“Polonyanın mukadderatı bir ikaz halinde göz önünde tutulmalıdır ! ,, Berlin, 16 (ALA.) muhabirimiz bildiriyor: Fölkişer — Beobahter gezetesi *“Küçük milletlerin hakkı” başlığı altında — neşrettiği bir basyazıda | Avrupadaki küçük <illetlerin ai. yas! durumları hakkımda Beri nin görüş ve zihniyetini belirtmcxte ve veziyet almaktadır. Bu maka- ledeki mütalesların haretet nek « tasını Necmettin Sadak'ın “Alman yanm düşmanları hür, mustakı) ve millt hükimiyetine sahip devletle- e yeni nizamda yer olmadığını iddin ediyorlar, Bu idd'a — değru mudur?” sualini sorduğu yazı teş- kil etmektedir: "Bize atılan bu taştan kaçtımak için hiç bir sebep yoktur.., diye mütaleslarına başlayan — muharrir müstakbel Avrupa camiasında kü. çük milletlerin hakları samimi! o- Jarak münekara edilirken eskiden olduğu gibi bundan böyle de kati hüküm ifade eden sörün büyük devletler tarafından — söyleneceği mütaleasının en başa almması lâ. am geldiğine işaret ederek diyor ki: “Yeni Avrupada küçük #evlet- lerin hayal! pariâmantarizmı kal. mayacaktır. Küre Üzerinde belir. meğe başlıyan yeni hayat sahala- YI yeni bir nizam işlemektedir ki, Bu da €adece bu hayat sataları nın birliğine dıtarıdan yapılacak olan Ber türülü bortcu müdahüle- ye karşı etmniyet ifade eden dev. Jetlerin münakaşa götürmez sevk ve idarelerile mümkündür. Küçük devletlerin ikinet derecedeki an. laşmazlrcları yüründen biütün kü- İnatin âteş almasına biz Avrupa - hlar müsaade etmek kudlretinde değiliz. Avrupa milletleri, Avrupa bütünlüğünün nef'ine olmak itse. re tAN — Vasgeçmek ve karşıtıklı fedakirlâta belhmmak zorundağırlar,,, Bundan sonra muharrir yazam. da küçük devletlerin otarşik bir refim tatbik edecek olan Lbüyüt saha ekonomlsinin temposuna uy- malarını kendi menfaatleri em - rettiğini belirtmekte ve kücük dev letlerin Almanya ile İtatyanın sevk ve idaresi altma giree.k olan yeni Avrupada şimdiye kadar o değundan daha mükemmel ve te- refli bir mevkile bulunneaklarını i#leri sürmektedir. Avrurarın hiç *.—.c.rrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrhrr.r..-. Hususl bir küçük devletini Almanyanın zorla harbe sürüklemediğim Süy- hyen muharrir “Bizimle sıkı Vi dostluğu olan Bulgaristan, Alman yajlletinin en ufak bir sitemine maruz kalmadan doğudaki harbe sırf dahili sebepler yüzürden ak. | tif olarak katılamamıştır. Çeklerle Polonyalıların mükadderatı diğer küçük milletlere bir misa) çerkil |edemnez. Çünkü Almanya ve Al- | matılarla çevrilmiş olatı 6 milyon Cek #-Ri4 kanvnlart jeabi yözler ce yıldanberi Almanyanm bir par- çası sayrtmaktadır. Katdı ki, yim- diki durumda nüfralarının — bile artmakta olduğu — görülmektedir. Polonyaya gelince. kendi kentini suçlandıran bu millete karşı tir mahkemenin hükmü yerine getir. miştir. İngilterenin teşviktle Av- rupaya kundak koyan bu millet, artık Avrupanın bir rüknü olmak Uhakkmı kaybetmiştir.. demekte dir, Muharrir makalesini töyle bitir- mektedir: “Kıtamtzin kepılarını kendile - Tine bu hârbin ebediyen kapatmıt olduğu Avrupa düşmanı devletlere topraklarını bir basamak — olarak müheyya kılmak gibi tehlikeli bir düşünce ile oynayanlar Polonya. Nin mukaddaratinı bir ikar halin de göz önünde tutmatıdırlar... —a a Vatandaş: Bugün en büyük bayır Kırdav a9 ocaklarına yardımdır. Canb cansır kurlanlari çat 1. sağıdaki aşhanelere kabilinde teslim ediniz. 1 — Topkapı Ahmetpaşa cansısj 2 — Karakümrük Niseancı Meh- metpaşa camisi, $ — Lâleli Lâleli camizi ima. rethanesi. 4 — Eyip, Sokullu medresesi. 5 — Beşiktaş, Sinanpaşa camisı, 6 — Üzsküdar. Ahmediye ima- zmu- rethanesi. T — Kasımpasa, İlk mektep ya. ninda Kızılay aşhanesi VAKITA ABONE OLUNUZ vABIT Nazı Parusinin gazetesi yazıyor — (Devcim üzerine düsünmeler Almanyanın «yeni nizam> ına göre müstakbel Avrupa “Yeni Avrupada küçük devletlerin hayali parlâmanta: rizmi kalmıyacak, yeni Avrupa Almanya ile İtalyanın idaresi altına girecektir... Milli Ahlâkin insan varlığında tir toplum olayı olduğunu, ve ahâ. kin kaynağının insan — toplumları bulunduğunu — bundan öuce gör- Müşlük, Ahlâk alaylarını düzer. leyen, ve insanım hazeketlerine Ahlik değerini veren rab kuvveti “vicdan” olduğundan, dılde her va kit “ahlâklı adam, derken uynı zamanda onun “vicdanlı,, olduğu. nu da göylemiş olur.a, Ahlâka kendi değerini veren, her insan Bareketini ona göre ölçen bu ie duygusunun incelenmesi ablâkım ne olduğunu daha aç.kça ortaya koymuş olur, Biliyoruz. ki insanm iki — türlü varlığından breyse! varlıkta olup biten rırh olaylarını bize billiren iÇ duygusuna “bilinç — yuur ' de- diğimiz gibi, toplumaa) varlığızızı yaratan, ve birim toplum içindeki bütün öbür bireylerle olan müna. sebetlerimiz de “ahlâklı” dediği. miz hareketleri bize yaptıran di- zen'eylej duygu da “vicdan' dır. İnsan dirinimi bireyde ve toplum- da yürüten "bilinç” ve cnun ge- Tişmiş şekli “akıl ile “civdan” ©- , lan başlıca bu iki ruh kuvve'inden |başka bunlarm Üstünde olarak bazı filozofların — tasarladıkları *Bezgi” yi (1) “mutlak hakikat" i ATamakta, ve onun peşinden köş- makta olan bu fi'ozoflara bıraka. rYak biz yalnız bu iki gerçek kuv. veti ele alarak bunlardan “vie- dan” 1 inceleyelim. İnsan — varlığında “akil” birey ile tabist arasmdaki münasebetle- Ti gören ve onları kendi kanunla- rına bağlayan zihin kuvveti olup, insanın diş âlem!'e olan münasr- tetlerini düzene koyacağı — Rıbi, tablat olaylarını da aratçurarak onları bağınlı olduğu kanttnlarına bağlar, bilim yapar, Bilirm'erin ge. lişmesi ve İlerlemesi istan irimi- ni gittide daha iyileştireceğin. den “nemen'lik” dediğimiz leri dirimi yaratan etke akıl! olmuüş o. kar. Fakat birey ile toplrm arasın. daki münasebetlerden dnğup in- sâanm töplumsal varlıfin? ve onun içinde insanm aşı) ahlâkl varlığı- B yaratan, yasıtan ruh — kuvveti de “visdan” d'r, Toplum dirimini yapan dil ahlâk. hukuk gibi top. Tumsa! kurumlar ise salt insam- Dik dirimini gösterir: ve yalnız tapluma Öözgü ölen ve medehllik. ten başlen türlü bulunan bu olay. Jarın topu da her toplumu batka- larından avırd eden karakterler olarek “kültür* Ü meydana geti. rir, Kültürün bi'eetiği bu kurum. Tarmn en başında “ahlâk” gelir, Ah- Tâktn bövle Öbür toplumsa! kurum. ların bastnda gelmesi, ahlâkm bi. tin öteki kurumları dilrenliyecek “ilkeler « prensid" ve kışral'anın ahlâk ölcüsüne göre olmar ve İnsonm acil manevi neli ah l 6) Yaran: ea |Fıol. H. Nimetullah Oılürkı bu ahlâk bulunmasından dolayıdır. Zaten “vicdan” insanıu toplum- tal varlığının baş ilkesi olduğun - dan insan varlğında “akıl” dan daha üstün bir değerdedir. Çunkü ınsan'n a$ıl manevi ve insani var lığını düzene koyan ve insana asıl Geğerini veren duygu budur; Ve insan ülk çağlardanberi toplum i- ginde yaşayageldiğinden insan di- rim'nde akıjdan önce vicdan doğ. muştur, Netekim ilkel toplumların incelenmesi bite bumu göstermiş oluyor. (2) Vicdanm intar varlığımdaki mev kiinin böylece toplumsal olduğu- ge ortaya koyunca (3) onun Neli- #i hakkında ö'edenberi Lit takım düşünceler Heri sürülmüstür. J. J. Ruso g'bi düşünen filosofların dü. tünceleri viedanımn ne olduğunu açıklamış olmuyor, Çünkü Ruso viedanı inaanda “doğuştan bu- Tunan ilâhi Bir kuvvet” olarak gör mek istiyordu. Fekat İngilir filo- zofa Loeke'un düşüncesi bu kotu. ya daha uygun dilşer. Locke'un insan sihninde denemeden Ance hiç bir şey bulunmayrp zihni “boş bir levha” halinde göştremek is- temesi, işte aSti vicdan hakkında tamamile doğrudur. Çünkü görül. düğü eibi. toplam — Girimi içinde buluman insandadır hi vicdan e- Hun toplem ile olan münasebetile- rindet doğar, Yoksa her bangi toplumun dışmda kalmiş, ve —ger tek'ikte böyle bir gey olmamakla beraber— böyle bir insan varlığı havallemiş olgak onun ruhti ahlâk münasebetleribakımından Lock'etin dediği eibi baş bir levha- dir viedan denilen sey hentiz değ mamıştır; taplum içinde yaşama ve bu yaştma onda — toplum mü. Nasebetlerinden dağncak hir ten. Tümsal varlık verdikten — sonradır ki —gördüğümüz gibi— vicdan daömes olur, Şimdi böy'e olan viedanı eözlim- Tersek onün bir telem düvgmü ve dösüncelerden birstiği — görülle: İvilik ödev, yükümlülük a: mü. kellefivat xfbi (4) Bonlar birey- Sel varlrfrezda nefit ile tah'at a- rasındaki milnasehetlerden 1-7-» — —>”vem değli fakat hirevfe tonlumdan — gelen bir ta- krm “ortak tosarlar. | öır, Meselâ: Tsük, 2t &bi olavinr tahiattan ge. Ten ve akıl yolvvla elle edi'en bi. rer kavvarı ölap bunların bir ava- VA zelmesinden tabinta Ti n telik hülelim'eri" meydafa gelir Hafbeki banlardan beska insn- Din tanlımla ölen münastetetlerin- den dağan “ortak tatartır,. vnr - dir. ki banlarn bileemesinden “defer hültümleri” deditimiz baz. b N Yü mn o eetir *Ganeral Asımı Tinaztepe, lâk Mesolâ: bu hareket İyidir, tu nağ. me güzeldir. dediğimiz vakit vere diğimiz bükümler bun'ardır. İste *“ortak tasarları., inceleyince bundların taklatla biç bir 1lsıs! ol mayıp, toplumun içinde doğan bir takım münasebetler, toplumrsal o. laylar olduğu gözükür, Meselâ: “Harsızlık” tabif değil, sosyal bir olaydır. Herhangi bir şeyi insanın elini uzatıp alması, bir tabist Ü- rününü, taklatm ortasmda yetiş- miş yabani bir afattân yemiş ko. parması gibidir. Fakat sahıti de- diğimiz ve a şeyle onu edinen kım. senin hakkını çiğneyerek o kimse- Din haberi ve rarsı olmaksızm © Şeyi alması ise hirezliktir. İşte bü İki törlü “alma” dan ikineleine bu değeri veren toplumdur. Bunun ablâka aykırı “kötü” bir hareket oduğuna verilen hüklm ise anaçık görülüyor ki bir “değer hükmü". dür' ve kaynağı *bireysel kav. ram" değil, “örtek — tasar” olur tonlumdaki| “kamutal vicdan, dan doğar, Demek “değer hükümleri” llk önce kamusa) virdandaki ortak ta- sarlardan bilesir, ve endaun sonra “bireysel viedan” lara geçer, Bun- dan dolâayı vicdanımının vereceği kükümler ki ahjâk münastebetleri #zerine Ve “İyilik yapmık” “KAtl- lükten kaf'ınmak" tarımda kendi. ni gösterir görü'üyvor ki tamami. Te toplumsaldır. Şu halde — nefir bir hareketin “iyi” olduğuna ka- rar verines onu yapmak bir *ö dev” — olur, ve nefis- kendini bu ödevi isşlemekle “yükümlü” gArür, Bu gibi düşünce ve duygularm bi- Teşmesi birde “viedan” danilen ie duyrusutu yazatır, Biltün duygu Ve düşüncelerin ise birer “ortak tasar" lar o'duğu, cünkü kepsinin tabiatten değil, toplumdan insar Nefsine geldiği cörülür, Zaten ta. biatte bövle deder kazanncak o laylar yoktur ki onlardan bir te- kım taszarlar nmefsinde doğmuş ol. Sun. (Denem 5 inelde) Kutlu bir nikâh töreni Ordümüzun — üzide başlarından Örgeneral Müstafa Muğlanım küçüt kor Boyan Örzkan Muğllalı fle Dr. Albay Tbrahim Aslanerin oğla kış- metli bukukçumuz Fethi Aslanerin nikâh töreni dün saat 3 te Beyoğlu evlenme memurtuğunda iki tarafın akraba ve ahbapları huzuriyle lera edilmiştir. Törende Vali ve Pelediye Relri Dr. Lâtfi Kırdar, Örgeneral — Fah- vetlin Altay, Öreneemi Salih Omur tak. Örgenera) Cemil Cahid Toyde- mir, Korgeceral Exrem, Korgenera! Rifat Mataracı, İstanbul Komu'a Merkey K arat Te Tn Kamntarn: (9 TI Birtnefkteme 196 (h Şiuvouor. temenniler' Bir. şikâyete | cevap P. T. T. Umum müdürtüğü alınmıştır: y Gazetenizin 239942 tarihli hasının (Şehir ve şehirlinin leri) sütununda intişar eden aparlıman sahibinin şikâyeti” hkh yazı özerine, yaptırılar kat ve tahkikat netlcesinde: zuubahs apartımanın yaya mı bozulmak suretiyle telzraf Bi dikilmediği, apartıman ken önündeki yaya kaldırım da bulunan Osmaniye ve Yi telsiz. Istasyonlarına »eit kablö künklerinden —10 . 12 toprağın çökmesi yüründen kelÜği sinden sağa sola kayarak yerlerinden ayrıldıkları ve ne su ve çamur dolduğu hmınca, İdaremiz — ilgili tarafından apartıman sahibi narak inşast — sebebiyle kabla mecrasının islâh —ettli söylenmiş bine sahibi de bİMEĞİ || temeli ve kanalizasyonu ikmal lince kabla — mecrasının künklerin sıvattırılacağlımı Bi, bu iş yamlırken zın hazır bulünmatını temin işe başlanmazdan evvel verilecek telefon ntırmaraları dıği, fakat buna rağmen, sahibi tarafından n malümat verilmeksirin kanalıti $ patıldığı, bu şekilde hareket miş olması sebebi sorulandt kablo mecrasının İstenildilii de yapıldığının kativetle DUĞİTÜ di ve bu teminat ürerine yaptl olan bu emri vaklin kabul edi! hatbuki 19.2042 gününde evmi lolar da vukun gelen eriza betiyle öçler apartımanı sahi matlımp veçhile — islâh katiyetle söylediği künklerin bozük hal ve şekilleriyle bi olmalarından — küntler içine Ü fazla çamar ve su dolarak bi eirdttiifimir görüdüğü ve vet Emniyet amirtidinden d A'len bir polis memnra hazurt gahilla tesbit edilmiş olduğu | süretle yapılan şikâvetln hakli famamen uzak oldufu anlaşılı Binaenaleyh bu — yamımızıfi matbuat kanunun 48 'nei dereflince gazetenizin oynt sütü da neşredilmesin! sayıılarım!k ederim. M 4 nera) Salim Cevad, General RÜAS Yaşınkılıç, Amira) Hüsnü, GEVİK Salih Arkucla, ordumuzun birf İğt yüksek rütbeli erkâtı ve ali bazı meb'uslar, profesör M vali moavinlmiz Alımet Kınıl& $i yoğlu kaymakamı Gafur ve zevat davelliler meyanında b yordu. Gençlerimizi ve sayın Ümlzi hararetle tebrik eder, eşiilere azun ve — me'ut yıllar O vi | ) k sz BİR MEVSİMLİK AŞK vi —— Teirika No: |(7 —— Alişin sıkılması geçti, hafif şakacı bir tarzda: — Tecrübeli, görmüş geçirmiş ve ihtiyarlamamış kalbinizde bir on sekiz yaş güneşinin doğmakta olduğunu anla" mak hiç te güç değil; demek aşıksınız! Dedi, hmunn yüzünü buruşturur gibi oldu ve sigarasının külünü sinirli bir şekilde silkti: — Heyhat, bütün isteklerime rağr men bu kıza aşık olmak prensibime uy" gun değildir! — Yani? — Yani evvelce böylelerine aşık ol" mamağa karar vermiş bulunuyorum; kendi kendime karşı sözümü tutmak lâ- zımdır. İztirabım da bundan ileri geliyor. — Affedersiniz, anlamadım. — Anlaşılacak nokta şu ki bu genç kız iyi bir aileden namuslu bir kızdır; mevki, şöhret, belki de servet sahibi bir adamla ve yüzde doksan sersemin biri ile parlak bir izdivaç yapmağa namzet" tir. — Niçin böyle söylüyorsunuz? Siz de asil bir aileden ve oldukça iyi irat sa* hibi bir gençsiniz; üniversite tahsili yar pıyorsunuz; parlak bir istikbaliniz var; zeki ve güzelsiniz; evlenmek teklifinde bulunursanız rertdedileceğinizi mi zannee diyorsunuz? — Ah, zavallı dostum, size böyle hitap ettiğim için özür dilerim, fakat hakikat budur, beni affediniz; mes'eleyi bir kaç defa karışık bir hale getirdiniz; plânlı konuşalım; birincisi: Benim sev' gili Balzak'ımın dediği gibi kadınlar a" kıllarının bilinmez nasıl bir çarpıklığı ne" ticesi olarak kabiliyetli erkeklerin yalnız kusurlarmı görürler, budalaların da yal" nız meziyetlerin:... Bizim çapkın diye a" dimiz çıkmıştır, aile kızlarımızın bize emanet edilmemesi adettir. İkincisi: Av Tenin aradığı sersem ben olmamakla be* raber bu kız, mevcut şartlara göre ancak evlenmek için şevilebilir; benimse evlen" meğe asla niyetim ve kal 'iyetle iddia ede" bilirim ki kabiliyetim yoktur! Aliş, ciddi mi, şaka mı olduğu pek belli olmayan bu taşkın belâgat karşısın" da gülümsememekten kendisini alama” diz — Sevimli bir şekilde mübalâğalar yapıyorsunuz, sizi dinlemek cidden hoşu" ma gidiyor. Kâmüran, raasanın üstündeki tabak" tan bir turunç şekerlemesi alarak ağzına attır — Buyurmaz mısınız?.. Bunlar pek nefistir; hen düşüp kalktığım insanlarda alduğu gibi gelip gittitim, devam etti: ğim yerlerde de atmosfer ararım; bu pa* Yiseriyi bilhassa bu sebeple seviyorum, burada bir asalet tarihi var. Napolyon Rusya seferine giderken Paris ahçılık ve pastacılık enstitüsü talebesinden birkaç Fransız genci de gönüllü olarak onun or dusuna girmiş bulunuyorlardı, muharebe bitince bu delikanlılar Fransaya dönme" diler; ikisi Balkan şehirlerinde, birisi İstanbulda pastahane ve lokanta açtılar; işte İstanbula gelen Valöri Tanzimattan sonra burada ÂAvrupa örneğinde şekerci dükkânı açan ilk adamdır; o ölünce Le'* bon yerine geçti... A — Valöri mi dediniz?. Durun, baka: yım, ben bu ismi hatırlıyacağım... Tanzir mattan sonra İstanbulda açılan şekerci dükkânı... Evet, evet.. Lisede edebiyat hor gamızın bize okuyup kelime kelime anlat: fığı bir roman vardı: Recaizade Ekrem Beyin eseri, Araba Sevdası... Romanın kahramanı, Bihruz Bey, alafrangalık ol- sun diye bu Valöri'nin dükkânma gelip a: lışveriş eder. — Bu Bihruz Beyi tanımıyorum, her halde bizden evvelki nesilden olacak; o Ekrem Beyin de kim olduğunu bilmiyoer rum; lâkin dükkânın bugünkü sahibi Ko ta anlatıyor, birkaç neslin sıkları daima buraya gelip yiyip icmişler... Aliş, hukuk talebesi olmakla beraber edebi zevki olgun, edebiyat kültürü geniş bir delikanlı idi ! arkadaşının basit bir list tahsilinin bile mutlaka öğretmiş olmas! lâzımgelen edehiyat şöhretlerini ve Ara' ba Sevdası muharririni bilmemesine hay” ret elmekten kendisini alamadı; bununla beraber Kâmüranım konuşmasında, giyi” | nişinde, halinde, tavrında hoşa giden bit — ı ——— canlılık vardı; sempatisi azalmadı ve ©* nun bir dakika'ık sükütundan istifade &€ derek: — Şu bizim pansiyon meselesi hak” | kında bana vereceğiniz bir haber var m' acaba?.. Ded. — Ah, evet, az kalsın onu unutuyor” duk; madamlı konuştum. kiracılardan bi” rtinin bugünlerde memleke'ine gitme! bekleniyordu. odası bosalmak üzeredir: zannederim haftaya — bize taşınmanız mümkün olacak. — Teşekkür ederim, size zahmet ol — Ne demak?. Aziz dostum. hiç zah” met olur mu? Sizin temiz ve saf manzaâ' ranız arkasında cidden enteresan bir rut bulunduğunu fark etmedim mi zannedi' yorsunuz?.. Ümid ederim ki kenim a:ka' daşlığım sizi sıkmıyacaktır. (Devama var) ——