? — VARIT 28 BİRİNCİTEŞRİN 1940 Ü Hitlerin son —. )| Ramazan geldi, gidiyor! aa hakkında EŞGE yürIRI Yazan: Cemâleddin SERVER İngiliz gazeteleri- nin yazıları Londra, 27 (AA.) Hitler Franko ve Hider—P'eten mülâkal. ları hakkında henüz sarih ve doğ- ru malümal almamamıştır. İngiliz halkı Bern ve Nevyorktan — gelen haberleri oldukça ihtimal dahilinde görmektedir. Bu haberlerden birı Kamerun'un Almanyaya iade edi- leceğini bildirmektedir. 'Taymis gazetesinin diplomatik muharriri Alman işgal ordusu 1870 te olduğu gibi bir veya iki sene da. ha Fransada kalması muhtemel ol duğunu yazmaktadır. Alman matbuatının ve radyosu- nün yürüttükleri mütalealar kastı mahsusa istinat etmekte ve az tal. xilât vermektedir. 'Taymis gazetesine göre, Alman bariciye nezareti memurları ve propaganda memurları fena haber almakta ve sözde bir “Yeni Avru- pa sülhünden ve nüsnüniyetlerin- den,, bahis mecburiyetinde bulün. maktadırlar. b Bu hal ise, hiç bir muvatfakiyet ihtimali bulunmamasına rağmen Alman hariciye mezaretinin yeni ” dhvırmehcdi? Bar zannını e Müuhakkak - olan şey, Mareşal Petene B. Layalin yakinlerinin ve kuvvetli bir tazyik teşkil etmek ve bu e devamı mesuliyetini - İngilterenin üstüne atmak istemektedir. Diğer için Ispanyol limanlarından istifa- de etmek — üzere *faydalı bi Taymisin tâbirince “Fiilen müda. hale taraftarı olmıyan gerik,, ola. rak yardımın' temin etmel sundadır. Deyli Telgral gazetesinin Mad. rid muhabirinin Amerikâanın vazi. yetinin İngiltereye karşı ızhar edi- len cempatinin Madridde dikkate takip edildiği hakkında yaptığı bir öportaj Londrada alâka ile “İıt dilmiştir. Londralıların kanaatir göre bu hal Berlinin istediği sekil. de alınacak bir kararın neticeleri hakkında İspanyanın hayale kapıl. madığını göstermektedir. İngiliz ve bitara! mdüşahitler B, Hitlerin hali hazır teşebbüslerinin ve Alman ptopat AcIlarmmın fa. aliyetinin intihap zarr—'m:îdı Ame, ika efkârı umumiyesine tesir yap. nmk.îı istihdaf eden geniş bir ;ıı.-i. nevranın bir kısmı olduğu fikrin. dedirler. Nevyorkta bulunan İngi- tiz muhabirlerinin telgraflarına na- mnaıı*'lı'l;; 'm_)el'ı—':u umumiyesi tesir altında — birakılamıyacaktır. Çünkü Amerikalılar, Aîr)ııınlınn oyununu açıkça görmekte ve bin. netice müdalaa hazırlıklarını tesri etmekte ve İspanya ile Fransanm donanmalarını Mihver emrine ver- meleri ihtimali karşısında almacak tedbirleri nazarı itibare almakta- dırlar, Amerikan matbuatının, garhi Hindistan Fransız müstemlekeleri. nin Amerika tarafından işgali ile Fransaya yapılan kredilerin dur« durulması ve sair tedbirlerin itti- hazı ihtimalinden çok bahsettikle. rini kaydetmek şayanı istifadedir. General Sikorski'nin günlük emrinden : Hür bır Polonya için harp ediyoruz Londra, £7 (A.A.) — Pat a. jansı bildiriyor: geref rar etmiştir. Polonyaya müttefik sıfatiyle olan lıdliıı'ı. ni bu yapmış nı!ux:î:ınundıkl milletlerin ye . gâne kalkanıdır. — İngilterenin yanıbaşında harbetmekle Po . lonya ordusu, hür bir Polonya için harbetmektedir. General Sikoraki, Polonya or. dusunun Norveç ve Fransada harbeden kıtalar gibi vazifesini gerefle ve tamamiyle — yaparak eski şerellere yeni ekliller - ilâve edeeği kanaatind olduğunu söy. derek sözlerini bitirmiştir. İslâm dininde pok mukaddes sa- yılan — “Tamazan” a dedelerimiz “On bir aym bir sutanı!” derler d *“Ona bir aym bir saltahı” icin tâ mevlid #yadan, yani — “Rebilllev vel" den istikbal hazırlıkları baş lar; büyük tövbe (Cemadiyelulâ ) küçük tövhe (Cemadiyelâhare) (1) Ve nihayet meşhur adiyle: “Şu- h ş ut türkçesile: Üc det iz son ayı T- mMmazan n doksan veva sekden ge- yen bir müddetin, ni “Rerobi şe kadar devam e- kâlnat) M annöleri tulürnn — müjdeleyen rahminde “Leylesi Regüib', bü taziye ve takdiya merasiminin en darı olur; “LAl ban-i gerif” i; (ramazan) 1 hatırlatır. ve çok k re bunları. “zekeriyya sofrası” de- nen uydurma ihadetle: anesi takip ederdi. “yevm-i kuruntusu zali oldaktan ve reti" BÜ" müjdecileri — mu- ayyen enize ile — tatmin edildik- ten sonra mahalle - bekçileri davul çalarak bu mübarek ayı ilân eder- ler, çocuklar da onu takiben ayak- larmı davulun 'dan dan!” ma uy- durarak neşe ve getaret içinde, Ramazan geldi hoş geldi Bakinva tapsisi boş geldi teranesini tuttururlar, crvıldaşarak sokakları dolaşırlardı. San günlere kadar ramazan demek — davul de- moek ve davul demek ramazan de- mekti. “Çocukların rumasanı istikbal a- layı" denen masumı “revü” yü, “mir'ati medine” sahibi (Eyyüb Sabri Paşa) göyle anlatıyor: *.Medinel Tahira — çocukları, eva- nlülde her sene Şabanı Şerifin yirmi dokuzunsu Mülfabat Tiflâneden olmak füzere bir meydanda içülma ve içlerin: den kuvvel nikrtaya — malik üç kişi tatihap e benların birini Şeyhül Ha- rvem, birini Kadı, diğerini Ytmirtil Hace maabü tayin ettikten sönra alelümüm Bürleisür.'e azimel ve akçam — üstü Ramazanı Şerifi alıp avdet eylerlerdi.. Malümdur ki kameri aylar, “Ehllle" tabir olunan “hilâ!” lerile sabit olur (3) şairin, Bi bedel bir hüsme malfkain ki ey kaşt hilâl, Birbirine gösterir, gün —mahi nev, Alem seni! ramazan ve Şevval aranır; “Sizden her kim ramazan büllini görür, ramazana kavuşursa oruç tutaun!” üyetine ve “görlrse- nİz, oruç tutunuz, görürseniz, bay- ram ediniz, şayot bulutlu havaya tesadlif edersenir, şabamı otuz ya- pmiz!” hadisine inkıyat ile ay bas- Tarında “gebr-i hilâl” i görmeğe raliştak nazarlar, birfbirlerile Ade- ta yarış edorlerdi. Kameri ayların Eih yörmi dokuz ve güh otuz ol- mast ve hör kamori ayıa iptidası ya “bilâl" | görmek, yahut kem dinden evvelkinin günlerini otuza çıkarmakla kabil olduğundan; Şa> ban ve ramazan aylarının 29 uncu günleri gurub vaktinde Kgök yüsü tarasdut olunur; yüksek bir tepe- den “rüyer-i hilâi” mümkün oldu- Zu takdirde ilâm almak için papuç- lar koltukta, —şimdi yeri yurdu kalmıyan— “Tatanbul kadılığı” na (Hâkimüşger) a koşulur; sahadet ve “ksbat-i hilâl”, —iki — sahitle—— teyit ve tevsik olunarak “hükm-i vaki” yapılır. ramazan ve buyra> min hulülü. hemen davullarla Uân edilirdi. Fakat 'şaban" n yirmi dokümü- nu takip eden ve kapali havada a- dma “yevm-i gek” denilen bir gün vardı ki “şaban” dan veya “rama- zan” dan olduğu bilinemiyen bu günü tayin etmek bir me teş- kil ederdi- Yerine göre değişmesi zaruri o- lan “ihtilâf-i metali',, meselesinin muteber olup olmadığı, isi kitaba uydurmak için uydurulan — isbat4 gürre Gavası, “rüyet-i hilâl” iddi- aar, iddidanın sübutu ve sübütunun tevsiki için yalandan İkame edilen şahitlerin — sahte — şahadetlerine —bile bile— itimat ve — imilaal maskaralığı ve bununla bütün â- dam-i islimt bâslce etmek münase- “'—Hlı“ hakikaten pek utandırı- c “Rüyet4 hilAI” hüdisesinin bher yörde aynı gün ve aynı saatte ve- ki olamıyacağı; güneşin de, kame- rin de-bir anda her ufuktan —&y- ni süretle— görünemiyeceği pek tabif bir hâdise olduğu halde kos- koca “babı megihat” yıllarea bu hakikate göz yumdu; daha doğru- su yumruk sallayıp durdu. İki çift çapaklı gözün şüphel — şahadetine miracaat usşulüu, baştan başa sah- te ve uydurma olan “isbat-i gurro davası" nn gülünç iddiaeı, — isli- mm, şerafet ve ulviyetine katiyon cumhuriyet inkılâbına kadar bütün gülünçiüğü ile devam etli “Ramazan” m ilân ve — kabulü için. en iptidat sekilde bile bir şa- Hi Adilin ihbarı kâfi iken böyle tertibine acaba lğ[ i Ne yazıklı Ne kadar şayanı hayret ve ga yanr taaecülbdir di; her şeye uy- durma bir kulp takmağı, âdeta hastalık haline getiren buzi Fuka- hâ bir gafil imam ve allâmesinin “Erbabi beyotin hesabi katidiri” dediğini bildikleri halde, içlerinde ilme, fenne ve makule dayanan bu Mütalcaya aldırış öden olmamıştı. Son devrin meşhur allümelerin- den (Hacı Zihni efendi) “Kitâbüs- savm" unda bu meseleye temas ©- derken “ (Rüyeti BİLİ) müh- tas-i isbat ise do (savm-i rama” zan) emrsi dini olduğundan; bava mMağmum olduğuna göre ocun hi- Klini rüyette ükli, baliğ bir Adilin veşa —kavl sahih üzere— bir (meşhür) (yani fonalığı görülme- miş adam) n haberi makbul olur, fâsıikm haberi ittifakan makbul ol- mas!"” diyor. Rahmotli (Ahmed Rasim) üsta- dimız “Menkib-i islâm” mda — bu bahse drir yazdığı tıkraların bi- rinde şanue anlatıyor: .. Vaküyle (Cershpaşa) Camil $e rifinin bir İmamı var tmiş ki, bu zat, Hilâlin zaman ve tarafı tullunu pek güzel hesap Ve tahmin eder olduğu Cihetle alelekser iabatı hiAje rauvaf. fak olur ve yevmişek akşamında tilyet etti mi kımduralarını koypuna kayup köşü köşe Batı Meşihete gider imliş. Hattâ 6 zamanlar, (Cecahpâça, Sinek- vi Aksaray) ahalisi, merhumu güzetirler ve bunun kemali letical fle geldiğini gördtüklerinde Ramazan cl- duğunda şüphe etmezler imiş.., Üstat (Tahir Olgun) wn “Mah- fel” inde yöyle bir Cıkra vardır: K7 (Sonu yarın) lar bu ayları, “Mu- şöyle sayar Aşüra, Batfer, Büyük Mevtild, Meviki, Büyük Tövbe, Küçük Reocab, mr) yahut (Hacrlar Bayramı). () Ayın yenisine yani üçüncü ge- ceye kadar olanma “HUMI,, tâbir olun. duğu gibi eskisine, yirmi altıncı, yir ml yödinci geceliğine de “HİLA,, denir. Ügüncü geceden soara "Kamer,, Jami ni alır. HIlâN görüp do isbat için Babe Fot —Gönmiyerek— devirmiş ve Labil ya badeti kabul edilmiyerek dıyart gekâs | rdmış.. Tass Ajansınım bir tekzibi Moskova, 27 (AA,) — Tass A- Japo ri, —Japon sefiri ile wsuımwm ;irindwm bir dır. Tass Ajanaı bu haberin haki. kate muvafık olmadığını beyan et. meğe mezundur. Dağılan çöker. Daima bir, daims toplu. | r-Y.aZâ/)yu, î_.... SA AA A ADİİ Yenicamı ve elektrik U Cumhuriyet Bayramı şenliklerini her kim hazır- şündüğü fkir doğrusu çok güzel. Camiin yan balkonlarmım içeri. sine elektrik çesi halindesinsanın ruhuna gü- lüyor. Eodad bu gibi eserleri bugün için yaptırmıntır, diyebiliriz. E- lektrik sayesii gecelerin dahi gündüz olduğu bir devirde, bir güzelliği doya doya seyretmek imkânlarını da elden kaçızırsak, Yirminci Azrın evlâdı olmaklığı. mız neye yarar? ... Yine trarmvaylara dair RAMVAYLARA daha faz- la yolcu alabilmek için bir Bıra kanapelerin — kaldırılacağı söyleniyor, Bu takdirde ayakta gidenlerin adedi artacak demek- tir. Fakat İstanbul tramvayları hareket halindeyken, doğru dü. rüst ayakta durabilmek Fizik Kanunları dışımda bir hârika o- lur, Bu maksatla tramvayın ta- vanma, tutunmak için askılar ta. kılmıştır. Fakat bu askıların sa- yısı, tramvayların bugünkü vazi- yetinde bile azdır, Her bir araba. da on sekiz kişi oturabiliyorsa takriben 180 kişi ayakta... Bütür bu cefakeşlerin muvazenesi, Ü- üzüm salkımı gibi kayış! temin olunabilir mi? Yalı Uşağı, Dadı EHİR Tiyatrosu Komedi kısmı, “Yalı Uşağı,, nt bi- tirdi. Şimdi “Dadı,, ieminde bir mc,.'nın bir misali olarak telâkki ediyorlar. Ş HİKMET MÜNİR ingilterde sanayi müessesslerinde Düşman tayyare kollayıcıları ayrıldı Londra, 27 (A-A-) — Röyter: İngiliz levazım nezaretince alır nan yraporlara göre, patranlarla amcle sendikaları arasındaki an- laşmaya uygun olarak son zaman- larda sanayi mücaseselarinde tat- bik edilmekte olan düşman tayya- re kollayıcıları sistemi ——muvaffak olmuştur. Kollayıcısı olan mücese- seler hava tehlike işareti verildik- ten sonra da tehlikenin yakınlaş- tığı kollayıcı tarafından habar ve- rilinceye kadar normal mesalsine devam etmektedir. Bu sistam sa- yesinde e— Tefrika Numarası 21 Şükran Hanımın öğleden evvelleri ortada görün- Mmek mutadı olmadığı Fibİ denize girmek do üdeta de. gildi. Gillseren bu MANZArAY' hayretle karşıladı, tera- sin kenarındaki demir parmaklığa yaklaşımca mşağıdu merdivenlerin son basamağına yanaşmış bir küçük de- nüz motörü içinde meşhur kuyumcu ayak- ta bir elile merdivenin taşlarına - tutumup beklemekte olduğunu gördü. Kirk beşlik Ermeni zengini Yyaz günlerinin beş on gününü de Yeşilköydeki köşkünde — Beçirindi; bilhassa balık tutmak İçin buraya gelir, adamları motörünü ve ağlarını bazırlarlar, milyoner hem deniz havaaı alır, hem spor zevkini yerine getirirdi. Penbeyan motörü kendisi kullanırdı. Şükran Hanım son basamağa — gelince elini uzatıp kendisini motöre almağa çalışan — kuyumcunun kolları arasına atılır gibi bir hareketle ilerlerdi; küçük tekne Bağı Sola bir kaç defa sallardı, Penbeyan yerine geçin oturdu, önce motörün işlemeğe — başladığımı — bildiren farfara ve gürültücü ses işitildi, sonra engine doğru kıv, rilarak koşmağa başladı. Gülseren arkalarından bakarken — gittikçe küçülen ve noktalaşan Mötörün içinde Şükran Hanrmın evinde yatak odasında yapayalmızmış gübi gömleğini SIyırıp çı- kararak soyunmakta ve mayosunu giymeğe hazırlan. makta olduğunu farketti. Bir gün sonra da Şükran Hanrm otele parmağında mahtut beş yüz liralık yüzlükle geldi. Vrdoğfanm ana baba evinde allenin esaâ Kkafrosunn dahfl elmamakta beraber evin matevi havaamdaki bo: zukluktan bisse almam ikinci üçüncü derecedeki şahıslar da ayrıca dikkate lâyik kimselerdi. Bunların başında Dadı kalfa gelir. Daim? bir homurtu makinesi şeklinde durduğu yerde sezler çıkaran bir ihtiyar Çerkes kadmı- Senelerce evvel Hüseyin Hüznü Beyin çoçukluğunda konağa almmuş, sileden pek çok kimselerin hizmetinde bulunmuş, büyümüş, yaşlanmış, her nasılsa kocaya ve rilip çırak çıkarılmamış, Hüseyin Hüsnü Bey evlenince Borgüzar kalfa da onunla birlikte yeni eve gelmiş ve es&ki küçük beyinin hizmetine bakmağa devam etmiş İhliyar kadın, aksiliği, nobranlığı, kimseyi beğenmeme- « yüzünden böyle yaşlanıp evde kalmış olacak; titirli- Hinin. siniritliğinin tahammüll edilmez hir hadde kadar artmış olması da elbettebu yüzdendir. Kendisini Hüse- yin Hüsnü Beye herkesden yakın bilir, Hanrmefendiyi yabaneı sayar, Muhsine Bantma - övleneli gu kadar yıl olduğu halde « halâ gelin hanım diye hitap eder; halbuki eve ondan sonra daha ne kadar gölinler gelmiş, evden daha ne kadar gelinler çıkmıştır; fakat Bergüsar kal- Ia için bu yeni isdivaçların hiçbiri olmamış gihidir, hA- dise yalnız otuz yıla yakın bir zaman evvel Hüseyin Hüstü Beyin kendisi evin içinde dururken dişarıdan birisile, bir yabancı ile, Muhsine Hanımla evienmiş ol- masıdır; kısacası çocukların annesi, Hüseyin Hüznü Be- yin karısı Muhsine Hanım, sanki evin hanımefendisi de- fildir de Bergüzar kalfarım rakibesidir. İhtiyar Çerke sin senelerce içinde böyle bir duygu sakladığı tahil Muh- sine hanrmefendinin kulağına gitmemistir, fakat son zamanlarda dadı kalfanım beyni sulanmağa haşladık- tan, sözli sohbeti abuk sabuk bir hal aldıktan sonra hiz- metellere, çocuklara, guna buna homurdanıp — söylenir, evin halindan eikâyet ederkon bu yıllanmıs düşüncesi- ni de açığa vurduğunu bosleme kıx gelip evin hanımına söyleyivermişli. Muhsine Hanmafendi. gerçi besleme vik — A- terbiyesiz, ö nasti Iâkırdı?.. Bir daha böyle geyler işitmiyeyim, senin Ağzmı yırtarım! Diye payladı ama içine de bir üzüntüdür düştü, “kaç senedir koynumuzda yılan saklamışız da haberi- miz yok!” diye mırıldandı, sonra da mutat tahammülü ve müthiş tesirli gülümsemcel ile isi tatlıya bağlayıp geçiştirmek İstedi ve yanmdakilere: —— Bunak Çerkos.. Ne söylediğini bilmezin biri- Onun öyle her saçmazma aldıracak olsaydım şimdiye ka- dar beyle kırk kere ayrılıp kırk kere birleşmemiz icap ederdi! Dedi Bergüzar kalfa, Hunndeıd!nl:ı her şeyini hatalı görür. her yaptığını noksan bulurdu; son günlerde Tay" lânın yotişkin delikanlılarla düşüp kalkmasını beğen- miyor, bunum mesaliyetini de annesine yükletmek isti- Yordu; gezip oturduğu yerdo: — Gelin hanm çocuklarına adamakılir terhiya ve- Temedi, nür topu gibi kız harcanıp gidecek, kliçük bey de ellerine kına yaksın! Diye asöyleniyordu. “Küçük bey”, YAST altmran gel- miz olan Hüseyin Hüenü Beydir; âile içindeki orkek- lerin en ihtiyarı, fakat Bergüzar kalfanın gözünde ya- Itm asır evvel konağına geldiği saman dizlerine ahp oynattığı, vatağında göğsüne basıp Uyutluğu, beş on se- no sonra da aırım gibi boyunu, tahrirli gözlerini, kay- tan bıyıklarını hayranlıkla sevrettiği arslan dolikanlı! (Devamı var) , harp sanayiinin binlerce mesal sazti kazandığı anlaşılmak tadır. Bu sislemin İngiterenin her tarafında diğet mücsmselere do teşmili için bir çok yeni kollayıcı- lar talim görmektedirler. ——— Ruzvelt mi, Vilki mi kazanacak? Nevyork, 27 (AA) — Nev- yorkta çıkan Förtüne mecmuası, okuyucularına Ruzvelt için mi yoksa Vilki mi rey vereceksiniz,, sualini sormuştur. Bu süale cevap veren okuyucu. ların yüzde 45 i Ruzvelt için, yüz- de 38 | Vilki için rey vereceklerini bildirmiş, geri kalan kısmı müte- :î;idıt bulunduklarını kaydetmiş. Amerika Birleşik devletlerinin harbe gireceğine kani olup olma- dıkları hakkındaki diğer bir suale de, mecmuanım — okuyucularının yüzde 14 | evet cevabını vermiştir. Bu yüzde Li nisbet, geçen kânun. îdı';ieki nisbetten yüzde beş faz, ——— Hollanda Prensinin teberruu Londra, 27 (A.A,) — Hollanda Prensi Bernard, hava nazırı Lord Beaverbook'a 324 bin İngiliz lirası göndermiştir. Bu meblâğ, 18 Loc. hecd bombardıman tayyaresi a'ın- ması için Hollanda Hindistanını: yaptığı bir yardımdı