K 4 lkar | &hkra Ş Vi ş Z f ıgş T Z F İ TE İş İş # D Z4 İ ŞEFE BESERM S SN ÇA y ati #SEF ö Vi 1 ti T e v A Z L Sİ8zs f BNN GĞ a &z a SI Jf!ı 7 l A H ( işE ğgğ - X&ÇH"“"BŞİ *hı_ eniy iEdiye ha. AT tERİŞ 4 ? T Zi ;ğrğ t ; 5 B B Z AAA A ü >ri Aleksandr Rustov'un fikirleri rsızlığa karşı en Çare harekettir müscasiriyet derecesi bakrmım, dan kül ile sıfır arasmda deği- şirler. Sonra müşterek Üstün makam ya hiç yoktur, yahut ta bu makâm sülha riayot etmeği — Yeabında sorla-— temin için Iâzrm olan otorite ve kudretten mahrum bulunmaktadır. Bu mu. tavasaıt vaziyet sükün içinde sedebilir ve ook şukür ki bu na. dir de değildir. Fakat böyle bir sulh hali hiş bir zaman temi . nütlı değildir ve harbin gizli bir şekilde seyrine mani olamaz, Bu sebepten hariei sulh ya - ni mühtar ve müstakil toplülük- lar arasındaki sulh dalma gayri müstakar, her zaman tehdide mâaruzdür ve daima için için i. lerliven harbin aynıdır. Ancak dahili sulh hakikaten şavanı I. Umat ve müstakar olabilir.,, Sulhun dahilde ve hariçte müstakar olması muhakkak ki beşeri salâha kavuşturacak en snin çaredir. Fakat bunun ta. hakkuku kabil midir?, Bu bu « susta Profesör Aleksander Rus- tov şöyle düşünüyor: “— Münferit bir millet dahi. linde müstakar ve devamlı bir sulhun mevdana gelmesi icin za. rürf olan en esas!t rsartlatdan bi. risi bu milletin dahilinde kâfi derescede küdretli bir merkesi kuüvvete dayanan oldukça büyük bir bağtılık ve İttihadm mevcut olmasıdır. Bir bütün olarak dü- sünlilen beseriyet icin zaruri ö- lan bu şartm tahakkukundan henüz uzak bulunuyoruz..., Vela bu veni fikirleri ortaya ntarken, diğer taraftan İneliliz işçi partisi lideri Atle de din. vada silâhsiz devletler birliği vapılmasını teklif ediyordu.. Bu büyük tasavyvurun tahakkukmn n. esba mümkün olahilir miydi? Profotör Aleksander Rtstov bti mevzu hakkında da göyle dü. sünüvor: *— Bütün devletlerin fevkin. AA ölürük #ufku koruması dilet- nülen ve cihan devleti divebile. ceğimiz sivasi teşekkül mevda. na gelmedikçe ve onun — dahi. W olduğundan — mütlak — olan sulh vaziveti — yaratılmadıkça, diğer her türlü &tlh vazivetin « de sağlamlık aramak beyhude - dir. Gavrikabili ictinan olan bü hal bilindikten sonra bu güyri müstakar vaziveti —hiç olmat. sa— en İyi bir gekilde devtam et. '*irmek icin hanci gartlarımn &n müsait olacağı meselesi ehem. mivetlidir. Tstikharerzlığa karer en İvİ ça re hatekettir. Tonac döndüğü müddetce devrilmez, vemi ne kt dar gabuk eiderse devrilmek tehlikesi o kadar azalır. Sulh ilâhesi kendisine her gün turban iater.. — Sulhun sükütu harbe doğru geri bir adımdır. Sulh daima yenilenmefe muh- *ac olan bir vazivettir. Önun İ. #in her zaman bir sevler vanıl. malıdır ve efer o kendi haline Yrrakılırsa inhilâle vüz tutar, Beşer hükmkuntn — ne. seleilde korumabileceği haklımda bir an. tat tanarken müstakar ve mut- tak bir sulhun höserivetin sa * *&hi isin en büvük varlık olamı. Smı takdir etmem lâzımdı.. Tâ. 'e bn gebenle nrofesör Alaksan. dar Rustov'ın harm ve su!h hak- kmdaki fikitlerine mMmüracant etmeyi faydalı buldum. Müzaffer Acar Dufkuper Amerika- dan dönüyor Nevyeek, 10 (ALA.) — Sabik Tapilir amirallik birinei tordu Düfküper buğün Avrupaya ha - reket etmektedir. Dufkuper, Bir- Jeşik Amerikada 4 ay kalmış ve bu müddet zarfında bir konferans türnesi yapmratır. | ! Fin -Sovyet harbinasiıice- reyan ediyor Finler yaralılarına ameliyat yapacak cerrah ö Fransısca Pari Suvar n-â; sirin Phlondiyor gönderdi. hususl muhabiri Jorj Kessej ga- zetesine yazmış olduğu bir mek. hıgılo Ru4 ;Lh binin Ml.l.- gibi şerait cereyan &! ni anlatmaktadır. Bilhassa hava harbinin doğurduğu foci metlce- lori hikâye eden bu yazıyı ay. nen naklediyoruz! Helsinki 5 mart.. Kapısının eşiğinde bir kadım yumruğunu Helsinti semaları- na kaldırmış.. Finlandiyada her. kos, suhünetin sıfır altında 18 derece olmasma rağmen bahar müjdesi veren bu mart gününde semaya bakarak kaç kere tay. yare taarruzuna uğrayacakları- nı düşünüyor. Helsinki üzerinde 169 tayyare 'Tam öğle vakti düdükler çala. rak alert İşareti vermeğe baş. ladı. Şehir bir kere daha yer. altma çekiliyordu. Trgmvaylar, arabalar duruyor, halk sığınak. lara doğru koşuyor, Pasif korunmada i$ slanlar devriye geziyorlar, Hiç kimse « nin evinde kalmağa halekı yok. Hava gazi, elektrik kesilmiş, te. lefonla telgrafa gelince artık halka çalışmıyor. Evinin mut - fağtnda yemefin! hazırlavan ka dim işini birakarak — aşağıdaki sığınağa iniyor, İşihden veya fabrikadan evine dönen erkek, tramvaydan İnerek yol kena . rinda kazılmış bir siperin içine girivor. Kadın kocasından, er « kek karısmdan — kilometrelerce paakta tehlikenin germesini bek Hivorlar. Busün bu İ!k âlert sa. at tam on ikid ebaşladı ve öğle- det sonra Üçe kadar devam et. YA L M N gömğın bombalari attığı Tüçük bir köy nrı—;ağw kenin köylerde garip bir tesiri var, Köylü gşehirli gibi toprak altına gireceğine, evlerden kır- lara ortmanlara kaçıyor; inekle. rini de beraberlerinde götürü « yorlar. Kaç kereler ben de — trenden mitralyözlerine hedef olduğunu Kördüm, nice feci sahnelere ga. hit oldum. Acaba bir gün gele. cek te kucağmdaki çocuğunu karlara fırlatmış ve sanra onu korumak için vücüdile Üzerine kapanmış olan o anneyi unuta« cak mıyım? zekımek istediğim gecen gün bir stediğim geçen gün bir hastanede iken yaşamış oldu . Bum tehlike anlarıdır. Mannerhaym hattınm kırk ki- lometre şimalinde Avrupanım en güzel en modern — sanatoryomu bulunmaktadır. PFinlandiva ç. timaf yardım birliği tarafından inşa ettirilmiş olan bu hastane çam ormanları örtasında ve em- salsiz güzelliklere malik bir göl kenarmdadır. Hastanenin inga. atı ancak gecen evlfl ayının ba. şında tihavet bulmus: fakat ya- zıktır ki bu emsalsiz hastane ancak hard yaralılarınt kabüle yaramıstır. Bundan beş hafta evvel bir evce bt saratorvomda katfmtettm. Gecen üi de mt- tat voldan Helsinki've avdet e. demiveceğimizi anlıyan rehbe . rim arkadan şehre girmemizi söylevince: — Peki, dedim sanatoryoma uğravamaz mıyız? — Mümkün.. diye cevap ver- ti. Tehlike geçince kadım işinin Gi beım:ol dh:m. Erkek de tok- rar völa koyuluyör, fakat vemeği vemek Üzere v değil.. Çünkü yemek vakti ar « tık çoktan geçmiştir. fakat tek. rar vazife başına veya fabrika» Bmâ.. Sant dörtte veniden tehlike i. gareti veriliyor bu da saat beş buruda kadar devam ediyor. Bu geaba sonuncu Mu? kim bilir... Bir hafta evvel ikisi peseleyin olmak Üzete hir eünde tam vedi tüne alert İrsreti verildi.. Her etin vüzlerce tayvaresi Winlandiva Üzerinde uectuyor.. Bucün de Hetsinki üzerinde tam vüz altmra ili tayvare gayıldı. Köylerde alert Kövlerden secerken Yhtivar bir kövlünün bir ağar gövdesine merbut intidaf bir ddüğü cal- makta olduğunu sördiüm, Tehti. Yatalı var, doktoör yok Safakla beraber — hastaneye geldik.. Bir çok — otomobiller, kamvonlar hasta nakliye araba- st gekline sokulmuz.. İçerideki. lerin hensinin yüzünde büyük bir tztrran okunuyar.. Hastane yaralılarla dolu.. Bunlar Kareli berzahindak! kanlr harnte yara. Tanmis ve kıizaklarla hastaneve rıkledilmlı olan asker ve zabit- ler. Sörtabibin odasına #İriyorum. Toertde kimse vok.. Üzün zaman bekledim, nihavet erkaenötm sı. tada Üzerinde üzün bevaz bir gömlek ve ellerinde etdivenler bulmman biri iseriye girdi.. Bv- velâ kim oldüğfunü — kestirame . dim.. Fattat o beni tanrmratı: — Affedin beni, dedi Pir kar dakikalık istirahate Ihtiyacım var. Kısaca: Müvezziler için kıyafet ! Vapurlara girecek müvezziler bir mesele oldu. Bir kisim arkadaşlar bunların “üniforma” “bir örnek elbise” giymesini ileri sürerket kasımi arkadaşlar da bu teklifi Osmanlı - pa- aa aa e ecın bir bir bir kayafet l Ti gibi sırmalı bir kryafet telâkk! edetek *“hayır! dediler; Üniformalı müvezzi olamaz!” Mesele bu değil. Moesele temiş bir kıyafet!. Si Kü bulamıyorlar Bu evvelce tanışmış sertabipti. Kendisini bir koltu. ğa bıraktı, gözlerini kapadı, Banki kendinden geçmişti.. Kuvvotlerini isvaf ıtmııl: iste- miyormuş gibi göz kapaklarını kaldırmadan, gayet alçak bir soesle konuşmağa başladı: — Bir aydanberi burası henbeme döndü.. Bizim eksiği - miz yalnız asker değil., Fakat Aynı zamanda varalılarımızı te- davi etmek için operatörlere, doktorlara İhtiyacımız var. ız: yemek Ml?oııı ne uyuyabiliyoruz, fakat ne çıkar! Ancak öyle bir saman geliyor ki artık parmaklarımız işlemi . 'or, ellerimiz titriyor. Halbu ki unun olmaması Lüzrm! Sertabip adelelerinin bütün kuvvetile yerinden kalktı, tuva- let salonuna , biraz olsun açılmak için t buzlu su ile yıkadı; sonra yeniden ameliyat Balonuna döndü. Kırmızı lâmba Balona çıktım. Kadım hüade . meler, hastâbakıcılar durma « dan, dinlenmeden yaralı taşı . m»rlı.r.. Bu sırada içerisi yara. arla dolu bir sâlonün kapısı açıldı ve o zaman bir hasta ba- kıcınım kırmızı bir elektrik lâm. bası yakmakta - olduğunu gör - hU ı;mın:ıığğ Vicdan vergisi İngiltere hükümeti bir defa, 1806 yilında istikraz yapmış, oe dan sonra Bbütçe mMmuvazenesini temin isabettiği vakıt vergileri arttırmıştı. Mısır, Sudan, “Tran, süvanya mıntakalarında bütçe muvazenesi hep fazla vergi ab mak süretile temin edilmişti. Müuvazene olut — olmaz * vergiler derhal eski haddine indirilirdi. Gene vergilerin arttırıldığı bir yıldı. Yalnız bu sefer hükzümet kanuna bir de “Vicdan vergisi” adını taşıyan fıkrâ ilâve etmişti. Buun sebebi: Hükümet mükelle- fi tâbi tutulduğu vergiyi harcedi- yordu. Fakat kazanç artabilir, bir senelik kazancı öbür seneye uymayabilirdi. Bunun kontrolü çök müşkil ve külfetli dan “Vicdan vergisi” işin içinden çıkılmıştı. Tarih, vicdan vergisinin fagiliz kudreti tarafından büttn insanlı. ğa ibret olacak bir tehalükle tatş- bik edildiğini gösteriyor. İlk olarak bir İngiliz maliye na. zırına Üç tane beşer liralık çek- le şu mektubu göndermişti: “Sa- iim Nazır!. Bu Üüç çek, vergi defterinde kayıtlı şenelik temet- tüden fazla olarak kazancımın vergisidir.” Banâ bu satırları yazdıran şu dur: Hükümet şekerin kilosuna on kuruş zam edince, bakkallara ve toptancılara daha önceden u. cuz liyatla verilen şekerlerin fi> yat farkını tahsil etmek icap edir yordu. Alâkadar makamlar, satt- cıları çağırıp, ucuz aldıkları gea kerden kilosuna ön kuruş zamla sattıktan sonra alacakları paraye teslim etmelerini bildirmiş. Bu, tıpkı bir vakıtlar İngiltere hükü- metinin tatbik ettiği"Vicdan vere gisi” gibidir. Pakat “Türk” ismik ne hak kazanmış vatandaşlarım kanunun böyle bir kaydına lürum görmeden vlodan vergisini ifa edeceklerine şüpbe yoktur Çünkü bu, vergi bile değildir. Bazı kimselerde; «« Ellerinde stok şekeri bulu. nan gehne vurdu.. Dedikleri dü- yuluyor. Herşey olabilir. Belki bunu yapanlar dam Yalkırz hükü- metin böylelerini cekl devirlerde olduğu gibi kızgın fırma atmasır na lüzum yoktur, Kara liste, en kestirme yoldür. Tatlı şekeri b ze zehir etmek istiyen muhtekirs lere en yerinde ceza alınlarını aramızda gezemiyecek surette le« kelemektir. NİYAZI AHMET olduğun- fıkrasile düm.. Hastaneyi bundan evvel. ki ziyaretimde sertabip şu izâa . hatı vermişti: — Hava tehlikesi haber veris lince derhal kırmızı lâmbalart yakıyoruz.. Bu sessiz, dilsiz, teh Hke işaretidir.. Hastaneyi ya . ralılâarın vaziyetine göre niza « ma soktuk.. Birinci ve ikinel (Devamt 6 moda) Görüp düşündükç Propaganda isitimi! Tanzimat Türkünü, Avrupa İyi tanıdlığını sanmıştı. Pa. * kat tanıdığı, Türkün kendisi değil, Idaresiydi. “Mondoros,, da mütarekö şartlarını sıralayanlar, eğer zafer rüzgürlariyle kös pürmüş ruhlu olmasalardı, 6 şartlar bu kadar ağır yüzilmiyük cak, “BinA” da, “Irak,, da “Çanakkale,, de kol, kafa ve yürek kuvvetini tarttakları bir milleti daha çok hürmete lâyık bula. caklardı. Netekim sonraları gerek “Mudanya,, da, gerekso “Lozan,, da hak ettiğimiz sayfıı İle karşılandık, *“Montrö,, den bahsel Çünkü bu muahede, yeni Türkün, bütün maddi ve manevi zaferleri dillere destân olduk- tan sonrâ, tarihe geçmiştir. Avrupalılar bile, onun maddeleri arasındaki şerefli havayı, yadırgamayacak bir İdrâke vare a. Bugünlerde bazı Avrupa devletlerinin gazoteleri, “Türki. yo, yi mübukeme ediyorlar, Yürüttükleri mütalcalarda tarihi hakikati inkâr eden bir devekuşu gafleti var. Diyorlar, ki şu devlet, Türkleri harbe sürüklemekte möt- faattardır. Şu devlet, onun mutlak bitaraflık içinde kalmasını ister. Boğazların sahibi bir milletin, böyle bir dünya patırdıst içinde, münakaşa mevzuu oluşu yadırganmar. Pukat bana güç gelen nokta, bizim fikir vo karar istiklâlimiz üstünde başkâ- Biz, kendi kurtuluşunu, uluorta konuşmalarıdır. başka milletlerin felâketinde arayanlarla beraber değiliz. Yeryüzünde tapılacak biricik kuv. vetin “Hak,, olduğuna inanmışızdır. z Ateşe, ölüme gözümüzü kırpmadan bakmasını herkesten iyi biliriz. Ama pekgözlülüğümüzü bir tecavüz manlvelâsı gibi kullanmayız. Zalim bir düşman karşısında korkunç bir «ilâh olan Türk kuvveti, mazlüm ve güçsüzler önünde sıcak bir ku- cak olur. Bu, bizde bir aşı değil, bir kök davasıdır. Ne telkinle deği- şir, ne propagandaya kulak veririz. Şurk da, Garp ta bunu böyle bilmeli ve lüzumsuz şeyler söylememelidir. Çünkü bu kadar eser verdikten soura, hâlâ tanınmamak, artık bize güç HARKI SÜHA GEZGİN —ii ddi d