İt Ff AARARIR aa NURİCİHAN , Tarihin En Büyü k Aşk Romanı İLL KUK — Yıldırıma Benzer Bir Nikâh Yazan: N D . Şeyh Babanın ha- değisin ler ediyordu. Sülkar- ağladığını bundan evvel —'_lmı-.ıw. Bütün dünya b ŞN çıldırirken, / Şeyh Ba- & bir Peri kızı için göz yaşı i t ermiyordu. Hem ';!_' Oolmadığı da meydana ç- < Peri kızı.. ei Kürdeşim. dedi, © kızı her Üm £ e bulup sana getirece- ş—_“'vhiı müşkülden yılmıya- İşte ahdediyorum. Benim Manırsın ya, ine inanırım, Kutbüd & BÖT ise ağlamayı birak Baba kendini tutamıyor- & “kltderden kendini yiyor, göz- Yaşlar boşanmakta de- MA ediyordu. - Kütbüddin. Bagalmi kendi —annesinin yanı ğ deta sürükledi. Şeyh Salimin ©a P* üzerinde tek başına du- q'ı'.: Seyh Baba için bir liman n çi Yerdi. Süt annesinin kol- W daima sükünet bu- b:,,&_.ı:)ıııın göğsünden mını'ı 4 emerken o sevgi ve şel- MAyieR gözlere baktığını âdeta Şi BBi olurdu. Mugl A Salimin kızı, süt oğlunu S okşadı: Korkma oğlum. dedi, eğer ikiniz biribirinizi cidden se- tlşglnız hiç bir kuvvet sizi bi izden ayıramaz. Evvel Al- A da, mesaleye de ga- #dersiniz. Ölüm bile aranıe # # Zi mu söylüyorsun, süt. İN misin? £| 3 € iF orsan günün — birinde a bulursun. in söze karıştı: 1 ben arayip bulacağım, ,fgğ!! ö € ise herşey yolundadır. Babaya da birkaç dakika a Fakat sütni- # < & VH in, yanına döndüğü zaman Ve kederi ü ı!ldikl’e- e yapmışlardı?. Kızın vlâdı z idi onun gözünde hâlâ i, çünkü bütün tanıdı- başka idi. Na babasını bulacak, ken- et edildiğini anlatacak- babası nereye gitmişti? larına sordu. — Ânnesi amanın dairesine git- irtesi sabahtan evvel T; F F 7 P ğ F görmiye imkân olma- ş*ıf—ketle anlattılar. ğğit irampere — serlerile ya- Ha glan fırladı. Demek ki saray- bir kabul resmi vardi. Termi kıyafetini giyip bi Yanına — gitmesini haber g% /j *Teile, ÜN Bebe sarayın büyük me TÜrgi Sulonuna girdiği zaman gö- uyku akıyordu. Yâtakta kendi kendini yer- Atnıştı. —Arada bazan &ibi oluyor, o zaman Peri ayali gözü önüne geli- gğ ha al o, kadar çanlı B ni uzataa Adeta tutabile- B Ümitle yerinden fırlayınca eçi Ç karşılaşıyordu. Hayalin- zN Üstünde, ilk gördüğü Yüğ, Ptmbe bürümcük esvap Seyh ŞERİR Yrunaz Tiyatrosunda SOMEDİ KISMI BU AKŞAM SKaL 20,30 da üı.ı UŞAĞI i MARLE $ BOYER Meyi le l:n'uıv €h büyük PRANSIZCA E-KE ette eminim. O kızı cid- | olduğunu anlamak- | Xa_ıbı. merasim salonuna | defnedilecektir. — TİYATROSU TEMSİLLERİ Hafta SUMERR Sinemasında jaratılan ve kemali tekdirle seyredilerek alkışlanan Yörlerin evvelden aldırılması rica olunar. girdiği zaman da gözü, pembe bürümcük esvaplı kızdan başka birşey göremiyordu. Anber raca- a1 Bağavan Dasın şeref mevkün- de oturmakta olduğunu hiç far- ketmöden kendine mahsus san- | dalyeye oturdu. Bütün saray me- | murlarının ve kadıların merasim İsalonunu doldurduğunu da gözü | görmedi. Etraftan: «Damada dir» İlik ve saadet!» diye bağrıldığını duydu, fakat gecenin rüyam de- vam ettiğini, — Peri kızile evlen- İmesinden bahsedildiğini sandı. Ancak babasının sesini işittiği | zarnan yine rüyalarından uyandı İve o aniya dnbür macsemin küze na nikâh edilmekte — olduğunu dehşetler içinde anladı. | Yeisin son derecesine varmış- | t. Son bir meded umar gibi ba- basının yüzüne baktı. Mesut bir tebastüm, sakin ve açık bir ba- kış... Demek babası hakikati bil- miyordu. Demek ki geceyi Mer» yemüzzamanla geçirdiği için Se- lime Sultan kendisini görmek ve heryeyi anlatmak imkânını bula- mamıştı. Şeyh Babanın sevdiği kızın, anası ve babasile beraber |esrarlı bir gekilde ortadan kay- bolduğunu Akber Şah başka ne- reden haber alacaktı? Şeyh Ba- ba yalnız gözlerine inanmak iste- İmedi. «Babam acaba herşeyi bi- liyor mu?» sualini kalbine de | sordu. Kalbi de: «Hayır, bilme- İsine imkân olamaz.» diye cevap İverdi. Şahın parlak kara gözle- rinde o kadar saf bir mâna var- İdı ki. Bütün vükelâ, bütün büyük adamlar, Hindistanın — müstakil hükümetlerinin — bütün — sefirleri |merasim salonunu dolduruyordu. | (On yedi yaşında bir delikanlı böyle bir muhitte âciz kalmıya u, iptidadan mağlüptu. İçinden birşeyler kabardı. Göz- | leri döndü. Hayır, hayır, Anber Tacasının kızını alamıyacağını iş işten geçmeden — söylemeli idi. | Racaya baktı. Ona koşacak, her şeyi söyliyecekti. Bu sırada Ak- ber Şahın gök gürlemesine ben- yziyen sesi yükseldi. Nikâh resmi- me — başlanmasını — emrediyordu. Şeyh Babanın hazırladığı kelime- ler boğazında dondu, kaldı. İmam, Bismillâhirrahmanirra- him diyerek nikâh duasına baş- | lamıştı. | Şayb Baba, kendini sevdiğin- den başka bir kıza bıiluı:ı_ ke- | Hmeleri duyduğu —zaman gözle- rinden yaşlar boşandı. Başı dön- dü. Fakat kimse bunu farketme- di. Nikâh merasimine, ıu'ı"l' Şeybh Babaya hiçbir gey *orma-| dan devam edildi. | (Arkası var) Tana ——— | VEFAT Merhum Doktor Feyzi Paşanın kı- 2i ve sabik İstanbul Jandarma ku- mandanı merhum miralay Haydar |Beyin zevcesi Bayan Melek kısa bir |aaman içinde müptelü olduğu hasta- Uktan kurtulamıyarak çarşamba gü- ü göcesi gözlerini hayata yummuş- tur. Cenazesl 19/1. Teşrin/M0 cu- martesi günü aaat 11 de Siraservi- İlerdeki Alman hastahanesinden kal- | durlarak Heşiktaş - Hayrettin iske- İlesi tariki ile Üsküdara nakil oluna- İcak ve Yenicamlde namaz: kılmarak Karacaahmetteki aile — kabristanmma Tepebaşı Tiyatrosunda DRAM KISMI BU AKŞAM asat 20430 da OÖOTELLO ve İRENNE DUNNE SÖZLÜ aşk fllmini görünüz. Sunre. 25 Liraya Bir Koca!..L İrlândada Dublin şehrinde geçen- Terde Edeltrude Coslentza' adında 20 yaşında çok güzel bir kadın müddei- ümürmllikçe mahkemeye tevdi — edil- ralştir. Kadınm kabahati. 1087 2e- nesinde, belediye memurlarırdan evli ve bir çocuk babası olan Vatson adın- da biri fle evlenmesidir. Sön #eneler içinde İngiliz Sinema- çılığının iyi yıldızlarından biri olan hu güzel kadın şu müdafasda bulun- | muştar; — Binema san'atkârlığı yapmak üzere İrlândaya geldim. İngiliz tabi- iyelini iktisap eylemem icap ediyor- dü, Bu müşkül bir vaziyet idi. Niha- |yet aklıma bir çare geldi. O da bir İngiliz He muvakkat bir surette ev- Tenmek idi. Günün birinde — Vatsana rast geldim. Evlenmeyi teklif ettim. Meseleyi de kendisine açtım. 25 llra verdim. Kabuj etti. Nikâh merasimin- den sonra da kendisini bir daha gör- medim.» Mahkeme Vatson'u da din- demiştir. Neticede Vatsor bir ay, kadın ise sebabı mücbire dolayısile bir hafta hapse mahküm edümişlerdir. Ayrıca | nikâh da feshedilmiştir. Kazadan Sonra Gençleşen Adam Weğer gençleşmenin çaresi varmış | &' ta bilmiyormuşuz; bunu bize bir va» Ka öğretti: İngilterede Edimbourg şehrinde bir Biçkıhanede amelelik yapan bir ada- man bir kaza neticesinde sağ elinin Üç parmağı kesilir. Bu adam 56 ya> şında imiş. Kazadan sonra amele günden gü- ne ihtiyarlamıya başlar ve yol yürü. yemez bir hale gelir. Üstelik saçla. Ft dökülür, Bir ay sonra adam yete müş yaşındaki bir ihtiyarın halini a- lır. Dektorlar letkiklerde bulunmıya başlarlar. Aradan çok geçmez. Adamda tuhaf ve garip haller görülür, günder güne gençleşmiye, mükemmel — yürümi çalışmıya, başlar. Saçları kuvvetle- nir. Neşesiz amele dünyanın en neşe- W adamı olur. Doktorlar şaşa kalırlar. İçin garip bir tarafı daha var. Sa- katlandıktan sonra hayat Sigortamı Ona tazminat vermiye başlar. Fakat gençleşmiye buşladıktan sonra taz- minatı keser. Bu Shtilâfı - mahkeme ÜY4 halle çalışmaktadır. 19 B. teşrin Cumartosi günü akşamı Arnavutköy 'TUNCA — Sinemasında «Yataklı Vagonlar Kontrolörü» Vodvil (8) perde HALKEVİNDE TEROÜME DERSLERİ Beyoğlu Hialkevinden: — Evimizde 'Türkçe - Franâızca tercüme — usulü decsi bu sene muharrir İzzet Melih Devrim taratından verilecektir. Ka- yıt başlamıştır. Arzu edenlerin acele müracaat eylemelerini rica ederiz. B L K ayseride birisi arkadaşı- nın kulağın: kesmiş. Olağan şeydir. Buna da şük- retmeli. Arkadaşının tızkını ke- senler, nalakasını kesenler, cere- yanını kesenler, nelesini ler, yolunu — kesenlerin kanmış sayılır, Gerçi karşımızdakini iyi dinle- diğimizi ifade için: — Kulak — kesildim! Deriz amma bununla — kulak kesilmek arasında büyük fark olduğunu da inkâr eyliyemeyiz. Kulağı kesilince, yaralı evvelâ eczahaneye, sonra da mahkeme- ye müracaat etmiş. Kulak denilen şey tekrar ya- pişir birşey de değildir. Mahke- me, suçluya İâzimgelen cezayı tayinden başka bir de tek kulak- la kalan davacının bu yüzden ne kadar zarar gördüğünü tayin için mütehassıs heyete havalei key- fiyet ediyor ve maznun vekilinin: — Efendim! İnsan rahat et- mek için bir gözünü kör, bir ku- lağını sağır etmediler, derler. İ: müekkilim arkadaşına bu iyil yapıvermiştir. İlk fırsatta bir de özünü çıkarmak fırsatını kaçır- mıyacaktır. Derse de aldıran öl- maz. Şimdi iki taraf bu davayı nlâka ile takip adenlere bir kula- ğin kiymeti ne olduğunu — öğ- yenmek için mütehasaıs heyetin T ediyor. am olmadığı hakde haberi alınca endişeye düştüm. Deveyi angaryeye almışlar. Tüki kaçmıya başlamış. — Yahu sana ne? Develer düşünün! diyenlerer —Ben deve olmadığımı an- latıncıya kadar post elden gider demiş. Onun gibi gerçi Kayseride ke- | silmiş kulaktan bana ne) İlk ba- kışta bu doğru söz. Lâkin mütehaasıs heyet bu pa- halılıkla, bir kulağa yirmi, otuz ta ödenebilecek fiyat biçti mi bu parayı cebine koyan kulak biç- miye çıkar. Bana hıncı varsa benimkini, size hıncı varsa sizinkini budar ve mahkemeye düşmeden: na geçer, |: diyip yüzlük kâğı “tutan elin karşılığına kâğıt bir kulak yerini doldurmaz İşte bunun için endişe içindeyim. e Fransada Silâh Yapılmıyacak Nasreddin Hoca bir gün eşeğe binmek için şöyle bir salmış, fa- İkat binememiş. Ve: elli, yüz lira gibi bir hovardalık- | Yazan : B. FELER — Ah ihtiyarlık ah! Gözü kör isun! Diye bu mu Kiği yaşlılığına hamletmiş, Sonra etrafına bakıp kimse olmı ı görünce: — Ben senin gençliğini de bi- Kirirn. Biz hırlı nesne değildin ya! Diye itirafta bulunmuş. Telgraf haberletinin. mühim bir şeymiş gibi bize bildirdiğine göre, Fransanın işgal altında olan ve olmıyan — yerlerinde silâh ve cephane yapılması, epice şiddet- Ti cezalar tehdidile yasak edil- miş. Bu mübarek memlekette silâh yapılması memnu — olmadığı za- man ne yapıldığını gördük, yarar birşey man ordusu çabuk boyun cihan Alman istilâsına karşı ko- yabilecek yı i|ordusu olduğunu sanırdı. Hâdi- sat bu mütalea. nıldığını gösterdi. Bu gallet Al- manyanın kuvvetini az görmekle değil, Fransız ordusunu:- kuvvetli sanmakta idi. li silâh yapılması menedi- len bu memlekette bu yasak kon- madan evvel ne yapılabildi ki, şimdi onun imaline set çekiliyor. ulağın Kıymeti Biz onun serbestçe mühimmat |yaptığı zamanı da gördük. Kürtaj * Bir muharrir arkadaş. memle- kette kısım — doktorların kür- taj yaparak nüfusumuzu eksilttik- lerinden şikâyet ediyor. Bu da- " (va geniş ve mütaleaya değer bir geydir. Zaten bu hareket kanun ile de yasaktır. Ancak — şurayı da gözönünde tutmak — gerektir 5 tesirleri olan ve içtimal hâdisele- rin birer tezahürü olabilen böyle hareketlerin aaiklerini aramak, onları önlemek için en doğru yol- ar. Bu münasebetle fıkrası nakledeyim: Bir gün bektaşiyi su ket daki çamuru sıkıp sıkıp bebekler bir. bektaşı n ** (yaparak yere dizerken — görmüş- -| ler: (” ——'Dede gultan! Na 02 Çurouz İa oyauyotsun? Cevap vermiş: — Adam yapıyorum erenleri — Aman dede günaha giri- yorsun! Tövbe eti — Ne tövbe edeceğim? Rızkını vermedikten sonta benimki ile onunki arasında ne fark var ki? Demiş. Bütün bu girilt meselelerin İkökü, yüzde seksen rızık mesele- |siye dayanır. Hasan Çavuş Var mı, Yokmu? Gedik köyün- Vaktile Bayrami den Bahacan Hasan Çavuşun imzasi- ie bir mektup almış ve bunun üze- Tine bir makale yazmıştık. — Gelen GU şekilde Köy mual- ada bir, iki şiklyet var- köy muallimlerinden dı. O civar ikisi bunu üÜzerlerine alerak Hasan Çavuş hakkında bite mektuplar gön- dermiştir. Yalnız Gedik köyü öğretmeni adda adam yoktur> diyor. Ayni civarda Çavuştu köyü öğret- meni B. Varuk Bingün: <Böyle bir adam vardır. Fakat iyi adam doğil- dir, Aznavurla çalışmıştır.» Diyor. Hasan Çavuş adında biri var mı, |yok mu? Bu iki mektaptan anla- madık. Her İkt öğretmen, mektup- taki sözlerin kendi mekteplerine ta- allâku olamıyacağını uzun uzadıya izah ediyorlar. Bu hastasiyete teşek: kür ederiz. Fakat B. Selman, «K Küyü köyünde görlür.> diye bize ge- len mektüpta yapdan tavsiyeye raz ediyor Ki bunun mânasını anla- madık. Gazetecilerin köylüyü köyün- de güörmesi elbette faydalr bir şeydir. MİHRİ'NİN DEVRİÂLEMİ Yazan: MİHRİ BELLİ Cehennemin kapısı ve seyahatin Sırat köprüsü Adisababaya giden tacirler Adende İ ânâller. adende bir rivayet dolaşıyor. du: — Büveyş kanalı kapanmış! Vapurun kâtibine sordum: — Kapandı ise ne yapacağız? A- deande demir atıp harbin bitmesini mi bekliyeceğiz? — Hayır, Süveyş kapanmış ise Ü- mitburnu yoluyla İngiltereye ge. riz. Japonya harbe girmedikçe bi Beyrüzelere devam ederiz. Kâlibin bu sözleri üzerine ben ba- yağı sevindim. Demek — Afrikanın cenubunu da görmek Kıamet olacak idi. <Kap şehri acaba namıl yerdir?> Giye enkidenberi merak — ederdim. Yolculardan birçoğu «kanalı kapar. lar 1se, ne halt ederiz?> Diye şikâyet ederken ben hadbincesine — içimden «İnşazllah kapanır!» diyordüm. Fakat umduğum olmadı. — Adende bir gün kaldıktan sonra Kızildenize değru yollanıyoruz. Limanden ayri- D LÜRKÇCEMSOÖZLÜLRAİLM Birden — gösteriliyor. Bİ KADIN C İ Büyük taktitli Kkomedi Türkşe sözlü ve Arapça şarkılı dram * Baat 12 de LEKELİ KADIN; 2 de ZORLA TAYYARECİ, 4 de LEKELİ KADIN, ö da ZORLA TAY- YARECİ, 745 de LEKELİ KADIN,BAS de ZORLA TAYYARECİ hirken yolculardan biri: — Bak ne kadar kurak yer... Hiç yeşillik yok. Diyerek kıyıyı gösteri- yor. İngiliz bayraklı bir binanın —etra- fındakinden başka bir yerde yeşillik göremedim. Ne bir aRE. ne bir çi- menlik... Arap yarımadasmım cenup vcunda, çıplak dağların etetinde ku- rulmuş bu şehrin varlığına — sebap, aakeri ebemmiyetidir. Kızildeniz Sin- BRpUrU gibi bir gey - Burası için cenup Çin denizinden Ge kat kat daha #icaktır. Demişler idi. Zaten — Babülmendep — boğazına gemleier <Cehennemin kapısı> der. ler. Halbuki Kızıl denizdeki beş güntük yolculuğumuz gayet serin geçti. Poy- TAZ kuvvetle esiyordu. Biz de şimale doğru yol niryorduk. Kamarotlardan biri: — Siz talili yolcularsmız. Diyor. Ben kaç kere bu denizden geçtim. Böyle berin güzel havaya rastlama- âim. Şekil bakımından salyangoza ben- ziyen Kızıl denizin 801 boynuzuna saptığımızda ufukta Turisina gözük. tü. Birkaç eaat goara kanalın cenup (ağzında Süveyş Hmanını — vardık. Kanalı geçerken bepde en çok alâ- Ka uyandıran cihet, geçen büyük harpte 'Türkler ile çarpışırken bu- ralarda ölen İngiliz Gakerleri için Giktler übide oldu. | —Portasitte Haruna Maru vapurun- deki yolculuğumuz sona erdi. Yol ar- | kadaşlarım Afdal Veli Etendi de eşi ile burada iniyoarlar idi. Portsaitte bin bir güçlükle karşı- daşlık. Kırtasiyecilikten doğma güç- tükler.. Bicak güneşin altında üç gün bir hükümet kapısından — diğerine baş vurduk durduk. Bu haller hele Afdal Veli Efendinin çok canmr mikiyor idi. Bevimli Tatar şivesile: - Benden evvel buradan geçen ar- kadaşlarım, <Orası yolculuğun Sırat Köprüsüdür» demişlerdi. Hakları var Vimiş. Cehenmem bündan — kötü ola- |maz. | Akşamları yorgün argın iskeleye yakın bir yerde olan olelimizin bal- | xonuma sandalyeleri atar oturur. so- kağı seyreder idik. İskele şehirden demir parmaklık- larla ayrılmış idi. Bir yerden öbürü- ne yalnız, önünde umun kırmızı fesli, Kâcivert eibiseli, polislerin beklediği kapılardan geçilebilirdi. Her geçenin de kaçakçılık yapmasın diye Üstü ba- Şı ararardı. Pollaler aramakla kalmıyor. kapı- dan göçmek istiyen dilenci kılıklı ba- Ukçılardan hatıralar da - alıyorlardı. Bepetlerden ea iri balıkları soçip ku- tübeye atıyorlardı. Zavallı balıkçı da 804 çıkarmadan © günkü almterinin meyvasını bu tüleyillere kaptırıyor- du. Elinde Göct portakal, altı yaşla- tında bir çocuk ta kapıdan göçerken lütufkâr polislerden — biri çocuğun yükünü yarıya indirdi. Buna benzer bir çok manzaralara burada — şahit olduk. Afdal Vali efendi: — Burası rüşvet yatağıdır. Diyor- Gu. Böyle yer görmedim. . (Arkası var) Yüksek Ehliyetliler Çağrılıyor Kadıköy Askerlik Şubesinden: 1/ VI teşrin/040 da yedek subay okü- duna sevkedilecek olan, yüksek ehli- yetnamelilerin, musmelelerini yaptır- mak Üzere 20/10/640 cuma ve en Beç 31/10/940 perşembe günü şubeye müracsaatları, akai halde haklarında kanuni takibat yapılacağı Lebliğat yerine geçmek üzere ilân olunur. Fatih Aıkıll*&ılı—lun: 1 Bu yil yüksek maktaplerden mezün olup ©40 askerlik meclinihde yokdamasını yaptırmış yüksek ehli- yetnamelilerin 1 2ci teşrin M0 da Ye dek Subay okuluyla Gülhane tatbikat mektebine sevkedilmek Üüzere şimdi. den şubeye müracantla yoklamaları- ni yaptırmaları ilân. olunur. * Yerli Eminönü Askerlik Şubesin- deni 1 — 316 1i 236 doğumlu — yüksek | ehliyetnameli kısa hizmetliler sevk edileceklerinden toplarma günü olan 1.Teşrin/©40 perşembe günü asat $ da nüfus eüzdan ve askeri vesi- kalarile birlikte şubede bulunmaları, 2 — Askerliğini tam hizmetli ola- Tak yapmış olan ve bakayada kalmış 827,328 ve 329 dağumlu erattan bilâ. hare liste ve daha yüksek mektep me- zunu olanlar da ayni günde sevk edi- Teceklerdir. Gelmiyenler hakkında sakerlik ka- nununun 88. maddesi tatbik edilecek- tir, * Beyoğlu yabancı Askerlik Şubesin- deni 1 — Beşiktaş ve Beyoğlu kazaları dahilinde bulunan yabancılardan 326 llarm 26/Eylül/940 da söna eren Bon yoklamaları sırasında mürecaat etmiyen yüksek — ehliyetnamelilerin 1/ Zci teşrin /-940 da Bevkten geri Kalmamak için derhal şubemize mü- racamt etmeleri. | 2 — Yine bü bölgede oturan ya- |bancı Ihtiyat eratından şimdiye ka- dar yoklamalarını yaptırmamış — ©- Janların da 3809 kanünu — mucibince geza görmemeleri için bu ay içinde | behemehal şubeye müracant ederek yoklamalarını yaptırmaları ilân olu- nur. Bugğünkâ Program 8 Program, &03 Plâklarin hatif müzik, £.15 Ajana haberleri, 8.0 Ha- fif müzik devamı (PL), 9 Ev kadını- Yemek Histesi, 13,30 Program, 1333 Muhtelif şar- Kılar (PL), 1850 Ajana — haberleri, 14.05 Muhtelit şarkılar Gevamı (PL), 14.20 Riyaseti Cümhur bandosu, 15 Ankara sonbahar at yarışları tahmin deri, 1510 Film şarkıları, 18 Program, 1508 Raüyo caz or- kestrası, 1840 Şarkılar, 19 Konuşma, 10,15 Halk oyün havmları, 10,80 A- Jana haberleri, 1945 Fasdl - beyeti, 2015 Radyo gazetesi, 2045 Muhtelif şarkılar, 2115 Konuşma, 21.30 Rad- yo salon orkastrası, 22.80 Afays ha. İberleri, 22.50 “Zenebi dillerle onuşma (Yalnız kısa dalga postasile), 22,50 Cerbant (PL), 2830 Wapanış. Yeni Bir Ticaret Yolu Yazan: B. FELEK rkadaşlarımdan l Bizdeki ticaret ve icat fikrine hayran oldum. Dos- tum dedi ki: e— Dikkat etmiyor musu- nuz! İstanbulda bu mra topal, kolsuz, çolak, kör, bacaksız, yerde sürünen, çarpık, alil bir takım — dilenciler peyda — oldu. Merak — ettim. Gerçi ilyona yaklaşan bir şehirde sakatı da olur, sağlamı da. Lâkin evveli bu kadar sakat yoktu. Bunlar nereden çıktı diye soruşturdum. Bana anlattıklarına göre, İ tanbuldan bir takım açık göz- ler Anadoludaki sakat ve alil adamları toplayıp. bilhassa üç aylar gibi müslümanların mar- hamet ve şefkat hisleri daha fazla geliştiği zamanlarda İs- tanbula getiriyorlar ve kendi hesaplarına çalıştırıyorlarmış. Bu haberi aldıktan sonra, böyle sakat ve alil dilencilere dikkat ettim. Arkalarında beş ©n adım uzaktan kendilerini ta- kip eden bir kontrol memuru var. Sakat, aldığı parayı hep ona devrediyor. Bunların içinde sadaka mad- rabazlarına yüzde otuzdan elli- ye kadar hisse verenler olduğu da söyleniyor. Ne dersin bu işad» Bana sorarsanız, ramazan mü- masebetile bir takım fukaranın sadaka topladıklarını görüyor- düm amma arkadaşın bu söyl diği noktaya dikkat etmemi tim. Eğer bu hâdise - yani di- lenci müteahhitliği - gerçek ise senaryosu yapılacak bir buluş tur. Gerçi ayıptır, çirkindir, mü- nasebetsizdir amma, akıllıca bir geydir. Değil mi ya! Anadolu- da işe yaramıyan sakat ve ma- Tâl bir takım adamlar Ssürünü- yor. Bunları — İstanbula getirip hem onlara hem kendilerine na- faka tedarik etmek hiç fena de- ğil. Yalmız bunun bir mahzuru var, Böylelikle İstanbulun ha- rici manzarasında bir sakat ka- Tabalığı göze çarpacak ve kim- seye bunların — yabancı olduğu anlatılamıyacaktır. Vaktile birisi Kayseriye git miş. Sokakta dolaşırken bir kü- çük çocuğa raslamış ve İâtife olarak çocuğa demiş ki: — Oğlum! Sizin Kayseride ne kadar çok eşek var) Çocuk hemen cevap vermiş: — Vardır emice amma ço- ğu dışarıdan gelir. r, biz de: — Bu sekatlar dışardan ge- lir! Deriz amma sormazlar ve bunları İstanbula mal ederler. Hatınma birşey geldi. Biz ne yapsak bu dilenmenin ve sadaka vermenin önüne ge- çemiyoruz. Şu dilencileri ruhsat tezkeresine bağlasak da vuhsa- tiye resmini Darülâcezeye irad kaydetsek nasıl olur? Amma dilenci diyince bu sakat dilen- cilerden, yakası kürklü, eli eldivenli yüksek — fukaraya ka- dar hepsi dâhil! Sanırım — bu âcizlerin evine bu suretle hayli varidat temin | etmiş oluruz. Hele bu vergiyi Soldan Sağa ve Yukarıdan Aşağıya: 1 — Son Ritler Mussolini — mülü- katının mahalli - Sevinç 2 — Bir iç« ki » Başına H konunca güzellik ifa- de eder 3 — Dost bir devlet - Pişman & — Büyük anne - Esmekte olan 5 — Yama - Düşmana yakalanan asker- Emmekten emir 6 — Güzel San'atla- rın Başladığı devir ismi - Bir nota T — Bir Fransız şalri 8 — Mektapte okunan - Siyah © — Ayı evi - Açık Surette gözüken 10 — Kötülük ya- pan ağız için söylenir - İstirham 11 — Birtirine benziyen - Dükkün DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ Soldan Sağa ve Yukarıdan e 1 — Çanakkale 2 — Ay - Aşağıya: Alışık x Peynir 4 — Âlem; Elâ; En 8 J Ev; El 6 — Kanaviçe; As 7 — Alli; Çileli 8 — Lira; Elele 9 — Eş; Elem 10 — Elâlem 11 — Kan; Si; İz.