| H LERAAR AA — A NM Gt n ak e ha a kalk a b a Bi e LAt O T | | Z y Jergsonun dünyası rahatsız eden bir halde kurtu. Kımızı sanırız. Neyo sanatkâra, nedon filezola nalıdır. Bunlar gören göz İçin nlâmettir. Sosyetenin nabzmı tkârm, tilozofun — gürbehekle okumak mümkündür. Gözbe lerini bilenler bu- dukça.. rgsom Be yaplı? Ne yapabi- * Biri felkefe tarihinin, öteki tir spekülüsyoncusunun İşi, Bu- ne felsefe tarihinden bahse- B ne de fikir spektilâayonu Meşcul olacağız. Bergson buügün — çarpışan, didi- n büyük ihtirasların ağılı hi alan Avrupanın ta kendi. ir. Hesaba, determinizme gürlerini muüs, nereye gideceğini bilmi- , nereden geldiğini — hatırlrya- n, yalnmz ileaları ile yaşıyan, liteden çekinen bu — Avrupa le böyle değildi. On altımecı asırdan — itibaren in- vekâsı, akla, “riyazi - fizik” üye küymet yererek, bu mik> larla İnsanı vo tablatı keşfet. ğe Çıkmış ve “riyazi - fzik" te kür tabiatı ve insanı fethet- ti okumasmı Simyacı yerini kimyagzere, mü- âm yerini heyetşinasa ancak fetihler sonunda terketmişti. Tabiata ve Insana çevrilen bu üsbet bakış bir yandan — İasanın Kiymet oluşunu, bir yandan ta> tm İnsan İçin sensur bir ni *t olabileceğini adım, adım ta- takkuk ettirdi. Re — Avrupanın ç hamlesi idi, -Avrupanım bu rinde dünya yaratıcı İmsanları, tem sahibi filezofları - lâborutur rlarmda tabintm — kamunlarını foden âlimleri, Istodiğini bilen, bukm! Sanki maymun mvış. Bu adamlar hâlâ yomek mi yiyorlar? DlnıbM Tercüman : —- Seni bekliyorlar, dedi, an- layamadın mı? Amerikalılar gevkleri için larmı da ve- kitlerini de feda ederler. Yusuf sallanarak yürüyordu: — Yalnız bu kadar mı? dedi, paralarını da feda ediyorlar. Güllişerek salonun ortasından ler. İşte bir alkış tufanı!.. Yusufun galip geldiği galom da şayi olunca herkes; “Türk pehlivanı yaşasın.. Diye 'Yusufun gözü — açlıktan — hiç bir şey görmüyordu. Ak- gamdan hazırlanan büyük ma- sanın etrafında oturdular. Ga- zetocilerden bir grup derhal Yu sufun etrafını sardı. Tercüman sual yağmuruna — tutulmuştu. Hangisine cevap vereceğini bil- Miyordu,. Gazeteciler: — Harry'i nasıl yere vurdu- muz? — Onu nasıl havaya kaldıra- bildiniz? — Harry havaya kalkarken mukavemet etmedi mi? mu da yenebilir misiniz? Gibi suallerle Yusufu üdeta sersemletmişlerdi. Yusuf bepsine ayrı — ayrı ce- vaplar veriyor, bir taraftan da Yemek bekliyordu. — Hâlâ bizim kaz kızartma - d loydanda yok. Nerede kal- Diye mırıildanıyordu. —ır:l?ıî"t Ğu kızartması alayı — İki garsonun tuttuğu bir tepsi içinde — geliyordu. viğaz kızartması tek değildi. Valkerin gözü tutmadığı İçin I- “İ kaz birden 1smarlamıştı. Lokantanın — salonu — gece Yyarıst olmasma rağmen — hım- cahmç dolmuştu. Yusuf: — Vallahi açlıktan başım dö- oynaya- dakıırş burada! Gece yarısı ol- a Gümrüklerdeki (dhal edilmiyor ? kahveler neden | Keyfiyet kahve ve çay birliğinden sorulacak Gümrüklerde halen kahve ve çay birliğine ait 700 çuval kahve vardtr. Birlik bu kahvoleri, henlls ithal etmediği gibi Ithal — teşebbü- sünde bile — bulunmamıştır. Vazi- yet böyle iken bazı toptancı kah- ve tadirlerinin — (kahve yok) diye Batışları durdurması veya mahdut Konservatuvarın nisbetlerde satışlarda garip görülmektedir, Toptancıların bulunmusı zorla bir kahve buhranı yaralma- teşebbüs edeceklerine ihtimal verilmediğinden bu kahvelerin ni çin ithal edilmediği birlikten sorulacaktır, Beşiktaş cinayeti | #a alâkadarlarca ıslah ve tekemmülü etrafında tahkıkat | Bu husustaki rapor belediye riyasetine verildi İstanbul konservatuvarının 1s lah ve tokemmülü etrafımda tetkikler yapan müfettişler tan- zim ettikleri raporu belediye ri- yasetine vermişlerdir. Bu rapora göre; konservatu - varım kuruluşundan buügüne ka- dar göçirmiş olduğu müddet zarfında inkişaf — merhaleleri kaydedilmiş; mücssesenin ileri - de daha fazla inkişafı için de. bazı ecaaslar tesbit edilmiştir. Mücaseseye verilen tahsisat 50 bin liradır. Bu miktarın 300 bin liraya — çıkarılması istem mektedir. Yalnız İstanbul bele - diye biltçesinin bu tahsisatı ver mesine imkân görülmemektedir. Bu tahsisatı bulmak Üüzere her vilâyetten talebe gönderi! - mesi ve her vilâyet bütçesinden konservatuvara — tahsisat ayı- mak suretiyle bu paranm temin olunması raporda bir fikir ola- rak ileri sürülmüştür. Konservatuvarın en milhim ihtiyaçlarından biri olan bina işinin de süratle — halledilmesi kat'i bir zaruret olarak göste - < Omiktı "Unlara: ha. Sofrada bulunan gazeteciler- den biri. Amerikan güreş şam - piyonundan bahsederek: (Devamı var) 920 de İstanbula gelen Beyas Ruslardan bazı tanıdıklarmn var- dir, Kilçük ğ'ın“ e Çörni, annest- nin çağırdığı isimle Çernoçka on- lardan biridir, SA Çörni o zaman on yodi yaşımda Adi. Kırk beşine kadar iyi bir ka- dın formunu muhafaza edön Ruz- lar için bu yaş ilk uyanıklığa gü- zel bir başlangıçtır. — Bu İtibarla Çernoçka da yeni açılmış bir flakl- yenin ilk hızı gibi İdi. Tam uyan. ma çağındaydı, Annesi Zinoşkaya — gelince onu başka bir hikâyede anlatmak iste- diğim için kısa kesmek; yahut Çörninin hayatma lâzm olacok bir kaç satırla anlatmak mecburi- yetindeyim, Yan! Zinoşka 35 ya- |şmda kadardı. Kocası Nikolayeviç yaralı bir halde Kırımdan hicret ederken vapurda — ölmüştü. Onun için do ana kız bikâr; ve daha iyi bir kelime ile kimsesiz sayılıyor. lardı. Halbuki Çörni ile Zinoşka» am bütün Ümitleri Nikolayeviçte idik — Nikolayeviç ekmeğini taştan çıkarır!,, diyorlardı. Nitekim, bir yol ustası olan Nikolayeviç, orta smıf Ruslar gibi hareket etmiş; efendilerinin, yani asillerin hare> ketlerine üzenerek kızma bir kon- ser, yahut bir toplantıda müzik çalarak etrafımndakileri alâkadar edecek; onları eğlendirecek kadar kitar öğretm'şti, Fakat bütün bun. lar şüphesiz Nikolayeviçin haya- tında para ediyordu. Ya gimdi?.. Hem de yabancı bir memleket- to... Çöral Ne Zinoşkayı bir meeliste tanıdım, Fakat niçin yalan söylü- yorum? Doğrusu şu ki bilyük har bin daha ilk senelerinde Kanlıca daki yalımız boşalmıştı. On oda! koca bir yalr annemle bana İlizu- mundan fazla büyük geliyordu. i Düşündük, taşındık. Odalarımızdan | birini bir münasebetle Beyaz Rus lardan bir alleye kiraladık. Fakat adamların ayakları uğurlu geldi. Yeni kiracılarımızm henürz yorleş tikleri fkinci gün, başka bir alle, Dereye git Dün 40 kadar kimse | isticvap edildi Boşiktaş cinayeti etrafında, zabıita ve müddeiumumllik ta- rafımdan yapılan — tahkikat & hemmiyetle yürltülmektedir. Tahkikatı idare eden — müd- delumumi mı n Ziya Yazgan | dün öğleden sonra emniyet mü- | dürlüğüne gitmiş ve arada po- lisçe yakalanmıs olan 40 kadar ımıı&.telı! eşhası miştir. Sorgu akşam geç vakte kadar | #ürmüş ve neticede şüpheler bil | hassa iki kişi üzerinde toplana- rak bunlar zan altıma alınmış- lardır. Ziya Yazgan, bundan sonra | yanında cinayet Mmasası komi- | serleri olduğu halde zan altına alman bu İki genç ile birlikte | vaka yerine gitmiştir. Maznun .» lar burada da - sarguya çekil- | mişlerdir. Henüz her ikisi de bir şey » sorguya — çek- | tiraf etmiş değillerdir. Ancak, | #anıldığına — göre, katilin genç olduğu tesbit edilmiş” bulun. H SRERle : Kasaplar dün “teftiş edildi 1 İkincikâman $41 tarihindea itibaren Beşer dakikalık hikâyeler Ticari birlikler Görüp düşündükçe: — |Bir avuç kar ve koca İstanbul arasında bir anket açılıyor Ticaret Vekâleti, ithalât ve ihra> | eat birlikleri umumi kâtipliği İ gönderdiği bir emride alâ e | likler a a bir anket ması | ni bildirmiştir. Bu ank â Ücaretlmizin, ithulât ve ib mizir inkişafı için neler düşünül- | düğü tasrih edilecektir, Bu an ket sualleri her — birli; tüccara ayrı ayrı soru mensup Alı r, Evve ğ da umuml kâtiplikçe ikten — sonra vekâlete gönderilecektir, Böylelikle harp ten sonra ilk defa olarak ticar! mahiyette umumi bir anket açıl miş olmakt Bi Açıkgöz hamal Kabzımal Vehbinin evinden elbiselerini nasıl çalmış? Sebze halinde hamallık yapan Mahmut Kin, evvelki gln hal kabarmallarından Vehbinin evi- ne gitmiş ve kapıyı açan karı- sıma: “— Aman, hanım, kocan de- nize düştü, sırıl sıklam, Üşüye- | cek, beni eve bir kat elbise al- mağa gönderdi,, demiştir. Bunun İÜzerine kadın, kendi - sine, kocasınm bir kat elbisesi- ni, pardösüsünü, ayakkabılarr nı, gömleğini, İç çamaşırını ver. miştir. Hattâ gömleğinin kol düğmelerini dahi — göndermeyi ihmal etmemiştir. Vehbi eşyaları doğruca oda - sına götürmüş, bir kısmını öze- ne bezene üstüne giymiş, diğer. lerini de satmıştır. Dün yakalanan Mahmut Kin, | birinci sulh cezada sorguya ce- kilmiş ve suçunu itiraf ederek | tevkif olunmuştur. Kai ue ree Suya batmaz denize düştü ise de... Büyükadada, Türkoğlu soka - ğinda 13 numarada oturan Ali Rıza oğlu Hasan Suyabatmaz, dün Ada iskelesinden — vapura Bamlran aa öt Lavaval Aamlma tevzi olunacak sulardan ancak Üe- retle su yollarının İngast için ka- nallar yapılması osaslarını tasbit etmek Üzere Maliye, Ziraat, ve v — g Nafla Vekâletleri mümessillerin- 3—T tıracaklar letleri mi lerin: ikamet senedi, iki ıuım nü- | den mürekkep komisyon toplantı larile ve * larma devam etmektadir. arkasından diğer bir alle daha ka- pemızı çaldı; ve bir hafta içinde bütün odalarımız tutuldu. Kanlıca- daki yalımız işte bu gekilde, İstan: B Si İ payı İleri geri bir defa salladı; a: pindan tutarak Kibi bir defa B Bir bey ı'ı_hrdı da göz göze geldik, Çörni zgükdü, Ben de güldüm, Bir gülüş, eğer yirmi yaşmı te- envüz etmişaeniz size bir çok ma- nalar ifade edebilir, Bu küçük ha: reketin içinde, çok kereler, büyük dostluklar saklıdır. Çörni ile benim için de öyle oldu. Heman odaları- mızdan birinde duran bir sedirle iki perde getirdim. Dar bir keçe. yi pencerelerden kapıya kadar boy- dan boya yaydık, Bu sıralarda an- nesl Zinoşka bize yardım etti; ve nihayet ellerini oğuşturdu. Kırım- dan yola çıktıktan Bonra fırtinaya tutularak bütün eşyalarını atmak mecburiyetinde kaldıklarını söyle- di, Fakirliklerini böyle izah etti. Bu yüerleşmeden sonra ne Çörni- yi, ne de Zinoşkayı bir hafta gör medim, Zaten bütün pansiyonerler. den hiç birini gördüğüm yoktu. Hepsi do akşam saat beşe kadar uyuyor; gece işi yapıyorlardı. Rus möltecilerin yalımıza gel dikleri yedinel gece 1di. Beni de aralarındaki bir toplantıya davet #ttiler. Bu toplantı, hayatımda gördü- Büm en garip toplantılardan biri- dir, Aşağı yukarı yirmi kişi Idik, Kadınlar yarımızdan bir fazla idi; hepai de bir ağızdan konuşuyardu. Kızllardan, Rusyadan, Kırımdaki açlıktan, fırtınadan, Türk erkek. lerinin cömertliğinden; buldan a- kıllarına ne göolirse hepsinden ve her şeyden konuşuyorlardı. Bu arada bir kaçı yavaş ve bari- ton bir sesle “Volga” yı söyledi: bir ikisi Rus saraylarımdaki oyun- "lart oynadı. Çörni de kitar çaldı. Zinogkaya gelince Rus erkeklerile ispirto içti. İçlerinden birine Çörninin ne IŞ tatacağmı sordum: — İş mi, dedi. Ne işi?.. — Boöş duracak değilsiniz ya, dedim; siz de, Çörni de elbette bir baltaya sap olacakamız! Başını galladı; ve tekrar: <— İş, iş? dedi, Bu kalimeyi o kadar yerzis bul- aHdi T kasilkn ve edilecok —muıntakalarda zürraa 3— VARIT Yumurtanın Bapıya gelmesini beklemek, afjedilmez kusurlarımızdan biridir. gören ve uzüğı düşünen adamlardı. 15 IKINCİKANUN 1011 Bizim belei de en Dedelerimiz, temkinli, usaş Her şeyi vaktiyle hazırlar, ke kale zamanındda hazırlamırlardı. Armıd, dalının oltıma düşse de, ir. sanlar, doğdukları çatırın manevi kavasını, her zaman benimsi. mezler. Titiz ve temkinli dedelerden Bazan pek sünepe ve hoppa tavımnlar doğar Dün, bir yokuşun oltunda gördüklerim, Deni böyle düşündü. Sü, Senenin ilk sürekli karıyle, ancak dün karşılaşmıştık, Karakı. yın en zekirli gü dik bir şey değildi. deri içinde ise, Döyle bir hâdise hiç de beklenmie. Seyrele sıklaşa kar, bütün gün yağınca, tutturdu. soğuğun ar. tşı da tramvayları, dam kenarlarım billür saçaklarla donattı. Yollorda düşenler, silkinenler, kartopu o ynayanlar, gülüğ söy. Üyenler de, doğduklarına pişman, kısık omuzlu, kanbur kanbur gi. denler de vardı. Bütün bu karmakarışık görümüşlü, karmakarışık halli kalabalık arasında kerkesin birleştiği bir tek mokla tenktir Kış, usta bir berber gibi herkesi bir penbeliğe kavuşturmuştu. Karda senlar da şüsleniyor, Hlem soğuğun boyamış, kerkesi taze ve canlı yerler, damlarla beraber in. fırçasındaki boya, rüzgürlerim sık eleğinden geçtiği için kul yapısı renklere benzemiyor. Derivi, sihirli bir san'atkârlkla, içerden boyuyor. En solgun yüzlere wttul. maz bir tatlıhk veriyor. Evet, bütün bunlar insana kışı ve kori sevdirmeğe be sebvp sayılabilir. Fakat bisim Akaretler yokuşunun altındaki manzarayı gıâı'm(ı şaşıb kaldım. Şu iki üç yüz metralik dik caddenin ortasın. dan, tâ aşağılara hadar otobüs ve otomobiller sıralanmışlardı İlkin kaza falan sandım, Sonra biletçilerle çekişen yolculardan öğrendim, ki arabaların lâstik sincirleri olmadığı için, yokuşu Çi. kamıyorlarmış Kışa girerken, bunları düşünmek, öona göre hozurlanmak lâzert değil miydi? Şimdi, belki öteye beriye caklar, belki de bulamıyacaklardır. kapıya gelmesini bekliyecek veya Madem, ki şojörler, bu takdir ka. devlet, her arabaya teksi plâkası tamamlanmasını şavt koşsun. Böy. hem hkalkı vanlasızlıktan kurtarımış Ne vakte kadar yumurtanın beklenmesine müsaade edeceğiz? biliyetinden mahrumdurlar, bari verirken, bu lüzumlu şeylerin lelikle kem onları zorluktan, olur, baş vuracaklar sincir araya. HAKKI SOHA GEZGİN Tw—_; lGÜNDEN GÜNEI Yeni bır hakaret mefhumu D ÜN gazete röportajları arasında okudum. Bir kadın, kendisine “Bobetil,, di yen iki genci, hakaret etmiz telâkki ederek — mahkemeye vermiş... Bu münasebetle “Bob stil,, mevmunu bir kere daha ele almak lâzım geldi. “Bobstil,, nedir? — Maarif İ- daresini mekteplere — tamim göndererek eserlerini izale et- Halkın bir tek Ümili vehabt Ferdinandda idi. O ta"ta geçer se hem Dölapeden, kurtulacak- lar, hem de memleket siyasoti kırvvetlenecekti. Ferdinand, — halkm kendisi hakkında berlediği bu hizlerden sayan — kadından, mahkemece istenen — delillerin kuvvet ve vasıfları ile meşgül olacak de giliz.. Fakat binnazariye şu- nu da ileri sürmeden geçemi- yeceğiz : Gençler, kendilerine “bobstil,, denilmesini ağır gör meğe başladığı andan itiba- yendir ki, “bobetil,, e, ve ona merbut bulunan bütün mazar- rat mefhumlarına — arkamızı gevirmeğe başlı ze inanır kat bunu anladılı vakit G6 18- panyarnım - Fransız otdularına mukavemetten âciz bulunduğu - nu görmüsştü. Yapılacak tek iş, kacmaktı. Kral evvelâ Endülüze çekilecek, oradan da Afrikaya gececekti gesaret alarak Madritteki Fram Halk saarayın bu niyetinden ha- az Rus Yazan: Kenan Hulüsi müş olacak ki bir kaç defa daha tokrarladı. Sonra birdenbire sus- tu. Fakat birdenbire sustuğu ka- dar da yine birdenbire: — Çörnl kendine iş buldu; sine- ma kapısında çiçek satıyor; dedl — Ya zinoşka? dedim, Kulağıma eğildi: — Adam sen de, dedi. Zinoeka mamlekette de böyle Yâi, İnekler gibi yatakta yatardı. Kapıdan a- dam çevirirdi. Hem size bir şey söyliyeyim ml?, Sapıma kadar bir erkek olan Nikolayeviç iyi ki öl- dü. Çünkü Zinoşka çesni merakir | da sıdır, Anlryor musunas? Ama bi zimle olunca, kendisini kalp akçe yerine kor kaltak. Bırakım Allah | yaya gelir aşkma,., Nikolayeviç, söyledim ya, | krallığını iyi ki öldü; Iyi ki 8ldü. ber alımca “Bizi başsız eaklar, Fransızların ellerine tes- lim edecekler, diye isyan etti- ler, Bütün bunlara Dölape sebep oluyordu. Evvelâ onu hakla- mak lâzımdı. Konağını muha- sara ve yağına ettiler. Başvekil güçlükle canımı — kurtarabildi. Fakat kral, halkı teskin etmiş, olmak için Dölapeyi yakalata- rak hapsettirdi. Bu suretle da> hilf isyanı bastıracağını umu- yordu. Bir netice — vermediğini görünce başvekilini serbest bi- raktı. Kendisi de istifa etti. Fardinandın beklediği fırsat gelmişti. Hemen ilân etti ve tabif Fransız orduları İspanyaya girdiler, Yalnız Fransız orduları baş - kumandanı prena Mora, N gelmez Mi' nandın. istifaya meobur edildiğini ileri Ertesi güzü sabah saat dokuz- | sürdü. dü. Kap'larını vurdum: Bu esnada Napolyon entrika- Ferdinandı, — Çörni, dedim; matmazel Çör- | larını hazırlamıştı. ni?.. Zinoşka cevap verdi: arkasından da babasını yanına davet etti. Ve her ikisini de, — Buyurunuz, dodi; kimi bti- | kral tanımadığını bildirdi, Taht yorsunuz? tan feragat ettirdi. Kral, Fram — Benim, dedim; tanrmadmız | gız hazinesinden senode yedi rar?... — Ea, siz; bu kadar erken?, buçuk milyon frank maaş ala- caktı. Ferdinand da bir milyon — Evet, dedim; çünkü aklıma | fyank maaşla İstifasmı vermiş- bir gey geldi. Çörn! yatakları alelücele topla- dı, Üzerlerini örttü: — Doğrusu, dedim; Çernoşkanın dün akşam verdiği konseri unut- mıyaenjğım ? ti, Napolyon, bunları - yaptıktan sonra kardesi Jazefi İspanya kralı nasbetti. İspanvanın hâmisi sandıkları Fransanm kral ile veliahtı teve yaşlcaka Oyarm. bir reverane | Gie Göerek — her ikisine tahttan — Teşökkür edarim, dedi. Ben | (€Ta de a'zin çeymız gibi Rusyada bile çay iİçmemiştim. Zinoşka gözlerimin yor; beni merakla dinliyordu: gat ettirdiklerini duvan İs - panyollar derhal harokete göç * tiler, Madrit ahalisi ilk ayak içine bakı- | İanıeta altı yüz Fransız a<terl. ni kılıctan — geçirmisti. Catrpış- — Şimdi, dedim; gunu söyle | Malar her gün devam edivor, mek istiyorum ki, acaha matma- | Frans'z askerlerine aman veril- zel Çörnl satıcılıktan başka daha | Mivordu. iyi bir şeyle geçinemez mi?.. İspanya topraklarında bulur Zinoşka: nan seksen bin Fransız as«kerl — No gibi, ne gibi?. isyanın önünü alamryordu. Diye atıldı. 'Tarih bu büdiseyi kavdeder- — Meaolâ, dedim; bir barda gü- | ken gu notu ilâve ediyor: Bel bir kitar konsori verebilirsiniz, | — “Napolyon, bir. milletin, ler (Devamı yarın) (Lâtfen sayfayı çeviriniz)