8 —- VARKIT 4 TEMMUZ Heyecanlı Zabıta Romanı —a 5. O. S tgilizceden Çeviren : H. MUNIR -— 27 - inger de işte bunun içi gelmişti. Arabellayı görmek- B ziyade onun buraya neden ge- irildiğini öğrenmek için gelmiş - | «inger gözlerini koltuk değ- li adamdan ayırmıyordu. Bu ğin başlıca hususiyeti hiç | nin biribiriyle alâkadar ol -| mamasıydı. Herkesin derdi kendi- ne yetiyordu. Bu sebeple Lessin - de alâkadar olan yoktu. — Arabella gibi gayet güzel bir dah ibakan bulunmuyordu. bu koltuk değnekli adam - Lissinger, kalm camlar — takılı büyük çerçeveli gözlükler ta -| an adamlara daima merak ederdi. © gözlüklerden kendisi de tak tştı. Fakat pek çok zaman de -| Kıiyafetini değiştirmek için f bir usul olarak kullanılan “gözlük takma,, ya kendisi pek | olarak baş vururdu. Haki ten gözlük takmak, bıyık tak - kadar çocukça bir tebdili kı- | tr. yafetti. — Lessinger, bu aldamın koltuk ın*lu'lnden de şüphe etmeğe nıştı. F Zin bu adam, hiç sakat bir a - benzemiyordu. Bacaklarında biçimsizlik yoktu. Ayakları da idi. Başına bir kasket geçir- â ki gözlerine kadar inik du - yorklu. Yakasını da suratını kıs- m kapatacak derecede kaldır - Bütün bunlar, bir adamdan phelenmeğe kâfi alâmetlerdi. -— Bu sırada hastane binasının i - üde Arabella, müdürüyete git - Hiş, ismini vermiş *e kendisinin dyo ile ilân eklilen “S. O, S.,, do- le buraya geldiğini bıldır - mişti. - Kendisini tabil karşıladılar. Son a boş bir odaya aldılar. Orada ir adam bekliyordu. Arabella o a- takidim edlidi: — Mis Arabella Minter! Ve sonra ikisini yalnız bıraktı - — Arabella, odanın içinde oturan dama hitaben heyecanla: - — Radyoda bahsedilen hasta - kim olduğunu bilmiyorum. Fa t tahmin edebiliyorum, Lütfen di onun yanma götürür müsü -| - B Bekleyen adam şu cevabr verdi: — — Ortalla hasta falan yoktur. n Skodland Yard'dan müfettiş Karterim. | — Fakat anlamıyorum. Eğer değilse, neden radyo ile i - ettiniz?. — Sizi bulmak istiyorduk, Bul- 1 Ü MESELENİN HAL.. LEDİLMİŞ ŞEKLİ — 1 — Doğr, Z—Yınl.ıy $3— ıııhı, 4 — Yanlış, 5 — Yanlış, 6 Doğnı, 7 Yınlıı. 8- Yınhş ş ( İ Yııkudıkı resim bir tramvay bekesini gösteriyor. Bu şebeke yirmi istasyon var. Öyle bir ekil bulunuz ki bir istasyondan hareket ettiğiniz rzaman diğer is- tonların hepsinden yalnız bir kere geçmek şartile aynı is - yona varabilesiniz. ' ğ — Başlangıç istasyonunu serbest- intihap edebilirsiniz. Ancak bü- fstasyonları bir kere geçmek ıdır. Bonunda yine aynı is « gelebilecek misiniz?. 1939 mak için de en seri yol bu idi. Romantik vapurundan pek zekice sıvışmış ve bir daha görünmemiş- Üniz değil mi? — Fakat benim kabahatim yok ki... — Mis Minter. Siz hiç bir veç- hile kabahatli değilsiniz. Hiçbir suçla da itham edilmiyeceksiniz. Fakat biz de bir yanlışı doğrult - mak hususunda yardım edebilir - siniz. Bizimle birlikte merkez bü oya kadar gelebilir misiniz? Size aç sual soracağız. — Hay, hay. Müfettiş Karter, Arabella ile birlikte ışarr çıkarken Lessinger onları gördü. Ve mülettiş Karteti| — Ah çocuklarım! Siz sakın benim gibi yapmayın!.. Kim söylüyordu bunları? Bır kral. Evet, otuz yaşından biraz faz- la bir adam. ÖO gün artık kral de- jğildi amma, ondan bir kaç sene evvel, yani 1619 senesinde kral- İdı. Bohemya kralı II inci Frode- rik. derhal tanıdı, Bu iki kişi, bir taksiye bindi -| ler, Lessinger yaya kaldırım: uıe- rinde kaldı. Bu esnada hiç umulmadık bir hâdise oldu. Koltuk ldeğnekli ıdırıı |Lessingerin yanına kadar gelmiş- &. Sonra bu adam bir taksi çağırt- . Kendisi, esas itibarile taksiye binen bir adam manzarası arzet - mediği halde, etrafına bakmaksı - zın goföre gu talimatı verdi — Şimdi kalkan taksiyi et? Sonra koltuk değneğile gezen bir adam olduğunu unutmuş gi - | kuüdre: ve hareketle taksiye bindi. Lessinger hâlâ yaya kaldırımı ü- zerinde bekliyar ve biraz da gü - lümsiyerek bulmacaları tahlil et- meğe çalışıyordu. Kendi kendine: — Ya... dedi, Halinden kıyafe - tini değiştirmiş olduğu anlaşılan bu adam da bizim Arabella ile eni- kunu alâkadar öyle mi? Bu gibi meraklı ve heyecanlı hâüdiseler, her gün caddelerin ortasında her- kesin gözü önünde cereyan eder dururken, ahali niçin sinemaya gi- der bilmem kil.. (Devamı var) İstanbul takip | bi kendisinden beklenmiyen bir | Bunları, çocuklarının büyüğü olan dördüne söylüyordu: Şarl Lul, Elizabet, Rupert ve Morla. Bunları menfada — söylüyordu: Hollandada, Arnhem şatosunda. Devam etti: — Siz sakın bana benzemeyin. Muhteris olmayın ve hele karı- larınızın sözünü, hiç dinlemeyin! Babalarının böyle filosof gibi konuşması çocukların hiç alâka sını çekmemişti. ı —Baba, ne olur bize bir hikâ - ye anlatsana! diye onun sözünü kestiler, — Başlıyorum işte. — Nasıl bir hikâye? — Kendi hikâyem. O zaman çocuklar sevinçlerin- den birer çığlık attılar, babaları. na daha fazla sokuldular. O da okuyacağınız gu feci, fakat müt: alesef doğru hikâyeyi anlattı: — Çekler, yeni imparator Ifin. ci Ferdinanda isyan ettikleri za man ben altı senelik evli idim. Prağda saraydakilerin pencere- den dışarı atılması hâdisesinden | sonrâ(*) Bohemya tahtı boş kal mıştı. (*) tarihte “pencereden atıl- ma” vakası diye meşhur olan hâ dise 1618 sönesinde Prağda ol- muştur. Bohemya — imparatoru Bir tarihi hikâye Üç yüz sene evvelki Bohemya Kralı çocuklarına nasihat ediyor Sakın karı sö- zü dinlemeyin Çeviren: Vir GÜl kinayeli, yordu: — Madem başına taç giymek- ten korkuyorsun, ne diye tâ Lon gdraya kadar geldin de kral kızı aldın? Ben bir prens sofrasında pirzola yemektense, bir kral sof- | fasında lâhna lie ekmek yl’mqğiî tercih ederim. Annem ise bana: — Prens olarak — kal, başına derd alma, daha iyi, diyordu. Hakikaten, Almanya imparato runu intihap hakkı olan bir | prens sıfatı ile yaşadıkça benim için hiç korkü yoktu. Sonra annem daima tekrar e- derdi: — Prensalik hakları Bohemyz. da ortadan kaybolacak, diye. Kim inanır! Ben henüz genc- tim, Karım da bir yandan hiç te | roddüd etme, kabul et diye yal. vatıyordu. Birdenbire kendimi | Adeta rüyada yaşıyor gibi hisset | tim. Etrafımda hiç bir şeyi gö züm görmüyordu. Kendime hâ- | kim olduğum zaman farkına var | dim ki teklif edilen şeyi imzala- mıştım. O zaman, İmzamın Üüze- rine göz yaşlarım aktı. Burada eski Bohemya kralı- nın en küçük oğlu: — Neye? dedi. Ben olsam ağ- lamazdım. Bilâkis çok sevinir. dim. —— Abdal, sen susz! Kezme ba- bamın lâkırdısını' Frederik gülümgsedi, sözüni kesen oğlunu onu paylayıp sus. turan kızin! ayrı ayrı okşadı ve anlatmasına devam etti: — Rüyada tamamiyle uyanıp kendime gelince, karşımda me- sitemli şöyle söyleni- Babaları; et, dedi, sendin, Mori: o zaman yodi yaşına busmak ilz. re olan ağabeyiniz Frederik Hen Ti hırçınlaşmış ağlıyordu. Siz de ağlıyordunuz. Açlıktan, yorğun- laktan. Almanyanın şimsalinden uzun bir yolculuk ettik, Bareket ver. &in Küstrin de dayım vardı!: Ora- nin valisi olan Naussaulu Moris, İzte sen onun evinde dünyaya gel din, Moris, Büyük dayın da isim baban oldu. Sen doğduktan yola çıktık. Heidelberge gitmek istiyordum. Gittik, fakat gitme. |mizle imparatorun bizi gehirden Beni orduya| Jaldı, bütün topraklarımı Bavyo- gkarması bir oldu. rah Maksimilyene verdi. O zaman Frederikin büyük oğ!| lu Rupert: — O toprakları geri almalı! Ai- ye haykırdı. İmparator olacak o| papacı herifi öldüre-| Bavyeralı Hm. Utanmaz herif!.. Kral sadece içini çekti ve en İsevdiği oğlu olan Ruperte cevah vermedi, devam ctti: — Orange'li Frederik Henri bi ze karşı çok iyi davrandı. Bugtr bulunduğumuz bu — malikâneyi verdi. Bütün diğer kardeşleriniz hep burada doğup, büyüdüler. ? kisi öldü. Ağabeyinizin boğuldu- gu haberini de burada aldık. Şimdi biz şıyoruz. Fakat, ' yakinda veriyet değişecek. İsveç kralı imparat >- ru mağlüp etmeğe çalışıyor, C>. çen sene Münih alındığı zaman şehire onun sağ tarafında girdim. Tokrar Böhemya kralı olmak | rılmışlardır. İ sonra tekrar burada mettifnik yat |- Ticaret ve Zahire Borsası 3 -7 - 939 FİYATLAR (|Mathiasın memlekette dini işle-| İre müdahale etmesine kazan pro İtestanlar Prağ — sarayına yürü- müşler ve bütün imparator ai- busları gördüm. Yerlere kadar|istediğim yok. Hayır. Fakat Hei: iğilip beni selamlıyorlardı, bir|delberge gitmek istiyorum. yanda da annem oturmuş hıçkıra | — Şimdiye kadar ağzını açıp bir | Buğday yumuşak ; Çavdar 4 Keten tohumu sam 19,20; Tiftik mal 105 . 111.20; Peynir beyaz 23415 « 26.22; Peynir kaşar 47.20 . 6220 kuruş. GELEN Buğday Arpa 45; Tiftik Kaşar Bulgur 15; Mısır 75; Peynir 18; Un 60 ton. GİDEN Yapak 4ö; Tiftik 17; İ!ukı!nı Mikst 101; İpek 3 ton. Bugü lesini sarayın pencerelerinden dwırı atmışlardır. Bu suretle o- |fuz sene harbi başlamış ve pro- İtestanlarla katolikler arasındaki bu harb sonradan bütün Avru> |paya yayılarak 1648 senesine k. dar devam etmiştir. (Tercüme e- denin notu) Anneniz ne zamandanberi bir taç istiyordu. Beni ille sen Çek lerin teklif ettiği bu tahta geç di ye zorladı. Ben tereddüld ettikçe '© SALON OYUNLARI © DÜ kü bulmacamız SOLDAN SAĞA: 1 — Meşhur bir kimyager, 2 — Misır üniversitesi, 3 — Bir erkek ismi, * — Taklit, S — ..., 6 — Beraber değil, 7 — Noksan değil - Aynı kandan olan, 8 — Sanat, 9 — Yuvarlak. YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Rusyada meşhur bir şehi 2 — Kederlet - Bir nota, 3 — lünün dilekleri, 4 — İslâm tari hinlden bir muharebe yeri, S — Çok haram değil, 6 — Bir hari - Kırmızı, 7 — Boylu boslu, 8 — Bir cenup memleketi, D — Rüz - sfo l mE n Ez llli £| zin anneniz yüzümü, gözümü ö- püp duruyordu. Bir iki ay gonra Prağa büyük tantana ye debdebe ile girdim. ıAııırn.'nlz pürihtişam, memnun. Ben de vallahi âdeta sarhoş gi- bi idim. Şenlik şenlik Üstüne, zi- yafet ziyafet Üüstilne, Hele gen doğduğun zaman, Ru pert, öyle muhteşem bir düğün yapıldı ki! Zavallı ağabeyiniz Frederik Henri sağ olmaliydi de anlatmalı idi sana, Ahali çılğın te zahürat yapıyor ve ben kendimi öyle mesut hissediyordum ki! O anda bana bu gaadet ilânihaye de vam edecek gibi geliyordu. Fakat, aradan bir sene geçme. di, imparator Boöhemyaya ordu- larını gönderdi. Hepsi Lutherci duğum için garez besliyen bütün öteki prenslerde buna mani bile Ingiliz kralı bile mani olmadı.. Bir gün ziyafet veriyordum. Birdenbire bir harb gürültüsü- dür işittim. Bütün saray halkı benimle beraber balkona koştuk ne oluyor diye. Fakat, gördüğü- müz manzara karşısında bir şey yapamıyorduk. İmparator askerlerine Prağdan çıkmak için bana yirmi dört saat müsaade edin, dedim, Sekiz saat müsaade ettiler, Biz de her şeyi- mizi şehirde bırakarak canımızı zor kurtardık. Anneniz de, doğur masına bir ay kalmış, gebe idi. Afacan Moris yine: — O doğacak çocuk bendim. değil mi? diye atıldı. Hikâyenin arkasını dinlemek i çin sabırsızlanan ağabeyleri ve veya papacı olan ve Kalvinci oı.—,İdİı hınçkıra ağlıyor, öte tarafta si-|kelime söylememiş olan, prensili İ ğin varisi Şarl Lui: — Yakında mi? diye sordu. — Zannederim. Gideceğim ve her şey yoluna girecek, muhak-| kak bu. Hikâyem bu kadar yu- rın yola çıkıyorum. Babalarının bu son ciülmlesi |çocukları biraz mütccesir etti, fa |kat onun ümid veren gözlerini batırlıyarak teselli buldular. * * «« Bir ay sonra Gustav A- dolf, Lutzende öldürüldü. Ayni zamanda prensin Arnhemdeki si lesi acı bir haber daha aldı: Erederik de ölmüştü. İsveç kralı ölünce eski Bohem ya kralının âa bütün ümidleri su ya düşmüş, hasta olmuş ve on- dan sonra pek az yaşamıştı. Öldü ğü zaman daha otuz altı yaşında Frederikin, çocuklarına anlat- tığı o hikâyeye birisi devam ede- olmadılar. Hattâ büyük babanız |©€k olsa, onun öğüt verici tarzını |muhafaza ederek şöyle diyebilir: “Kendinizden başka kimseye güvenmeyin. Kaderinizi başkası- tın eline teslim etmeyin. İnsan hep fani. Dünkü muzaffer kral yarın bir düşman kurşunu ile cansız bir vücud oluyor.” Bir ana, baba hakkında takibat yapılıyor İzmir, (Hususi) — Müddelu - müumilik, ihmal neticesi olarak ço- cuklarının ölümüne sebebiyet ver- mek suçile bir ana ve baba haklkın da takibata başlamıştır. Bunlar Karataşta oturmaktadır. Bir yaşm daki çocuklarının boğazında çıkan |bir çıbanı doktora gösterip vak - tinde tedavi yoluna gitmemişler; yaranın kangren olarak çocuğun Bulgaristanda sel felâketi Bositsa nehri taştı .p .. 70 ölüden ekse- .. .. risi Türk Son günler içinde Bulgaristana yağan şiddetli yağmurlar büyük hasarata sebebiyet vermiştir. Pi - a dahilindeki Selvi Besitaa nehrinin geç ütün civar köyler kâmiler batmıştır. Meclis zeisi başta olmak e birçok mebuslar, hasarat yer lerini görmek üzere Sofyadan ay- Hükümet zarar gö - renlere 400 bin leva göndermeğe karar vermiştir. Selvi kasabası gece uykuda iken Bositsa nehri taşarak ve âni olarak dört beş metreye yükselmiştir. |Yükseliş hemen on beş metreyi bulmuştur. Seller bütün köprüleri yıkmış ve Selvinin Türk mahal - lesi kâmilen sular altında kalmış- tır. Selvi kasabasında ölenlerin sayısı 70 dir, Birçok çoluk çocuk kaybolmuş- tur. Selvide ölen ve kaybolanların ekserisi Türktür. Sofyadan yazan muhabirler va- ziyeti şöyle tasvir ediyor: “Uyku sersemliğile sulara ka - pılarak sürüklenenlerden birçok kadınlar, çocuklarını bağrına sım- sıkı basmış bir halde nehir boyla- rında ölü olarak bulunmuşlardır.,. Bugüne kadar tesbit edilen Türk ölülerinin adları şunlardır: Ümmügül Nidaoğlu, Sümbil Nidaoğlu, Mustafa Kayabil, Fat * ma Fazlı, Hafız Sadi, Sadık Sa - Selvi kasabasının Ratoşev kö * yünde 16, Bositsa köyünde 12 in“ san boğulmuştur. *Sohindol köyünden -0 kişi kay- bolmuştur. Bulğar gazeteleri, Bulgarista * sn şimdiye kadar böyle bir Afet geçirmediğini yazmaktadır. Bu â“« fet colayısile bütün Bulgarların matem içinde olduğu haber verili- yor. Kısa Haberler vrerresereran ea * İzmir fuarının açılma merasi- minde hazır bulunmak üzere Ticarel Vekili Cezmi Erçin, İküsat Vekili Hasan Çakır, Münakale Vekili Ali Ce- tinkaya, Maarif Vekil san Âji Yü- cel İzmire gideceklerdir. * Vali, alâkadarlara gönterdiği blll tamimde, İstanbulda adii polisi — ve beeldiye polisi gibi zilelerin ayıl ayrı olmadığını, bütün alâkadarlarıt şehrin sıhhi ve beldi işlerinden me- sul olduklarını, buna aykırı harekel edenlerin mesul tutulacaklarını bil- dirmiştir. * “Atılay” denizaltı gemimiz — kı- zaklan indirilmiş, dalma tecrübele- rine başlanılmıştır. Gemi, teçhizatı ikmal edildiklen sonra filoya iltibak edecektir. Gene İstanbulda yapılmakta — olan “Yıldıray" denizaltı gemimizin ms- kineleri ve molörleri yerine konul muştur. Bu gemi do nihayet ağışstos ayı sonunda merasimle denize indi* rilecektir. * İki gün evvel Ayaspaşada yol in- şantında çalışan bir yol amelesi, 50 “| netrelik telefon kablo börüsu arasşın- da yılana benzer bir şey gördüğü İ- çin mezkâr boörüyu kırması — yüzün” den Kadıköy, Erenköy, Kartal, Ada- lar, Bebek, Paşabahçe, Büyükdere vt Trabya santralları atıl bir hale gek müş, bir müddet cereyan kesilmiş- tir. * Belediye, gördüğü lüzüm Üzerint İstanbul fırı ndan 320 paket nü* munelik un almış, belediye kimyaha- nesine göndermiştir. Son günlerde belediyeye yapılan bazı ihbarlarda; kullanılan unların bozuk olduğu 1*- di edilmiştir. Vaziyet, kimyahane» nin raporundan sonra belli olacak* lır, * Küçüksuda hazırlanmış otan yeni plâj evvelki günden İtibaren açılmış- tır, * Tayyare ile şehrimize gelen Pa- ramont film operatörü Hat ablası onu yine sus diye payladı- | ölmesine sebebiyet vermişlerdir.İmını filme almak Üzeri lar. Tahkikata devam edilecektir, miştir.