“CİHANGİR &$ AA RENNİ rihin En Büyük Aşk Romanı Yazan: NİLLÂ KUK lli a Mihrünnisa Kızını Dağbaşında, Çadırda Doğurdu İan seneler geçti. Giyas yanımda — doğurmalısın> menküp kalmasına sebep | mektuplar yağdırdı. 1 için saraya çağrıldı ve| — Mihrünnisa kabul — etmiyor. azırı oldu. Oğlu Abdül | şöyle cevaplar veriyordu: la mühim bir memuriyele |— <ÂAnneciğim, seni görmek (- Abdül Hasanın amakerlik | terim. Senin yanında doğurmayı hiç meyli yoktu, Bir as- gönlüm pek ister. Fakat ben sa-| yık vasıfların hepsini kız. raya gelemam. Çocuğumu bir v | Mihrünnisa inhisar altına /vay içinde doğuramam, — Niçin Abdül Hasan masa be- | demen Salime Sultana sor. O be- A takkamlar arasında çalış- ni anlar, benim neler duyduğu- tan hoşlanır, hazinenin he- 'mu bilir. Sana da anlatır.> ni itina ile tutardı, Memiler — Nihayet Mihrünnisanın yavru- her bir kalesinin kasasında mu Lardili dağ başında, bir çadır- Para bulunduğunu bir daki- da doğdu. Salime bir müddet verebilirdi. (earaydan uzaklaşmak için bu hr- Ha Bey de hazinenin idare- | sattan istifade etti. Haşmet Hanı. a tki yüksek meziyetlerile Ak- | mm yanıma katılarak taze lohusa- Şahı da, halkı da memnunedi- | nın çadırına koştu. orada iki ka- Vğlu. Herkesi kabul ediyor. her- | dın günlerce Mihrünnisaya ve kı dinliyor, zenginle fakiri bir- zma baktılar. İalelen ayırmıyor, en hakir bir — Salime bir gün bordu: in bile cezalandırılmasına — Mihrünnisa, bana doğrusu. ::olınu,-oıdu. Gıyasa göre iyi| nu söyle. Mesut musun? 'e edilen cezaya â-| — Mesudum, çünkü dağlar- birşey yapmazlardı. Kabaha- | da, çadırlarda âzâde bir hayat hepsi, insanları idareden âciz | geçiriyorum. Hulüskârlık etmiye. n ND aintermire mecbir değilim. Salime tamamile kuni olmadı. Ş ğ diye| t fi fi PP ÇEFEEE TİYATRO Tenkidi d Hususl işletmelerde — Bazirgünlık zihniyeti vardır. Devlet müeksenele- TiNde UMUMİ Menfant Üntün tutulur, Bir âmmoa şahsiyeti olan belediyeye ait gehir tyatrosunun komedi kıs- mrnda oynamakta devam edan Dadı vedvili edebiyat ve nezahet bakımın. Gan bu prensibe aykırıdır. Bu, bir doktarun bırakıp giden da- dti yerine yandaki — apartımandan kovalanıp doktorun evine don paça düşen ve oradan çıkamıyan bir ada- n dadı kıyaletine girmek mecbü- Tiyetinde kalması buluşu üzerine ya- zılmış bir eserdir. Kadın kıyatetindeki erkek dadı - zin döktorün karısına — türlü türlü şekiilerde tecavüzleri, güldürmesi i- çap eden Bahneleri teşkil otmektedir. Baerde bunün haricinde ruh nâmi- ma bir şey yok. İçindeki şahsiyetler birer kukla gibi... Bizi güldürebilen- ler, seelerini radyoda bile işitsek gü- debileceğimiz bazı — artistlerimizdir. Bu nevi eserlerin sek mık oynatılması artistlerimizi e bozar. Onları, oyun- da bulunması icap eden umuml ahen- gin bilinmeden haricine çıkarır. Ulak bir misal: Bekçi rolündoki Muammer gözel bir bekçi nümunesi olabilmiş- | tir. Fakat oyunda haddinden fuzla kendini göstermek istiyerek, tulüs- ta kadar vardığı da seziliyor. Kendi- sini takdir edenler, içinden: <Amari yeter» diyehilecek Kadar endişe du- yuyor, | Aağe'Eı mali raporlardan her biri bir şürdi, bir edebi eşardi. dürünnisanın babası, bayatın ea :Ül safhalarını bile bir gür baz Sokan mesart insanlardandı. ı.._ Şah da ruben çaeirdi. n için bu ikisi birbirlerini İK iyi anlıyorlardı. Hiçbir mü- t devlet işi yoktu ki Akber Şah nazırile danışmadan ka- versin, _:—ım Hanım yeniden Sali- Tiştin başnedimesi olmuştu. Bü- 'Bile ikbel ve servet içinde Tdu. Fakat Mihrünnisa bu uzak ve yabancı kelmak- Mrar ediyordu. Ali Kulu ile t cepheden cepheye, ordu. Ürlar, ordugüha , ça blar içinde bedevi bir dağlı kı- © Mahatıs hareketli hayatı geçi- 'du. Birçok muharebeler sey- Mişti, Her gereralin barp usul- İi merakla takip ederdi. Av- z B Galla li olmuştu. tar Wkerlerin dullarını ve yetimlerini L zenginlerden ziyade fakir- * vakın kalmakta haz bulurdu. if: n h T f Zi £ ğ | Mihrünnisanın başlı başına bir |kuwwvet olduğunu, enerjisile mem. leketler kurup yıkabileceğini pok iyi biliyordu. Zamane gibi büyük [:mkı yapılmış, irade sahibi bir Verkekle hayatını birleştirmiş ol saydı 6 da, Zamane de neler yap- mazlardı! Salime de iki dela evlenmişti. Akber Şah ikinci kocasıydı. rimci kocasını düşmanları öldür- müşlerdi. Akber Şah ile kardeş çocukları oldukları için şah genç (kadının — yalnız İ memişti. Meziyatlerini büdiği için onu kendisinden başkasına lâyık görmemişti. Demek ki Salime de ancak ikinci evlenişte meziyetle- rine lâyık bir hayata kavuşmuştu. | Mihrünnisayı mahdud istidad- h bir adam olan Ali Kuludan Vaşımmak için ne yapmak lâzındı? İkinci kocası kim olmalı idi? Bu- nu Salime de henüz kestirmemiş- &. Akılh kadın kendi kendine de- |di ki | — Bir defa bu işe niyet ettik- ten sonra elbette çarsami bulu- İram. Mihrünnisa gibi bir kadın Kaba zevki — okşadığından — ötürü | rağbet gören bu oyunun oön beş gün | daha oynatılması zararın devamı de- mektir. Yusuf AMISKALI | BULMACA Saklan Sağa ve Yakarıdan Aşağıya: 1 — Bayramdan evvelki ay | kı 2 — Alâyiş - Uzun değil â kat * Eski türkülerin içkisi 4 — Fo- ta - Ay 5 — Çıngırak - Habilin kar- Ey A D O U G SUU G AY Ve . SS U CU AA ZUU * GÜL A VA UĞ W UU z lmdir kdüz ae aI “SS4 SK TR İK CU Na TU birinde gebe lıHı.ıha gün . ü ko- Hanım büyük anne ol- | cası gibi bir adamla — hayatının | sevinci ile çıldırıyordu. eKı- | isrırla uğraması yazık olur, aya, saraya gel Arkası var) Doktor Diyor ki: BURUN NEZLESİ der ki, günde birçok mendiller kul- Haamak mecburiyeti hâşıl olur. Baş- fE l İ H irb getir. Gece üyürken burundan nefes alamayıp afT açmak zarüreti kar-, şımda kalan hastaların bağazların- da da ürmelar ve ses kasıkları orta- ya çıkabilir. Birkaç gün soara baran . İakmtesr azalır ve koyulaşır. — Nezle nihayete erer. Fakat mezlelerin sü- Tüncemede kalmıya temayülleri var- dır, Bazı insanlarda büyle olaur. Nez- le tedavisi için, her şeydon önce, S- hate ihtiyaç vardır. (Monthel), (Bu- ealyptofi, (Gomessl) — gibi - kokulu, Balkrop — öldürücü —maddeleri — havi| mikroplardır. sürüklenmesi ve oralarda — tehlikeli Hthaplara sebebiyet verilmesi Ürti- malleri vardır. Dr. NURİ ERGENE " Bu akıntı bazan o kadar fazin SWİNG Dansı meraklıları... CAZ ve NEŞ'ELİ ŞARKILAR amatörleri.. M SUMER -— Bösterilecek olan PARİSDELİLİKLER Cerbeneli.. Kahkahalı.. Danglı. ve Muzikli.. — Komedisinde Meşhur RAY VENTURA va arkadaşları CAZI PAUL MİSAKİ Yerlerinizi evvelden aldırımız. Telı 42851 deşi 6© — Yemek - Kabaca efondim- 'Tok değil - Beraber 7 — Asil - Asri eğlence yeri, 8 — Zabitlerin kuşan: dıktarı - Fiyaka 9 — Argın bize gü- re tepe tarafı » Dertdaş l0 — Ki- bar - ipliğin sarıkr olduğu tahta 11 — Karadentztitere verilen isim - Oyunu Sonra çekan bir memleket. Pekin - Y B 5 — Yek - Kaş 6 — Çok - Çöy T — Kik » Yaş â — Ki - Naçar « RA 9 — Mis - 19 em Alap * Raba d O Lamte e| | kolordusunun Kantın. V ATAK — ATATÜR 9.0 un Askeri Hayatından Bir Sahne MAREŞAL LEYMAN, Bir TÜRK ERİ'nin Önünde| Eğilip Af Dilemeğe Mecbur Oluyor ICevat Abbas Gürer'in ga- zetemiz için yazdığı bu yazı geç geldiği için dünkü sayı- mumi Harbin başlangıcın- da Osmanlı devletinin ida- rTe mekanizmasını ellerimde tutan- ları 1908 meşcutiyet —inkılâbın- danberi yakından tanıyan büyük yatanperver — Mustafa — Kemal; Karadenizde amiral Şosonun a! tırdığı ilk mermi ile devletin | desi haricinde harbe sürüklendi- ğini görmüştü. Az bir müddet sonra Kafkas cephesinde müttefikler uğruna altmış binden fazla Türk dilâve- rinin karlara gömüldüğünü ve ana vatandan büyük bir parça- nn düşman ehne geçtiğini mişti. Yazan : Cevat Abbas GÜRER ATATÜRK Kolordumuz Mareşal Fon San. Anafartalarda harbe tutulan | dems kumandası altında olan be- ordumuzun müdafaa harp silâh- | şinci orduya bağlı idi. Jarı ve malzemesi yoktu. Hattâ piyade cephanesi kıttı. Buna rağ- men; Türk, sine ve süngüleri ile temin ettiği mütevali muvaffak- yetlerini tetviç ederek düşmanı demire dölemek veya yerinde im- ha etmek suretile tam bir zafere varabilecekti. Buna nasıl engel O zamanki Türk - Bulgar hu- dudu Edirnenin Meriç köprüsü- maştı. | Bulgar bölüğü pek gösterişli, olunduğuna Mustafa Kemal biz- | muntazam techizatlı, efradı yek- zat şahit olmuştu. Umumi harbin ilk senesi için- de telâfisi gayrikabil hâüdiseler birbirini takıp edip Mustafa Kemal, mi meşru heyetlerinin zâh yüzünden bunların önüne geçilemiyeceğine ve çok sevdiği millet ve memle- ketinin büyük bir tehlikeye doğ- ru gitmekte olduğuna Anafarta. lardan İstanbula dönerken inat miş bulunuyordu. Fakat bir harp zamanında mil İnasak boylarının bir uzunlukta olmaları büyücek bir cüzülam: dan bölük eratının seçildiği ka- . | naatini veriy Bizim bölüğümüz ise; büyük bir cüzülamın — zübdesi değildi. tam kendisi idi. Anafartalar mu- emasında kahraman- hklarını delalarca dünyaya tanıt- miş, aylarca ataş Katlarını kendi- ne mesken — edinmis, yıpranmış tecbizatlı, çürümüş ayakkablı in- sanlardı. Elbiseleri ise vatani va- N birkği, beraberliği ihlâl etmek | zifenin ağırlığının canlı timsali suretile herhangi bir hareketa geçmek Mustafa Kamal için doğ- madan ölmekti. Milli beraberliği bozmadan bunu yapabilmek için ortada dayanılacak yer, güveni- lecek kuvvetler yoktu. Bu acı ve yıkıcı manzara ve vaziyet karşısında — Mustalfa Ke- mal, Anafartalarda kumanda et- idi. Uzun boylularla başlıyan ve usulü veçhile kısalarla biten Türk bölüğünün cevheri: gösterişten uzaktı, fakat — bahadırlıkları se- vimli tunç yüzlerinde, vakur du- ruş ve keskin bakışlarında, bü- yüklerine inde ettikleri merhaba- larında okunuyordu. Mareşal Leyman Fon Sanders; büyük kumandanım Mustafa Ke- lmale; mânolı bakış ve el hareket- n ik- Plerile Bulgar kıtasını takdir. etti- | maline çalışıyordu. Yeis ve Küt | ğimi ifede etmiş ve anlaşılmıyan ta kaptırmadığı azmile kolordu- | bir mırıldanma ile de bunu teyi- vücud ediyordu. Damlanun talim ve terbiyesine vakfı | de çalışmıştı. Helbuki; Mareşal bu zamana kadar Türk ordusun- Ömer Seyfettinin Kızı Bize Bir D Bayan Güner diyor ki «Babamın mezarı asri mezar- lığa geçince buraya eski yazı gir- mez diye yazısı alçı ile kapandı. Ya açılsın, ya yenisi yazılsın.> Örnründe şöhrete, mevkic, un- | vana kı vermiyen bir adam varsa ıg::r Seyfettindir. Çok okunan ve sevilen küçük hikâye. lerinden birinde «rütbe ve unvan insanı büyütmez, küçültür» tezi- ni müdafaa otmiştir ki bu bez ha- yatının başlıca e Me- zar taşı da bu basit ve âvare ha- at telâkkisine bir ni ir. Ümer Seyfettinin mezar taşında sadece ga sözler vardır: Ömner Seyfettin burada yatıyor Ömer Seyfettinin ölümünden tam yirmi sene sonra (burada) kelimesinin münası birdenbire değişikliğe uğramıştır. Yeni bir tramvay hattının geçmesi dolayı- sile mezarlık dağılmı:. Ömer Seyfettini başka bir yere naklet mek lâzımgelmiş. Ömnerin kızı Bayan Güner ba- basına çok düşkündür. Hemen babasına yeni bir yer bulmıya ve mezarı nakletmiye talip olmuş. — Hayır, demişler, Örner Sey- fettin edebiyatımıza mal olmuş. büyük adamdır. Mozarı şehir ta- ; Zarının — mertebesi, | yirmi Jaıyıu Günerin babasına gösteri- erdini Par ” eee ngF Ömer Seyfettinin asr? mezarlığa nakledilen mezar taşı ölümünden sene sonra rafından asri mezarlığa nakledi- | len böyle bir saygıya bir diyece. ği olur mu? Elbette olmaz. Yalnız Bayan Güner bir mu- lecektir. Böylece Ömer Seyfettinin me- | Anlattı harririmize iki nokta bakkında derd yanmıştır: — Asri mezarlıkta babamı her istediğim zaman ziyaret ede- miyorum. Ölümünden yirmi seee sonra babamla aramıza birden- bire mevki ve şöhret girdi. Biraz uzak düştük. Buna yanıyorum. Sonra babam yirmi sene evvel öldüğü için mezar taşı caki yazı ile yazılmıştır. <«Asri mezarlığa eski yazı girmez» diye «Ömer Seyfettin burada yatıyor» yazısı badena veya alçı ile kapanmış- tır. Bir defa şu nokta var: Mazi değişebilik mi? Kanunların ger- ye doğru hükmü olabilir mi? Ba- bam; öldi sit taştan ve yazıdan neden yeri değişti diye mahrum olmun? Be- Bim ruhumda yer tutmuş olan | şekle neden halel gelsin? Sonra eğer asri mezarlıkta mutlaka ye- ni yazı bulunması lâzimgeliyorun bari babamın mezar taşına yazıl- masını istediği üç kelime yeni ya- zi ile yazılaın ve bugünkü bada- malı şekil ortadan kalkaın.> Bayan Günerin sözleri, kıymet. li muharririmizin adını anmıya vesile oldu. Bu —münasebetle Ömer Seyfettinin edebi şahsiye- tini gösteren hikâyelerinden bi- rini seçtik, hatırasına saygı gö termek için yarın hikâye sütunu- muza geçireceğiz. zaman dikilen ba- | dan büyük bir kısmına almanlık his ve hesabına kumanda etmit ve yine o0 maksat uğruna, hauâ' lüzumsuz ağır fedakârlıklar yap: tırmış, onu Arıburnunda, cenup grupunda israf bile etmişti. Daha fenası Türkün ahde sadakat ve vefasile — civanmerdliğini unuta- rak, o zamanlar menfaatlerini bedelsiz temin —etmeden hiçbir | maksatlarına alet edemedikleri | Bulgar kuvvetlerinin karşısında imalı bakışlar ve mırikdanmı la Türk bölüğünü tenkidi; kum: danımı da, maiyetini de memle- ket besabına derin derin düşün- | dürmüştü. Gece başlıyan soğuk. bir yağmur, ertesi ken bir kara değişmiş ve garı zonlarımızın etralını çamur der- yasına çevirmişti. Kumandanımın bir yevmi emrile alaylar eralı| oldukları hallerile kâmilen tef- | tişe çıkarılmışlardı. Bu ıslatıcı ve dondürucu karın | altında teftişe tübi kıtaatımız, in- tizamını en muallin ordular gibi muhafaza ediyordu. Yalnız Ana- fartalarda uzun müddet ateş hat- larında değişlirilmeden yaşama- nan tabil olarak verdiği vücut za- fiyetlerile, elbise, techizat ve| ayakkaplarının eekilikleri intiza- | mi u. Mareşal alayın birinde bir eri- | müzin karşısında durdu. Boyu bosu yaradılışın gadrine uğramış |bir adamdı. Yarı çıplak a: ise kalpleri sızlatacak bir halde İidi. Fakat gözlerile ve çatık al- nanın bütün kuvvetile Türk celâ- detini taşıdığını gösteriyordu. Gece tazim resmindeki imalı bakış ve mırıldanmalarını timdi teessürlü bir gülümseme ile söze çevirmişti. Kumandanıma şu sua. K sordu: | — Bu da asker mi? Böüyük kumandanım sert bir eda ile: — Evet, “ekarlâns. Cevabını | verdi. | Mareşal erimizin ayakta nişan almasını emretti: Tercümesi nefere iblâğ edilen bu emrin nihayet bulmasile eri- mizin nişan vaziyeti alması bir Tanda olduğunu görünce heyecan- | |h kalblerimiz sükünete gelir gibi İoldu. Tam münasile ve sıklet merkezi yerinde olarak alman | nişan vaziyeti erimiz hakkındaki | güvenimizi arttırdı. | Mareşal Leyman, erin tüfeği- nin ağzından tutarak ağır cüsse. | sinin, iri boyunun ve Alman si- nirliliğinin bötün şiddetile evvelâ ileri çekti. —» Erimiz yerinden kıpırdamadı. | Ayai şiddet ve aabiyetle erimi- | zi geriye ikti. Asil Türk çocuğu çivilenmiş bir demir parçası ha- | linde kaldı. | Mareşal; kumandanıma döne- | rek ve biraz evvel istihfaflı sua- Kmden mahçup görünerek: — Demir kazık gibi... dedi. Sonra ilâve etti: — Bu Fürk erini hürmetle se- Tümlarem. Kumandanım: — Türk erleri hep böyledir. Cevabile intikamını almıştı. Mareşal cevap vermeden Türk erini vaziyet alarak sekimladı ve | | yürüdü. | En umulmiyan Türk erinin kiyenet ve küdretâri yüzü kızara- rak selâmhyan o mareşal bu ta- | rihten sonra daha üç sene Türk ordularının başında bukundu. Fakat büyük harbin hıtamın- da herşeyi unuttu. Hattâ Tü w_' onlar için döktüğü kanı | Maltada «Türkiyede beş se- ne> yazdığı eserinin bir ye- rinde müttefikleri uğruna iki mil. jysa kurban veren Türk askerle- Tinimthekkında |ancak gevşek bir sürette — omuzlarına — konulmuş olan medeniyet kisvesini süratle silkip atıveriyor) diyor. Mareşal Leyman Fon Sanders idareszliği yüzünden bütün Su- riyeyi elden çıkaran büyük ricat. | kilmiş olan Yıldırım- Ordularına kumandan olmuştu. Mütareke olur olmaz Mareşal kumandayı Mustâba Kemale dev- yü teslim etmek emrini almıştı. Kumandanım aldığı omir üzerine a doğru — karargâhını ter- ketti. Her türlü müşkülât ve ra- | hatsızlıklar içerisinde Adanaya vasıl oldu. Mareşal ağlıyarak ve | büyük bir teheyyüç içinde yıldı- İzım orduları kumandanlığını ku- | mandamıma devrü teslim ederken kBüyük Mustafa Komedi “kucekla- ten sonra karargılhı Adanaya çe- | rim. GÜN Makâüs Talihleri Yenen Adam Yazan: ÜÇ YILDIZ ki yıl evvel Atatürk'ün kol larından bir boşluğa düşü- yor gibi olarak dehşetle gözle- Timizi kapamıştık. Fakat biran sonra onlanı tekrar açlığımız zaman kemdimizi İnönünün kol. larmda buluyor ve yeniden ha- :ıtı doğduğumuzu hissediyor- uk. Atatürk, İnönü zaferinden sonra ona gönderdiği meşhur telgralla: <Vatanın maküs ta- lihini yendins demişti. Birçok seneler sonra — Atanın ölümile tecelli eden ikinci talihsizliği de, onun boş kalan yerini doldur- mak süretile, yine kendisinin | yenmesi mukaddermiş. Bir Büyük Şefin bir millet için me olduğunu son zamanlar- da en acı bir dersle anlıyanlar- dan biri de zavallı Fransa ol- muştur. Fransız ordulan bozguna uğ- radığı vakit Başvekil Reynonun Ayan meclisinde, yarı çılgın bir halde evatan tehlikede, şefimi- zin etrafında toplanalıms diye haykırışındaki fecaati unutmak mümkün müdür? «Şefimizin etrafında topla- nalims güzel, fakat şaf kim2 İşte © ortada yok. Baska bir hengümede belki yine kendilerini derleyip topla- mıçş böyle birisi vardı. — Fakat Klemanso yirmi senedenberi mezarındadır. Reynonun bu feryadı anası bulunmadığını bildiği hakle sıkı zamanlarında <anacığım> diye bağıranların haline ne kadar benziyordu. Şef yok. Fakat ne yapalım ki bunun böyle olmasını onlar ken. dileri ıııe—iık;iı— Atatürk daha hasla yatağın- da yatarken Avrupanın heyeti umumiyesile karanlık bir tüne- le doğru — sürüklendiği görülü- yordu. Ucu bucağı görünmiyen bu karanlık maceraya başımız- da İnönü gibi bir Şefle girmek Türk milleti için en büyük ta- Tih olmuştur. Bizim Milli Şefimiz âadece bir sembol değildir. O bu eşsiz hengâmenin istediği bütün kud. retlere — filen sahip bir baştır: Halkın kendi bağrından çıkar- dığı öz çocuğu; elinde doğmuş yeni orduyu bütün hususiyetle- rile tanıyan Büyük Kumandan; yeni devlet cihazını kendi elile kurmuş Böyük İdareci; Lozan, Montrö ve daha nice zaferlerin babası büyük diplomat ve bun- ların hepsinin üstünde Büyük İnsan, Büyük Kalb. İnönü vatan dışında da çok iyi tanınmış bir şahsiyettir. Bize ilişilmediği müddetçe bitaral- hık hakkındaki vadime sadık ka- lacağını fakat ez kaza toprukla- rımızda mhcera — aramıya kal- kanlar olursa onlara karşı tari- hin en eşsiz cehennem muhare- besini yapmakta tereddüd et- miyeceğine bizün kadar emin olanlar vardır. On dört aydawberj dünya üstünde esip savuran korkunç kasırga topraklarımıza uğrama- dan geçip giderse bilmeliyiz ki bunu, Milli Şefimizin kendi çe- lik karakteri hakkında karanlık macera avcılarına vezdiği fikir ve kanaate borçlu olacağız. mış, alnından öpmüş, kahraman Türk ordularının Mustafa Kema- fin kudretli elile muvaffakıyetle- te mazhar olması tomeoni bulunmuştu. Bu, içten geldiği — zannedilen samimiyet, kumandanımı da, bu ayrılığa şahit olan bizleri de pek mütehasis etmişti. Hiç olmazsa gider ayak Türkü ve Türk ordu- sunu tekdir eden mareşale büyük sernpatimiz uyanmışlı. Bu duygulu hareket ancak bir kaç kişi arasında zeçmişti. Hal- buki Leyman Fon Sandem ayni sene içinde yazdığı eserde Türk ordusuna — olan çirkin — iftirasını bütün bir tanih buzurunda yap- mıştır ki bunu nefretle reddede- O zamanlar Leşman Fon San- dersi ordu içinde bulunan Ab manların en iyilerinden biri va- niyorduk. Askeri kisveyi ve Türle kumandanlığı üzerinden silkilir atılıverince ne kadar gayri insani ve gaşri medeni, ne kadar mü- teassıp bir karakter timsali oldu- ğu eserile belli olmuştur. Aziz Türk mesilleri, herşeyi kendinizde arayınız. Hele devam- h dostluğu yalnız kendi kanınızı taşıyanlarda — bulacağınızı — asla unutmayımız.