20 Ekim 1940 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 20-10-940 A | Tarihin En Büyük Aşk Romanı Yazan: NİLLÂ KUK Şeyh Baba, Çıldıracak Hale Geliyor —1 Nü'h biter bitmez Şeyh Baba fırladı. Dikkatle bakınca bu ka- salonundan — savuştu. 'dının yine Rukiye annesi oldu- lıd'!]&nnı zaptedemiyordu. | ğunu gördü. Rukiye bir aralık *lnımm Anber racasına ve| kayboldu. Sonra göründü. Tek- Ci sefirlere göstermesi doğ- | rar kayboldu. Nihayet yaklaşa- Yer van l."lâzdı Göğsünde yanık bir|rak Şeyh Babanın elini tuttu. Vardı. Bağırmak, acılarını| Renk renk çiçekler arasından Yordu, dünyaya —duyurmak isti- | ilerlediler. Karşılarına bir merdi- içe hareket edememişti. H Yanıyordu. Mert bir erkek 'e Anıber racasına şöyle de- f&ıı H uğeun sizin kızınızı alamam: "'nı lu“ih &t değ biün ği ok“mık hükümdarlara — meydan istiyordu. Aşkının haki- *qnld“ülnu ancak bu suretle **Byı Üim: aşkını pervasızca bütün | ilân ederdi. L,ânkl babası ona ne yapabi- Anber racasından ne per- Bişebilirdi. Sİm""ellnden duyduğu sözü çör adı: «Hakiki âşıkları ölüm iİYamaz!» Simnediş İ bir âşık gibi hareket Vüşa iğini, artık Peri kızına ka- d% acağını düşündükçe çıl- B“ü’l oluyondu. düşünce yüzünden yesi son Şd:îyl bulmuştu. Kutbüddinle Sik, Nuşmak istemiyordu. Tn Aya dizilen zabitlerin safla- y""lk ileriledi: ime anneme gitmeli- l.,,. o ) mutlaka derdime çare bu- & düşündü. enin dairesine koşunca boş buldu. Kapısında bir | Zuı bile yoktu. Salime anne, Salime anne.. bağırarak odadan odaya 'erdelerin arkasını, köşe- Ucağı aradı. Ağlıyarak şu tekrar ediyordu: u;.h hagat Ş&ıe Gylu di , lime anne, sen de mi be- hiz, bi em-l'l? Ben dünyada yal- kaldım, ki,;qğayır. Şeyh Baba, yalnız, Ş% değilsin. ' Baba etrafa baktı. Üvey dom inden Rukiye kendisine Tnih REIlym-ı:hı Rukiye hare- | le, dıy akıllı ve tedbirli kadını t"'lll'ııxnıştı Rukiyenin yü- ü&’ tebessüm, Şeyh Babaya hn Sükünet verdi. Fakat deli- b“nl da kızdı. Hayır, sükü- İey m“mlyordu Bütün kederi Md lelmelıydı Üvey annesine | de? Stle dedi ki: Diye sordu. Şah derhal onu dı;;, BS“D buraya ne diye gel- | istiyor. Hiçbir tarafta bulamıyo- en Salimeyi arıyorum. v'?d' in esrarlı bir tavırla cevap V nHırem bahçesine git, ha- $ Yanında bekle, aba itaat etti. Havuzun Tüng, a a, Lotüs çiçeklerinin ya lîh tdu diz çöktü. Bir mucize bek- 'ıfı.n;d"'lhue havuzun diğer ta- lık: bir kadın hayali belirdi. nl, | BUGÜN MELEK SİNEMASINDA ven çıktı. Buradan aşağı indiler. dılar. diller vardı. di: gibi güzel kokulu şeyler yanıyor- du. Koridorun diğer ucunda bir başka bir kıza vadet- | merdiven gördüler. Buradan çık- | tılar. Gün ışığına tekrar kavuşun- hisler kendisine biraz geç[ca Şeyh Baba, Salimenin dairesi On dakika evvel olsay- | önünde bulunduklarını ıııdllelenu bütün seyri, bütün | gördü. hissile bütün dünyaya, | tırıp ayni yere getirdin? Cidden kederi hafiflemişti. kiyenin tebessümünde teselli ve- rici bir hal vardı. lamak zamanı değildir. Eğer sü- künet gösterirsen ve akıllıca ha- reket edersen sevdiğin kıza gü- nün birinde kavuşursun. O kızla zaten henüz evlenemezsin. Peri olmasına kaçmıştı. bu düşünceyi anlamış gibi izah | etti: gibi bir insandır. Eğer bu sarayın bütün kadınlarına peri dersen o başka... gördüğün zaman ründüm, sonra kayboldum, de- ğil mi? Bu bahçeler garip bir şe- kilde yapılmıştır. İşte bu sebeple kız vakit vakit gözünden kaybol- du. Sen de onu peri sandın. Bu kız insan evlâdıdır. güzel bir kızdır. Fakat yaşı çok it | küçüktür. Onunla evlenmek için nasıl olsa beklemek lâzımdır. Be- nim nasihatimi dinlersen günün birinde mutlaka onu bulursun. sorarken bir hadımağası görün- dü. Telâş içinde sağa sola koşu- yordu. laştı: rum. tebessümden söylemiyordu. Had ce üvey annesine sokuldu ve ku- lağına fısıldadı: Hem bana tavsiye edeceğin plân ne idi? N ! ümide düştü, yerinden | (Arkası var) KETNERET NEŞE - EĞLENCE - ZEVK - Kuyruklu YILDIZ y Fransızca sözlü - Baş Rollerde: Ayrıca: FOX yeni dünya haberleri, Kederden er tarafı taş bir koridora var- Bunuün her tarafında kan- Kandillerde günlük | tir.» Dedi. VATAN || Sinema Terkidi lll ( —— ae SAYIM ARIFESİNDE BIR DAVA Emil Zola Filmi LâAle sinemasında senenin çok kuv- vetli bir filmi gösterilmektedir: Zo- lanımn hayatı... Emil Zolanın hayatı, Dreyfus meselesi demektir. Bu mese- lenin içine girmeseydi, Zolayı şimdi unutmuş olacaktık. Çünkü eserleri- nin sanat itibarile değeri mahduttur. Oyundan sonra bir arkadaşım: «Drey fus meselesi demek, Zola demek- Ben de: «Zola demek Dreyfus demektir.» Diye cevap ver- dim. Dreyfus meselesi dünya tarihinde en ibret verici bir meseledir. Hak mefhumunun ne yalan esaslar üzeri- ne kurulduğunu gösteriyor. Zola gibi medeni cesaretli bir adam olmasay- dı Dreyfusun ömrü haksız yere mah- kümiyet içinde geçecek hiç kurtulmı- yacaktı. İçtimal eserler filminde her zaman muvaffak olan Pol Müni, Zolayı fev- kalâde bir şekilde yaratmıştır. Yusııf AHISKALI hayretle — Beni ne diye böyle dolaş- — Sana hayatın esrarlı birşey Kendini yokla, Şeyh Baba kendini yokladı. Ru- Kadın dedi ki: ı — Bana bu sarayın en akıllı | kadını derler. Bunu bilir misin? — Bilirim. | — Öyle ise sözüme inan: Ağ- — Neden evlenemezmişim? Şeyh Babanın aklı yine kızın Rukiye — O kız Peri değildir. Bizim | Beni havuzun kenarında defalarla gö- Sana lâyık, — Nasihatin nedir? Bana söy- Şeyh Baba bu suali heyecanla Rukiyeyi görünce yak- — Aman, Salime Sultan nere- Rukiye cevap verdi: — Benim hiç haberim yok. Şeyh Baba, kadının yüzündeki anladı ki doğruyu gidin- -Sihhat ve Nüfüz olduğunu, maksada varmak için | bazan karanlıklarda dolaşmak edebıln'dı Mert bir erkek | ve beklemek lâzım geldiğini an- bir vaziyette çekinip sus- | latmak istedim. kederin geçmiş değil mi? Bugün nüfusumuz sayılıyor. Bunun ki nüfus say danberi, milletimizin, ne kadar çoğal- dığını anlamak ve tesbit etmek mümkün olacak. Bir Türkiyede Körlerin ve Sakatların Vaziyetleri (B. Mitat Enç, Türkiyede sa- katların terbiyesine ait mese- lelerin yegâne mütehassısıdır. a Gazi Terbiye Enstitü- sünde bu ihtısas sahası hak- kında ders vermektedir.)| Yeni bir nüfus sayımının arifesindeyiz. Bunda da 1935 senesindekinde olduğu gibi, memleketimizdeki insan kudreti yalnız kemmiyet itibarile değil, keyfiyet itibarile de tesbite ça- çalışılacak. Yani, umum nüfus içinde, açık sakatlığı bulunanla- rın adedi ve sakatlıklarının ma- hiyeti bulunmıya — gayret edile- cektir. Elde edilecek bu netice- lerin, Türkiye için tanzim ve tat- bik edilecek hıfzıssıhha ve sıhhi mücadelelerde, ne kadar ehem- miyetli bir hareket noktası ola- cağını, tebarüz ettirmiye lüzum yoktur. Meselâ, 1935 genesinde yapı- lan sayımın bulduğu rakkamlar- la. ilk defa olarak memleket nü- sıhhi kalitesi hakkında sı, ancak, ve çocuk ölümlerinin azalmasile müm- kün olur. Hekimliğin, insan vücudü önünde- ki, en mühim gayesi, hıshlıkları bilgi elde ettik. Bunlar çok cali- bi dikkat ve bizi süratle bazı ted- birler almıya sevkedecek mahi- yette idiler. Buna göre, nüfusu- muüzün takriben 16 milyonu bu- an , topl içinde, 350 bin tedavi ile beraber $ lara tutulmadan önce, korumak esa- sına dayanır, Çünkü herhangi bir in- san sonra lik onun vücudünde muayyen olan seyri- ni takip edecektir. Hekimin vazifesi bu seyri, yerine göre, durdurmıya veya y kur gayret iba- rettir. Fakat insanları sağlam iken hastalıklara tutulmaktan koruyup kurtarmak işi,'bundan daha mühim- dir. Buna muvaffak olunursa hem | şahsın dalma sıhhatte kalması, işi vei gücü ile, fasılasız, uğraşabilmesi te- min odllmlş. hem de hastalıkların onun vü ve ömrü azaltıcı llıtilMlırm önüneW geçilmiş olur. î Sıhhati koruma inin ııııW civarında, bariz sakatlığı olan kimse vardı. Bu guruba (körler, sağırlar, topal, çolak ve kötürüm- ler dahildi); fikren sakatlar ve akıl hastalıklarile malül olanlar, bunların dışında bırakılmıştı. Bu Aadedin, takriben 51000 ninin kör olduğu tesbit edilmişti. Buna göre, memleketimizde her 315 gözlü nüfusa, bir kör isabet etmekteydi. Tabit bu nisbet her vilâyete göre bir fark göstermek- te ve Mardin 98 gözlüye bir körle en önde, Kırklareli 750 ye birle en sonda gelmekte idi. Ayni rakâmlar, cenup ve bilhas- sa doğu cenubu vilâyetlerimizde, korlugun her yerden daha müte- goetcrmekle hatlarına herkesin, az çok, vükıf ol- ması kendi sağlığının muhafazası Bu rıkkamlurın. umüm sıh- | hat nolşlasmdan delâlet ettikleri | çok Sağlam olan insanların yemek, iç- mek, gibi fizyolojik işlerdeki İf 've tanni intizamı öğrenmeleri, umumi sıhha- tin korunmasına ve nüfusun — ziya- deleşmesine yardım eder. Cümhuriyet devrinin ti tebarüz ettirebilmek için, bunların başka manlâeıle- re ait adetlerle mukayesesi icap eder: tedir. Buna göre takriben Birleşik Amerikada 130 | ekseriyeti, küsur milyon gözlü nüfus arasın- | geçinmek zaruretinde kalmakta- da 11000 kör olduğu bilinmek- | dırlar. Zira maalesef, yurtda ne her | genç körleri terbiye ederek müs- Yazan : MİTAT ENÇ 1400 gözlüye bir kör isabet et- mektedir. Bu nisbet, aşağı yaş seviyeleri için daha düşüktür. Zi- ra orada, mektep yaşında takri- ben 6000 çocuk olduğu halde, bu miktar memleketimizdeki ya- rıdan daha az kör gurubu için de takriben Aaynidiır. Buna sebep, Birleşik — cumhuriyetlerdeki, ço- cuk yaşlarında hasıl olan ve önü- ne geçilmesi kabil bulunan bütün körlük hâdiselerinin, sıhhi ted- birlerle ortadan kaldırılmış ol- masıdır. Bize daha yakın bazı Avrupı memleketlerile yapılacak muka- yeselerdeki fark bu kadar büyük olmamakla beraber, hâlâ bariz derecede aleyhimizdedir. Mese- lâ, körlüğün en fazla bulunduğu arp memleketlerinden biri olan fspanyayı alırsak, burada da an- cak 650 gözlüye_ bir kör isabet ettiğini buluruz. Sonra, memleketimizdeki kör- lük hâdiselerinde dikkati çeken iki ehemmiyetli nokta şudur: Sıfırla beş yaş arasındaki gözlü çocuk nüfusu, beşle on yaş ara- sındaki nüfusun, takriben iki misli olmasına rağmen, ayni yaş güuruplarına düşen kör çocuk ade. dinin birbirine müsavi oluşudur. Bu, ya beşle on arasında körlük hâdisesinin iki defa daha fazla vukua geldiğine, yahut da bu yaştaki körlerin adedimin hakki- le tesbit edilemediğine delâlet eder. İkincisi, bir ile kırk yaş ara- |sındaki kör nüfusun, umum ade- din üçte birinden az bulunuşudur. Her memlekette, ileri yaştaki körlerin adedi, genç körlerden daha fazladır. Fakat bu nisbet oldukça büyük ve diğer memle- ketlerinkinden farklıdır ve belki de tedavisi kabil olan birçok hâ- diselerin herhangi bir sebep do- layısile icap eden tıbbi yardım- dan istifade eder. Bu gurup sakatların büyük bir cemiyetin — sırtından etmediğine delâlet | 1935 Sayımına Göre Türkiyede 350,000 Sakat, Bunlar Arasında 51,000 Kör Vardı tahsil unsurlar haline getirebile- cek müesseseler mevcuttur ve ne | de ilerlemiş yaşlarda kaybeden fertlere icap eden reh- berlik ve yardımı teminle onla- rın hayata olan normal intibak- yarıyacak — bir gözlerini larını idameye merci vardır. Körlerin tâlim ve terbiyelerinin kabil olduğu ve bunların hayatlarını emeklerile kâzanabilecek hürmete değer va- tandaşlar haline gelebilecekleri, garp memleketlerinde, bir buçuk asırdanberi bilinmektedir ve ta- hakkuk ettirilmiştir. Artık bizim de, bunlara, hiçbir müsbet veri- mi olmıyan merhamet gibi hissi sadakadan daha verilebileceğini, aksülâmellerle, faydalı — şeyler ,takdir etmemiz gerektir. "yımda. memleketin sarfettiği bü- |yük sıhhi gayretlerin bu nevi sa- katlar elde edilecek rakkamlarda tasirini göstereceği- ni ümid ve temenni ederiz. Fa- kat bu içinde bulunduğumuz za- rureti ve sırtımızdaki — mesuliye- tin ağırlığını bir habbe azaltmaz. Zira memlekette hâlâ haddinden fazla kör ve dilenmekte olan kör vardır. Bu sa- üzerinde Amerika İlmi Cereyanlarımıza Alâka Gösteriyor 'Tıp Fakültesi cerrahi doçeğti Dr. Fahri Erel geçen sene Amerikada aylarca kalarak tetkiklerde bulun- | muş ve Amerika ilim âlemile temas etmişti. Dr. Fahrinin muhtelif top- lantılarda verdiği konferanslar Ame- rikada çok alâka uyandırmıştı. Bu- nun neticesi olarak Amerikada bey- nelmilel cerrahi kolleji umumi kâtibi Dr. Thorek, Dr. Fahriye bir mektüp yazarak kollejin Türk ajanlığına ve | kollej tarafından neşredilen cerrahi | gazetenin Türkiye muhabirliğine ta- yin edildiğini bildirmiştir. Doktoru- muzun hem sık sık makale yazma- sı, hem de iki ayda Türkiyedeki cer- rahi cereyanlar hakkında makale tarzında mal t vermesi istenmek- 1 en büyük den ol- mak üzere, şimdiye kadar memleke- tin birçok yerlerinde sıtma, frengi, verem gibi hastalıklarla ciddi su- rette mücadele edilmiş, çocuk ölüm- lerinin önüne geçmek için birçok yer- lerde dispanserler açılmış, büyük gay retler gösterilmiştir. Bu gayretlerin hayırlı neticeleri derhal ortaya çık- mış ve nüfusumuz az zamanda ço- ğgalmıya başlamıştır. ve gittikçe de çoğalacaktır. Bundan dolayıdır ki, bugünkü sa- yımın sonunda, nüfusumuzun bizi se- — Salime Sultan nerede? vindi k ve kabartacak derecede, çoğalmış olduğunu görece- gimize hiç şüphe etmemeliyiz. Dr. NURİ ERGENE Müessif Bir Ölüm Merhum Mareşal Dr. İsmetin toru- ve SONSUZ BİR KAHKAHA FİLMİ ROBERT YONG MARY ASTOR FRANK MORGAN 6,30 ve 9 da tarafından harikülâde bir ÇAM S SARAY hlve ĞA Bir film değil; parlak bir sun'i ateş parçası olan ve ROBERT YOUNG-ANN SOTHERN Fransızca sözlü şaheseri bugün mutlaka görünüz. Şen, Canli, Hareketli ve sevimli bir film. ten: Yeni FOKS JURNAL son dünya ve harp haberleri tarzda yaratılan AKIZI Sinemasında yurt muhasebecisi Ecvet Yılmazer'in oğlu ve madenci Mehmet Maksut da- | madı D. Demir Yolları Umum Mü- dürlüğü Hâsılat Dairesi Müfettişle- rinden İSMET YILMAZER'in bir hastalık neticesi olarak 14/10/940 ta- rihli pazartesi günü pek genç yaşın- da vefat ettiği haber alınmıştır. Mer- huma, Allahtan rahmet ve kederdide ailesi efradına sabırlar dileriz. Eminönü As. Şubesinden: 1 — Piyade teğmen İbrahim Ethem (16577) nin çok acele şubemize mü- racaatı. nu Kızrlay hasta bakıcı hemşireler |* Fransız Tiyatrosunda KOMEDİ KISMI BU AKŞAM Saat 20,30 da YALI UŞAĞI Ni ŞEHİR TİYATROSU TEMSİLLERİ '?il U Cepebaşı Tiyatrosunda DRAM KISMI BU AKŞAM saat 20,30 da OÖOTELLO tedir. Bu tayin, hem doktor Fahrinin A- merikadaki meslektaşları arasında i- yi bir tesir bıraktığını, hem de mem leketimizin bu sahadaki ilmi cere- yanlarına Amerikada alâka uyandır- dığını göstermektedir. gl:[lil& Olduğu Gibi Görsek! Yazan: B. FELEK H ep uğraştık, yazdık, çiz- dik. Belediye de, hükümet de uğ- raştı. Hayat pahalılaşmasın diye çalıştı. Komisyonlar, mürakıplar tayin etti. Lâkin bir kanunla önüne geçi- len ev kiralarından başka hiçbir şeyin yükselmesine mâni olama- Kâh ihtikâr dedik, kâh mad- rabazlık dedik. Halbuki hakikat bunların üs- tündedir. Hayat pahalılanmış- tır. Ve bunu pek tabit görme- miz |âzımdır. Bu arada ihtikâr yapanlar, nâmeşru kâr temin edenler de yok değildir. Amma geçen sene bu vakta nazaran fiyatlarda görülen, bu- günkü tereffü harbin doğurdu- ğu bir zarurettir. Yağda, sabunda, şekerde, kömürde, petrolde, buğdayda, ette, sütte hulâsa başlıca gıda maddelerindeki yükseliş bir te- sadüfün değil, harp zamanı ikfı- sadiyatının birer neticesidir. Bence artık her gün şurada burada, şu maddede bu madde- de ihtikâr olduğundan bahset- miye mahal yoktur. Bu, bütün dünyada Böyledir. Bizde de böyle olacaktır. Hayat pahali- laşacaktır. Dua edelim, şükredelim ki; fiyatları yükselen bu maddeler memleketimizde — mevcuttur ve başka yerlerdeki gibi vesika usulüne yani tahdidata tâbi de- ğildir. Her yerde pahalılık derdini iki türlü karşılarlar. Birincisi fiyatların mümkün olduğu kadar az yükselmesini temin edecek tedbirler alırlar, İkincisi maişet seviyesinin de pahalılıkla —mütenasip olarak yükselmesini temin ederler. Zaten geçen sene bir buçuk liraya çalışan bir dülger, bu se- ne iki lira istiyor ve sebep ola- rak hayat pahalılığını ileri sü- rüyor. Bizde iş borsaları olğhaması- na rağmen, bu ücret yüksekliği derhal umumi bir şekil almak- tadır. Çünkü alacağı şeyler pa- halılaşan işçi, kendi emeğini de sarfiyatına göre pahalılaştırır. Gerçi bu hayat pahalılığı ve emek pahalılığı muvazatı bir girift ekonomi kanunudur amma şurası muhakkaktır ki; bu. işe bulunan çarelerin en müessir- lerinden biri budur. İmdi hayat pahalılaşırken, halkın kazanç seviyesinin de yükselmesine çalışmak bu pa- halılığın — tazyikını hafifletecek en müessir tedbirdir. Meselâ: Yunanistanda hayat bizden ucuzdur derler. Bir Yu- nınlıyı nazaran böyle değildir. 'ÇANAKK Sineması BUGÜN MATİNELERDEN İtibaren (SAYIMDAN SONRA) EE” GEÇİLMEZ URKUN EBEDİ! KAHRAMANLIK 'DESTANI Türkçe Sözlü Şarkılı Muazzam Millt ve Askeri Film Şarkıları yapan ve hazırlıryan SADETTİN KAYNAK Ezeldenberi kahramanlığı cihanı saran Türk Ordusunun yenilmez kuvvet ve kudretini, Türk askerinin hiçbir kuvvet ve silâh karşısında eğilmediğini bu filmde göreceksiniz. Türk İstiklâline Temel Taşını Koyan Kaymakam MUSTAFA KEMAL 'in Bu Filmde Çanakkalenin Nasıl Geçilmez Olduğunu İspat Ettiği Heyecanla Seyredeceksiniz. MET AKİF'in «EY BU TOPRAKLAR İÇİN TOPRAĞA DÜŞMÜŞ ASKER» Şiirlerini de Bu filmde işiteceğiniz Şiirlerin güftelerini: VECDİ BİNGÖL, SADETTİN KAYNAK ve AŞIK VANLI EM- RULLAH tarafından hazırlandığı gibi yine bu filmde NAMIK KEMAL'in «EY GAZİLER» şarkısiyle MEH- dinliyeceksiniz. Hava Kurumu Ortaköy Şubesin- den: Ortaköyde oturan Musevi dini y betuı kendi aralarında Hıvı Küuru- mu için dört yüz bir lira toplıyarak Şubemize teslim etmişlerdir. Bu va- tanperverane hareketlerinden dolayı kendilerine Kurum nâmına alenen te- Şekkür eyleriz. vatan- 4 İtizar Yazı çokhıiımdın Devrıilzm bugün & kuyucıılırımııdınbmrdhı Leylânım nefis şarkıları Önümüzdeki Çarşamba akşamı: İstanbulun en büyük " SARAY ve IPEK'de Birden Şark edebiyatının Romso ve Jülyet'i, Şark filimciliğinin şaheseri LEYLÂ:MECNUN TÜRKÇE SÖZLÜ Yeni Şiirler : VECDİ BİNGÖL Yeni şarkılar ve bütün Türk musikisi ÜSTAD snnnTTı" KAYNAR Mecnunun hayikulâde güzel şarkıları MÜNİR NUREDDİN MÜZEYYENSENAR DİKKAT: Bu müstesna müsamere için fiyatlara zam edilmemiştir. Numaralı biletler şimdiden İ P E K ,ve SARA Y gişelerinde satılmaktadır. K ç fiyatlarını mukaye- se edenler bizim kazancımızı gözönünde tutarak bu hesabiı yaparlar. Yunanistanda ayda 10 bin drahmi büyük bir maaş- tır. Bunun bizde mükabili olan 100 lira ise ancak orta halli bir aileyi başa baş geçindirir. Bu misalle anlatmak istedi- ğimiz şudur ki; hayat pahalılı- ğını artık ihtikârdır diye gayri- tabit telâkki etmek sırası geç- miş ve bunu karşılıyacak ted- birlere başvurmamız zamanı gelmiştir. Bunun da başlıcası halkın kazanç seviyesini yük- seltmektir. Bu nasıl olur? t Onu maliyecilerimiz, iktısat- çılarımız benden kat kat daha iyi bilirler, Benim işaret ettiğim bu lüzüumu onlar da kabul edi- yorlarsa çaresini de pek âlâ bu- lurlar. Bugygünkâ Program 8 Proğram, 8,03 Konüşma, 8,15 A- jans haberleri, 8,80 Riyaseticümhur bandosu, 9,15 Ev kadını - Yemek lis- tesi, 9,25 Hafif ve neşeli müzik (Pl.), 10 Çocuklara karagöz, 10,45 Münir Nurettin konseri, 11,45 Temsil gü- lünç kibarlar, 12,380 Ajans haberleri, |12,45 Radyo salon oörkestrası, 13,15 |Halk türküleri ve oyun havaları, *,ızdıvaç klübü, 1445 Müzik, | Radyo caz orkestrası, 18,80 Büyük fasıl heyeti, 14 Temsil: 15,05 15,80 Geçit koönseri, 16,15 Düğün türküleri, 16,380 Elde edilen sayım neticelerinin ilânıç |16,45 Marşlar, 20 Proğram, 20,15 Bü- yük fasıl heyeti, 21 Elde edilen sayım neticelerinin ilânı, 21 Türk müzik birliği konseri, 21,40 Temsil: Madam Butterfli, 22,30 Ajans haberleri, 22, ,u | Kapanış. H

Bu sayıdan diğer sayfalar: