolu - Familya, Yukarıdan Aşağıya: 1 — Hendek- Ateşler 2 — Kibar - Miktar ifade e- der 3 — Bir peygamber - Ziyan 4 — Nota - Adet 5 — Bulmak için uğraş- Akıl - Mah 6 — Erkek ismi - Pislik 7T — Hakkımda - Taharri etme 8 — İki elde on tane - Aptal 9 — Ekmek yapılır - Oyunda açıkta kalan 10 — Hatırla - Balık tütulur - İstifham edatı 11 — Merkez - Çobanlar giyer. DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ: Soldan sağa: 1 — Kahverengi 2 — Ana - Kaza 3 — Kararma - Esi 4 — Avare - Aman 5 — Var - Mah - İnd 6 — At - Zor - Ci 7 — Nahoş - Şifa 8 — Neden - Ca 9 — Makara - Fa 10 — Fener - Yar 11 — Yan - Raf- Ali Yukarıdan aşağıya: 1 — Kakavan mek zar ğ Makinist ihmalci olursa bakılmı- yan makinenin, günün birinde, sakat l p ve yet duür- ması pek tablidir. İnsan vücudü de bir makinedir. hem de makinelerin en hassas, en ince ve en muğlak olanı... Alelâde bir makine, iyi işlemek i- çin, büyük bir dikkat ve ihtimama muhtaç olur da vücut makinesi böyle bir lst. mi? Hiçbir zaman. Vükra, insan vücudü gibi, her nes- çi canlı faal bir için de böyle bir benzetişe lTüzum vardır. Demir ve çelikten yapılmış maki- neler, belki, bir dereceye kadar, ih- male gelirler. Çünkü nihayet onların b ? zaman ka bildir. Fakat insan vücudü bir kere harap olduktan sonra ona eski zinde liğini kazandırmak veya onu yeniden artık Bir makinistin, makinesine bak - mak hususunda, sadece heves ve ar- zusu mevcut olmakla iş bitmez. Gös terilecek itinanın faydalı olabilmesi için makinistin kendi işinde bilgili ve usta olması da lâzımdır. İnsan vücudünün makinisti bizzat insanm kendisidir. Şu halde, bedeni dalma sağlam bulundurmıya yarı - yan bir takım bilgilere sahip olmak, her insan için lüzumludur. Bu sıhhi bilgilerin çerçevesi için- de, vücut makinesinin bakımına ait inceliklerin ana hatlarmı birer birer tetkik edelim. teşekkülü sert, cansız bir çelik yı- ğınma teşbih etmek biraz tuhaf gi- bi görünür. Görünür amma, işin ha- kikatini daha açık izah deb x 2 — Anavatan - Fa 3 — Harar - Hemen 4 — Ar - Hodan 5 — Ek- rem - Şeker 6 — Râm - Az - Nara 7T — Eza - Hoş 8 — Na - Rica 9 — Emi - Fa - Ya 10 — İnsanca - Fal 11 — İndi - Kari Kapancı füceten vefat etmiş- tir. Cenazesi bugün saat 14 te Şişiide Halâskârgazi — caddesi lah rahmet eylesin. misafir geldiği za- man kaçırılacak köşe bucak aranan klâsik büyük hanım es- ki rolüne dönmüştü. Elindeki baston sokak köpekleri ve ar- h daki genç SŞ | a- ranlıkta sarkıntılık etmiye kal- kacak çapkınlar içindi. On gün evvel elektrikle yıka- nan caddelerde dağınık kol ni- zamı yürüyen bu genç kadınlar şimdi kalabalık bir meydanı ge- çen körler gibi kolkola yapış- mışlar, büyük hanımın eteğinin dibinden ayrılmıyorlardı. Mahalle aralarındaki — eski kahveler kaybolmamış bulun- saydı bu gecelerde epeycte iş yaparlardı. Bunların bir kısmın- da karagöz yeniden canlanır ve kendini memleketten sürüp çı- karan sinemadan güzel bir inti- kam alırdı. Çöğuklar sinema artistlerinin taklidini unuturlar, yumrukları- nı çenelerinin altına koyup kol- larını piston gibi ileri geri işlete- rek karagözün taklidini yapar- lardı. Elektrik, yazı, şapka, otomo- bil, radyo, telefon gibi şeylerin hiçbir şey ifade etmiyen bir ta- kım boş zevahir ve taklitlerden ibaret bulunduğunu ve hakiki medeniyet ve terakkiyi kafa ve ruhların içinde aramak lâzımge- leceğini söyliyen hükema ve ulemamız eksik değildir. Birkaç sokak fenerinin sön- mesinin hayatı âni olarak bu ka- dar gerilere atması ve ruhu bir- denbire sendeletmesi bana ©o muşamba fenerin bir dersi gibi göründü. 41 1955 te Mapishane ar- kadaşı Julius Şavb (ar- kada duran) ile Thuring'de bir 42 RESİMLE yaptı. y Nazi taşıdılar. ordu 1924 te Halle'de tertip edilen Almanlık güntl bu devrin siya- si karışıklığına bir örnekti. Nazi partisi 1925 senesine ka- dar meşru sayılmamıştı. Buna rağmen birçok eski muharipler, ğı ve diğer milli bayraklar arasında ADOLF HiTLER'in Hayatı k 4 Si Nutuk söylememesi hakkında Bavyera- da konulan yasak 1927 senesinde kaldırıl- mıştı. Bunun üzerine ilk büyük nutkunu Münih haricinde çiftlik ambarına benziyen bir yerde söyledi. Üzerinde sivil elbise, elinde notlar vardı. Bugünkü Progjram 8 Program, 8,03 Hafif müzik (PL) 8,15 Ajans haberleri, 8,80 Hafif mü zik devamı (Pl.), 8,45 Ev kadmı - Konuşma. 12,80 Program, 12,83 Şarkılar, 12,50 Ajans haberleri, 13,05 Halk Türküleri, 18,20 Karışık program. 18 Program, 18,03 Radyo caz oör- kestrası, 18,40 İnce saz faslı 19,15 Havaiyen parçalar (Pl.), 19,380 A- jans haberleri, 19,45 Tek ve müşte- rek şarkılar, 20,15 Radyo gazetesi, 20,45 Müzik, 21 Müzik dinleyici is- tekleri, 21,380 Konuşma, 21,45 Rad- yo orkestrası, 22,380 Ajans haberleri, 22,45 Cazbant (Pl.), 28,25 Kapanış. » * YUNAN RADYOSUNUN TÜRKÇE NEŞRİYATI Anadolunun birçok yerlerinden An- kara radyosunâ müracaatlar yapıla- rak Atina Ajansındaki türkçe neşri- yatım onu çeyrek geçe olmasından şikâyet edilmiş ve kasabalarda er - kenden yatıldığı için bunun daha eve * vel verilmesi istenmiştir. Atina A - jansının Türkiye mümessili bu mü- racaatları Atinaya bildirmiş ve saa- tin 8,45 e çevrilmesini istemiştir. A- tinanın bu talebi kabul etmesi umul- maktadır,.