Nî)ı"'î-âı»ı ÜRİCİHAN Tarihin En Büyük Aşk Romanı Yazan: NİLLÂ KUK lşâ“!î!în başına gelen felâket. | İ A €n büyüğü tahta çıktıktan ı'.:ıîî Sonra süt ninesinin ölme- | —. h Hatıralarında buna dair | Ü M“me bana sütünü verdi, kd.k““iiında büyüttü. Bana “.' annemden daha müşfik, ı“hnnkmdl' Tabutunun ayak KÇ kendi omuzlarıma aldım K Szara kadar taşıdım. Kede- Cihangir, Mihrünnisanın Ali Kulunun Karısı Olduğunu Bir Tesadüfle Öğreniyor e B a söylemiye mecbur ediyorsunuz, Bu sırrı mezara kadar götürmiye yemin etmiştim. Fakat sizinle se- nelerdenberi beraberiz. Benim bir parçam gibisiniz. Size doğ- ruyu söylersem yeminimin hari- cine çıkmış olmam. Aman, çabuk söyle, bu sır nedir? — Ben Mihrünnisayı hiçbir zaman Ali Kuluya vermedim. O adam | bizden çaldı. Öy- biş ünden günl ğ deşımî:d:::madım ve eıvnp[ b ütbüddin süt kardeşile bera- | "'iı':' amak üzere Bingalden | ÇN Yetişti. İki süt kardeşi o | * Sabahlara kadar bahçede Tni Yukarı dolaştılar ve merhu- h hatıralarını andılar. * de küçük bir köşk var- : önünd. L le bir halde geri getirdi ki bizim için evlenmelerine razı olmaktan başka çare kalmamıştı. Cihangir gazaptan tepiniyor- du. Kutbüddin süt kardeşini teş- kine çalışıyordu. Beraberce lâ- kırdının alt tarafını dinlediler: — Mihrünnisa tıpkı size ben- ziyordu, Kendisini dört duvar h iye imkân yoktu. ğaeki bir & a istem Bugünkü Şah olan aşkı yü- h&:uhk misafiri oldular. Sali- | Yörg Sesi üst perdeden aksedi- M:;“Cnıangir. işitilen sözleri hhl az kaldı 'acaktı. s'hme şunları söylüyordu: qhaıl oldu da Ali Kulunun k Nnisayı almasına müsaade %’ Neşeli ve cesur bir ço- k"ü:q.* fakat insan sıfatile hiçbir B.ı“u İ yoktur. Bugün Bingalde Uyorlar. Fakat Ali Kulu Hu—l biridir. Kızcağızı kim iş. aha nerelere sürükliyecek- ğ&"&ir süt kardeşinin yüzü- dâü tı. O da heyecandan ken- s_ık_ıy.bedmı bir halde idi. imenin sesinden sonra Haş- M _Hiııımm sesi duyuldu. Mih- hh' $öyle cevap verdi: ana bu suali çok defalar nın annesi hanıminin ta- hi dunuz, Nihayet beni hakikati |ki evde kapanıp kalsaydı mutla- zünden kederi o kadar büyüktü ka ölürdü. Bunun için erkek kar- deşinin elbisesini giyip atla gez- mesine müsaade etmiye mecbur oldum. Başka türlü yaşıyamazdı. — Kızın hakkı var, Böyle bir aşk felâketine uğradıktan sonra dört duvar arasında elbette sö- ner, giderdi. — Yalnız gitmesine müsaade etmiyorduk. Daima ya babasil Hollandada 'İ'üreyen Yeni Bir Meslek Bu harp yüzünden nelere şahit ol- muyoruz ki... Bugün de harbin ortaya koyduğu yeni bir meslekten bahsedeceğiz Bu mesleği icat edenler Hollandalı!ar - dir. Tayyare hücumlarından korunmak | Üzere Amsterdam şehrinde geteleri ışıklar tamamile söndürülmektedir. Büu yüzden geceleri sokaklarda mu- rur ve ubur bir hayli güçleşmiştir. Bu mahzurları önlemek üzere Ams- |terdamda bir teşekkül vücude geti- rilmiştir. Bu teşekküle dahil olanlar şehrin bütün ve M -— — VATAN - - NOT ü CİHANGİR FCğo. ÜRRESEEE İ TARİHTEN İSTİDLÂL YOLÜYLE e öti Çarpanlar Konya Vilâyetinin Kalkınması Şartları S l aruf Fransız devlet adam- larından (Edauvard Her: riot), (Crâer) adlı kitabının ikin- ci cildinde anlatıyor: (Bizim va- lilerin harekât ve icraatlarının tek düşüncesi başında — bulundukları vilâyetlerin zirai, iktısadi, ticari ve kültürel — inkişaflarını temin - faire valoir - eylemek değil, yalnız ve münhasıran kendileri- hıslarını - kiymetlendirecek lerini tamamile bilen delikanlılar - dır. Elektrik fenerleri ve şemsiyeler- le mü li bu telefonla vâki olan talep üzerine ve pek ecüz'1 bir Ücret mukabilinde is- tiyenleri refakatlerine almakta — ve onları arzu ettikleri yerlere götür - mektedirler, Bu teşekkül âzaları bil- hassa kadınlar arasında pek büyük bir rağbete mazhar bulunmaktadır- lar. Amsterdamdan örnek alan diğer büyük Hollanda şehirleri dahi bu yolda teşekküller vücude getirmek Üzeredirler... < Amerikan Radyosu Yeni Bir Sürpriz Hazırlıyor Belki hatırlarsınız... Bundan iki se- ne kadar evvel gazetelerde uzun uza- dıya bahsedildi. Amerikan radyosu Bpikerlerinden biri bir gece dinleyi- cilerine meşhur bir macera romanı- rın bir parçasını okumuş idi. Bu kı- Bımda arzımızın Merihliler tarafın- dan istilâsı anlatılıyordu. Spiker ro- Mmanın bu kısmını o kadar büyük bir veya Abdül Hasanla beraber çı- kıyordu. Kılıç kullanmak, silâh atmak, at koşturmak gibi sizin bildiğiniz şeylerin hepsi hey ile uş idi ki, roman - dan bahsedilmekte olduğunu anlama- mış olan Amerikalılar, bilhassa Nev öğrendi. Siz onun için bir örnek- tiniz. Tıpkı sizin gibi kahraman bir Türk kızı olmak istiyordu. Bir gün kendisini zorla evlendir- mekten bahsettik. Kızdı ve ev- den kaçtı. Maksadı, mert bir za- bit olan Zamane Beyi bulmaktı. (Arkası var) İoktor Fahri Celâl Ne Yemeliyiz ? york haricinde bul Kai ç o d. lar A $ X HTT tarafından istilâ edilmiş — olduğunu zannederek pek büyük bir telâşa düşmüşlerdi. Hastalananlar, bayılan- lar, kaçanlar, bile olmuş idi... Hattâ birkaç ölüm vakası dahi tesbit edil- miş idi. Bu spiker dinleyicilerine yeni ve pek bir sürpriz k la meşgul bulunduğunu söylemiştir, Bakalım bu defa ortaya ne çıkara » câk... Evvelden haber vermek lüt - funda bulunduğundan ne de - olsa fazla hey mucip y ar, Ja beraber Amerikalılar hu Göktülga Diyor ki ; RĞ':İ Manisa tmarhanesi bağ ah i ve halen Bakırköy hasta- * akıl hastalıkları mütehas: Mj Dr. Fahti Celâl Göktulga, h.ıd'mli çok yerinde ve alâkali tiy Uğunu söyliyerek gida bahsi; &a) ftptaki mevkiini de etrafile İMiş ve ezcümle demiştir kit L.;* Bu bâhis gerçi benim şu- bürle bek alâkalı değildir. Fakat Veti Muhtelit tagaddiye kıymet k,ı:'m- İnsanların dişlerine ba- W“Ne #ade öt yiyen koyu- Yiy, He benzer, ne de hep et Şıı | YŞ aN & | ’L_ t insanları mühtelit gıdalar- &ölenmek üzere hazırlıyarak lattirilatak Ortaya çıkar- h Ve Niyaç ee —İtı N nefsini mahrümiyete koy- h“i' lüzum olmadıkça fuzuli ve l bir hareket sayılabilir... yg tmeklerimizde tavalar — ve lx[. fazla Mmiktarda kullanılır. & â"*ki bünün gerek hazım ciha- trine gerekse sinirlere Zârâr- h lesiri vardır, Bunun önüne geç- SA lâzimdir. ha d“ıçnhıe şekli insandan insa- İlği Eğişir. Meselâ adalelerile ça- hpır adamlarla kafasile çalışan: rin"'_ '_Sürolaıda ömür geçirenle- lq]y'hş ve besleniş tarzı ve mik- çn bir değildir. hij “hiz öburluk, — suüitiyat gibi i—ı"?lir ve ruh keyfiyeti oldu- -kd"l bunu bir tarafa bırak- B Vücudün — gida ihtiyacında Kısa Ömür İçinde İnsanın Nefsini p Mahrumiyete Koyması Uzuli, Hatalı Bir Hareket Sayılabilir iâ'l halde: Bu kısa ömür içihde Di ik iştihayı bir ölçü telâkki xxmuvahk olur. Dr. Fahri Celâl Şu halde ve netice itibarile va» Bat kaz_ançlı bir şehirli vatandas» şih gündelik yemek listesinde | yağ, şeker, kuş ve âv etlerile ko: yün eti, kamur işleri ve meyva bülunmalı, — tagaddiye — dikkat olünmalıdır, Bizde maalesef ekmek fazla harcanit. Bu itki itiyadı değiştir: Bürprizi büyük bir sabırsızlıkla bek» lemektedirler. Dünya Futhol Kupası Maçı... İmilel futbol f y ge. gönlerde İsviçrede mühim bir içtima akdeylemiştir. Bu içtimaa iştirak eylemiş olan cenubi Amerika fede- Fasyönları dünya kupası maçınm hârbin hitamından 18 ay sonra yas t teklif — eylemişi: . Bü teklif kabul edilmek üzeredir... Bu hâberi de futböl meraklısı oku- Yucularimız için verdik. Bey » se faire valoir . ne yol açacak işler peşinde koş- maktır. Bu yüzden milletin za- manını, parasını heder ediyorlar. İçlerinde gelenler geçenler gör- sün de (aşkolsun valiye) desin diye köylerden beş on kileometre mesafelerde ana caddeler boyu- na mektep yaptıranlar, tarlalar- da ekinler susuzluktan yanıp kav- rulurken, köylüler bataklıklar yü- zünden sıtmadan kırılırken, yol- suzluktan bin bir azap altında kıvranırken, vilâyet merkezlerin- de, içinde, senede ancak bir iki plantı yapıl Yağik bi- nalar, sinemalar yaptıranlar, kâr ve zarar düşünülmiyeceği, daha doğrusu sorulmıyacağı için, da- ni, Şi çabuk terfileri- < MA Yerköprü şeilâlesi, ha güya istiyerek para vermesini te- min eylemek düşüncesile çok de- fa bir cami veya medrese yaptır- mayı tercih ederdi. Bunun bir faydası daha vardı. Hiç kimse şehirde halkın ihtiyacına kâfi ca- | Yazan: Cemal BARDAKÇI | Bu şeliâieden on altı beygir kuvvetinde elektrik kudreti elde edileceği tesbit olunmuştur |caatle şikâyet edebilirlerdi diye- ceksiniz. Fakat o zulümleri ve haksızlıkları irtikâbı göze alanlar daha evvel o yüksek makamlar- |da (dayılar) tedarik eylemeyi Vihmal etmezlerdi. mi ve medrese bulunduğund. bahi k b fazla- ha evvel hususi teşebbüslerle vü- cude gelmiş olanları mahv ve if- Jâsa sürükledikten sonra kendile- ri de az zamanda harap olan de- girmenler, fabrikalar vesaire kur- duranlar eksik değildir. Kanallar açmak, yol yapmak, bataklık kurutmak gibi işler uzun zaman ister. Faydaları da geç görülür. Valinin ise beklemiye vakti yok- tur. Vazifesinde ne kadar müd- det kalacağı da belli değildir. Halbuki bu kabil binalar birkaç ay içinde meydana gelir. Hem on- lar için kafa yormıya da lüzum ve ihtiyaç yoktur. Mühendis veya mimar plânlarını hazırlar, hükümet veya hâalk da parasını verir, iş olur biter. Devlet büyük- leti de yalnız vilâyet merkezle- rine geldikleri ve ancak bir niha- yet iki gün kaldıkları için işlerin içyüzünü — tetkike ve köylerin, köylülerin halini anlamıya vakit ve imkân bulamazlar. Yalnız merkezdeki kocaman - binaları görürler ve valinin himmet ve faaliyetine hayran ve takdirhan olurlar. Vali de külâhı kapmış, muradına ermiş olur.) Bizde de, eski zamanlarda, is- tibdat devirlerinde, gittikleri yer- lerde kendilerini göstermek, afe- rin almak, terfi etmek, biraz da ve belki daha ziyade ceplerini şi- şirmek maksadile lüzumlu lü- zumsuz, faydalı, faydasız bir eser meydana köymak gayretine dü- şen valiler yok değildi. Bunlar- dan bir kısmı fenalıklarını din- darlık perdesi altında gizliyerek halkı aldatmak ve © l mezdi. Sürerse alnına derhal din- sizlik damgası yapıştırılır, 1srara (ederse müfteriden küfrüne dair |fetva alınarak uzak diyarlara sü- rülürdü. Hasılı vali paşa kararını verince (eşraf) ve (mütehayyi- zan) Hükümet konağına davet ılığmı, lüzumsuzluğunu ileri süre- edilirdi. Bunlar paşanın teklifini y derhal ve alkışlarla kabul ve tas- vip ederledi. Çünkü bir defa ken- |dileri para vermezdi. Onlar her |türlü tekliften muaftı. Kendileri- ni daima daraya |Böyle işlerde her vakit abalıya |wvurulurdu. Bütün ağırlık orta ve fakir sınıfların sırtlarına yükle- |nirdi. Sonra bu (eşraf) ve (mü- tegallibe) efendiler iane akçe- lerinden de çöplenirler, inşaat, taahhüt ve iltizamlarından da ay- rıca faydalanırlardı. Bu sebepler- le hemen meselâ elli bin İiralık iane tevzi defterleri tanzim edi- |lir ve yine bu eşraftan mürekkep çıkarırlardı. | 5, İ Cümhuriyet devrinin bir vali- |si (Herriot) nun Prefelerine ben. ziyemez, Bizim eski zaman vali paşalarını da taklit eylemeyi hatır ve hayalinden geçiremezdi tabii. 933 senesi mayısında Konyada vilâyet sandalyesine oturmuştum. Herşeyden evvel İsviçreden bü- yük olan bu koca vilâyetin ser- vet, refah, bayındırlık seviyesini ükseltecek tedbirler bulmak ve ] GÜNDEN GÜNE Dilimize Dair Yazan: ÜÇ YILDIZ «Lisanı halk yapar. Âlimler onun kaidelerini koyarlar.» Bir başmuharrir arkadaşın ge- çen gün yeni riyaziye ıstılahları- miz üzerine yazdığı bir makale- de okuduğumuz bu formül der- H toplu olduğu kadar da doğ- rudur. Evet halk kendi dilini kendi yapar. Birkaç yıl önce yaptığı- mız tecrübenin muvaffakıyetsiz- liği bunun başka türlü olamıya- cağını bir kere daha meydana koymuştur. Mektep çocukların- dan en yüksek kalem artistle- rine varıncıya kadar büyük kü- çük hepimiz kılavuz kelimeleri ni yürütmiye bütün gayretimiz ve hüsnü niyetimizle çalıştık, Fakat — muvaffak — olamadık. Ehemmiyet, nutuk ve iftihar kelimeleri yerine koymak iste- diğimiz önem, söylev, kıvanç kelimeleri kisa bir zaman- orta- da çalkandıktan sonra ağır bir tortu halinde suyun dibine çök- tü, Daoğrusu aranırsa buna pek fazla üzülmek de lâzımgelmez. Çünkü yeryüzünde yalnız ken- di köklerinden meydana gelmiş tek bir medeni dil misali göster. mek kabil değildir. Kimsenin yapamadığı birşeyi biz de yapa- k bunda utanılacak hiç bir cihet yoktur. Elverir ki ya- bancı kelimelerin âhengini ken- di umumi dilimizin âhengile uzlaştırmıya ve onları kendi kai- delerimize göre kullanmıya ça- hşalım. Sonra şu noktayı da özönünde tutmak lâzımdır: Diller deniz gibi artsız arasız almak lâzımgeleceğine kani ve kail idim, Bu maksada, bu hede- fe ulaşabilmek için ne yapmalı, işe nereden başlamalı idi? İşte de | plarını bulmak için tam bir sene durma: | Y | b ) y İ, köyleri, dağları, ovaları dolaş- tım, nehirleri, dereleri gördüm. Bu güzel yurt parçasının Hititler devrinden bugüne kadar tarihini *bîr daha tetkik ve mütalâa ettim. Bütün bu gezilerden ve mütalâa- lardan elde ettiğim neticeleri, |kanaatleri bu sütunlarda açığa vurmiya çalışacağım. dan din- Di ” komisyonlar kurulur, işe başl Zavallı köylülerin senelik £ ç larından istihsale sarfetmek veyi istihsallerini arttırmak için ayır- dıkları paralar ve bazan yiyecek zahireleri tehditler, — dayaklar, işkencelerle ellerinden alınır. Ni- lhayet elli bin lira toplanır, Sekiz |on bin lirası binaya harcanır, Ge. ri kalanı da vali paşa ile yardak- çıları tarafından (deve) yapilır- dı. Bu hal senede birkaç defa tekerrür eder, halka da, bu adamlara ve onları tutan hükü- mete için için lânet etmek düşer- di. Haksızlığa, zulme uğrayanlar zihniyetine göre ayni Zzamanda daha yüksek mâakamlara müra- ( OLMUŞ HİKÂYELER 5 “ORRAYTI! zi Mütareke aktedileli henüz bir ay|müğa ârtık pâyan yöktü; beş daki« göçmişti. Beş. Sönedenberi hasretini gektiğim güfel İstânbüla avdet et “|mek istedim. Mefsinde hatırt sayılır | bik Vazifem vardı. ka sönrâ hareket edecektik. İşte tam bulemada yaninda bir çavüş olduğu hâlde furgona atlıyan bir İngiliz yüzbaşısı: Ahbabım Ş. Bahri de bana refa»| —— Pasapörtunuz! Kat edecekti. İHep beraber Metsinden | — Dediği zaman bizde şâfak attı. Be- hâreket ettik. Se Bilâme- eser gibi içi- dik Istasyonuna Kkadar ilkbâhârı an- dirir derccede gâyet lâtif bir havada geçti. Fakat tünelleri aşarken hâva birdenbire tebeddül etmiş Ve lâpa lâs pâ yağmıya başlıyan kâf az bir za. man yarrindâ etrafi beyaz Öörtüsile örtmüştü. Trenin Bön merhâlesi olan Pozans tıya ancak gece yarısından —sonra lat duğu cihetle geceyi mek ve halen hazım ne. Ki bira resinde hazmolunduğu — tabipçe geçirmek için Bicak bif yer aramak ahi tam belli ölmiyan eks 1 hâsıl olmuştu. meğin gök yenilmemesine, ete ve meyvaya ekmekten kesilen müs bayaa kudretinin de ilâvesile has zırlanacak listeyi hem sıhhi hei ucuz Bir şekilde temin ve tatbik mümkün olur. Kederlere kat$i iyi bir çare CANIMIN | l ik BACH, TANİA FEDÖR ve PİERRE BRASSEUR || BENOİR ve Komedi Fransezden #SAKARY A Sinemasında 2 güzel filmden mürekkep bir program Birinci sihnif bit film Uykusuz Geceler GABY MORLAY, PİERRE tarafından YONNEL tarafindân Etraâftâ ne bir ötel Ve n& de bir kâhvehane vardır. Boğuktafi titremi: ye baş İki d y oturalım dedik bu da mümkün ola- mâdiı. Barmacak bit yer göstermesi Ti- casile istasyön memuruna Mmüracaat ettiğimiz zaman: « Madem İki, İstanbüla gidiyorsu- nüz yatacak yer aramiya ne lüzüm mizi de korku ve telâş kapladi. — Pasaport mu? Ne pasaportu. Bunu kimden almak lâzınidı? İngiliz zebiti yedi yolcunun port- föylerinden çıkardıklâfı evraki uzun boylu tetkik ettikten Sorira yanımizâ gelerek: — Ya Bizinkiler? Dedi. Nüfüs tezkerelerimizi, hüviyet va- rakalatımızı gösğlerdik. — Pâasâpört? Başka evrakımlız Yök: O hâlde vağondan ininiz... Bimdi karlar üstüne atılân eşyas mığin üstüne çökmüş bir vaziyette oturmuş, birbirimizin gözleri — içine bakıyor, fakat yekdiğerimizi tesalli için bir kelime bile bülamiyördük. Böğük, yavaş yavaş — iliklekimize Kadar nüfuz etmiye büşlamiğtı. Tit- riyorduk. Babaha kadar Bu vağiyet- te kalmak muhakkak sSüretta ölmek * dömnah var, Konya için kta ölan marşandizin furgonuna gidiniz dedi. aöi furs |ta Bir aralık arkadaşimin ağlamak- Yüreğim pass Fazla söze, lüzum BörF gona atladık. Buürada, kimmbilir. gecenin hâhgi sâatinde gelip yerleşmiş yedi kişi battaniyelerine sârılmış Mmişil, mışil uyuyorlardı. Eşyamızı bit kenârâ köyârak ö- türduk, keyirli, keyifli Sigğaralârmnı- zi tüttürmiye toyuldük. Pozantı tes pelerinden akisler yaparak gecenin eden tökomotifin İkin: gçalahdr. Trenin hareketine iki daki: Ka kalmıştı. Birdenbire hatirima gee Jen bir fikirle yerimden fırladım ve Bahtinin boynüna sarmlâfak: — Kuürtuldük, Vallâh kürtülüuk dedim. Arkadaşımın © vabinı bekle: meden bir hamlede furğgonün yanım: da istasyon memürüna tâlimat ver- mekle möğgül olan İngiliz zabitine k, on beş gün evvel Mersin: ihi ci düdüğü de işitildiği vakit süruru- de İngiliz Wumandanlığı tarafından, bir merasime iştirak etmekliğim i- çin, gönderilmiş olan davetnameyi gösterdim ve: — Herhalde Bü davetnâme benim hüviyetimi isbata kâfi ve bir pasa- porttan daha ziyade ehemmiyeti ha- izdir dedim. Davetnameyi alıp tetkikten geçi- ren zâbit, hürmietle elimi sıktı ve du- daklarında beliren bir tebesgüm ile neferine işaret ederek eşyamızı fur- gona koydurduktan sonra bize de furgonu göstererek: — Orrayt! Dedi. Vakit gelmişti. Bu kelimeye mMün- tazırmış gibi lokömötifte istim salı- vererek Hafeket etti. Artik kürtülmüştuk. Ösman SIRRI BULMACA ——— 4 SS Zai HL3 a © z l Boldan Sağat 1 — Bir giçek 2 — Eşya, ekmek 8 — Çamaşirda kullas nılân beyaz bir madde, derinin in- giliscesi 4 — Zağıfın türkçesi, kü- çük bir toplulük 5 — Acı duyulduğu zaman g#öylenilen bir kelime, cazibe 7 — Bit hota, ekmeğin aslı 8 — İn- leme, işçi, D — Emelin cem'i, çocu- ğa bakan 10 — Birleştirici bir keli- me, Küçüğün zıddr 11 — Keser bir Aâlet. Yukardan : 1 — Ermenile- rin çok söylediği bir kelime, iğâarette kâbâda kullanılan bit kelime & — Bit Yenk, döst. 3 — Mes- ken, koyu kırmızı d — Münasebet, güzellerin sıfatı 8 — Bent Âdem, az bulunan 9 — Erkek ismi, yilan 10 — Misırda bir nehir, müzi ifâde eder. 11 — Sörgu, Kaygilintin son iki hârfi, DÜNKÜ BULMACAMIZİN HALLİ: Böldün Bağat 1 — Aba 2 — Tak B — Alfabemizin ikinci harfi B 4 — Beyanat İl, 10, 9, 8 — Her iki ta- raftan — Çapraslamasına — okuhunca sağdaki ihya, soldâki imha, Yukarıdân Aşağı: 5 — At 6& — Baba şefkati 7 — Akı çalk larla durmadan kendi- lerini temizliyen — varlıkiardır. Fıkramı otuz sene evvel yazmış olsaydım meselâ şu son birkaç satırda kullandığım kök ve ya- bancı kelimeleri yerine muhak- kak cezir ve ecnebi kelimeleri- ni kullanacaktım. Bu değişiklik ne kendimin, ne de bir dil âlim veya heyetinin zahmetine hacet kalmadan âdeta kendi kendine olmuştur. ve olmakta devam edecektir. Ancak şu var ki bu kaide adına umüumi yahut müşterek dil (İangue commune) dediği- miz dilin kelimeleri içindir. İs- tılah adı verilen ilim ve teknik kelimelerine gelince, — onların doğma ve yaşama şartları büs- bütün başkadır. On beş sene önce yazılmış şöyle bir cümle farzedelim: «Hayvanlar ve nebatlar için en lüzumlu bir madde olan su, mü- vellidülma ile müvellidülhumu- zadan meydana gelmiştir» Bu cümledeki — müvellidülma — ve müvellidülhumuza ıstılah, diğer- leri umumt dil kelimeleridir. Bu cümledeki hayvan, neba- tat, lüzumlu kelimeleri yerine dirik, bitik, gerekli kelimeleri- ni kullanmıya kalkarsak bu bel- ki tutar belki tutmaz. O ancak lisanın kendi bileceği İştir. Fa- kat istilah öolan müvellidülma ile müvellidülhumuzayı idrojen ile öoksijene çevirmek bizim ar- zumüuza tâbi bir keyfiyettir. Bu kelimeleri ilim adamları yapar- lar ve iki talebe neslinin onlar- dan imtihan vermesi tutmaları için kâfidir. Meselâ düne kadar küllandı- ğimiz riyaziye istilahlarının bir oğu hoca İshak efendinindi. âu:ün hâlâ kutlanılan — teşrih kelimelerinin birçoğu da Maz- har paşa merhumundur, Felse- Fe, sosyoloji ıstılahlarımızın en büyük kısmını Emrullah efendi, Ziya Gökaip ve Babanzade Naim daha dün icat etmişler- dir. Bunun için Türk dilinin umu- mi eda, âhenk ve kaidelerine uygun ve sistem dahilinde işlen. miş yeni ıstılahların — dilimize yerleşmelerinde — hiçbir. mâni yoktur. Şıı-hn en Wük (Abdülvehab) m rakibi ABDÜLGANİ ESSEYİD korlar arasında güzeran eden Hmsalsiz bir Mevzu... Müazzam birtemsil grüpüu, gözler BUĞÜN Matinelerden itibaren — TAKSiM SİNEMASINDA «Türkçe Bözlü, ârapda Şârkilı» YILDIZ —— SULTAN Mevsimin en büyük aşk filmi Tet des Ağkın Gözyaştarı filminin yüksek bir aşkın hâzin bir römant bağ NEOAT Atİ