CA AMER Yazan: Iskender F. Sertelli YUZUF, iKADA e W e ollar da insan değil mi — — Zavallı kadıncağız... b Bizim köylerde, biz, orlara — Yusuf mütecssirdi. _Wlmk_ kadar erkeklere Nelson sözüne devam etti D Her erkek, karısı — — Bu sözü katil duyunca, _?'lllnkyııu Senl ka, ıunçııdmııeemlibtüneıl;ı- " Aaklatmışlarsa, aldatı pandı. başladı: “Bu- *lnı olım;::n*d:dı&.! hu kaç dıwı__ itiraf * etmiyordun?,, bağırıyor. AA — n Bar't hamdolsun hiç bir za. den mi vurmuş? —%—“Wh““' — ya. Karısı imiş.. Son Sadip. tuzaklara düş- M%.uphelemmuı. Ni, tüği Şösan her iyiliği ve köz Hayet güphelerini yenememiş.. TeneNdi nefsinde aramalı. — Asabi buhranlar içitde, burada Tiçeyaltan bu sözlere bir hay> karisna rastlaymca, iradesini ç "“ııt::ııuı' dedi, seni bü- a M:k unî:h;;ıüa:mıâ: : . . © e f—âmhr. bundan sonra ı&ı :w;cyıem: “Sabahleyin evde | Erkek — Bundan böyle evde ._., söverler. Çünkü kı » rahatsız birakmiştim. M"’.m' | sen Kumanda ödeceksin. Hep is. Zu_ Yi aşktan Tazla Bever. isimden dönerken ilâç getire, | tediğin olacak. Fakat dışarıda v.,,..('m m ucu da paraya cektim. Onu buralarda dolaşır | ben kumanda edeceğim. tuk Ç7 ya, İnsanm bir kaç ço ken görünce kendimi kaybet- | Kadın — Pek dlâ.. Bundan "ı:“'*mîı karısı bile, ko- tim. Demek ki, hastalığını ba, | sonra geceleri sokağa çıkımıya- '5._ Parası tükendiğini gö hane ederek, beni avutuyor ve | oaksın. Vor, &::hll siyaseti değiştiri- ben sokağa çıkımca o da ar“ Kat _n kesiyor. Ne aile kamdan — çıkıyormuş!,, biraz Kunduracıda M—L rabıtası, ne insanlık sonra müddeilumumi geldi ve — Bu çizmenin ayağınızı vur ha" Hiç bir şeyden eser — ölen kadının üstünü araştırdı... bakla veli İ yT Çünkü erkek Iztıra- Cebinden henüz soğumamış bir mı:na::ı; mğ""' y aK aaksulluğa düşmüş, parasız — şiçe ilâç çıktı. Eczaneden geldi- ddi BöylüYOrüNü BĞ çe . ği belliydi. Demek . ki, retırabi | YS a aa arane ö ykten &1 doğru ya. Sefaletin artmış. Kocasını — bekliyeme, olmadığınız hud.yn!'ııuder dıhı. yerden saadet kaçar, —miş... Doktora gitmiş, ilâç a fazla mr bileceksiniz? N,.'guhıa—ı bizim köy ka. mış... Eve dönerken kocasiyle ) '_'_ DÖ dillerine dolamıştır. — karsılaşmız. Hhüyarlamat ş’ & ı'.'gf"îm Şân Mîmı::dınınumuw:m Yaşını ı:ı);emeıml qı.even bir . a yor, gu :,_ &nu:. =£.M:sgm yok mu? İnsanm basiretini bağ- | kadım bir arkadaşma göyle ya- - , sefa! Ü. Çer | zıyordu: a K & MM doksan beş erkek- — M Nejson, neşelenmek için | — Bütün bu üzüntüler beni Müken, Zİbİ temiz, güzel karısı — Tisi ber gofranım başmda Yu, | Hakikaten ihtiyarlattı. İki sene Blntya Cürsuz. mendebür bir aai Gaha fazla teeesüre sev | İSinde tam altı ay ilitiyarladım. —'._":' 95::"* aplırır.. Kötmemek için: - i — Burası büyük bir şehir- im p ::_ğl Bi Gu YÜK dir, dedi, günde yüzlerce vak'a ğ iYeceksin ? ti —t'm yüzü kapıya doğru &n ğ“deri söylerken, kapı- Tak içeriye giren genç Pi görmüştü. iç .. * VE GÜZEL GAZETE. C KADINLA GEÇEN YWDAKIJKALAR Nğ"le— tercümana döndü: &. geliyor. Bahsi kayı Ml*:im mü?T "H N başfti — çevirince F Gizeteciyi gördü ve mah- A glden ayağa kalkarak: qünmğin'me hükmet. Wk:“! dedi. Karnım da a lştı. Aramızda resmi &Wn. yemeğimi he- tan, Himan özür dilerken, Nel K erken, Nei, "'q,IWı elini uzattı ve ha Siktı: ;İx' :a'doıımiı. y Mister Yu- bir cinayet oldu. şwhndm ayrılıp gele. .ğ:ühne_iı mecbur ol - b gecikişimden dolayı i umarak mütesel: » Yosufun yanma otur. ;—N bir masanm — etrar Yalız onlar vardı. Yani, Kaçt Tercüman ve Mis Nek beşüş bir çehre ile ,qî'&neıum âdeta telâ, - Cinayet nerede ol - olur. Hepsine gözyaşı dökmek lâüzimgelso, insanın — gözleri ku. rur. Haydi, başka bahse geçer lim, Bugün benden sonra balık lokantasında çok kaldırız. mı? — Hayır. Siz gidince, gökyü. zünde kalmış gibi, korkunç bir yalrızlık hissetlim. -.. Patrona: “Haydi, bu. kulenin . tepesipden dünyaya inelim.,, dedim, Mo. töre bindik.. Rıhtırmda — Valker bizden ayrıldı. Biraz şehirde dolaştıktan sonra, yemek vak- tine yakın otele geldik. — Yarın akşam sirke gide- cek misiniz? — Evet. Valker çok ısrar et, ti. Hattâ bu aksşam da bekliye- cekti ama. Ben, sizin için bu geceyi ftoda etlim. — Teşekkür ederim.. Çok na- ziksiniz, Mister Yusuf! — Yarın akşam — bizimle be, raber Holivud sirkine gelecek- siniz değil mi? — Eğer davet ederseniz.. Ve eğer sizi ve bilhassa patronu- nuzu rahatsız etmezsem, Yusuf omuzunu silkerek: — Adam sen.de, patronum benim misafirime nasıl karı, gır? Toli, sizi ben davet ediya rum. (Desamı var) — O köpek kanmın — önünde ne bekliyor? — Aman efendim — sorman! Bir dün ona bir müsterinin w lağımı attığımdanderi — kamdan uzaklaşmıvor. Nasıl avlamış? Büyük bir neşe içinde avdan dönmüştü. Av çantası doluydu: İki tavşan ve Üüç bildirem var- d, Karısı bunları görünce: İmkânı yok... Cebinde yab- nız bir lira vardı! Nasıl olur? Şahadet Hâktm — Bu karı kavgalarında hiç hazır dunuz mu? Şahit — Evet Bay hâkim! Hâkim — Ne zaman? Şahit — Yirmi sene — evvel.. evlendikleri gün, Ben nikâhla- rında şahitlik etmiştim... kocanın bulup- D | O gün profesör kürsüye çı- karak şöyle söze başladı : — Arkadaşlar; ben — gidiyo, rum (bütün talebelerde neşe ve sevinç alâimi), Ankaraya gidi - yorum, Orada ne kadar kalaca- gımı ve ne zaman — döneceğimi bilmiyorum. (O dersten uzun müddet tatil yapacaklarını anla yan talebelerin sevinci artmak. tadır.) Çök itimad ettiğim bir arkadaşıma bazı 1 birar kıyorum. (Dersin bu sözlerle nihayet bulacağmımı zaenneden ba zi talebeler çıkmağa hazırlanır- lar.) İşte bu Roma hukukunda vedia adı verilen mevzu — olup, bugünkü dersimizde bu bahsi göreceğiz... (Talebode büyük sukutu hayal) Hâkim — Camtım — aösünüze carpan biri olmadı m? Şahit -- Hırsızın oldukca kı- sa bir ceketi ve aym — rTonkten bir pantalomu olduğu. Sigorta. Bir köylü bir sigorta mülcsso- Besine milracaat ederek memiır ra sordu: — Samanlık yandığı vakit, şangının sebebini araştırır . mır sınız? — Eibette. — Zaten ben bu işte bir da- lavere olacağını anlamıştım! AFIK DÖKTOR — Beni bir sürü swuallerle iz- aç etmiyecek bir doktor bulabi- Hir miyim dersin? — Bir baytar çağır... Bilirsin Ki onlar haştalarımı sorgu sual sormadan tedavi ederler. Akıllı hizmetçi Hizmetçi köyden yeni gelmiş- ti. Bir gün bayan kendisini bak- kala beş kuruşluk —tüz ve beş kuruşluk biber almak iİçin gön- derdi. Ve eline bir tabak verdi. Hizmetçi bakkala — Bana beş kuruşluk tuz ver! Dedi. Ve lindeki tabağı uzatarak ilâve etti — Buraya koy! Sonra; — Beş kuruşluk da biber ver! de- di. Ve bu sefer, bakkalın hay- ret içinde, tabağın ters tarafr nı uzattı. Tahağın ters tarafın- da yalnız biberle eve gittiği za- man bayan sordu: — Kız, tuzu ne yaptın? Hizmetçi derhal tabağı tersi- ne çevirip, bayanım çığlıkları arasında: — İşte! Dedi. Ve bomboöş ta- bağı gösterdi. — Beni babamdan istediğin zaman ne kadar abtal bir halin vardı. hatırlıyor. musun? — Halim değil. kendim ar- | talmısım maalesef! İyi anlaşıyorlarmış! — Nasıl iyi anlaşıyor musu- nuz? — Mükemmel... Hem de hoer hususta. Hettâ ben kızıp da bir küfür savurduğum zaman be- tim yerime karım kızarıyor. Fevkalâde hal — Ben ancak fevykalâde hab lerde şampanya içerim. — Sizin için bu fevkalide zamanlar hangileridir? — Şampanya içtiğim zaman- lar! Ev sahibi (büyük bir nezaket la) hırsıza: / — Fakat dikkal etiiniz: O va. 30 bir işe yaramaz! Altında bü- yük bir çatlak verdiır. EE> Hi Fahri, kalabalık tramvayda göy- le derin ve rahat bir nefes alma. ya çalışmyordu, Gözlerinin içine ba- kan bir kadınla karşılaştı ve der- bal dakikalardır. çektiği azap ve ıztırabi. unutüverdi. Kendisi de gayri ihtiyari gülümsedi, Ezile büzüle bir tarafa fırlıvordu. Fahri, gözlerini güzel ve gülüm- seyen kadımdan ayrtramadığı ve hep ona doğru yaklaşmak ixtediği için bir müddet sonra aralarmdaki Mmesafe bir kaç adımlık kalmıştı. Aksiliğe bakın ki tam bu emma- da kadın biletçiye işaret etti, İti- şe itişe, Fahriye de göyle bir sürü- nerek Sirkeclde indi. Teroddüt edilecek zaman yoktu, Kadın, zeçerken bir daha gülüm- semişti. Yapılacak iş hemen avka- sından inmekti, Fahri de öyle yapr tı. Kadm durak yerinde idi, Sanki Fahriyi bekliyordu. Fahri pek beceriksizlerden de- Üildi. — Of.. diye rahat bir nefes al- d ve bu vesalle ile de ilk cümleyi sarfetti: KÂYIE (Zi — Tramyvaya binmektense yü rümek daha rahat., Kadin cevap vermedi ama, daha çok gülümsedi ve biraz da kırrttı, — Siz de ne kadar yoruldunuz. Her halde sikildiğiniz için İnmiş o- Tacakatmız, — Hayır.. Zaten Sirkeciye ino- Fahri yaklaşmıştı ve kadın ©- nunla konuşmaktan çekinmiyordu. —— Biraz oturmak, dinlenmek is- ter misziniz?. Saatine baktı: — Hiç vaktim yok., — Vah vah,, Yarım saat dinle nir vo başka bir gün için.. Havada ne gürel.. Eğer vaktiniz olsa idi.. Kadın aynı kiritiş ve gülümse yişle bir kapıdan girdi ve girerken de davet eder gibi başını oğdi. Şimdi ne olacaktı? Fahri tramvayda yaptığı gibi fazla tereddüt etmeden arkasın- dan içeri dalrverdi. Bir arkadaşı nefes nefese omuzundan , yakaladı. Recep hem solüyor, hem de gü- Tüyordu: — Gel şöyle.. nereye?. Fahri münasebetsiz bir zamanda rastlayan arkadaşma kızdı: — Aman çok acele işim var.. Başka tir gün.. — Dür yahu,, Faka başıyorsun.. Fakhri fazla dinlemedi. Ömuzunu arkadaşınım parmaklarından kur - tardi ve hızla güzel kadımın arka- sından koştu. Kadmın girdiği kapıyı görmüştü. Kondisi de arkasından daldı, Burazı bir dişçi dairesi idi. Bek- lame salonunda güzel kadından maada bir müşteri daha vardı, Beş dakika sonra bu müsteri içeri gir- Mişti. Oh, Fahri yanlızdı. — Dişinizden mi rahatsızsınız?. — Ya.. Bilseniz no kadar üzü- yor. İçoriden İnlemeler duyuülüyordu. Kadm fenalıklar geçirmoğa baş- ladı. — Folâket,. Gene sinirlerim tt- tacak.. Hiç tabammüll edemiyo- rum,, Fahri onu teselli etti: — Fakat çok izam ediyorsunuz, Hiç de sandığınız kadar... İçerideki müsteri dişine bir ten- türdiyod koydurmuş çıkmıştı. Doktor güzel kadına büyurun der gibi işaret etti. Kadın: Hayır. dedi evvelâ Bey- efendi.. sce Fahri şağırdı. Kekeledi, Doök- tor: — Buyurun erfendim.. diyerk Fahriyi içeri aldı. Sandalyaya - turttu, — $Şu dişiniz olacak,, Çok mu ağrıyor.. Vah vah, İhmal etmiz- siniz. Çıkarmak Tüzim., ki öbür Terini dolduralım. İki dakika sonra Fahri dişini ©- ime almıştı. Dışarı çıktığı vakit güzel kadı- nın yerinde arkadaşı Recap oturu- yordu, Fahtiyi görünce kahkahayı bastı. Yüksok sesle: — Doktor, dedi. Bir shbubrımr ökseyö düşürdünüz. Doktor beyaz gögüslüğüyle dına- ri çıkmıştı. Soğukkanlılıkla : — Ya.. vah vah., Dedi. Fahri bir gey anlamamıştı. Ra - cap onu Gsürükleyerek dısarı çı- kardı ve anlattı: — Benim de başıma geldi.. Ama bereket versin doktor arkaduşımdı da kurtuldum.. O kadın doktorun motrosi gihi bir şey., Trnmvay - larda dolasıp müşteri topluyor, Ne elurdü beni dinleseydin.. Hakkm da var.. Gözün etrafı gürmüyordu ki. Ahmet Reşat — Umumi harpten sonra vur kua gelen en mühim hüdise ne. dir? — Sulhun imaası. — Bulhtan sonra? — Harbin ilâm! Anlamamış — BSevgilim işte bu pusemle Bana her şeyi anlatmış oluyor rum! gf İyi anlayamadım, Bir da- ha tekrar eder misin? Ayın sonunda — Şu şişman adamı görüyor musun? Bugün tam yüz bin b rası var! — Vay canma! Hem de ayın yirmi beşinde ha? Cli_ İN — Baçlarımaı arkaya mı ta, Yayım, yoksa vana mı? Papağan Bay Susar bir papagan sstın almıştı. Papaganı satın aldığı günün akşamı saticça mürar konuşmuyor! — Herhalde yer değiştirmiş olmanın heyecanımdandır! Ken- disini hüfla karınızım yanın da ! Görecoksiniz bir CBZA VAZİFESİ Muallim — Sana “uslu dura. csağım” kelimelerini yüs defa yaz diye tenbih etmiştim. Noe- den yasmadın? Talebe — Bunu bana bir ders olsun diye yazdırdığınısı — bildi- ğim için ezbere öğrendim. Hırsız evlâtlar — Oh, zavallıcık! Demek altı evlâdınızdan hiç birisi size yar dım etmiyor, öyle mi? — Evet bayan! Herbiri kendi : i; DUNE ! B 4. — Budün cok mahzun düru | vorsun karıcığdım. Neyin var? D — Naşıl üzülmiyevim! Yeni 'sapkamın rengi sadlarımın ren, İ gine wymuyor! Simdi şapkamı me, voksa Baclayımı ms değistir Tevim! Bir türlü karar veremi” vorum,