! K < Rörü hh, l K Yüce Ü T L Me Yor, * Tevkl, %“Hk_ kah | —ı'—l'll_ e erliyor. eki kal, , pi t sey. di de Alacaktır, | tale et İhan. i]'ı Yuğrnkları NARARARADA, | | anlaş Budapeşte, 6 (ALA-) — İt gisini gezmek ürere dün akgam İ Teleki, Macarlstan ziraat Tin karşılanmıştır. ükad felleri — Meleki kalfanın ayaklarını | Alâkadar mahfeller ö di hemen ay Öp, Şaban ağa, dedi. hemen ay Jav nazırlarının sergiy ünkü sen Meleki kalfanın kocası olacaksın.. dini doğu ise de bu ümi le vukubulan işmeler Darre'in İtalyan Şaban ağanın artık - kulakları duymuyor, gözleri görmüyordu Saray başı na yıkılıyormuş — gibi dönüyor, dönüyor, dönüyordu. malüm olm edilmiştir. Budapeşt esnasında Ttudapeştede ne kadar * İtalya, Yugoslavya, Macaristan arasında Ç A slrai h m . a Nidi bo TniT SYAARAR a bir kadın başı! ma şa çıktı nazırı T! ye gelmiştir. Nazır, istas. nazırı ve İtalya sefiri Talumo lara, sinavi ziraat ser- Diğer elhetton Yugoslavya ziraat nazırı İle devlet nazırı Kons - tantinoviç, dün nkşam Bedapegteden Belgrada hareket etmişlerdir. Alman, İtalyan ve Yugos. nİ zamanda ziyaret etmeleri Berlin, Budapeşte, Belgrad ve Roma arasında bir zirai anlaşma hasıl olacağı t tahakkuk etmemiştir. Ayal mahfel e hasıl olan kanaate göre, Teleki ve Kubrileviviç, Darre arasında kalacağı #iraat nazımı ile görüşmesi derpiş Eli ile duvara tutundu; y Mahkün komün'st mebhus:ar Haklarındaki kararı temyiz ettiler Poris, 6 (A.A.) — Askeri mah- keme taralından 4 martta dörder ve beşer sene hapse mahküm edil- miş olan ko arın bü- yük bir kı da verilen kararı temyiz etmişlerd Mebuss £ makamlarca — gösterilen husust merkezlere - sevkedilmişler- dir. yordu KSA... I, işte Turhan sultanın önünde idi ve o söylüyordu: — Seni sarayda ne - istiyorsan yapacağız. Artık bugünden itiha. ren kahveciliği bırakayorsun, Se. nin de kahvecilerin, konakların, paraların, uşakların olacak, — Sa. Tayın sadık, fedakâr bir adamı o. lacaksın.. Kalfa seni sevmiş, be. | ğenmiş. Düğününüzü ben yaptı. racağım. Önun için git, onun a. yaklarını öp, Söylediklerimi unut ma,, Haydi ,şimdi git yaptığı işten ndu. Hayatını B yar. Kösem Poli sultanın gizli işlerini haber veren | beri Pa onu öldürtüp sari kazandıran | larda bu binaların iç dıvarlarına hl[iu!ızlmcmr.-.ın etmek biraz da Âğıt yapıştırmak suretile komü- borcu idi, nist propagandası yapan üçüncü Meleki kalfa odasında sabirsız. le sadık — 19 komü- lanıyor, Şaban ağanın korkuydan tevkif etmiştir. Yapılan tah: gelmeyeceğini düşünerek üzülü. yordu. Turhan sultanın, temayü. lünden haberdar olmasından Â, gdeta hicap duyuyordu. hlikeye atarak bir teşkilâta mensup oldukları anr laşılmıştır. Dıvarlara yapışlırılan kâğıtlar hergün yeri değiştirilen — portatif bir matbaada basılmaktaydı. Yavaş yavaş kapı açıldı. Şaban ağa, elinde gümüş kahve tepsisi, içinde altın mahfazalı bir fincan. la yaklaştı. Gözü, gönlünü tutuş. turan Şaban ağadan başkasırni görmiyen Meleki kalfa birden fincanın sultana mahsus olduğu. nu farketmişti. Şaban ağa bunu mnerden bulabilirdi. Biraz - telişla Bordi Arnavutların matemi Bugün Arnavutluğun İtalya » ya ilhak edildiği gün olmak mü . nasebetile şehrimizde bulunan Arnavutlar konsolnahanede sant ikiden be kadar bir matem merasimi yapacaklardır. — € o Şaban ağa, bu tepsiyle fincanı nereden buldun? Şaban ağa başımı önüne eğmiş, süsuyordu. — Söylesene, Şaban ağa, bun. lâarı nereden buldun?., — Küçük $ — Niçin al — Kendisi verdi.. Meleki kalfa, işi anlamıstı. Kahveyi aldı. Bir yudum içti, Son Ta Şaban ağaya uzattı: — ÂAl, sen de iç... (Devamı yöeın) | Bir yankesici tevkif olundu Tüccardan Mehmedin Limon iskolesinde cüzdanmı çarparken yakalanan İbrahim adında bir yankesici, dün birinci sulh ceza hâkimi tarafından tevkif edil - miştir. ! Gör up d&şündükçe l Bekârlık vergisi Bekârın huzuru, rahatı, meşhur telmih ile, sultanlığı, ikide bir âlemin keyfini kaçırır, hıcını kurcalar, Bu muhay, yel saadetin bacımı, bu gönül ferahının haracını isterler. İşte bugün de, kimbilir defa olarak, “Bekârlık Vergisi,, tokrar dile düştü. “Vergi”, devlet hazinesine açılan bir gelir mevzuudur. Ne zaman bunlardan — bir tanesi daha akmağa başlarsa, o zaman bir iyilik de buşlamış olur. Evet, eğer vergi, gelir kaynağının yatağını bozmıyacak, aktığı yolları dağıtmıyacak — bir ustalıkla alınacaksa, kim ne der, Yok, eğer bu vergi gelişi güzel tarhedilirse, O zaman al. tn yumurtlayan tavuğunu kesenlere döneriz. Gazetelerin verdiği haber, mutlaktı. Ne bekürlar tasnif edilmiş, ne vaziyetleri hesaba katılmış, ne de evlilikten mah, rumiyetlerinin sebepleri araştırılmıştır. Tabil böyle gelişi güzel kanun olmaz. Bu, olsa olsa bir ga, xeteci arkadaşın telâşlı kaleminden çıkar, Çünkü mexele yalnız bununla da bitmiyor, Bekârlık ver, Kisi, sade kazanç sahibi erkeklerin değli, on yedi yaşındaki kız. ların da ödemeğe mahküm olacakları bir borç halinde tasvir ediliyor. On yedi, on sekiz, hattâ yirmi yaşındaki kız, bizde he, nüz Hse talebesidir, Lisede okuyan bir çocuğun, bekârlık vergisiyle no alâ, kası olahilir? Okumasa da kızlardan bekârlık vergisi almak işine pek akıl yatmaz, Dört kızı olan bir baba, demek kazancının büyük bir kıs, Mini, yavrularının sıhhi, fikri yükselişi, müstahsil hale getiri. Tişi uğrunda harcayacak yerde, vergi dairelerino yatıracak!... Hiç böyle şey olur mu? Başlarken de söyledim, bu meseleye birfantezi göziyle bakmak, en uygun hareket sayılır. HAKKI SÜHA GEZGİN Garip bir Avrupa D haritası! Ne İsveç, Danimarka hudutları ne de Balkanlar gösterilmiş Paris, 6 (A.A,) — Fransız eC matbuat mümessilleri, İtal, yada nahoş bir şekilde tefsir edi- len ve bazi Amerikan mahfollerin. de Reyno ile Sumner Velsin harp gayeleri Hakkında - görüştükleri kanaatini husule getiren Avrupa harlsatımı görmeğe davet edilmiş. Bir tarafından neşredilmiş olan bu harita Sumner Vels ile görüşmekte olan Reyno- zun biürosunun çekilmiş bir fotoğ. rafında görü tedir, ve lerdir. mecmua Matbust — mümessilleri bunun anşluzdan evvelki zamata ait es. ki bir Avrupa harisat? olduğunu ve Almanya ile Rusyanın yeni hu- dutlarının mürettipler - tarafından balalı bir şekilda çizimiş olduğu. nu görmüşlerdir. Haritada İsviçrenin ve Danimar kal duğundan bu iki memnlekcelin ara- zisi Almanyaya ait çibi görünmek. todir, Haritada Balkanlar terilmemiştir. Ruzvelt 'Orduya bır mesaj gönderdi Vaşington, 6 (ALA.) — Amc. rikanın harbe girmesinin yıldö, nümü münasebetile, Rüzvelt, Ame rika ordusunun bütün zabitan ve efradına hitap eden bir mesaj göndermiştir. Bunda bilhassa şöyle denilmektedir: “Geçen Eylül ayında ordu ve zabitan Ve efradından milli mü- dafaayi sulh zamanı için derpiş edilmiş olan hudutlar dahilinde takviye — etmelerini istemiştim. Ordu, bu davete parlak bir ce. vap verdi. Adalarımızdaki garni. xoularımız da ayni enerjiyi gös - termekte ve memleketimize uzak mıntakalardaki müdafaa tertiba - tını mükemmelleştirmek suretile ayni gayreti ibraz etmektedir.., Belçika adliyesi örükselde bırçok komünisti merkezle- rimeydana çıkardı Brüksel, 6 (A.A) — — Brüksel adliyesi, bir anket ve yirmi kadar yaplıktan sonra, birçok merkezleri meydana çı. karmıştır. Bu merkezlerde actlon ismindeki gizli gazete, yazılıp ba. gılmakta idi. İkisi maruf komün'atlerden ol - mak üzere 5 kişi tevkif odilmiş . tir. hudutları gösterilmemiş ol arağlırma komünist 4 3—-VAKIT 7 NIİSAN 1940 DALDANDALA Aı).ullx biri bir doktora gitmiş. Kendisinde bir “unutkanlık,, başladığından şi. kâyet etmiş. Bunun Üüzerine doktor, vizite ücretini peşin o. larak istemiş. Onun gibi ben de, ne olur ne olmaz, unvturum korkusiyle şu fıkrayı hepsinden evvel nakledeceğim; Büyüklerden biri uşağına bir mektupla t nda iki çilek verip akranından bir gata gön- dermiş. Uşak yolda çileğin birini yer, ötekini götürür. BRfehdi; “Mektubun içinde iki çilek ya- zılı,, dey » Uğak öteki çileği yediğini köyler, sfendi: “Niçin ve nasıl ye, din?,, diye azarlamağa başlar. Bunun Üzerine usak; — "İşte büyle yedim,, diyerek ötekini de yemiş. Kıssadan hisse; Almanya bir vakitler Avus, turyayı aldığı zaman, dünya devletleri bunun gibi bir baş. ka yanlış daha yapmaması için tedbirlere başvuracağı yerde, ona çıkıştılar: — “Niçin aldın? Nasıl aldın diye ileri gerl söylenmeğe başladılar, Bunun —Üzerine Almanya: 'İşte böyle aldım,, diyerek Çe- koslovakyayı da aldı. ... | Az pilâv! ONUŞMALARINDAN Mü- K seyl olduklarını anladı- Fım İki delikanlı bir lokantaya girdiler. Birer kab yemek yediler. Sonra garsonu çağırıp: — “Az pilâr,, istediler, Garson omuzlarını yüksel, tip burnunu havaya kaldıra. rak: — Aftedersiniz Müeyöler, dedi. Burası “birinci sınıf,, lo. kantadır. Az yemek verilmez! Bunun üÜzserine ikl Musevi | genci: — Öyle ise Hir pllâv dediler. Geldi,., ler, getir; İklye bölerek yedi- Sigarayı bırakmak için İGARAYI bırakmak kin, sigara taklildi birtakım şeyleri ağızlarında oynata oy. nata dolaşanlara bayılırım, O kuüretle istifade gördükle, rini, her hafta bir iki kilo al- dıklarımı, yüzlerinin rengi ge- lerek iştalhlarının artlığını sa- nırlar. Bir kısım ahali de, sigarayı bırakmak için fındık, fıstırk yer; sakız çiğner; şeker emer; hülAsa ağzını bir şeyle meşgul etmek yolunu tutar. Halbuki bunların da diğer bir alışkanlık olduğunu, sigara tiryakıliği yerine mide fesadı. na uğradıklarını farketmezler, Tanıdıklarımdan birine ge, çenlerde biri bu vadide ağır bir muziplik yapmış. Sigarayı bı- rakmak için ağzında dolaştır- dığı o sigara biçimi sgahte şey- leri kullanmaktan derhal vaz. geçti. Sebebini sordum: — İçerisinden serin' serin ge. len mantol kokusu yaök mu? dedi. — Becey? - İşte onun müthiş bir za- rarı varmış. — Ne gibi? Arkadaşım sıkıldı ve kulağı- na eğilerek: — Brkekliği kesermiş, dedi. İmdl hakik! sişaranmın böyle bir mahzuru olduğu rivayeti | çıkarılsa — bakın — dünya yü- zünde, hiç olmazsa, erkekler aratında bir tek kişinin sigara. yı ağzına dokundurduğu gö, rülür mü? ** * Ummü Gülsüm MMÜ GÜLSÜM,, adı pek- Alâ, pek güzel olmakla berabor, bu ismi kullanmak- tan utananlar gördüm, Onun yerine (Nermin), (Pervim), (Şermin), (Belma) adını takı. nanlar olmuştu. Vaktâ ki Mısirda “Ümmü Gülsüm,, adında bir muganni, ye peyda oldu. Şöhreti dünyayı tuttu. Filmleri bütün şark memleketlerini gezip dolaştı. Eski “Ümmü Gülsüm,, ler hep meydana çıktı. Şimdi bütün “Ümmü Gül- Büm,, isimliler iftiharla kendi- V Hafta Dedikodusu ,, Yazan: Hikmet Münir lerini ortaya koyuyorlar, Demek ki bir isim şöhret ka- zanınca, ne kadar eski tarz ve modası geçmiş görülürse gö rülsün, derhal benimsenebili, yor. Fakat şöhretin fenası da var, Meselâ bugün beynelmi- giyaset dünyasında bazı isimler zuhur etmiştir ki, en mütevazi insanlar arasında © lsmi taştyanlar, bir daha kul- ak şartiyle derhal do. meğe razıdırlar, Misal zikretm soğuğa dair L EYLEĞİN ömrü lâklâk. In geçtiği gibi muayyen mevsimlerde insanların hayatı da hava hakkında birbirini tut, mayan tahminler yapmakla geçiyor. Soğuklar gevşeyip mevsim bahara doğruldu mo, havanın gösterdiği hercallikler karşı. srada şöyle diyoruz: Eh, ortalik isindi artık, Bugünkü hükmü gördün yal Kışın hükmü geçti demektir, Bundan sonra ne kadar soğuk yapsa, tesirsiz kalır, İki gün sonra bakarsınız, Bir yağmur, bir kar, bir fırtı. na, bir kış ve kıyamet. Yine tahmin: — Eh yavrum. Yaz geldi da. di isek, banyo zamanına girdik demedik ya.. Daha “Kocakarı,, soğuğu çıkmadı. Onun ardın. dan “Öküz soğuğu,, var... Da, ha duür bakalım. Eski Martın kaçındayız? Derken yine hava ısınır. Yi- he evvelki tahminler... Nihayet hakikf yaz, bittabi gölir. Bu sene gelecek olan yaz, bize bu talıminleri birkaç de- fadan ziyade yaptırdı. Hem bu genenin “yaz,, ma, yine — Baharı fazla korkunç gösterdikleri için mi neden. dir? — her yıldan daha teşne görünlüyorur. ... “Öküz soğuğu mu,, OCAKARI Soğuğu dedim de hatırıma geldi: Yolda iki ihtiyar kadın gidi- yormuş. Arkadan da iİki erkek, Hava soğuk mu soğuk... Erkeklerden biri iki ihtiyar kadına takılmak için arkada- şına yüksek sesle: — Buna “Kocakarı soğuğu,, derler, demiş... Merak etme, geçer, Rahata kavuşuruz, Kadınlardan biri dönerek cevap vermiş: — İyi ama, arkasından “Ö. küz,, soğuğu gelmese.., Telefon konuşmaları TELEP'ON konuşmaları, nın Üç dakikada bir üc, ret zammı kalktıktan sonra, herkes alabildiğine konuşuyor. ©O kadar ki, başkalarına sıra Kalmıyor. Geçenlerde birinin, bir telefon uzun boylu rak etmiştim, Bir aralık kulak verdim. Ne konuşsa beğenirsiniz: — İki ölçek Tosya pirinci, bir Ölçek su koyarsın. 50 gram da kaşar peynirini iylce rende- ledikten sonra Üzerine döküp tencerenin kapağını kaparsın, diye yemek tarif etmiyor mu? Fakat bu neysene! Daha suntuürlüsünu anlattı. lar: Adamın biri herkesin tela. fon etmesine müsait kapalı bir odacığı bulunan bir otele gir. miş,.. Odanın içinde bir kadın varımış, Bir müddet mis, İçerdeki kadınm telefon et- mediğini, fakat telefon rehbe- rini karıştırdığınt görüyormuş. Büylece on dakika kadar bekledikten sonra kapıyı vur. müuş. Kadın kapıyı ki: — Affedersiniz bayan, bir müşkülünüz var galiba. Tele- fon numarasını bulamtyorsa- nız, ben yardım edeyim. Kadın teşekkür etmiş: — Hayır efendim, demiş. Te- lefon numarası aramıyorum... Çocuğuma koyacak, münasip bir isim arayorum. umum! makinesi başında konuşmasına me- dışarda bekle- açınca demiş