ŞTT ŞŞT 4.— VAKIT Bana sorarsan, ben kendi hesamıba vücudur bir bataklığa atılmasını veya Vestminstere gö- mülmesini isterim. — Ben aksini, diye Tito vap verdi. Çünkü toprakta nim cesedimi bekliyen bir kaç kurdu doyurmak — istemiyorum.. Öldükten sonra cesedin parçaları yenmesi acıdır, — gariptir Halbuki — hayatta bu tabildir. Canlı olarak — yenen midyeye bak: Ne asil hayvandır. Yok, ha- yar, sen benim fikrimi değişti- remezsin. Ben muhakkak yakıl . mak istiyorum. Bu öyle entere - san bir manzaradır ki.. Bilmem, hic böyle bir hâdisey, dün mü? Vücut sanki c bidir. Yerinden doğrulur, lanır, kasılır, kollar uzar, manzaralar alır, — Peki öyle olsun. — Beni fırında gördüğün za - man sen de bana hak verecek- | sin.. Fakat artık çok konuştuk.. Haydi bana bir ölüm şekli tavsi- ye et. — Kendini beşinci kattan asa ıya at — Başka bir katın balkonuna düşerim. — Bir trenin altına uzan.. — Bir kere tecrübe ettim. Ho şuma gitmedi. Sonra — trenlerin bu rötari varken.. Pietro Noceranın sabrr tüken- di: — Şu halde sana ne tavsiye - de bulunacağımı — bilmiyorum.. Bu kadar müşkülpesent olduk- tân sonra tavsiye aranmaz ve nihayet ölünmez, yaşanır.. Çün- kü yaşamamak için bir sebep yoktur. Bunun üzerine yalnız başına düşünmeğe başladı ve ince ele. yip tık dokuduktan sonra şu ne. üceye vardı: ce be- — Eğer müthiş bir zehir içer | veyahut beynine altı el silâh sı. muhakkak ki ölürüm. Fa, kat benim istediğim ölümün bir de açık kapısı, bir de - kurtuluş yöolu bulunmalı.. Ben böyle bir ö. lüm istiyorum. Öyle bir şiddet olsun ki, bir de açık kapısı bulun. sun ve eğer kurtuluş şansım var. Ba ve eğer âkıbetim ölüme muarız ise, kurtulmak imkânım mevcut olsun... Eğer on tane süblime ki imesi yutarsam muhakkak ki ölürüm, mukadderat bu zehirin dehşeti karşısında — eğilmekten başka bir şey yapamaz.. Zehir mukadderata bâkim olur. Eğer kendimi bir çan kulesinin üzerin. den aşağıya doğru fırlatır isem, muhakkak ki beynim kaldırımlar üzerinde parçalarır ve ne mukad. derat, ne tesaklüf, ne şans, ne de Allah beni muallâkta tutamaz.. “Eğer benim mukadderatım ölüm değilse, ben tesadüfe bir kurtuluş İmkânı bırakmak istiyo. rum...” Ve böyle kendi kendine düşü. nüp konuşarak bir hastahanenin önüne kadar gelmiş idi. Bazı izahları okudu, kapıcı ile görüştü, birkaç basamak çıktı ve bir koridora dakdı. Aradığı Hoktör kadın hemen karşısına çıkmış, beyaz önlüğü, nün cebindeki manikürlü ellerini uzatarak, ona doğru gelmişti. Büyük Zabıta | dukları 8 BİRİNCİKÂANUN 1835 İkisi de üniversitede aynı sı. tuıfta, aynı sırada okumuşlar, ay. u İâboratuvarda anatomi araştır. maları yapmışlar, den diğerine gitmek için önleri açılan yolları birlikte katetmişl di. Hattâ kısa bir saman için to muğlâk bir hisle bir kıza âşık bile olmuştu. Bu kızcağız da ha. yatmın bııkı bir mevsiminde Ti. Fakat bu hakiki aşktan ziyade hafif bir sevgi, bir gönül avunması idi. İçinde bulun. "ıın' şartları mütek itiraflarda bulunmal; zeminini hazırlamamıştı. Üniv siteden ayrılırken Tito ona tek, rar görüşeceklerini vaadetmişti. -ılhukıki Tito Paristen Eyfel yollamış, o bir şlerle meşgul oluyor. sunuz ?" “Tito bu suali cevaptız birak- biz hayatımı. | et verebilir. dik, $imdi de çok iyi hatırlayo. rum.. Bir kıg sabahı birlikte Der. moslilopatik kliniğ gidiyor. duk.. Siz bana büyük bir mahçu. biyet içinde bazı tesi sevimli sözler söylemiştiniz. yetle soğuktu.. Caddedeki ağaç . lar tamamen çıplaktı. Dallar a . natomi bahislerinde gördüğümüz gibi biribirinden ayrılmış vazi . yette bulunuyordu. Siz bir tütün. Cü dükkânma girmiştiniz.. O za. man ben de kendi kendime dü. şünmüş: “Döndüğü zaman, onu sevdiğimi kendisine gim..” dermiştim. Fakat siz. ç. karken bilmem devlete mi, tütü. ne mi, yoksa tütüncüye mi küfür savuruyordunuz, bu şekilde gö. rtüşmemiz mevzuu değişti.. Ve Dermosfiloyatik kliniği de yet yakın idi. Girdik, bir daha da bu mevzu etrafında konuşmadık. — O kadar mesut oluyorum kilde itiraf etti.. Mukadderatımız neye bağlı ki! Bir tramvay yeri. we diğerine binmeniz, bir tütüncü dükkânma girmeniz, evinirzden bir dakika-evvel vı sonra çıkmanız, bütün mevcudi. yetinizi altüst edebilir. Ve kadın arkadaşına. mikros. koplara, tahlil kavanozlarına kar. gt büyük bir hasret duyduğunu söyledi, kendisine lâboratuvarı gezdirmesini rica etti. Burada gö. receği âletler hasretini tatmin ©. decekti. — Memnuniyetle, diye kadın teklifi kabul etti; ve eder misiniz, evvelâ ha h yattıkları umum! salondan başlı. yalım? diye sordu. Küçük bir aralıktan — geçtiler, bir kenarda buzlu camlar ile ay. rılmış bir bölme vardı. Yemek ve ilâç kokuları biribirine karışıyor. du. İki sıra beyar muntaram ya. taklar arasından geçtiler. Hepsi de biribirine benziyor, baş uçla. rıtda küçük beyaz fişler asılı bu. lunuyordu. En tipik hastalar ve en feci mansaralar önünde duru. yorlardı. Biribirine benzeyen bu yataklarda ne kadar muhtelif has talar yatıyordu! — /Daha wer ) genç Somanı Sinek Beyi Kont Serizol nazik bir tebes. sümle eğildi. Roland istemiyor, artık mesele yoktu. Aksine hareket edilemez. di.. Derhal söze başladı: — Güzel oğlum, güzel ama ben seni yanıma alamam.. diye tevile başladı. Çünkü çok İyi ta. nidığın Felinet günün birinde sana hücum edebilir. Fakat kim bilir belki dostlarımdan biri &a. na bir iş verebilir. Bu sırada Mösyö Merimans söze karıştı, ve zenciye bir mik. lar para uzatarak — Bir i$ buluncaya kadar bu da senin masraflarını korur.. dedi. - — Totolitombo sizden sadaka iştemedi.. — Yavrum sen mağrursun da. Merak etme canrm, hayatını ka. Madem ki güzel | | zandığm zaman bunu iade e. dersin, | —Zenci gürültülü sesile bir: — Vay. | Çektikten sonra orada bulu. "nanları hürmetle selâmlıyarak çıktı gitti. Aynı gece şehirde Totolitom. bo, kont Serizol'a tesadüf edi. yordu.. Kont Serizol hiç vakit kaybetmeyin zenciye gu teklifi yaptı: — Totolitombo, derhal benim şahsi hizmetime girmek ister mizin? Zenci hic bir gey anlamamış ı olduğunu ifade eder gibi mana, >ız gözlerle etrafa bakıyordu. — Sana tekrar edivorum.. Be, nim şahsi hizmetime girmek is. ter misin? Fakat matmazel Roland'a diveceksiniz? — Bak! Bunu merak etme B onların | söyliyece . | ki.. diye Tito pek mahzun bir şe. | 'a bir dakika | İN se Program ve memleket sant ve meteoroloji 12.40: Türk Müziği: 3 Cevdet Kozan, Refik P Kemal Niyazi Seyhun 1 — Okuyan: Mefharel Sağnak: 1 Semsettin Ziya Hüseyni - şarkı Yaslanıp Şi nazına) 2? — Alımct Rasim — Hicaz şarkı | (Can hastasıyım). 3 Endoronlu Yusuf: H na raptetlim). şarkı: (Ben per Oku: yan: Müzxaffer İlkar Vecihe Kanün taksiml: 2 — Rahmi Bey Hüseyni şarkı: (Acap nüzende şuh- sun), 3 — Bimen Şen — Hüseyni şarkı: (Bahe var). d — k Fersan şurki san, yalmış * — Sehnar — Hüseyni (A anım döğl cemalin çünkü göre memi ). A LAİ Müzik (Hufif Danüzik — Pi 18.00: Program, 18.05 Memlekel saat uyarı, Ajana ve mete. orolaji haberleri. 15.25: Mürzik band — PL) 18.55: Konuşma. 19. Türk Müziği: Klâsik progr kara radyosu küme ses ve saz hi 1L İdare eden: Mewt Cemil, 1 Konuşma, 20.05: Türk Müziği: rışık program. 2100 dimi: Halfi Bedli Vönetken. 2 Müzik (Radyo orkestrası z -F y: Nuy Blas Üve Ka, . Hava ga .| Sırausa: Perpetuut e. E. Von Rezniczek Diana operatından UÜvertür t saat ayarı, Ajans baber- Esham Tahsilât, » Nuküt börsası (Fiyat) 2.$0; Müzik Urnnlr' — PL) 2246: Müzik (Caz bond — PL) 2325/23.30: Yarınki program, ve kapanış, Tıyatrolar ve sinemalar $EHİR TİYATROSU Bu gece 20,30 da Tepebaşı Dramı kısmı: — $EYTAN Üü ü Raşit Rıza - E. Sadi Tek Tiyalrosu bu — ge- ve Kudiköy - Hile sınemasında Kudret — Hetpası Numaralı — yerler gündüzden — satıl. müaktadır. © HALK OPEKETİ Bu akşam — eski Çağlayanda — saat 21 de Zozo Dal. masla (Halime) Büyük şark öpereli — ALEMDARSsınemasında| ıLLAHIN CENNETİ ZAYİ -— Bakırköyden 9,08 de ha- et eden trende 3 üncü mevkide iyah bir çanlamı zayi ettim. İçin- deki maaş kuponlarımla nüfus kâ- Bulum ve diğer lüzumlu eşyam ile 6 liramı çanta ve para kendisinde kalmak üzere bu Tüzümlu eşyamı ayağıdaki adresime — göndermesini İnsaniyel namına rica ederim. Bakırköy, Yakut sokuk 16 Na Dlâra canım, Sen benim yanımda 0. turmıyacaksın.. Sonra esasen ben seni bazı işlerde kullanaca. ğtm o kadar, Hiç kimse senin emrim altında bulunduğunu bil. miyecek.. Vihayet gunu da bil Xi istediğin parayı da veroceğim | ve seni hiç dövmiyeceğim. | Zenci evvelce yemiş olduğu | dayakları hatırasile yeniden si. nirlenmiş gibiydi. — Anlaştık mı? — Evet.. — Güzel.. Övle ise işte sana bir adres.. Derhal buraya git ve benim göndereceğim emirleri bekle. Fakat vaziyet her' ne olursa Volsun zencinin böyle avdet et. mesini polis lâkayt bir nazarla kargılamamıştı. Totolitombo ka. rakola celbolundu. Zenci ilk Ma. desini tekrardan başka bir şey yapmadı. Dikkatle vapılan bir tetkik zencinin yalan söylemedi. ğini ve Jaromir faciasından ta. mamen bihaber — bulunduğunu meydana koydu. Tahkikat büyük bir terakki | göstermiyordu. Katillerin cinayeti işledikten sonra kasayı da araştırmış ol . maları ihtimalinin hemen hemen muhakkak addedilmesine rağ - men bir kere de kasanın açıl - masma teşebbüs olundu. Hay . kiz (Ateşi aşkı. | Doğru. lryamamışsa.. — Arkadaşı omurzunu silkti. — Güler geçeriz. — Ben gülüp geçemem, söy- lerim; onun için gelmek iste mem. — Daha iyi sen bile dayak yemezsin Roma değildir. Zorladılar ve gitti. Konferans (Alyans de veriliyordu. Her taraf dolmuştu; bunlar üniversite gençliği İle ga zeteciler, profesörler, şairler, ro- Her halde söv- Burası | mancılardı. Üç Habeş genci salora girdi- ği zaman koönlerans memuru on- | tara en Bndeki sıralarda yer gös- Koönser tak- | | re birer ruh taşıyor. terdi. Hele bu incelikler Ha © kadar hoşuna gidiyordu ki.. Kü” çüktenberi Fransada okumadığı- ma acıyordu. Konferansçı uzun boylu, zayıf ve uzun burunlü, dalgin bakeşli kırk beş yaşlarında b adamdı. Söz söylerken şa: tarafı gazetecilik ileride gidiyordu Yolculuktan, yollarda gördüğü tuhaflık ve başkalıklardan uzua uzun bahsetti. Bunların hepsi de yalan değildi. Herşeyi, olduğu gibi, hattâ hos ve güzel göster mek arrusile anlatılıyordu ve tarafınrdan pek Mikaecl bunları sessizce dinle- | di. İmparatorun yirmi yıl içinde yaptığı yenilikleri olduğu gibi sayan, Habeş milletinin de Av - rupalılar gibi olmağa çalıştığını söyliyen bu adam, elbet onlar i- çin bir dost sayılırdı. Çünkü bu zamana kadar Habeş milleti ve ülkesi hakkında hemen hemen hiçbir şey bilinmiyordu, Hattâ Avrupalıların çoğu altr bin yıllrk parlak bir medeniyeti, şan ve şe- refle dolu bir tarihi olan bu ül keyi yamyamlarla dolu sanıyor - lardı. Marsel Düval konferansını şöy le bitirdi: — Fakat bu yenilikler ve bu acemi taklitçilik iyi ir? Ben yirmi yıl önce de ayni — yerlere gittim. Hiç: şüphesiz 9 zaman, kendi âdetleri, kendi giyinişleri ve kendi görünüşlerile güzeldi, Beyaz (Şama) larını atan ve eski Romalıların Tuga- larını andıran buü elbiseyi bırak- tıktan sonra bizim kılığımıza gi- | ren Habeş erkeği, gülünç oluyor; bir karnaval maskarasım: andırı- yor!.. Yerli kadınlar gördüm ki, Paristen giden elbiseleri giviyor lar, fakat bu kılıklariyle tütün güzellik ve alımlarını kaybediyor- | | lar. Bu millet kendi bildiği ve | gördüğü gibi yaşamalıdır. Buna hakkt vardır. Bir Çinli, bir Hint- ir İranlı gibi o da bizden ay Yalnız bi- ze uygun olan medeniyetimiz on- Jar için bir yüktür. Konferansçı yirmi yıl önce gördüğü Adis Ababayı anlattık- | tan socnra sözüne devam etti: — Çukurlu, çamurlu ve dolam | baçlı sokaklardan katırlar çıngı- | raklarını çalarak geçerlerdi. Bun” ların geçtiği yerler şimdi asfalt bir yoldur. Orada şimdi de katır kervanları — görülmüyor. Keçi | dutlar hiç şüphesiz ki ellerine | nek Beyi şmnlveleri ü | geçen kasayı boş bırakmamış . lar, muhakkak eş pırlantaları çalmışlardı. Esasen kasada da bazı izler bulunmakta idi, Katil. ler kasayı muvaffak olmuşlar ve hiç üp. | hesiz dinamit tertibatını yenile. mislerdi. Bunur. icin feykalâde dikkatle hareket edilmesi ve herhangi bir tehlikeye mahal bırakılmama": lâzımdı. Bu münasebetle Paris. ten en ivi mütehaas's en usta sanatkârlar celbolundu. Kasa . nın açılması icin 1 temmuz tari. hi kabul edilmisti. 30 haziranda akşam üzerine doğru bir polis refakatinde ol - mak üzere üç kişi otomobi! ile Cros.de.Gagnes kasabasıma d. ru yollanıyorlardı. Bu küçük grup doğ'r.ıdın doğruva beledi. ye resinin yanma giderek hü. viyetlerini isbat eder vesikalar gösterdiler.. Kararlaşmıs gün ve saatten evvel geliyarlardı. Si. yeniden bir darbe vurarak bu nazik işle. rini altüst etmeleri korkusuyvla mütehassıslar ve tahkikat hâki. mi işin vakti muayyeninden ev. vel yapılmasını muvafık gör. müşlerdi. Kasanm acçılma meselesinin vakti muayyeninden evvel hal. Görememiş ve an | ediplik | Habeş * milleti ve Habeş ülkesi çok daha | yeniden kapamağa | Nİ YONUSUYOİ Yazan' Kadircan Kall! a bürünen — mekâreciler Köleler, bal şerbeti dol- olan öküz boynuzları ile donşıııır Biraz di | olan Habeşliler kuşanmış ve katırlarıma bi l ler Arkalarında — onların tü. fekler ler. Bu kalabalığın arasına giren son model otomobiller, manzara nın bütün şiirini kaçırır. Şehrin aldığı mode şekil karşısında derin bir acı duyuyorum. daki möedernlik illeti ban vdiren bütün güzellikleri yök ediyor. Vaktile oralarda ge- celeri sokağa çıkmak bir ya atılmak gibiydi. Meşaleli a - damların ardında ve bir katır sır- tında gidilirdi. Gecenin sessizli- ğinde uzaktan uzağa silâh ses - leri duyülüyordu. Sağda solda karâalılar görülür, mızraklar pa . rıldardı. Bugün bunlar yoktur Onların kendilerine göre zaten var olan büyük medeniyetleri, Avrupa medeniyetinin barbarca saldırışı önünde e! gidiyor. Hakikatte Avrupa medeniyeti bir medeniyet değil, insanlığın üstü ne çöken bir makine saltanatı- dır... Konfesanaçı bu sözleri söyl ken Mıkırl yerinde zorlukla dı'- rabiliyordu. Hattâ bir iki defa | doğrulmuş, söz almak emişti. | Ür.mı bu'hali ise göze çarpma . | dan geçmemişti. | — Marsel Düval alabildiğine al - * kışlanıyordu. İki Habeşli de ellerini birbiri- ne vurmağa başladı Fakat Mikatl bir anda onların ellerini tuttu ve doğruldu. Bu hareket konferansçının g züne deminkinden daha kuvve! le çarpmiştı. Alkışlar hafilleyin » ce Mikaele dönerek sordu: | — Sanımım ki siz böyle düşün miyen birşey mi söyledim? Dedi. Kendisine ve bildiklerine ina - | nan bir adamdı bu.. Salonda herkes susmuştu; kalk mak istiyenler de bulundukları yerde durarak tarafa bakıyor- Hardı; 'Vir kremhi” öne Göğrü yürü müşle Mikacl hemen cevap verdi — Evet.. Yanıldığınızı yeceğim. Siz bizi yükseltir görünürken — İlerlemenin önüne geçmek, bizi olduğumuz yerde durdürmak ve her zaman Avru- pa emperyalizmine yemlik bulun durmak istiyorsunuz. Habeş ül- | kesinde manzarası ve Habeş mil- leunm yeni yaşayışı hoşunuza iyor diye onu gerilerde br orsunuz. Av- rupalılar, modem oldukları için, bizi yutabilirler. yli - gibi ini taşıyan askerler yürür- | Ora- | memleketi | macera | ! müyorsunuz; acaba hoşunuza git | | | | | Yutulmamak | samak için size karşı ayni | yürümek ger btir. 'hrı. liler, Araplar, Zenciler diğet milletler r:ıode- için erken davransa. lardı, garp medeniyetini alsalar- dı, bugünkü hale düşmezlerdi. bir sıytık müşterisi gibi dü- şühüyorsunuz. Habeş ülkesi bir sirk değildir! Sizin hoşunuza git miş olmak için sizin gihi olmak tan geri kalamaz! Neden Çini, Hindi zencire vurabildiğiniz — de ayni kıtadaki Japonları akran BAFT RĞ PPP IAOAT |i hususunda alınması istenilen | bu tedbir belediye reisine de çok vtrmde bir hareket olarak gö. dü. Çünkü kasaba halkının | feci hâdiselere gahit olmalarını arzı etmiyor, her sükünet icinde cereyan etmesini istiyor. 'du Bunun için bu tedbiri pek nde görmüş ve ziyaretçilere , bizzat kasayı göstermeğe ko. yulmuştu. Polis memuru ve tahkikat hâ. kiminin gözleri önünde iki mü. tehaseıs kasayı dikkatle tetkik ettiler ve herhangi bir kaza teh. likesini önlemek için bunun kır. lik bir vere naklini muvafık bul. dular, Bundan daha ihtiyatkâr hiç bir hareket olamazdı. Kazanım hem iki kilometre kadar ilerisinde terkedilmiş bir arazi en az tehlikeli bhir mmta. ka olarak kabul olundu.. Halkım takip etmesi fakat bu o civar ahalisi icin fevkalâde he. yecanlı bir hâdise olarak kabul olunuyordu. Kasa bir çukura indirildi.. Me, murlar biraz açıkta durdular, iki kasa mütehassısı kuvvetli makinelerile, şalümolarla faâ. liyete koyuldular.. İki taraftan birden kasayı eritmeğe çalışı. yorlardı. (Daha var) sayıyorsunuz? Habeş millfl her şeye rağmen ileri Yi cek, modern olacak ve n Japonyanın yaptığını © da başaracaktır. Bu sözler epeyce LnN'l dille söylenmişti. Hattâ ra italyanca kelimeler d€ mıştı; fakat herkes anla Marsel Düval gülümsü! — Senin de hakkın "'d herşeyi bir artist gözile qılnn'lı deminkindeti coşkun bir alkış koptu. Üniversiteli ve hele gençler birdenbire — deli etrafmı sardılar — Bravo!.. Diye haykırarak onu rına kaldırdılar. Mikacl o kadar heyi ki artık hiç birşey söyliy du, O günden başlayarak arasında birdenbire tanın sek bir sevgi ve saygı Kü &. 3 ONUN SESİ? Bin dokuz yüz otuz ağustosunun Frarsız bandı! fr) vapuru (Marsilya - ni) seferini yapmak üzer€ çıkmış, (Port Said) e | du Vapurun birinci mevki tesinde bir Habeş delikanif, dı. Limanda tıklım uklmü ve silâh dolu olarak vıhtifi h duran — ve Süveyş k geçmek Üzere sıra bek! yefl yan vapurlarına dikkatlt yordu. — Dövüşmeğe, bize ğa gidiyorlar. Dedi. O dakikada © önce yürüyene varamıdığ!? | arı kırıı amak için çokti zır bulunmadığını düşünt sikıliyordu. Delikanlının iki tarafıtıfi nık yüzlü ve kolonil şap kişi vardı. Yolda tanışfi İsimleri Aldo Branley vt Kuraski imiş. Biri Rus vfj faat öyle birbirine ki... Bir aralık Aldo Branlef — Komisyoncuyuz. A: baya ilâç nümuneleri gö! Tüz. Demişti. Diğeri de: — Milletler Cemiyeti önüne geçmek için size silâh ve cephane üzerine gö koydurdu. İlâç öyle dir ki, ona bir zaman bargo konur, ne de zap' Diye ilâve etmişti. Daba) Gazetede çıkan — bütüü resimlerin hukuku mü' AROYE TARİFEYİ - Wemleket ae içinde DN san Aylık 8 aylık 6 aylık 475 x8? 1 yıllık — 800 ııo'* Terileden Balkan sırl ayda otuz keruş düşülür. birliğine airmiyen verlefi vermis heşer kurus ramiül' Abone kaydımi bildi tup ve telgrat ücretini. parasının posta — veya ÖY vollama ücretini idare Kef” | röne alır. 'istrteanin hos maste f nde VAKIT'a abome Adres değistirme Ü 25 kuruştur. İLAN ÜCRETLE Ticaret Ilânlarının santliyi fırı sondan ttiberen tlân *güğ rında 40: iç savfalarda rus: dördüncü sayfada ve ücüncüde 3: bil baslık vanı kesmece & Rüyük, cok devanılı- renkli ilân verenlere tadirmeler yapılır. B fın santim . satırı 30 Ticari Mahivette Ol Küçük HNânlar Bir deta 30, Iki defafi Çi defası 65. dört delfası delası 100 kuruştur. ân verenlerin bir ık"' vadır. Dört satırı mecefi Ülgi Fazla satırları bes kurU sap edilir. : Vakıt hers doğrüdan el kendi idare yerinde. l y kara ceddesinde Vaki! altınde — KEMALEDDİN Tlân Rürasn elivle — TÜNei adar #MÜRANNN YePAMNIN