Bugünkü —-« - Hâdiseler ve şahıslar hakkında! faydalı malümat - Amerikan bayra- KX — dokuzuncu yıldızı alacağı bil | dirilmektedir. — 4 temmuz 1776 sanesinde A- merika istiklâlini ilân ettiği za- — man bayrağında on üç yıldız var. — Amerikallar Landskucehtsler ile mücadele ederek muvaffak ol- muğşlar ve bugün en ileri bir me- deniyet gösteren Mmemleketlerin istiklâlini kazanmışlardı. Ameri- (ka Birleşik Deyleti o zaman on "Üç küçük hükümetten müteşekkil di... Bayrağında tam on üç yıl. “diz vardı. — Amerika istiklâlinin Üzerinden le buçuk asir geçmiş oluyor. O tarihtenberi bir çok küüçük birlik- ler İngiliz ve Fransız müstemle- kesi olmaktan kurtularak ve ayni / hükümlere uyarak Birleşik Dev. Tetlere iltihak etmişler, her Birli- gin iltihakını Amerikan bayrağı. bir yıldız ilâve etmiştir. — Bön olarak ön döküzüncü âs- |Fin nihayetinde Amerika Birleşik Devletleri bayrağı 48 inci yıldımı kazanmış ve o tarihtenberi ay- gşekli mühafaza etmiş idi. Bu e bir buçuk asırda Ameri- — kan foderasyonuna otuz beş dev. — Iet iltihak etmiş ölüyordu. Bugün Amerikan bayrağının 49 uncu yıldızı kazanmak üzere olduğunu öğreniyoruz. - Şimali Amerikanm, şimali-gar bi köşesinde bulunan Alaskanın da yakında. Amerikan Birleşik Devletleri. federasyonuna dahil olacağı öğrenilmektedir. -— Bu şekilde butdan böyle Ame- / rika Birleşik Devletleri bayrağı 49 yıldızlı olacaktır. — Alaska kan İle değil, para ile “Amerikan Birleşik Devletlerine r. 1868 genesinde “Amerikan Devlet müsteşarı Se- vard, Alaskayı 7.200.000 dolara gatın almış idi. Amerikalılar Se. / yardın bu hareketini öğrendikleri /— zaman kendisini tenkid ettiler: *Bir iki kar yığını için bu kadar /— para feda edilir mi?” dediler, — Fakat, tarihtenberi hâdisat dai Vevardın hareketini haklı | gösterdi. Filhakika son kırk sene / zarfında Alaska altı milyarlık al- gında 49 ncı qıldız| lhraç etti. Ayrıca, Alaska her sene bir bu- cuk milyon frank kıymetinde ge yik konservası, doksan milyon frank kıymetinde mavi tilki, c. tuz milyon frank kıymetinde di ğer kürkler ve bir milyar kıyme" tinde balık konservesi ihraç ede- bilmektedir. Bu rakamlar Sevar- din foda ettiği paâaranin ne kadar mahalline masruf olduğunu çok güzel isbat etmektedir. Umumiyetle Alaskanın ikame. ti imkânsız bir yer olduğu tasav vur olunur. Tabif memleketin bü yük bir kısmı buz mintakasında- dir değil mi? İşte, en büyük bata budur. Alaskanın iç taraflarında sıfırın altında 40, 50 dereceye ka dar soğuk olan yerler her ne ka- dar var ise de sahillerde oldukç mütedil bir iklime tesadüf olu- nur. Alaska sahillerini Japonyadan gelen ve Japonların Kuro.Sivo (siyah cereyan) tabir ettikleri meak su cereyamı isıtmakta ve nisbeten mütedil bir iklim yarat- maktadır. Atlantik Okyanosunda Gol£-Stream na ise, büyük Okya- nosta da Kuro-Sivo odur. Amerikalılar, Alaskanın fede. rasyona girmesine memnun ola- caklardır. Çünkü, Alaska yalnız- ca iktısadi bakımdan değil, askeri bakımdan da büyük bir ehemmi- Alaska, Amerikanın müdafas. sını tescil ve takviye edecek stra tejik bir meykie maliktir. Milif Müdafaa, bakımından, A- merikan harbiye vekili uzun za- mandanberi Alaskayi müstemle- keleştirmeğe bakmaktadır. Amerikan Birleğik Devletleri- nin plânı anKada boyunca muaz. zam, bir otomobil yolu inşa etmek tir. Çünkü Atlantik yolu ile ge- lenlerin Alaskaya gidebilmeleri i çİn ya uzun bir yapur seyahatine veyahudda çok bahalı bir hava se yahatine katlanmaları icab et- mektedir. Halbuki öotomobil yolu yapıldı- ği takdirde bu müşkil ortadan kal kacak ve Alaska gittikçe kalaba: lıklaşacak ve diğer Amerika memleketleri gibi medeniyetin en|bayrağa bir yıldız daha ilâvı yüksek derecesine kavuşacaktır. Bu şekilde, Alaskanın da kırk se Vang Lung kapıcının kendisini K içeriye almasını bekliyerek ; — Bir şey değil, öte beridir!. dedi, Fakat kapıcı kımıldamadı. Ni. hayet Vang Lung endişe ile sor- du: — Yalnız mı gireyim?.. Kapıcı korkudan — tıçramış gibi yaptı: — İhtiyar efendi seni öklürür!. Dedi. Sonra Vang Lung'un çok toy olduğunu görünce de: — Bir küçük gümüş iyi bir a: nahtardır!.. diye gülümsedi, Vang Lung nihayet adamın ken disinden para istediğini anlayabil. di, Yalvardı; — Ben fakirim.. Kapıtet: — Kuşağında bakalım neler var?.. Dedi. Vang Lung'un gayet derin bir saflıkla, sepeti taşların üzerine koyup, entarisini kaldırarak kuşa- gından küçücük kesevi çıkardığı- ni ve alış verişten geri kalan pa: rasımı avucuna boca ettiğini gö- rünce sırıttı. Delikanlının bir gü. müş sikkesi ile 14 bakır mangırı kalmıştı. Kapıcı istifini bozmadan: — Gümüş sikkeyi alacağım. Dedi ve daha Vang Lung itiraz etmeğe meytlan bulmadan gümlişü | kolunun yenine kaydırdı ve kapı- dan içeriye girdi ve yüksek sesle: — Damat!.. Damat!.. diye ba- ğorarak yürümeğe koyuldu. Vang Lung, biraz evvel olan bi- tenden dolayı hiddetlenmiş olma. sına ve adamın böyle bangır ban- gır bağırarak geldiğini bildirme- sinden doğan korkusuna rağmen, herifi takip etmekten başka yapa- cak bir şey olmadığını görllü ve gepetini koluna takarak, - sağına soluna bakmadan adamım arkasın. dan yürüdü. Büyük bir silenin evine İlk defa ayak atmasma rağmen, sonrüları ne olduğunu hatırlayamıyordu. Başı önde, yüzü yanarak önünden giden adamın kükreyen sesini du- yup ve her taraftan kahkaha çın> layışları işiterek avlulardan geçti. Adeta yüzlerce avludan geçmiş gibi sandığı bir sırada kapıcı bir- den sustu ve onu küçük bir bek. leme odasımla itti. Adarı daha içe- rilere gidip, biran sonra İdönünce- ye kadar orada bekledi. edil ;meslne vesile olacak ve Birleşik Hükümetler için ihmal edilmez tın, tiç milyarlık gümüş ve bakmı |kiz yıldızlı bayrak altına girmesi,|bir kazanç olacaktır. BassASAANA Yazan $38 Nabel mükâfalını kazanan ! Pearl Buck Çeviren İbrahim Hoyi |& 4 — İhtiyar hanım, huzura çık- | manı istiyor, dedi. Vang Lung ileriye doğru bir a. buğun başını tutan elinin cildi, bir | heykelin üzerindeki yaldız kadar, yumuşak yumuşak el kemiklerini pdım attı. Kapıcı nefretle bağıra-|sarıyordu. Vang Lung diz üstü |rak onu tuttu; çöktü ve başını çini döşeli yere — Yahu!.. Büyük bir hanımın | değdirdi, huzuruna bir sepet, içinde domuz| — İhtiyar kadın kapıcıya sertçe ve (bean « curd) bulunan bir 2e. | seslendi ; |petle çıkılmaz. Hanımın önünde| — Kaldır onu.. Bu riyakâtlığa nasıl eğileceksin böyle.. hiç de lüzum yok., Kadın için mi Dedi. gelmiş?.. Vang Lung hbeyecanla cevap| — Kapter cevap verdi: verdi: — Evet ey kadim!.. — Doğru!.. Doğru!... İhtiyar kadın sordu: | Yine de içinden birşeyler çalı |" — Neye kendisi söylemiyor, ko- nır korkusiyle sepeti yere bıraka- | nuşmuyor?.. mıyordu. Hiç kimsenin böyle ya| — Kapıcı, beninin kıllarını bura. rım kilo domuz, bir varça ete ve| rak: | bir balığa tamah etmiyeceğine ak.| —— Çünkü dedi, bir aptaldır da, ı yatmıyordu. oaun için ey kadim!. Kapıcı, onun korkusunu anladı Bu sözler, Vang Lung'u kızdır-| ve hiddetle bağırdı: dr. Ve kapıxya hiddetle bakarak; — Böyle bir evde biz bunları| — Ben sadece basit, kaba bir| köpeklere yediririz!.. dedi ve se- | inaanım büyük ve kadim hanı- peti yakaladığı gibi kapınım arka- | mım!.. Böyle bir huzurda ne gibi sına attı ve Vafiğ bung'u önü sıra | sözler töylenecektir bilemem.. itmeğe başladı. Dedi. Tavanları zarif, işlemeli destek-| — İBtyar kadın dikkat ve bütün (lerle payandlanmış dar ve uzun| Siddiyetiyle od& baktı, ve sanki avludan aşağıya indiler, Oradan | bir şey söyliyecek oldu.. Pakat bir | da Vang Lung'un ömründe aslâ | €sirin hazırlamakta olduğu çubu. | görmediği — bir salona girdiler. | Bu tutan eli, çubuğun başını kav. | Kendi evi gibi on tanesini bir ara. | "9dı, ve lâhzada delikanlıyı unut. ya getirseler, bu salona koysalar,| Muş göründü. Eğildi ve bir müd- bana mısın demez, içinde kaybo- | det afyon çubuğunu oburcasına lurlardı. O kadar büyüktü. Tava- | ©mdi, içti ve gözlerindeki koeskin- tu o kadar yüksekti. lik kayboldu, yerine de bir unut. Oymalı ve boyalı uzun tavanlık|ma perdesi gerildi. Vang Lung, tahtalarını seyretmek için hayret- kadımın gözleri ona tesadüfen ili. le başınır kaldırınta, ayağı kapının | tinceye kadar bekledi. | Yüksek eşiğine takıldı, düyetek .) Hatiyar'kidin Snt bir tehevvür. | kert kendisini kolundan tutan ka-| le sordu: prer, yine bağırdı: — Bu adamın burada işi ne? < İltiyar Ün Ününde Sanki het yevl“unuunuı gibi i- böyle yere yuvarlanacak kadar di. Kıpıemm. yüzünde en ufak Hr g kımrldama bile yoktu. Ağzını bile nazik olursun değil mi? Derin bir mahcubiyetle kendisi- | “STSd: adam. ni toplayan Vang Lung - ileriye Vang Lüng engin bir hayretle; baktı ve odanın ortasında ve taht| — Büyük Hanım.. Kadın: bek- gibi yüksek bir koltuğa oturmuş, | liyorum!.. dedi, ince, nahif vücudü, parlak inciler | — İhtiyar kadın: le bezenmiş güzel renkli ipekli ile| — Kadın mı?. Hangi kadını.. örtülü çok yaşlı bir kadım gördü. | diye söylenmeğe başladı ki, yanın- Yanmdaki alçak rahlede e küçük | da bulunan esir kız eğildi, ona bir Tâmbasının üstünde tütmekte olan | yeyler fısıldadı ve kadın kendisini | bir afyon çubuğu duruyordu. topladı: Kadın ona ince ve bumburuşuk| — Ha!. Evet. Unutmuşum.. yüzünün içine, maymun gözler! | — küçük bir iş —. O.lan isminide. gibi batmış olan küçük, keskin iş.|ki esir için gelmiştin.. Onu bir leyici siyah gözleriyle baktı. Çu- |çiftçi ile evlendirmeği vaadettiği. VAKIT — ABONE TARİFESİ Memleket Memleket tçinde — dişt 95 155 260 05 » 6 aylık n$ — 820 « 1 yıllık 900 — 1600 « Tarifeden — Balkan — Birlif Aylık 3 aylık için ayda otuz kuruş di Posta birliğine girmeyen yeri ayda yetmiş beşer küruş medilir. Aböne kaydını bildiren m tüp ve telgraf Gcretini, abü Parasının posta veya bankâ yollama ücretini idare kendi * zerine alır. 4 Türkiyenin her posta merk VAKİT'a aböne yazılır. Adres değiştirme Gereti 25 kuruştur. İLAN — ÜCRETLERİ Ticaret ilânlarının san! satırı sondan ilibaren İlân falarında 40; ç sayfalarda kuruş; dördüncü sayfada ikinci ve üçüncüde 2; birinci 4; başlık yamı kesmece 5 Hf dır. del Büyük, çok deramh, — kültöbada | renkli ilân verenlere ayrı Sf , | indirmeler yapılır. Resmai HH4 rın santim * sotırı 30 kuruştdiğ v TİCARİ MAHİYETTE OLMIYAD KÜÇÜK İLÂNLAR İ Bir defa 30, iki defaşı S0, defası 65, dört delası 75 ve defası 100 kuruştur. Üç n ilân verenlerin bir defası b vadır. Dörct satırı geçen ilânlel fazla satırları beş kuruştan sap edilir. . Hizmet küçük (lân indirilir. Yakıt hem doğrudan - doj ya kendi idare yerinde, hem â kara caddesinde — Vakıt Yur altında KEMALEDDİN İRE Hân Bürosu eliyle b eder. (Büronun telefonu: 203 kaponu — gelirenli tarifest yüzde 1 — KADINLAR HAPISHANESİ VIVİANE ROMAN! 2 — GÖRÜNMEYEN HAYDUTLAR CHESTER MORRİS - ök; BRUCE CABÖğişk JURNAL. Bugün 11 ve 1 de tenzilii matineler Yaz tarifeleri; 20, 25, 30 #i hatırlıyorum. O çiftçi | misin?.. (Devamı — Men sizinle beraber, t Yazan: Dostoyevsk Karamazof Kardeşler Çeviremi Hakkı Süba Gezgin ©ü »33 — — O vakıt da, ben, yine zarar etmiş olmıyacaktım. Parayı belki almaz, bel- — ki de alır ve Dimitrinin götürdüğünü ğ — Dur biraz, zihnim karıştı, pek an- Tayamıyorum. Cinayeti Dimitri işledi, sen yalnız parayı mı çaldın? — — Haymr, onun bu işle hiç bir alâkası — yok... Yazık ki, katil 0 değü, Size; “O. — Mur!,, diyebilirdim. Ama, yalan söyle- — Mek istemiyorum.. Çünkü bütün inkâ. Tıtirza, anlamamazlıktan gelmenize, bü- tün suçu bana atmağa çalışmanıza rağ. ikimiz öldürdük — Piyodor Pavloviçi. Hattâ birinci dere- cede kabahatli sizsiniz. — Size cinayet olacağını evvelden haber 3,4 vermiştim. Beni bu işe memur ederek / gittiniz. Her ne kadar öldüren ben isem /— de asıl katil yine sizsiniz. — İvan, onu sonuna kadar söyletip hiç Diye atıldı. Madem ki, sen babamı öl- gdürmeğe karar vermiştin, benim rızama neden Hüzum gördün? — Anlamıyorum, benim ortaklığımı, hep şu “Çermançi. ya,, ya gidişten çıkarryorsun. Gidişimi hangi sebeple bir “rıza,, saydın? Bu noktayı nasıl izah edebileceksin baka- yım?.. — Şunun için işte: Eğer zabıta ve adliye ağabeyiniz Dimitri Fiyodoroviç yerlne tutup benden şüphelenerek, hap- se atsalardı, şu üç bimn ruble yüzünden mesele çıkarmarzdınız. Dahası var, be- nim sayemde büyük bir mirasa konun. ca bütün ömrümce bana bakar, refaha kavuştullunuz, şünkü şayet babanızı, Ağrefena Aleksandroyna ile evlenmeğe bıraksa idim, sizler zırnık bile alamıya- caktınız. İvan, dişlerini kısılarak ; — Ah, demek beni- bütiin ömrümce bu işkence ile kıvrandırmak istiyordun ha?.. Ya Çermançiyaya gitmesem, sesi ele verse idim? Diye bağırdı. — Böyle yapmak isteseniz bile, ne diyebilirdiniz? Köye — gitmiyeceğinizi söylediğimi mi? Ne çıkardi bundan?., Adam siz de kim buna metelik verirdi? Zaten gitmese idiniz, hiç bir gey olacak değil. O takdirde, sizin bu işe razı ol madığınızı anlayacak ve çekinecektim. Fakat gidişiniz, benimle bizlik olduğu. nuzu ve üç bin rubleye dair kimseye hiç bir şey söylemiyeceğinizi anlatmıştı. Evet susacaktınız. Çünkü eğer siz söy- lerseniz, benim de dilim çözülecek, hâ- kimlere hepsini bildirecektim, O vakıt sizin beni bu işe teşvik etti. Binizi fakat reddettiğimi de söyliyebi- lirdim. Bu yolda vereceğim bir ifadeyi, siz inkâr etseniz de iftira ettiğimi mey- dana çıkaramazdınız. Eliniztle hiç bir. delil yoktu. Halbuki ben, Şabanızın İzdivaç niye. tini, Agralenanın acarlığını, bu birleş- medeki mali tehlikeyi ileri sürerek, sizi büyük ve ağır şüpheler altında bıraka- bilirdim. Sizi yeminle temin ederim, ki buna herkes inanacaktı. — Demek ben, büu kadar büyük bhir ihtirasla babamın ölümünü istiyordum? — Evet! Sükütunuz da bana bu ci. nayeti işlemem için bir emirdi. Smerdiyaköv pek yorulmuştu. Fakat görünmediği halde bir iç kuvvetinin o- nu zırlladığı serziliyordu. Uşağın gizli bir fikri var gibiydi. İvan bunu sezdi ver — Devam et? Dedi, — Peki... Babanızın bağırdığını, ben, yattığım yerden 'himiıtim. Grigori bir kaç saniye Öönce çıkmıştı. Birdenbire avaz avaz bağırdı. Sonra ortalığı derin bir sessizlik kapladı. Hareketsiz bekli- yordum. Yüreğim çarpıyordu. Artık kendimi tutamaz bir hale gelmiştim, Kalktım. Fiyodoroviçin sol taraftaki penceresi açıktı. Bakıp dinledim. Sağ mı değil mi diye... Sonra kendi kendi. me:; — Sağ! Diye mırıldaridım. Pencereye gokula- rak seslendim; — Ben im, ben! — O, gelmişti; kaştı! Grigoriyi öl- dürdü. Dedi, Dimitriden bahsediyordu — Nerede? — İlerdeki köşede. Eliyle işaret ettiği tarafa koştum ve Grigoriyi duvar dibinde kanlara bulan. mış bayğın buldum. Bu yaralı, Dimit- rinin geldiğini isbat ediyordu. Zihnim-« de işi bitirmek kararını verdim. Ortada Martanın uyanmasımndan başka hiç bir tehlike yoktu. Bunu iyiden iyiye hisset. miştim. Fakat içimde karkunç bir kay- nama vardı. Nefesimi tıkayacak kadar keskin bir kaynayıştı bu... Artık kendi- mi tutamıyordum. Pencereye yaklaş. tım, Elendiye: — Agrafena Aleksandrovna geldi! Dedim. Sevinçle titredi. — Nerede?.. Nerede? luyor, bu müjdeye inanıyondu. — Burada işte... Açınız canım! Kararsızlık içinde pencereden bakıyor ve açmağa korkuyordu. Ki kendime: y — Ne tuhaf, dedim; benden de kuyor! Birdenbire aklıma aramızda kar' tırdığımız parolayı vermek gel gözleri önünde kapıya malüm vurdum. Lâfa inanmadığı halde ları duyunca koşup açtı. , Gizmek istedim. Fakat yolumu İf — Nerede? Hni Agrafena? Diye sordu. Gözleri gözlerimin ©4 dalmıştı. Ziknimden; h — Eğer benden de böyle korkef | devam ederse iş fena! Sözlerini geçirdim. titriyor, bacaklarım gövdemin n çekemiyordu. “Ya Marta İğnü” na da çıkagelirse?,, diyordum. B de pek berbat bir vaziyette olmal Kulağına eğilerek : — Orada, orada dedim, pen” altında bekliyor, nasıl göl — Koş getir, aman koş! nd . Çığlıklardan ödü kopmuş. SİZ T” cereden seşleninir de gelsin! Koştu. Mumu pencere perv yarak; (Devamı var)