AM ERİiK ADA Yazan: İskender F. Sertelli —-a Söytlediği sözlerden birşey anla- mıyordum. Teroüman gülerek sordu : — Arapça biliyor musun? — Hayır, Neden sordun? — Bunlar türkçe söylemiyor- lar da. Arapça bilmeyince, Böy- lenen türkülerin japoncadan ne farkı var? — Yoocok. Bunda haksızsın! Arapça bize yabancı değil. Kor nuştuğumuz kelimelerin yarısın- dan çoğu arapçadır. Ne de olsa biz İstanbulda da —Arap sazı çok dinlemişizdir. Bana yabancı gelmiyor vesselim. — Koyunun bulunmadığı yer. de keçiye abdürrahman çelebi Gerler, Dediğin doğrudur. Her halde Japon danslarına — benze- mez. < Sâhnı yakm bir masanım önünde oturmuşlardı. Burada güzel et yemekleri ve kebapları yapan bir aşçı vardı. Müşterilerin çoğunu — Şarklılar feşkcil ediyordu. Nevyork fabri- salarında çalışan — Türklerdi Hmanda amelelik yapan Lâ: dan bir çokları buraya gelirdi. Yusuf biraz ötede türi B nuşan iki müşterinin duyunca adeta — sevinmişti. Sahnede Arap iki kadını şar- kı söylüyor, beş kizi de saz ça- lyordu. Sazlar ud, kanun, ke- Mençe, def ve darbukadan iba- Tetti. Kapıdaki ilânlarda “Set Zey. mep,, adir bir san'atkârın reklâ M da vardı. Tercüman, garsona sordu: — Set Zeynep ne zaman çıka- €ak sahneye? Garson saatine buktı: — Dokuz buçukta.. Garsen gittikten sonra, ter- tüman, Yusufa döndü: — Saat şimdi sekiz. Bir bu Çuk sast sonra baş artist olan Set Zeynep suhneye çıkacakmış. Buraya gelmişken onu seyret- Tmeden dönmek manasız olur. . — Elbette. Buradan daha eğ. lenceli yer bulacak - değiliz ya. iyi pişiri 'e ni San ne yiyeceksin? - Listede ne yemekler var? Tercüman listede şu yemekle- Ti okudu: — Taskebabı.. Şişkebabı. Siş | köfte.. Salcalı Sam öftesi.. So. #anlı Haleb K bunlara: — Hemen bana da şişkebabı 'allahi ağzım ım acıkmış da ha- kulağma hir şeyler — fısılda Yusufa ü ve gitti. sordu: rson neden güldü öyle manalı manalı?., aliyamadın ni? eceği giş kebadiyle ço. doymaz da. Ona: “Arr oburdur.. On porsiyon » dedim. — Buna be! Eğer gu kebahı iyi ir- lerse, Amerikadan gidince- ye kadar her gece buradayım. __—_Bf.n?dl" çok hoşlandın ğa- Uba? Şişkebabr iyi olmasa bile, sık sik gelecek gibi görünüyor. sun m mı? Burada memle- n havası var. Ud, def, dar buka.. Alaturka şaricilar, ovun- lar,., Ve nihayet kebablar, hak, favalar.. Bunlar bana yabancı Hleğil. Benim bildiğim, her ze- man aradığım, sevdifim şeyler. Bu asırada, sarkı yen siş- man kadm avada kalktı.. Göbe. Fini hoplatarak bir Arap raksı yantı. Etraftan milthis bir alkıs tur Yant koptu.. Va sehneve müste- v'er tarafından bircok Daralar &tıldı. — Burayı neden sevdiğimi an. | Yusuf: —— İgte, tam alaturka bir iş, dedi, bizim Anadoluda da çen. gilere para atarlar. Seyircilerden biri: —— Yaşa Zolra... Diye bağırdı. Yusuf: — Kadımın adı Zehra Onu tanıyanlar var, Diye mırıldanırken, bir. başr kası da yüksek sesle: — Haydi yavrum “Ene hub- bok kesir!,, şarkısını söyle.. Dedi ve sahneye para attı. Kadın derhal, müşterinin is. tediği şarkıyı garip bir eda ile arapça olarak söyledi. Manası “Ban seni çok — seve- im !, demek — olan bu şarkı Nevyorkta çok tutulmuştu. Zi. ra, şarkımım arasında iki kere kadın başımı, arkaya sarkıtıp değdiriyor ve bu vaziyette püsoler — gönderiyor" iri vücutlu bir kadı- ini bükerek bu derece eli bir hareketi kolaydık. la yapması ve halkı iki bacağır nm arasmdan selâmlaması 8e- İ 1 alâka ve dilkkatini imiş. gçekiyordu. Bir aralık garson: — Zavallı Zehra.. Bu numa. rayr her gece en aşağı on kere yapar. Diye mırıldandı. Zehranın numarası da boşuna gitmişti. — Ne yaman kadın! dodi. Belini nasıl kırıyor..! Para at- tıklart kadar, alkışladıkları ka- dar da var ya. Aşkolsun kadı. nae bel Yusufun . * © Yusufun mmarladığı on por- siyon sişkebabı. muhteşem ve büyük bir tabak içinde geliyor- du. Etraftaki müşteriler dik. katle bakarak gülüşüyordu. Müşterilerden biri: — İşte.. Limandan çıkarken ördüğümüz meşhur Türk peh" şini, İâfmı yemak yiyi- Saat sabahın üçüdür. Kadın bü İtün gece kocasını beklemiştir. Geldiği zaman kendisine hiddetle kapıyı açarak: — Bu kadar geç kalmana da bir mazeret uyduramazsın ya! — Nasıl olur karıcığım, sebep- siz ve mazeretsiz bu kadar gee kalır mıyım ? — Peki ne imiş bakalım bu ma zeretin ? — Şey! Hay geytan canımı a1- sın benim, unuttum! Hem de emin ol, o kadar güzel bir maze- retti ki! DA , Neden evlenmiş? Çok zengin ve biraz da geç kin olan kartamını cenasesi pe şinden yürüyordu. Arkadaşları kendisini teselli etmek istedi. |er: — Metin ol! Senden yaslir ol duğu için, senden evvel Öölmü olması gayet tabif bir çe Bay Niyazi gözleri — Haklısınız! Ben de zatex bunun için kendisiyle evlenmiş- tim ya! Kadın kalbi Kocası ile kavga ediyordu: — Sen benim kalbimi parçala- yorsun! dedi, — Daha iyi ya! Pay etmek da- ha kolay olur, -— e N K , Senin seyahate çıkacağımı haber aldım, Doğru mu? — Tabil! S-yahat insana çok şeyler öğretir. — Öyleyse desene sen her şe- vi iyi öğrenmek için yedi — ker* nyayı dolaşacakarn! ıi;a, lerin biri. / yakalamaktır. tim. Lâkin, öyle halif bir şey de İşin tuhafı, arada sırada hafiller gibi oluyor sonra bütün şiddetiy- le devam ediyordu. Çarunaçar &- kağa çıktım. Sokaktaki tramvay, otomobil vesair vesaitin gürültü. siyle kulağımdaki çınlamayı unü. tarağımı zannediyordum. 4 zer?., Nereye gitsem.. l Ki bu acaib çınlama beni rahatsız ediyordu. Ö gece, kulaklarımı pamukla ti. kadım; ve güç belâ uyuyabildim. Ertesi günü uyanır uyanmaz, kü. lağımdaki çınlamanın - büsbütün hanesine gi: rini oğuştura oğuştura beni büyük bir aynanın önünde duran koltu oturttu. Günün ilk müşterisi oldı ğum için adam bana büyük bir ne- zaketle osrdu: — Geçmiş olsun efendim!,, — Daha geçmedi, doktor bey; ki gündenberi kulağım müthiş su- tette çınlıyor. — Kinin veyahut herhangi bir ilâç içmediniz yaz.. doöktor; aspirin bile e— Meak ee Şimdi bir şiringa id gider, tererek: - Bu tamponlar kulaklarınız i- yiden İ Ukamıştı; çınlama bu #stermiş olacak, dedi. dıktan sonra: — Şimdi, dedi, doğ dip istirahat ediniz. çıkabilirsiniz; görecek: ; Jamadan eser bile kalmıyacak. Doktora vizite parasını verdim ve teşekkür ederek muayenehane- den doğruca eve geldim; odadan dışarıya çil a ihleyin uyanınca, doktorun âletlerle ite kaka kulağımın içine yaküşlrdiği kat kat — pamukların mevcudiyetine rağmen kulağımda. ki çınlama eskisinden daha fazla ve daha âsâb bozsucu bir şekilde devam ettiğini merakla hissettim. 'Tabil, gene doktorün muayeneba, nesine gitlim. Adam beni görür görmel »— Geçmiş olsun efendim!., dedi. — Doktar bey, geçmedi, dedim:; berbatlaştı. — Doktor, ellerini uğuşturarak: — Hiç merak etmeyiniz, dedi; dünyada çaresi bulunmuyan - bir Ve Zavallı'ar evvel Kısrak taym maya — başlamadan ne — Dilenmenin yasak olduğu mu bilmiyor musun? — Bvet ama, sadaka vtermek yasak değil ki. Görümceler arasında İki görümce aralarında kav ga ediyorlardı. Evli olanı bekâr olanıma: — Zaten sen iyi bir mal ol- saydın bu yaşa geldliğin hulde bekâr kalmazdın! — Vay efendim va ve pahalı malların alıcı madıklarından dolayı mağazada kaldıklarmı bilmiyor — musun sanki! Ancak ucuz ve kıymet- siz mallar kolay satılır! kim bilir böyle dört nala Bade kamçı yemişlerdir. Dalgın adam karısşma Taksim u vermişti.Ka li bitirip kocasından evvel geldi Uzun müddet Nihayet beklemekten bı karak eve döndü ve kocasını Çür B odasında harıl harıl kitan bir vaziyette buldu. anım insan karısına rande vu verdiğini unutur mu? Sen na &l adamsın! Dalgın adam rüy dan uyanıyormuş gibi silkindi: . Sahi! unutmustum! Diyerek birden a kalktı. Şapkasını alıp Takslme gitti. 5 &. bayan, fevkalâde i doktor! Kulakların çınlasın tek hastalık var: o da kanserdir. dün, Amerikadan gelen TEC ların biri bu derde bie ça- re bulunmak üzere olduğunu yazı yor, Kulak çınlaması, bir hast: bile sayılamaz, Doktor, kulaklarıma zi tirerek esaslı bir muayen ra evvelâ başını kaşıdı, Sonra, ge ne ellerini oğuşturarak: — Delikanlı; dedi; kul, asabiyetten | di size bir ad. muayene ettiriniz. Asabi hallerder dolayı kulakta zu! edecek çi lama ve ihtişazlar üzerine — ihtisas kesbeden bu doktor ayni zamandı Fladelfiya Tıb mektebinden me zumlur. Doktor, büyük bir centilmenlik göstererek ısTarlarıma rağmen pa. ra almadı. Bu vaziyet karşısında kendisine teşekkür ederek tavsiye ettiği doktorun muayenehanesine gittim. Mütehasss doktorun muayenc. hanesi gayet mükellefti. Ortadu büyük ameliyat masası vardı Etra'taki beyaz, camlı dolaplar d envai çeşit âletli dolu idi. Has- talığımı, ve tavsiye eden doktorur. ismini söyleyi: beni koltuğa o turttu. Uzun bir muayeneden son. ra, kulak çınlamasının âzsab bo rukluğundan mütevellit bir şey ol duğunu ileri sürdü ve sekiz şeans- ta kolayca tedavi edilebileceğin ilâve etti. 8 K — Pekâtâ, dedim; ne yapalım?. Başa gelen çekilir.. Fiadelfiyada ihtisas yapan dok. evvelâ burnuma ıme_bu bpn: Boru, kavisli - olduğu için girmeğe ladı. taktığı (âsi Borunun ucuna D kınca, kulağımda müthiş tazyiki peyda oldu. burnumdan çıka! de hal kalmamıştı. nin kulağımı gıdıklaması gayet â- Bab bozucu bir şeydi, Haydi ona tahamımül ediyordum, F İnce borunu yük şa e. ulağımdaki Beşinci bekle- ımdaki unuyordum; 2â. koönsertoya rmunun ucunda n üÜstünden baka- dedi; merak e. z Gayet fena bir nezleye şsun. — Evet, nezle kulağına inmiş, Z kinin — ile rem, Ayağı- n da sıcak suya koydüktarı Bor- ra, iki mhlamür iç; be tin söyledik! h. eyin nca, kulağım- laki çınlamadan eser b Sevincimden derhal Bi Etendi. ye bir teşekkür mektubu yazıp postaya attıktan sonra, Fladelfi. ;.'_ada tahsil eden müteha üm, .-X;rıxnm.uıın bir k: ç dedi. ah vah,, Hanım elendi, de- dim; bir ay evvel doktor bey beni u:dzv:ı etmişti. İyi oldum; teşekkü. re geldim. — Evet.. Evet., oğlum bana siz. lama vardı dıği ilağınızda çıh- 'ardı değil mi? Hattâ burnu- nuzdan., — Evet, hanım efendi, burnum. dan kulağıma su vermişti.. Kadım bir müddet süküt ettik. Müdafaaname Meshur Fransız avukatların dan Berryer bir davayı üzerine almış fakat mevzuu ehemmiyet siz addettiğinden dosyayı tetkik etmek ihtiyacını hisaetmemişti. Mahkeme günü dosyayı kütibi- nin elinden alıp şöyle bir göz gez dirdiktan sonra müdaffaya bas- dı. Büvük bir talâkatla ve birçök ezici deliller İleri sürerek müda- faasını yaptığı sırada — eteğinin ucunun çekildiğini hissetti. Kâti bi pürtelâş kulağına fısıldadı. — Üstad, siz mukabil tarafın iddlasını müdafaa — ediyorsunuz! Fakat Berryer'in kuvvetli bir avukat — olduğu söylemiştik d makla güçlük çekmedi ve dalgınlığını şu güzel buluşla telâfi etti: — İşte, Baylar, muhterem mes lektaşım kargı taraf - avukatının yapabileceği en kuvvetli müdafaa ancak bu olabilir! Ve bunları söyledikten sonra ayni ikna kudretile, bir az evvel tesis etmiş olduğu talâkat &bide- sini on beş dakikalık bir. zaman içinde yıkıp ve daha kuvvetli söz ler kullanarak müdafnasını bitir di. Ve netlcede davayı kazandi. Spor Mektepliler Voleybol müsabakaları İstanbul erkek — mektepleri völeybol lik heyeti Dbaşkanlığın dan: 20-12.1040 cuma günü Beyoğ lu halkevi salonunda yapılacak voleybol maçları: Saha komiseri: H. R. Yalım. İstanbul er, lisesi - Işık lisesi, saat 14,30 hakem Turgut, Bo. Baziçi Hisesi - Sanat okulu sast 15, hakem 20-12.1940 cuma günü Emin- önü halkevi salonunda yapılı cak voleybol maçları: Saha komlseri: İ. H. Turgay 'Ticaret lisesi - Sişli 'Terakk saat 14,30, hakem Ahmet, İst ,ııı lisesi . Pertovniyal lisesi, & at 15, hakem Ahmet. — Bu haftaki lik maçları İstanbul futbol ajanlığından: 22-12-1940 tarihinde yapılacak lik maçları: Fener stadı: Beyoğluspor - Süleymaniye saat 13 hakem: Muzaffer Çizer yan hakemi; Neget - Fikret Beykoöz - İst, spor saat 15, ha kem: Hüsnü Savman, yan bz kemi: Necdet . Bahattin. Şeref stadı: Vefe - Topkapı, saat 11, ha kem: Şazi Tezcan, yan hakemi: | Muhtar - Selâmi, Beşiktaş * Al: | tntuğ saat 13, hakem: Tarıl Zarengin, yan hakemi: Şekip Bülend, Fenerbahçe - Galatasa. : n Gündün, yan hakemi : Şazi - Se. | mih. Sinema ve Tiyatrolar YNŞ Sehir Tüyatrosı f l pebaşı Diraim — Kasmanıi, | ." j lı Akışım 20.830 da ll Bulunmaz Uşal vazan: 4. M. BARRİK ... İstiklâl Caddesinde Kamedi kırsmındı Akşam 20.80 da: Paşa Hazretleri ZAYI Mo—0ki yür için aldığım — pasayı kaybettim, Yenisini alacağımdan, ee kisinin bükmü yoktur. Tıp Fakültesinde 3464 Faruk Öna (34308) sonra! Oğlum, dedi; sana doğrusunu söyliyeyim, Oğlum, kulak, burur ihtisasından para kazanamıyordu İşte böyle arada sırada sizin gilr beyler gelip tedavi oluyorlardı. Bt seler dişçilik ihtisası yapacak; ma- lüm ya, gimdi plâtin diş hastalığı vat, İki seneye kalmaz gelir. Adam, Amerikaya gitmişti: 27 tik, yapılacak bir şey kalmamişti. Fladelfiyada ihtisas yapan dokto- ra istediğim gibi bir ders veremi diğimden gayet müteessindim. Âr partımanın mdivenle:lğf inerkii hırsımdan, gayri ibtiyar: Kulakların çınlasınlıs. dedim