22 Ekim 1940 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

V ATAN-- Tarihin En Büyük Aşk Romanı HS Ce Yazan: NİLL KUK Rukiye, Şeyh Babanın Kalbinin Yolunu Buluyor ksuf'lw Öörtüsüne sarıldı. Çiçek- h— €rine uzandı. Krışnanım ço- Ka Bizlarile baraber bu çiçek- Nhfmde bir vakitler raksetti- MĞWne düşüne uyudu. ta Ürk süvarisi, hadımağası- M"Edlkler'ı teminata — rağmen hd::“î kapamadılar. Sabaha s&ıhlmmlınm beklediler. &tina '5 olunca Salime tekrar a binerek civardaki Matura Ne doğru yol aldı. Geceyi q,-—wdı geçirdiğinin etraf ve t Sı[i kimse farkında olmamış- ll!ız..;ne" kalsa ormanlarda ha ve çoban kızlarının ara- ayı tercih ederdi. Fa- ı“::“l!nm şan ve şerefini göz- © tutarak Akber Şahın av- Merakile —şehrin civarında Iğı köşke yerleşti. T Şah gözdesini aramak her tarafa atlılar saldırmış- Öşk üzerine Şahın bayrağı 'nce takım takım atlılar her H'“ €tten buraya — üşüştüler. a ayni haberi getirdi: b%. m gize ihtiyacı vardır. l saraya dönrmenizi istiyor. î"“î kadın şu cevabı verdi: F FİFE F h ile Hindi bir köprüdür. Eğer baban bu ara- dıklarının hepsini bir tek ka- dında bulsaydı aşkını elbette birkaç kişiye dağıtmazdı. Ben aradığım, düşü K | d ebildi Kulağımıza Çarpanlar Amerikadaki Garip Kanunlar Amerikanın garip şeyler diya- rı olduğunu söyliyenler bir defa daha hak kazanmışlardır. Bunu isbat için Amerika hududu da- hilinde câri olan kanunlardan bazılarını bildireceğiz. Teunessee hükümeti bir nisan- da herkesin biribirini «nisan ba- hğı»r adına aldatmasını şiddetle ğgim herşeyi o kızda buluyorum. Benim başka kadına ihtiyacım yok. — Racabut hanedanile ittifak kurmıya ihtiyacın yok mu? — Hayır, bu suretle ittifaka d tir. Cenubi Caroline hükümeti şi- şe fabrikalarmın kadın vücudü şeklinde şişeler imal eylemeleri- ni bir kanun ile meneylemiştir. Kaliforniyada, hükümet bar- yüksek iskemlele- ihtiyacım yok, Onları benimle AA müttefik olmıya kılıcım| cbur | larda ederim. — Bab kılıcınd daha tin istimalini bir kanun ile meney- - HYAT abı Ha bir kanun ısdar eylemiş- | Tarihte Tür klerin Yaptıkl_arı “Mühim Tahriri Nüfuslar Türk Hesabını Kaçırdıktan Sonra Çök- miye Başlamış Sayımı da Unutmuştur Türk; medeni, içtimat ve ik- tısadi ihtiyaçları hiçe sa- yarak bir kasırga gibi ufuklardan ufuklara akan bir millet değildir. Türk girdiği ve fethettiği yerler- de herşeyden evvel nüfus ve bi- na sayımı yapardı. Alacağı ver- gi ve askerin miktarı, şehrin iaşe ihtiyaçları, çalışacak kolların sa- yısı bu süretle — tesbit edildikten sonra başka işlere geçilirdi. Türkün çok eski zamanlardan- beri nüfus, yapı ve mevaşi sa- yamları yaptığını gösteren birçok tarih vesikaları vardır. Türkler Avrupanın göbeğine kadar s0- kuldukları zaman garplılara ista- tistik y öğretmişlerdi. keskin, daha cesur bir kılıç ola- maz. Fakat bir hükümdar her işte kılıç kullanamaz. Hem asker, hem diplomat, hem âdil bir hâ- kim olması lâzımdır. — Bunların hepsi lâftır, boş lâf... Şeyh Baba bu sözlerden sonra Rukiyenin yanından kaçtı. Gece yarısı bahçeye sokuldu. Havu- zun yanına oturdu. Çıldırmış bir insan gibi gözlerini sulara dik- mişti. Bütün gün derslerinden k a ı,ı di e$ k L ti : N: bile i kılma- k%*ğenüz saraya dönen e öylece haber verin. Sıu_. bütün bu habercilere ikram etti, atlarına bak- dqü nra hepsini geriye gön- Şahin emirleri nasıl itiraz Srsle herkes Sali i yetlerini de öylece kabul etmi- Wy tı. (Genç kadını diğer tün kadınlarından ayrı ve üs- İaya tyan yoktu. Yüzünde sa- F.k—".hsuı küçük peçe vardı. t süvari kıyafeti ve bütün Miye, kilerle kıyas kabul edile- Sceğini, dağlarda doğmuş, Taa*rkantdan gelmiş, halis bir İa, olduğunu hatırlatıyor- kalime, Rukiyeye kısa bir mek- Göine anı dilerim.> iq,h““den güçtü. «Kadınların en akıllısı, aldığın iş güçtür. Muvaf- Şeyh Baba halinde idi. Anber racası- | gitti, dualar etti. Sonra şiir dolu 1. Mektup şu sözlerden | mıştı. Allaha küskündü. Peri kı- zı hakkındaki dualarını dinleme- miş, kızı kendisinden ayrı düşür- müştü. Rukiye onun yerine camiye hulyalara daldı, ilham aradı. De- likanlının kalbinin yolunu mutla- ka bulması lâzımdı. ah güneş doğarken bahçe- |ye çıktı. Şeyh Baba hâlâ havu- zun kenarına yığılmış duruyordu. — Yavrum, dedi, sana birşey soracağım: Bir gülün bir yapra- ğını koparırsan güzelliği bozu- lur, değil mi? — Bunu ne diye bana soru- yorsun ? — Çünkü bütün kadınlar bu dünyada bir tek gül teşkil eder- ler. Hepsi birden kocaman bir gülün yapraklarıdır. gülün kal- binde de bütün dünyanın anne- liği ve aşk ilâhesi saklıdır. Gülün bir yaprağını koparırsan bütün gülü incitirsin. Şeyh Baba, sana sevdiğin kızın hatırı için yalvarı- yorum: Zavallı bir kızı incitmiye kalkışma, Mihrünniıny; cidden ?:.ğ'ı“e evlenmesine Rukiyenin Tnetj âr olduğunu duyunca kıya- e&ri kopırmıytı: ti iya beni kur k hi, Ne diye beni sevmediğim ’“ı:.:;n kucığınn atmıya çalışı- kd diyordu. üna çare yok. Artık ni- n,_n:.hnnştuı. Kızla düğün ol- Şuny afa imkân kalmamıştır. de * da düşün ki bu nikâh işin- o d:"f_ ne kadar kabahatsizsen biş " öyledir. Ne sana, ne öna iki h'w sormamışlardır. Mesele h"hm'f“mdar arasında kararlaş- *Vvel "_'- Sen doğmadan biraz İlh bir kale yüzünden az kal- Yaşş Muşacaklardı. -Baban harp &ti € bir şatranç oyunu teklif H"h' Oyunda kaleyi kazandı. lhı YA önüne geçilmekle bera- Mık' hükümdar arasında tam Zdi ük kurulması için böyle bir Mî::' llizn'rıdı. Daha sen doğ- h?dî. u izdivaç kararlaşmış bir Va Fakat plânı yaparken şunu kiy MNediler ki ben başka bir İşi , Svebilirim. Benim aşkım bu î'çıqlirmiyor mu? ette güçleştiriyor. Hele tü için... İşte bunu hatir- kım ' da kıza iyi muamele et, rma. Günahtır. Olga FM kız pek küçük... Nasıl tin, “TMadiden onunla evlenemez- bazlç Küçükse — beklerim. — Ben V, kiz istemiyorum. Ütediy, “Rim tatlı yı:.vnım. her:;yq gibi olsa, dünyada î.lı:dğ% geçilmezdi. Ne yapa- ı...l"’yıe aksilikler de vardır. Sün sonradan kavuşur- biıdâ" hükümdarın kalbinde eıhın.'lzlı kadına yer vardır. ht;,i bak. Salimeyi de seviyor, de, anneni de... aai ır, î:?_:vd. birbirinizin üstüne bu te d%“ıenmızdi. Babam aşk R"li;k olduğunu hiç bilmez. îllq. Ye, bu söze halis bir ka- albin , raz etti. Akber Şahın Ş,“I. k © yeri olduğunu biliyordu. l"'lgyt.’ alarına değilse bile Sa- ima ©* aşkını ve bağşlılığını İ d!diîif'ml etmişti. Delikanlıya h !._4“ VBlZim her birimizin y Ç atında başka başka ro- Ve :lmı Salime ona heye- ÇEŞ “î_“!ekeı verir. Benim ya- €© sükün ve haz bulur. eryemüzzaman — Türk se' onun olan- ların hepsine şefkat ve merhamet göstermen lâzımdır. O zaman o büyük gülün kalbinde saklı olan annelik ve aşk ilâhesi sana acır, seni günün birinde sevdiğine kavuşturur. Sana nikâhladıkları zavallı kızı, sevdiğin kıza seni kavuşturacak bir köprü diye kar- şıla, Anber racasının zavallı ma- sum kızının kalbini kırma. Sen bu kızı boşarsan kendi küfvü olacak başka hiç kimse onu al- maz, kızın bütün hayatını yıkar- sın. Baba bu sözlere cevap bulamadı. Rukiyeye baktı. Ka- dının ağzından çıkan sözler, Al- lah tarafından ilham edilmiş gi- bi geliyordu. Havuz kenarında geceyi geçirirken Allaha dua 'et- miş, yol göstermesini — istemişti. Rukiye, belki de kendisine, dua- sının cevabını getiriyordu. Kadın, sözlerinin tesirini gö- rünce tekrar etti: — Anber racasının kızına sa- adet verirsen büyük gülün kal- |binde saklı duran aşk ilâhesi se- Zaten | ni mutlaka günün birinde Mih- rünnisaya kavuşturur, yavrum. Şeyh Baba, nikâh resminden- beri ilk defa olarak tebessüm etti. Üvey annesinin elini öpüp başına koydu: — Pekıi, dediğin olsun, anne, dedi, kızla evlenmiye razı olu- yorum. (Arkası var) ŞEHİR TİYATROSU Mklnannı lâyihasında bu tedbirin sarhoş- luk ile mücadele için alındığı tas- rih edilmektedir. Teksas hükümeti «15 yaşından el kl mübadelesini kanun ile meneymiştir. Counecticut hükümeti de genç aei bazı kalarda at ile gezinti yapmalarını meneyle- miştir. Kâğıttan Ev Yapılır mı ? Kâğıttan birçok şeyler yapıl- dığını biliyor ve işitiyorduk. Son günlerde garip şeyler gibi Ame- rikada kâğıttan evler de yapıl- mıya hN J. A ÇA | Massachussetts'de Pigean Cove n AŞ | Türk hesabını kaçırdıktan sonra çökmiye başlamış ve çökerken de her iyi iş gibi sayım yapma- sını da unutmuştur. Bugün garp- tan aldığımız nüfus sayımı usulü Türkün kendi işidir. Onüun için hiç yadırgamadan muvaffakıyet- le tatbik edilmektedir. Türk tarihinin muhtelif çağla- rından alınmış birkaç sayım ör- neği vereyim: Topkapı sarayında Üçüncü Ahmet kütüphanesinde 219 nu- marada kayıtlı «Zübdetü Keşf-il «memalik» adlı arapça yazma bir eser vardır. Halil Zâhiri ta- ifınd Mısır hükümdarların- dan Beybars adına yazılan bu kıymetli eserde Mısır askeri teş- kilâtı haber verilirken Mısırlıla- rın yaptırdıkları bir nüfus sayımı köyünde Elis F. S da yetle ettirili- bir köylü müthiş bir gazete"me- raklısı imiş. Günün birinde Elisin kafasına garip bir fikir girmiş: Eski gazetelerden bir ev yap- mak.. Derhal faaliyete geçmiş ve iki odalı, bir de mutfağı bulunan bir küçük ev yavrusu inşa etmiş- tir. Bu evin beher duvarı 215 ga- zete bal » A | ve rin üzerine bir kat vernik geçiril- miştir. İsk e KA l k i, leri de gazete kâğıdından yapıl- mış olan bu ev, şimdiye kadar birçok fırtınalara mukavemet ey- lemiş... Gazeteden ev herkesin mera- kını mucip olmuş; bunu seyrey- lemek için yüzlerce insan her pa- zar otomobillerle bu köye geli- yorlarmış... Cemil Ağabey yor. Mısir Şarktan gelen kuvvetli ae na gönderilmişti. Bu nıklnm!ır düşmanın' fena niyetini yenmiye kâfi geldi. D ( yet İstanbulda tahriri nüfus yap- mıya memur edildi. Bunlar Ana- doludan hicret edenleri — tesbit Ki kel ve ay klardı. Tah- Mesalik-ül-Ebsa Fi emsar adlı 27 citlik arapça bir eser yazan kâtip Dimeşki Selçu- kilerin inhilâlinden biraz sonra Anadolu beyliklerinde seyahat eden Cenovalı Balaban ve Siv- rihisarlı Çıplak Haydarın notla- rını ve müşahedelerini nakleder- ken her beyliğin çıkarabileceği yaya ve süvari askerin miktarını da rakkamlarla göstermiştir. Bu da Selçukilerin zamanında ve Anadolu Tevaifi mülükü devrin- de Türklerin sayım işlerine ver- dikleri büyük ehemmiyeti ortaya koyuyor. (1| Dursun Bey Fatihin üzengisin- de İstanbula giren ve Fatihle be- raber Ayasofya kubbesine çıkan bir tarihçidir. Onun anlattığına göre (2) Fatih İstanbulu alır al- maz ilk işi nüfus ve bina sayımı olmuştur. Nüfus sayımına da bu Dursun Beyle dayısı Bursa vali- si Cebe Ali Bey memur edilmiş- lerdi. Fatih İstanbulda bina ve nüfus adedini tesbit ettikten son- ra şehrin iaşe ve imar ihtiyaçla- Tını L İ k içi A e ienel. buraya sanatkârlar ve başka in- san kafileleri getirtmiştir. (3 | 'Türkler Rumelide işgal ettik- leri yerlerin ilk evvel nüfus sa- yamlarını yaptırmışlardı. Rume- lide baştan başa Türk hâkimiye- H teessüs ettikten sonra da sa- yımlara fasılalarla devam edil- miştir. Bize kadar gelen yazma bir tehdit | T du. Hükümdar Şüra heyetini fev- kalâde bir toplantıya çağırdı. Bu | tehdidi karşılamak için tedbirler düşünülüyordu. Müdafaa nazırı dedi ki: — Bizim askerimiz düşmanın- kinden çoktur. Derhal bir sayım vyapalım. Memleketin çıkaracağı asker miktarını bir liste halinde düşman başkumandanına ve hü- kümdarına gönderelim! Tasvip edilen bu teklif üzerine derhal nüfus cerideleri hazırlan- | Muır.l Dimeşk, Trablusşam, Safed, Ha- | dı. Ve yapılan: sayımda leb ve Gazze 74 bin, bütün Arap kabileleri 80 bin asker çıkarıyor- lardı. Buna mukabil Gazzeden Diyarbakıra kadar olan sahad ikalara göre Türkler Rumelin- de yaptıkları nüfus sayımlarında erkeklerin adlarını ve yaşlarını, kadınların da yalnız yışlırı'm 've rir birkaç ay devam etti. Fakat aradan yarım asır kadar bir za- [mın geçtiği için Kayserili muha- | cirleri İstanbullulardan ayırmak | güç oldu. Bundan dört sene sonra H. 1048 yılında ulda bir sa- yım daha yapıldı. Üç ayda ikmal edilen bu tahriri nüfus ve mebani çok muvaffakıyetli neticeler ver- di. Zaten padişah tahrir ferma- nını müteakıp sadrazamı çağıra- rak: — Amma bi garaz adamlarla bir dahi teftiş ettiririm. Tahrir ettiğinizde hılâf bulunursa tah- rir edenleri dört pare ederim, demişti. Filhakika bu tahrirden çok |parlak neticeler alındı. Tahririn neticesi «Evsafı Kostantaniye» adile bir divan halinde loplınıî İrak padişaha sunuldu. Tarihçi |wvakanüvis Solakzade bunu padi- şaha okudu. Bağdad ve Revan fa- tihi bu parlak neticeden çok mem nun olduğunu tahrir heyetine te- şekkürlerile beraber bildirdi. Bu kitap sonra Bağdad ve Diyarbe- kir valisi olan Melek Ahmet pa- şanın eline geçmişti. Evliya Ç:eî lebi de bundan istifade ettiğini (1) Bu eser Ayasofya kütüphane- sinde 3415 - 3439 da kayıtlı olarak muhafaza edilmektedir. (2) Tarihi Ebülfettah, Mukaddeme, Sayfa 3, (8) Âşık Paşa Zade tarihi S. 143 (4) Naima tarihi Cilt 3 S, 249 (5) Evliya Çelebi Cilt 1 S. 508 sayılarını yazdıkları anl tadır. Müslüman kadınların isim- leri sayım ceridelerine geçiril- mezdi. İkinci Selim, İstanbul mollası Zekeriyyanın riyasetindeki bir heyete İstanbulun nüfus ve ya- pılarmı saydırmiş ve bir istatistik | yaptırmıştı. Dördüncü Murat Revan fethine giderken Kayseri ve havalisindeki birçok köylerin ıssız ve mümbit toprakların ba- kımsız kaldığını gördü. Yerlile- rin Celâli hareketlerinden ürkerek |İstanbula hicret ettiklerini anla- dı. 40 denb - Antakya ve İskenderun dahil - tam 180 bin süvari çıkaran bir Türkmen kalabalığı ve kesafeti vardı. Elde edilen istatistik cet- veli bir elçi ile Şark hükümdarı- ocaklarını terkeden bu adamla- rın iadeleri için Bayram Paşaya emir verdi (4). H. 1044 yılında Seyit Mehmet ve mü it Hü i yurtlarını ve | DOKTORUNUZ DİYORKİ: Havalar Soğuma- ya Başlayınca.. güneşli günleri vardır. Bunlar insa- nı aldatır. Bütün bir yaz ince elbise- birinde kalın sis — 38 EŞEELEK Uruçlu Bir Dostumun Masalı Yazan: B. FELEK apuru kaçırdım diye ga- zaplanırken koluma gir- e di: — Gel Allah aşkına! Sana birşey anlatacağım! dedi. — Buyur! dedim ve dinle- dim. O anlattı: (İsim ve adres tasrih etmi- yeceğim. Teşhir ediyor diye belki kızarlar) «— Benim Belediyenin (fa- lan) müdürlüğünde bir kâğı- dım vandı. Takip ettim. Kalem- deki memurlardan biri elime bir numara verdi «kâğıdınız 5 teşrinievvelde falan kaleme git- miştir» dedi. İki kat merdiven çıktım ve kâğıdın gittiği o ka- leme vardım. Numarayı göste- rip sordum eböyle bir kâğıt bize gelmedi» dediler. Ben bu işi yaptığım gün teşrinievvelin on ikisi idi, Kâğıt beşinde git- tiğine göre vaziyeti memura izah ettim: . «Kuzum birader! Bir iyice arasanız. Teşrinii lin beşinde gönderilen kâğıt bir kalemden ötekine bir hafta- da gitmez olur mu?> Memur çıkıştı: «Gelmemiş dedik ya» dedi. Ben tekrar aşa- ğı indim. İlk kalemde bana ta- rih ve numara vermiş olan me- mura «efendim! Kâğıt gitme- miş» dedim. O ısrar etti enasıl olur efendim! Gönderdik» de- di. Ben tekrar yukarı çıktım ve tekrar <efendim kâğıdı gönder- dik diyorlar. Rica ederim...> Memur kesti attı «Bizim kalem- den bu kâğıdı kim almışsa im- zasını göstersinler». Ben tekrar aşağı indim. ÂAyni memura tek- rar başvurdum «kâğıdı kim al- mışsa imzasını lesinler diyor- lar» dedim. Bu 'sefer memur «bu masanın memuru gelsin de imzayı göstersin» dedi, Ara- dı'ı-nzıdı şöyle bir muhavere ol- u: — Memur nerede? — Dışarı çıktı! — Saat iki buçukta memur dışarı îıkır mı? — İnsan değil mi efendim! İşi vardı. | — İnsandır amma onun işi burada oturmaktır. Eğer çıkmı- * ya mecbur olursa yerine birini bırakması lâzımdır. — Yemek yemiye gitti. — Saat iki buçukta yemek birdenbire, bulutlandırır. Şiddetli bir seyin ağanın riyw$ndekî bir he p d yağmur ansızın havaları soğutuverir. Bir gün evvel L MÜLTECİLER ARASINDA BİR REPORTAJ ) Çekoslovaklar Anlatıyorlar: « Politika İle Alâkamız Yok. Fakat İşgal Altinda Yaşamıya Tahammül Edemedik. Her Şeyi Bıraktık, Kaçtık. ,, «Bir de Şu mültecileri yerlerinde gezeyim» dedim. Elimde birkaç ad- res var. Bunlardan birini seçiyorum, Beçtiğim yer, İstanbulun üçüncü sı- nıf otellerinden biri... Sakın buna ba- | karak bütün Çekoslovak mültecileri- nin fakr içinde yaşadıklarını zannet- meyin. İhtiyaç içinde bulunan mülte- cilerin sizde daha fazla alâka uyandı racağını umduğumdan bu grupu seç- tim, kesesi dolu. Rahat bir apartıma- na yı rinden bize ne?.. Böyleleri de yok de- il.. Zaten Bu Çek mültecileri hemen her meslekten, her sahadan insan- lar... İçlerinde çok yaralıları da var, az paralrları da... Fakat hemen hiçbi ri maddi yardıma muhtaç değil, en Kötü hallisi beraberinde getirdiği ve yahut daha zengin vatandaşlarından aldığı bir miktar para ile geçinip gi- diyor. İçlerinde münevverler ve bilgileri- le gi bir şeref ve- DRAM: T OTELLO KOMEDİ: Fransız Tiyatrosunda OYUN YORTUR recek kimseler var. Böylelerine artık kendi vatanlarında yaşama hakkı ve imkânı olmadığını düşünmek ne acı şey... İçlerinde yalnız bir erkek var, Oteldekilerin çoğu kadın... Kadım- Ya_zan: MİHRİ BELLİ ların kocalarını, kardeşlerini soruyo- rum: — Çekaslovakya için daha iyi ça- lışabilecekleri yerlere gittiler. Diyor- lar. Bunların içinde çalışan veya iş a- rıyan kimse yok. Ellerinden geldiği kadar sıkı tasarrufla yaşamıya ça- lışıyorlar. Ucuz olur diye yemekleri- ni de otelde pişiriyorlar. Günlerini de İstanbulun tarihi eserlerini gez- mekle geçiriyorlar. Bunların hayatı, şimdilik zoraki ve uzun bir tatil... So- rüyorum: — Çoğunuz memleketteki siyasi faaliyetinizden dolayı kaçmıya mec- bur oldunuz, değil mi? — Hayır, diyorlar. İçimizde öylele- ri de var. Bunların çoğu son parti- lerde çalışıyorlardı. Fakat siyasetle hiç alâkası olmıyanlar da işgal al- tında yaşan demedi ler, Yerlerini, mallarını, mülklerini geride brrakarak gördüğünüz yolda DİKKAT: » Bu film si: Sinema Dünyâsının En Parlak Yıldızı En Güzel Kadını, İlâhı MARRve ROBERT-TAYLOR taratından nefis bir — surette SEVE İsimli büyük bir aşk macerası takdim edilecek yaratılan KADIN dık dünyasının hakiki bir pırlantasıdır. Telefon: 40868 bir mülteci hayatını tercih ettiler. Bu neden böyle mi? Çünkü © Prağ sokaklarının şimdiki halini gör (25) bulan hararet dere- cesi bir gün sonra (9-10) a düşer düş- mez az zaman içinde vukua gelen bu tebeddül, vücut ve sıhhat üzerinde, tesirini göstermekten geri kalmaz. t tabii mizi di aalıış İnsanlar da, havaya göre, giyecekle- ri ince veya kalmın elbiselerle bu mü- vazeneye yardım etmiş olurlar. mek bir Çek için t bir şeydir. Düşünün bir kere; Düş- KA İşte o kadar. Kalktım, © dairenin müdü- rüne gittim. Nezaketle kabul girdi. Evvelâ yerinde olmıyan adamı sordu. Sadra şifa bir ce- vap alamadı ve benim kâğıdı- * mın ne olduğunu araştırıp bul- masını emretti. Bir müddet son- ra memur, bana karşı almış ol- duğu kabarık tavrının tamamen zıddı bir eda ile haber verdi: — Efendim! Beyin kâğıdı mış; gitmemiş! Müdür özür diledi caffeder- siniz» dedi ve benim kâğıt yo- la girdi.» Arkadaşımın naklettiği bu wakanın yüzlercesine tesadüf edildiğine man Aaskerlerinin Çeklerin ğuyunca bas| kalemlerde ZI bu h SK göre l idare ve zaif sıfatile bir Çek şehrinde a- yakkabılarını yerlere vura vura do- rııeruqmlıolulırbnıdlııvıde- laşmalarını... Bir Çek bunu kolay ha- | Biş ç: olur zım edemiyor. Bu manzara insanı| vt Zzarar . Her şeyden evvel her şeyden ti iyor, Yi di karşı mev- tan bile. İşte bunun için aramızda | Cut olan dayanıklık hali, soğuk tesi- lcilerin kara y rile, bire azalır. istifa - lara da rastlıyorsunuz. Bunlarında Türkiye ve Türkler hak kında ne düşündüklerini öğrenmek istiyorum. İçlerinden biri: de için fırsat bekliyen mikroplar der- hal faaliyete geçerler. Bundan dola- yıdır ki, havalar soğumıya başlayın- ca burun nezleleri, bademcik iltihap- ları, soğuk 1, bronşitler bir- — Burada bize insan l yapıyorlar diyor. Biz buna karşı min- net duyuyoruz. Türk milleti misafir- perver ve asil bir millet... Kadınları- denbire çoğalırlar. Aramızda öksü- rüklü insanlar peyda olur. Vâkra bu hastalıklar üç, beş gün süren ehem- mızdan biri - muş. Boyacı eskiyen bağlarını da ka- dına sormadan değiştirip yerine ye- nilerini bağlamış. Para vermiye sıra gelince kadının fazla parası olmıyan bir mülteci fakir M âr Fakat zatürrle, zatülcenp.. gibi ağır has- kapı de w- nutmamak e Dr. NURİ ERGENE boyacı para kabul etmemiş. İşte bu gibi küçük vakaların yekünundan gi- zin ha İi ıy—l i ALENEN TEŞEKKÜR Taksim sinemasında şimdiye ka- doğuyor. Bu insanlarım bu sözleri samimi olarak söylediklerine kaniim. Şüphe yok ki, burada birçok yerlerden daha iyi muamele görüyorlar. Fakat ne de olsa Türkiye onlar için gurbet sayı- 1* Kendilerini bu şehirde kısa bir * nan geçirmiye gelmiş bir misafir gibi gör! vorlar. Di dar gör iş büyük bir muvaffa- kıyetle gösterilen ÇANAKKALE GEÇİLMEZ Filminin Pazar günkü seanslarında halkm Ebedi Şefimiz ATATÜRK'ü ve MİLLİ ŞEFİMİZ İNÖNÜ'yü al- şüphesi vardır? Alışmışız da belki bize bat mıyor. Lâkin bir memurun mas- lahat sahibinin işini böyle haf- talarca geciktirmiye ne hakkı vardır? Ve ne hakkı vardır bir müdürün işi özür diliyerek ka- ihmal ve ataletin suçunu affet- mek kimin hakkıdır? ye uğraştığımız âfet budur ve — halkın dairelerimize girmekten korkmalarının sebebi de bu çe- şit memurlardır. Bunları görüp işittikten son- ra bazı resmi dairelere de iş sa- Bizim resmi gçoğunda ashabı mesalih, çalış- ma unsurlarından biridir ve onu — Bence memurun — kü sürati yarıya iner. bunların ilk sebebi çe bir haftalık, iki haftalık, bir — aylık, bir senelik evrâkın masa- h ' & | Ha . , a. kışlamak üzere hakkile gösterdiği te- hacümü idare etmek hususunda bü- L. , ”arın hepsi tek ayak üstünde bek- Tiyen bir insan hissi veriyorlar. Bu yük y kları görülen ve bu filmin Şşarkılarını besteliyen ve okuyucu müÜzZisyenlerini idare eden savallıların i, mil, büyük SADETTİN KAY- jinseim umduğu netice: Harbin iyi bir şıkilde sonuna gelmeti, milletle- ,rin hürriyet ve istiklâle kavuşmaları.. NAK'a âlenen teşekkürlerini takdi- mi kendisine borç telâkki eder. ÇE MERAKLIL Modern salon ve yeşillikler, ma- vi çamlar 100 çeşit güller, Ka- melyalar, Manolyalar, Açalya- lar, Kaktuslar ve sâaire... Orta- köyde Ankara Bahçesinde bula- bilirsiniz. — VASİL Taksim Sineması Müdüriyeti patmıya! Ve nihayet böyle bir ; İşte kırtasiye diye tepelemi- — hiplerinin sokulmak istemediğini — işlerimizin bir — aradan çekersek işlerin bugün- — işle değil, zamanla kayıtlı olu- — şudur. Bu usulü ıslah etmedik- — etti. İşi anlattım. Memuru ça- N evrak defterinin arasında kal- muhtelir O

Bu sayıdan diğer sayfalar: