8 — VAKIT p Heyecanlı Zabıta Romanı —a / 22 HAZIRAN 198 S. O. S Ingilizceden Çeviren : — * başında Co O akşam yine radyo geldi. yazılanları | Tonit ti anladın ya Co dedi. Ferrari inger'e ihtiyacımız yok. Şimdi Luk Arnold'u arayıp bul mak lâzim. Bize lâzım olan adam bakalım. Şimdi st Co Morgan sırıtarak cevap vet. di; — Fakat polis de Onu hapishane kaçağı onu arıyor. olmak le arıyorlar. Yani ber ka birçök kimselet onun Fakat ben elimde ğım, Elmasların ke disinde oldu. | nra elbette . Ne de olsa ğunu öğrendikten 5ı bir gşey yapabileceği bir ip ucudur. Birkaç gün sonra Morgan, ye- en gelerek barı havadis getir- m şeyler pek mü: Fakat âaz çok edebili zarlarını gezip tozma! ulmak, banknot| , Ürzerli numara yok. Yüsüğe bir elmas lâlettayin b mastan farklı değil. Yalnız bi yüklükleri itibariyle teşhis edi Sizin aradığınız elmaslar ufarak şeyler, Fakat ufa. rak elmaslar da piyasıda o kadar çok ki... Bununla berabher, arka. daşlarımdan birin taşr satan bir adamın dum. Satan adam bu elmaslardan de daha fazla b iş. Fakat bir daha geri gelmemiş. Toni Ferrari yit — Bu adamım kılığı kryafeti na- ? Kim olduğunu mek mümkün... hduğu: heyecan — içinde sılı miş m — Kim olduğuna di yok. Yalnız sakat bi Koltuk değneği ile gel herci olan arkadaşım, bir daha görmemiş. Fakat bir ke re daha görecek olursa, derhal za: bıtaya haber verecek. Satan adam dilenciye benziyor. Hele koltuk değneği taşıdığına göre, takibi ko- Jay olacaktır. Fakat di İ timal daha var. Bu koltuk değ Başka zaman- Mücev- malümat adammmış icev. kendi Jeri sahte olabilir. lar belki hiç kull. her işleri; f bi piyasada r Bu :ı"a'nı ilk de- fa olarak görmüşler. Kendisi hak. kında en küçük bir malümat bile sızmadığı için tamamen meçhul bulunuyor. Co Morgan'ın verdiği malümat büyük bir şey ilade etmemekle beraber, 'Toni memnundu. “Kay pak Mari,, ile birlikte müsteriha. ne radyolarınım başma döndüler. ,u 'Toni, Co Morgan'a yeniden ta> Jimat vermişti. V gi — talimat pek basitti. Şöyle diyordu: — Oğlum Co Morgan! Sen Luk 'Arnold'u bulmakla mükellefsin, Bul ve bana hâber ver alıp gidersin. Geri yanını ben ba şarırım. Radyo en bile gece hayatinı değiştirmiştir. Arabella Minter dahi, geceleri Ücretini ütevazi insanların radyo dinlemekle vakıt geçiriyor- [ıuuttn sıl kendisini tarassud et |tır. du. Genç bir İngiliz kızı olan Ara,|şâm katl bir taarruz yaparak mes geçmiştir. bella Mönter'in, Nevyorkta Üç se* nelik netten sönra anavatanı İngiltereye & İki ay geçmişti. Bununla beraber, hâlâ hayatın dan memnun değildi. metbur bir (i xna hükmederek 1 “Bir numaralr halk düşmanı" | t diğer tarafta antrafiti geçirmek üzere dışarı -| hücum etmişlerdi. . MUNIR 9 - çük bir Bankada iki y e vardı. Bir radyo hipti Akşamları sessiz geçiyotdu. İşinden döğtfuca evine geliyordu. Ve bi d olarak soka- | kemali sada- | çıkar çı . Çünkü şel Raymond a. mesini bekliyor- | Amerikadan | , vapurunda | Vapur hâd gün Serpolet Mmz. Rayı ve dört çöcuğu bu i saman Ârab nin Canı erkılmıştı. Fakat bir mi det sonra bu Serpole kıskançirk salkasiyle uydurduğ canınım vki sözleri, geçmişti. | *Raymoönd, kendisini gö Ve muhak. raftan irinde geleceğini söylemişti. kak ki, gelecekti. Radyo meraklısı bit kişi daha : Berpolet.i Berpolet daima yonun başıma oturarak ör | mr dikerdi (Devami va -) *“î'Fransanm bir numa-| ralı halk düşmanı Haydut Mela | yakalandı namiyte maruf Marsilyalı gangs- terler kralı Mela-nihayet gır;er.ı sabah tevkif olunmuştur. Frantada — Bonnot 'getesinden | sonra bu derece müthiş bir hay- duda aslâ rastlanmamış idi. |Auguste Lazar Mela halen elli i İki yaşındadır. Bir çok cinal işle re elini karıştırmış bir çok hay dudluklar işlemişti | 20 kânunuevvel 1936 da Mela | suç ertaklariyle birlikte Liyon- | Bron tayyare karargâhının ka İlarını soymağa teşebbüs etmiş ve müdahale eden bir küçük za- biti, haydud Mela bir kurşun ile öldürmüştü. Bu suçundan dol yapılan muhakemesi neticesinde giyaben idama m: ti. 26 şubat 1937 de Mola ve çete- si bir tren muhafızına silâh üm edilmiş. 80 mart 1937 de Mela ve arka- daşları bir pos | cavüz etmişlerdi. 21/22 eylül gecesi Mela çetesi, haydud Dessi çetosiyle müştere- | kan Marsilya-Senbartelmy — ara- İsında işleyen altın yüklü trene hücum etmişler ve 180 kilo altı nı alıp ggötürmüşler.. Mela polis hâdiseleri tarihinde yer eden bu haydudluğu ile meşhur olmuştur. | Bu tarihten sonra Melanın i- zine hiç bir tarafta tesadüf olu.| namamışt at, Milli Emni- yet teşkil n kuvyetiyle bu haydudu aramakta idi. Yapılan tahkikatlar, İstievap. lar nihayet birdenbire çok mühim | bir hakikati meydana koydu. Me la hemen Parisin yanıbaşında ta memuruna te- Oise kasab İdi, Mola gaklanmış olduğu yarde kendisini emniyatte zannediyar du. Fakat, polisler bir aydanbari |mekte idiler. Nihayet, geçan ak hur haydudu ele göçirmağe karar verdiler, Melanın yakalanması için çok mMudüzzam tertibat alınmış bir k manga jandarma otuz kadar p:: lis bu İşe memur edilmişti. Maki- —— — A Geçen ay arkadaşım Muhittinle düşün- dük, taşındık. Tiyatroculukta para kazanma- ğa ve hemen bir kumpanya teşkil teşkil ede- rek vili On beş kadar aktör bulduk. Oynatacağımız oyu" nu aramağa başladık. Muhittin: — Bir dram bulalım, hazin bir şey olsun. dedi. — Ahali dramları çok sevmez. leri dolaşmağa karar verdik.. — Öyleyse ciddi bir piyea.. — Halkın böyle ciddi piyesleri sevdiği- ni hiç zannetmem. Peki ama, ne oynatmalıydık?! Operet- lerin de modası geçmişti. Nihayet müttefikan bir komediye, hafif bir komediy rar ver *) idi. Binaenaleyh 20 nisanda bu şehrin tiyat- dik. Oyunu vereceğimiz ilk şehir ( ısında şu ilân okunuyordu: 'Mul akşamdan itibaren beş gece: tevkalâde komedi. Çoktanberi bir arzu in ve Selâmi kumpanyası; bu “Çarşaf altında” nuz vardı: İstanbul civarındaki sayfiyelerden Dirinde küçük - bir köşk satın alarak son günlerimizi burada tem- bellik ve istirahat içinde geçirmek. Acaba bu hayalin nihayet hakikate in” kılâp ettiğini mi, yoksa bu kumpanyayı tesis çin koyduğumuz paranın da büsbütün eli mizden uçup gittiğini mi görecektik? Ümitlerimiz tahakkuk etmekte, korku- larımız zail olmakta gecikmedi. Saat sekiz buçukta, yani tam perde açılırken, hiç bir yer boş Akız rlı'r ilk perdeyi hınca hınç dolu bir tiyatro karşısında oynadılar. Muhittinle artık kapının önünde dolaşmıyorduk. Rahat- ça oturmuştuk. — Serveti yaptık! — Bir komedi oynatmakla ne isabet ettik!, — Yüz lira kâr... Yarın, öbür gün, daha öbür gün de böyl eolacağına hic şüphe yok. Bu sırada içeride bir gürültü işitildi. Bi rinci perde bitmişti. Muhittin bir ı.ınha ben ben çıkaacklara markaları tevzie hazırlandık. Şişman bir zat — ki kibar ve yüksek bir tabakadan olduğu kılığından nnlaıılı)or — kapıdan alelâcele çıktı; arkasından da bir ka- dın geliyordu. Muhittin de ben de markaları uzattık. Şişman zat, uzanan ellerimizi itti. Bi- ze sert sert baktı: — İstemem, istemem! Dedi, Biz tatlı bir tebessümle: — Tekrar içeri girebilmek için! Diyecek olduk. Büsbütün kızdı: — Tekrar içeri girmek mi? Bu edebsiz- likleri tekrar dinlemeğe razı olacak mıyım zannediyorsunuz. Oyunun böyle rezilâne olduğunu önceden haber verirler. İstanbullu- larm böyle oyunlara karılariyle gidip gitme- diklerini bilmem. Fakat ben size söylüyorum ki, Çarşaf altında ismini taşıyan bu oyun na- muslu bir kadının göreceği ııyımlardm değil- dir. Gel, Turan, gel... , Kendi kendimize: "Taşralarda düşünceli adamlar da var!' 'dedik. meb sehrinin noteri olduğunu keridisin" den öğrendiğim bu adama lâyık olduğu ce" vabı vermeğe hazırlanıyorduk. Derken kapı dan uzun boylu, zayıf ve çok kibar diğer bir zat çıktı. Bunun da araksında bir kadın var- dı. Bize dedi ki: — Kumpanyanın direktörleri siz misi niz? Çok memnun oldum. Güzel oyun! Er- keklerin bile yüzünü kızartacak bir oyunu oynatmaktan utanmıyor musunuz? - Bilmem ki yüzünüze bir tokat mı, yoksa başka bir ye- rinize tekme mi indireyim!? Size şunu söy- liyeyim ki, bu, namuslu bir kadının göreceği oyunlardan değildir. Gel Melâhat gel.... «Bu da aynı şehrin tanınmış bir tüccarı imiş meğer... Bu iki hâdise canımızı sıktı. Bu nunla b"“”"- af talep eden bazı sözler mr> rıldandık. vle garip hazırlanmıştı. Ertesi gün, sabah erkenden Mo lanın saklı olduğu ev basılmış va kanlı hâydud mukavemet etime. | ge vakit bulamadan yakalanmış- Numara ' Ayni evde iki haydud daha ele Ev basıldığı zaman, Mola Mniiı! yatmakta olduğu için mukave- met edememiş. Bilâkis, kaçmağa ç |teşebbüs etmiiştir. Fakat, bir kaç çııubcr içine alan kuvvetler hay- dudu pijama ile ela geçirmiİşler Değişişler 28 Laokon İyi bir iş almıştı. İki odalı kü-'neli tüfekler, gözyaşı bombaları(dir. yi $ g Vakıt'ın Küçük Hikâyesi Yazan: Reşat Enis Hükümdar millet Yeni ilmi zihniyet Mevcudu kalmadı ”. Günün ikteısadi işleri Cumhuriyet 'Tercümenin volü a | Henüz sö yatrodan uzun boylu ,şişman, takım adamlar daha çıkıyor arkalarında karıları vardı. uıl markalarını istikrahla reddettiler. ahşi ,ahlâksız, maskara !" dediler. Büsbütün boşalmış tiyatroda — aktörler, oyunun ikinci, ııçun(u perdelerini oynarken, Muhittinle ben birer kanape üzerine yıkılmış kalmıştık : — Mahvolduk! — Ne için ciddi bir piyes, bir facia, ya hut bir aperet aynatmadık ? — Bu gece gelenler, yarın ahbaplarına| fena fikir verecekler. Yarın akşam tiyatroya, hiç kimse gelmiyecek. Beş para kazanamıya: cağız. Ne yarın, ne de öbür gü Gece yarısı öotele geldik. Kavgaya baş ladık: — Kabahat senin! — Sebep? Bu oyunu sen oynatmak is tedin. Zaten sen hiç ahlâk nedir düşünmez- sin, herkesi kendin gibi sanırsın. , — Demek ben edebsizim öyle mi? Ya sen?... Sen hiç utanmazsın. Bütün gece o kadar bağırdık ki, ertesi günü geç vakte kadar yatakta kaldık. kalkngn—nz zaman ne yapacağımızı bil- miyorduk. Hiç bir şeye karar vermeden, gece tiyatroya gittik. Saat on oluyordu. Perde baş-; lamıştı. Kapıyı ittik. Hayretimizi nasıl anlat- malı? Baştan aşağıya kadar bütün koltuklar, localar, paradi hıncahınç doluydu. Bu hayret biraz sonra ciddi bir dehşete inkılâp etti. Çünkü sağ taraftaki bir locanın gölgesine sığınmış bir adam görüyorduk. Bu şehrinin meşhur noteriydi. Progğram satan adamı çağırdık: — Siz buranın yerlisisiniz. Bize malü- mat veriniz bakayım.. Şu locadaki noter de- ğil mi? — Tâ kendisi.. — Ya onun yanında oturan, kendisini göstermemeğe uğraşan kadın?.. Refikası mı? Halbuki o, bu oyunu, karısı tarafından görü- lemiyecek kadar edebsizce bulmuştu. Program satan adam etrafını kolladı ve, msenin dinlemediğine kanaat getirince de- sa boylu bir hepsinin de| ğimiz kon” — Hayır... Noterin yanmdaki rısı değildir. O, meşhur tüccar "" rısıdır. Bu aralık Muhittin kolumu çekti: — Şu tarafa bak Allah aşkına... Caliba meşhur tüccar da orada... Programcı: wet aldanmıyorsunuz, dı—'lı. © da ti- “xx” nin karısı Bayan * ger yatroya eti tirmiş | Ve, adamcağız, locaları dolduran çiftle- ri sayıp dökmeğe başladı. Oyun öyle alkışla- nıyordu ki ve biz öyle alıklaşmıştık ki, artık programcının sesini duymuyorduk. REŞAT ENİS D VAKIT KiTaBEVİ Dün ve yarın tercüme külliyatı 21- 30 Kitaplık üçüncü seri Kuruş 50 | 15 l 29 Kapitalizmi bubratı 30 S$lambo 50 125 615 Bu serinin Fiati 618 kuruştur. Hapsin! alanlara $6 20 iskonto yapılır. Kalan 4.92 kuruşun 1.92 kuruşu pegin almarak mütebaki- Bi ayda birer lira ödenmek üzera Uç taksito bağlanır, 60 50 300 75 30 İ İretlerinden Bize| kadın ka-| * nin ka-| Fevkalâde kıymetli bi vesikadan bazı parçalâ 350 sene ew linden kalma £ narh defteri.. (7 inci asırda hamâ Ücretleri, hamam nizâf namesi, berber ücretle ve berberlerin tâbi dukları nizam... aon günlerde, on yedindi r ortasına ait el yazmasi nark defteri ile meşgulüm. er, Sultan İbrahimin Jik * tanat yıllarında, Arnavut K& Mustafa —paşanın — sadareti/ müftü Abdurrahim Efendi t fmdan tanzim l Şu ettirilmiştir. Yedinci asırdaki cemiyet H4 tımızr aydmlatmak — bakımiP eşsiz ve harikulâde muazzani kiymeti ölan bu narh defter” bazı fasıllarmı (Vakıt) ta W redeceğim. Bugün: Hamam Ü mam nizamılar? dan, ve berberlerle berber € lerinden bahseden kızmı ali$” rum. “Hamamcıyan” “Hamama gusül için gmoî' bir akçe alma, “Kese sürünüp tıraş ollf"y Jiki akçe alma. “Hamamcıya mürüvveten Bf de veren menolunmaz. “U'") mürüvveten tellâk ve natıra * çe verdikte hamamcı ücre tadelerini yine vere. “Müşteri, hususen — fıkara * misafirin, mürü akçe Vef medikçe tellâk ve naltır akç? lep etmeyele peştemal tuta Ki teri Üzerine akmaya, “Müşteriye riayet olunup î'” ve kuru peştemal ve silecek * rile, *“Tellâk ve natır ibrişim P““ mal istimal ede. ü “Müşteri murat edindiği tel kı istihdam eyleye. *Tellâk ve natır müşteri * tıkta göz hapsine almıyalar. “Kefere kafes yanımda S0 nup nalin verilmeyip peştemi larma halka alâmet konula. “Kefere için halvetten t4f mahsus kurna olup müslümi ra mezahime etmiyeler ve ha te girmiyeler, *“Saçı topuğuna inen ha!ım” leğenlerini kurnanın iki t vaz edip önüne vazetmiyeler, Y* leğene iki akçe alına. » “Saçı topuğuna inen avre”| rin topuğunadek uzun örüp & danmadek sarkıtma örmeğe akçe alma, “Verenden bir akçe dahi 2 deye ruhsat verilmiştir. | “olmikdar saçı olmıyan hati İların saçlarını örmeğe mikdâf' c eksik olup iğreti saç ırısM*1J İörmeyeler. “Keferenin avreti dahi erl? ';;ibi müslüman avretlerinden | çilip safı na'linde soyunup & naları dahi mahsus ola, “Kisei Hamam *“Tosyanın tellâk kesesi ö * çeye. “Candarlı — sofun yenli inde zennan kesesi 3 akçeye, “Haki sofdan kese 1,5 akçtf “Ketunf kete 12 akçeye, “Berberan” “Adam başından bir akçe lar, “Mürüvveten bir akçeden 5İJ” de verende gülüb İle riayet ©İ ler. *“Ve ayak betberlerinden ©" da dükkânda oturanlar - brifl peştems! kuşanıp pâk esvap İ" mal edeler. — Vasatlı ve leğenlerini kalâ 81z istimal etmeyeler. “Ve usturalarını gayet Ktf kin edoler. “Twaş ve fast ve hacamât cerrahların sanatlarını öğrenmi için şakirt olanlara beş ben eksikte icazet venlmoye |