ŞB e OT CT Doğru söylemek bana düşmez! Eski zunanda bir hırsız bir a- damm evine gindi. Üteyi beriyi a- radı, çalacak bir şey — bulamadı Bir ara bir köşede boyaz bir kü, mo gördü- Bunu un zannett Ko- yacak torba falar bütamadığın- dan sırtındaki gömleğini çıkardı. Yore serdi sonra köşeye gidip be- yaz kümeyi avuçladı. Biz de baktı ki bu un değil, be- yaz kireçtir. — Yahu bu övde de hiç çalı, nacak şey yokmuş diyerek göm- leğinin yanma döndü. Bir do ne görsün! Gömlek yerinde yok: Meğor ev sahibi hırsızın girdi. gini görmüş. — Harekâtmı yakm- dan takip etmiş- Hırsız wn zan nettiği kümeyo doğru yidinec ye. Te serdiği gömleğini aşırmış. Hır- sız çarnaçar yakalaımamak İçin güömleği bırakarak — evden dışarı fırlamış Bu sırada ev sahibi pen- eereyi aemp arkasımdan bağırmış! — Hıtsız kaçıyor, tutunte Gömleksiz bir halde urzaklaşan hirsır dayanamamış, bir an oldu Bu yerde durarak ev — sahibine şöyle covap vermiş: — İnsafaızlık — ediyorsun. Sen- dön vo benden hanzimisin hırsız olduğunu ikimiz de biliyorur. An. cak doğrusunu söylemek — bana düşmez. iki kadın bir erkeği dövdüler Uç gün hapse mahküm edildiler Dün iki kadın bir olmuş, bir er- keği adam akılir dövmüş. ötesini verisini yaralamışlardır. Bunlar Sultanahmet civarında oturan Afife ile Şaziyedir- Evlo, rinde kiracı olan Hasanla bit me- seleden dolayr münakaşaya başla, mışlar ve münakaşa kavgaya dü- külünce adamın Üzorine alılarak komşular yetişinceyo kadar saçımı Yolmuş, yüzünü tırnaklamışlardır. Hasan tedavi altına alınmış, ka- Ginlar da adliyeyo verilmişlerdir. Birinci sulh ceza mahkemesi A- fife ile Şaziyeyi muhakeme etmiş, suçlarını sabit gürerek Üçer gün hapis, 100 er kuruş ta mahkeme masrafma mahküm etmiştir. Ken. dilerine döğüşte yardım ettiği söy lenilen movlüt ise beraet etmiştir. Yeni ceza hâkimi işe başladı İstanbul sekizinci aslrye ceza hâkimi Cemil terfian Elâzığ as. liye hâkimliğine ,tayin olun- muştu, Cemil vazifesi başına hareket etmiş, yerine tayin olunan İzmir ceza hâkimlerinden Kemal Ak. Şit de dün yeni işinc başlamış- fır, İK LARRER Doktorun altın dişlerini çalıyordu Sultanahmotte diş doktoru Ha- san Fehminin muayenehanosi boş Kaldığı bir anda, Âdll adında sa- bikalı bir hırsız İçeci dalmış ve ca- mekündaki altın dişleri — çalarken yakalanmıştır. a YTERAR T K UTT ' K [Romanya ile ticari müzakereler devam ediyor Evvelki akşam Ankaraya gi. | bir kıstm arazinin Romanyadan guoğlunun ekmek meselesi etra. £mdaki beyanatın: dün tık. Vekilin diğer bazı işleri hakkındaki beyanatını da bugün yazıyoruz. Nazmi Topçu. oğlu, son siyasi hâdiselerin Ro- manya ile aramızdaki ticari mü. nasebetlere tesir edip etmiyece- ğt hakkında demiştir ki: — Romanya ile Ankarada yapmakta olduğumuz ticari mtü. zakereler normal! şekilde devam | etmektedir. Malüm olduğu üzere | Romanyadan en mühim idkald- dımız petrol ve müş'akatı, ilra. cafımız ise en fazla tiftik ve yapağı üzerindedir. Tiftik ve yapağı işliyen fabrikalarla, pet- Tol menbaları Romanyanın yenri hudutları içindedir. Buna göre, Taksim gazinosunda | | | havalandırma tesisatı Taksim gazinosunun mutfak I ve yemek tevzi mahallinde ha- | valandırma tesisatı - olmadığın. dan ocaktaki dumanlar - içeriye doluyormuş. Belediye havalan- dırma tezisatı yapmaya karar vermiş, keşfini hazırlayarak mü. nakasaya cıkarmıstır. Bu işe 3000 lira harcanacaktır. —-- ——— Valinin teftişi Valj ve belediye reisi Doktor Lâütfi Kırdar dün sabah Çatal- çaya giderek yol inşaatını teftiş etmiştir. Vali akşamı dönmüştür. Szeneeğaşlesi; Sıraselviler caddesi asfalt yapılacak Taksimden Beyoğlu belediye hastabanesine kadar olgn Sıra. gerviler caddesinin kı#men as- falt kısmen muzayıkparke inşa. St ile kanalizasyon tosisatı mü- nakasâya konmüuğtur. Kanalizasyon - inşaatı- 12000 lJiraya, asfalt ve mozayık insaatr 22000 liraya münakasaya kon. 7.20: Programı ve memleket snat a. yarı, 7.35: Müzik: Hafif program (PL) 8.00: Ağana haberleri, &.10: Ev kadımı — Yemek - llştesi, &20/830; müzik: Hafif programın devamı (Pl.) 12.â0: Program ve memleket saat a, yarı, 12,35: Müzik; Şarkılar, 12.30: Ajana haberleri, 13.05: Mürik şarkılar 13.20/M400; Müzik; Sinema — ve ope. ret müziği (Pi.) 18.00: Program ve memlaket anat ayarı, 1$.05: Müzik: Oda muziklal, (Pi.) 3840: — Müzik! Radyo caz orkestram ,10 10: - Müzik; Şarkılar: 1048: Memleket aat ayart ve Ağjana hâborleri, 20.00: Müzile: Fa- Bd beyeli, 20.30: — Konüğmin, — 20448: Müzik: Dialeyici istekleri, 9LİS: Ko- nuşma (Sıhkat saati), 2130: Radyo garstesi, 21.45: Müzik: Radyo orkes trasr, 2200: Memleket saat ayarı, A- Jana haberleri, Ziraut esbam | tah. den Ticaret Vekili Nazmi Top- | ayrılması, ticari münasebetleri. mi26 tesir yapmıyacak demek- WÜrn Vekil, İngiliz mubaynat girke. ti mümesili Lora Gümkoner ile yapılmakta —olan — görüşmeler hakkımda Ca şunları söylemiş- tür: “— İngilizter bize Tüzam olar bir çok maddeleri tedarik etma, ğe başlamışlardır. Lord We bu meseleler üzerinde Ve ayrrıca bizden mudayaa edecekleri mad- deler hakkında görüştük. Bu u. rada İstanbuldaki transit depo- larında bulunan mühim mikatr. da çıuvalların memleketimize ide hali işi de vardır. Yakında Bas. ra ve diğer yollarla /ngiltereden mühim miktarda teneke ve ota mobil lâstiği gelecektir... Beledıye reis muavini- nin teftişleri Belediye reis muavini — Lütfi Akxsoy dün sabah altıda evinden çıkarak Beyoğlu mıntakasmda yirmiden fazla kasap dükkânı ila bir çok fırınları teftiş etmiş. tir. Kasaplar tetniz bulunmuş, yalnız Halit Jaminde bir kasabın dükânında kokmuş et - bulundu- ğundan “cezalandırı!mıştır. Bundan başka 14 cenaf da s0. kakları kirlettiklerinden dolayı yıldırım cezasıma çarpılmışlar- dır. Lütfi Aksoy evvelki gece de belediye gazinosu ile Beşiktaş. ta, Akmtıburnundaki gazinoları Belyü gazinosunu da - teftiş et- miş, buralarda tarifeye riayet edildiği anlaşılmıştır. —_ Bir eroinci yakalandı Alâettin adında birisi, dün Şeh. remininde wp-ıı—ıı bir vaziyette dölasırken, tarafından gevrilmiş ve üzeri arandığı raman bir kaç paket eroin bulunmuştur. Aldettin bunları Mustafa adında birisinden — aldığını söylemiş. her slösi de ımyeyq #erilmiştir. 12.9.1940 Perşembe vilât borsası, fiyat. 2245: Müzik; Caz, band (PL) 2826/2330: Yarınlı peo. gram ve kapanış. M şaban İag — 140 10 Saban ee W0t 5361107 5881115 M a Basisdo 546 1546 9191543 020 18 28 12 00 18 27 12 00 2008 1 axısss 138 T8 D4 357 038 Öğle Tni Akşam Yatar Tmsak 'KOCA YUSUFİ Yazan: İSKENDER F. SERTELÜ| Prens Sait Halim paşanın Birinci kısım Misirli Prens Halim (0 Paşı güreş meraklısıydı. Paşamn dafre müdürü Abdullah )Bey sık sik Çamlıcadan Iİstanbula iner, dolu ve Rumeliden gelen yeni peh. livanları arar, bulur, Türdü. Ogünlerde İstanbula yeni gelen genç, kuvvetli bır pıhlnan yardı: köşke götü- malı Hnseşınc mxt!sdı. nuz, Beyim? Abdudah Bey Hüseyini çok severdi. Bandırma't. Hüseyin-bir senedenbeti güreşemiyöordü; — Ça. nakkalede yaptığı son güreşte sol kolu kırılmıştı. Abdulah Bey: — Evet, Hüteyin! dedi- Pasa E, fendimiz yeni güreşler, müsahaka- Tar tertip etmek niyeti livana ihtiyacımız VA iyileşmedi mi? — BHayır, Beyim! Iyi olmadı.. Olacağı da yok bu gidişle. Allıç Ali Paşa camtinin önün- deki kahvehanenin bahçesinde bi- rer iskemle alıp oturdular. Ban. dırmalı Hüseyin Pehlivan, Halim Pışanın kâhyasına döndü: — Geçen gün İstanbula gelen bır gencin güreşini seyrettim. Al. lah nazardan körüsin; — öyle atik ve çevik bir delikanlı görmedim ben şimdiye kadar. Üç kişi ile gü- reşti.. Üçünü de yere çarptı. — Aman bu genci bana buluver, Hüseyin! Gelecek Perşembe günü mutlaka küşke gelsin, beni arasın, — Peki Beyim; merak etmeyin, arar.bulur ve gönderirim size onu, Perşembe üikindi vakti JI vin SAA L ARiİda bu,.k bir kalabalık vardı..Baliçe. ) de güreş yaparken, Püsa kapıyr aç, tırır ve o civarda oturanlar ser« bestçe bu güreşleri teyrederlerdi. Abdullah Bey, Paşayâa: van gelecek, Paşam! Demişti. Halbuki, güreş başla. t Bakle, — Yusul meydanda ktu. Abdullah Bey daklarını ısıriyor. ve; <- Bandırmalı Hüseyin yalan da söylemezdi ama, hâlâ gelen gi- yok, Diye söyleniyor ve Paşanın ya- düşü d%;ı canı sık,ıhyonfıı günlerde İstanbulda tanınmiş gzn Mıkım’m Ahmet PehliVan. Süriyerli İzzet, bühçede güreşe başlamışlardı. Yüz beş, Sarryerli İzzetin kilosu Z doksan dokuz idi. Aralarındaki ale t kilo fark hiç te göze çarpmıyor, bilâkis Sarıyerli İzget, Makarnacı Ahmet Pehlivandan daha gösteriş- li, daha çelimli görünüyordu. Prens Halim Paşa, Makarmnacı Ana- - — Yeni pehlivan mı arayorsu- — Bugün çok değerli bir pehli: V Buğün imacereli başladığımız meşhter Türk pehlivam Koca Yusuf Hayalım neşre mişti. Ahmet, Paşanın - bir hayli parasını almış ve kendisinden çok İltifat görmüştü. Halim Paşanın. köşkündeki gü. reşlerde olduğu xibi, şehir içinde yapılan müsabakalarda da Ahme- din sırtını - ogüne kadar , hiç kim. se yere gelirememişti. şte şimdi, Makarnacı Ahmet Pehlivan, ogüne kadar Dudulluda görülmemiş yeni bir pehlivanla güreşiyordu: Sarıyerli İzzet, —çok sevimli bir gençti, Seyircilerden hiç biri bu gencin yenilmesini istemi- yordu. Halim Paşa, köşkün bahçesine bakan büyük salonun balkonunda hatırı sayılır. misalirleriyle oturu. yordu. Bir aralık daire müdürü Abdullah Beye sordu: — Bah!cltiüın Yusuf Pehlivan l'.;_.a xdnıcdı mi? y dPayam.. gelmedi. »Fa, lr'! hu'ü'ı seyredeceğiniz. S'm)u'l âhjnan da yaman bir gü- ıeş;ı imiş, Kulunuz seyretmedini ama, güreşini görenler onu çok methediyorlar, Çok sert oyunları armış. Makarnacı Ahmet çok mağrur bir pehlivandı; meydana çıktığı za- man, daima, güreşeceği pehlivan, Tarla alay eder, ensesine dokunur, hasmını kızdırmaktan zevk duyar. Ahmel özür meydana çıktığı za- man, Sarıyetli İzzete de ayni şaka- yı yapmak istemişse de, İzzet en. sesini vermemiş ve: — A'.zl)'l;;ııası ddil__ ağab'âıy; ter kendini.. Diye süylenmişti. Makarnacı — ÂAhmet Pehlivan, meydana çıkmadan, Abdullah Be- ye de, İzzetten bahsederken: — Bu, bir içim sudur, beyim.. ğ_):e çolük çocuğu nereden bulup ıma çıkarırsınız? Demekten kendini alamamıştı. İzzetle Ahmedin kapışması çok sürmedi. Ahmet daha ilk kapışmada, İz- hiddetinden du. dr. Ahmedin birkaç güreşini seyret. zetin sert bir çelmesiyle kıçüstü ye« köşkünde bir güreş... re düştü; fakat kendini çıhnk * dayıp kalktı. Artık ılıl pehlivan birb Genemişler ve ciddi hamlelere ” lamışlardı. Makarnacı Ahmedin güreşt çok hileleri, ve hasmmr sinirleri ren garip oyunları vardı. Sarf$ İzzet onun güreşlerini evvelce ka yerlerde seyretmiş - ol Yendini bu oyunlara düşürmü du, Ahmet mütemadiyen bhileyt Çıyor, el enseden sonra birdet yere yatıp hasmını da yere OUT mekten zevk alryor, hasılı Si Jiyi yormak ve ondan sonra » vetini sarletmek istiyordu. Prens Halim Paşa, Makaf Ahmedin oyunlarına bayılırdı. gün yanmda bulunan misalif Gen birine döndü: — Ahmedin dünyada eşi tür, O, çok usta bir pehiivandii Seyirciler arasında - Ahmedi venler çoktu. Herkes onun gelmesini istiyordu. Fakat, yerli İzzetin oyunlarını beğenl tin de sayısı artmağa, onu alkif| yanlar da çoğalmağa başlamış — Yaşa be delikanlı!.. — Allerim koca arslan!.. — ( Diye bağırısarlara bir atalık şanım balkonundan da - şöyle ses kaçıştı: — Çok çetin oynuyor., BrawUj Bu, Prens Halim Paşanın a# basından, 6 sırada Ayrupadan ni gelmiş bir gencin sesiydi.. tin hamlelerini pek beğenmiş Cak ki, mütemadiyen onu alküi yor, onu teşci ediyordu. Makarnacı Ahmet - pehli alnından buram buram lerler yordu. Ahmet içinden hiç şi yok ki: — Umduğum gibi çıkmadı.' çetin bir çocukmuş bu. Diyordu. İzzeti münasız ©! larla bir hayli yorduktan s00 kendi de oldukça yorulmuştu. Nihayet, yarım saat sürefi ciddi güreş, Makarnacının bif yuniyle İzzetin aleyhinde net lendi. Sarıyerlinin &ırtr birdenbire re gelivermişti. Seyirciler arasında bu n memnun olanlar, memnun ol yanlardan çoktu. Makarnacı medin taraftarları ellerini p turcasına vurarak, orlılıh alkış farına boğmuşlardı. Hakem, Karnacınım galip geldiğini Lln ? yordu., Sarıyerli: — Ben bunu saymam.. Bir © ka gün, Ahmet Pehliyanla teki güreşeceğim. A Diyerek meydandan zi Paşanın kâhyası, İzzet Pehli gelecek halta yine köşke gelmes söylüyordu. Fi ... Tam bu sırada, - seyirciler sından biri ortaya atılarak: (Devamı (D Umumi harpta - sadrazam #j Prons Halim Paşanın babasıdır. F boş söme evvel kendisi fatanbuluğ Öj Möşhür güreş merallılarmdandı. bBüyük zevki güreş geyretmekti. A Zyes) T N Kİ B İRFATÜ Çeviren: Suat Derviş "Mru olmadığını söylersin. Ha. . Hayır... ll:ıyır dersi nayet çok a man yalan dı)lemeır.emn daha doğru oldugunı karar verdim ve zınmdı)urum n 1ütfen daha kısa ve daha sarih ce- vaplar veriniz... Ş da. kikada bunu öğret knd.m.zlc aranızda sal hasebet olduğunu kabul ediyor mi- sımı* — Evet! Ğ — Bu ne zaman.. lııııgı tarihte idi. — Mösyö Adrian ne söylediyse doğrudur, yalnız bir tanesi... — Bir dakika Matmazel Boguet Adrian Bruntanun söyledi. ği tarihi kabul ediyorsunuz öyle mi? Demek aşağı yukarı on sekiz - —- y evvel... — Evet Mösyöl. . — Bize daha kati bir tarih söyli. yemez misiniz? — Bir sene ve altı ay oldu Müz- yö, bu doğru bir tarihtir. — Aranızdaki bu iş ne kadar devam x:ı.ı? Ah Mösyöl.. Çok uzun müd. detd devam etmedi... Ben bir buda- la., bir sersemdim.... Fakat Mösyö Brunton öyle gü İyle hariku. lâde.., öyle.. âh... “onun nasıl bir insan olduğunu ifade elmekten âci- zim. Fakat ben.. ben budalanın bi. ri idim.. işte hepsi bu!.. ve ben... — Bu macera nve kadar devam etti. Daha açık bir şekilde baza söyliyemez Misiniz? Bir ay.. İki Daha üzun bir zaman — Hayır Mösyü... Bir ay medi. Bir hafta, belki de ©on beş gün sürdü. Fakat muhakkak ki bir ay sürmedi. Bir ay sürmediğine ay eminim, — Bir dakika.. Mösyö Adrian Brunton sizden, kendisinden ve ba, basından başka hiç bir kimsenin bu maceradan haberdar — olmadı. Banı söylerken yanılnış olabilir mi? — Hayır olamaz! — Anlıyorum. Mösyö Bruntonla aranızdaki münasebet — bittikten sonra ona karşı olan duygularınız ne oldu anlıyor musunuz, ona kayşı ne hissediyordunuz? — Alledersiniz. Mösyö bu son suaünizi anlamıyorum, — Daha vazih sorayim. Lütfen mahkemey& süyleyiniz.. Mösyö Bruntondan ayrıldı.kun #onra, daha döğrusü o sizi başından tav. dıktan sonra ona kını olan düy- gularınız ne şekle — Mösyö Brunton bem başın. dan mi savmış!.. Mösyö Brunton hal, İşte asıl meseleye geldiniz.. Bu Adrian “şimdi burada söyliyeceğim şeylerin artık hiç bir. ehemmiyeti kalmamıştır. Çünkü ne de olsa ar- tık Madamıin hizmetinde kalamı. yacağım,, Bu Adrian yalan söylü- yor. Yalan!. Yalan!.. O burada konuşurken, Mösyönün beni ter. ketmiş olduğunu, beni başından savdığını kasten anlatıyor.. Bu doğnu değildir... Bu bir yalandır, Kötü ve müthiş bir yalandır.. O- lan şey işte budur... Bu münasebet hışlıdıkmı bir kaç gün sonra ben kendi budalalığımı anladım. Bu şeyin benim için iyi - olmadığını, Madama karşi - doğru bir hareket olmadığını anladım. Ben Müösyöye ben Jeannette Bocguet bu müna- sebete bir nihayet verdim. Esaşen her ıeg'.; kıran ben - olmasaydım, — Sözünüzü keaımm İçin ıuilu- essilim. Fakat size yeniden süal. leri sordukça cevap wmuııın hışkı geyler söylememenizi rita & deceğim, şuııdk hülâsa yapalım. Zannederim ki son sualime verdi. ğiniz cevap şöyledir; Mösyö Brun. tonla aranızda geçici bir münase, het olduğunu, fakat bu münasebe» ti bir kaç gün sonra kendiniz kes. Mmiş bııhındığıuıuıu ıbylnyorıımıı öyle değil mi?.. — Evet Mösyö böyledir! — Şimdi biz sizin ağrınızdan bir şey öğrenmek istiyoruz. Bu müna- Stbel bir kere daha başlamadır ve. a tekerrür etmedi mi? sormak istiyorum: Mösyö Brun. tonla aranızda yeniden şamimiyet teessils etti mi, yine kısa bir zaman için de olsa münzsebednlzm bir de, vamı olmadı mı?. - Aynldıkun sonra mı?.. Ha- Yır Mösyö, Hayır!.. Hayır.. Aslâ!, — Bundan tamamiyle emin mi. siniz? — Pek tabiü olarak!.. — Patronunuzu cinayet gecesi «« son defa olarak saat on bir buçuk- ta Mı&ğumızu söyliyerek bütün * hakikati söylemiş oldunuz mu Mis Boğguet? — Fakat... Evet Mösyöl.. — Pekâlâ. Bir başka mevzua gelelim, Şimdi siz bana şunu söy. )eyinu. Müsm Bruntonun kendi- sile ayni çatı altında yaşıyan baş- ka bir insanla böyle samimi bir münasebeti olduğunu, ölünceye ka- dar böyle bir münasebeti idame et. tirdiğini biliyor mıydınız? Beni anlıyor mısımız? — Anlayorum Möcyö.. Ben ben böyle bir şey bilmiyorum... dim kadınlara tapardı. Affedersi- niz. Sâdece kadınlara düşkün ol. Efen. ğüm — Alfedersiniz. anlayamadım duğunu söylemek istiyordum. Ka. Mözyö! dınlar da öna mükavemet edemez- — Anlamıyor mısırız. Size şunu - lerdi. O çok güzel bir insandı. Fa, 1 kat siz bana M Madamın oda hw Onu gayet iyi tanıyordum. oıü# Madam kendine malik değildi. (Devamı var) ll