25 Eylül 1940 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3

25 Eylül 1940 tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B siyAsI S İ Harbin Sıklet Merkezi lmanya, İngiliz İmpara- - torluğunun kalbi addet- ";âı Büyük Britanya adalarının Terke; aydır en sıkı hü- Şamları yapıyor. Bu hücumlarla Tmak istediği neticeler âşikâr- Tun YA kalbi durdurarak bütün çetudü öldürmek, yahut kalbin Çalışmasını sekteye — uğratarak Yücudü zayıflattıktan sonra bor Sazlamak üzere çullanmak. İ Kesif hava harekâtının baş- Hagıcında — varılacağı umular DU iki neticeye hayli uzak kalın- St Almanlarca da — anlaşılmış acak ki, harbin siklet merke- Zini Manş sahillerinden Akdeni: Te geçirmek teşebbüslerine ait reler belirmiştir. 'sily Mail gazetesi, bu em releri, aşağıdaki şekilde, üç ma: e topluyor | — halyanın Afrikadaki ha- Tekâta hız vermesi, H — Ribbentrop'un Mussoli- AYi ziyareti, ll — General Franko — mu- Tahhaslarının Hitleri, sonra da Mumoliniyi ziyaret etmiş olma: Diğer taraftan Romadaki bi- faraf muhabirlerin kanaatine Röre, Ribbentrop, — Mustoliniyi Ziyaretinde, — İngiltereye — karşı İlalyan hava kuvvetlerinin işti Takini temine çalışmıştır. Bu gibi hâdise'eri ve fikirleri, vaziyetini gözönünde bu- lundura: mânalandırrsak, rbin yükünü İtalyaya biraz a fazla yüklemek arzusunun İman lerinde daha ziy de hâkim olmağa başladığına Sani oluruz. Mevzuları henüz ifşa edilme- Miş ve dışarı sızmamış olan Ro- Ma müzakerelerinde Alman ar- Zularının Müssolini — tarafından ne dereceye kadar kabul edildi- $ini, İtalyanın harp sahnelerin- l& bundan sonra - girişeceği te- #ebbüslerden anlıyacağız. Maa- Mafih biz, İtalyanların hava üvvetlerini İngiliz Anavatanı- ha karşı Almanlarla teşrik ede- ceklerine ihtimal veremiyoruz. Çünkü Akdenizde ve Afrikada hükimiyeti teminden sonra Al- Manlarm emrine verecek kadar hava küvvi olduğuna delâ- let eden eserler görülmemekte- ir. Arnerika efkân umumiyesinin lArp pahasına olsa da, gün geç- tikçe İngilizler lehine döndü, ne delület eden çok küvvetli İtaretler var. Amerika Hariciye Nazırı Cor- dell Hull, çocuklarla dolu vapu- Tun torpillenmesini şu ağır cüm- elerle tavsif etmiştir “«Bu hareketin pek alçakça bir hareket olduğu hakkında nerikada noktaj nazar ihtilâfı Yoktur.> Bir Hariciye Nazırının Ame- BU AKŞAM MELEK'te B . BiR BALO GECESİ |: Tz İyel kaldı: O da biletsiz vapura at-İra sırema bir ŞÇi elhinesi Bgiy, e| hibi bir adamdır. İşte o sana model | | Yakacıktan Saat on birdi; &l ayak çekilr. |etrafta çıt yoktu. Bu der te bağçe Kkapımının çıngırağı alârm işareti veriyormuş gibi e anliverdiğim ci havladılar. Yataj h dim, penceri tüne kadaf siyah v Haykar | gti SİZLik adeta di k Besi cevap verdi: k sanatoryomundan Ti lar, baş hekim Boştancıya Bitmiş, otomobili Ne alip gelsin — di- yorlar, bir b çök kan gelk şormuş, tava vermek lâzımmış.. Körkülu dir rüya Börüyormuşum Kibi giyindim. Karım, cocuklarım. Sizmetçi uyanmışlardı. — Korkularmı bastırdım. Bahçeye ferladım. —Adam kapının önündeydi. Kısa boylu, tik- nax, geniş omuzlu bir tattı.. Cake- tinin yakazmı Kaldırmış, şapkasını kaşlarmın önüne eğmişti. Bir soluk> | ta anlattı: — Oğlum ölüyor. Hava — verilirse kurtulacak, Bunun için de başhekim dâzım. Otomobil ile Bostancıya Ra- dar gidereek bir can Kurtarmı Jacakaınız. İnasn insana yardım etmekle mü- kelleftir. Düşünmedimn bile: — Baökleyiniz dedim, otomobili çı- karayım. Hemen garaja koştum. Otomobili |çıkardım; sonra döndüm, garajı kas pattrm, otomobile atladım, adam ya- nıma oturdu, gaza bastım, Sordu: | — Kâtfi benzin var mı? — Bostancıya on sefer yapabili- riz. Seksen kilometreyi xgeçtik. Adan bu hadan memnundu. Şoförlüğümü methediyordu: | — Bir çeyrek sonra Bostancıdayız.| | — Atlah sizden razı olsun! Bir çeyrek sonra Bostancı görün- dü. Neresine gideceğimizi — sordum. |Adam yazıbuşımda mırddandı: - Ne sanatoryum var, ancıdan alınacak mam Jâzım.. Kimse Kadıköyünden Üektidara, — Daktidi dan Boğaza kadar — götüreceksi rika gibi bir yerde, bir hükümet aleyhine bu derece sert konuşa- |bilmesi, çok mânalıdır. P aei Krüeea üA | miyesinin bu mühim temayüli efkârı umumiye enstitüsünün aç- tığı ankete gönderilen cevaplar- dan belli olmuştur. «Amerikayı ihtilâfa bürükli- yecek ihtimal dahilinde dahi İn- | gütereye yardım icap eder mi?> Tarzında açılan ankete veri- len muvafık cevapların nisbeti son ay çok yükselmiştir. Çocuklarla dolu vapurun tor- , bu nisbeti harp ta- vardıracak AŞK VE KISKANÇLIK.... LÜKS VE... SEFAHAT... İÇİNDE. Böven ve kukanan bir kadınla, macera peşinde koşan şöhretli hir gencin harikulâde macerası Baş rellerde: WİLLİAM POWELL - TESE RATNER Frank Mergan - Maây Christians - Virgiala Eruca Ayrıca: YENİ FOKS DÜNYA HAVADİSLERİ Numaralı koltukları erkenden aldırınız. Tel. 10568 A SARA Y Sinemasında Holivud'un göz kamaştıran güzel yddırları BÜYÜK CAZ'ın | Yaza Çubukluya * SELÂMİ İZZET Sabaha karşı, gafak sökmeden — dö- Döndükten #onra da çeneni |totar oturursun.. Beynim durmuştu sanki, anlıyamı- yordum: «Bir deliye çattıkl> diye |düşünüyordum. Ayafımı gazdan çek- | tim, fren yaptım. Adam kocaman eli- de kölümü Siktı: Kahbelik istememi.. Hızı yüt» mişten aşağı dişürürsen halin ha - raptır! Bana işi anlatayım da çakâ- yE gelmiyoceğimi anla. Bu gece kom guların Hasanlarda — başım — bolâya girdi. Bir zi parça kıymetli hal ile, bir iki elmas çırpıştıracaktım. Köre- lası herif uyandı. Elinde tabanca karşıma çıktı. Can pazarı bul. Canı- ime kurtarmam Jâzrm geldi. - Sustalı yanımdaydı. — Girtlaklayıverdim. O yerde deprenirken karısı gelmez mi? “Kuyruğu çiğnenmiş dişi köpek gibi ulumuya başladı. Onu da #usturdum. Mübarek kapı, kapı değil, insan olü- gu sanki, hizmetçi önüme dikildi. O- nu da hakladım! Derken yumurcak avar avaz bağırnca gırtlağına ban- maktan başka çarem kalmadı. Ne da yumuşak boynu varmış... Ellerim direksiyonda, ayağım gazda dinliyor- düm. Gözlerim kararıyor, — şakakla- Tim zonklüyor.. Gene hizi kesmek istedim; adam gürledi: — İşin şakası olmadığını hâlâ an- damadın mı?.. Hlam beyhude uğraş- ma, ben de otomobil kullanızım!.. Korku içinde düşündüm: <Ne diye ben garağı kaparken otomobili alıp Kaçmadı?» aklımdan geçeni okumuş Bibi anlattı: — İpucu vermemek için beni senin uzaklaştırman şarttı. Ben kendim İiz gitaeydim otomobili ne yapar- dım?... Halbuki sen beni bırakıp dö- nerrin ve kimseye de bir şey söyle- mezsin!.. Otomobi sürat rökerunu kırmak istiyormuşum. gibi yol alıyorduk ar- tık.. Asfalt altımızda düz, pürüzsüz bir gerit, etrafımızdaki, sağlı sollu | nersiz , (manzaralar yarr kalmış silik birer TesİMdİ. Devriyi gezen iki polisle bir bekçi | görünce dur: . Yapımdaki | | m!.. Ben tuna- Göz uciyle Daktım. İnce, sivri bir KamAanIn çıplak vcu işildiyordu. Ya> | nTmdS silâh yoktu. © kanir katili Çubukluya kadar| DANİ götürdüm? Kimseye rastlarıa- dan evime nasil döndüm? Nassl u- yudum?.. Gözlerimi açtığım — zaman| |Btineş görüme girdi. Sıçrıyarak kalk- tım... Cinayet meydana — çıkacaktı, belki de çıkmıştı bile. Ve ban kati- lin ortağı idimta İşin ası) tuhafı, garaja gittim, pı- | — Demek keratalar üçüncüde bi- İlet vermiyorlar ha! Dedi. Ne kadar Daima Genç Kalmak İçin I Beden, dodiğimiz fabrikanın dak- | mi malzemesini taşkil eden gıda- dar, viücutte kalıptan kalıha girip birçok kimyevi şekiller alarak dö- | nüp dolaştıktaa, faydal olarak sarfedillikten sonra bunların — işe yaramıyacak mahsulleri, yine bir- çok dolambaçir yollardan geçerek, vücuttan dışarıya atılırlar. Bunla- rın yerine yeni gıdalar gelir. Böy- lece gıdalar gıdaları takip eder. Bu sayede vücut değirmeni (arh- Hat) denilen büyük bir ahenk ve düzen içinde döner durur. Bunun içindir ki, atalarımız (Can boğaz- dan gelir) demişlerdir. Fakat vücut çalıştığı kadar da dinlenmiye ihtiyacı elân bir maki- zedir. Onu daimi şekilde çalıştır- mak, dinlenmesine vakit bırakma- mak. Şüphe yok ki, çebuk yıpran- masına sebep olur. Alınan gıdalar, mühim uruvlar- dan bazılarında, depo edilerek lüzu- munda, yavaş yavaş. sarfedildikle- vi için, onların atalmasını bekle- meden, üstüste gıda almacak olur- | sa yemekleri eritip öğütmiye yarı- yan cihazlar çok işler. Çok yorulur- lar, Meseli karaciğer hamımı yök ları üzerinda tesis edilmiş mühim bir kimya Mborataarı göbidir. Gıdaların birçoğu bu iaboratun- ra uğrar. Orada terkipleri değişir. Tüdil edülir. Başka başka şekille - ve girerler. Bazıları depo — edilir. Bazıları sarfolunurlar. Barsaklar- | Gan kana girmek istiyen birçok ze- | hirli maddelerin terkibini dekiştire- rek onları vücüde zararsız bir şek- | Te sokun hep karaciğerdir. Yerli yörsiz, zamanlı zamansız yemek yemekle bu kıymetli lâbo- Tatusra çok fasla bir iş yükletil- miş olur. Çok çalışmak — mocbari- yetinde kalan bu uzuv çavak yoru- lur. Yıpranır. İşini iyi göremez o- tur. Karaciğerin içini yi görememesi öteki Azada da lesirini gözterir ye onların da işleme kabiliyetlerinde aksaklıklar başlar. | Bütün bunlardan husüle gelecek | müzir tesirlerin vücüt hücrelerine | dokunarağı ve vücudün vaktinden evvel yıpranıp ihtiyarlamasına se- bep olacağı şilphesizdir. — Grüm maddelerinin iyi kullanılmamasın dan ieri gelen başka zararları da | gelecek yazımızda tatkik ve mi Ma etmiye gayret edeceğiz. Dr. NURİ ERGEYE rü pirdi yerinde düran ötomobilimi | muayene ettim, komşuya — koştum. Hasanla, karıtı ile görüştüm, çocuğu. u okşadım, hizmetçisinden kahve ia- tedim de, ancak bunları yaptıktan Bonra korkulu rüya gördüğüme ka- maat getirdim. — Bitetstz yökülük mu? Hiç me- rak etme, dedi Ben kaç kere bura- dar. Honolulü'ya gidip geldim. Hiç de yakalanmadım. Yalnız vapurda İla veya çok yanlış ola; Serbest Kürsü (1) İslâm Ansiklopedisi Hakkında (İslâm Ansiklopedisi) unvani le neşrettiğim küçük bir risalenin ilk bahsinde bu eşerin tercüme ve neşri hakkında Türk mütelek- kirlerinin mülâhazalarını, ve cevaplarile birlikte, yedi kıs- ma ayrılmıştun. Risalemizi oku- yan bir muharrir, bilhassa edebi- yatla, daha ziyade tiyatro tenkit- | lerile iştişal eden Selâmi İzzet Sedes, bu yedi kısımdan hariç se- kizinci bir fikir daha ortaya attı Ondan evvel bu fikri ileri süreni işitmediğim gibi, böyle düşüne- bilecek bir Türk İslâm muharri- ri,bulunabileceğini de — tasavvur edememiştim. Selâmi İzzet, tercümenin keli- meye dokunmadan aynen yapıl: masına tarafdardır. Vekâletin bu hususta münakaşayı kabul ede- miyeceği kanaatindedir. Muhterem Maarif Vekili Ha- Âli Yücel, buna cevap olarak or ki: «Münakaşayı kabul &- decek olan vekâlet olmıyacaktır. İslâm — Ansiklopedisindeki bir maddenin kritiğini kim yazdı ise © mütlehassıs, kritiğine vâki olan itiraza cevap verecektir. Bu an- siklepedinin sonuna yazılacak reddiye de değildir. Sade kritikler ilâve edilecektir. Haddinden faz- maddeler yeniden yazılacaktır. Bu yanlı lar da tarihi ve cografi yan dır. Ansiklopediye denk iddiası yoktur. Objektiftir, şahsi tez mevzuubal r.> (İk- dam: 7/9/940, Selâmi İzzet Se- desin Maarif Vekilinden — bizzat aldığı beyanattan). san * : Muhterem - Maarif Vekilinin bu beyanalını tetkik edersek şu naoktaları anlamış oluruz: 1 — Eserde haddinden fazla İçeok yanlış maddeler vardıt, 2 — Eserdeki yanlışlar kritik edilecek ve eserin muharrirlerile | kritik eden mütehassıslar arasın- | da münakaşa yapılabilecektir. Kritikler eserin sonuna ilâve edilecektir. 4 — Haddinden yanlış — maddeler yeniden yazılacaktır. Şimdi bizzat aldığı nat münasebetile Selâmi Sedenle biraz konuşalım, * L Eserin Yanlışlarla Dolu Olması: Muhterem Maarif Vekili, ev- velce de bu eserin yanlışlarla do- lu olduğunu söylemişti. Galiba Selâmi E:'r. vekilin o beyanatı- ni görmemişlerdi. Şimdi muh fazla — çol (çıkarılarak) bu beya İzzet MİHRİ'NİN DEVRİÂLEM! Yazan: MİHRİ BELLİ Şişman Meyhanecinin Yardımları tayı Seyahate hazırlıkla — geçirmiş- tim. Bu sıralarda bir gün oda arka- daşrm hana — Sana bir iş var, dedi. Hant ge- yanımda bir he para kazanamazam. O halde bir tek sana yardım elmezlerse olmaz. Bon- | kaltraşa tanıtmıştım. İyi şöhret as- Hamak... — Öyle ya, başka çare olmadıktan sonra... Dedim. Yalmız bunun için ba- Zt Kimselerle temas etmek, hattâ mümkünse bu bedava seyahati teşki- Tatlandırmak Hzım. Buradan fik va- | pur üç hafta sonra kalktığına göre bunun için bol bol vaktimiz var. — Hem sen bu üç hafta içinde bir işe girip sermayeni biraz yükseltsen fena etmiyeceksin. J | Heykeltraş atölyeninin - bulunduğu binanın altında bir meyhane — vardı. cina olursa olmun. İşçi elbisesile va- purda sana bir insan değil de bir eş- yamışsın gihi bakarlar, Hangi ve- purla gidiyorsun ? — President Taft.. Üç haftaya ka- dar kalkıyor. — Dur bakayım! Taftta tanıdığım | kim var? Ha Şir bizim ©.. vardı am- ma bilmem, balâ orada mıdır? Bilir. #in Ki biz gemiciler datma bir gemi- 'de düramayız. İçimize kurt — girer. | Ben yarın sabah sendikaya uğra. Ben orada sana birkaç kişi tasrtırım. diye iş veriyor. Baatte biz dolara... (Devamı var) BULMACA itiraz | Unotulmaz yıldızı GONSTANCE BENNET-NANCY KELLY ALİCE FAYE fle beraber yârattıkları Fransızca sözlü KANATLI Kadınlar Büyük Aşk ve Kahramanlık romanını takdim ediyor, İhtiras oyununa yanan maşukaların dramı... TAKSİiM Sineması ABDÜLVEHAP- ÜMMÜ GÜLSÜM den sonra Şark Facia Ban'atkârlarından FATMA RÜŞDİ'Yİ Takdim Ediyor. Önümüzdeki Cuma gününden itibaren SAADET YUVASI Füminde bu kudretli artisti göreceksiniz. Hayatı hakikiyeden almmış ; bir aşk ve alle faolası |Oturduğumuz yer San Fransiskonun İmeşbur Çin mahallesi ile İtalyan ma- İhalleri arasında. bir yerdi. Rahtımla- İra yakın olduğu için bu meyhanede her renk insana rastlarırdı. İtalyan- lar, Çinliler, Havaylılar ve daha bir çokları.. Müşterilerde de — meslekçe de birbirlerine benzerlik yoktu. Ara- | larında resaamlar, benim oda arkada. şam gibi heykeltraşlar, gemiciler, bü. ro işçileri, işeizler bulunurdu. Saya- hate hazırlıkla kendime Mmuvakkat Bir iş Arama arasındaki boş vakitle- | yer bulamamıştım. Meyhanenin zahi- | bi olan şişman İtalyan benim vazi. yetimle pek slâkadar olmuştu. Bana yardımda bulunabilmek için elinden | Keleni yapıyordu. <Al, Amorikaya o—’ bür dönüşünde ödersin.> diye önüma Sürdüğü bandaviçleri, biralarr kendi- sine hâlâ borçlüyüm. — Bu iyi — kalbii | meyhaneci bir gün bana iki gemlci tanıttı: — İstediğin malümatı bunlardan alabilirein, dedi, Gemicilere vaziyeti anlattım. İçle- rinden biriz Salonunda kendilerini buldum. Tom da baraberimde gelmişti. Birbirlerini Körünce samimiyetle el — sıkıştılar. Meğer caki ahbapmışlar. Cenubi A- |'İ merikaya giden bir gemide — beraber | çalışmışlar. Biraz konuştuktan sonra şuna ka- | rar verdik: President 'Taft vapurunda | Fimi geçirmek için buradan iyi hir| tanışlıracaklar İdi. Bu üç kişiden bi- | vilâyet - Sıfat edatı 6 — Ti gemicilerin reisi idi. Bir diğeri başka bir gemici, Ücüncüsü de va- purdaki işçilerin büfesinde çalışan bir garson... Bu üç müstakbel yol arkadaşile tanıştım. Üçü de bana yandım ede- ceklerini vadettiler. Artık bü işi olmuş hitmişz addedi- yordum. Sanki Japoaya — toprağına ayak basmışım gibi.. Getiye önüm- Geki üç hafta için bir iş bulabilmek İkalıyordu. Sen Fransiskodaki ilk haf Soldan Sağa: 1 — Hayrat su - Ar- mı 2 — Bir sayı » Nefi odatı 3 Tarkadaşlarımın tanıdığı ve itimat et- | Nota - 'Tasarru” - Sanat 4 — Kapa- |tükdleri üç Kişi vardı. Burlar ile benilir delik - Kenar & Kurum - Bir Çeşmede bir nahiye T — Birin üçte ikisi - Bürat * Bıfat edâti & — Boş şey - Bir mabet © — Nida - Söz - Nişatı 10 — Sanat - Nefi edatı 11 — Yer. İnşa malzemesinden. 'Yukarıdan Aşağıya: 1 — Yalnız galman parça - Bert soğuk 2 — Bu- dala - Cümle 8 — Nebat suyu 4 — 'Tavuğun süsü - Büyük 'Tocstüf nidası 6 — Hakkından ge- len 7 — Cüve $ — Eibisenin bir kıse mat - Bir yazı nevii © — Tabü ha- mam 10 — Sersem - Bir kadın is- mi 11 — Bir renk - Kafa ağrıtma tebsi 5 >| beyanatı - teyit i İzzetin, biz- jrem vekil. ayni buyuruyorlar. S |zat yaptığı mülâkat ile bu haki- kate vâkıf olması, bu hususta bizi göstermekten serdeki hata ve iralara dair misal olarak gösterdiğimiz birkaç maddeyi görünce heyeca- na kapılarak «korkunç bir jtham- name> demişti. Şimdi risalemiz- deki yazıların tamamile hakika- te uygun olduğunu anlamış ve kabul etmiş olduğunu ümit ede- riz. x Il. Maddeler Üzerinde Münakaşa : Selâmi İzzet Sedes, «Bu eser ya tek kelimesine dokunmadan tercüme edilir veya edilmez. Ve- kâlet, tercüme ettirdiği bir eser üzerinde münakaşa kabul etmez> diyordu. Böyle düşünmek doğru olmadığını bizzat muhterem ve- kilin ağzından işitmişlerdir. Zaten bu garip sözlerinin nası anlaşılamamıştı. İlmi mese- lelerde tenkit ve münakaşa kapı- bir zihniyeti if: lerin muharriri Selâmi İzzet ol- ması dikkati celbetmişti. Yapılan | ahriflere, tecavüz ve — iftiralara karşı cevap vermek, bunları red ve tenkit ile mübahasede bulun- mak; bunları ilim huzurunda mu- hakemne ve tahlil ederek hiçbir Jilmi evasa, hiçbir hakikate dayan- madıklarını meydana — koymak; sonra cevap verecek mütehassız- lara itiraz etmesi melhuz olan e- İserin mubarrirlerile münakaşada bulunmak — neden esiz olmadığı hakkındaki çok fuzuli olan ve hayret uyandıran iddialarını bi- | raz izah etse olmaz mı? HI. Reddiyelerin F"'l | Demek ki, Vekâlet, risalemiz- deki (1) rakamile beyan ettiği- miz mütalâa sahibinin görüşünü (kabul etmiş bulunuyor. Bu fikre İkarşı serdediler — itirazlarır vürid görmüyor. Selâmi İzzet Sedes, «cevap ister sonuna birakılsın, is- ter madde Aaralarına konulsun. bunu İâik Türkiye Cümburiyeti Maarif Vekâletinin şümulü daire- sinde görmüyoruz> diyor. Demek ki esas itibarile, cevap verilmesi- ne muârız. Bu husustaki iddiaları da izaha ıuıih!ıgı. IV. Bazı Maddeleri Çıkarmak : Risalemizde (3) rakamile be- yan ettiğimiz zevatın kanaatleri idi: «Eserde İslüm ve Türklük aleyhindeki yazıları sansör etmek, çıkarıp —atmak en — kestirme yoldur.» Vekâletin bu noktai na- Zarı tercih ettiği anlaşılıyor. Bu fikrin en şiddetli tarafdarlarından biri tercüme bürosu âzasından Reşit Rahmetidir. Bu fikre itiraz edenler diyor- lar ki: «Bu asırda ilim le- rinde sansörün yeri yoktur. Velev ki aleyhte olsun, her şey olduğu gibi yazılır. Cevap verilecekse al. tına cevabı da yazilir.» Tarafdar olanlar da şa süret- |le cevap veriyorları — | gGaraz ve tarafgirlikle yazıl. mış gibi görünen bir takım sarih tecavüz ve tahriflerle uğraşmıyı onları red için birçok kıymetli za- manlarımızı sarfetmeğe ne lüzum var? Biz halkın eline sahih ve faydalı malümatı muhtevi bir e- «er vermek istiyoruz. Bu eserden işimize yarıyamı alırız, yaramıyı ni yırtıp atarız. Aleyhimizdeki tecavüz ve tahrifleri, ilimdir, di ye aldım kabul ettim demek, boş fikirden ibarettir.> «Tek kelimesine dokunmadan tercüme edilmesir lüzumuna kı ni olan Selâmi İzzet Sedesten bu baptaki fikirlerini izah etmesini bekleriz. x Mübalâğa Nerede? Muhterem — Maarif Vekilinin zet üstadımız, bu eser etrafında- ki neşriyatın mübalâğalı olduğu- nu söylüyor. Eser hakkında gerek tercüme bürosundaki zevatın fi- kirlerini, gerek Türk muharrirle- Tinin ve gazetecilerinin neşriyatını mübalâğalı görmekten ise, eser- deki bazı tecavüz ve tahrikler isnad ve iftiraları mübalâgalı ad- detse daha yerinde bir söz söyle- miş olur. EŞREF EDİP () eSorbest kürsü» sütunumuz- da çıkan yazılardaki fikirlerle ga- zetemizin bir alâkası yoktur. Bu sütunu, aktualiteye alâka duyan e- kuyucularımıza tahsis ediyoruz. beyanatının sonunda, Selâmi İz-| EĞ'LELEK Bayatlamış Öğütler Yazan: B. FELEK ütarekeden sonra bir kı- sırn - büyük bir kısım - Fransız gazetelerinde — görülen ateş dü bunların harp esnasındaki dillerini bilenler ü- zerinde elim bir tesir yapmak- tan hâli kalmıyor. Her sözleri, her tahminleri İngilizlerin ve on- larla beraber olan Amerika ve sajir memleketlerin aleyi Almanların da lehinde. ti mek bir nevi de- - runl tesellidir amma, bunun ha- kikatleri tahrife kadar varması adama kâh merhamet, kâh nef- ret hissi vermektedir. Dillerini bilmek suretile" kendilerile bir nevi karabeti fikriyemiz olan Fransız matbuatında bu derece «derecei hararet düşüklüğü, görmek bizi mahzun ediyor. Bunu bir kalem sonra gelelim yine bu matbuat- ta gördüğüm ufak bir bendin bana ilham ettiği mevzua: Çoğu Fransız gazeteleri Ame- — yika Cümhurreisi Mister Roose- velt'in üçüncü defa — intihabını mez gibi görünüyorlar. Çün« kü bunu Almanlar istemiyorlar. — Çünkü Mister Roosevelt demok. — rattır, demokrasiyi müdafaa e- — decektir. Bunun için de bütü kuvvyetile İngilizlere yardım & decektir. ; Mağlüp hodbinliği ile İngiliz- lerin galip gelmelerini bir tür- lü hazmedemiyen Fransızlar. onlara yardım eden Mister Ro ösevelte sinsi hücumlar yap- maktalar iken bunlardan birisi, üçüncü defa intihabı istememiş olan eski Cümhurreislerinder Thomas Jefferson'un on Zinci mmr sonlarına doğru tertip ettiği on öğüdü yazıyor. Bi Tarı size nakledeceğim: Fruns | — Bugün yapabileci bir işi yarına bırakmayın! 2 Bizzat kendinizin yı bileceğiniz iş için başkasın; kı lanmayın! 3 — Kazanmadan evvel pa- ranızı harcamayın! İ 4 — Size lüzumu olmiyan bir geyi sakın ucuzdur diye satın alk | mayın! ğ 5 — Boşuna övünmek ve rurlanmak ; açlıktan, susuzlu! ve soğuktan daha fazla verir, a 6 — İnsan az yemiş olduğun. dan dolayı asla nedamet etmez, 7 — Gönül hoşluğile yapılan şey insanı yormaz, ü 8 — Başımıza gelmemiş o mevhum müsibetler bize ne dar tasa vermiştir! j 9 — Hâdiseleri daima iyi rahından alınız. ” 10 — Hiddetli iseniz gö meden evvel ona kadar, çok keli iseniz yüze kadar sayınız! Bu öğütlere hâdiselerin diği cevaplar: şler fırsat gözetilere yapılmaktadır; gün gözetilerek & 2'— Herkes kendi işinde bi kasını kullanmaktadır. 3 — Dünya kazanmadığı pi raları harcıyor. j 4 — Şimdi ucuz, lüzumlud daha makbuldür. $ — Nice milletler aç we üşüyor. Lâkin övünm vazgeçmiyor. 6 — Milyonlarca insan az ye diğinden dolayı müştekidir. 7 — Dünyada gönül hoşlu ğile yapılan iş pek az kaldı, 8 — Birçok milletlerin uğra gikları müsibetler — tasasızl gelmiştir. 9 — Hiâdiselerin iyi tarı kalmadı ki; oradan tutalım. 10 — Milyona kadar geçmiyen hiddetler var. Mese Şu çocuk dolu geminin batı Manı. Bütün şehir halkınr ve kahkahalarla gülldüren kaha Kralı BACH TANİA FEDOR ve 1089 Gazino De Parta'in R vüÜRÜ ile barabar — yarattıkları , GANIMIN İçİ! Şan ve Neş'eli vodvilimi siz BUGÜN | SUMER SİNEMASIND görünüz, gülünüz ve eğlen

Bu sayıdan diğer sayfalar: